Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
J21 OCAK 1992 DIZI CUMHURÎYET/15
Montrö Sözleşmesi, imzalanışından 55 yıl sonmyine tartışma gündeminde
Türkiye'nin Boğaz'ı ağnyorMONTRÖ SÖZLEŞMESİ NEDİR?
10 ülkenin imzası varÇanakkale ve tstanbul Boğazlarımn Lozan Anlaşması'yla belirlenmiş
statusünü Türkiye lehine değiştiren Montrö Sözleşmesi, 20 Temmuz
1936'da Türkiye, Avustralya, Bulgaristan, Fransa, Ingiltere, Japonya,
Romanya, SSCB, Yugoslavya ve Yunanistan arasında imzalandı.
Lozan Anlaşması, Boğazlar konusunda Türkiye'nin aleyhinde
maddeler içeriyordu. Bu maddeler Boğazlarm silahsızlandırılmasını ve
Boğazlardan geçişi denetleyecek uluslararası bir komisyonun
kurulmasım öngörüyordu. Türkiye 11 Nisan 1936 yılmda Lozan
Anlaşması 'm imzalayan ülkelere nota vererek bu koşulların
değiştirilmesini istedi.
tsviçre'nin Montrö kentinde iki ay süren görüşmeler sonucunda
Lozan'daki maddeler Türkiye'nin istediği biçimde değiştirildi. Sözleşme
uyarınca barış ve savaş zamanlarında Karadeniz'de kıyısı olan ve
olmayan ülkelere Boğazlardan geçişlerinde çeşitli kısıtlamalar getirildi
ve denetim tamamıyia Türkiye'ye bırakıldı.
Montrö Sözleşmesi uyarınca Boğazlardan 10 bin tonun üzerindeki
savaş gemilerinin geçişine izin verilmiyor. Ayrıca Karadeniz'de kıyısı
olmayan ülke savaş gemilerinin Îstanbul Boğazı'ndan geçişlerinde en
çok 9 gemi ve toplam 15 bin tona koşul getiriliyor.
Montrö'nün imzalanışından sonra geçen 55 yılda
Boğaz trafiği birkaç misli yoğunlaştı. Geçen yılın
sonlarında meydana gelen silah yüklü gemi ve koyun
yüklü gemi olayları bu sözleşmenin Boğaz'dan geçiş
denetimi ile ilgili maddelerini yeniden gündeme getirdi.
LEYLA TAVŞANOĞLU
1991 yüı ekim ve kasım aylannda tstan-
bul Boğazı'nda iki önemli olay patlak ver-
di: 22 ekimde Boğaz'dan geçmekte olan
Kıbrıs Rum bandıralı kuru yük gemisi
"Cape Maleas"ta bir ihbar üzerine yapı-
lan aramada, Bulgaristan'ın Burgaz lima-
nından yüklenmiş 2000 civarında Stinger
füzesi, eroin imalatında kullanılan 4 ton
asit anhidrat, binlerce süah ve mühimmat
yakalandı. Gemiye ve yüküne el kondu.
Ardından, olayın üzennden daha bir ay
bile geçmeden "skandai" niteliğinde ikin-
ci bir olay patlak verdi. 14 kasımda 2 ya-
bancı gemi Boğaz'da çarpıştı ve bunlar-
dan birisinde bulunan 22 bin koyun Bo-
ğaz'ın sulanna gömülerek telef oldu.
"Cape Maleas" gemisiyle ilgili diplo-
matik trafık yoğun oldu. Gemiye el ko-
nulmasuıa karşı çıkan Iran, silahlann ken-
disine gönderilmekte olduğunu açıkladı,
banş zamanında Boğaz'dan geçmekte
olan bir gemiye el konulmasırun Montrö
Sözleşmesi'ne ters düştüğünu bildirdi.
Ancak özel durumlarda Îstanbul Vali-
üği ve Cumhuriyet Savalığı'nın bu türlü
bir önlem alması, öngörülen sorumluluk
ve yetki alanlanna giriyordu.
Neyse ki bu gemide zenginleştirilmiş
uranyum ya da plütonyum gibi radyoak-
tif maddeler bulunmamıştı. Aksi halde
bunlann bir radyoaktif sızıntıya yol aça-
bilmeleri tartışması da gündeme gele-
bilirdi.
Sonuçta pek çok devletler hukukçusu,
Boğaz'dan geçen gemüerin çok ciddi bi-
çimde denetlenmesi gereğinin üzerinde du-
ran, bu noktaya önemle dikkat çeken gö-
riişler bildirdüer.
Bundan daha da vahimi, 22 bin koyu-
nun Boğaz'm sularına gömülmesi olayıy-
dı. tstanbul Boğazı son yılların en büyük
çevre felaketiyle yüzyüze geldi. Filipin
bandıralı Madonna Lily tankeri ile çarpı-
şarak Rumelihisarı ile Kandilli arasında
sulara gümülen "Rab-Union" adlı Lüb-
nan bandıralı geminin içinde kalan 22 bin
koyun denizin dibinde yavaş yavaş çürü-
yor, bu çürümeyle birlikte yayılan gazlar
sularda oksijenin gittikçe azalması tehli-
kesini gündeme getiriyordu.
Konu günlerce tartışüdı. Gemi Boğaz'm
dibinden çıkanlsın mı, çıkarılmasın mı?
Çıkanürsa kaç paraya mal olur? Bu işi
kim yapabilir?..
Sonunda ll Çevre Komisyonu gemiyi
denizin dibinde bloke ederek koyunlann
deniz yüzüne vurmalarını engellemek için
ihale açtı. Ihaleyi de Denizcilik Bankası
kazandı. Şimdi, gemiyi çelik ağlarla sa-
bit tutup koyun leşlerinin denizin yüzeyi-
ne vurmasını engellemeye çalışacaklar.
lyi, güzel; gemi sabit tutulacak, leşler
dipte kalacak, ama bunlar kokuşmaya ve
metan gazı oluşturmaya devam edecek-
ler... Olay da böyle bir çözümsüzlükle ka-
panacak...
Tıpkı 1978 kasunmda bütün Istanbul'u
korkunç bir felaket tehdidi altında bıra-
karak tutuşan Rumen bandıralı petrol
tankeri Independenta gibi... Independen-
ta tankeri, yanıp Haydarpaşa açıkların-
da sadece enkazı kaldıktan 10 küsur yıl
sonra ancak yüzdüriilebilmişti. tlk yan-
gın, daha sonra da enkazın suda kalması
nedeniyle denize verdlği zarar saymayla
bitirilemiyordu...
Son 30 yılda Îstanbul Boğazı'nda 30*un
uzerinde kaza meydana geldi; gemiler ya-
hlara girdi, insanlar öldü. Bazı gemiler
Boğaz kıyılanna vurdu, rıhtımlan yıktı...
Ama hâlâ boğazlardan geçen gemiler
Montrö Sözleşmesi'ne göre "ihtiyari" ol-
duğu gerekçesiyle kılavuz kaptan alma-
makta, bilmedikleri bu düz ve ters akın-
tıü sularda körlemesine gitmekte direni-
yorlar. Bunlara elle tutulur bir yaptırım
da uygulanamıyor...
Yani Montrö Anlaşması'nın "kılavuz
kaptan" sorununda aşınması söz konu-
su. Çünkü aradan geçen 55 yılda Boğaz
trafiği birkaç misli yoğunlaştı. Bu tür ka-
zalar, Montrö'nün en azından Boğaz ge-
çişi denetimi ile ilgili maddelerinin yeni-
den tartışma gündemine geleceğinin işa-
reti. Ancak diplomatik çevrelerde Mont-
rö Anlaşması'na dokunulmaması da yay-
gın bir görüş. Montrö, Boğaz trafiği de-
netimi açısından değişebilir mi, yoksa bu
başka sorunlara mı yol açar?.. Bunlan
sayfamızda tartışmaya açıyoruz.
Teknik
düzenleme
gerekliANKARA (Cumhuriyet Biirosu) —
Türkiye'nin "Montrö Sözleşmesi'ne
dokunulmaması" yolundaki resmi pozis-
yonu, boğazlarda trafiğin ve bununla bağ-
lantılı olarak da risklerin artmış olması-
na karşın bugün de sürüyor.
Yetkili çevreler, boğazlann güvenliği açı-
sından Montrö'de herhangi bir değişiklik
gerekmeksizin yapılabilecek bazı teknik
düzenlemelerin olduğunu bildiriyorlar.
öte yandan Sovyetler Birliği'nin dağıl-
masıyla, ortaya boğazlardan yararlanacak
olan yeni bağımsız cumhııriyetlerin çıkrna-
sı bazı sonı işaretlerine de yol açmış bu-
lunuyor.
Ancak Bağimsız Devletler Topluluğu-
nun (BDT), Sovyetler Birliği'nin uluslara-
rası yükümlülüklerini üstlenmiş olması ne-
deniyle bu topluluğa bağh cumhuriyetle-
rin de Montrö'yü böylece kabul ettikleri
bildiriliyor.
Bu arada Türkiye dahil, sözleşmeye ta-
raf ülkelerin kasım 1996'dan önce Mont-
rö'nün değiştirilmesi ile ilgili herhangi bir
talepte bulunamayacakları da ifade edili-
yor.
Çünkü değişiklik talepleri sözleşmeye
göre imza tarihi olan 1936'dan başlamak
üzere ancak beş yılda bir gündeme getiri-
lebiliyor.
Değişiklik talebinde bulunmak için son
tarih ise geçen kasım ayında dolmuş bu-
lunuyor. Bu tarihe kadar herhangi bir de-
ğişiklik talebinin gelmemesi ise, taraf ül-
kelerin genelde sözleşmenin işleyişinden
memnun olduklanna ilişkin bir sinyal ola-
rak kabul ediliyor.
"Montro'ye dokunulmasn" yaklaşımı-
nın, bu riskler karşısında hiçbir şey yapıl-
masın diye algüanmaması gerektiğinin al-
tım çiziyorlar.
Yetkililer, bu çerçevede pilotaj mecburi
olsun mu biçiminde bir tartışmanın süre-
geldiğine de işaret ederek ancak bu soru-
nun çözümüne kadar ahnacak bazı ön-
lemler arasında şu ikisine özelh'kle dikkat
çekiyorlar:
• Boğaz trafiğinin modem radar sistem-
leri ile idare edilmesi, ki bunun için mart
ayında ihale açılacağıru beürtiyorlar.
• Boğaz girişlerinde sıralama usulünün
getirilmesi ve gemilere hız sınırlamaları-
mn konması. Bunun önemi büyük. Çün-
kü bugün boğazlarda âdeta birbirleriyle
yanşan tankerleri görmek mümkün.
Ayru yetkililer, uluslararası deniz huku-
kundan yararlanma olanağı da olan
Türkiye'nin, bütün bu nedenlerle Mont-
rö'ye dokunmadan da boğazları bugün-
künden daha güvenli hale getirme imkân-
larına sahip olduğunu kaydediyorlar.
İSTANBUL'UN KORKTUĞU GÜN — 16 Kasım 1979'da Yunan şilebi>le çarpışan Rumen bandıralı Independenta tankeri bü-
yuk bir patlama\la vanmaya başladı. Patlamanın şiddetiyle kadıkoy ve İ skudar'daki bazı evlerin camları kırıldı. 51 Rumen de-
nizcinin hayatını ka> bettiği kazada tankerdeki 95 bin ton ham petrol denize yayıldı. Yangın günlerce suren çalışmalar sonucunda
söndürüldü. Bir enkaz yığını halini alan Independenta'nın Haydarpaşa açıklanndan kaldırılması ise yaklaşık 10 yıl siırdu.
Boğaz trafiği ve değişen dünyatSMAİLSOYSAL *
20 Temmuz 1936 günü tsviçre'nin şirin
Montrö kasabasında "Boğazlar rejimine
ilişkin sözleşme"nin imzalanması Türki-
ye'de haklı olarak büyük bir sevinç uyan-
dırmıştı.
Atatürk uluslararası konjonktürü çok iyi
değerlendirmişti: Avnıpa'dagüçler dengesi
değişmeyebaşlamıştı. Banştehlikeiçine gi-
riyordu. Italya 1935'te Habeşistan'asaldır-
mış, bu arada Oniki Ada' yı hızla silahlan-
dırmıştı. Almanya Ren bölgesini yeniden
askerselleştirmiş ve LokamoGüvenlik An-
laşmaları'na son vermişti. Böylece Avru-
pa'daki siyasal hava gergin bir duruma gi-
rince Atatürk 1923 Lozan Boğazlar Sözleş-
mesi'nin değiştirilmesi için uygun zamanm
geldiğine inanmıştı.
Tttrkiye muhtıra veriyor
O sıradaingiltere, Türkiyeile dostlukiliş-
kilerini geüştirmek istiyordu. Türk-Sovyet
ilişkileri de 1921 'den beri bir sarsıntıya uğ-
ramadan dostça süregehnişti. Türk hükü-
meti her iki büyük devletle danışmalar yap-
tıktansonra, 1936 nisanındaLozan Boğaz-
lar Sözleşmesi'nin imzacısı devletlere birer
muhtıra vererek yeni bir sözleşme hazırla-
mak üzere bir konferans toplanmasmı iste-
mişti. Muhtırada, dünyada banşm tehdit
altmda olduğu, oysa Boğazlar'm savunma-
su kaldığı belirtümiş, siyasal koşulların de-
ğişmiş omıasının, hükümlerin de değişme-
sini gerektireceği anlamına gelen, Latince
"Rebussicstantibus" ilkesiüerisürülmüş-
tü. Girişimtüm ilgili devletlerce olumlu kar-
şılanmışü.
Konferansta çekişme
Montro'de 22 hazıranda başlayan ve tam
bir ay süren konferansta, Türkiye'nin Bo-
ğazlar'ı askerselleştirrnesine vegeçiş rejimi-
ni bizzat denetlemesine itiraz olmamıştı.
Çekişmelerdahaçok İngiltere ile Sovyetler
Birliği arasında geçmişti. Imzalanan sözleş-
meile'' Boğazlar bölgesi'' (Karadeniz Bo-
ğaziçi, Marmara Denizi havzası ve Çanak-
kale Boğazı) yeniden askerileştiriliyor, yani
bu bölgede 1923'ten beri Türk egemenliği
üzerindeki kısıtlamaya son verüiyor; Bo-
ğazlar'dangeçiş rejimini denetleyen "Ulus-
lararası BoğazlarKomisyonu'' kaldınlıyor
vebu görev sadece Türk hükümetine bıra-
kılıyordu. Geçiş rejimi de Lozan Sözleşmesi
düzenine oranla Türkiye için biraz daha el-
verişli durumagetiriliyordu. Ticaret gemi-
leri için hemen hemen sınırsız ve son dere-
ce liberal bir geçiş serbestisi kabul edilirken
savaş gemileri için Karadeniz'de kıyısı bu-
lunan Sovyetler Birliği, Romanya ve Bulga-
ristan'a sınırsız geçiş hakkı, öbür ülkeleri-
ninkine ise tonilato kısıtlamaları getiren
makul bir denge ortaya konulmuştu. Şöy-
leki:
Ticaret gemileri barış zamanında ve
Türkiye'nin katdmadığı birsavaş sırasında,
"bayrakveyüküneolursa olsun, gündüzve
gece -sağlık denetimi dışında- hiçbir işleme
bağh olmadan, kılavuzluk yada römorkaj
isteğe bağlı kalarak'' geçiş serbestliğinden
yararlanacaktır (2ila 4. maddeler). Türki-
ye, kendisini yakın bir savaş tehlikesi için-
de görse bile tüm ülkelerin ticaret gemileri
serbestlik ilkesinden yararlanacak, ancak
bunlar Türk makamlanncagösterilen yo-
lu izleyerek yalnız gündüzleri geçebilecek,
kılavuzluk ise zorunlu, ama ücretsiz ola-
caktır (Mad. 6). Türkiye savaş içinde ise
kuşkusuz düşman gemilerinin gecmesi söz-
konusuohnayacak, ama Türkiye'nin düş-
mam olmayanülkelerin gemileri, onundüş-
manlanna yardım etmemekkoşulu ile Turk
makamlannca gösterilecek yolu izleyerek
yalmz gündüzleri serbestçe geçebilecektir
(Mad. S).
Savaş gemileri
Savaş gemilerine gelince: Banş zamanın-
da hafif suüstüya da küçük savaş gemileri
ve yardımcı gemiler, bayrağı ne olursa ol-
sun, *'hiçbirresimveyükleme(charge) bağ-
lı tutulmaksızın, 8 ve 15 gün öncesinde ön-
bildirim yapmak koşulu ile gündüzleri ser-
bestçegeçebileceklerdir(Md. lOve 13). Ka-
radeniz'de kıyısı olandevletlerin savaşhattı
gemileri (batiments de ligne) bu geçiş ser-
bestliğinden, birer birer geçmek ve yanla-
nnda en çok ikitorpido olmak koşulu ile ya-
rarlanacaklar (Md .11); denizaltıları ise bi-
rer birer su üzerinden geçeceklerdir (Md.
12). Karadeniz kıyıdaşı olmayan devletle-
rin aynı anda bu denizde bulundurabilecek-
leri savaş^gemilerinin toptantonajı normal
olarak 30, kimi durumlardaise 45 bin tonu
geçmeyecektir. Söz konusu devletlerden
yalnızbirininbu denizdeen fazlabulundu-
rabileceği tonaj da bunun üçte ikisi (20 ya
da 30 bin) ile sınırlandırürnıştır. Bu gemiler
Karadeniz'de en çok 21 gün kalabilecekler-
dir(Md.l8).
Görülüyor ki Karadeniz'ekıyısı bulunan
devletlerinsavaşgemilerinin geçişleriiçin,
kimi kurallara uymak zorunluğu dışında
hiçbir tonaj sının yok iken, kıyısı olmayan
devletlerin gemilerinin -hele günümüzdeki
ölçülere göre- son derece kısıtlı kahnası, kı-
yıdaşdevletlere tanınanöncelik niteliğinde-
dir.
Türkiye'nin katdmadığı bir savaşta, sa-
vaşanlann savaş gemilerinin geçişi ise ya-
saklanrmştır. Bu yasağa iki kuraldışüık ge-
tirilmektedir: Birincisi Milletler Cemiyeti
Yasasıçerçevesindebir devlete karşı yaptı-
rımlar uygulanması durumu; ikincisi gene
bu yasa çerçevesinde yapıhp Türkiye'yi
bağlayan bir karşıhkh yardım andlaşması
(o sırada Balkan devletleriyle Türkiye'nin
yaptığı 1934 Paktı söz konusuydu) gereği
olaraksaldınyauğrayanbir devlete yardım
durumlandır. (Md. 19 ve 25).
'Ortadoğu ve Balkan Incelemelerı Vakjı
Yoneıım Kurulu Başkanı, Emeklı Buyukelçı
StTOECEK
Boğazlann önemi ye
Karadeniz stratejisi
tHSAN GÜRKAN
Napoleon Bonaparte'ın, "O dar boğaz-
lan Rusya'ya bırakmaktansa, dünyanın
yansını bırakmayı yeğlerim" ve Çar I.
Alexandre'ın, "Cografya, benim Boğaz-
lara sahip olmamı emrediyor; eger Boğaz-
lar başkasının elinde ise kendi evimin sa-
hibi sayümam olanaksızdır" bağlamında-
ki ortak anlamlı özdeyişleriyle önemini
belirttikleri Turk Boğazları, farkh açılar-
dan da Olsa bugün yine gündemdedir. Bü-
yük Petro ve Çariçe Katerina'nın, Kırım
Hanı'mn yardmu ve dönemin padişahının
izniyle, sözde ticaret amacıyla Karadeniz'e
çıkmalan, sonunda, Osmanlı için nasıl
tehlikeli oldu ise 1854-1856 Kırım Savaşı
da, dost olmayan yabancı donanmaların
Karadeniz'e girmelerinin Rusya için ne
kadar tehlikeli olduğunu göstermiştir
lkinci Dünya Savaşı ertesinde Sovyet Dı-
şişleri Bakanı olan Andrey Vişniski, Bir-
leşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptı-
ğı bir konuşmada, "kremlin'de bir çar-
lık hükümeti ya da bir komttnist hükiimet
bulunsun, Karadeniz'e girecek yabana sa-
vaş gemilerinin yaratacağı etki aynıdır,
defişmez" sözleriyle Karadeniz ve Boğaz-
lar'ın Avrupa Rusyası'mn güvenliği açı-
sından taşıdığı değeri, aynı tarih ve coğ-
rafya perspektifî açısından dile getirmiş-
tir.
Tek çıkış yolu
Her iki dünya savaşında, Boğazlar, ta-
raflann önemli stratejik hedeflerinden biri
olmuştur. Birinci Dünya Savaşı'nda tn-
giltere ve Fransa'yı Çanakkale'ye getiren;
keza, bir Rus kolordusunun tstanbul Bo-
ğazı'nın iki yamna çıkanlması ve bir Yu-
nan kuvvetinin Kabatepe güneyine çıka-
nlarak Eceabat yönünde ilerlemesi gibi
planlann tngUizler tarafından tasarlanma-
sına yol acan neden, Boğazlar'm Osmanlı
devleti tarafından kapatılması ve bir an
önce açılmasuıa duyulan ihtiyaçtır. (Kuş-
kusuz, burada, başkent tstanbul'un ele
gecirilmesinin taşıdığı önemi saymaya ge-
ramı, Ruslann açık denizlere çıkma ama-
cını terk etmedikleri gibi, süper-
devletlikten de tümüyle vazgeçmedikleri-
ni göstermektedir.) Boğazlarm, Ruslann
taraf olduğu bir savaşta, NATO açısın-
dan önemi, Rus donanmasını Karadeniz'-
de tutması; dolayısıyla, Ortadoğu petrol
kaynaklarıyla Batı Avrupa'nın en kısa
bağlantısının kesilmesi suretiyle Batı Av-
rupa'nın güneyden kuşatılmasımn önlen-
mesidir.
Boğazlar'm Ruslar için bir başka açı-
dan önemi, Karadeniz'den Akdeniz ve
Hint Okyanusu üzerinden Batı Pasifik'e
uzanan Güney Deniz Yolu dedikleri yo-
lun da buradan geçmesidir. Transsibirya
demiryollannın kapasitesinin sınırh olma-
sı bir yana; Çin'in de yakın tehdidi altm-
da bulunması; keza, Kuzey Buz Denizi'-
nin hemen bütün yıl kapah olması nede-
niyle Güney Deniz Yolu çok önemlidir.
Çarhk Rusyası'mn, 1904-1905 Japon Sa-
vaşı'nda, Rus filosunu Baltık'tan Japon
Denizi'ne göndermek zorunda kalması ve
güverteleri kömür yüklü hantal Rus ge-
milerinin, hafıf ve hızlı Japon gemileri
karşısında yenilgiye uğramalan da Uzak-
doğu bağlantısımn kısalmasının önemini
anımsatmaktadır.
Boğazlar, Ruslara, kitlehalinde Akde-
niz'e inmek ve o bölgedeki deniz kuvvet-
leri ve müttefikleriyle erken birleşme ola-
nakları kazandırabilir. Kuşkusuz, bu
seTiaryonun gelişme hızı ve başansı, böl-
gedeki hava üstttnlüğünun derecesine ve
havadan güç yansıtma olanaklanna da
bağlıdır.
BDT'nin durumu
Yeni silah sistemlerinin, örnegin çağdaş
ucaklar, füze taşıyan nükleer denizaltılar
ve harekât alam tipi ve stratejik füzelerin
Boğazlar'm önemini azalttığı savı daya-
naksızdır. Bunun en çarpıcı kanıtı, Var-
şova Paktı'nın dağılması ve Sovyet teh-
didindeki büyük azalmaya; keza, silah
teknolojisindeki etkin yenihklere karşın
Boğazlar'm öneminin asla azalmamasıdır.
arşova Paktı'nın dağılması Boğazlann önemini azaltmadı.
Sovyetler Birliği'nin yerini alan Bağimsız Devletler Topluluğu,
ekonomik durumunu düzeltir düzeltmez sıcak denizlere
yönelecektir. Cografya bunu zorlamaktadır.
rek yoktur.) Bu yüzden, Ruslar, Batılı
müttefiklerinden yardrm alamamış ve Al-
manya ve müttefikleri karşısmdaki başa-
rısızlıkları ve ekonomik sıkıntılar Bolşe-
vik devriminin cabuklaşmasına sebep ol-
muştur. Gerçekten, o tarihte Murmansk
yolu bilinmediğinden ve Baltık yolu da
kapalı olduğundan Ruslar büyük tahıl
stoklannı ihraç edememiş ve Batı Avru-
pa'da ekmek fiyatlan büyük ölçüde yük-
sehniştir. Nihayet, Çanakkale savunma-
sı, dolaylı olarak savaşın yayılmasına ve
uzamasına yol açmıştır.
Deniz savunma sistemi
Sovyetler için Akdeniz, sıcak denizlere
çıkış faktörü yanında, deniz savunma çev-
resinin de önemli bir kesimini teşkil etmiş-
tir. Aym şekilde, Boğazlar da Akdeniz'-
in savunma bakımından taşıdığı önem ya-
mnda, komünist öğretinin özendirdiği
dünyaya yayılma saldırgan amaç ve he-
defı doğrultusunda, diğer denizlere ve
kıt'alara ilerleme açısından da Akdeniz ile
birlikte büyük önem taşımıştır. Bugün,
Rusya'nın deniz ticaretinin yaklaşık yüz-
de 75'i (yüzde 50 dışsatım, yüzde 25 dı-
şahm) Boğazlardan geçmektedir. (1990 yı-
iında Boğazlar'dan geçen Rus ticaret ge-
mileri günde ortalama 56 gemidir. Ayn-
ca, ortalama her iki günde bir Rus savaş
gemisi gecmiştir.) Büyük Sovyet balıkçı fı-
losunun açık denizlerde ürettiği deniz
ürünlerinin yüzde 20'si Boğazlar yolu ile
Rusya'ya götürülmektedir. Sovyet Akde-
niz Filosu'nun (Beşinci Eskadra) ana üs-
sü Karadeniz'dedir. Sovyetler Birliği'nin
en büyük petrol limanlan ve en büyük to-
najda gemi inşa edebilen deneyimli tersa-
neleri Karadeniz'dedir. (304 metre boyun-
daki 65 bin tonluk Amiral Kuznetsov
uçak gemisi, Karadeniz'deki Nikolayev
Tersanesi'nde inşa edilmiştir. Aynı tersa-
nede inşa edilmiş olan ikinci uçak gemisi
70 bin tonluk Varyag halen Karadeniz'-
de üslenmektedir. Üçüncü bir gemi, Ul-
yanovsk inşa halindedir. Bu gemiler da-
hil, uygulanan genel modemizasyon prog-
Kuvvetle olasıdır ki Sovyetler Birliği'nin
yerini alan Bağimsız Devletler Topluluğu,
ekonomik durumunu düzeltir düzeltmez
sıcak denizlere ve yeni kaynaklara yöne-
lecektir. Cografya bunu zorlamaktadır.
özellikle guneyde, kısa mesafede Ortado-
ğu gibi zengin petrol kaynaklanna sahip,
fakat birçok açıdan istikrarsız, üstelik ço-
ğunluğu Batı düşmanı olan bir coğrafı
bölgenin varlığı, kritik bir faktördür. Di-
ğer taraftan, füzeler ve ucaklarm işlevi sa-
tıh harekâtrmn desteklenmesidir. Uçakla-
rın güç yansıtma yetenekleri çok sırurh-
dır ve hedeflerin ele geçirilmesi ve elde tu-
tuhnası için satıh harekâtı zorunludur. Kı-
sacası, Karadeniz ve cevresindeki büyük
satıh kuvvetlerinin kitle halinde Akdeniz
ve Ortadoğu'ya inmesi için Boğazlar'dan
serbest geçiş şarttır.
Değişen teknoloji
1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi,
Karadeniz devletlerine (Türkiye dahil) ön-
celik tanıyan bir boğazlar rejimi kurmuş-
tur. Ticaret gemilerine tam serbestlik ta-
nıyan bu rejim, savaş gemilerine kısıtla-
malar getirmiştir. örneğin, denizaltı ge-
mileri, satın alma ya da onarım dışında
Boğazlar'dan gecemezler. Geçebilenler de
ancak Boğazlar'a teker teker ve gündü-
zün girmek ve su üstünde seyretmek zo-
rundadırlar. Suüstü gemilerine ait kısıt-
lamalar ise daha çok saldın amaçh, güç-
lü gemilere ve yabana bayraklara, yani
sahildar olmayan devletlerin gemilerine
ilişkindir. Ne var ki 1936 yıhndan bu ya-
na, savaş gemileri teknolojisinde, gerek
gemi tipleri, gerek silah sistemleri ve ge-
rekse gemi tonajlan alanlannda büyük ge-
lişmeler olmuştur. (örneğin günümüzün
firkateynleri o zamanın muhripleri boyut-
larında olduğu gibi; şimdiki güdümlü-
mermi muhripleri o zamanm kruvazörle-
ri ölçüsündedir.)
'tstanbul Unıversıtesı Siyasal Bılgıler
Fakultesı Ûğrelım Gorevlısı, Emeklı Korgeneral
SCRECEK