15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/4 HABERLER 2 OCAK 1992 OZGURCE TLRKER ALKAN AşağıdanIskânEvi Gelîyor BezirgânlarKoçYiğideGülüyori Bak kardeşim Yiğit Gülöksüz, Cumhurbaşkanı, senin atamanı onaylamadı, onayla- maz da. Nıye onaylasın? Eskı PTT Genel Müdürü (şimdilerde Çankaya danışma- nı) Emın Bey gibı hakkında yolsuzluktan soruşturma mı açıldı ki atamanı onaylasın? Ben olsam, ben de onaylamazdım! Dürüst bir bürokrasi sınavı verdiğini bıliyorum ama, böy- le şeylerin artık avantaj sayılmadığını hatırlatmama gerek var mı? Özal, senin atamanı niye onaytasın sevgili Yiğit? Özal- lar'ın eski damadı Sait Bey gibi, fonları Efe'nin bankası- na (hani şu dikıli ağacı olmayan zavallı Efe'nin bankası- na) yatırma olasılığın var mı? Yok! Canım kardeşim, Özal ailesi o kadar saf olsaydı, siya- sette ve ticarette böyle başarıdan başarıya koşar mıydı? Konut alanmda çok bilgili bir uzman olduğunu biliyo- ruz ama, ne önemi Özal seni neden atasın değerli dostum, sen İhsan Doğramacı gibi üniversiteyi yıkım alanına mı çevirdin? Neye dayanarak atama istiyorsun? Askerierle ve her dönemin yönetimiyle işbirliği mi yaptın ki seni atasın? var? özal seni neden atasın değerli dos- tum, sen ihsan Doğramacı gibi üni- versiteyi yıkım alanı- na mı çevirdin? Ne- ye dayanarak atama istiyorsun? Askerierle ve her dönemin yonetimiy- le işbirliği mi yaptın ki seni atasın? Referanslarının ne kadar zayıf oldu- ^ — — ^ — — ğunun hâlâ farkında değil misin? Şöyle bir tek dişe do- kunur yolsuzluk olayın bile yok. Madem böyle bir göreve adaysın, hiç olmazsa adını bir ihale skandalına karıştır, küçük de olsa bir sahtekâriık yap, mafyayla ilişkiye gir, sah- te senet ve çek düzenle... Bir şeyler dene! Olacak iş mi Yiğit! Tabii ki ataman onaylanmayacaktır, ne bekliyordun. Düşünebiliyor musun, senin bu dürüstlük, uzmanlık, ça- lışkanlık gibi olumsuz ve yersız niteliklerin yetmiyormuş gibi, bir de sevgili eşin Güven'in durumu var. Sıradan bir küçük burjuva eşi gibı çalışıyor, eğitmenlik yapıyor, öylece aile bütçesine katkıda bulunuyor. Tamam, Güven de papatya olsun demiyorum ama, hiç olmazsa rarrt ve faızle yaşamanın bir yolunu bulamaz mıy- dı? Senin, Ankara Beledıyesi'ne bağlı bir şirket olan Met- ropol İmar'da genel müdürlük yaptığın dönemi anımsıyo- rum. SHP örgütünden ve milletvekillerinden gelen yersiz atama isteklerini yiğitçe geri çevirir dururdun. Sen kendi partililerine karşı bile dürüst olduktan son- ra, Özal senin atamanı niye onaylasın sevgili Yiğit! 15 bin kişiye yurttaşlık (Boftaraft 1. Sayfada) ceden yoksun biçimde yaşa- maya devam ettiğini anımsattı. Talay, gerekçede şu görüşlere yer verdi: "Türkiye'nin Avrupa'da ve dünya kamuoyunda büyük pres- tij kaybına yol açan ve iilkemi- ZİB insan haklan ve demokrasi sicilini önemli ölçiide zedeleyen bn dnnım şu anda da geçerlili- gni konımaktadır. Bu kanunun Ugili maddeieri sadece sonuçla- nyU degil aynı zamanda yüriir- lMklerinin devamı ik de hukuk düzenimizde yerini korumakta ve gldcrek gettşen demokrasimi- zin bir ayıbı olarak karşınuzda dnnnaktadır. Göreve geldiği ilk giinden başlavarak koalisyon hükümeti |ç ve djş kamuoyuna Türkiye'ııin iuan kaklanna dayah bir de- mokrmsiyi töm kurum ve kural- fauiyla yerieştireceğini ve geçmiş- te yaşanan hukuk dışı uygula- malan bütün sonuçlan Ue orta- dan kaldınnayı amaytariığını ka- rarfa bir şeküde ifade etmektedir. Kuşkusuz ki hükümet zaman içinde birçok 12 Eylül yasasın- da degişiklik ve düzenlemelere gftmeyi hedeflemektedir. Ancak milletvekilleriain de kendi ana- yasal yetkUerini kullanarak ve kamuoyunun beklentilerini de dikkate alarak hükümetin etki- leyici ve destekleyici çabsmalar yapması yasal görevlerinin bir soanca olarak göriilmeiidir. Va- tandaşhktan çıkanlan eski va- tandaşlanmızın bekJentisi de bir an önce bu çileli yaşamdan kur- talmak doğrultusundadır. Her ne kadar Danıştay birey- sd başvurulara dayah olarak bu insanlık dışı uygulamanın ipta- ti yoluna giderek yeniden vatan- daşlığın kazanılmasına izin ve- ren yoiu açmışsa da bize göre çöziim acilen çıkanlacak bir ya- sadan geçmektedir. Çünkü va- tandaslıktan çıkanlanların bir- çogunun emeklilik haklan iptal edilmiş, gayri menkullerine el konulmuş ve dolayısıyla bu ka- rann manevi sonuçlanmn yanı stra maddi sonuçlan da ortaya çıkmıştır.'Vatandaslıklannı kay- beden eski vatandaşlanmızın yıllar sürecek davalarla bu hak- laruu eWe etmelerini savunmak yerine Ugili yasa maddelerinin ortadan kaldinlması ve bunlann başvurulan halinde vatandaşuk- laruu kazanmalannı öngören bir yasal düzenJemenin yapdma- sı en kestinne ve gerçekçi yön- tem olarak görülmelidir." Yasa önerisinde, "yasanın yü- rüriıik tarihinden geçerli otanak üzere Bakanlar Kurulu'nca tesis edikn vatandaşlıgı kaybettinne, vatandaşhktan çıkarma işlemleri bütun sonuçlanyla" ortadan kaldırüıyor. Bakanlar Kunıhı karanyla ve- ya başka bir nedenle vatandaş- hğı kaybetmiş, doğuştan Türk vatandaşı olan kişilerin yasanın yürürlük tarihinden itibaren iki yıl içinde yetkili makanılara baş- vurmaları öngörülüyor. öneri- ye göre iki yıl içinde başvuruda bulunmalan halinde yeniden Türk vatandaşlığma girmek is- teyenlerde hiçbir şart aranmaya- cak ve Bakanlar Kurulu yeniden Türk vatandaşhğma alacak. lıkrgı reformu son Oktay, bir sonı üzerine halen Avukatlık, Siyasi Partiler, Te- rörle Mücadele ve Basm yasala- nndaki değişiklık çalışmalannın yanıtlayan Bakan Oktay, hükü- yanı sıra yargının iş yükünün met programındaki demokra- azaltılması, yargılamanın hız- landınlması, adli polis teşkila- tının kurulması, yargıç ve sav- cıların özlük haklan ile ekono- mik dürumlarının iyileştirilme- si konularmda da çalışmaların sürdüğünu bildirdi. Bakan Oktay'ın pazartesi gü- nü Bakanlar Kurulu'na sunaca- ğı taslak, gözaltı süresini normal suçlarda 48 saatten 24 saate, toplu suçlarda da 15 günden 4 güne indiriyor. Tutuklama ku- rumunu "bir ceza olmaktan çı- kanp belli koşullarda başvuru- labilecek bir onlem" haline ge- tirmeyi de amaçlayan taslak, tu- tuklamaya ayrıca sürc kısıtla- doğrultusunda değiştiren yasa ması da getiriyor. Taslağa göre tasLağmın hazırlandığını belirten tutukluluk, hazırlık soruştur- Oktay, bu taslağı pazartesi gu- ması aşamasında 4 ayı, yargıla- nü Bakanlar Kurulu'na sevk ma aşamasında ise 2 yılı aşama- edeceğini açıkladı. yacak. Taslak, polis soruştur- Hükümet tasansı olarak he- masından itibaren avukatın da men Meclis'e sevk edilecek tas- devreye girerek soruşturmanın lağın, kısa sürede yasalaşacağı- her aşamasında bulunabilmesi- nı tahmin ettiğini de kaydeden ne de olanak sağhyor. (Baftarafı 1. Sayfada) bu yıl içinde yaşama geçirilece- ğini bildirdi. Cumhuriyet'in sorunlarını tikleşme hedefînin en önemli unsurlanndan biri olan "yargı reformu"nun yeni yılda yaşama geçirilmesine çalıştıklarını söy- ledi. Bunu gerçekîeştkmek için gö- reve' geldiği andan başlayarak yoğun bir şekilde çalıştıklarını belirten Oktay, bu çahşmalarda yüksek yargı organlarının, de- neyimli burokratların.üniversi- telerin, meslek mensuplannın ve hukuk otoritelerinin görüşleri- ni de aldıklarını bildirdi. Bu ça- hşmalar çeıçevesinde ilk olarak Ceza Muhakemeleri Usul Kanu- nu'nu, çağdaş hukukun ilkeleri Liderler yeni yıla neşeli girdiBaşbakan Demirel, yılbaşını Güniz Sokak'taki evinde dostlanyla birlikte geçirdi. SHP lideri Erdal İnönü 1992'ye Abant'ta şampanya patlatarak girdi. ANAP lideri Mesut Yılmaz, Uludağ'da, oldukça kalabalık bir partili ve işadamı grubuyla yılbaşını kutladı. tç Politika Servisi — Liderler yeni yıh neşe içinde karşıladılar. Başbakan Süleyman Demirel, evinde eşi ve yakın dostlanyla, SHP lideri ve Başbakan Yar- dımcısı Erdal tnönü şampanya patlatarak, ANAP liderri Mesut Yılmaz da "Hadi bakalım ko- lay gelsin" şarkısı eşliğinde eşi Berna Yılmaz'la dans ederek 1992'ye girdiler. Başbakan Siilevman Demirel, yeni yıla Guniz Sokak'taki evin- de, ailesi ve yakın dostlanyla birlikte girdi. Arkadaşımız Günseli Önal'ın bildirdiğine gö- re Demirel, konuklanna çeşitli yiyeceklerle donatılmış yılbaşı sofrasmdaki kuru fasulye ile yaprak dolmalarını özellikle önerdi. Her ikisini de eşi Naz- miye Demirel'in pişirdiğini söy- leyen Demirel, kuru fasulyeyi överken eşinin yemek konusun- daki yeteneğine fasulyenin fiya- tına ilışkin küçük bir bilgiyi de eklemeyi ihmal etmedi: "Çocuklar, kuru fasulye de yiyin. Fasulye biftekten daha pahalıymış." Çevresi, "Hepsi aileden" di- ye nitelediği yakınları ve dost- İan tarafından çevrilen Demi- rel'in neşesine rağmen, bir ga- zeteci dayanamayıp sordu: "Yeni yılda galiba en büyük KARTOPU OYNADI— Mesut Yılmaz yeni yıla Uludağ'da girdi. Yılmaz, eşi Berna, çocnklanyfaı kartopu oynadı. (Fotograf: AA) sonınunuz Çankaya olacak de- ğil mi?" Demirel, bu soruya, "Çankaya-hükümet" krizine kuş benzetmesi yaparak yanıt verdi. Koalisyon hükümetini oluşturan DYP ve SHP'yi ku- şun kanatlanna, Çankaya'yı ise kuşun kafasına benzeten Demi- rel şöyle dedi: "Bugün TUrkiye'de olay şu: Bir Çankaya, bir de hükümet var. Hükümet de koalisyon hü- kümeti. Şimdi, kuşun kanatla- n gibi, 'Koalisyonun iki kana- dını nasıl bu gövdeden ayırabiliriz' ve 'Çankaya'yı bu gövdeden nasıl ayırabiliriz' gi- bi düşünceler var. Bunu da aca- yip, gayri tabii saymıyonım. Dogal sayıyorum. Ama biz di- yoruz ki bu kuşun ne kanatlan birbirinden aynlacak ne de başı kopacak. Bu iş yüriiyecektir." Demirel evinin kapısını gaze- tecilere saat 22.00'de açtı. Içeri girdiklerinde devlet bakanlan Ekrem Ceyhun, Gökberk Erge- nekon ve Cavit Çağlar ile Demi- reller'in yakınlannı bir arada gö- ren foto muhabirleri, kimlerin fotoğraflanru çekecekleri konu- sunda bir süre tereddüt ettiler. Sonunda, Nazmiye Demirel ve yanındaki bayanlardan oluşan bir grubun resimlerini çkmekte karar kıldılar. Bu sırada gaze- tecileri karşılamak için odasırun kapısında bekleyen Demirel, "Ne o çocuklar, artık bana ih- tiyaç kalmadı mı?" diye sitem ederek bu gruba katıldı. Demi- rel, ikinci esprisini de hanımla- nn arasında poz verirken yap- tı: "Bu da 1992'nin talihi. Bu kadar güzel hanımı bir daha bir arada göremezsiniz." Konuklanna gazetecileri gös- tererek "Bu çocuklarla raevdan meydan dolaştık. 92 meydana gittik" dedi. Sonra gazetecilere dönen Demirel, "Çocuklar, o günlerde hiç aç kalan, acıkta ka- lan oldu mu" diye sordu. Gazetecileri Çankaya ile hu- kümet arasında bir sürtüşme ol- madığına da inandırmak isteyen Demirel, konuklanna yılbaşı sofrasını göstererek Çankaya konusunda açılan sohbeti kesti: "Hepiniz şuradan birer lok- ma alın. Bir şey yemezseniz üzü- lürüm. Hiçbir şey almazsanız meyve alın. Masada devlete ait bir şey yok. Hepsi bize ait." Demirel, yılbaşı anılanna iliş- kin bir sonı sorulunca da öğren- cilik yıllanna kadar uzandı. Kendisine gönderilen sımrh bir parayla okumaya çahştığını söy- İeyince, eşi Nazmiye Demirel uzaktan laf attı: "Parası yokmuş. Söyleseydin yollardık." Gözleri görmeyen avukatEşber Yağmurdereli 14yılda 12 cezaevi değiştirdi Yıllar yol almış alnındaREFtKDURBAŞ Adı, Hüseyin Cevahir, Ahmet toam, Haluk Aker, Arkadaş Z. özgeY gibi 6O'lı yıllarda çıkan Yordam dergisinden kalmış ak- lımda. Yordam, bir edebiyat dergisiydi. Hüseyin Peker, Tun- cer Gönen, Metin Güven de bu dergide yazardı. Nikat Behram da belki... Dergiyi Ankara'da Hüaeyin Cöntürk çıkanyordu. Ne yazardı, neler yazardı? Hiç aıumsamıyorum şimdi Eşber'in yazdıklannı... Aradan yıllar geçti. Eşber Yağmurdereli avukat olmuş, ha- pislerde yatmış, bir başka gün- lerin bir başka rüzgânnda... 5 Mart 1978 tarihinde Bursa- da tutuklanmış... 1 Ağustos 1991'de Anti-Terör Yasası'nın Anayasa Mahkemesi'nce bozu- lan hükmü gereğince hapishane- den çıkmış... Şimdiyse günleri özgürlüğün rüzgânnda... Eşber Yağmurdereli ile Kadı- köy iskelesinde buluşacağjz. Btr- birimizi tanımıyoruz. Üstelik onun gözleri gönnüyor. Kadıköy eski iskelede kış gü- neşinin ayazı iliklerimizi kavu- nıyor. Yeni iskele yönünden bir arkadaşımn kolunda geliyor Eş- ber. Uzaktan gözleri "çizii" ha- linde, heybetli bir adam. Uzerin- de gri bir palto... Sol kolu sağ kolumda. Yürü- mekten yorulmayacak gi.bi. Hem yürüyoruz, hem anlatıyor. "tstersen biraz da cezaevinden söz edeöm" düyonım, "senin 14 yıtanı alan cezaevinden." Çaışı içinde bir balıkçuun önünde durup balıklara baiıyo- ruz. Görmese de bahklann ko- kusunu duyuyor Eşber. "Şfandi" diyor "cezaevinden bir öncesi var. Tabii oraya getiren şartlar var. 68'lerde başlavan bir süreç yanL.." Ve sürdürüyor: "BUindiği gibi 68lerde ilk de- fa dünyadaki geUşmelerin kar- şısında TUrkiye'de gençlik hare- keti Idtlelere, halka mesaj götü- ren, ilk defa halkla bütünleşen bir geiişme çizgisi izledi. Biz de bunun içinde oldugumuz için daha sonra avukatlık yaptığım dönemkrde, elbette ki bu hava- nın da etkisiyle aynı politik fa- aliyetlerin içinde oldum. 12 Mart döneminde Havza'da ser- bcst avukatlık yapmaktaydım, ama aynı zamanda da hem DtSK'in hem TÖB-DER'in avu- kaüydım. Siyasi mücadele için- de bir tarafüm yani. "tşte TUrkiye'de biHnenşeykr oktn. 78'de Bursa'ya gekUm avu- katlık yapmak üzere. Orada ya- sadışı bir örgütün kunıcusn ol- dnğum gertkcesiyle tutoklan- dıaı. Yargılanmam Samsun'da baştndı, faaliyettetim orada bag- ladıgı için. Yalnız ilk duruşma- dan sonra sürgün edildim Sam- san Cezacvi'nden. Samsun'la sınırlı değil..." "önce Trabzon a iurgün edil- dim. Sonra Amasya, Adıyaman, Mardin, Diyarbakır. O zamana kadar iki-iki buçuk yıl geçmiş- ti. 12 Eylül gecesi ben Diyarba- kır Cezaevi'ndeydim. 'Kadıköy eski iskelede kış güneşinin ayazı iliklerimizi kavuruyor. Eşber'le buluşacagız. Yeni iskele yönünden bir arkadaşımn kolunda geliyor Eşber (solda). Uzaktan gözleri çizgi halinde, heybetli adam. Üzerinde gri bir palto...' (Fotograf: SUAT KOZLUKLU) CEZAEVİNDE ZAMAN 'İçerde insansız olmuyor' "Mahpushanede bir günü bütünüyle, dolu dolu yaşamak ihtiyacında iseniz mutlaka erken kalmak zorundasınız. Zamanın sizi yönetme- nisi engellemek ve ona egemen olmanm bir baş- ka yolu da yok zaten. îşte ben de her gün bu- nu yapıyorum. Eğer bir gün önceki uğraşım geç saatlere kadar sarkmamışsa her yeni gün, bir işçininki kadar erken başlıyor benim için. Mahpushanede vazgecmediğim, ara verme- diğim işlerden biri de yürümek. Her gün zaman içinde olduğu kadar, mekân içinde de bir me- safe katediyorum. Kapatıldığım en dar alan- larda bile yıllarca yürümeyi ihmal etmedim. Boyu üç adımı geçmeyen hücrelerde sabah ak- şam voltalannda hep uzun yollar yüriidüm. Sa- nırım 13 yüdan ben, Macellan'ın rekoruna ulaş- mış bir yürüyüşçüyüm. Bir de müzik var. O, benim yaşamımın bir arka plan öğesi. Müzik benim için her zaman var oldu. Ve ben onu okurken, yazarken za- man zaman duymasam da dinlerim. Günlük yaşamımda bir de satranç var. Ama en önemlisi insanlar. Hiçbir şey onlarsız olmu- yor. Konuşmak, söyleşmek, paylaşmak, ya- şamdan tat almanın en doğrudan yolu..." POKTRE EŞBER YAĞMURDERELİ Sosyal demokrasiden Dev-Gençfe Eşber Yağmurdereli 1945 yıhnda Erzurum'un Tortum U- çesinde doğdu. 1956'da bir duşme sonucu iki gözünü de kaybetmiş. 1964'te 33 bin kişi arasından üçüncu olarak Ankara Hukuk Fakültesi'nde öğrenimine baş- ladı. Üniversiteye gelince Milli Birlik Komitesi'nden aynlan Sıtkı Ulay'ın kurduğu Sosyal Demokrat Parti'nin gençlik kollan genel başkanı oluyor. 1965 seçimlerinde SDP CHP'ye katılınca gençlik kol- lan olarak buna karşı çıkıyor- lar. Yağmurdereli TlP'e kay- dını yaptınyor. TtP'ten Fikir Kulüplerine geçiyor, ardından Dev-Genç... 1968'de hukuk fakültesini .bitirip Hacettepe Üniversitesi'n- den lisanstü doktora çalış- ması yapıyor. 12 Mart gelince üniversiteden uzaklaştınlıyor ve 1978'e kadar avukatlık ya- pıyor. 5 Mart 1978 tarihinde tutuklanıyor. 1 Ağustos 1991'de cezaevinden çıkıyor. "Tabii kesinleşmiş bir cezam yok, ama mahkemem sürüyor. Benim dışımda bir yargüama sü- reci sürüyor. Ben artık ilk duruş- madan sonra koptum zaten yar- gılamadan. "Artık niye yargüandığım, ni- ye cezaevinde olduğum, onlar bile unutuldu, cezaevi çerçeve- sinde bir yaşam doğdu." — Kaç hapishanede dolâştuı bu sürede? —Bu durumda sayarsak Bur- sa'da tutuklandım. Bursa'da Nâ- zun Hikmet'in de yattığı cezae- vi vardı, şimdi yıkılan, orada kaldım bir ay. 12. koğuş vardı, başından beri siyasilerin konul- duğu bir koğuşmuş bu, Nâam da orada yatmıştı. Gittiğim gün ran/anın ikinci katı onun yata- ğıymış, orayı bana verdiler, di- ğer siyasi mahkûmlar. Ben ora- da kaldım ve Şeyh Bedrettin'i yazışını hatırladım, Bedrettin'i bu ranzada yazmış Nâzım... Burada bir ay kaldıktan son- ra Samsun Cezaevi'ne sürgün ol- dum. Oradan Trabzon üç, Amasya dört, Adıyaman beş, Mardin altı, Diyarbakır yedi, tekrar Mardin'e döndüm sekiz, Sinop dokuz, tekrar Samsun'a geldim on, Bursa E Tipi Cezae- vi on bir, özel tipe de geçtim Bursa'da, bunlar belki aynı me- kânda, ama her cezaevi değiştir- mek deraek, artık ayn bir me- kâna geçmek, ayn, yeniden bir şeyler kunnak demek... Bir şeyi bitirmek, yeni bir şey kurmak demek cezaevi değiştir- mek. Demek ki on iki cezaevi. — Şimdi de bu kroaoloji dı- şında, hapishanedeki yaşam üzerine konoşatam biraz... — önce bir anımı anlatayım. Ben avukatken hâkimlerden, savalardan oluşan bir kurulla Sinop Cezaevi'ni gezdik. Tabii çok iyi karşılandık, o zamanın Sinop Savcısı bizi iyi karşıladı. Cezaevini gezdirdi, Sinop Kale- si'ni. Malta diye tabir edilen bir yerlere geldik. Kalenin tam ucunda, denizin içine ginniş va- ziyette^Orada prangalar var... — ttrih? — 12 Mart, 74 affı öncesi... O döneme kadar zaten bir elli yıl- hk cumhuriyet tarihinin cezae- vi uygulamalan değişmeden sü- rüp geliyor. Siyasi mahkûmlar cezaevlerine geldikten sonra şartlar değişmeye başladı. Ora- da savcı hücreleri gösterdi, bu- ralara insanlar konurmuş, son- ra da unutulurmuş, sonra tesa- düfen iskeletleri bulunurmuş. Bunu da çok sıradan olaylarmış gibi anlattı ve daha sonra ben 82 ocağmda Sinop Cezaevi'ne gel- dim, aynı hücrelere konuldum. Artık buraya hücre demek de mümkün değil. Zaten bir ay gi- bi bir süre kalınıyor diğer bö- lümlere geçmeden önce. Orada işte bir tuvalet tası büyüklüğun- de bir mekân, bir de onun önün- de ayakta durabileceğin bir boş- luk var. Duvarlar ıslak, yer ça- mur, deniz yükseldigi zaman tu- valetten hücreye su basıyor. Ayak bileğinize, dizinize kadar çamurlu suyun içinde kalıyorsu- nuz. Duvara yaslanmak, çömel- mek mümkün değil. Uyumak mümkün değil, yani hiçbir şey mümkün değil. Oraya konuldu- ğumda ilkin savcının anlattıldan akhma geldi. Sigarasırun külünü avucunda saklıyor. Biri bitmeden ötekini yakıyor sigaranm. Bir dudak tir- yakisi. Yıllar, çizgi çizgi yol almış al- nında. Anlatacak daha çok şeyi ol- mah çizgilerin... — Cezaevi d^ıyla ilk temasın •e zaman oMu? ¥tdi yu tek ba- şına kaMın diyorsun. Bu tek basınalık nasd aşüdı? — 12 Eylül'e gelinceye kadar büyük ölçüde temaslar kesilmiş degildi cezaevinin içiyle dışı ara- sında. Avukatlar olsun, ziyaret- çiler olsun gelip gidiyorlardı yi- ne. Dolayısıyla böyle bir sorun yoktu, zaman zaman, dönemsel olarak belki bunlar engelleni- yordu, ama kural olarak engel- lenmesi mümkün değildi. Çün- kü ne olursa olsun haftanın üç günü ziyaret vardı. 12 Eylülie birlikte ziyaret sü- resine sırurlama getirildi ve 15 günde bire indirildi. Dışandan içeriye yiyecek alınması engel- lendi. Yani dısanyla iliski büyük ölçüde kesilmeye çalışıldı. Benimse tek hücrelere konul- maya başladığım andan itibaren dısanyla temasım kesilmeye baş- ladı. Bir de ailem Bursa'da otu- ruyordu, bense Mardin'deydim. Bu yüzden gidip gelme zor olu- yordu. Ama geüp gitmiş bile ol- salar görüşmek her zaman mümkün olmuyordu. Yılda bir kere, iki kere görüs yapoğım yü- lardı l Demirel, bir başka sonı üze- rine de eşine yılbaşı armağanı olarak Cumhuriyet Altını aldı- ğmı söyledi: "Ona gücüm yetiyor. Aile- mizde hediye önemii de degeri önemli değil." İnönü Abant'ta SHP lideri ve Başbakan Yar- dımcısı Erdal İnönü, yılbaşı ge- cesini eşi Sevinç İnönü ile birlik- te Abant'ta geçirdi. Arkadaşımız Dogan Akın'ın bildirdiğine göre İnönü, Türkân Akyol'un YÖK üyeligine atan- ma kararnamesinin Özal tara- fından imzalanmadığı haberini öğle yemeğini yerken duydu. Yuzundeki gülümseme, yerini sinirle kanşık bir kaygıya bu^ak- tı. Çatalı ve bıçağı elinde, öyle- ce durdu, bir süre düşündü, dü- şündü. Ardından "Aynntılı bil- gi gelsin, ondan sonra açıklama yapanm" demekle yetindi. Kızgınhğı iki yönlüydü Erdal tnönü'nün. Akyol'un kararna- mesi iade edilirken îhsan Doğ- ramacı yerini konımuştu. Prof. Emre Kongar, "Dogra- macısız bir yıla" kadeh kaldır- mıştı, ancak yeni yılla ilgili bu dileği, daha 1991 sona ermeden tutmamıştı. Abant'ta yeni yıl için bir ara- ya gelen topluluk, küçük bir SHP grubundan çok, büyük bir aile görunümündeydi. Kimler yoktu ki grupta. Erdal ve Sevinç Inönü'nün beraberinde eşleriy- le beraber özel Kalem Müdürü Uğur Büke, Başbakan Yardım- cılığı Danışmanı Güneş Gürse- ler, Inönü'nün bacanağı, işada- mı Uğur Mengenecioglu, yeğe- ni Hayri İnönü, Yigit Gülöksüz, Korel Göymen, Prof. Emre Kongar. Başbakan Demirel'in deyişiyle "ateş gibi heyecanlı" Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş de Abant'taydı. Koalisyon Abant'ta pekiştiril- di. Bolu DYP ve SHP il başkan- lan ile il ve ilçe örgütlerinin tem- silcileri Belediye Başkam Necdet Gören ile beraber otele gelerek gruptakilerin yeni yılını kutladı- lar. Bolululann Gölcük'te "İnö- nü Köşkü" bulunduğunu anım- satmalan üzerine Erdal İnönü, "O zaman Orman tşletmeleri'- nin yapügı her yere devlet ko- ruması sağlamak için 'tnönü Köşkü' diyorlardı" deyince kahkahalar koptu. Yemekte, söz bir ara "sözles- meli persone)"den açıhnca, Ak- yol geriliminin yaşandığı ye- mekte ilginç bir öneri atıldı or- taya: Cumhurbaşkanı da sözleş- meli olsa hiçbir sorun kalmaya- caktı! O zaman Cumhurbaşka- nı, yine üçlü kararnameyle mi atanırdı, yoksa by-pass mı ya- pılırdı? Yanıtı sonraya bırakıl- dı. Emre Kongar, tam bir femi- nist olduğunu, Türkiye'deki fe- minist erkeklerin olası söylenti- lere karşı sakal bıraktıklannı söyleyince İnönü, "şeriatçı" sa- kahnı kastederek "Ama bu se- fer de başka şeyler çağnstınr" dedi, fakat hemen ardından ek- ledi: "Ama, sizin sakaluuz o gru- ba girmiyor." Yeni yıla "şampanya" içerek giren İnönü, gazetecilerin "fo- tograf için eşiyle dans etmesi" isteğine karşı çıktı: "Belki de dans etmeyeceğim yav... Tabii balimizle çekecek- seniz çekin..." İnönü, gecenin ilerleyen saat- lerinde gnıptaki bütün bayanla- n da yamna alarak hatıra fotoğ- rafı çektirince, gazetelere başhk önerisi Kongar'dan geldi: "tşte koalisyonun koltuk değnekleri." Erdal Bey başlığı beğenme- mişti. "Koalisyonun melekle- ri"ni önerdi. Yılmaz Uludağ'da ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz 1992'ye Uludağ Fahri Otel'de eşi Berna Yılmaz ile dans ederek girdi. Dakikalann 1992'ye girildiğini müjdelediği sırada Fahri Otel'in balo salo- nunda ANAP'ın seçim kam- panyası süresince İcullandığı "Hadi bakalım kolay gelsin" isimli parça çalındı. Bursa Cum- huriyet Bürosu'ndan Adnan Baştopçn'nun bildirdiğine göre Yılmaz ve eşi işadamı Feyyaz Tokar ve ANAP Istanbul Mil- letvekili Cavit Kavak ile aynı masayı paylaştı. Yılmaz gece boyunca fazla dans etmedi. An- cak eşi Berna Yılmaz ve gazete- cilerin ısrarı ile birkaç dakika dans edip foto muhabirlerine poz verdi. Yeni yıla Uludağ'da girenler arasında Devlet Bakanı Mehmet Batalh, Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan, Orman Bakanı Vefa Tanır, DYP Grup Başkan- vekili Güneş Müftüoğlu, ANAP Grup Başkanvekili Mustafa Ka- lemli, SHP Ankara Mületveki- li Ali Dinçer, Fenerbahçe Kulü- bü Başkanı Metin Aşık, Gala- tasaray Teknik Direktörü Mus- tafa Denizli, Futbol Şube So- rumlusu Yurdeşen Karahasan, futbolcular Uğur, Şifo Mehmet, Feyyaz, Ahmet Suphi, Şenol, Hamit, Sinan, Genelkurmay Başkam Org. Doğan Güreş, KKK Org. Muhittin Fisunoglu, Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitiis, Donanma Ko- mutanı Oramiral Vural Beyazıt ve MİT Müst^şan Teoman Ko- man bulunuyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle