Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYETS2 OLAYLAH^VE ^ÖRÜŞLER 14 OCAK 1992
BURAŞI
TÜRKtYE
HALÜK ŞAHIN
Türkçe ZenginleşirkenDünyaüakı son siyasal değişimlere paralel olarak
kiltür havzaiarı arasındaki dengelerde de değişiklik-
le' oluyor. Bu değişiklik, dillere gösterilen ilgi ve rağ-
betle de açıklanabilir... Sovyetler Birliği'nin çöküşü ile
bi'likte Rusçanın geçerlik alanı daralacak, buna
karşılık orneğin Türkçenin ve Almancanın geçerlik
alanı genişleyecektir
Gerçekten, Sovyetler Birliği'ndeki Türki cumhuriyet-
le'in bizim alfabemize geçmeye karar vermeleri bu-
nun bir belirtisidir. Bir başka belirti ise yeni dönemin
efelerinden Almanya'nın Avrupa Topluluğu'nda Al-
mancaya Ingilizce ve Fransızca ile eşit yer verilmesini
istemesidır.
Almanlar kendi dillerini yabancılara öğretmek için
harcayacakları parayı bu yıl iki katına çıkarmışlar (35.4
mılyon DM). Ünlü sansasyon gazetesi Bild, "Madem ki
AT bütçesinin yüzde 28'ini biz ödüyoruz, madem ki bi-
zim Deutsche Mark'ımıza bayılıyorlar, dilimizi de kul-
lansınlar" diye yazıyorrnuş. Bir başka Alman gazetesi
ise manşetinde şöyle diyormuş;
'Ingilizler fitili aldı."
Ingiliz gazetesi Daily Star ise Almancanın "gırtlak-
tan konuşulan korkunç bir dil" olduğunu belirttikten
sonra "Alman Führer'i Kohl, kamçısını şaklatmaya
başladı" diyormuş.
Belli ki Kohl, çok duyarlı bir noktaya dokunmuş.
Oil konusu yalnız ulusiar arasında değil, aynı ulusun
insanları arasında bile duyarlı bir nokta haline gelebi-
lir. Türkiye bunun ilginç bir örneğidir. Çok yakın tarih-
lere kadar bir insanın siyasal ideolojisini kullandığı ke-
limelerden çıkarabilir, "Ulusal egemenlik kutsaldır"
demişse solcu, "Milli hâkimiyet mukaddestir" demiş-
se sağcı olduğu sonucuna varabilirdiniz.
Neyse ki Türkiye bir sürü saplantı gibi bunu da aştı.
Artık kullanılan sözcükler kullananın ideolojisini ta-
nımlamaktan çok meramını anlatmasına yarıyor.
Sağcısı, solcusu, Islamcısı laiki, üç aşağı beş yukarı
aynı kelimelerle yazıyor, konuşuyor.
işte böyle bir ortam ^ . . ^ — ^ ^ ^ _ _ _ _ _ _ _ _ ^ . ^ _
içinde, Süleyman De-
mirel'in, Türkçeyi öz-
leştirme çabalarının
yoksullaştır,-
Avsün.
Dillmiz, özellikle toplumsal
bilimler terlmlerl açısından
son yıllarda zenglnleşmiştir.
Gönül istenll ki yok«rt-
o süiey laştırraayı eleştlren Demlrel,
man Demirel ki dili en
fazla değişmiş kişiler-
den biridir. Bizim ku- ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^
şak, onun inat olsun ~ ^ ~ ~ ~ " " ^ " ™ ~
diye "Erkânı Harbiyye-i Umumiyye Reisi" ve "Teşki-
latı Esasiyye Kanunu" dediği günleri bilir. Demirel'in
konuşma dili her zaman renkliydi, ama ancak son beş
altı yıldır çağdaş Türkçeyi akıcı bir biçimde kullanıyor.
Kuşkusuz, bu gelişme onun lehine bir puandır.
Aşırı özleştirmeciliğin dili yoksullaştırdığı iddiası da
tümüyle yanlış değildir. Gerçekten "tilcik" kafatasçılı-
ğı yapanlar gündelik yaşamımıza girmiş birçok keli-
meyi non grata ilan ederek gereksiz kanamalara ne-
den olmuşlardır.
Ne var ki bu, madalyonun yalnızca bir yanıdır. Aynı
kişilerin ya da çevrelerin çabalarıyla dilimize, daha
önce bulunmayan birçok kelime kazandırılmış, Türk-
çemiz zenginleştirilmiştir. Eğer bu çabalar olmasaydı
nice yeni kavramlar ya Batı dillerindeki karşılıklanyla
dilimize girecek ya da Arapça-Farsçanın egemenliğini
sürdüreceklerdi.
örneğin bilgisayar ve iletişim alanları... Sayın Demi-
rel'e bilgisayar kesiminin dergisi Monitör'ü ya da PC
VVorld'ü okumasını salık veririm. Yepyeni birtakım
kavramların Türkçemizde ne kadar yetkinlikle ifade
edildiğini görerek sevinecektir. "Tasarım", "yazılım",
"veri", "veritabanı", "masaüstü", "dizüstü bilgisaya-
n", "sürücü", "yazıcı", "bellek","komut", "işletim",
"arabirim", "imleç" gibi uydurulmuş ya da uyarlan-
mış terimler sayesinde Türk bilgisayarcıları Türkçe
konuşarak anlaşabiiiyorlar. Bu kez istim arkadan gel-
miyor, terim dilimize girerken sıcağı sıcağına Türkçe-
leşiyor.
Bu, kuşkusuz, Türkçenin bir bilim dili olması süre-
cinde çok önemli bir kilometre taşıdır. Böyle çabalarla
dilimiz, özellikle toplumsal bilimler terimleri açısın
dan son yıllarda zenginleşmiştir. Gönül isterdi ki yok-
sullaşbrmayı eleştiren Demirel, dilde zenginleşmeyi
de övsün.
Ve 12 Eylül askeri rejiminin tutsak aldığı Türk Dil Ku-
rumu'nu, özgürleştirerek dilimizi zenginleştirme ça-
balarının en büyük destekçisi haline getirsin.
BAŞSAĞUĞI
Şirketimiz Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Sinan Vardar'ın
babası
AHMET YARDAR'ın
vefatmı öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Tann'dan
rahmet, ailesine başsağlığı dileriz.
JOLLY TOUR PERSONELİ
VEFAT
Merhume Nermin Vardar'ın eşi, Sinan Vardır'ın sevgili
babası, Tulin Vardar'ın kayınpederi, Mete ve Mert
Vardar'ın biricik dedeleri emekli astsubay
AHMET VARDAR
13.01.1992 tarihinde hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Cenazesi 14.01.1992 tarihinde (bugün) Beylerbeyi İskele
Camîi'nde (Hamidievvel Camii) kılınacak öğle namazını
müteakip Karacaahmet Mezarhğı'nda toprağa verilecektir.
AİLESİ
BAŞSAĞUĞI
CUMHUR AKKUYU'yu
kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz.
Yakınlanna başsağlığı dileriz.
İTÜ AMATÖR TİYATRO
TOPLULUĞU VE İTÜ'LÜ
ARKADAŞLARIADEVA
YUSUF GÖKMEN KILINÇ
Devlet, Mal Variığııtdaıt
Haberdar mı?
Devlet mallarının korunması, iyileştirilmesi ve değerlendirilmesi
konusunda etkin önlemler alabilmek için bu malların bir envanterinin
yapılması kesin bir zorunluluk.
Prof. Dr. SADIK KIRBAŞ Hacetîepe Üni. Maliye Bölümü
Yeni hükümetin ekonomik kararlan açıkla-
madan önce bir envanter çahşmasına giriştiği.
basına yansı>an haberlerden anlaşılmaktadır.
Devletin ileriye dönük programlar yapabilmesi
için tüm varlıklannı bilmesi gerekmektedir. Bu
varhklar içinde para ve döviz cinsinden olanlar
yanında, taşınır ve taşınmaz mallar da yer al-
maktadır. Diğer bir deyişle kamunun sağlıklı
verimlilik analizlerine girişebilmesi. sağlam
kaynak-hedef ilişkisi kurabilmesi için mal
varlığını da yakından tanıması zorunlu olmak-
tadır. Aksi halde yapılan hesaplar. plân ve
programlar eksik ya da hatalı olacaktır.
Devlet malları; kültür ve turizmden ulusal
savunmaya, bayındırhk ve yerleşimden tarıma
kadar çeşitli kamu hizmetlerinde kullanılmak-
tadır. Özellikle son yıllarda yoğunlaşan ve
kamu sağlığı ve esenliğini yakından ilgilendiren
konut sorunu, gecekondulaşma. arsa spekülas-
yonu, çevre kirlenmesı gibi sorunlar devleti ve
daha çok yerel yönetimleri önemli miktarlarda
taştnmaz mal edinmeye ya da bu soruna yakın-
dan ilgi duymaya zorlamaktadır.
Farklı rakamlar... _ _ _ ^
Burada şöyle bir soru akla geİmektedir. Dev-
let, ne kadar malı olduğunu bilmekte midir? Bu
soruya olumlu bir yanıt _ verebilmek ola-
naksızdır.
Devlet malları türlerine göre incelendiğinde
devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamu
taşınmaz mallarının miKtan hakkında sağlıklı
bir bilgi edinebilmek çok güçtür. Bu konuda
çeşitli kuruluşlar farklı rakamlar vermektedir-
ler. Her kuruluş, çalışmalannda değişik yön-
tem ve kriterler kullandığından rakamlar ara-
sında çok önemli denilebilecek farklılıklar
vardır. Hatta aynı kuruluşun değişik tarihler-
de verdiği rakamlar arasında da açıklanması
güç farklılıklar bulunmaktadır.
Devletin özel mallanna gelince: devletin
mülkiyet hakkına sahıp olduğu bu mallann
kayıt ve envanteri yönünden en önemli görev
Maliye ve Gümrflk Bakanlığf na düşmektedir.
Bakanlık bu mal varlığı hakkında sağlıklı ra-
kamlar verememektedir.
Sayıştay'ın 1969 yılından bu yana ısrarlı mal
hesabı istemesi üzerıne 1976yılında bırenvan-
ter çahşmasına girişen bakanlık, bu çalışma-
dan güvenilir sonuçlar elde edememiştir. Bir
kere sadece Hazine adına kayıtlı malları, diğer
bir deyişle devletin özel mallannın bir bölümü-
nü kapsamaktadır. Özellikle sahipsiz ve orta
malı niteliğindeki kamu malları ile diğer kamu
kurumlarına aıt mallar burada gözükmemek-
tedir. Ayrıca envanterde bazı garip durumlar
da ortaya çıkmaktadır. Tapuya kaydı gerek-
meyen "mağara", "kumsal", "mezarlık" gibi
kamu mallannın da devletin özel malı gibi ta-
puya kaydedildiği ve envantere girdiği görül-
mektedir.
Yerel yönetimlerde de mal varlıklanna iliş-
kin yeterlı bilgi bulunmamaktadır.
Taşınmaz mal muhasebesi yönetmeliğinin
de çıkanlmamış olması göz önünde bulundu-
rulduğunda şöyle bir tablo ortaya çıkmakta-
dır: Türkiye'de devlet ne kadar mal varlığına
sahip olduğunu net ve kesin bir biçimde bilme-
mektedir. Dolayısıyla bu mallann hareketini
de izleyememektedir. Devlet mal muhasebesi
sistemi işlememektedir. Bu durum devlet mal-
larının izlenmesinı, korunmasını ve denetimi-
ni olumsuz bir biçimde etkilemektedir.
Halen devlet mallanna gereği gibi sahip çı-
kılmama:ı sonucu bu mallar işgal edilmekte-
dir. Deniz ve göl kıyılan bina ya da tesis kuru-
larak ya da doldurularak kamunun yararlan-
masına kapatılmaya çahşılmaktadır. Tabiat
ve kültür varlıklarına çeşitli şekillerde el atıl-
maktadır. Ormanlar ve mer'alar tarla haline
dönüştürülmekte ya da yapılaşmaya açılmak-
tadır. Doğal kaynaklarda savurganlık önlene-
memektedir. Bu örnekleri daha da çoğatmak
mümkündür.
Mal muhasebesi
Devlet mallarını koruyabilmek, denetleye-
bilmek ve bu mallara dayanarak bir takım ge-
lir-gider ve verimlilik analizlerine girişebilmek
için bu mallann sağlam bir kayıt düzenine
bağlanması ve sağlıklı bir envanterinin yapıl-
ması gerekmektedir.
Devletin özel hukuka göre sahip olduğu
malların kayıtları tapu idaresince tutulmakta-
dır. Ancak bu kayıtlann önemli bir bölümü
eski ve sağlıksız bir durumdadır. Tapuya geçi-
rilmesi gerekmeyen bir kısım kamu malı niteli-
ğindeki arazi de kaydedilmiştir. Bu kayıtlann
yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Bunun dışında devlete özel mülk olarak inti-
kali gereken ve işgallere karşın hâlâ önemli
miktarlara ulaştığı tahmin edilen bir kısım ta-
şınmazlann da en kısa zamanda Hazine adına
tapuya bağlanması gerçekleştirilmelidir.
Bir devlet mallan çerçeve katıunu çıkanla-
rak hukuksal nitelikleri açıklığa kavuşturula-
cak sahipsiz ve orta malları da tapuya olmasa
bile gerekli tespit, haritalama ve ölçüm işlem-
leri yapılarak kendilerine özgü kütüklere kay-
dedilmelidir. Bu kayıtlan yapacak ve gelişme-
leri yakından izleyecek merciler belirlenmeli-
dir.
Bu çalışmalann genel tapulama ve kadastro
işlemlerinden ayn düşünülrriesi olanaksızdır.
Bu bakımdan bu çalışmalann da ülke çapında
hızlandınlması gerekmektedir.
Devlet mallannın hukuksal durumu açıklı-
ğa kavuştuktan ve kayıt düzeni kurulduktan
sonra tüm devlet mallannın sağlıklı bir envan-
terine girişmeye sıra geİmektedir. Bu envanter
sadece Hazine üzerine kayıtlı özel mallan değil
sahipsiz ve orta malı niteliğindeki tüm kamu
mallarını da kapsamalıdır.
Bu envanter, devlet mallannın izlenmesi ve
denetlenmesi için büyük önem taşımaktadır.
Böyle bir envanterin, çeşitli kuruluşlann çalı-
şmalan arasında koordinasyonu sağlayabile-
cek merkezi bir kuruluşça gerçekleştirilmesın-
de yarar vardır.
Kayıt düzeni kurulduktan sonra devlet mal-
lanna ilişkin muhasebe düzenini de kurmak
gerekmektedir. Halenki sistem durgun. hare-
ketleri iyi izleyemeyen, devlet mallannın değe-
rinin gözlenemediği bir sistemdir. Kurulacak
sistemin, mal hareketlerini yakından izleyebi-
lecek, yeni ve tutarlı ilkeleri benimseyen ve bil-
gisayar kullanımına olanak sağlayan bir sis-
tem olması gerekmektedir.
Sonuç olarak. devlet mallarının korunması,
iyileştirilmesi ve değerlendirilmesi konusunda
etkin önlemler alabilmek için bu malların bir
envanterinin yapılması kesin bir zorunluluk
olmaktadır.
Bu konuda biraz daha gecikilirse ülke eko-
nomisi, kamu sağlığı ve esenliği yönünden bü-
yük önemi olan bu mallardan gelecek kuşakla-
ra bırakabileceğimiz çok fazla bir şey kalma-
yacaktır.
PARİS'TEN SELÇLK DEMİREL
Anadilimizve TRT^nin Dili
Ulusal varlığın temel öğelerinden biri belki de en önemlisi olan
dilin düzene girmesi ve gelişmesi için her şeyden önce okulların ve
TRT'nin dilinin düzene girmesi gerek.
CEMİL YENER Türk Dili ve Yazım Öğretmeni
'Multıpl Skleroz (MS) hastalan ve yakınlan 18 Ocak J992
Cumartesi saat 9.30'da l.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
ODÎTORYUM'da toplanıyoruz.'
M.S. DERNEĞÎ YÖNETİM KURULU ÜYESÎ
MUSTAFA AKYAZI
Bitişken bir dil olan Türkçede türetilen
yeni bır sözcük, kökeni olan sözcüğün
bütünseslerini koruduğu gibianlambakı-
mından da ondan büsbütün kurtulamı-
yor. Bu yüzden, bir sözcükten türelilen
yeni sözcüğün birtakım kanşıklıklara
üğradığı.bocaladığı.tutunamadığıoluyor.
Bir ara 'irade' karşılığı olarak 'istem'
sözcüğü kullanıldı. Ancak 'istem'i ses ba-
kımından çok benzediği istek' yerine
kullananlaroldu. Sonra 'istenç' bulundu.
tstem de 'talep' karşılığı olarak kaldı.^
Bir ara 'zevk'e karşıhk olarak 'beğeni'
kullanıldı. Yine de kullananlar oluyor.
Ancak bunu da ses bakımından çok ben-
zediği 'beğenme' yerine kullananlar var.
Kanşıkhğı önlemek için 'beğeni' yerine
'begenç'in alınabileceğini düşünürken
Sayın Sami Karaören'in 'beğence'yi kul-
landığına rastladım (Türk Dili Dergisi,
mayıs-haziran. 1991 sayısı).
'Vetire'ye karşıhk olarak alınan 'süreç'
sözcüğünün 'süre' yerine kullanıldığı da
oluyor. Oysa süreç ile süre sesleri olduk-
ça aynmlı. Yanlışın sorumluları doğru-
dan doğruya dile yeterli saygısı
olmayanlar. onu gelişigüzel kullananlar
ya da 'süreç'in anlamını bilmeyen yeni
sözcük meraklılandır.
Buna benzer bir kanşıklık da "karma-
şa' ile 'kargaşa' sözcükleri arasında var.
Bu iki sözcük ses bakımından birbirine
çok benzemekle birlikte anlam bakımın-
dan oldukça aynmlı. Karmaşayı. karga-
şa yerine kullananlar oluyor.
Ahlak karşılığı olarak alınan 'aktöre'
sözcüğü de sorunlu gibi görünüyor bana.
Bu sözcüğün içerdiği kavramın iyisi de
kötüsü de var. Aktöredeki 'ak' sözcüğü
kavramı iyiye özgü kılıyor sanki: "Aktö-
resi kötû" diyemeyiz sanırım.
Toplum. dili önemsiyor mu?
Türkçe Sözlük'te adalet karşılığı ola-
rak gösterilen "türe" ile "hukuk" karşılı-
ğı
olan "tüze" sözcükleri de hem ses hem
anlam bakımından birbirine çok yakın.
kanşıklığa neden olmaya elverişli.
Karıştırmaların gerçek nedeni sözcük-
lerin yapılan mı yoksa toplumun. dili
yeterince önemsememesi mi bilmem. An-
cak aydınlanmız arasında bile dili gelişi-
güzel kullananlar. yazım kurallannı hiçe
sayanlar var. Bunun en çarpıcı örnekleri-
ni, dile en çok önem vermesi gereken
TRT'de görüyoruz. Dili gelişigüzel kul-
lanmalar, yukanda sözünü ettiğim kanş-
tırmalar TV'de ve radyolarda bol bol yer
ahyor.
Hava durumundan şarkılara...
TRT'nin sık sık yinelediği tümce ak-
saklıklanndan biri, hava durumunu
verirken görülüyor:"... bölgesi yağmur ve
yer yer aralıklı sağanak yağışlı gece-
cek..." deniliyor. Bu tümcenın bırinci
belirtecının de 'yağmurlu' biçiminde ol-
ması gerekir: "... yağmurlu ve aralıklı
sağanak yağışlı..."
Haber bültenlerinde de sık sık yinele-
nen bir aksakhk, "... bildirdi" sözcüğü-
nün savundu, savladı, ileri sürdü, belirtti,
anlattı, söyledi sözcükleri yerine kullanıl-
masıdır: "... böylece Türkiye'nin kısa
sürede çağ atlayacağını bildirdi" gibiler-
den.
TRT'de konuşan kimi yazarlann, sa-
natçılann dil düzenini önemsememeleri
de üzüyor insanı. Bakıyorsunuz, uzman
olması gereken bir konuşmacı Yunus'tan
dizeler okuyor:
"Ben yürürüm yane yane / Aşk boyadı
beni kane / Ne akılım ne divane"
"Yana yana" ve "kana" sözcükleri,
"divane"ye benzetilmek için çarpıtıla-
maz. Halk, yabancı sözcüğü Türkçeye
benzetebılir, Türkçe sözcüğü yabancılaş-
tıramaz. Divaneyi, divana yapabilir.
Oysa Abdülbaki Gölpınarlı, Cahit öz-
telli gibi gerçek uzmanlarda bu dizeler:
"Ben yürürüm yana yana / Aşk boyadı be-'
ni kane" biçimindedir.
Bir ses sanatçısı radyoda şarkı okuyor:
"Akşam oldu yine bastı kareler / Gitme
yarim seni arslan pareler / Göz göz oldu si-
nemdeki yareier..."
Karalar. paralar, yaralar sözcüklerinin
bütün ünlüleri kalın, son heceleri incelti-
lince daha mı güze! oluyorlar?
TRT'de bunlara benzer saçmalıklara
çok rastlıyoruz: Bastın da kırıldı iğdenin
dali... ,,
TRT. tutucularla gericilerin Türkçe
ezana tepki olarak kullanmaktan kaçın-
dıklan "Tanrı" ve "ulu" sözcüklerini
kullanmamaya özen gösterir, "Ulu Tan-
n" demez. "Yüce Allah" der. Üstelik
başka dinlerin Tanrılanndan söz ederken
de Allah sözcüğünü kullanır. Politikacı-
lann önde gelenleri de TRT gibi Tann ve
ulu sözcüklerini kullanmamaya özen
gösteriyorlar.
TRT zaman zaman çoktan ölmüş olan
yabancı sözcükleri de hortlatır: Acilen,
teminen, tahliye edildi (boşaltıldı). inti-
kal etti... Kimi yabancı sözcükleri de
yanlış kullanır: "İcraatlarının" (icraat
sözcüğü çoğuldur): "yakinen" (anlamı,
inanaraktır; yakından yerine kullanır)
Kimi sözcükleri yanlış okur: Ti Vi, taksi-
di... gibi. Ölen kimselerin kiminden 'öldü'
kiminden 'hayatını kaybettP, pek azın-
dan da 'vefat etti' diye söz eder.
Dil kargaşasının en korkuncu, TRT
derslerinde görülüyor. Kimi dersler ger-
çek Atatürkçü TDK'nın an Türkçesiyle
yapılırken. kimileri Evrenciler kurumu-
nun yolunu izliyor. Kimi öğretmenler
belirteç, ad, kişi, saydam, doğa, bileşik...
terimleri kullanırken, kimileri zarf. isim,
şahıs, şeffaf, tabiat. mürekkep... gibi te-
rimler kullanıyor.
GÜL GÜNVER TURAN
Mutiak Doğnılar
Sosyal, siyasi ve iktisadi gerçekler karmaşık, çok
yönlü tabiatlara sahiptir. Bu nedenle gerçekte neyin,
nasıl oluştuğu ve geliştiği, nelerin hangi nedenlerden
ileri geldiklerini anlayabilmek için bunlara farklı açı-
lardan bakmaya çalışmakta fayda vardır
Nasıl ki aynı görüntü farklı merceklerden bakıldığı
zaman değişik şekiller alabiliyorsa, ya da bir portakal
farklı açılardan kesildiğinde görünümü değişiyor ise
gerçekler de farklı yaklaşımların ışığı altında, farklı bi-
çimde algılanmaktadır.
Demek ki evrene bakış açısındaki farklar, evrenin
farklı biçimde görünmesine ve yorumlanmasına yol
açar. Bugün evreni tüm sosyal ve/veya fiziki yönleriyle
açıklayabilen tek, mutiak bir yaklaşım bulunmamak-
tadır. Gelecekte bulunabileceği de şüphelidir. Statik
olmayan evren, sürekli değişim içerisindedir. Bu ne-
denle bugün var olanı ve yarın da olabilecek olanları
şimdiden açıklayabilecek tek, mutiak bir görüş yoktur.
Herhangi bir sosyal bilim dalında bilim adamının gö-
revlerinden bir tanesi kişilerin dikkatlerini gerçeğin
göreceli özellMeri üzerine çekmektir. Bakış açısında-
ki farkların değişik görüntülere yol açmasını açıkla-
mak, bu vesileyle de tek ve mutiak bir gerçeğin bulun-
madığını belirtmek büyük önem taşımaktadır.
Tek, mutiak bir gerçeğin bulunmamasının bir diğer
anlamı da araştırma- — ^ — — — — ^
tek bır yoiu oi- Düşünmeyi öirenememlş,
Buna benzer bir kargaşa da politikacı-
lann dillerinde göze çarpıyor. örneğin,
TBMM Başkanı Sayın H. Cindoruk, an
bir Türkçe ile konuşmaya özenirken,
Cumhurbaşkanı Sayın T. Özal, tümce
aksaklıkları bir yana, çoktan unutulmuş
yabancı sözcükleri bol bol kullanıyor:
Tayyare, ilelebet, şiar edinmek, bihak-
kın. müvacehesinde, alaka. elastikıyyet,
münceroldu...
Oysa söze en çok özen göstermesi gere-
kenler, büyük halk yığınlanna seslenen
devlet adamlan. özellikle TRT'dir.
Tanzimatla başlayan dil devnmi, Ata-
türk'ün kurduğu TDK'nın çabalanyla
hızlanmış. 1980'lere değin gelişerek top-
lumsal devrimlerimizin en başanlı dalla-
rından biri olmuştur. Devrimlere karşı
olan tutucu ve gerici çevrelerin, 12 Eylül
darbesini fırsat bilerek yaptıkları girişim-
lerle darbeciler, başka Atatürk devrimle-
riyle birlikte dile de el attılar. Atatürk'ün
kurmuş olduğu Tûrk Dil Kurumu'nu ka-
patarak yerine, üyeleri devrime karşı
öğelerden oluşan bir örgüt kurdular. Ör-
gütün adı çok savlamalıydı: Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu.
Yazım kılavuzu sorunu
Yüksek kurum, oncelı olan Türk Dil
Kurumu'nun Yazım Kılavuzu'nda yalan
yanlış değişiklikler yaparak İmlâ Kılavu-
zu adlı bir yapıt yayımladı. Yapıt ağır
eleştirilere uğradı. Öna karşı çıkanlar
arasında denetimini yapan kurulun bir
üyesi bile vardı. Kurum, kimi değişiklik-
ler yaparak İmlâ Kılavuzu'nu yeniden
bastırdı. O da ağır eleştirilerden payını
aldı.
Kurum. yine önceli olan TDK'nın
Türkçe Sözlük'ünü birtakım değişiklik-
lerle yayımladı. O da ağır eleştirilere
uğradı.
Sözlüktebulunanbinlerce sözcüğün kı-
lavuzlarda bulunmaması, yapıtlann
birbirleriyle ve kendi içerikleriyle uyum-
lu olmaması sağhklı olmadıklannın be-
lirtileriydi. Buna karşın Milli Eğitim
Bakanlığı. kurumu destekledi ve onun is-
tekleri doğrultusunda eyleme geçti.
TRT'de ve okullarda sözcükler yasaklat-
tı, yazım kurallan uygulattı. Ancak veri-
len buyruklar, konular yasaklar dilde
birtakım kanşıkhklar yapmaktan öte bir
işe yaramadı. Önceden basılmış olan
kitaplar ile sonradan basılanların ya-
zımlan ayrımlı oldu. Basılmış olan mil-
yarlarca resmi kâğıt ve tabelalar
bakanlığı dinlemedi. Yalnız TV. Yüksek
Kurum'un İmlâ Kılavuzu'ndaki kurala
uyarak 'reklâm'ın 'a'sı üzerindeki şapka-
yı yıllarca korudu. Şimdilerde ara sıra
vine koyuyor.
Ulusal varlığın temel öğelerinden biri,
belki de en önemlisi olan dilin düzene gir-
mesi ve gelişmesi için her şeyden önce
okullann ve TRT'nin dilinin düzene gir-
mesi gerek. Bunu gerçekleştirmeye
Atatürkçü TDK'nın yolunda giden Dil
Derneği ile dilsever aydınlann çabalan
yeterli değildir.
rLs^da
tercihte bulunabilir P6ŞİIIIİ8 OİanlaP İÇİIIİI8P Ş8yİ
cihte\2makla *a |
Ç| W a
ya i l t a | l | n a r t i n t o n
lışmalarında bir yanlı- 8İt»8k ÇOk kOİiy VB
hk doğacağınm, ger- İ k t d i
çeğin sadece bir ya _ ^ ^
da birkaç yüzünün çalışmalarına yansıyacağının bilin-
cinde olmalıdır.
Kişinin kendisini oluşturan değerler ve özellikler-
den, kültürel ve geleneksel bağlardan, yakınlık duydu-
ğu inançlardan arınarak her şeyi bağımsız ve objektif
bir gözle anlaması, tartması, açıklayabilmesi ne ölçü-
de mümkündür? Buna özenmek" dahi belli bir yaklaşım
ve beklenti ile bağlandığı anlamına gelmez mi?
"Sadece benim doğrularıma güvenin!" diyen, bu
doğruları uğruna neyi, nasıl yıktığını göz önünde tut-
mayanlara her yerde rastlanabilmektedir. Bu kişilerin
söylediklerine tereddütsüzce inananlarm aynı tek yön-
lülük içerisine saplanmalan da mukadderdir. Yenilen-
me sürecine kapalı kalmaya mahkûm olup statikleşen-
ler her zaman her yerde bulunmaktadır.
Eğitim sistemimizin sanırım en aksayan yönü bilgi-
lerdeki bu göreceliliğin belirtilmemesi, gençlere çeşit-
li mönülerin sunulamamasıdır. ilkokul sıralarından iti-
baren konuların öğrencilerin önüne tartışmaya açıl-
maksızın her şeyi en iyi kendilerinin bildiğini savunan-
larca konulması geİmektedir. Çoksesliliğe inanmayan
anti-demokrat tutumlar en çok bu ortamlardan besle-
nir. Gençler arasında inanç sistemlerine körü körüne
bağlanmaların gerisinde bu sebepler de yatmaktadır.
Düşünmeyi öğrenememiş, ama yine de bazı yanıtlar
peşinde olanlar için her şeyi açıklayanların ardından
gitmek çok kolay ve rahat geİmektedir.
Prof. Dr. GÜL GÜNVER TURAN. İst. Ünv. İktisat
Fakültesi öğretim üyesidir.
CUMHURİYET FOTO
LABORATUVARI
(Siyah Beyaz)
FİYAT LİSTESİ
9x1 3 1 .OOO TL.
13x18............ 3.5OO TL.
18x24 1 5.000 TL.
20x25......... ......1 8.OOO TL.
20x30 1...—......20.000 TL.
30x40...................35.OOOTL.
43x60 60.000 TL.
Film banye 7.000 TL.
Keırtak bask 1 8.000 TL.
Elektronik Leitz agrandizörlerimiz
ve otomatik kart banyo makinalarımızla
siyah-beyaz veya renkli negatif
filmlerinizi değer kaybettirmeden
siyah-beyaz basarız.
Adres: Cumhuriyet Gazetesi
Türkocağı Caddesi No: 39/41 Cağaloğlu
Tel: 512 05 05-442