Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 DtZÎ-RÖPORIAJ / HAZÎRAN 1991
Aa ve mutluluk, Kürtler arasında en keskin çelişkilerle iç içegeçmiş dununda
Ölüme rağtnen yaşam tutkusu— 5 —
FATOŞ GÜNEY
— Özerk bir Kiirdistan için
Avnıpa ile Amerika ne yapabi-
Hr? ProgramJannda boyle bir
koau var mı?
BARZANt — lnanmıyorum.
Şimdiye kadar böyle bir niyet ta-
şımadılar. Ama bir kanaate var-
düar. Kurt halkı bir halktır. Bu
halk kendi ulusaJ haklanna ka-
vuşmalıdır. Kurt halkına buyuk
haksızlık yapılmıstır. Kurdis-
tan'ın bugunku parçalanmış du-
rumu irademiz dışında olmuş-
tur. Şimdilık çizilen bu suni sı-
nırları kanla ateşle değiştirmek
çok zor. Ama özerk Kiirdistan
her Kürt için stratejik bir sorun
olmalıdır.
28 yıllık Peşmerge
— Tiım yasantın aolarla geçti
Mesud Barzani. Sen bu olaya
nasıl kanşfın? Ne zaman başla-
dıo? Özel vaşantın nedir?
BARZANİ — Tam yirmi se-
kiz yıldır peşmergeyim.
— Bu bir baba mirası mı Me-
sud?
BARZANİ — Evet. Babam
Barzani'nin uzerimde buyük et-
kisi oldu. Ben hep kendisiyle
birlikteydim. Bir peşmerge, bir
sekreter, bir aşçı olarak. Terbi-
yemi, siyasaJ bilincimi ondan al-
dım. Onun yanında buyudum.
— Biraz da çocuklardan söz
etsek. Sayılan ne çocuklann?
Özel yaşantını anlatır mısın?
BARZANİ — Aileme karşı,
çocukJanma karşı görevimi tam
olarak yerine getirdiğimi söyle-
yemem. Çoğu kez aylarca, yıl-
larca görüsemiyoruz. Bu neden-
le küçttk çocuklarım beni
"amca" diye çağınyorlar. Ama
özel yasantımda mutluyum. Ai-
lem ve çocuklarım durumumu
biliyorJar. Bana hak veriyorlar.
Babalık görevimi tam yerine ge-
tiriyorum diyemem. Zamanım
pek olmuyor. Zamanımın bü-
yük bölumü Kürt halkı için gi-
diyor.
Acının belgelenmesi
Çalışmalanmızı sürdürüyo-
ruz. Orada yaşanan her olayı,
her acıyı, her ünkânsızlığı, her
guzelligi tarihi birer olgu olarak
belgelemeye çabalıyoruz. Has-
taneleri gidip görmeye artık yü-
reğün dayanmıyor. Ama ekibi-
mizin çektiği görüntüler, dön-
dükten sonra Kürdistan'da ilk
görüntüler olarak televizyonlar-
da geçecek. O insanlann agıüa-
ruu dünya kamuoyuna iletme-
de araçiardan biri olacak...
Dikkatiıni çeken seyterden biri
de Iran'dan bu yana kiminle ko-
nuşursak Yıtanaz'dan ve onun
"Yol" Tılminden bahsetmesi..
Birçoğu filmini ya da video ka-
sedini seyretmiş, ya da hikâyesi-
ni duymuş. Birkaç ay önce de
Iran televizyonunda sansur tara-
fından kuşa çevrilmiş olarak
gösterilmiş. Daha önce BBC
radyosu uzun uzun hikâyesini
anJatmış.
Yıimaz Güney sevgisi
Yılmaz'dan söz ederken in-
sanların yüzlerinde görduğum
vefakârlık ve sevgi ifadeleri be-
ni duygulandınyor... Anhyorum
ki Yıimaz çok uzaklarda yaşayan
insanlann bile aralannda yasa-
mını surdurmektedir. Işte mut-
lu olduğum anlardan bir
tanesi...
Ben Kürdistan'da ölüme rağ-
men, yaşama tutkusunu, direni-
şı, varoluş mucadelesini, acıla-
rı, mutlulukları, en keskin çeliş-
kilerle iç içe geçmiş olarak yaşı-
yorum... Kürt halkının böyiesi-
Her şeyleri yıkılan, vakılan, yagmalanan Kurtler, herşejvragmen gelecege umutla bakıyoriar. (Fotoğraf: Sinao Gökçen)
Yıimaz Güney yaşıyor Yılmaz'dan ve onun
'Yol' fîlminden söz ederken insanlann yüzlerinde
gördüğüm vefa ve sevgi ifadeleri beni
duygulandınyor. Anlıyorum ki Yıimaz Güney çok
uzaklarda yaşayan insanlann bile aralannda
yaşamını sürdürüyor.
Şıvan'ın konseri Şıvan'ın Diyana şehrindeki
konseri muazzam oluyor. Binlerce, onbinlerce
insan, dertlerini, üzüntülerini, sıkıntjlannı sanki
bırakıveriyorlar bir kenara. Coşuyorlar, taşıyorlar,
kaplarına sığmıyorlar Şıvan sazımn tellerine
vurdukça.
ne onurlu, yiğit, mert bir halk
olduğuna, onun kendi öz top-
raklarmda, kendi gozlerimle şa-
hit oluyorum.
Guzel bir tesadüf eseri, Kür-
distan Yurtseverler Birliği Genel
Başkanı Celal Talabani de Me-
sud Barzani ile goruşmek uzere
bulunduğumuz yere geliyor.
Hem de Saddam'la yaptıklan
toplantının hemen ertesi gunü
ve hatırımı kırmayıp ilk söyleşiyi
bizimle yapıyor.
— Bir Kürt beyetiyle birlikte
Bağdat'taydınız. Saddam'la ne-
ler konuştunuz?
TALABANt — Biz orada
dört onemli sorunu tartıştık. Bi-
rincisi Kürdistan'da yaşamın
tekrar normalleşmesi. Ikincisi
Irak'ın milli birliği. Üçüncüsü
demokrasi ve insan hakları.
Dörduncusü Kürdıstan'ın oto-
nomisi ve özgürluğu. Ayrıca
Kürtlerin merkezi hükümetteki
rolü. Tüm bu öne sürdüğümüz
noktalar Irak hükümetince ka-
bul edildi. Şimdi detaylara eği-
leceğiz. önümüzdeki hafta için-
de bir heyetimiz daha Bağdat'a
gidecek.
— Peki bu anlaşma Birleşmiş
Milletfer'in garantisi altında mı
olacak?
TALABANİ — Şimdilik biz-
ler sadece kendi aramızda sonu-
ca vannak için görüşüyoruz. Ya-
rın bu görüşme son biçimini al-
dığında Birleşmiş Milletler'ce
onayını isteyeceğiz. Bir garantör
olmalıdır.
Türkiye'de Kürt sorunu
— Türkiye'ye gidişinizi ve
Tiirkiye'deki Kurt sorunuyla il-
gili düşünceleriaizi oğrenebilir
miyiz?
TALABANt — Türkiye'ye gi-'
dişimi iyi gorüyorum. Tarihte ilk
kez Türk hükümeti resmi olarak
bir Kürt heyetiyle bu duzeyde bir
görüşme yapıyor. Ve ilk kez
Turkiye Irak'taki Kürt sorunu-
nu, Turkiye'deki Kürt sorununu
konuşuyor, tartışıyor. Özellikle
TürkiyeVJeki Kurt sorunu iik kez
bu denli açıkça tartışmaya açıl-
dı. Turkiye'deki her parti ve her
örgüt bu soruna karşı görüş be-
4irtti.
Şıvan'ın Diyana şehrindeki
konseri muazzam oluyor... Bin-
lerce, onbinlerce insan dertleri-
ni, üzüntülerini, sıkıntılarını
sanki bırakıveriyorlar bir kena-
ra. Coşuyorlar, taşıyorlar, kap-
lanna sığmıyorlar o sazırun tel-
lerine vurdukça...
Bir ikınci büyük konser olu-
yor. Bu sefer onu dinlemeye Me-
sud Barzani, Celal Talabani, Sa-
mi Abdunahman ve diğerleri de
onur veriyorlar.
Geniş alanın ortasına kurulan
sahnenin arkasında Mustafa
Barzani'nin çiçeklerle süslu bu-
yük bir portresi var.
Peşmerge kıyafetindeki mu-
zısyenler kemanlarla peşmerge
marşını çalıyorlar. Güneşin say-
damlığı tam karşımızda gözu-
müze bulaşıyor. Gözluğüme
rağmen Şıvan'ı seçemiyorum.
Yanımda oturanlar da aynı şe-
kilde, elleriyle korunmaya çalı-
şıyorlar, olmuyor. Bir ara orta-
lık gölgeleniyor. Hava bulutlan-
dı sanıyonım. Herkes rahatlıyor.
Gozlerimin kamasması geçtiğJn-
de sahnenin arkasındaki duva-
nn uzerinde, kendilerini güneşin
önüne siper ederek, bizi rahat-
sız etmesinı onlemeye çalışan
peşmergeleri gorüyorum. Kendi-
mi tutamayıp Mesud Barzani-
ye "PeşmergeJer şimdi de giıne-
şi fethediyorlar" diyorum.
"Doğru" diye gülerek ce-
vaphyor.
Ve Kurt halkının türkülere
olan tutkunluklanyla Şıvan'ı
dinlemeye akın akın geldikleri
gibi ozgurlüklerine olan tutku-
ları uğruna yine akın akın ölu-
me gitmeleri arasında bağlantı
kuruyorum.
Bir çiçek bahçesinin suyla su-
landığı gibi, onbinlerce insanın
kanıyla sulanarak can bulmuş
bu topraklar artık özgür... An-
cak her şeyleri yakılmış, yıkıl-
mış, yağmalanmış bu güzelim
halk, içine duştüğü bu ilkellik-
ten, geri kalmışlıktan nasıl kurtu-
lacak? Nasıl çağdaş ve medeni
dünya insanlannın seviyesine
ulaşacak? Soruyorum kendime
ve herkese. Işte yüreğimde bu
endişelerle aynlıyorum Kurdis-
tan'dan...
Orada, her şeyi yeni baştan
inşa etmek, her şeye sıfırdan
başlamak, her şeyi yeniden kur-
mak gerekiyor... Kürt-Türk ay-
dınlan, yurtseverleri, devrimcile-
ri, demokratlan, ilericüeri ve her
milletten insanlar insan olmanın
onuruyla, başeğmezliğiyle dire-
nen koskoca bir halk, elinden
tutulması ve ülkesinin yeniden
kurulması için destek ve daya-
nışma bekliyor.
BİTTİ
193Tden sonmyapüan harekâtlarla, tüm ayaklanmacüar yakalanch, aşiretlersürüldü
Uçaklar Dersim'ebomba yağdırdı— 5 —
VECİHİ TİMUROĞLU
1937 hareketinden sonra tüm bölge taranmış
vs bölgeden 4076 silah toplanmıştır. Erzincan-
dın ve Bingöl'den toplanan tüfeklerle, toplam
4«91 silah ele geçirilmiş. 19 Ekim 1937'de, Ge-
ndkurmay Ba^kanlığı, Dersim hareketinin ama-
cna ulaştığım bildirerek tüm kıtalann kışlalan-
ni dönmesi emrini vermiştir. Ancak 18 Ağustos
H38'de, Elazığ'a bir gezi düzenleyen Fevzi Çak-
nak, bir askeri manevra başlatmıştır. Manevra-
lann başladtğını Celal Bayar, Ulus gazetesinin bir
mıhabirine demeç olarak bildiriyor. Manevra ha-
bo-leri, 26 Ağustos 1938 günlü bütün gazeteler-
6t\ar. Ama manevralann gerçek bir manevra ol-
nadığı, 30 ağustos günlü Ulus gazetesindeki bir
hioerden anlaşılıyor: Dersim hareketi son safha-
di. Haber, Naşit Uluğ tarafından kaleme alınmış.
Naşit Uluğ, habere şoyle başlıyor: "Dersim me-
dauyete açılıyor." 2 Ocak 1938 gunu, Elazığ'da
oaran Tünceli KumandanJığı, Genelkurmay'a
şiyle bilgi veriyor: "Ovacık Adliyesi'nin ve As-
hrik Şubesi'nin istediği 1149 kişiyi izle>erek ya-
Uımak için iki aydan beri dag köylerinde do-
kaa sabit jandarma birliği, 988 kişi bakkında
jsad işlem yaparak kışlasına donmustür."
\i Ocak 1938 günü lçişleri Bakanlığı'na verı-
b. Bporda, "Dersim'de yoğun propogandaların
}Mttgı" ileri surülüyor. Bu propagandalara go-
ıt"Dersim ağalvı süruJecek, başsu kalan hal-
b ıamusu yagma edilecek. HakJarında beraat
um dağlarda
bir sükûn hûküm sürüyo
ahraman kıtaatımız dün sa
ileri harekete başladı
utuderesinde kanlıbirmusadcmc oldu
32 Iri» nukluJ duttu, IntganUra uklaıun
haydudinr unaıuu bir *\M* telub edıliyor
Cumhuriyefin 27 Haziran 1937 tarihli sayısında 1. ve 3. sayfalar.
Dersim isyanının bastınlmasından sonra bölgede yine de yeni
kıpırdanmalar ve talanlar oldu. Birbirini izleyen ve 19 Eylül
1938 tarihinde sona eren harekâtlar sonunda, Elazığ'da
kurulan İstiklal Mahkemesi isyancı liderleri yargıladı veidam
etti.
kararı veriienler \cniden tutuklanacak. Hukumet
kuvvfUeri aramızda dolaşükca rahatımız kaçıyor.
Söz ve hareket birliği yaparak bu duruma son ver-
meliyiz. Hukumet, simdi zayıf duştu, hareket ya-
pamaz. şimdi elitnizi çabuk tutalım ve bu duru-
mu onleyelim.' Bu propagandayı yapanlar, Ke-
çel, Abbas, Bal ve Aşurân ağalarıdır. Buniara,
turlu hapishanelerden kaçan eşkıya da kaüJıyor.
Umum Mufettişlik, Halka, Erzincan demiryol-
larında iş sağlamış, burada çalışanlar, ağalara
"agalık hakkını" vermemişlerdir. Bu yüzden bu
ağalar, propagandayı körüklüyorlar.. Köylerde
ağalık nüfuzu kınlmaktadır. Rahatsızlık son saf-
hadadır.
gi vermiyor. 30 haziranda da tatüe giriyor. Mec-
lis tatile girmeden dört gün önce Gcneral Alp-
doğan, yeni bir askeri manevra emri veriyor. 1
Temmuz 1938 günü, uçaklar bir yandan bomba
yağdınrken bir yandan da bildiri atıyorlar. 15
Temmuz 1938 günu, manevranın niteliği resmen
açıklanıyor. Mufettişlik hükümete, Dersim'e karşı
saldın başlatıldığını bildiriyor. 17 ve 18 temmuz
günleri verilen raporlarda, ileri harekete devam
edildiği, 10 şehit verildiği, 85 haydut öldürüldü-
ğü yazılıyor. 21 temmuzdaki ileri harekette de 216
haydut öldürülmüştür.
Üçüncü Dersim hareketi
5 ağustos günü hareket sona eriyor, ancak ye-
ni kıpırdamalar, yeni talanlar oldu. Bunun üze-
rine 8. Kolordu Komutanı, 15 ağustosta yeni bir
hareket başlattı. 20 Ağustos 1938'de, bu hareket
de amaçJanan bicimde sona erdi. 30 Ağustos tö-
renlerinden sonra Elazığ'daki 3. Piyade Tüme-
ni'ne, 3. Ordu birlikleri de katılarak yeni bir ha-
rekete geçildi. 19 eylülde, IV. Umum Müfettiş-
lik'in verdiği rapordan anlaşıldığına göre bu ha-
reket, bir tarama hareketidir ve 7954 haydut öl-
dürülmüştür. Bu hareketin sonunda, tüm seyit-
ler ele geçirilmiş, ayaklanmalan yapacak tum aşi-
retler ve guçler surülmuş, Tunceh'deki aşiret
yaşamından dolayı bir turlü ulaşılamayan insan-
lar göç ettirilerek uygarlığa kavuşturulmak uze-
re başka bölgelere nakle başlanmıştır. Bu, son ha-
rekettir. Bundan sonra Elazığ'da kurulan Istik-
lâl Mahkemesi, liderleri yargılamış ve asmıştır.
30 Haziran 1938'e değin hükümet, Meclis'e bil- B t T T l
KÜRTLER
Majestelerinin
hükümetinin
Kürt politikası
ALPAY KABACALI
Birinci harekât 25-26 ekim gecesi başladı. önce ayaklanma-
CTİar Ağa Ateş, Hasan Ali ve Arslan mezralanndan çıkanla-
rak burası işgal ve tahrip edildi; ayaklanmaalara epey kayıp
verdirildi. Kürk'te başansızlığa uğranıidığı ve uçaklann bom-
baları bittiği için, buraya bütün alayla taarruz edilmesi karar-
laştırılarak birlik PüJumür'de istirahata çekildi.
Nazımiye'deki harekâtı Elazığ Valisi Fahri Bey yönetti. Buy-
ruğuna verilen müfrezeyle 24 ekim akşamı Nazımiye'ye girdi.
Aşiret ileri gelenJeri telaşa kapılarak, ya bölgelerjndeki katil-
lerin kendilerince >
r
akalanıp hükümete teslim edilmesini ya da
onları hukumet kuvvetleriyle birlikte yakalamaya çaüşmayı
önerdiler. Kamer ve Hıdır Ağalar da hükümetin buyruklan-
na uyacaklan yolunda söz verdiler. Bunun bir oyalama oldu-
ğu kamsında bulunan vaü, Haydaran köylerinin tepelenmesi
gerektiğine inanıyordu. Buradaki aşiretlerin Pülümür harekâtı
sırasında ayaklananlara yardım edebileceklerini göz önüne alan
9. Kolordu Komutanlığı, validen kendilerine inanmış görün-
melerini, ağaları oyalayarak Pülümür'ün yola getirilmesi sı-
rasında tarafsız kalmalannın sağlanmasını istedi.
Ikinci harekât 10 kasımda General ömer Halis yönetimin-
de gerçekleştirildi. Dağbey'in kuzeyindeki kayalıklara sığınan
yüz kadar ayaklanmacının taarruzlanna karşı koyan birlikler,
13 kasımda bunlann hepsini yok edip Kürk köyüne girdi ve
köyü tümüyle yaktı. Hut'un 2 kilometre batısındaki ayaklan-
macılarla da çarpışarak yüz kadar kayıp verdirdi. Morali bo-
zulan ayaklanmacılar dağıldı. 14 kasım öğleye kadar bu yöre-
deki kaünülan da yok eden birlikJer, ayru gün bölgelerine dön-
meye başladılar.
Elazığ Valisi Fahri Bey, Pülümür'deki harekâttan da yarar-
lanarak, Nazımiye'deki aşiretler uzerinde etkili oldu. Oay da-
ha fazla büyümeden aşiret reisleri aman dileyerek borçlannı
ödemeye, ele gecirdikleri eşyayı ve suçluları vermeye yöneldi-
ler.
Vet. Dr. M. Nuri Dersimi'nin Dersim Tarihi'nde, Reşat Hal-
L'nın Turkiye Cumburiyeti'nde Ayaklamnatar (1924-1938) adiı
kitabından özetlediğimiz bu bilgilere aykın birtakım kayıtla-
ra rastlanıyor: 20 ekımde Dersim'in doğu yamaçları uzerinde
hücum uçusu yapan uçak fîlosuna açılan ateşle uçaklardan bi-
rinin düşürüldûğü öne surülüyor. Yine bu kitaba göre Seyit
Rıza Dersim'den Pülümür asiretlerine büyük yardım gönder-
miş; Briman, Haydaran, Demnan aşiretleri de yardıma yetişe-
m
ngiltere'nin Irak Yüksek
Komiseri Humphreys, kasım
1930'da Bağdat'a giderken
Ankara'ya uğrar, Mustafa Kemal
ve îsmet Paşa'yla görüşür.
Humpreys, daha sonra yazdığı
rapordaşöyle der: 'Irak'taki
mandater devlet olarak,
Ingiltere'nin, Kürtlerin yeni Irak
devleti içerisinde sadık ve memnun
vatandaslar olarak
yaşayabilmelerini amaçlayan
politikasını açıkJadım. Bağımsız bir
Kürdistan devleti düşüncesinin
saçma olduğunu, majestelerinin
hükümetinin 'Kürdistan'ı
desteklediği yolundaki söylentilerin
doğru olmadığını anlattım.
rek Türklerle işbirliği yapan Kürt milis kuvvetlerine büyük ka-
yıplar verdirmişlerdir. Bunun üzerine Baian, Lolan ve Karsan
aşiretleri de saldınya geçip Erzincan'ı tehdide baslamışlar.
Ayaklanmacılar, tutsak aldıklan Pülümür Kaymakamı aracı-
lığıyla birliklere ültimatom göndererek teslim olmalarmı iste-
mişler. 27 ekimde taarruza geçip Türklere büyük kayıp ver-
dirmişler; 11. Tabur Kumandanı Sırrı, bütün cephanesiyle bir-
likte teslim olmuş. Ağn savaşlanndan dönmekte olan 3. Tü-
men Komutanı Ömer Halis Pasa, 7 kasımda Dersimlilere karşı
taarruza geçmisse de hiçbir sonuç elde edemeden savaşı bitir-
mek zorunda kalmış...
1 eylülde en etkili Kürt örgütlerinden Hoybun Cemiyeti, 11
haziran-29 ağustos arasında Türk birliklerine karşı giriştikle-
ri harekâtlar hakkmda bir rapor yayımlümış. tngiltere'nin As-
keri Atasesi Binbaşı O'Leary, Büyukelci Clerk'e gönderdiği 23
Ekim 1930 günlü yazıda, buna dayanarak şu bilgiyi veriyor:
"Bu raporda hiçbir yenilgiden söz edilmiyor, aksine, Türk bir-
liklerinin 4 bin kayıp verdikleri iddia ediliyor. öte yandan Türk
hükümeti 500 köyü yıkmak ve 12 bin kişiyi katletmekle suç-
lanıyor. Bu rapor, Amerika'ya kadar dağnılmışî' (RN. Şim-
şir, agy; C.Düzel, agy).
öte yandan tngiltere'nin Irak Yüksek Komiseri Humphreys,
kasım 1930'da Londra'dan Bağdat'a Ankara yoluyla gidiyor
ve orada Gazi Mustafa Kemal'le, Başbakan îsmet Paşa'yla gö-
rüşüyor. Sömürgeler Bakam Passfıeld'e, Îsmet Paşa ve Şükru
Kaya ile görusmelerini şöyle anlaüyor: "Irak'taki mandater dev-
let olarak majestelerinin hükümetinin (Ingiltere) Araplan Kürt-
lere karşı iyi ve adil davranmaya teşvik eden Kürtlerin yeni Irak
devleti içinde sadık ve memnun vatandaslar olarak yaşayabil-
melerini amaçlayan politikasını açıkladım. Bağımsız bir Kür-
distan devleti düşüncesinin saçma olduğunu, majestelerinin hü-
kümetinin bu düşünceyi desteklediği yolundaki söylentilerin
doğru olmadığını anlattım." (agy).
Trabzon Konsolosu Mathevre, 22 Eylül 1931'de Büyükelçi
Clerk'e, Ağrı bölgesinden 200 aile ya da 500 kişilik bir gru-
bun Bursa ve Konya illerine yerleştirilmek üzere Trabzon'dan
Cumhuriyet adlı vapura bindirildiğini yazıyor: "Bu kişilerin,
geçen yıl askeri birliklere karşı çatışmaya giren ve kendisine
bağlı 1200 hane ile birlikte General Salih Paşa'ya teslim olan
aşiret reisi Halil Ağa'nın adamları olduğu bildiriliyor!'
"Erzurum'da teslim olduktan sonra Halil Ağa'nın Osmanlı
Bankası'na 158 bin lira para yatırdığı söyleniyor. (Bu, daha
önce ödenmeyen vergilerin karşılığı olsa gerek A.K.) Bu ara-
da Halil Ağa'nın hayvanlannı toplamakla meşgul olduğu ve
kış gelmeden önce buraya geleceği, şimdiye kadar gelenler ara-
smda oğlu Mustafa'mn buhınduğu, aldığımız haberler arasın-
da." (agy)
Bu yazı dizisi Doğu Anadolu'nun tarihine, bu tarihin özel-
likle 20. yüzyüın ilk otuz yılındaki dilimine bir ölçüde ışık tut-
muşsa işlevini yerine getirmiş sayılır. Kuskusuz ki anlatılan-
lardan çıkanlacak dersler, buniara dayanılarak yapılacak yo-
rumlar olacaktır. İlk bakışta, olaylan -çoğu kez perde
arkasından- emperyaJizmin körüklediği görülecektir. 1925'te
çıkanlan Takrir-i Sükûn Kanunu'nun ülkedeki her türlü rau-
halefeti önleyerek demokrasiye doğru yol aünmasını engelle-
diği; sonraki yıllarda surüp giden olaylann yol açtığı askeri
harcamalann, ekonomik bunalımın yoğunlaşmasında, dola-
yısıyla 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası deneyine girişilme-
sinde, aynı zamanda bu deneyden çabuk vazgeçilmesinde et-
ken olduğu yolunda yorumlara gidüebilir. Daha geniş bir açı-
dan bakılarak son yıllardaki PKK terörü olgusuna değin uza-
nan daha nice yorum getirilebilir. Önemli olan, başta da vur-
guladığımız gibi, sorunun barışçı yollardan, demokrasi ve hu-
kuk içinde, yabancıları ışe karıştırmadan çözulmesidir...
BITTI