Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/16 1 HAZİRAN 1991
Son lOyıldır enpopüler döneminiyaşayan caz Türkiye'de ne durumda?
Caz, özgürltikleritımüziği
ÖIURDULAR
KONUŞTULAR
AYIN SANAT SÖYLEŞlSt
KATILANLAR: NEŞET RUACAN, NÜKHET RUACAN, CAN KOZLU YÖNETEN: SADETTİN DAVRAN
Kültnr Servisi — Ayın Sanat Söyleşileri'nde bu ayki sayfamızı caz müziğine ayırdık.
Yakın tarihimizde kendi içinde önernli caz raüzisyenleri çıkarmış ülkemizde özellikle
son yıllarda bereketli bir iinlüler akmı söz konusu. Uluslararası Istanbul Festivali'nden
BİLSAK Caz Festivali'ne uzanan çeşitli etkinlikler Dizzy Gillespie, Ahmad Jamal, Chick
Corea, Herfoie Hancock, VVayne Shorter, Chet Baker, Keith Jarrett vb gibi birçok
ustayı Türkiye'ye taşıdı. Jan Garbarek gibi genç kuşak ustalan gençlik kitlelerini
derinden etkiledi. Ama Türkiye'de cazın sorunlan nelerdi? Caz yazanmız Sadettin
Davran; Niikbet Ruacan, Can Kozlu, Neşet Ruacan "iiçlttsii"nü bir araya getirdi.
Jeeds College of MusicHe, Berklee College of Music"te öğrenim gören Neşet Ruacan,
1960'larm ortalanndan bu yana müziğin profesyonel ortamında. Caz gitan ustamız
Neşet Ruacan bugüne kadar çeşitli topluluklar kurdu, Vönetti. Kardeşi Nükhet
Ruacan, Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi Grafik Bölümü'nde ve Brooklyn Müzik
Konservatuvan'nda öğrenim gördü. Nükhet Ruacan 1974 yüından bu yana caz
şarkıcısı. Paris'te Centre d'Information Musicales'de, Sorbonne Üniversitesi Ekonomi
Bilimler Bölümü'nde ve Berklee College of Music"te öğrenim gören davulcu Can
Kozlu, geçen yıl Aydın Esen'le birlikte Istanbul Festivali'nde, Paris Caz Şenliği'nde
çaldj. Kozlu, şu sıralar Boğaziçi Üniversitesi'nde Caz Tarihi dersleri veriyor. Sadettin
Davran sordu, Ruacanlar ve Can Kozlu yanıtladı.
tYaklaşık on yıldır galiba caz,
tarihinde enfazia konuşuiduğu,
dinlendiği bir dönemden geçi-
yor. Acaba bu dönemin sonla-
nna geliyor muyuz? Yoksa ka-
lıcı bir dönem mi bu? Hatta ye-
ni bir on yıla mı giriliyor? Son
• dönemlerde konuştuğumuz gibi,
acaba caz bir moda mıydı? Her-
kes cazla ilgilendi. Bir süre sonra
caz da birçok moda gibi terk
edilebilir mi? Böyle bir tehlike
görüyor musunuz? Ya da bu bir
tehlike mi, yoksa olumlu bir şey
mi? Moda olarak Ugilenilmesin-
dense, gerçekten ilgilenilmesi
caz müziğiyle uğraşanlar için
daha mı iyi?
NÜKHET RUACAN Moda,,,, biI
yerde doğru. Doğru da tabii içimde biraz da kır-
gınlık var. Bu işin moda olduğunu hiç zannet-
miyorum. Gerçekten seven bir kitle var mutla-
ka. Ama sanatçısı ile dinleyicisi arasında bir ko-
pukluk söz konusu. Araya giren kulüpler, ister
istemez, bu moda lafını söylettiier. Çünkü ku-
lüpler pahalı, geç saatlere kadar sürüyor. Genç-
ler ise hiçbir zaman oralara gi-
demedi. Onlar yerine, cazla mo-
da diye ilgilendiği düşünülen
' kitle ilgilendi. Geçici olduğunu
zannetmiyorum.
CAN KOZLU Son otuzyıl-
da bu iş nerdeyse üç kere falan
keşfedildi. Hepimiz müziğe baş-
layalı beri, eminim, son on yıl-
da bu iş en azından üç kere tek-
rar moda oldu ve biz hâlâ bu
muziği yapıyoruz. Cazın sadece
bir müzik tarzı değil, aynı za-
manda bir fikir olması, bir dun-
yaya bakış açısı olması önem ta-
şıyor. tnsanlar galiba bunun pek
farkmda değil.
Bence Avrupa'nın bundan
kırk elli yıl önce bulunduğu aşa-
madayız. Onlar da öyle öğren-
mişler. Fransızlar da cazı, Tkin-
ci Dünya Savaşf ndan sonra ge-
len Amerikalılardan öğrenmiş-
ler.
Bence eğitim, Türkiye'de her
alanda olduğu gibi bu işin de en
büyük sorunu. Eğer şu anda bir
şey yapılmazsa, bence bir kuşak
daha insan yetişmeyecek. Neşet
Ruacan, ben caza ilk merak sar-
dığım zamanlarda bizim en ta-
nınmış caz müzisyenimizdi. Ben
gittim, 17 sene sonra geldim.
Neşet Ruacan hâlâ burada. ~ v o ı r t v ı l
. , 1 1 1
,
Ama Neşet Ruacan herhalde TURKIYE DE
bundan büyük bir gurur duy-
muyor, çünkü tek başına olmak da o kadar bü-
yük bir şey değil. Kendisi de ister ki keşke bera-
ber çalışabileceği beş on kişi daha olsa. Gerçi
yok demiyorum. Ama çok tek tük, yani bu Is-
tanbul festivallerine gösterilen ilgiyle orantılı de-
ğil. Ama ben inanın çok üzüluyorum. Sinema-
ya gittiğimde, konsere gittiğimde, binlerce gen-
ci gördüğümde içimde bir şeyler oluyor. Dün-
yanın hiçbir yerinde artık böyle boşlukta salla-
nan gençlik kalmadı.
Çok basit birkaç anahtar bilgi wrince, insan-
lar daha bilinçli dinliyorlar. Bu her müzikte böy-
le. Bunu da o kadar profesyonel-amatör diye
ayırmamak lazım. Çok sayıda insan da bu mü-
ziği dinleyebilir, hatta müzik aleti çalabilir. Sa-
yı ne kadar fazlaysa, spordaki gibi bir iki şampi-
yon olacağına bir kitle olayı olsa, o zaman bence
bir ümit olur, caz ilerleme kaydeder. Yoksa çok
kısıtlı bireysel çabaların dışında uzun süre etki-
si olacak bir akım olarak görmüyorum. îstik-
rarlı değil...
NÜKHET RUACAN Hna,
terge. Koskoca basında bir tek Cumhuriyet ga-
zetesi Ugileniyor. Onun dışında haber bile çık-
mryor. O kadar ünlü adamlar geliyor, çalıyor-
lar, kıyamet kopuyor, mesela festival yapıhyor,
bazı gazetelerde haber bile yok.
NEŞET RUACAN Bence dünyada çalı-
nan müziklere baktığımızda, çağdaşlık unsuru-
nu gerçek anlamda taşıyan tek müzik türü caz.
Yalnız, cazın nasıl tarif edildiği önemli.
"1930lardan 1940lara kadar caz yapılmıştır ve
ölmüştür" diyen bir adama çağdaş bir müzik-
ten söz edemeyiz. Oysa caz o zaman da çağdaş-
tı, bugün de çağdaş. Ama o zaman caz çalanlar
kendilerinden sonra gelenleri aniamadtlar, tadı-
na varmadılar ve işi orada öldürüp kabuklaş-
tırdılar.
\nlamak istemediler belki
de...
N E Ş E T RUACAN Aynı şey klasik mü-
zikte de oldu. Halk müziğjnde de bugün kabuk-
laşma görüyoruz. "Filancanın yaptığı müzik
halk miiziği değüdir" gibi şeyler soyleniyor. Şim-
di, kabuklaşma olduğu zaman, çağdaşlık unsuru
ya içerde hapsolmuş çıkamamış ya da kabuğun
içindekileri sollayıp gitmiştir.
Klasik müzik de kendi içinde çağdaşlık un-
surunu birçok kez kaybetmiş, inişe geçip kabuk-
laşmıştır. Ama caz müziğinde öyle açık bir fel-
sefe var ki moda ya da demode olmasına hiçbir
zaman imkân yok. Çünkü çağdaş. Çağdaş olan
şey, bundan on yüzyıl sonra da çağdaş olacak-
tır.
Caz, o gün bulunduğun duruma göre de mü-
zik yapabilme özgürlüğünü veren tek müzik. Ya-
ni ben bugün gözü yaşlıysam bir eseri o şekilde
çalabilirim. Değilsem, başka türlü çalarım. Ar-
kadaşlanm da benimle bunu paylaşabilir. Dünya
üzerinde bunu yapabileceğiniz başka bir müzik
tarzı yok.
Caz, yeni kaynaklara hiçbir önyargısı olma-
dan açık. Tarihi boyunca cazda kimse kimseyi
kısıtlamamış, yasaklamamıştır. Yalnız, caz se-
verler arasında bile hâlâ cazı olması gereken yer-
rarun içerisinde ufak tefeic oyunlardır.
CAN KOZLU Çok güçlü bir bireyselcilik
var cazda. İnsanın kimliğini bulması, herkesın
solosu var. Her gece aynı çalmıyorsun. Fakat ay-
nı zamanda da bir ekip çalışması var. Yani bir
toplumsal kimlik de söz konusu. Şimdi biz üçü-
müz burada bir müzik yapmaya başlasak, hem
kendini ifade ediyorsun, hem de başkasına yer
açmaya çalışıyorsun.
Yaratıcılığın içinde çok uçta iki değişik felse-
fe var. Bir tanesi aşın bireyselcilik. Bu da çok
aşırıya varabiliyor. Aynı zamanda bir ekip ça-
lışması da var. Futbol gibi. Topu ayağında do-
laştırmayacaksın. Golü atacaksan at, atamıyor-
san vereceksin. Caz bence yirminci yüzyıl insa-
nının pek çok çelişmelerini içeren bir müzik.
••••^^^^•.FeArt, Türkiye'de durum ne-
dir? Caz müzisyenleri açısından
Türkiye nasıl bir ülke?
N E Ş E T RUACAN Bence Türkiye o ka-
dar zengin bir ülke ki, Türkiye"nin zenginliği
kendi başına bela yaratıyor. Türkiye'nin sahip
olduğu folklorik zenginliklerin ve bunlann için-
de taşıdığı kavramların ağırlığı, düşüncenin dı-
şında bütün müzikal değerleri taşıyor. En ufak
teknik, gerek fikir olarak ortaya filmin müziği-
ni çıkarmış.
Düşüncesini halk müziğiyle, geleneksel mü-
ziğimizle kaynaştınp caz potasında eritmiş bir
adarrun sesi insanlan mutlaka cezbedecektir. Bu,
caz müziğinde henüz o kadar belirgin değil. Bü-
yük denemeler, büyük çahşmalar var. Fakat
bunlar henüz cazın içine girecek kadar pişme-
miş, cazın dışında kalacak kadar da köylü de-
ğil. Bilmem anlatabiliyor muyum? Bu uğurda
köylülüklerini, güzelliklerini kaybetmişler, du-
van atlayacağım derken duvan atlayamamışlar,
caza olamamışlar, böyle bir sürü örnek var.
Bunlann içinde gerçek müzik okullanndan,
yani benim kafama göre gerçek, çağdaş müzik
okullanndan yetişen insanlar bu duvarlardan
çok çabuk atlayacaklar. Ve bunları önce, eski
adıyla Doğu Bloku ülkelerinde göreceğiz, nite-
kim görüyoruz da... Bulgaristan'dan Türkiye'-
ye gelen bir topluluk bizi allak bullak etti. Yil-
dız Ibrahimova ve onun topluluğu. Kendi folk-
lorik malzemelerini, heyecanlarmı, tavırlanm ge-
tiriyorlar. Müziğin "do"su, "re"si hiç önemli de-
ğil, tavn önemli. Çünkü müzik o tavra sırtını
dayıyor, ondan güven alıyor, dolayısıyla kişilik
kazanıyor. Sırtını bir yere dayamayan insan yal-
CAZIN SORUNLARI — (Soldan sağa) Neşet Ruacan, Niikbet Ruacan ve Can Kozlu, Türkiye'de caza degşik acüardan yaklasülar. (Fotofraf: tbnıhim Günel)
de göremeyen insanlar var bence. Caz müziği
madem ki bu kadar yüksek bir enerjiye sahip,
dünyanın bütün müzik enerjisini kendi içine ala-
bilecek ve orada eritebilecek bir güce sahip, o
zaman halk müziklerinden gelen insanlar, ken-
di klasik müziklerinden, geleneksel müziklerin-
den gelen insanlar cazın potası içinde, cazın ha-
berleşme sistemleri içinde özgürlüklerini bula-
bir şeyi dinleyin, öyle güzel kavramlar taşıyor
ki. Ve insanlar onu o haliyle sevmek zorunda-
lar. Düşünmek zorunda değil. Buna organik ola-
rak yaklaşıyor. Tarlada bir çiçeğe yaklaştığı gi-
bi. O da bir çiçek kadar güzel, başka memle-
ketlerde çok az bulursunuz. Türkiye çok zengin.
Bu kadar çok meyvesi olan bir yerde, artık bi-
raz düşünmeye yer kalmıyor, bu kötü.
nız kahyor.
Oysa tavra sırtını dayayan, bir ivme alıyor o
tavırdan, halkından gelen o tavırdan. O tavnn
etrafına çağdaş teknolojiyi koyabilmek! tşte bü-
tün mesele bu.
Türk sanat müziği burada na-
sıl etken olabilir?
NEŞET RUACAN
Çağdaşlık
unsurunu gerçek
anlamda taşıyan
bir müzik türü
caz. Cazda öyle
açık bir felsefe
var ki, moda ya
da demode
olması mümkün
değil.
Bulunduğun
duruma göre müzik yapabilme
özgürlüğünü veren tek müzik.
Caz, yeni kaynaklara hiçbir ön
yargısı olmadan açık.
NÜKHET RUACAN
Cazın moda
olduğunu hiç
sanmıyorum.
Türkiye'de cazı
gerçekten sevenj
bir kitle var.
Ama sanatçısı
ile dinleyicisi
arasında bir
kopukluk söz
konusu.
Kulüpler pahalı. Cazla gençler
yerine moda diye ilgilendiği
düşünülen kitle ilgilendi. Aynca
bant, plak, kayıt yok.
CAN KOZLU
Çok güçlü bir
bireyselcilik var
cazda. İnsanın
kimliğini
bulması,
herkesin solosu
var. Her gece
aynı
çalmıyorsun.
Ama aynı
zamanda bir
ekip çalışması. Futbol gibi.
atacaksan at. Atamıyorsan,
vereceksin topu. Ayağında
dolaştırmayacaksın.
yoruz biz. Bugün annelerimiz, babalanmız, dol-
muş şoförümüz bir gün o çıkacak diye dinliyor-
lar, bakmayın siz. Ama yine aynı seyle karşıla-
şınca çat diye kapatıyorlar.
^^^KH^KK^BkPeki, caz dinleyicisi Türkiye'-
de kendi müzisyenini dinleyebi-
liyor mu?
NÜKHET RUACAN Neşet bugün kaç
yılhk müzisyen, ama "ben yaptun" dediği bir ka-
yıt yok. Can Kozlu diye bir adam var, gidelim
dinleyelim, ama böyle bir iletişim yok. Televiz-
yon ne yapsın. Televizyon bir şey yapamaz, çün-
kü senin bandın yok, kaydın yok. Bu büyük bir
eksiklık bence.
Deniliyor ki: Işte Sevinc Tevs. Ben bunlan bil-
miyorum, çünkü yaşım tutmuyor. AIıp dinleye-
cek bir şey var mı? Bir tane plağı varmış, o da
nerede kimbilir? Yahut da eski babalar! Şu çal-
mış, bu çalmış, bunlann hiçbirinin kaydı yok.
Bizde arşivcilik diye bir kavram yok. Oysa bir
plak aldığın zaman bir kültürü satın ahyorsun.
Evine bir kitap, bir plak almak, bir kültüre sa-
hip çıkmak, onu saklamak ashnda. Bizde bu
fazla gelişmiş değil. Zaten plak endüstrisinin du-
rumu da malum...
\ Başka yerlere de açılmak ge-
rekmez mi?
CAN KOZLU Hindistant
dan, Afrika'dan örnek vereyim.
Ben bilinen klasik yöntemlerle
iki tane el çırptıramadığım öğ-
rencimin eline bir Afrika çanı
verip, ona akiında hayalinde ol-
mayan, belki konservatuvarda
beş sene okusa calamayacağı
çok ritimli bir olayı, şarkı söy-
leyerek, yarı düşüncesinde yarı
kalbinde bir yerinden yakalaya-
rak öğcetebiliyorum.
Batı'ya her şey diye bakma-
mak lazım. Dünyanın üçte ikisi
Batı değil zaten. Üçte biri Batı,
üçte ikisi Batı değil. Ve binlerce
yıldan beri gelen gelenekler gö-
renekler var, en az bizimkiler
kadar eski. Üstelik bunlar ku-
laktan kulağa yöntemlerle gel-
miş. Yani bu bakımdan caza çok
yatkm.
Afrikahlan dinliyorsun. On
beş kişi bir şeyler çalıyorlar. Bir
Mozart konçertosu kadar
komplike formu olan parçalan
başından sonuna çalabiliyorlar.
Ama yazı yok, bir şey yok. De-
mek bir yöntemi var. Bundan
vararlanmak gerekir.
NÜKHET RUACAN
Değişik ülkelerin birbirleriyle
paylaştıklan sesler, ülkelerin bir-
birleriyle kaynaştıklan düşünce
oıtamlan,herkesinfikrini söyleyebileceği kabp-
laşmamış birtakım ortamlar gerek.
New Orleans'taki bir çocuğun çaldığım benim
çocuğum çalamaz. Şimdi bunun için ağlamanın
sızlanmanın anlamı yok. Ama benim çocuğu-
ma müzik çalmak yasak mı? Bacfa calamadı, Be-
ethoven calamadı diye yasak değil. Mozart'ın
vibrato'sunu iyi veremedi diye yasak değil. Elli
bin lira veririm, bir keman alınm. Benim ona
vermem gereken eğitimin genel felsefesi için; mü-
zikte karşılaşacağı engelleri engel olarak görme-
mesi, onları zevke dönüştürebilmesi için birta-
kım fikirler, calışma yöntemleri olmalı. Ama bu
iş de çok zor oluyor. Düşüncede de aynı şey de-
ğil mi? Bir insanı düşünmeye alıştınrken ona
kendi fikrinizi aşıhyorsunuz, oysa mesele onu
düşünmeye alıştırmak...
I Uluslararası İstanbul Festivali
caklar.
Dünyada, caz çalmıyor gibi görünen ve bir-
birleriyle anlaşan birçok ulustan halk çalgıcıla-
rı var. Bu bir akış enerjisi, bunun içine herkes
malını mülkünü atıp, orada kaynatıp, bütün
dünya insanlanyla paylaşmaya hazır olmalı. Caz
yirmi birinci yüzyılın klasik muziği olma yolun-
da gidiyor. Dolayısıyla cazın belli zamanlarda
yeniden ortaya çıkanlması falan, bunlar o mec-
Işte burada eğitim kurumlanna, başına bü-
yük iş düşüyor. Çünkü ne olursa olsun düşün-
ceyi cazip göstermek zorundayız. Basın, yayın,
televizyon; bir eğitim politikası olarak bunu yap-
mak zorundayız.
"Umnda Yolculnk" adlı filmin müziğini Jan
Garbarek yapmış. Belli ki bizim müziğimizden
etkilenmiş. Onu kendi potasında eriterek, gerek
NEŞET RUACAN Türk sanat müziğine
gelecek olursak, bir cazcının zamamnda yaşa-
dığı değerleri isterse uçurabileceği bir ülkedeyiz
biz. O kadar ustaca, o kadar güzel yaşanmış ki,
onun üstüne bir şeylerin gelmesi gerek. O agır,
köklü, geniş formlu düşünce müziğinin üstüne
bir şeylerin gelmesi gerek. Beklenen de o. Gel-
diği zaman herkes sarılacaktır ona. Onu bekli-
içindeki caz bölümü çok zengin.
Başlı başına birfestival neredey-
se. Festivaldeki müzisyenlerin
seçimiyle ilgili bir şeyler söyle-
mek ister misiniz?
NÜKHET RUACAN Mükemmel! Da-
ha ne olsun. Herkesi getiriyorlar işte!
^ • • • • • Ö m ^ i n , şunlar da gelse da-
ha iyi olur gibisinden...
NÜKHET RUACAN Bence tstanbul
Festivali çok genel. O dursun gene, cümbür ce-
maat bir olay o. Biz ufak tefek, çizgisi belli olan
etkinliklere sahip olursak, oraya daha özel mü-
zisyenler çağnlabilir. İstanbul Festivali olsun el-
bette. O bizim kültürel medan iftihanmız. Ama
işimiz Allah'a kaldı derler ya, işimiz festiyale kal-
dı dersek zaten hiçbir şey yapılamaz. Önemli
olan, yıl boyunca, yaşantımız, düşünce ve ha-
yat tarzımız boyunca bütün bunlan ne kadar
özümledigimiz...
tLAN
DİYARBAKIR ASLİYE 2. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1991/64
Davacı Sitkiye Yıldız vekilleri Av. Mustafa Özer ve Av. Mehmet
Taşkıran tarafından davalı Tekin Yıldız aleyhine açmış olduğu bo-
sanma davasının yapılan açık yargüaması sırasında:
Davalı Tekin Yüdız'ın Akjehir Istasyon Mahallesi Şakirağa (Beki-
ra|a) sokak No. 5O'de ikamet ettiği bu adresine çıkartılan tebligatın
bila tebliğ iade edildiği gibi emniyetçe yaptınlan soruşturma netice-
sinde tebligata yarar adresi tebliğ edilemediğinden dava dilekçesinin
ilanen tebliğine karar verilmiştir.
Karar gereğince yukanda adı yazılı bulunan davalı Tekin Yıldız'ın
dunışmanın bırakıldığı 13.6.1991 günü saat 9.00'da duruşmada biz-
zaı hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi duruş-
maya gelmediğinde ve dava ile ilgili ibraz etmek istediği belgeleri
duruşma günune kadar gondermesi veya getirip ibraz etmesi gelme-
diği gibi kendisini bir vekille de temsil ettinnediği takdirde yargıla-
nu>a yokluğunda devam edileceği ve karar verileceği keyfıyeti davetiye
yerine kaim olmak uzere ilanen tebliğ olunur. 7.5.1991
Basın: 47303
TAŞKÖPRÜ KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1988/40
Yargıç: Mesut Bartal 25542
Yazman: Nurettin Çelikçi 644
Davacı Cemil Kıalduman vekili Av. Eyüp Sinap Ulusoy tarafın-
dan davahlar Hatice Alpdoğan, Abdulhalim Alpdoğan, Meliha Al-
doğan ve Semiha Alpdoğan aleyhine açılan kadastro tespitinin iptali
davasında 7.5.1991 tarihli oturum ara karan gereğince:
Davalı Abdulhalim Alpdoğan mirascısı lzmir Merkez Fevzi Çak-
mak (Balçova) nüfusuna kayıtlı Abdulhalim kızı Gülsüm'den olma
1960 doğumlu Nilüfer Nusret Alpdoğan'ın tüm aramalara rağmen teb-
ligata yarar açık adresi bulunamadığından, miras bırakanı Abdulha-
lim Alpdoğan hakkında açılar. Taşköpru ilçesinin Pulcular mahalle-
si, Eski Medrese sokak, 152 ada, 12 parselde bulunan taşınmazdaki
kadostro tesbitinin iptali davasına duruşmanın bırakıldığı 9.7.1991 günü
saat 9.00'da mahkememizde hazır bulunmanız veya bir vekil tarafın-
dan temsil edilmediğiniz taktirde yargılamaya yokluğunuzda devam
edileceği ve hukum verileceği 7201 sayılı yasanın 29. Mad. gereğince
ilanen tebliğ olunur. 7.5.1991
Basın: 47319
İLAN
KAHRAMANMARAŞ 3. ASLÎYE
HUKUK HAKİMLIĞtNDEN
Davaa K.H. tarafından davahlar Huseyin kızı 1930 doğumlu Fatma
Yarım ile Mehmet kızı 1328 doğumlu Fatma Yarıra aleyhine ikame
edilen evlilik kaydının iptali ve kaydın düzettilmesi davasında K.Maraş
2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1973/859-138 esas ve karar sayıh
ilamının hüküm kısmının Hüseyin kızı Gülsüm'den olma Mehmet
eşi 1930 doğumlu Fatma Yanm olarak düzeltilmesine, K.Maraş Ke-
malh köyü hane 6'da nüfusa kayıth Mehmet kızı Elife'den ohna 1328
D.lu Fatma Ateş'in 22.4.1974 tarihindeki evlenmesinin de iptaline
karar verilmesini talep etmis ve davalılann adresleri tespit olunama-
dığından adlanna ilanen tebliğe karar verilmiş bulunduğundan;
Davalılann dunışması 14.6.1991 günü saat 09.10'a altılı bulunan
1990/447 esas sayılı işbu davanın duruşmasmda bizzat hazır bulun-
malan, delillerini ibraz etmeleri ve yahut da bir vekille temsil olun-
malan, aksi halde yokluklannda yargılamaya devam olunacağı ve
hüküm verileceği hususu dava dilekçesi ve mesruhatlı tebliğat yerine
kaim olmak üzere ilan olunur.
Baan: 27537
MAZGİRT 1. NOLU KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1991/1
Parsel No: 284
Davaa orman idaresi taranndan davahlar Çat köyünden Abbas oglu
Hüseyin, Abbas kızı Inci, AIi kızı Ipek, Ali oğlu Hüseyin, Hasan (So-
yisimleri tesbit tutanağmda yazümayan) aleyhine açılan mülkiyet id-
diası davasının mahkememizde yapılan 15.5.1991 tarihli yargüama-
sında verilen ara karan uyannca:
Davalılann açık adresleri meçhul olduğundan ve kendilerine du-
ruşma gttnünü bildirir davetiye tebliğ edilemediğinden yukanda ad-
ları yazılı davalılann dunışmanın atılı bulunduğu 19.6.1991 günü sa-
at 9.00'da Mazgirt Kadastro Mahkemesi duruşma salonunda hazır
bulunmaJarı veya vekil bulundurmaları aksi takdirde davalılann du-
nışmaya gelmemeleri ve vekil bulundurmamalan halinde davaya gı-
yaplannda devam edilerek karar verileceği, aynca Yargıtay ilanı da-
valılara tebliğ edilemediğinden Yargıtay ilanı yerine kaim olmak üze-
re ilanen tebliğ olunur.
Basın: 47338