26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OCAK 1992 DIZI CUMHURİYET/15 Prvf. Dr. Yüksel Inan'a göre ek tedbirler için Montrö'nün revize edilmesi gerekmiyor Montrö Sözleşmesi'yle devamSEMİHİDİZ ANKARA — Gazi Üniversitesi Ulus- lararası llişküer Bölümü öğretim Üyele- ri'nden Prof. Dr. Yölud tnaa'a göre Bo- gazJarda anan trafik ve bunun getirdiği sakoncaların giderilmesi için Montrö Söz- leşmesi'nin revize edilmesi gerekmiyor. lnaxı, sözleşmenin mevcut halinin ve ulus- lararası hukukun Türkiye'ye teknik dü- zenlemelerle gerek füli guvenligim gerek- çevre güvenliğini güvenoe altına alma olanagını sağladığını belirtti. Buna rağ- m e n geçiş yapan gemilerin pilot alma zo- nmluhıklannın Montrö'ye işlenebüeceği- ni kaydeden tnan bunun ise bir "siyasi karar" olduğunu vurguladı. B u yönde bir karar aündıgı takdirde Montrö'deki gerekli değişikliklerin; ya ta- raf ülkeler arasında yapılacak bir konfe- ransla, ya da diplomatik kanallardan ger- çekleşebileceğini bildiren Inan, bunun di- ger taraf ülkeler açısından Montrö'nün degiştirilmesi için bir emsal oluşturacağı- nı sanmadıgını soyledi. Jlnan: Türkiye açısından önemli olan boğazlardaki trafiğin son derece arttığı günümüzde ticaret gemilerinin nasıl geçeceğidir. Sözleşme her şeyden önce serbest geçiş ilkesini belirtmiş. Ama bu demek değilki Türkiye bu geçişler sırasında serbest geçiş rejimini düzenleyemez. tnan Cumhurryel'in sorulannı yanıtlar- ken şunları bildirdi: — Montrö'aüa imzalanmasuıdan bu y u a hcm gemilerin tonajı, hem de Uşı- dıklan mallar •çısından büyük ve bazı hallerde tekliketi getismeler var. Bu du- nnnlarda södeşme, ister girvenliğini ister çevresui kornması acısındaıı Tirklye'ye midahale hakkı veriyor nra? İNAN: Tabii bu gemiler her şeyi taşı- yabilirler. Türkiye açısından önemli olan boğazlardaki trafiğin son derece arttığı günümüzde ticaret gemilerinin nasıl geçe- ceğidir. Sözleşme her şeyden önce serbest geçiş ilkesini belirtmiş. Ama bu demek de- ğil ki, Türkiye cumhuriyeti bu geçişler sı- rasında serbest geçiş rejimini düzenleye- mez. Bu konular sözleşmeyle doğrudan Türkiye Cumhuriyeti'nin inisiyatiflne bı- rakılmıştır. örneğin, Türkiye, karasula- nnı ziyaret edecek, karasulanna mal bı- rakacak nükleer gemilerin boğazlardan geçisi için önlem alma hakkına sahip. Esa- sen böyle bir hak sözleşme tarafından Türkiye'ye tanınmamış olsaydı bile huku- kun temel geregi olarak her devlet kendi güvenliği için gereken önlemleri alma hak- kına sahiptir. Bu amaçla da Türkiye 1989 yılında yayınladığı bir yönetmelikle nük- leer gemilerin Türk limanlannı ve kara- sularını hangj şekilde ziyaret edebilecek- lerini düzenlemek yoluna gitti. Burada bir de ön bildirim koşulu getirildi. Aynca nükleer sızma ve nükleer artıklardan or- taya çıkabilecek risklere karşı da bir te- minat sistemi getirdi. Yine bakıyoruz iç düzenkme tamamıyla bize bırakılmış. — Ancak bu düzenlemeiere ragmen sözieşme yine de özünde "serbest geçiş" esasuıa dayanıyor. tNAN: Tabii. Yani sözleşme barış za- marunda gemilerin gece veya gttndüz bo- ğazlardan bir ön bildirimde dahi bulun- maksızın geçmelerini kapsıyor. Yalnız Montrö Sözleşmesi'ne göre gemiler bo- ğazlara girişleri sırasında uluslararası sağ- hk kurallan çerçevesinde Türkiye'ye ba- zı bildirimlerde bulunurlar. örneğin ge- mi hangi devietin bayrağıru taşıyor? Ne- reden geliyor, nereye gidiyor? En önem- lisi ise sağlık denetimi açısından konşi- mento bildirimidir. Yani, geminin içinde- ki yük nedir? Günümüzde genel olarak si- lah veya kimyasal atık taşımayan gemi- ler doğru konşimento bildirimi yoluna gi- diyorlar. Ama silah ve kimyasal atık ta- şıyan veya çevreye kimyasal nitelikteki atıklann yayılmasma neden olabilecek maddeleri taşıyan gemiler bu bildirimde bulunmuyorlar veya gerçek dışı bildirim- de bulunuyorlar. Bu durumda Türkiye'- nin bir geminin manifestosunu inceleme hakkı var mı? Sözleşmeye baktığımız va- kit "açık sekiMe bakar" veya "bakamaz" niteliğinde bir kısıtlama veya bir açıkla- ma getirilmemiştir. Yalmz yine burada hukukun doğal ilkelerini uygulamak du- rumunda kaüyoruz. Böylece Türkiye şüp- he halinde gemideki konşhnentonun doğ- ruluk derecesini araştırma imkânına sa- hip. Çünkü hiçbir gemi kıyı devletinin gü- venliğine, kıyı devletinin koymuş olduğu kurallara, kıyı devletinin toprak bütünlü- ğüne, bağımsızlığına ve egemenliğine yö- nelik hiçbir faaliyette bulunamaz. — Söyledilderinizden Montrö'nün re- vize edilmesine gerek olmadıgı, sornnla- nn mevcat yapı ve olanaklaria çözümle- •ebttecegi çıkıyor. tNAN: Haklısuuz. Ancak Montrö'nün özellikle ticaret gemileri açısından henüz istenildiği gibi ve yorum suretiyle de dol- durulamayan bir hükmü var. O da şu: Ge- çişlerde pilotaj mecburi değil, pilot, ge- minin boğaza geimesinden itibaren boğaz- daki geçişi sırasında o alandaki geçişi dü- zenleyen kişi anlamına geliyor. Şimdi pi- lotaj mecburi değil. Dolayısryla boğaza gi- riş yapan bir gemi serbestçe ve kendi kap- tamnın denetimi altında kıyı ile irtibatlaş- mak suretiyle bir geçiş yapıyor. öte yan- dan pilotaj alan gemilerde gemi boğaza girdiği andan itibaren seyrüsefer sırasın- da her türlü sorumluluğu pilota ait olu- yor. Burada önemli bir nokta ortaya çı- kıyor. Pilotun yapabileceği herhangi bir hata halinde sorumluluk doğrudan doğ- nıya pilotu çalıştıran acenteye, yani de- niz yollanna ait oluyor. Dolayısıyla bu- rada ortaya çıkabilecek zararlan daha da aza indirmek amaayla her geminin bu pi- lotaj sırasında gemi ve çevre açısından si- gortalanması gerekiyor Boğaz trafiği sorun yarattıtSMAİLSOYSAL * (1936 Montrö Sözleşmesi 'nin. savaş ve tica- ret gemilerinin geçişi rejimini özetleyen îsmail Soysal'ın yazısına devam ediyoruz.) Türkiye'nin savaş içinde bulunduğu du- nımlarda, yabancı savaş gemilerinin geçi- şi tümü ile Türk hükümetinin karanna bağü kalacaktır (Madde 20). Bunun gibi Tür- kiye kendisinin pek yakın bir savaş tehlike- siyle karşüaştığı kanısında ise gene savaş ge- milerinin geçişi onun karanna bağlı olacak- tır. Ancak MC'nin karan ve imzacı devlet- lerin çoğunluğunun buna uygun görüşü üzerine Türk hükümetinin karan kaldınla- bilecektir(Madde21). Türkiye'ye ek bir gü- vence getiren bu madde, 1939'da Milletler Cemiyeti'nin tarihe kanşmasından sonra Türkiye için daha kesin hale gelmiştir. Avrupa ile Asya arasında Türkiye üze- rinden geçecek uçakların Türk hükümeti- nin göstereceği geçiş yollan üzerinden uça- bilmeleri de Montrö Sözleşmesi 'yle düzen- lenmiştir (Md. 23). Savaş gemilerinin Boğazlar'dangeçişin- de pilotaj ve römorkajın isteğe bağlı olup olmadıgı konusunda bir hüküm yoktur. Montrö Sözleşmesi'nin bir özelliğideim- zaa devletlerin, Lozan'da olduğu gibi, 1. Dünya Savaşı müttefıkleri ve Karadeniz'e kıyısı olan şu on ülke ile sınırh kalmasıdır: Ingiltere, Fransa, Italya, Japonya, Sovyet- ler Birliği, Romanya, Yunanistan, Yugos- lavya, Bulgaristan ve Türkiye.. ABD'nin katılması Lozan Sözleşmesi'n- de öngörülmüşse de Washington bunun içinne 1923-1936 döneminde ne de Mont- rö Konferansı sırasında bir istemde bulun- mamıştır. Ta ki 2. Dünya Savaşı sonrasın- da Sovyetler Birliği Boğazlar'da bir üstün- ver (Alman ve Italyan) savaşgemilerine ka- pah idi, ama ticaret gemilerine açıkü. Mos- kova bunlann kimi kez Romanya'yagidiş- lerinde silah taşımalarından ya da yardım- cı savaş gemilerinin kamufieedilmiş ticaret gemileri olmalanndan kuşku duyuyordu. Nitekim savaş sonunda, Ağustos 1945'te Potsdam Konferansı'nda, ABD, tngiltere ve Sovyetler Birliği'nin, Montrö Sözleşme- si'nde değişiklik yapılması için Türkiye ile ayn ayrı temasa geçümesi yolundaki ortak karan uyannca, Sovyet hükümeti, 8 ağus- tos ve 24 Eylül 1946 günleri Türkiye'yever- diği notalarla savaş sırasında Türk hükü- metince, kimiAlman ve ttalyan savaş gemi- lerinin "ticaret gemisi" sayılıp Boğazlar- dan gecmelerine göz yumulduğunu ileri sü- rerek bu gibi olaylann Sovyetler'in güven- liğini tehlikeye soktuğunu belirtmiş; dola- yısıyla güvenliği sağlamak üzere, Boğazlar rejiminin değiştirilmesini ve Boğazlar'ın güvenliğini Türkiye ile Sovyetler'in birlik- te sağlamasını -ki bu bir Sovyet üssü demekti-istemişti. Kamuflegeçişegözyu- mulduğu savlan doğru değildi. Zaten Sta- lin yönetimi bunu, tıpkı Kars-Ardahan top- rak savlan gibi Boğazlar işinde isteğini sağ- lamak için baskı aracı olarak yapıyordu. Sovyetler'in tutumu Türkiye, bu istemleri, güçler dengesi ba- kımından Boğazlar'ın önemini anlayan ABD ve onun müttefıki Ingiltere'nindeste- ğinden de yararlanarak kabul etmernişti (2). Sovyetler Birliği, Türk hükümetinin ta- kındığı sıkı tutumu ve özellikle ABD'nin, Montrö Sözleşmesi'nin imzacısı olmama- sına karşın Türkiye'yi desteklemesi üzeri- ne bu istemlerinde ısrar etmeyecekti. Hat- ta Montrö Sözleşmesi'nin ilk 20 yılbk süresi sonunda (9 Kasjm 1946) ona son vermekten kaçınmıştı. A936-1939 döneminde Boğazlardan geçiş rejiminin uygulanmasında ciddi bir sorun çıkmamıştı. Trafık günümüzdekine oranla çok düşüktü, önemli bir kaza, yangın olmamıştı. Savaştan sonra ise Boğazlardaki trafik giderek arttı. 1977'den sonra trafik daha da yoğunlaşmış, petrol taşıyan tankerler Boğazlarda tehlikeyi ve kirliliği alabildiğine arttırmıştır. lük (Bogazlan Türkiye ile birlikte savunma, yani üs) kurmaya çalışınca bunun karşısı- na çıkacak ve Türkiye'yi 1947 'Truman Doktrini'nden NATO üyeliğine kadar gö- tûrecek desteğini sürdürecektir. Japonya'nın durumu Imzacüardan Japonya'nın statüsü, 1951'de San Fransisco'da yapılan Japon Barış Antlaşması'nın 7/b maddesiyle, onun Montrö Sözleşmesi'ndendoğan "hak ve çıkarlanndan vazgeçmesi" sonucu biraz değişmiş görünüyorsa da bu hükmün onun imzacı sıfatını ortadan kaldırdığı söylene- mez. Ancak sözleşmeye bağlı III sayüı ek- te sözü geçen iki Japon okulgemisinin Bo- ğazlar'a yapacağı ziyaretten vazgeçilmesi gerektiği -ki geçmemiştir- kuşkusuzdur. Şurasım da belirtelim ki Boğazlar'dan geçiş rejimi bakımından, sözleşmenin im- zaası olsun olmasın, tüm devletler eşit işle- me bağlı tutulmaktadır. Beş yıllık uzatma Montrö Sözleşmesi 9 Kasım 1936'dayü- rürlüğe girmiş ve 20 yılhk süresi sonunda ona kimse son vermek istemediği için 28. maddesi uyannca beşer yıllık sürelerle ken- diüğinden bugüne dek yürürlükte kalmış- Ur Sözleşmenin "geçiş serbestliğiilkesi" ile ilgili 1. maddesi ise sonsuzdur. Sözieşmenın aygulanma süreci 1936-1939döneminde Boğazlar'dan ge- çiş rejiminin uygulanmasında ciddi bir so- run çıkmamıştı. Trafik günümüzdekine oranla çok düşüktü, önemli bir kaza, yan- gııı vb. olmamıştı. Türkiye geçişlerindene- timini durüst biçimde sürdürüyordu. 1939'da 2. Dünya Savaşı başlayınca TCrkiye, savaşa katılmayan bir devlet ola- rak,sözleşmenin 4. maddesiuyannca tica- reı gemilerinin serbest gecişini özenle sağ- hyordu. Ancak 1939'da Türkiye, Ingiltere vcFransa arasında hazırlanan Üçlü fttifak p>aralelinde bir Türk - Sovyet anlaşması ba- ğadanması için Saraçoğlu'nun Moskova'- dayapOgı görüşmeler, Sovyetler Birliği'nin AJmanya ile bir saldırmazlık paktı imzala- rnus üzerine bir sonuç vermemiş, bu durum Ttrk - Sovyet ilişkilerinde soğukluk ve gü- vosizlik yaratmıştı. Gerçi Boğazlar Mih- Savaştan sonra Boğazlar'daki trafik gi- derek artmışü. örneğin 1957-1977 döne- minde geçiş yapan gemilerin sayısı 3.5 ka- tınaçıkmıştı; tonaj bakımından artış daha da çoktu. Savaş gemilerinin çoğunluğu Sovyet (1977'de 248 Sovyet, 14Amerikan, 4 Ingiliz, 3 Iran, 3 Suriyeli, 1 Bulgar), tica- ret gemilerinin de yansına yakını (8 bin) Sovyet bayrağıtaşıyordu. 1977'den sonra trafik daha da yoğunlaşmış, bu arada yüz binlerce ton petrol taşıyan tankerler Boğaz- lar'da tehlikeyi ve kirliliği alabildiğine art- tırmıştır. Uçak gemileri 2. Dünya Savaşı'ndan sonra uçak ya da helikopter taşıyan savaş gemilerinin Boğaz- lar'dan geçipgeçmeyeceğisorunu şöy le or- taya çıkmıştır: İlk kez 18Temmuz 1976'da Kiev tipi böyle bir Sovyet gemisinin "HybridVessel"diyedeklareedüerekKa- radeniz'den Ege'ye geçişi Batı'daVimi te- dirginlikler uyandırmıştı. Son kez, 2 Ara- lık 1991 'de65 bin tonajhk 304 metre uzun- lukta Kuznetsov adlı Rus uçak gemisinin geçişi ise tepki uyandırmamıştır. Aslında Montrö Sözleşmesi'nde bu tür savaş gemi- leri için açık bir hüküm bulunmamasından kaynaklanan duraksamalar kanımızca yer- sizdi. Çünkü 15. maddede Boğazlar'da transit sırasında savaş gemileri üzerindeki hava ulaşun araçlanmn (aeronef) kullanıl- ması yasaklandığuıave sözleşmeyeekli4 sa- yüı protokoldeKaradeniz'dekıyısı bulunan devletlerin donanmalanmn tonaj toplamı- nın hesabına' 'uçak gemilerinin de" girece- ği belirtildiğine göre bunlann geçişlerine bir engel bulunmamak gerekir. Kaldı ki Sovyet uçak gemileri Karadeniz'de konuşturul- mak için değü -çünkü batınlması kolaydır- açık denizlere çıkmak üzere yapümaktadır. • • • (l)lsmaiISoysal, "Türkiye'nin Batılttifa- kına Yöneüşi (1934-1937)", Türk Tarih Kurumu, Belleten, Atatürk özel Sayısı, XLV, 177.S.95-155. (2) Feridun Cemal Erkin, "Türk-Sovyet tlişkileri ve Boğazlar Meselesi" s. 268-318, Ankara, 1968. 'Orıadoğu ve Balkan Incelemeleri Vakfı Yonetım Kurulu Başkam, Emeklı Buyükelçi SCRECEK MONFERANS SALONL' — İs\içre'nin Monlro kentinde bir ay siiren çelin müzakerelerden sonra Montrö Palace'ta imzalanan Boğazlar Sözleşmesi'nde Türkiye'yi Dış işieri Bakanı Tevfik Rüştü Aras temsil etmişti. Çağdaş gelişmeler ve Montrö DR. RAUF VERSAN* * tstanbui Üniversitesi Siyasal BİIgüer Fakullesı Devletler Hukuku Doçentı Istanbul ve Çanakkale boğazlannın ar- zettiği stratejik, siyasi ve iktisadi önem do- layısıyla bunlann mületlerarası ilişkilerde tabi olacağı hukuki rejim öteden beri, özellikle, büyük devletlerin ilgisini çekmiş ve bu devletlerin Osmanlı Devleti ve da- ha sonra da Türkiye Cumhuriyeti ile olan ilişkilerinde önemli bir yer tutmuştur. Gerçekten, 'Boğazlar Meselesi' yıllar- dan beri dünya siyasetinin, siyasi olduğu kadar hukuki cephesi de önemli olan me- selelerinden birisini teşkil etmiştir. Modem devletler hukukunun ortaya çı- kışından sonra boğazlara ilişkin ilk önemli milletlerarası hukuki belge 1774 yüında yapılan ve Rusya'ya boğazlardan serbest geçiş hakkı tanıyan Küçük Kaynarca Ant- laşması'dır. Bunu daha sonraki yıllarda diğer bazı anlaşmalar izlemiştir. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti nin yenilgisi 'Boğazlar Meselesi'- ni yine önenıle gündeme getirmiş ve bu sa- vaşın galipleri, Sevr Antlaşması'yla, bo- ğazlarda her türlü ticaret ve savaş gemi- lerinin serbestçe gecişini Osmanlı Devle- ti'ne kabul ettirmişlerdir. Milli Mücadele zaferle sonuçlanıp Lo- zan Banş Antlaşması imzalamnca, boğaz- lann tabi olacağı rejim, bu antlaşmaya ek olan bir sözleşme ile duzenlenmiş ve bu- nun denetimi milletlerarası bir komisyo- na bu-akılmıştı. Yeni düzen Ancak, Türkiye Cumhuriyeti, kendi topraklan üzerinde ve egemenliği altında böyle bir düzene razı olamazdı. Nitekim, Türkiye'nin isteği ile Montrö'de to'planan taraf devletler 20 Temmuz" 1936'da imza- ladıklan bir anlaşma ile Türk boğazlan- Öözleşmenin kesinlikle saptamış olduğu temel ilkeler dışında kalan hususların, son gelişmeler ve ortaya çıkan durumlar da göz önünde bulundurulmak suretiyle sözleşmenin tadiline gidilmeksizin iç hukuk kurallarıyla Türkiye tarafından düzenlenmesi, ihtiyaçların karşılanması bakımından uygun bir yol olacaktır. Sovyetler Birliği arasında iki hususta tar- tışmalara sebep olmuştu. Bunlardan birisi, "savaşan" kelimesi- nin yorumundan kaynaklanmaktaydı. Zi- ra, Montrö Sözleşmesi'nin 19'uncu mad- desi, Türkiye'nin taraf olmadığı bir savaş durumunda "savaşan herhangi bir devk- tin savaş gemDerinin bofazbrdan geçmesi yasak olacakür" hükmünü taşıyordu. Oy- sa o tarihte Amerika Birleşik Devletleri Vietnam'da süahlı bir mücadele içinde bu- lunuyordu. Bu itibarla, Amerika savaş halinde olan bir devlet şeklinde nitelen- dirilebilirdi. Ikincisi ise, Montrö Sözleşmesi'nin iki sayüı ekinde yer almış olan ve savaş ge- milerinin taşıyacaklan süahlan tespit eden göstergelerle ilgili idi. Sözleşmenin imza- lanmasından beri otuz küsur yılda tekno- loji büyük bir hızla geh'şmiş ve o yülarda yaşayan kimselerin hayal dahi edemeye- cekleri nükleer süahlar ortaya çıkmıştı. Buna karşüık, 1976 temmuzunda Sov- yetler'in Karadeniz'de inşa ettikleri 40 bin tonluk Kiev uçak gemisi de boğazlardan geçerek Akdeniz'e açüdı. Halbuki Montrö Sözleşmesi'nin iki sayüı ekinde yer alan ve boğazlardan geçme hakkı olan savaş gemileri tasnifinde uçak gemilerinden söz edilmemişti. Bu sebeple Sovyetler'in bu davranışının Montrö Sözleşmesi'ne aykın bir tavır olduğu Ueri sürüldü. Ancak, Sovyetler bu gemiyi Montrö Sözleşmesi'nin iki sayılı ekinde yer almış olan "hattıharp gemisi" şekîinde niteİen- na ilişkin ve halen yürürlükte olan yeni bir düzeni kabul ettüer. Montrö Sözleşmesi 29 madde, dört ek ve bir protokolden ibarettir. Bu sözleşme, Türkiye dışında, Avustralya, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Japonya tarafından imza edüip onaylanmıştır. Halen yürürlükte olan bu sözleşmenin, 28'inci maddesine dayanılarak, taraflar- ca feshi talep edilmiş değildir. Aynca bu- güne kadar hiçbir devlet sözleşmenin ta- diline ilişkin bir istekte bulunmamış, sa- dece Sovyetler tarafından Ikinci Dünya Savaşı sonrasında bu sözleşme birkaç defa siyasi müzakerelere konu yapümak isten- miştir. Montrö Sözleşmesi'nin esas amacı kı- yı devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik haklannı saklı tutmakla bera- ber milletlerarası deniz tıcaretinin gerek- lerini ve yararlanm bu haklarlabağdaştır- maktır. Sözleşme, aynı zamanda, millet- lerarası hukukun temel ilkeleri olan de- nizlerde serbest dolaşım ve transit geçiş hakkının devletlerce resmen tanınmasım da öngörmektedir. Bu soruya Uişkin Uginç ve önemli bir- kaç örnek olarak aşagıdaki olaylan ve du- rumlan belirtmek kabildir: Soğuk savaşın devam ettiği yülarda, 1968 aralık ayında iki Amerikan muhribi boğazlardan geçerek Karadeniz'e çıkınca bu olay Amerika Birleşik Devletleri Ue dirdikleri için geminin geçmesine engel olunamadı. Aynı durum 1986 tarihinde Sovyetler'in nükleer uçak gemisi Kremlin'in boğazlar- dan geçişi sırasında da meydana geldi ve yine ilgili taraflar duruma göz yumdular. Zaten daha evvel Amerika Birleşik Dev- letleri'nin Altma Filosu'na bağlı savaş ge- mileri tstanbui limanına gddikleri zaman Amerikan amirali, Montrö Sözleşmesi'- nin 15'inci maddesinde yer alan "Bogaz- larda transit olarak bulunan savaş gemi- leri, tasımakta bulunabilecekJeri hava nU- sım araciannı hiçbir durumda kullaoa- maziv" hükmünü gözardı ederek, resmi makamlara nezaket ziyaretini yapmak amacıyla Enterprise uçak gemisinden he- likopterle ayrümıştı. Deniz trafigi ^ Montrö Sözleşmesi'nin günün koşullan bakımından ortaya çıkan eksiklikleri sa- dece askeri hususlara ve savaş gemilerine ait teknik ayarlamalara ilişkin değildir. Bunlann yanında boğazlarda deniz trafi- ğinin selametine ve çevrenin korunması- na yönelik modern konıyucu tedbirlerin yokluğu da önemli bir mesele olarak or- taya çıkmış bulunmaktadır. Montrö Sözleşmesi'nde boğazlardan geçen yabancı gemilerdeki tehlikeli yük- lere, zarar verici hareketlere, çevreyi kir- letici davranışlara karşı denetleyici ve ön- leyici hükümlere, maalesef, yer verilmiş değildir. Bu itibarla, sözleşmenin kesinlikle sap- tamış olduğu temel Ukeler dışında kalan hususlann, son gelişmeler ve ortaya çıkan durumlar da gözönünde bulundurulmak suretiyle, sözleşmenin tadiline gidilmek- sizin, iç hukuk kurallanyla Türkiye tara- fından düzenlenmesi, ihtiyaçlann karşı- lanması bakımından uygun bir yol olacak- tır. Boğazlar her zaman stratejiktir İHSAN GÜRKAN * (Savaş gemileri teknolojisi, gemi tipleri ve si- lah sistemlerinin 1936'da imzalanan Montrö Sözleşmesi'nden sonra çok değiştiğini vurgu- layan thsan Cürkan'm yazısına devam ediyo- ruzj Sözleşmenin değiştirilmesinin yarataca- ğı güçlük ve sakıncalann elde edilecek ya- rarı aşacağı hakkındaki genel kam nede- niyledir ki sözleşme olduğu gibi bırakıl- mış ve uygulama Türkiye'nin sorumlulu- ğuna ve takdirine terk edilmiştir. Bunun- la beraber, zararsız geçiş hakkını kulla- man normal boyutlu ticaret gemileri dışın- daki çok büyük tankerlerle diğer tehlike- li yük taşıyan gemilerin sayüarının ve tonajlarının büyümesi; üstelik, özellikle Karadeniz ülkelerine ait gemüerin, pilo- tajın isteğe bağlı olması hükmünden ya- rarlanarak pilot almamalan ve diğer ba- zı nedenler kazalara yol açmaktadır. Sonuç olarak: Türk Bogazlan, dünya- mn en önemli ve en işlek su geçitlerinden biridir (1990 yılı içinde Boğazlar'dan, Türk gemileri dışında, 140 megaton yük taşıyan 20.515 ticaret gemisi ve 153 savaş gemisi geçmiştir.) Boğazlann jeopolitik ve jeostratejik önemi, temelde, Karadeniz'- in Akdeniz'in, stratejik bütünlüğü içinde yer alması ve Karadeniz havzasma ek ola- rak, Tuna Nehri ve bağlantılı kanallar sis- temi yoluyla Doğu ve Orta Avrupa'nın da açık denizlere çıkış yolu olmasına dayan- maktadır. Sovyetler'in Akdeniz filosunu yerinde tutmaya devam etmeleri ve yeni yöneti- min de bunu değiştirmesi için şimdilik bir neden bulunmaması; gemi modernizasyo- nu ile uçak gemisi yapımı programlarını ekonomik darlıklara karşın sürdürmele- ri; Karadeniz'in hemen hemen kapalı bir deniz olmasına karşın burada yerel gerek- sinmenin gerektirdiğinden fazla kuvvet bulundurmalan dikkati çekmektedir. Ger- çekten, Ruslann büyük suüstü genüleri- nin üçte biri; aynca, 25 denizaltı gemisi ve çok sayıda küçük tonajlı gemi Ue yar- dımcı gemüer Karadeniz filosunu meyda- na getirmekte olup; bu kuvvet, nehir ve kanallar sistemi yoluyla Baltık ve Beyaz- deniz'den getirilebilen muhripler ve küçük denizaltılarla da takviye edüebümektedir. Bütün bunlar, yukandaki yargıyı kamt- ladığı gibi; Sovyet Güneybatı Harekât Alanı'nda Ruslann ük ve asü hedefinin de Boğazlar olmasınm nedenlerini de gös- termektedir. Bu, coğrafyanın bir gereği- dir. Unutmamalıdır ki sıcak denizlere açı- lan en kısa ve özellikle yaz-kış açık olan tek deniz yolu Türk Boğazlarından geç- mektedir. Rumenler ve Bulgarların da doğru algıladıklanndan kuşku duymadı- ğunız bu gerçekleri, ister komünist ister liberal olsun, bütün Ruslann hiçbir zaman unutmayacaklan kabul edilmelidir. (*) Ukrayna Cumhuriyeti'nin, BDT'ye katüdıktan sonra eski Sovyetler Birliği Karadeniz Filosu üzerinde hak iddia et- mesiyle ilgili olarak 11 Ocak 1992 günü Moskova'da, Deniz Kuvvetleri Komuta- m Amiral Çernavin adına yapılan bir açıklamada, birçok Unitesinde nükleer si- lah bulunduğu ve denizaşın harekât ama- cına göre kurulmuş ve donatümış olduğu için bu filonun Ukrayna'ya verilmesinin mumkün olmadığı, çünkü bölgede çok tehlikeli gelişmelere yol açabileceği belir- tilmiştir. 'Istanbul Üniversitesi Siyasal Bilgıler Fakultesı öğretim Görevlisi, Emekli Korgeneral BtTTI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle