Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyetl
Sahıbr Cumhunyeı Matbaacilık ve Gazetecılık Turk Anonım Şırketı adına
Nadi 0 Murahhas Uye: Emine l'şaklıgil 0 Genel Ya\ın Muduru
Hasan Cemal, Yazı Işlen Muduru Oka> GoiKnsin 0 Yazı !slerı Mudur
Yaıdımcıları. Salim Alpaslan. Kerent Çalışkan. Necdel Dogan, Lutfu Tınç
Savfa Duzenı Yonetmenr Ali ACat 0 Ankara Temsıkısı Ahmel Tan
lç Polıtıka: Mehmet Tezkan Ekonomi: Meral Tamer. Dış Haherler: Ergun Balcı. Kültür: Celal Uster,
Istanbul Haberlerı: Muhi:tin Sirer, Spor Abdulkadir \ucelmsn, Makaleler: Şahin Alpa>, Duzeltme'
Abdullah Yazıcı 0 Koordınator. Ahmel Korulsan 0 Malı İşler: Erol Erkul 0 Muhasebe-
Bulent Yener 0 Butçe-Planlama: S«vgi Osmanbeşeoglu 0 Reklam: Ayşe Torun 0 ldarc: Huseyin
Gurer 0 Işletme Önder Çclik 0 Bilgı-Işlem: Nail İnal 0 Personel: Sevgi Bostancıoglu
Bafan ve Yayart Cumhunvtf Malbaacılık ve Gazetecılilc T.A Ş. TUrfcocaiı Cad. 39/41 Cajaloghl
34334 Isı PK 246 Isunbui Tel 512 05 05 (20 h«l). Tda 2224«, Fax (1) 52* 60 72 0 BUrvlar:
KıVtrt Zıva Gökalp Bh Inkılap S \o 19/4, Ttl 133 11 4M7, Te|ex 42344, Fu (4) 133 05 «5
0 lıraır H 7:.a BK 1352 S 2/3, Tel 13 12 30, Teleı 52359, Fu (51) 19 53 60 0 HâmmK
Inomı Cad 119 S M I kıl 1, Tel 19 37 52 (4 hal). Telc*. 62155, Fax (71) 19 25 78
TAKVİM: 2 OCAK 1992 Imsak: 5.51 Guneş: 7.23 Öğle: 12.13 Ikindi: 14.32 Akşam: 16.53 Yatsı: 18.19
SAĞLIK PERSONELİ RİSK ALTINDA
Hepatit-B
aşı istiyorSarılık hastalığının en tehlikeli türü olan
Hepatit-B, hastane ve sağlık kurumlarındaki
personeli tehdit ediyor. Tabip odaları ve
bilim adamları sağlık personelini korumak
için bir aşı kampanyası başlatılmasını istiyor.
Vl'<;irFft7KAN aşısının fiyatı 330 bin lira.
ıL&Ur \J£^ Ancak bu aşı vücuda girdik-
ANTALYA - Sanhk has- ten sonra kullanılmak istenir-
talığının en tehlikeli olanı ve s e , Hepatit-B. EG testleriyle
ilerlemesinde karaciğer kan- birlikte maliyeti 2 milyonu
yol geçıyor.
Bu nedenle özellikle üni-
senne uzanarak ölüme
açan "Hepatit-B" virüsünün
sağlık personelini risk altına versitelerin çoğunda maliyeti
soktuğu ve personelin bu vi- fazla olduğu gerekçesiyle per-
rüse karşı aşılatılmadığı be- sonelin. riskle karşılaştığında
lirtıldi. Tabip odası ve bilim a ş, parasını kendi cebinden
adamlan, Türkiye'de taşıyı- ödediği belirtiliyor.
cılığı oldukça fazla olan He- 1988 yıhnda Hacettepe
patit-B virüsüne karşı, başta üniversitesi TıpFakültesi'n-
sağlık personeli olrnak ûzere, ,je Hepatit-B virüsü alan iki
toplumun tümünün aşılatıl- tıp öğrencisinin karaciğer
ması gerektiğini belirterek yetmezliğine girmesinden
Sağlık BakanlığYnın bir ulu- s o n r a üniversite tarafından
sal aşılama stratejisi belirle- personel aşılatılma>a başlan-
mesini ve gerekli finans kay- m i ş . Daha sonra Ege Üniver-
nağını sağlamasını istediler. sitesi'nde de aşı uygulaması-
En başta kanla temas, cin- n ı n başlatılmasına karşın
sel ilişki. vücuda yabancı bir başta Akdeniz Üniversitesi
cisim batması ile bulaşan, en olmak üzere birçok üniversi-
tehlikeli sanlık çeşidi olan t e ve kurumda Hepatıt-B vı-
Hepatit-B, sonuçta karaciğer rüsüne yakalanan tıp öğren-
kanserine kadar ilerleyerek cisi ve personeli kendi para-
ölüme neden oluyor. Hepa-
tit- B'ye yakalanan hastanın
kurtulma'şa
nsl
oldukça az.
Hepatit-B'nin yaygınlığı
açısından, dünyada orta de-
receli endemik ülkeler arasın-
da yer alan Türkiye'de bu
riskle en çok karşılaşan kesi-
min sağlık personeli olduğu
sıyla aşılanıyor.
Antalya Tabip Odası Baş-
kanı, Akdeniz Üniversitesi
Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı
öğretim üyesi Prof. Dr. Neca-
ti Dedeoğlu, Hepatit-B'nin en
önemlı sağlık riski olduğunu
ve sonuçta ölüme kadar gittı-
ğini belirterek kurumlann.
lş Yasası'na göre meslek
riskinden işverenin sorumlu
olduğunu söyleyen Dedeoğ-
belirtiliyor. Sürekli kanla te- personelini bu riske karşı aşı-
mas halinde bulunan cerrahi, latması gerektigini vurguladı.
dahiliye, laboratuvar, kan
bankası gibi bölümlerde calı-
şan sağlık personelinın bu
riskle sürekli karşı karşıya ol- lu, "Sağlık kurumlartnın peir-
malanna karşın diğer sağlık sonelini aşılatması mutlaka
personelınin de risk oranı he- gerekli. Büyük maddi kaynak
men hemen aynı. gerektiren bir konu, ama bir-
Türkiye'de sağlık persone- çok şey için bulunan para iste-
linin taşıma oranı yüzde 20 nirse aşı için de bulunabilir.
olduğu belirlenen Hepatit-B Gerekirse Sağlık Bakanlığı
virüsünün üç kere yapılan ödenek ayınnalıdır" dedi.
Altın PortakaVın En iyiKadın oyuncusu Sumru Yavrucuk Tante Rosa'yı anlatıyor
Sevgi,hemen şimdi...FATMA ORAN
Yaşadığı kenti kavraması in-
sanın; giderek yaşamayı ve çev-
resinde olup biteni anlamlandır-
ması, böylece de yaşamanın an-
lamını bulup çıkarması ortaya...
Yüzyıllardır birbirine kapalı,
binbir çeşit ırkın oturduğu bu
bitimsiz kentte yaşlanıyoruz.
Tante Rosa da bu kentte yaşla-
nabilirdi; sevgilerine, coşkusuna,
bırakıp bırakıp gitmelerine denk
düşerdi bu kent, diye düşünüyo-
rum, akşamın bir vakti Kurtu-
luş'un çamurlu, çukurlu ve ka-
ranlık sokaklannda Sumnı Yav-
nıcuk'un evini ararken...
Kurtuluş-Savaş Sokak'ta ba-
kımsızlığa, tozlanmaya bırakıl-
mış bir eski binanın ikinci katın-
da oturuyor Sumru Yavrncuk.
Apartman sakinleri biliyorlar
ki, terketseler hemen yıkılacak
bu bina ve ensesi kalın bir mü-
teahhit 'bildik' binalardan biri-
ni konduracak oraya. Ama, ha-
yır. Sumru da, apartmandaki üç
Yahudi ailesi de direniyorlar bu-
na...
28. Antalya Film Festivali'n-
de, Seni Seviyonım Rosa fümin-
deki rolüyle 'en iyi kadın
oyuncu' seçilip Altın Portakal'ı
alıncaya kadar, dogrusu pek ta-
mmıyorduk Sumru Yavrucuk'u;
üstelik avuç içi kadar geçmişine
onca tiyatro çalışmasını sığdır-
dığı halde. Hoş, 'portakal'dan
sonra da Sumru tanıyamıyor-
muş kendisini: Hiç susmayan te-
lefon, meraklılar ordusu, maga-
zin basın. "Bu hep böyie gider-
se çok acı" diyor. "Yıllarca ça-
lıştım çabaladım, bir portakal
ber şeyin iistesinden geldi."
Rus kökenli bir Istanbullu,
Sumru Yavrucuk. 61 doğumlu.
Çocukluğunda çok fazla evcilik
oynadığını, onun uzantısı olarak
da tiyatroyu seçtiğini söylüyor.
Beş yaşındayken annesinin
Amerikan Pazarı'ndan aldığı
bebeği Tatariko'yu bugün bile
Yaşar Ne Yaşar, Ne Yaşamaz
oyununda kullanıyor hâlâ. Mal
duşkunlüğü yok Sumru'nun; ne
beyaz eşya, ne mobilya. Varsa
Sumru Yavrucuk- O anı yaşamanın önemi.
yoksa tablolan ve bebekleri.
Onları çok seviyor ve herkesten
kıskanıyor.
"Önceleri biraz derslerden
kaçmak gibi başlasa da bu tut-
ku, sonntları kendimi yalnızca
tiyatro yoluyla anlatabilecegimi
kesfettim. Ortaokulu bitirdikten
sonra aklımda bep konservatu-
vara girmek vardı" diyor Sum-
ru Yavrucuk.
Evden karşı çıkanlar oldu
mu?
"Olmaz olur mu hiç? Mese-
leyi açügırada, 'benim tiyatrocu
bir kızım olamaz' dedi babam
ve kestirip attı. Bizim evde bir
konu sadece bir kere konuşulur-
dn."
Sonuçta, Beden Terbiyesi Böl-
ge Müdüru olan babasının seya-
hate çıktığı bir gün Sumru da
elinde bavulu, Ankara Devlet
Konservatuvarı'nın yolunu tu-
tar. Ankara Devlet Konservatu-
varı'nın tiyatro sınavında Sum-
ru'nun okuduğu "Artık uyuma-
yınız, Machbeth uykuyu
öldürdü" tiradıyla jürinin gül-
mekten yerlere düşüşü ve Sum-
ru'nun içsesi: "Çok iyi oynuyo-
rum herhalde." Ve tabii jürinin
"Kızım, sen şimdi git, gdecek yü
gel" demesi üzerine de ver elini
Istanbul. Sumru'nun, Istanbul
Belediye Konservatuvarı'nda
Şan ve Tiyatro bölümlerini bir-
likte götürdüğü yıllar. Daha
sonra Devlet Operası'nda korist
olarak çalışması: llk sahneye
çıktığı yapıt, Bizet'nin Karmen i.
Soprano, Sumru Yavrucuk.
Tiyatro oyunculuğuyla yönet-
menlif i de başabaş gidiyor Sum
ru Yavrucuk'un. 1982'de ilk kez
sağır ve dilsizlerden oluşan Ses-
siz Tiyatro topluluğuyla Kur-
ban'ı sahneliyorlar. Bu oyun,
Dünya Pandomim Festivali'nde
birinciliği alıyor. Susuz Yaz'ı
sahneliyorlar sonra da.
TV dizileri
Sumru Yavrucuk'un kame-
rayla tanısması ise, televizyon di-
zileriyle olmuş: Önce Canan,
Ayaşlı ve Kiracılan, Yol Palas
Cinayeti, İki Kadın. Sumru şim-
di de Prensesin Böylesi adlı bir
dizide oynuyor. llk sinema fil-
mi de, Eser Zorlu'nun yönettiği
Yonım Yok adlı füm.
Oyuncu yeteneksizse bunu ti-
yatroda gizle>emez, ama bu si-
nemada mümkiia, öyle degil
mi? diyorum Sumru'ya bir ara.
Gülüyor. "Biliyor musunuz" di-
yor, "sette, asistanın 'bilmem
kim hanımın gözyaşı malzeme-
si nerde kaldı' demesi üzerine
Işıl Ozgentürk, Tante Rosa rolünü
kendisine önerince Sumru Yavrucuk
sevinçten uçar: "Konservatuvar
yıllarımın başucu kitabıydı Tante
Rosa. Ankara'daki en yakın
dostumdu benim o incecik kitap."
Elinde senaryo olmadığı için
kitaptan yola çıkarak diyaloglar
yazar Sumru, ilgisiz kostümler giyip
arkadaşlarına Rosa'yı oynar.
Rosa'nın sevgiyi arayan, adeta
sevgiye mahkûm bir kişi olduğunu
söylüyor Sumru, "Günümüzde
hepimiz yadsıyoruz sevgiyi" diyor.
"Hatta bazen alışveriş etmekten
daha önemsiz bir hale gelebiliyor
sevgi. Sevgiyi hep yarına
bırakıyoruz."
şoke olmoştum. Allah Allah,
demek böyle ağlanılıyor, demiş-
tim. Sonra baktım, hanımın
gözpınarlanna damlalıkla güse-
rin sürüldü. O>sa, sahiden ağ-
ladıgmızda yüzünüzde çok zen-
gin aynnülar oluşur ve güzellik-
ler bence aynntüarda gizlidir.
Bilmiyorum, hanım ağlar 'gibi'
oldu ama aglayamadı."
Bir rolü üstlendiğinde, hep
elinin ayağının titrediğini ve çok
korktuğunu da söyleyen Sumru
Yavrucuk, "Belki de iyi bir şey-
leri muştuluyor insanda korku"
diyor ve devam ediyor: "Yoksa
insan bir şey yapamayacagını
düşünse, herhalde bu kadar
korkmaz."
Rosa'da da korktunuz mu
böyle? diye soruyorum. "Kork-
maktan bile korkhım Rosa'da"
diyor ve anlatmaya başlıyor Ro-
sa serüvenini:
"Geçen yıl, bir «abah Fehmi
Yaşar bana telefon açıp, Tante
Rosa'nın film olacagını ve Işıl
Özgentürk'e beni önerdigini
söyledi. Uçtum. Konservatuvar
yülanmın başucu kitabıydı, Tan-
te Rosa. Ankara'daki en yakın
dostumdu benim, o incecik ki-
tap. Işıl Hanım'la görüştüm va-
kit kaybetmeden. Sonra araya
uzun bir siire girdi. Işıl Hanım
başka oyuncularia da göriisii-
yordu."
Işü Hanım, Rosa'yı arayadur-
sun, bu arada, elinde senaryo ol-
madığı için kitaptan yola çıka-
rak Rosa'ya diyaloglar yazıyor
Sumru. Arkadaşlannı her gece
karşısma oturtup, ilgisiz kos-
tümlerle onlara Rosa'yı oynu-
yor. Insanlan izliyor, gözlemler
yapıyor, yaşh kadınlann peşine
düşüyor. Oyunculuğunun sınır-
larını zorlaması ve o sınırlann
nereye vardığını keşfetmesi için
çok güzel bir olanak çünkü
Sumru için bu 'rol*. "On yedi-
sindeıi yetnuşine kadar koskoca-
man bir hayattı Rosa ve berke-
sin oynamak istediği bir roldii.
Tiyatroda olsa, 'Hamlet' oyna-
mak istersiniz ya, onun gibi bir
jey"
Deneme çekimlerine çağnldı-
ğında, Rosa'yı çok iyi tanıdığı-
nı sanıyor artık Sumru Yavru-
cuk. "Ama" diyor, "Rosa'nın m-
celiklerini film çekimine basla-
yınca anladım. llk başta, Rosa-
yı maceradan maceraya koşan
Red Kit diye diişUnüyordum; o
kadar yalnız kalacagımı diışün-
müyordum açıkcası."
Rosa'nın sevgiyi arayan, âde-
ta sevgiye mahkûm bir kişilikte
olduğunu söylüyor Sumru.
"Günümüzde hepimiz yadsıyo-
ruz sevgiyi" diyor ve sürdürüyor
konuşmasını: "Hatta bazen alış-
veriş etmekten daha önemsiz bir
hale gelebiliyor sevgi. Sevgiyi
hep bırakıyoruz. O 'an' yaşaya-
mıyoraz. Rosa, buııun Mtincin-
de, btınun için çabalayan bir ni-
san. Bunun için seviyonım Ro-
sa'yı, işte bunun için."
Yaşamak zorunda olan, sür-
düren, ısrar eden, buukıp giden,
bütün gerçeklere, bütün düşlere,
bütün yalanlara, velhasıl, bütün
rüzgârtara açık bu 'anlaşıimamış
ince yürekli'yi; Tante Rosa'yı,
okuyanlar olarak, biz hepimiz
seviyoruz. özlediğimiz Sevgi
Soysal, sizi de çok seviyoruz.
Okuma özürlü topluma Tante
Rosa'nın fılmini kazandıran Işıl
Ozgentürk ve tüm ekibi, sizleri
de.. sizleri de...
Gerdan kırıyor, şişiyor, inceliyor, ha kırıldı ha kınlacak^
Çamurla sevişen ellerMustafa usta bir sevgiliyi
okşarcasına okşuyor,
toprak mayalanmış
çamuru. Diretmiyor
camur, sevildiğini anhyor.
Bu dans başka dans,
çamurun dansı. Bu dansta
usta hangi ezgileri
mırıldanıyordur kimbilir?
ERDAL YAZICI
Bir pencere, daracık; tozlu ve
bugulu; üstüne topragın mayası
sinmiş. Bir koku yayılır pence-
reden dışarı; öz be öz toprak
kokusu... Günün ışığı girer pen-
cereden içeri; ışıür içerideki ko-
kuyu, toprağı ve elleri. Bir fal-
a okuyabilir mi bu elleri ve çiz-
gilerini? Toprağı iğneyle kazar
bu eller alun çıkanrcasuıa; son-
ra mayalar, şekil verir ve de pi-
şirir. Bu elleri okusa okusa bir
film karesi okur.
Trakya'da Pınarhisar yolun-
dadır bu pencere; Burgaz çıkı-
şı. Askerler gelir talimden, as-
kerler gider talime bu yoldan.
Köylüler girer bu yoldan Bur-
gaz'a; Osmanak'tan, Kazan-
köy'den, Taşh'dan römork sır-
ünda. Gelip geçen yolculann ka-
çı tanık olmuştur pencerenüı ar-
kasuıdaki dünyaya? Çoğu tanır
'Ibrikçilerin Hasan ve Mustafa-
sını, ama hiç görmüşler midir
çamurun mayalanmasını ve
dansuıı? j
İki kardeş>f BstaTa ve Hasan
tbrikci: Lüleburgaz'm çömlekçi-
si... Sırt sırta, dört elle, ayakla,
dişle, tırnakla kazarlar toprağı
doğadan. Ve bir usta fınncı be-
cerisiyle mayalayıp, şekil verip
pişirirler toprağı. öyle bir şekil
verir ki ustalar toprağa, döküm-
cülerin kahplarına taş çıkartır-
casına; hepsi bir boy ve hacim-
de; saksılar, tencereler, testiler...
Tezgâhlan ufaak bir kulübe-
de bahçe içindedir çömlekçile-
rin. Çamur havuzda mayalanır,
tezgâhlarda şekillenir ve bahçe-
deki fırında pişer. Yaşadıkları
mekân evleri, önünde tomur-
cuklanmış çiçekleri, çamurdan
şekiUenmiş testileri, güveç ten-
cereleri, saksüan iç içedir.
Yaşamlanyla işleri kaynaşmış-
ür bu bahçe içi mekânlarda.
Dört elle çömlek yapar 'ibrikçi-
ler'; ve dört elle eşleri yemek pi-
şirirleT güveç tencerelerde mut-
fakta. Yemek kokusu toprak ko-
kusunu alt edende çamurun
dansı ertelenir yemek sonrası-
na...
Tezgâhta top top çamurlar:
bir değil on değil... Eriyor ça-
mur ustalann ellerinde. Ayaklar
hızlandınyor işi; vuruldukça hızı
artıyor tezgâhın tekeri; eller de
yrtişiyor bu hıza. Çamur gerdan
kıvınyor, şişiyor, inceliyor; o ka-
ANTALYA'DA BİRÇOK TABLO KAYIP
Nereye
bu yapıflar?ANTALYA (Cumhuriyet)
- Antalya'nın "Promethe"-
sine umut ışığı doğarken, aynı
dönemde üretılen 200'e yakın
vontu, tablo ve duvar resimle-
nnin de ortaya çıkartılması
istendi. Ancak 1975-79 yıllan
arasında üretilen sanat yapıt-
lannın listesi bulunamıyor.
1977'den 1984'e kadar An-
talya Belediye Basın ve Halkla
İlişkiler Müdürlüğü görevini
yürüten Akın Gönen, Plastik
Sanatlar Sempozyumu'nun
yapıldığı dönemlerde üretilen
yapıtlardan duvar resimleri-
nin 12 Eylül döneminde yok
edildiğini, ancak bir çoğunun
da ANAP lı belediye dönemi-
ne kadar var olduğunu öne
sürdü.
12 Eylül'de Belediye Başka-
nı Orgeneral Nuri Teoman'ın
emriyle duvar resimlerinin
yok edilmesini "yûreği burku-
İarak" izlediğini belirten
Gönen şöyle dedi: "Mehmet
Aksoy'un 'îşçi ile Çocuğu' adlı
yontusunu parçalanmaktan
kurtardık. Ancak ANAP döne-
için. Kayıp yapıtlardan haberi-
miz yok. Bunlarla ilgili ne bir
evrak ne bir arşiv verildi bize"
diye konuştu.
Şimdiki belediye yetkilileri,
Belediye Kültür Müdürlüğü
Arşivi'nin, ANAP'lı belediye-
nin kurduğu Antalya Kültür
Sanat Vakfı'na (AKSAV)
devredildiğini, kayıp yapıtla-
nn liştesinin orada bulunabi-
leceğini söylediler. Ancak
AKSAV'ın 1988 yılında lağ-
vedilmesinden sonra bu arşi-
vin ve yapıt liştesinin nerede
olduğuna, vakfın son Genel
Müdürü Kenen Değer, "AK-
SAV Ue ilgili hiçbir belge kal-
madı" şeklinde açıklık getirdi.
Bu arada 200'e yakın tablo,
duvar resmi ve yontunun ya-
ratıcılan olan sanatçılardan
bazılan şunlar:
Orhan Taylan Kuzgun
Acar, Yusuf Taktak, Seyyit
Bozdoğan. tbrahim Örs, Seni-
ye Fenmen. Gülsüm Karamus-
tafa, Mehmet Aksov, Avni
Memedoğlu, Kadri Ozayten,
Mustafa Pilevneli, Peyman,
Antalya'da 1975-79 yıllan arasında Promethe
adlı tabloyla birlikte üretilen 200'e yakın tablo,
yontu ve duvar resminin listesi bile bulunamıyor.
1977-84 yıllarında Antalya Belediyesi'nin halkla
ilişkilerini yürüten Akın Gönen, birçok eserin
ANAP döneminde kaybolduğunu söyledi.
ÇAMUR USTALARIN ELLERİNDE — Tezgâhta Cop lop çamurlar, bir degil on degil... Eriyor çamur ustalann ellerinde. Ayaklar
hızlandınyor işi. Vuruldukça hızı artıyor tezgfihın tekeri. Eller de yetişiyor bu hıza. (Fotoğraf ERDAL YAZICI)
dar narin ki ha kırıldı ha kırıla-
cak.
Mustafa usta bir sevgiliyi ok-
şarcasına okşuyor topraktan
mayalanmış çamuru; diretmiyor
çamur, sevildiğini anhyor. Bu
dans başka dans: Çamurun dan-
sı... Bu dansta usta hangi ezgi-
leri mırıldamyordur kimbilir;
yüreğine bir alıcı koysak da ku-
lak versek bir yol... Testiler di-
ziliyor aynı boy. Sırt sırta vermiş
iki kardeş; karh dağlardaki ka-
n eritircesine topraktan olma
çamuru erıtiyorlar. Hani ya bu
testilerin nakışı? Nakış atılmaz-
sa ayıplamazlar mı çömlekçiyi?
Testinin govdesi, ağzı ve kulpun-
dan sonra zikzaklı, düz, şekil şe-
kil nakış atılıyor üstüne; kuru-
ması için diziliyor yan yana vit-
rine... Ve çay, tavşan kanı: Yor-
gunluk alan cinsten. "Çocuklar
hani bunun şekeri be yav..."
Çömlekçiler dört elle sarıl-
mışlar işlerine; ya çarşıda, pa-
zarda alıcılar dört elle mi alır-
lar çömleği evlerine?.. "Ne geze-
eer, nazlana nazlana alırlar; hem
de pazarhkla... Plastik ve made-
ni kaplar dururken kim bakar
toprak kaplara?.!' Doğru ya kim
bakar? O yüzden işlerinin 'tadı
tuzu' kalmamıştır çömlekçilerin
son yıllarda... Ama elleri mah-
kûm; kırkından sonra saz çala-
cak halleri yok ya... Büyük 'ib-
rikçi'nin 'kafa kâğıdı'nda yaşı
56, küçüğü ise 30 yıldan fazla bu
işin içinde..!' Bu yaştan sonra
çömlekçilikten başka ne yapabi-
Uriz ki?.."
Bir pencere vardır
'Pınarhisarı'na giden yolda
Burgaz çıkışı: Turgutbey Cadde-
si numara 176'da... Eğer düşer-
seniz bir gün bu yola, topragın
mayasıyla buğulanmış camdan
seyreyleyin içeriyi; koklayuı ilik-
lerinize kadar saf toprak koku-
sunu; gözlerinizle görün çamu-
run dansını; bir de tavşan kanı
çaylarını için çiçekler arasında-
ki bahçede. Ve siz de şahit ola-
caksınız karşıhğı olmayan akan
alınterine...
mine kadar birçok yapıt da ye-
rinde kaldı. Kültür Sineması
önünde, kimin vaptığını anım-
sayamadığım 'Özgürlüğe Açı-
lan Kapı' çalışması ile belediye
önûndeki 'Silahlara Veda' adlı
yontu ANAP döneminde orta-
dan kaldırıldı. 1984 yılında be-
lediyedeki görevimden aynlır-
ken; Kültür MüdOrlüp'ne
sempozyumlarda üretilen ya-
pıtların listesini verdim. Arala-
nnda Orhan Taylan'ın 6 met-
rekarelik bir panosunun da
bulunduğu çok sayıda tabloyu
beiediyede bıraktun. Bunların
çoğu müdüıiüklere zimmetliy-
di."
12 Eylül sonrası işbaşına ge-
len ANAP'lı belediyenin yö-
neticileri, kendilerinin döne-
minde sanat kıyımının olma-
dığını savunurken, Akm
Önen'in "Belediye Kültür Mü-
dürlüğü'ne verdim" dediği ya-
pıtlann liştesinin nerede oldu-
ğu bilinemiyor. ANAP
döneminin kültür işlerinden
sorumlu Belediye Başkan
Yardımcısı Ahmet Dolonay.
"Biz bep sanatı yüceltmeye ça-
lıştık, vakıflar kurduk bunun
Ergin Inan, Mustafa Aslıer,
Cihat Aral, Yunan Sanatçılar
Birliğı Başkanı D.Charalam-
pos, Alman Suzanna Mahlma-
ister, Pakistanlı Ali Nawas,
Mısırlı N.Shisiny. Rumen
Nitzulesci, Yunan Duraman-
nis ve Rothos.
Diğer yandan kayıp yapıt-
lar içinde, Antalya Beledi-
yesi'nin 1964'ten 1979 yılına
kadar topladığı ve aralannda
tbrahim Çallı gibi ünlü sanat-
çılann çalışmalannın bulun-
duğu tablo koleksiyonunun
da yer aldığı öğrenildi.
Plastik sanatlar sempoz-
yumlannı düzenleyen beledi-
yenin CHP'li Başkanı Sela-
hattin Tonguç, Antalya'yı o
dönemde tam bir sanat kenti
görünümüne büründürmeyı
amaçladıklanm, düzenledik-
leri sempozyum ve şenliklerle
de bunda başanlı olduklanm
anlatarak "Ancak yerli ve ya-
bancı birçok sanatçuun halkla
bütünleserek ürettigi çok sayı-
da eşsiz sanat yapıtı acunasız-
ca yok edildi" diye konuştu.
Araçtan
demeyi sevdik
• İZMİR (AA) — PTT
tarafından 1986 yılında
verilmeye başlanan ve ilk
yıllarda çok az sayıda
işadamı dışında pek ilgi
gösterümeyen mobil
teleforüarın giderek daha
çok benimsenmeye .
başlandığı, iş âlemi ve
şirketlerden yoğun talep
olduğu bildirildi. PTT
Izmir Başmüdürlüğü
yetkilileri, Türkiye
genelinde abonelere 45 bin
82 araç telefonu verildiğini,
226 kişinin ise sırada
beklediğini söylediler. Peşin
fıyatı 15 milyon liraya olan
araç telefonlanmn 12 aya
kadar taksitle olmak üzere
19 milyon liraya satm
ahnabildiği, istenirse
kiralanabildiği beürtiliyor.
Dünyada
Ttirkçe
• ANKARA (ANKA) —
Tevfik Fikret Lisesi ve
Türkiye Vakıflar Bankası
işbirliğiyle düzenlenen
"Dünyada Türkçe ve
Fransuca" konulu seminer,
10-11 ocak tahhlerinde
Ankara'da yapılacak.
Başbakan Süleyman
Demirel'in açış
konuşmasıyla başlayacak
seminerin ilk gününde
Prof. Dr. Bozkurt
Güvenç'in yöneteceği bir
panelde "Orta Asya
Dillerinin Dünü ve Bugünü,
Azerbaycan'da Türkçe,
Almanya'da Türkçe,
Balkanlar'daki Türkler"
konuları tartışılacak.
Sempozyumun ikinci
gününde ise devlet sanatçısı
Barış Manço "Geze Geze
Türkçe" konulu bir
konferans verecek. Fransa
Büyükelçiliği yetkilileri
tarafından da "Bir Alan,
Bir Ruh, Bir Yol" konulu
bildiri de sunulacak.
Adana'ya milli
park
• ADANA (AA) —
Adana'run Karataş ilçesi
yakınlannda bulunan ve bir
"hayvan cenneti" olarak
nitelendirilen Akyatan Gölü
ile çevresinin miüi park ilan
edilmesi istendi. Çevre ve
Tüketiciyi Koruma Derneği
(ÇETKO) Başkanı Hilmi
Çamurdan, yaptığı
açıklamada, Akyatan Gölü
ve çevresindeki toplam 9
bin 270 hektarhk alanda
yüzün üzerine hayvan
türünün konakladığını,
banndığını ve ürediğini
söyledi. Çamurdan, bu
yöreye ekim ve nisan aylan
arasında konaklamak ve
üremek amacıyla gelen
göçmen kuşlann gölü
çevreleyen sazlıklann içine
yumurtladıklannı, diğer
hayvan türlerinin de bu
alana yavruladıklanm
belirtti.
Tbrnacı
yanarak öldti
• ISTANBUL (AA> —
Gaziosmanpaşa'da bir torna
atölyesinde çıkan yangında,
içeride uyuyan işçi öldü.
Merkez Mahallesi Kehribar
Caddesi Evren Sokak'ta
bulunan su pompa ve
motor torna atölyesinde
saat 08.00'de yangın çıktı.
Isınmak için yakılan tüp
gazın unutulması sonucu
çıktığı beürlenen yangında,
koltukta uyumakta olan
Burhan Sayaral (40) adh
işçi, yanarak öldü.
Hasandağı
turizme açıhyor
• AKSARAY (AA) —
Aksaray yakınlanndaki
sönmttş volkanik
Hasandağı turizme açılıyor.
Vali Rjdvan Yenişen, li
özel Dairesi tarafından
HasandağYnın boruğunda
yapünlan "dağcıhk ve
kayak tesisleri"nin bu yıl
sonunda tamamlanarak
hizmete açılacağını söyledi.
leknolojik
oyuncaklar
• ERZURUM (AA) —
Atatürk Üniversitesi
Araştırma Hastanesi
Psikiyatri Anabilim Dalı
Başkanı Prof. Dr. Ramiz
Banoğlu, teknolojik
oyuncakların, çocuğun
zihinsel geUşimini olumlu
yönde degistirdiğini belirtti.
Prof. Banoğlu, bu ttlr
oyuncakların çocuğun
alacağı eğitimi pekiştirdiğini
ve bu oyuncaklar sayesinde
çocuğun yeteneklerini
keşfetme olanağı
bulduğunu söyledi.
Çocuklann bu oyuncaklarla
eglendigini de anlatan Prof.
Banoğlu, "Bilgisayar ve
benzeri oyuncaklar,
çocuğun çağa uygun
eğitilmesine imkân
saglamaktadırlar" dedi