Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/4 HABERLER 2 OCAK 1992
OZGURCE
TLRKER ALKAN
AşağıdanIskânEvi Gelîyor
BezirgânlarKoçYiğideGülüyori
Bak kardeşim Yiğit Gülöksüz,
Cumhurbaşkanı, senin atamanı onaylamadı, onayla-
maz da.
Nıye onaylasın?
Eskı PTT Genel Müdürü (şimdilerde Çankaya danışma-
nı) Emın Bey gibı hakkında yolsuzluktan soruşturma mı
açıldı ki atamanı onaylasın?
Ben olsam, ben de onaylamazdım!
Dürüst bir bürokrasi sınavı verdiğini bıliyorum ama, böy-
le şeylerin artık avantaj sayılmadığını hatırlatmama gerek
var mı?
Özal, senin atamanı niye onaytasın sevgili Yiğit? Özal-
lar'ın eski damadı Sait Bey gibi, fonları Efe'nin bankası-
na (hani şu dikıli ağacı olmayan zavallı Efe'nin bankası-
na) yatırma olasılığın var mı? Yok!
Canım kardeşim, Özal ailesi o kadar saf olsaydı, siya-
sette ve ticarette böyle başarıdan başarıya koşar mıydı?
Konut alanmda çok bilgili bir uzman olduğunu biliyo-
ruz ama, ne önemi
Özal seni neden atasın
değerli dostum, sen İhsan
Doğramacı gibi
üniversiteyi yıkım alanına
mı çevirdin? Neye
dayanarak atama
istiyorsun? Askerierle ve
her dönemin yönetimiyle
işbirliği mi yaptın ki seni
atasın?
var?
özal seni neden
atasın değerli dos-
tum, sen ihsan
Doğramacı gibi üni-
versiteyi yıkım alanı-
na mı çevirdin? Ne-
ye dayanarak atama
istiyorsun?
Askerierle ve her
dönemin yonetimiy-
le işbirliği mi yaptın
ki seni atasın?
Referanslarının
ne kadar zayıf oldu- ^ — — ^ — —
ğunun hâlâ farkında değil misin? Şöyle bir tek dişe do-
kunur yolsuzluk olayın bile yok. Madem böyle bir göreve
adaysın, hiç olmazsa adını bir ihale skandalına karıştır,
küçük de olsa bir sahtekâriık yap, mafyayla ilişkiye gir, sah-
te senet ve çek düzenle... Bir şeyler dene!
Olacak iş mi Yiğit! Tabii ki ataman onaylanmayacaktır,
ne bekliyordun.
Düşünebiliyor musun, senin bu dürüstlük, uzmanlık, ça-
lışkanlık gibi olumsuz ve yersız niteliklerin yetmiyormuş
gibi, bir de sevgili eşin Güven'in durumu var.
Sıradan bir küçük burjuva eşi gibı çalışıyor, eğitmenlik
yapıyor, öylece aile bütçesine katkıda bulunuyor.
Tamam, Güven de papatya olsun demiyorum ama, hiç
olmazsa rarrt ve faızle yaşamanın bir yolunu bulamaz mıy-
dı?
Senin, Ankara Beledıyesi'ne bağlı bir şirket olan Met-
ropol İmar'da genel müdürlük yaptığın dönemi anımsıyo-
rum. SHP örgütünden ve milletvekillerinden gelen yersiz
atama isteklerini yiğitçe geri çevirir dururdun.
Sen kendi partililerine karşı bile dürüst olduktan son-
ra, Özal senin atamanı niye onaylasın sevgili Yiğit!
15 bin kişiye yurttaşlık
(Boftaraft 1. Sayfada)
ceden yoksun biçimde yaşa-
maya devam ettiğini anımsattı.
Talay, gerekçede şu görüşlere yer
verdi:
"Türkiye'nin Avrupa'da ve
dünya kamuoyunda büyük pres-
tij kaybına yol açan ve iilkemi-
ZİB insan haklan ve demokrasi
sicilini önemli ölçiide zedeleyen
bn dnnım şu anda da geçerlili-
gni konımaktadır. Bu kanunun
Ugili maddeieri sadece sonuçla-
nyU degil aynı zamanda yüriir-
lMklerinin devamı ik de hukuk
düzenimizde yerini korumakta
ve gldcrek gettşen demokrasimi-
zin bir ayıbı olarak karşınuzda
dnnnaktadır.
Göreve geldiği ilk giinden
başlavarak koalisyon hükümeti
|ç ve djş kamuoyuna Türkiye'ııin
iuan kaklanna dayah bir de-
mokrmsiyi töm kurum ve kural-
fauiyla yerieştireceğini ve geçmiş-
te yaşanan hukuk dışı uygula-
malan bütün sonuçlan Ue orta-
dan kaldınnayı amaytariığını ka-
rarfa bir şeküde ifade etmektedir.
Kuşkusuz ki hükümet zaman
içinde birçok 12 Eylül yasasın-
da degişiklik ve düzenlemelere
gftmeyi hedeflemektedir. Ancak
milletvekilleriain de kendi ana-
yasal yetkUerini kullanarak ve
kamuoyunun beklentilerini de
dikkate alarak hükümetin etki-
leyici ve destekleyici çabsmalar
yapması yasal görevlerinin bir
soanca olarak göriilmeiidir. Va-
tandaşhktan çıkanlan eski va-
tandaşlanmızın bekJentisi de bir
an önce bu çileli yaşamdan kur-
talmak doğrultusundadır.
Her ne kadar Danıştay birey-
sd başvurulara dayah olarak bu
insanlık dışı uygulamanın ipta-
ti yoluna giderek yeniden vatan-
daşlığın kazanılmasına izin ve-
ren yoiu açmışsa da bize göre
çöziim acilen çıkanlacak bir ya-
sadan geçmektedir. Çünkü va-
tandaslıktan çıkanlanların bir-
çogunun emeklilik haklan iptal
edilmiş, gayri menkullerine el
konulmuş ve dolayısıyla bu ka-
rann manevi sonuçlanmn yanı
stra maddi sonuçlan da ortaya
çıkmıştır.'Vatandaslıklannı kay-
beden eski vatandaşlanmızın
yıllar sürecek davalarla bu hak-
laruu eWe etmelerini savunmak
yerine Ugili yasa maddelerinin
ortadan kaldinlması ve bunlann
başvurulan halinde vatandaşuk-
laruu kazanmalannı öngören
bir yasal düzenJemenin yapdma-
sı en kestinne ve gerçekçi yön-
tem olarak görülmelidir."
Yasa önerisinde, "yasanın yü-
rüriıik tarihinden geçerli otanak
üzere Bakanlar Kurulu'nca tesis
edikn vatandaşlıgı kaybettinne,
vatandaşhktan çıkarma işlemleri
bütun sonuçlanyla" ortadan
kaldırüıyor.
Bakanlar Kunıhı karanyla ve-
ya başka bir nedenle vatandaş-
hğı kaybetmiş, doğuştan Türk
vatandaşı olan kişilerin yasanın
yürürlük tarihinden itibaren iki
yıl içinde yetkili makanılara baş-
vurmaları öngörülüyor. öneri-
ye göre iki yıl içinde başvuruda
bulunmalan halinde yeniden
Türk vatandaşlığma girmek is-
teyenlerde hiçbir şart aranmaya-
cak ve Bakanlar Kurulu yeniden
Türk vatandaşhğma alacak.
lıkrgı reformu son
Oktay, bir sonı üzerine halen
Avukatlık, Siyasi Partiler, Te-
rörle Mücadele ve Basm yasala-
nndaki değişiklık çalışmalannın
yanıtlayan Bakan Oktay, hükü- yanı sıra yargının iş yükünün
met programındaki demokra- azaltılması, yargılamanın hız-
landınlması, adli polis teşkila-
tının kurulması, yargıç ve sav-
cıların özlük haklan ile ekono-
mik dürumlarının iyileştirilme-
si konularmda da çalışmaların
sürdüğünu bildirdi.
Bakan Oktay'ın pazartesi gü-
nü Bakanlar Kurulu'na sunaca-
ğı taslak, gözaltı süresini normal
suçlarda 48 saatten 24 saate,
toplu suçlarda da 15 günden 4
güne indiriyor. Tutuklama ku-
rumunu "bir ceza olmaktan çı-
kanp belli koşullarda başvuru-
labilecek bir onlem" haline ge-
tirmeyi de amaçlayan taslak, tu-
tuklamaya ayrıca sürc kısıtla-
doğrultusunda değiştiren yasa ması da getiriyor. Taslağa göre
tasLağmın hazırlandığını belirten tutukluluk, hazırlık soruştur-
Oktay, bu taslağı pazartesi gu- ması aşamasında 4 ayı, yargıla-
nü Bakanlar Kurulu'na sevk ma aşamasında ise 2 yılı aşama-
edeceğini açıkladı. yacak. Taslak, polis soruştur-
Hükümet tasansı olarak he- masından itibaren avukatın da
men Meclis'e sevk edilecek tas- devreye girerek soruşturmanın
lağın, kısa sürede yasalaşacağı- her aşamasında bulunabilmesi-
nı tahmin ettiğini de kaydeden ne de olanak sağhyor.
(Baftarafı 1. Sayfada)
bu yıl içinde yaşama geçirilece-
ğini bildirdi.
Cumhuriyet'in sorunlarını
tikleşme hedefînin en önemli
unsurlanndan biri olan "yargı
reformu"nun yeni yılda yaşama
geçirilmesine çalıştıklarını söy-
ledi.
Bunu gerçekîeştkmek için gö-
reve' geldiği andan başlayarak
yoğun bir şekilde çalıştıklarını
belirten Oktay, bu çahşmalarda
yüksek yargı organlarının, de-
neyimli burokratların.üniversi-
telerin, meslek mensuplannın ve
hukuk otoritelerinin görüşleri-
ni de aldıklarını bildirdi. Bu ça-
hşmalar çeıçevesinde ilk olarak
Ceza Muhakemeleri Usul Kanu-
nu'nu, çağdaş hukukun ilkeleri
Liderler yeni yıla neşeli girdiBaşbakan Demirel,
yılbaşını Güniz
Sokak'taki evinde
dostlanyla birlikte
geçirdi. SHP lideri
Erdal İnönü 1992'ye
Abant'ta şampanya
patlatarak girdi.
ANAP lideri Mesut
Yılmaz, Uludağ'da,
oldukça kalabalık bir
partili ve işadamı
grubuyla yılbaşını
kutladı.
tç Politika Servisi — Liderler
yeni yıh neşe içinde karşıladılar.
Başbakan Süleyman Demirel,
evinde eşi ve yakın dostlanyla,
SHP lideri ve Başbakan Yar-
dımcısı Erdal tnönü şampanya
patlatarak, ANAP liderri Mesut
Yılmaz da "Hadi bakalım ko-
lay gelsin" şarkısı eşliğinde eşi
Berna Yılmaz'la dans ederek
1992'ye girdiler.
Başbakan Siilevman Demirel,
yeni yıla Guniz Sokak'taki evin-
de, ailesi ve yakın dostlanyla
birlikte girdi. Arkadaşımız
Günseli Önal'ın bildirdiğine gö-
re Demirel, konuklanna çeşitli
yiyeceklerle donatılmış yılbaşı
sofrasmdaki kuru fasulye ile
yaprak dolmalarını özellikle
önerdi. Her ikisini de eşi Naz-
miye Demirel'in pişirdiğini söy-
leyen Demirel, kuru fasulyeyi
överken eşinin yemek konusun-
daki yeteneğine fasulyenin fiya-
tına ilışkin küçük bir bilgiyi de
eklemeyi ihmal etmedi:
"Çocuklar, kuru fasulye de
yiyin. Fasulye biftekten daha
pahalıymış."
Çevresi, "Hepsi aileden" di-
ye nitelediği yakınları ve dost-
İan tarafından çevrilen Demi-
rel'in neşesine rağmen, bir ga-
zeteci dayanamayıp sordu:
"Yeni yılda galiba en büyük
KARTOPU OYNADI— Mesut Yılmaz yeni yıla Uludağ'da girdi. Yılmaz, eşi Berna, çocnklanyfaı kartopu oynadı. (Fotograf: AA)
sonınunuz Çankaya olacak de-
ğil mi?"
Demirel, bu soruya,
"Çankaya-hükümet" krizine
kuş benzetmesi yaparak yanıt
verdi. Koalisyon hükümetini
oluşturan DYP ve SHP'yi ku-
şun kanatlanna, Çankaya'yı ise
kuşun kafasına benzeten Demi-
rel şöyle dedi:
"Bugün TUrkiye'de olay şu:
Bir Çankaya, bir de hükümet
var. Hükümet de koalisyon hü-
kümeti. Şimdi, kuşun kanatla-
n gibi, 'Koalisyonun iki kana-
dını nasıl bu gövdeden
ayırabiliriz' ve 'Çankaya'yı bu
gövdeden nasıl ayırabiliriz' gi-
bi düşünceler var. Bunu da aca-
yip, gayri tabii saymıyonım.
Dogal sayıyorum. Ama biz di-
yoruz ki bu kuşun ne kanatlan
birbirinden aynlacak ne de başı
kopacak. Bu iş yüriiyecektir."
Demirel evinin kapısını gaze-
tecilere saat 22.00'de açtı. Içeri
girdiklerinde devlet bakanlan
Ekrem Ceyhun, Gökberk Erge-
nekon ve Cavit Çağlar ile Demi-
reller'in yakınlannı bir arada gö-
ren foto muhabirleri, kimlerin
fotoğraflanru çekecekleri konu-
sunda bir süre tereddüt ettiler.
Sonunda, Nazmiye Demirel ve
yanındaki bayanlardan oluşan
bir grubun resimlerini çkmekte
karar kıldılar. Bu sırada gaze-
tecileri karşılamak için odasırun
kapısında bekleyen Demirel,
"Ne o çocuklar, artık bana ih-
tiyaç kalmadı mı?" diye sitem
ederek bu gruba katıldı. Demi-
rel, ikinci esprisini de hanımla-
nn arasında poz verirken yap-
tı:
"Bu da 1992'nin talihi. Bu
kadar güzel hanımı bir daha bir
arada göremezsiniz."
Konuklanna gazetecileri gös-
tererek "Bu çocuklarla raevdan
meydan dolaştık. 92 meydana
gittik" dedi. Sonra gazetecilere
dönen Demirel, "Çocuklar, o
günlerde hiç aç kalan, acıkta ka-
lan oldu mu" diye sordu.
Gazetecileri Çankaya ile hu-
kümet arasında bir sürtüşme ol-
madığına da inandırmak isteyen
Demirel, konuklanna yılbaşı
sofrasını göstererek Çankaya
konusunda açılan sohbeti kesti:
"Hepiniz şuradan birer lok-
ma alın. Bir şey yemezseniz üzü-
lürüm. Hiçbir şey almazsanız
meyve alın. Masada devlete ait
bir şey yok. Hepsi bize ait."
Demirel, yılbaşı anılanna iliş-
kin bir sonı sorulunca da öğren-
cilik yıllanna kadar uzandı.
Kendisine gönderilen sımrh bir
parayla okumaya çahştığını söy-
İeyince, eşi Nazmiye Demirel
uzaktan laf attı:
"Parası yokmuş. Söyleseydin
yollardık."
Gözleri görmeyen avukatEşber Yağmurdereli 14yılda 12 cezaevi değiştirdi
Yıllar yol almış alnındaREFtKDURBAŞ
Adı, Hüseyin Cevahir, Ahmet
toam, Haluk Aker, Arkadaş Z.
özgeY gibi 6O'lı yıllarda çıkan
Yordam dergisinden kalmış ak-
lımda. Yordam, bir edebiyat
dergisiydi. Hüseyin Peker, Tun-
cer Gönen, Metin Güven de bu
dergide yazardı. Nikat Behram
da belki... Dergiyi Ankara'da
Hüaeyin Cöntürk çıkanyordu.
Ne yazardı, neler yazardı? Hiç
aıumsamıyorum şimdi Eşber'in
yazdıklannı...
Aradan yıllar geçti. Eşber
Yağmurdereli avukat olmuş, ha-
pislerde yatmış, bir başka gün-
lerin bir başka rüzgânnda...
5 Mart 1978 tarihinde Bursa-
da tutuklanmış... 1 Ağustos
1991'de Anti-Terör Yasası'nın
Anayasa Mahkemesi'nce bozu-
lan hükmü gereğince hapishane-
den çıkmış... Şimdiyse günleri
özgürlüğün rüzgânnda...
Eşber Yağmurdereli ile Kadı-
köy iskelesinde buluşacağjz. Btr-
birimizi tanımıyoruz. Üstelik
onun gözleri gönnüyor.
Kadıköy eski iskelede kış gü-
neşinin ayazı iliklerimizi kavu-
nıyor. Yeni iskele yönünden bir
arkadaşımn kolunda geliyor Eş-
ber. Uzaktan gözleri "çizii" ha-
linde, heybetli bir adam. Uzerin-
de gri bir palto...
Sol kolu sağ kolumda. Yürü-
mekten yorulmayacak gi.bi.
Hem yürüyoruz, hem anlatıyor.
"tstersen biraz da cezaevinden
söz edeöm" düyonım, "senin 14
yıtanı alan cezaevinden."
Çaışı içinde bir balıkçuun
önünde durup balıklara baiıyo-
ruz. Görmese de bahklann ko-
kusunu duyuyor Eşber. "Şfandi"
diyor "cezaevinden bir öncesi
var. Tabii oraya getiren şartlar
var. 68'lerde başlavan bir süreç
yanL.."
Ve sürdürüyor:
"BUindiği gibi 68lerde ilk de-
fa dünyadaki geUşmelerin kar-
şısında TUrkiye'de gençlik hare-
keti Idtlelere, halka mesaj götü-
ren, ilk defa halkla bütünleşen
bir geiişme çizgisi izledi. Biz de
bunun içinde oldugumuz için
daha sonra avukatlık yaptığım
dönemkrde, elbette ki bu hava-
nın da etkisiyle aynı politik fa-
aliyetlerin içinde oldum. 12
Mart döneminde Havza'da ser-
bcst avukatlık yapmaktaydım,
ama aynı zamanda da hem
DtSK'in hem TÖB-DER'in avu-
kaüydım. Siyasi mücadele için-
de bir tarafüm yani.
"tşte TUrkiye'de biHnenşeykr
oktn. 78'de Bursa'ya gekUm avu-
katlık yapmak üzere. Orada ya-
sadışı bir örgütün kunıcusn ol-
dnğum gertkcesiyle tutoklan-
dıaı. Yargılanmam Samsun'da
baştndı, faaliyettetim orada bag-
ladıgı için. Yalnız ilk duruşma-
dan sonra sürgün edildim Sam-
san Cezacvi'nden. Samsun'la
sınırlı değil..."
"önce Trabzon a iurgün edil-
dim. Sonra Amasya, Adıyaman,
Mardin, Diyarbakır. O zamana
kadar iki-iki buçuk yıl geçmiş-
ti. 12 Eylül gecesi ben Diyarba-
kır Cezaevi'ndeydim.
'Kadıköy eski iskelede kış güneşinin ayazı iliklerimizi kavuruyor. Eşber'le buluşacagız. Yeni iskele
yönünden bir arkadaşımn kolunda geliyor Eşber (solda). Uzaktan gözleri çizgi halinde, heybetli
adam. Üzerinde gri bir palto...' (Fotograf: SUAT KOZLUKLU)
CEZAEVİNDE ZAMAN
'İçerde insansız olmuyor'
"Mahpushanede bir günü bütünüyle, dolu
dolu yaşamak ihtiyacında iseniz mutlaka erken
kalmak zorundasınız. Zamanın sizi yönetme-
nisi engellemek ve ona egemen olmanm bir baş-
ka yolu da yok zaten. îşte ben de her gün bu-
nu yapıyorum. Eğer bir gün önceki uğraşım geç
saatlere kadar sarkmamışsa her yeni gün, bir
işçininki kadar erken başlıyor benim için.
Mahpushanede vazgecmediğim, ara verme-
diğim işlerden biri de yürümek. Her gün zaman
içinde olduğu kadar, mekân içinde de bir me-
safe katediyorum. Kapatıldığım en dar alan-
larda bile yıllarca yürümeyi ihmal etmedim.
Boyu üç adımı geçmeyen hücrelerde sabah ak-
şam voltalannda hep uzun yollar yüriidüm. Sa-
nırım 13 yüdan ben, Macellan'ın rekoruna ulaş-
mış bir yürüyüşçüyüm.
Bir de müzik var. O, benim yaşamımın bir
arka plan öğesi. Müzik benim için her zaman
var oldu. Ve ben onu okurken, yazarken za-
man zaman duymasam da dinlerim.
Günlük yaşamımda bir de satranç var. Ama
en önemlisi insanlar. Hiçbir şey onlarsız olmu-
yor. Konuşmak, söyleşmek, paylaşmak, ya-
şamdan tat almanın en doğrudan yolu..."
POKTRE EŞBER
YAĞMURDERELİ
Sosyal
demokrasiden
Dev-Gençfe
Eşber Yağmurdereli 1945
yıhnda Erzurum'un Tortum U-
çesinde doğdu. 1956'da bir
duşme sonucu iki gözünü de
kaybetmiş.
1964'te 33 bin kişi arasından
üçüncu olarak Ankara Hukuk
Fakültesi'nde öğrenimine baş-
ladı.
Üniversiteye gelince Milli
Birlik Komitesi'nden aynlan
Sıtkı Ulay'ın kurduğu Sosyal
Demokrat Parti'nin gençlik
kollan genel başkanı oluyor.
1965 seçimlerinde SDP
CHP'ye katılınca gençlik kol-
lan olarak buna karşı çıkıyor-
lar. Yağmurdereli TlP'e kay-
dını yaptınyor. TtP'ten Fikir
Kulüplerine geçiyor, ardından
Dev-Genç...
1968'de hukuk fakültesini
.bitirip Hacettepe Üniversitesi'n-
den lisanstü doktora çalış-
ması yapıyor. 12 Mart gelince
üniversiteden uzaklaştınlıyor
ve 1978'e kadar avukatlık ya-
pıyor. 5 Mart 1978 tarihinde
tutuklanıyor. 1 Ağustos
1991'de cezaevinden çıkıyor.
"Tabii kesinleşmiş bir cezam
yok, ama mahkemem sürüyor.
Benim dışımda bir yargüama sü-
reci sürüyor. Ben artık ilk duruş-
madan sonra koptum zaten yar-
gılamadan.
"Artık niye yargüandığım, ni-
ye cezaevinde olduğum, onlar
bile unutuldu, cezaevi çerçeve-
sinde bir yaşam doğdu."
— Kaç hapishanede dolâştuı
bu sürede?
—Bu durumda sayarsak Bur-
sa'da tutuklandım. Bursa'da Nâ-
zun Hikmet'in de yattığı cezae-
vi vardı, şimdi yıkılan, orada
kaldım bir ay. 12. koğuş vardı,
başından beri siyasilerin konul-
duğu bir koğuşmuş bu, Nâam
da orada yatmıştı. Gittiğim gün
ran/anın ikinci katı onun yata-
ğıymış, orayı bana verdiler, di-
ğer siyasi mahkûmlar. Ben ora-
da kaldım ve Şeyh Bedrettin'i
yazışını hatırladım, Bedrettin'i
bu ranzada yazmış Nâzım...
Burada bir ay kaldıktan son-
ra Samsun Cezaevi'ne sürgün ol-
dum. Oradan Trabzon üç,
Amasya dört, Adıyaman beş,
Mardin altı, Diyarbakır yedi,
tekrar Mardin'e döndüm sekiz,
Sinop dokuz, tekrar Samsun'a
geldim on, Bursa E Tipi Cezae-
vi on bir, özel tipe de geçtim
Bursa'da, bunlar belki aynı me-
kânda, ama her cezaevi değiştir-
mek deraek, artık ayn bir me-
kâna geçmek, ayn, yeniden bir
şeyler kunnak demek...
Bir şeyi bitirmek, yeni bir şey
kurmak demek cezaevi değiştir-
mek. Demek ki on iki cezaevi.
— Şimdi de bu kroaoloji dı-
şında, hapishanedeki yaşam
üzerine konoşatam biraz...
— önce bir anımı anlatayım.
Ben avukatken hâkimlerden,
savalardan oluşan bir kurulla
Sinop Cezaevi'ni gezdik. Tabii
çok iyi karşılandık, o zamanın
Sinop Savcısı bizi iyi karşıladı.
Cezaevini gezdirdi, Sinop Kale-
si'ni. Malta diye tabir edilen bir
yerlere geldik. Kalenin tam
ucunda, denizin içine ginniş va-
ziyette^Orada prangalar var...
— ttrih?
— 12 Mart, 74 affı öncesi... O
döneme kadar zaten bir elli yıl-
hk cumhuriyet tarihinin cezae-
vi uygulamalan değişmeden sü-
rüp geliyor. Siyasi mahkûmlar
cezaevlerine geldikten sonra
şartlar değişmeye başladı. Ora-
da savcı hücreleri gösterdi, bu-
ralara insanlar konurmuş, son-
ra da unutulurmuş, sonra tesa-
düfen iskeletleri bulunurmuş.
Bunu da çok sıradan olaylarmış
gibi anlattı ve daha sonra ben 82
ocağmda Sinop Cezaevi'ne gel-
dim, aynı hücrelere konuldum.
Artık buraya hücre demek de
mümkün değil. Zaten bir ay gi-
bi bir süre kalınıyor diğer bö-
lümlere geçmeden önce. Orada
işte bir tuvalet tası büyüklüğun-
de bir mekân, bir de onun önün-
de ayakta durabileceğin bir boş-
luk var. Duvarlar ıslak, yer ça-
mur, deniz yükseldigi zaman tu-
valetten hücreye su basıyor.
Ayak bileğinize, dizinize kadar
çamurlu suyun içinde kalıyorsu-
nuz. Duvara yaslanmak, çömel-
mek mümkün değil. Uyumak
mümkün değil, yani hiçbir şey
mümkün değil. Oraya konuldu-
ğumda ilkin savcının anlattıldan
akhma geldi.
Sigarasırun külünü avucunda
saklıyor. Biri bitmeden ötekini
yakıyor sigaranm. Bir dudak tir-
yakisi.
Yıllar, çizgi çizgi yol almış al-
nında.
Anlatacak daha çok şeyi ol-
mah çizgilerin...
— Cezaevi d^ıyla ilk temasın
•e zaman oMu? ¥tdi yu tek ba-
şına kaMın diyorsun. Bu tek
basınalık nasd aşüdı?
— 12 Eylül'e gelinceye kadar
büyük ölçüde temaslar kesilmiş
degildi cezaevinin içiyle dışı ara-
sında. Avukatlar olsun, ziyaret-
çiler olsun gelip gidiyorlardı yi-
ne. Dolayısıyla böyle bir sorun
yoktu, zaman zaman, dönemsel
olarak belki bunlar engelleni-
yordu, ama kural olarak engel-
lenmesi mümkün değildi. Çün-
kü ne olursa olsun haftanın üç
günü ziyaret vardı.
12 Eylülie birlikte ziyaret sü-
resine sırurlama getirildi ve 15
günde bire indirildi. Dışandan
içeriye yiyecek alınması engel-
lendi. Yani dısanyla iliski büyük
ölçüde kesilmeye çalışıldı.
Benimse tek hücrelere konul-
maya başladığım andan itibaren
dısanyla temasım kesilmeye baş-
ladı. Bir de ailem Bursa'da otu-
ruyordu, bense Mardin'deydim.
Bu yüzden gidip gelme zor olu-
yordu. Ama geüp gitmiş bile ol-
salar görüşmek her zaman
mümkün olmuyordu. Yılda bir
kere, iki kere görüs yapoğım yü-
lardı l
Demirel, bir başka sonı üze-
rine de eşine yılbaşı armağanı
olarak Cumhuriyet Altını aldı-
ğmı söyledi:
"Ona gücüm yetiyor. Aile-
mizde hediye önemii de degeri
önemli değil."
İnönü Abant'ta
SHP lideri ve Başbakan Yar-
dımcısı Erdal İnönü, yılbaşı ge-
cesini eşi Sevinç İnönü ile birlik-
te Abant'ta geçirdi.
Arkadaşımız Dogan Akın'ın
bildirdiğine göre İnönü, Türkân
Akyol'un YÖK üyeligine atan-
ma kararnamesinin Özal tara-
fından imzalanmadığı haberini
öğle yemeğini yerken duydu.
Yuzundeki gülümseme, yerini
sinirle kanşık bir kaygıya bu^ak-
tı. Çatalı ve bıçağı elinde, öyle-
ce durdu, bir süre düşündü, dü-
şündü. Ardından "Aynntılı bil-
gi gelsin, ondan sonra açıklama
yapanm" demekle yetindi.
Kızgınhğı iki yönlüydü Erdal
tnönü'nün. Akyol'un kararna-
mesi iade edilirken îhsan Doğ-
ramacı yerini konımuştu.
Prof. Emre Kongar, "Dogra-
macısız bir yıla" kadeh kaldır-
mıştı, ancak yeni yılla ilgili bu
dileği, daha 1991 sona ermeden
tutmamıştı.
Abant'ta yeni yıl için bir ara-
ya gelen topluluk, küçük bir
SHP grubundan çok, büyük bir
aile görunümündeydi. Kimler
yoktu ki grupta. Erdal ve Sevinç
Inönü'nün beraberinde eşleriy-
le beraber özel Kalem Müdürü
Uğur Büke, Başbakan Yardım-
cılığı Danışmanı Güneş Gürse-
ler, Inönü'nün bacanağı, işada-
mı Uğur Mengenecioglu, yeğe-
ni Hayri İnönü, Yigit Gülöksüz,
Korel Göymen, Prof. Emre
Kongar. Başbakan Demirel'in
deyişiyle "ateş gibi heyecanlı"
Turizm Bakanı Abdülkadir
Ateş de Abant'taydı.
Koalisyon Abant'ta pekiştiril-
di. Bolu DYP ve SHP il başkan-
lan ile il ve ilçe örgütlerinin tem-
silcileri Belediye Başkam Necdet
Gören ile beraber otele gelerek
gruptakilerin yeni yılını kutladı-
lar. Bolululann Gölcük'te "İnö-
nü Köşkü" bulunduğunu anım-
satmalan üzerine Erdal İnönü,
"O zaman Orman tşletmeleri'-
nin yapügı her yere devlet ko-
ruması sağlamak için 'tnönü
Köşkü' diyorlardı" deyince
kahkahalar koptu.
Yemekte, söz bir ara "sözles-
meli persone)"den açıhnca, Ak-
yol geriliminin yaşandığı ye-
mekte ilginç bir öneri atıldı or-
taya: Cumhurbaşkanı da sözleş-
meli olsa hiçbir sorun kalmaya-
caktı! O zaman Cumhurbaşka-
nı, yine üçlü kararnameyle mi
atanırdı, yoksa by-pass mı ya-
pılırdı? Yanıtı sonraya bırakıl-
dı.
Emre Kongar, tam bir femi-
nist olduğunu, Türkiye'deki fe-
minist erkeklerin olası söylenti-
lere karşı sakal bıraktıklannı
söyleyince İnönü, "şeriatçı" sa-
kahnı kastederek "Ama bu se-
fer de başka şeyler çağnstınr"
dedi, fakat hemen ardından ek-
ledi:
"Ama, sizin sakaluuz o gru-
ba girmiyor."
Yeni yıla "şampanya" içerek
giren İnönü, gazetecilerin "fo-
tograf için eşiyle dans etmesi"
isteğine karşı çıktı:
"Belki de dans etmeyeceğim
yav... Tabii balimizle çekecek-
seniz çekin..."
İnönü, gecenin ilerleyen saat-
lerinde gnıptaki bütün bayanla-
n da yamna alarak hatıra fotoğ-
rafı çektirince, gazetelere başhk
önerisi Kongar'dan geldi:
"tşte koalisyonun koltuk
değnekleri."
Erdal Bey başlığı beğenme-
mişti. "Koalisyonun melekle-
ri"ni önerdi.
Yılmaz Uludağ'da
ANAP Genel Başkanı Mesut
Yılmaz 1992'ye Uludağ Fahri
Otel'de eşi Berna Yılmaz ile
dans ederek girdi. Dakikalann
1992'ye girildiğini müjdelediği
sırada Fahri Otel'in balo salo-
nunda ANAP'ın seçim kam-
panyası süresince İcullandığı
"Hadi bakalım kolay gelsin"
isimli parça çalındı. Bursa Cum-
huriyet Bürosu'ndan Adnan
Baştopçn'nun bildirdiğine göre
Yılmaz ve eşi işadamı Feyyaz
Tokar ve ANAP Istanbul Mil-
letvekili Cavit Kavak ile aynı
masayı paylaştı. Yılmaz gece
boyunca fazla dans etmedi. An-
cak eşi Berna Yılmaz ve gazete-
cilerin ısrarı ile birkaç dakika
dans edip foto muhabirlerine
poz verdi.
Yeni yıla Uludağ'da girenler
arasında Devlet Bakanı Mehmet
Batalh, Milli Eğitim Bakanı
Köksal Toptan, Orman Bakanı
Vefa Tanır, DYP Grup Başkan-
vekili Güneş Müftüoğlu, ANAP
Grup Başkanvekili Mustafa Ka-
lemli, SHP Ankara Mületveki-
li Ali Dinçer, Fenerbahçe Kulü-
bü Başkanı Metin Aşık, Gala-
tasaray Teknik Direktörü Mus-
tafa Denizli, Futbol Şube So-
rumlusu Yurdeşen Karahasan,
futbolcular Uğur, Şifo Mehmet,
Feyyaz, Ahmet Suphi, Şenol,
Hamit, Sinan, Genelkurmay
Başkam Org. Doğan Güreş,
KKK Org. Muhittin Fisunoglu,
Jandarma Genel Komutanı
Org. Eşref Bitiis, Donanma Ko-
mutanı Oramiral Vural Beyazıt
ve MİT Müst^şan Teoman Ko-
man bulunuyordu.