Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OCAK 1992 DIZI CUMHURİYET/15
Prvf. Dr. Yüksel Inan'a göre ek tedbirler için Montrö'nün revize edilmesi gerekmiyor
Montrö Sözleşmesi'yle devamSEMİHİDİZ
ANKARA — Gazi Üniversitesi Ulus-
lararası llişküer Bölümü öğretim Üyele-
ri'nden Prof. Dr. Yölud tnaa'a göre Bo-
gazJarda anan trafik ve bunun getirdiği
sakoncaların giderilmesi için Montrö Söz-
leşmesi'nin revize edilmesi gerekmiyor.
lnaxı, sözleşmenin mevcut halinin ve ulus-
lararası hukukun Türkiye'ye teknik dü-
zenlemelerle gerek füli guvenligim gerek-
çevre güvenliğini güvenoe altına alma
olanagını sağladığını belirtti. Buna rağ-
m e n geçiş yapan gemilerin pilot alma zo-
nmluhıklannın Montrö'ye işlenebüeceği-
ni kaydeden tnan bunun ise bir "siyasi
karar" olduğunu vurguladı.
B u yönde bir karar aündıgı takdirde
Montrö'deki gerekli değişikliklerin; ya ta-
raf ülkeler arasında yapılacak bir konfe-
ransla, ya da diplomatik kanallardan ger-
çekleşebileceğini bildiren Inan, bunun di-
ger taraf ülkeler açısından Montrö'nün
degiştirilmesi için bir emsal oluşturacağı-
nı sanmadıgını soyledi.
Jlnan: Türkiye açısından önemli olan boğazlardaki trafiğin son derece arttığı
günümüzde ticaret gemilerinin nasıl geçeceğidir. Sözleşme her şeyden önce serbest
geçiş ilkesini belirtmiş. Ama bu demek değilki Türkiye bu geçişler sırasında
serbest geçiş rejimini düzenleyemez.
tnan Cumhurryel'in sorulannı yanıtlar-
ken şunları bildirdi:
— Montrö'aüa imzalanmasuıdan bu
y u a hcm gemilerin tonajı, hem de Uşı-
dıklan mallar •çısından büyük ve bazı
hallerde tekliketi getismeler var. Bu du-
nnnlarda södeşme, ister girvenliğini ister
çevresui kornması acısındaıı Tirklye'ye
midahale hakkı veriyor nra?
İNAN: Tabii bu gemiler her şeyi taşı-
yabilirler. Türkiye açısından önemli olan
boğazlardaki trafiğin son derece arttığı
günümüzde ticaret gemilerinin nasıl geçe-
ceğidir. Sözleşme her şeyden önce serbest
geçiş ilkesini belirtmiş. Ama bu demek de-
ğil ki, Türkiye cumhuriyeti bu geçişler sı-
rasında serbest geçiş rejimini düzenleye-
mez. Bu konular sözleşmeyle doğrudan
Türkiye Cumhuriyeti'nin inisiyatiflne bı-
rakılmıştır. örneğin, Türkiye, karasula-
nnı ziyaret edecek, karasulanna mal bı-
rakacak nükleer gemilerin boğazlardan
geçisi için önlem alma hakkına sahip. Esa-
sen böyle bir hak sözleşme tarafından
Türkiye'ye tanınmamış olsaydı bile huku-
kun temel geregi olarak her devlet kendi
güvenliği için gereken önlemleri alma hak-
kına sahiptir. Bu amaçla da Türkiye 1989
yılında yayınladığı bir yönetmelikle nük-
leer gemilerin Türk limanlannı ve kara-
sularını hangj şekilde ziyaret edebilecek-
lerini düzenlemek yoluna gitti. Burada bir
de ön bildirim koşulu getirildi. Aynca
nükleer sızma ve nükleer artıklardan or-
taya çıkabilecek risklere karşı da bir te-
minat sistemi getirdi. Yine bakıyoruz iç
düzenkme tamamıyla bize bırakılmış.
— Ancak bu düzenlemeiere ragmen
sözieşme yine de özünde "serbest geçiş"
esasuıa dayanıyor.
tNAN: Tabii. Yani sözleşme barış za-
marunda gemilerin gece veya gttndüz bo-
ğazlardan bir ön bildirimde dahi bulun-
maksızın geçmelerini kapsıyor. Yalnız
Montrö Sözleşmesi'ne göre gemiler bo-
ğazlara girişleri sırasında uluslararası sağ-
hk kurallan çerçevesinde Türkiye'ye ba-
zı bildirimlerde bulunurlar. örneğin ge-
mi hangi devietin bayrağıru taşıyor? Ne-
reden geliyor, nereye gidiyor? En önem-
lisi ise sağlık denetimi açısından konşi-
mento bildirimidir. Yani, geminin içinde-
ki yük nedir? Günümüzde genel olarak si-
lah veya kimyasal atık taşımayan gemi-
ler doğru konşimento bildirimi yoluna gi-
diyorlar. Ama silah ve kimyasal atık ta-
şıyan veya çevreye kimyasal nitelikteki
atıklann yayılmasma neden olabilecek
maddeleri taşıyan gemiler bu bildirimde
bulunmuyorlar veya gerçek dışı bildirim-
de bulunuyorlar. Bu durumda Türkiye'-
nin bir geminin manifestosunu inceleme
hakkı var mı? Sözleşmeye baktığımız va-
kit "açık sekiMe bakar" veya "bakamaz"
niteliğinde bir kısıtlama veya bir açıkla-
ma getirilmemiştir. Yalmz yine burada
hukukun doğal ilkelerini uygulamak du-
rumunda kaüyoruz. Böylece Türkiye şüp-
he halinde gemideki konşhnentonun doğ-
ruluk derecesini araştırma imkânına sa-
hip. Çünkü hiçbir gemi kıyı devletinin gü-
venliğine, kıyı devletinin koymuş olduğu
kurallara, kıyı devletinin toprak bütünlü-
ğüne, bağımsızlığına ve egemenliğine yö-
nelik hiçbir faaliyette bulunamaz.
— Söyledilderinizden Montrö'nün re-
vize edilmesine gerek olmadıgı, sornnla-
nn mevcat yapı ve olanaklaria çözümle-
•ebttecegi çıkıyor.
tNAN: Haklısuuz. Ancak Montrö'nün
özellikle ticaret gemileri açısından henüz
istenildiği gibi ve yorum suretiyle de dol-
durulamayan bir hükmü var. O da şu: Ge-
çişlerde pilotaj mecburi değil, pilot, ge-
minin boğaza geimesinden itibaren boğaz-
daki geçişi sırasında o alandaki geçişi dü-
zenleyen kişi anlamına geliyor. Şimdi pi-
lotaj mecburi değil. Dolayısryla boğaza gi-
riş yapan bir gemi serbestçe ve kendi kap-
tamnın denetimi altında kıyı ile irtibatlaş-
mak suretiyle bir geçiş yapıyor. öte yan-
dan pilotaj alan gemilerde gemi boğaza
girdiği andan itibaren seyrüsefer sırasın-
da her türlü sorumluluğu pilota ait olu-
yor. Burada önemli bir nokta ortaya çı-
kıyor. Pilotun yapabileceği herhangi bir
hata halinde sorumluluk doğrudan doğ-
nıya pilotu çalıştıran acenteye, yani de-
niz yollanna ait oluyor. Dolayısıyla bu-
rada ortaya çıkabilecek zararlan daha da
aza indirmek amaayla her geminin bu pi-
lotaj sırasında gemi ve çevre açısından si-
gortalanması gerekiyor
Boğaz trafiği
sorun yarattıtSMAİLSOYSAL *
(1936 Montrö Sözleşmesi 'nin. savaş ve tica-
ret gemilerinin geçişi rejimini özetleyen îsmail
Soysal'ın yazısına devam ediyoruz.)
Türkiye'nin savaş içinde bulunduğu du-
nımlarda, yabancı savaş gemilerinin geçi-
şi tümü ile Türk hükümetinin karanna bağü
kalacaktır (Madde 20). Bunun gibi Tür-
kiye kendisinin pek yakın bir savaş tehlike-
siyle karşüaştığı kanısında ise gene savaş ge-
milerinin geçişi onun karanna bağlı olacak-
tır. Ancak MC'nin karan ve imzacı devlet-
lerin çoğunluğunun buna uygun görüşü
üzerine Türk hükümetinin karan kaldınla-
bilecektir(Madde21). Türkiye'ye ek bir gü-
vence getiren bu madde, 1939'da Milletler
Cemiyeti'nin tarihe kanşmasından sonra
Türkiye için daha kesin hale gelmiştir.
Avrupa ile Asya arasında Türkiye üze-
rinden geçecek uçakların Türk hükümeti-
nin göstereceği geçiş yollan üzerinden uça-
bilmeleri de Montrö Sözleşmesi 'yle düzen-
lenmiştir (Md. 23).
Savaş gemilerinin Boğazlar'dangeçişin-
de pilotaj ve römorkajın isteğe bağlı olup
olmadıgı konusunda bir hüküm yoktur.
Montrö Sözleşmesi'nin bir özelliğideim-
zaa devletlerin, Lozan'da olduğu gibi, 1.
Dünya Savaşı müttefıkleri ve Karadeniz'e
kıyısı olan şu on ülke ile sınırh kalmasıdır:
Ingiltere, Fransa, Italya, Japonya, Sovyet-
ler Birliği, Romanya, Yunanistan, Yugos-
lavya, Bulgaristan ve Türkiye..
ABD'nin katılması Lozan Sözleşmesi'n-
de öngörülmüşse de Washington bunun
içinne 1923-1936 döneminde ne de Mont-
rö Konferansı sırasında bir istemde bulun-
mamıştır. Ta ki 2. Dünya Savaşı sonrasın-
da Sovyetler Birliği Boğazlar'da bir üstün-
ver (Alman ve Italyan) savaşgemilerine ka-
pah idi, ama ticaret gemilerine açıkü. Mos-
kova bunlann kimi kez Romanya'yagidiş-
lerinde silah taşımalarından ya da yardım-
cı savaş gemilerinin kamufieedilmiş ticaret
gemileri olmalanndan kuşku duyuyordu.
Nitekim savaş sonunda, Ağustos 1945'te
Potsdam Konferansı'nda, ABD, tngiltere
ve Sovyetler Birliği'nin, Montrö Sözleşme-
si'nde değişiklik yapılması için Türkiye ile
ayn ayrı temasa geçümesi yolundaki ortak
karan uyannca, Sovyet hükümeti, 8 ağus-
tos ve 24 Eylül 1946 günleri Türkiye'yever-
diği notalarla savaş sırasında Türk hükü-
metince, kimiAlman ve ttalyan savaş gemi-
lerinin "ticaret gemisi" sayılıp Boğazlar-
dan gecmelerine göz yumulduğunu ileri sü-
rerek bu gibi olaylann Sovyetler'in güven-
liğini tehlikeye soktuğunu belirtmiş; dola-
yısıyla güvenliği sağlamak üzere, Boğazlar
rejiminin değiştirilmesini ve Boğazlar'ın
güvenliğini Türkiye ile Sovyetler'in birlik-
te sağlamasını -ki bu bir Sovyet üssü
demekti-istemişti. Kamuflegeçişegözyu-
mulduğu savlan doğru değildi. Zaten Sta-
lin yönetimi bunu, tıpkı Kars-Ardahan top-
rak savlan gibi Boğazlar işinde isteğini sağ-
lamak için baskı aracı olarak yapıyordu.
Sovyetler'in tutumu
Türkiye, bu istemleri, güçler dengesi ba-
kımından Boğazlar'ın önemini anlayan
ABD ve onun müttefıki Ingiltere'nindeste-
ğinden de yararlanarak kabul etmernişti
(2). Sovyetler Birliği, Türk hükümetinin ta-
kındığı sıkı tutumu ve özellikle ABD'nin,
Montrö Sözleşmesi'nin imzacısı olmama-
sına karşın Türkiye'yi desteklemesi üzeri-
ne bu istemlerinde ısrar etmeyecekti. Hat-
ta Montrö Sözleşmesi'nin ilk 20 yılbk süresi
sonunda (9 Kasjm 1946) ona son vermekten
kaçınmıştı.
A936-1939 döneminde Boğazlardan geçiş rejiminin
uygulanmasında ciddi bir sorun çıkmamıştı. Trafık
günümüzdekine oranla çok düşüktü, önemli bir kaza, yangın
olmamıştı. Savaştan sonra ise Boğazlardaki trafik giderek arttı.
1977'den sonra trafik daha da yoğunlaşmış, petrol taşıyan
tankerler Boğazlarda tehlikeyi ve kirliliği alabildiğine arttırmıştır.
lük (Bogazlan Türkiye ile birlikte savunma,
yani üs) kurmaya çalışınca bunun karşısı-
na çıkacak ve Türkiye'yi 1947 'Truman
Doktrini'nden NATO üyeliğine kadar gö-
tûrecek desteğini sürdürecektir.
Japonya'nın durumu
Imzacüardan Japonya'nın statüsü,
1951'de San Fransisco'da yapılan Japon
Barış Antlaşması'nın 7/b maddesiyle,
onun Montrö Sözleşmesi'ndendoğan "hak
ve çıkarlanndan vazgeçmesi" sonucu biraz
değişmiş görünüyorsa da bu hükmün onun
imzacı sıfatını ortadan kaldırdığı söylene-
mez. Ancak sözleşmeye bağlı III sayüı ek-
te sözü geçen iki Japon okulgemisinin Bo-
ğazlar'a yapacağı ziyaretten vazgeçilmesi
gerektiği -ki geçmemiştir- kuşkusuzdur.
Şurasım da belirtelim ki Boğazlar'dan
geçiş rejimi bakımından, sözleşmenin im-
zaası olsun olmasın, tüm devletler eşit işle-
me bağlı tutulmaktadır.
Beş yıllık uzatma
Montrö Sözleşmesi 9 Kasım 1936'dayü-
rürlüğe girmiş ve 20 yılhk süresi sonunda
ona kimse son vermek istemediği için 28.
maddesi uyannca beşer yıllık sürelerle ken-
diüğinden bugüne dek yürürlükte kalmış-
Ur Sözleşmenin "geçiş serbestliğiilkesi" ile
ilgili 1. maddesi ise sonsuzdur.
Sözieşmenın aygulanma süreci
1936-1939döneminde Boğazlar'dan ge-
çiş rejiminin uygulanmasında ciddi bir so-
run çıkmamıştı. Trafik günümüzdekine
oranla çok düşüktü, önemli bir kaza, yan-
gııı vb. olmamıştı. Türkiye geçişlerindene-
timini durüst biçimde sürdürüyordu.
1939'da 2. Dünya Savaşı başlayınca
TCrkiye, savaşa katılmayan bir devlet ola-
rak,sözleşmenin 4. maddesiuyannca tica-
reı gemilerinin serbest gecişini özenle sağ-
hyordu. Ancak 1939'da Türkiye, Ingiltere
vcFransa arasında hazırlanan Üçlü fttifak
p>aralelinde bir Türk - Sovyet anlaşması ba-
ğadanması için Saraçoğlu'nun Moskova'-
dayapOgı görüşmeler, Sovyetler Birliği'nin
AJmanya ile bir saldırmazlık paktı imzala-
rnus üzerine bir sonuç vermemiş, bu durum
Ttrk - Sovyet ilişkilerinde soğukluk ve gü-
vosizlik yaratmıştı. Gerçi Boğazlar Mih-
Savaştan sonra Boğazlar'daki trafik gi-
derek artmışü. örneğin 1957-1977 döne-
minde geçiş yapan gemilerin sayısı 3.5 ka-
tınaçıkmıştı; tonaj bakımından artış daha
da çoktu. Savaş gemilerinin çoğunluğu
Sovyet (1977'de 248 Sovyet, 14Amerikan,
4 Ingiliz, 3 Iran, 3 Suriyeli, 1 Bulgar), tica-
ret gemilerinin de yansına yakını (8 bin)
Sovyet bayrağıtaşıyordu. 1977'den sonra
trafik daha da yoğunlaşmış, bu arada yüz
binlerce ton petrol taşıyan tankerler Boğaz-
lar'da tehlikeyi ve kirliliği alabildiğine art-
tırmıştır.
Uçak gemileri
2. Dünya Savaşı'ndan sonra uçak ya da
helikopter taşıyan savaş gemilerinin Boğaz-
lar'dan geçipgeçmeyeceğisorunu şöy le or-
taya çıkmıştır: İlk kez 18Temmuz 1976'da
Kiev tipi böyle bir Sovyet gemisinin
"HybridVessel"diyedeklareedüerekKa-
radeniz'den Ege'ye geçişi Batı'daVimi te-
dirginlikler uyandırmıştı. Son kez, 2 Ara-
lık 1991 'de65 bin tonajhk 304 metre uzun-
lukta Kuznetsov adlı Rus uçak gemisinin
geçişi ise tepki uyandırmamıştır. Aslında
Montrö Sözleşmesi'nde bu tür savaş gemi-
leri için açık bir hüküm bulunmamasından
kaynaklanan duraksamalar kanımızca yer-
sizdi. Çünkü 15. maddede Boğazlar'da
transit sırasında savaş gemileri üzerindeki
hava ulaşun araçlanmn (aeronef) kullanıl-
ması yasaklandığuıave sözleşmeyeekli4 sa-
yüı protokoldeKaradeniz'dekıyısı bulunan
devletlerin donanmalanmn tonaj toplamı-
nın hesabına' 'uçak gemilerinin de" girece-
ği belirtildiğine göre bunlann geçişlerine bir
engel bulunmamak gerekir. Kaldı ki Sovyet
uçak gemileri Karadeniz'de konuşturul-
mak için değü -çünkü batınlması kolaydır-
açık denizlere çıkmak üzere yapümaktadır.
• • •
(l)lsmaiISoysal, "Türkiye'nin Batılttifa-
kına Yöneüşi (1934-1937)", Türk Tarih
Kurumu, Belleten, Atatürk özel Sayısı,
XLV, 177.S.95-155.
(2) Feridun Cemal Erkin, "Türk-Sovyet
tlişkileri ve Boğazlar Meselesi" s. 268-318,
Ankara, 1968.
'Orıadoğu ve Balkan Incelemeleri Vakfı
Yonetım Kurulu Başkam, Emeklı Buyükelçi
SCRECEK
MONFERANS SALONL' — İs\içre'nin Monlro kentinde bir ay siiren çelin müzakerelerden sonra Montrö Palace'ta imzalanan Boğazlar Sözleşmesi'nde Türkiye'yi Dış
işieri Bakanı Tevfik Rüştü Aras temsil etmişti.
Çağdaş gelişmeler ve Montrö
DR. RAUF VERSAN*
* tstanbui Üniversitesi Siyasal BİIgüer Fakullesı
Devletler Hukuku Doçentı
Istanbul ve Çanakkale boğazlannın ar-
zettiği stratejik, siyasi ve iktisadi önem do-
layısıyla bunlann mületlerarası ilişkilerde
tabi olacağı hukuki rejim öteden beri,
özellikle, büyük devletlerin ilgisini çekmiş
ve bu devletlerin Osmanlı Devleti ve da-
ha sonra da Türkiye Cumhuriyeti ile olan
ilişkilerinde önemli bir yer tutmuştur.
Gerçekten, 'Boğazlar Meselesi' yıllar-
dan beri dünya siyasetinin, siyasi olduğu
kadar hukuki cephesi de önemli olan me-
selelerinden birisini teşkil etmiştir.
Modem devletler hukukunun ortaya çı-
kışından sonra boğazlara ilişkin ilk önemli
milletlerarası hukuki belge 1774 yüında
yapılan ve Rusya'ya boğazlardan serbest
geçiş hakkı tanıyan Küçük Kaynarca Ant-
laşması'dır. Bunu daha sonraki yıllarda
diğer bazı anlaşmalar izlemiştir.
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı
Devleti nin yenilgisi 'Boğazlar Meselesi'-
ni yine önenıle gündeme getirmiş ve bu sa-
vaşın galipleri, Sevr Antlaşması'yla, bo-
ğazlarda her türlü ticaret ve savaş gemi-
lerinin serbestçe gecişini Osmanlı Devle-
ti'ne kabul ettirmişlerdir.
Milli Mücadele zaferle sonuçlanıp Lo-
zan Banş Antlaşması imzalamnca, boğaz-
lann tabi olacağı rejim, bu antlaşmaya ek
olan bir sözleşme ile duzenlenmiş ve bu-
nun denetimi milletlerarası bir komisyo-
na bu-akılmıştı.
Yeni düzen
Ancak, Türkiye Cumhuriyeti, kendi
topraklan üzerinde ve egemenliği altında
böyle bir düzene razı olamazdı. Nitekim,
Türkiye'nin isteği ile Montrö'de to'planan
taraf devletler 20 Temmuz" 1936'da imza-
ladıklan bir anlaşma ile Türk boğazlan-
Öözleşmenin kesinlikle saptamış olduğu temel ilkeler dışında
kalan hususların, son gelişmeler ve ortaya çıkan durumlar da
göz önünde bulundurulmak suretiyle sözleşmenin tadiline
gidilmeksizin iç hukuk kurallarıyla Türkiye tarafından
düzenlenmesi, ihtiyaçların karşılanması bakımından uygun bir
yol olacaktır.
Sovyetler Birliği arasında iki hususta tar-
tışmalara sebep olmuştu.
Bunlardan birisi, "savaşan" kelimesi-
nin yorumundan kaynaklanmaktaydı. Zi-
ra, Montrö Sözleşmesi'nin 19'uncu mad-
desi, Türkiye'nin taraf olmadığı bir savaş
durumunda "savaşan herhangi bir devk-
tin savaş gemDerinin bofazbrdan geçmesi
yasak olacakür" hükmünü taşıyordu. Oy-
sa o tarihte Amerika Birleşik Devletleri
Vietnam'da süahlı bir mücadele içinde bu-
lunuyordu. Bu itibarla, Amerika savaş
halinde olan bir devlet şeklinde nitelen-
dirilebilirdi.
Ikincisi ise, Montrö Sözleşmesi'nin iki
sayüı ekinde yer almış olan ve savaş ge-
milerinin taşıyacaklan süahlan tespit eden
göstergelerle ilgili idi. Sözleşmenin imza-
lanmasından beri otuz küsur yılda tekno-
loji büyük bir hızla geh'şmiş ve o yülarda
yaşayan kimselerin hayal dahi edemeye-
cekleri nükleer süahlar ortaya çıkmıştı.
Buna karşüık, 1976 temmuzunda Sov-
yetler'in Karadeniz'de inşa ettikleri 40 bin
tonluk Kiev uçak gemisi de boğazlardan
geçerek Akdeniz'e açüdı. Halbuki Montrö
Sözleşmesi'nin iki sayüı ekinde yer alan
ve boğazlardan geçme hakkı olan savaş
gemileri tasnifinde uçak gemilerinden söz
edilmemişti. Bu sebeple Sovyetler'in bu
davranışının Montrö Sözleşmesi'ne aykın
bir tavır olduğu Ueri sürüldü.
Ancak, Sovyetler bu gemiyi Montrö
Sözleşmesi'nin iki sayılı ekinde yer almış
olan "hattıharp gemisi" şekîinde niteİen-
na ilişkin ve halen yürürlükte olan yeni bir
düzeni kabul ettüer.
Montrö Sözleşmesi 29 madde, dört ek
ve bir protokolden ibarettir. Bu sözleşme,
Türkiye dışında, Avustralya, Bulgaristan,
Fransa, Yunanistan, Romanya, Sovyetler
Birliği, Yugoslavya ve Japonya tarafından
imza edüip onaylanmıştır.
Halen yürürlükte olan bu sözleşmenin,
28'inci maddesine dayanılarak, taraflar-
ca feshi talep edilmiş değildir. Aynca bu-
güne kadar hiçbir devlet sözleşmenin ta-
diline ilişkin bir istekte bulunmamış, sa-
dece Sovyetler tarafından Ikinci Dünya
Savaşı sonrasında bu sözleşme birkaç defa
siyasi müzakerelere konu yapümak isten-
miştir.
Montrö Sözleşmesi'nin esas amacı kı-
yı devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin
egemenlik haklannı saklı tutmakla bera-
ber milletlerarası deniz tıcaretinin gerek-
lerini ve yararlanm bu haklarlabağdaştır-
maktır. Sözleşme, aynı zamanda, millet-
lerarası hukukun temel ilkeleri olan de-
nizlerde serbest dolaşım ve transit geçiş
hakkının devletlerce resmen tanınmasım
da öngörmektedir.
Bu soruya Uişkin Uginç ve önemli bir-
kaç örnek olarak aşagıdaki olaylan ve du-
rumlan belirtmek kabildir:
Soğuk savaşın devam ettiği yülarda,
1968 aralık ayında iki Amerikan muhribi
boğazlardan geçerek Karadeniz'e çıkınca
bu olay Amerika Birleşik Devletleri Ue
dirdikleri için geminin geçmesine engel
olunamadı.
Aynı durum 1986 tarihinde Sovyetler'in
nükleer uçak gemisi Kremlin'in boğazlar-
dan geçişi sırasında da meydana geldi ve
yine ilgili taraflar duruma göz yumdular.
Zaten daha evvel Amerika Birleşik Dev-
letleri'nin Altma Filosu'na bağlı savaş ge-
mileri tstanbui limanına gddikleri zaman
Amerikan amirali, Montrö Sözleşmesi'-
nin 15'inci maddesinde yer alan "Bogaz-
larda transit olarak bulunan savaş gemi-
leri, tasımakta bulunabilecekJeri hava nU-
sım araciannı hiçbir durumda kullaoa-
maziv" hükmünü gözardı ederek, resmi
makamlara nezaket ziyaretini yapmak
amacıyla Enterprise uçak gemisinden he-
likopterle ayrümıştı.
Deniz trafigi ^
Montrö Sözleşmesi'nin günün koşullan
bakımından ortaya çıkan eksiklikleri sa-
dece askeri hususlara ve savaş gemilerine
ait teknik ayarlamalara ilişkin değildir.
Bunlann yanında boğazlarda deniz trafi-
ğinin selametine ve çevrenin korunması-
na yönelik modern konıyucu tedbirlerin
yokluğu da önemli bir mesele olarak or-
taya çıkmış bulunmaktadır.
Montrö Sözleşmesi'nde boğazlardan
geçen yabancı gemilerdeki tehlikeli yük-
lere, zarar verici hareketlere, çevreyi kir-
letici davranışlara karşı denetleyici ve ön-
leyici hükümlere, maalesef, yer verilmiş
değildir.
Bu itibarla, sözleşmenin kesinlikle sap-
tamış olduğu temel Ukeler dışında kalan
hususlann, son gelişmeler ve ortaya çıkan
durumlar da gözönünde bulundurulmak
suretiyle, sözleşmenin tadiline gidilmek-
sizin, iç hukuk kurallanyla Türkiye tara-
fından düzenlenmesi, ihtiyaçlann karşı-
lanması bakımından uygun bir yol olacak-
tır.
Boğazlar her zaman stratejiktir
İHSAN GÜRKAN *
(Savaş gemileri teknolojisi, gemi tipleri ve si-
lah sistemlerinin 1936'da imzalanan Montrö
Sözleşmesi'nden sonra çok değiştiğini vurgu-
layan thsan Cürkan'm yazısına devam ediyo-
ruzj
Sözleşmenin değiştirilmesinin yarataca-
ğı güçlük ve sakıncalann elde edilecek ya-
rarı aşacağı hakkındaki genel kam nede-
niyledir ki sözleşme olduğu gibi bırakıl-
mış ve uygulama Türkiye'nin sorumlulu-
ğuna ve takdirine terk edilmiştir. Bunun-
la beraber, zararsız geçiş hakkını kulla-
man normal boyutlu ticaret gemileri dışın-
daki çok büyük tankerlerle diğer tehlike-
li yük taşıyan gemilerin sayüarının ve
tonajlarının büyümesi; üstelik, özellikle
Karadeniz ülkelerine ait gemüerin, pilo-
tajın isteğe bağlı olması hükmünden ya-
rarlanarak pilot almamalan ve diğer ba-
zı nedenler kazalara yol açmaktadır.
Sonuç olarak: Türk Bogazlan, dünya-
mn en önemli ve en işlek su geçitlerinden
biridir (1990 yılı içinde Boğazlar'dan,
Türk gemileri dışında, 140 megaton yük
taşıyan 20.515 ticaret gemisi ve 153 savaş
gemisi geçmiştir.) Boğazlann jeopolitik ve
jeostratejik önemi, temelde, Karadeniz'-
in Akdeniz'in, stratejik bütünlüğü içinde
yer alması ve Karadeniz havzasma ek ola-
rak, Tuna Nehri ve bağlantılı kanallar sis-
temi yoluyla Doğu ve Orta Avrupa'nın da
açık denizlere çıkış yolu olmasına dayan-
maktadır.
Sovyetler'in Akdeniz filosunu yerinde
tutmaya devam etmeleri ve yeni yöneti-
min de bunu değiştirmesi için şimdilik bir
neden bulunmaması; gemi modernizasyo-
nu ile uçak gemisi yapımı programlarını
ekonomik darlıklara karşın sürdürmele-
ri; Karadeniz'in hemen hemen kapalı bir
deniz olmasına karşın burada yerel gerek-
sinmenin gerektirdiğinden fazla kuvvet
bulundurmalan dikkati çekmektedir. Ger-
çekten, Ruslann büyük suüstü genüleri-
nin üçte biri; aynca, 25 denizaltı gemisi
ve çok sayıda küçük tonajlı gemi Ue yar-
dımcı gemüer Karadeniz filosunu meyda-
na getirmekte olup; bu kuvvet, nehir ve
kanallar sistemi yoluyla Baltık ve Beyaz-
deniz'den getirilebilen muhripler ve küçük
denizaltılarla da takviye edüebümektedir.
Bütün bunlar, yukandaki yargıyı kamt-
ladığı gibi; Sovyet Güneybatı Harekât
Alanı'nda Ruslann ük ve asü hedefinin
de Boğazlar olmasınm nedenlerini de gös-
termektedir. Bu, coğrafyanın bir gereği-
dir. Unutmamalıdır ki sıcak denizlere açı-
lan en kısa ve özellikle yaz-kış açık olan
tek deniz yolu Türk Boğazlarından geç-
mektedir. Rumenler ve Bulgarların da
doğru algıladıklanndan kuşku duymadı-
ğunız bu gerçekleri, ister komünist ister
liberal olsun, bütün Ruslann hiçbir zaman
unutmayacaklan kabul edilmelidir.
(*) Ukrayna Cumhuriyeti'nin, BDT'ye
katüdıktan sonra eski Sovyetler Birliği
Karadeniz Filosu üzerinde hak iddia et-
mesiyle ilgili olarak 11 Ocak 1992 günü
Moskova'da, Deniz Kuvvetleri Komuta-
m Amiral Çernavin adına yapılan bir
açıklamada, birçok Unitesinde nükleer si-
lah bulunduğu ve denizaşın harekât ama-
cına göre kurulmuş ve donatümış olduğu
için bu filonun Ukrayna'ya verilmesinin
mumkün olmadığı, çünkü bölgede çok
tehlikeli gelişmelere yol açabileceği belir-
tilmiştir.
'Istanbul Üniversitesi Siyasal Bilgıler
Fakultesı öğretim Görevlisi, Emekli Korgeneral
BtTTI