Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6NİSAN1991 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/7
TİYATRO
Altan Erbulak Odülü
• Kiıllür Servisi — Üç yıldan bu yana verilen Altan
Erbulak Ödülü'nü bu yıl Erol Günaydın aldı. Günaydın'a
ödülü bugün Ses Tiyatrosu'nda saat 18.30'da "Aşkımızın
Gemisi Fındık Kabuğu" adh oyundan önce verilecek.
Daha önce Rasim öztekin ve Ferhan Şensoy'a verilen
ödülü başlatan Erbulak'ın eşi Füsun Erbulak, ödülün
belli bir yılın en iyi erkek ya da kadın oyuncusuna değil,
bir tiyatrocunun tüm sanat yaşamı düşünülerek
verildiğini söyledi. Erbulak, "Sanat tutkusunu hep içinde
yaşatan, biraz 'Altan kıhklı'; yanr hoşgörülü, sevecen,
neşesini saçıp üzüntüsünü saklayabilen insanlara veriliyor
bu ödül. Ödülü alanlar ashnda Altan'ın sağhjhndayken
çok sevdiği oyuncular. Bu yıl Altan Erbulak Ödülü'nü
alan Erol Günaydın, Altan'ın aşkıydı" dedi. Füsun
Erbulak, bu yılın ödülünü Erol Günaydın'a verme
karannı Halit Kıvanç, Haslet Soyöz ve kızı Ayşe Erbulak
ile aldıklannı söyledi. Erbulak ayrıca, bundan sonraki
yıllarda Altan Erbulak Ödülü'nü Ferhan Şensoy'un
yürüteceğini söyledi. Erol Günaydın, tiyatro yaşamına
Cep Tiyatrosu'nda Maitre Pierre ile başlamış, 1955
yılında "Papaz Kaçtı" adh oyunda rol almıştı. 1956
yılında Ankara Devlet Tiyatrosu'na giren oyuncu, bir
sonraki yıl Küçük Sahne'de oynamıştı. Günaydın bir ara
da Engin Cezzar-Gülriz Sururi Topluluğu'nda oynadı.
Oyuncu halen Ferhan Şensoy ile birlikte Ortaoyuncular
topluluğunda yer alıyor. (Fotoğraf: Günaydın, "Aşkımızın
Gemisi Fındık Kabuğu" adlı oyunda)
DERGİ
Öykülerde Galata Köprüsü
• Kültür Servisi— Milliyet Sanat Dergisi'nin son
sayısının kapak konusu "Öykülerde Şiirlerde Galata
Köprüsü". Konuyla ilgili olarak derginin bu sayısında
llhami Soysal, Konur Ertop, Mehmed Kemal, Turgut
Çeviker, Engin Çizgen, Sunay Akın, Seyhan Erözçelik ve
Küçük İskender'in yazıları yer alıyor. 10. tstanbul
Uluslararası Film Festivali'nin ardından GüJ Işık'ın
Carlos Saura ile söyleşisi ve Metin Öztürk'ün de festival
izlenimleri okunabilir. Dergide ayrıca Serg Gainsbourg ile
yapılan bir söyleşi Yaşlılar Haftası nedeniyle Gürhan
Tümer'in konuyla ilgili yazısı Haldun Taner öykü
Ödülü'nü kazanan Adnan Özyalçıner ile söyleşi de yer
alıyor.
MUZAYEDE
150 milyona tombak
• Kültür Servisi — Pazar günü müzayedelerinin bir
diğeri yann Antik AŞ tarafından İstanbul Hilton
Oteli'nde düzenlenecek. 300 eserin satışa sunulacağı 136.
Antika Eserler Muzayedesi saat 14.00'te başlayacak.
Müzayedede en yüksek açılış fiyatlı eser, bir tombak
tnangal. 150 milyon lirayla satışa sunulan mangal, Sultan
III. Selim dönemine ait. Şeker Ahmet Paşa'nın 100
milyon lira açılış fiyatlı natürmort yağhboya çalışması
müzayedede en pahalı ikinci eser (yukanda). Mabeyn
ressamlığı yapmış olan Şeker Ahmet Paşa (1841-1907)
Paris'te Boulanger ve Gerome atölyelerinde çalışmış bir
ressam. Paris'te Cormon Atölyesi'nde 4 yıl çalışan
Ibrahim Çallı'mn (1882-1960), "Manolyalar"ının açıhş
fıyatı ise 60 milyon lira. 1920'de çalışmalarını Münih'te
sürdüren Çallı'mn eserleri müzeler ve özel
koleksiyonlarda bulunuyor. Oryantalist ressamlardan
Italyan Leonardo de Mango'nun belge niteliğindeki iki
tablosu 45 milyon liradan satışa sunuluyor. De Mango
(1843-1930) 1883 yılında Istanbul'a gelmiş; Zonara, Valeri
ve Bello gibi İtalyan sanatçılarla aynı dönemde çalışmış.
tstanbul'un Fener, Eyüp, Adalar, Büyükdere ve Göksu
gibi semtleri Mango'nun resimlerinde yer almış. Turgay
Artam'ın yöneteceği müzayededeki parçalar 2,5 milyar
liraya sigorta ettirildi.
SERGİ
Erol Kınalı'nın resimleri
• Kiiltür Servisi — Yaşamını Almanya'da sürdüren
ressam Erol Kınah'nın resim sergisi dün Teşvikiye Sanat
Galerisi'nde açıldı. Sanatçının sergisi ay sonuna dek
izlenebilecek. 1944 Iskenderun doğumlu olan Kınalı,
Gazi Eğitim Enstitüsü'nde resim, heykel ve grafik eğitimi
gördü. Kınalı, 1975 yılında Milli Eğitim Bakanlığı
yurtdışı ihtisas bursuyla Almanya'ya gitti ve eğitimini
Münih Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde sürdürdü.
1977-82 yılları arasında Istanbul'da Devlet Güzel
Sanatlar Akademisi'nde oğretim üyeliği yapan Kınalı,
1982 yılında yeniden Almanya'ya döndü. Türkiye"de
1982'den beri ilk defa bir sergi açan sanatçı başta
Almanya olmak üzere çeşitli ülkelerde kişisel sergi açtı,
karma sergilere katıldı. Kınah'nın resimlerinin ana teması
"insan". Resimlerinde figür ve renk öğelerinin önem
taşıdığını söyleyen sanatçı, "İnsan, her şeyin üzerinde bir
varlık. Çok çeşitli, çok değişken olabiliyor. Çok
sevebiliyor, çok üzülebiliyor bu yüzden ana temam hep
insan..;' diyor. (Fotoğraf: İbrahim Günel)
Burhan Doğançay, fotoğraflarını bugünden başlayarak Derimod Sanat Galerisi'nds sergiliyor
Manhattan'dan KazlıçeşmeVeBurhan Doğançay'ın
bugün saat 16.00'da
Kazlıçeşme Derimod
Sanat Galerisi'nde
açılacak fotoğraf sergisi,
New York'ta yüksek
binalarda çalışan çelik
işçilerini konu alıyor.
ANNA TURAY
Burhan Doğançay bugün değişik bir
yüzle çıkıyor sanatseverlerin karşısına.
Ashnda sanatçıyı tanıyanlann pek de ya-
bancısı olmadığı bir yanı, 'fotoğrafçüığı'
beliriyor, bu kez bir sanat galerisinin du-
varlannda.
Fotoğraf, yıllardır olduğu gibi Burhan
Doğançay imzalı resimlerin vazgeçilmez
bir unsuru olarak değil, resim adına ya-
pılan her türlü müdahaleden ve kompo-
zisyondan bağımsız, 'salt fotoğraf ola-
rak var bu sergide.
Burhan Doğançay ne fotoğraf maki-
nesini yeni alıyor eline ne de imzasını ilk
kez bir fotoğraf sergisine atıyor. Tam 20
yıldır resimle yan yana sürdürdüğti bu
uğraşısım daha önce dört ayrı Ulkede
sergiledi zaten. Doğançay, bugüne dek
72 ülkeyi gezerek (Hayır, deyim yerini
bulsun diye değil, tesadüfen 72) oluştur-
duğu 'Diinya Duvarlan' koleksiyonunu
ilk kez 1982 yılında Paris'te Centre Ge-
orges Pompidou'da düzenlediği bir ser-
giyle sundu dünyaya. 'Diinya Duvarlan'
dört yıl süreyle tüm Fransa'yı, ardın-
dan Belçika'da kimi müzeleri, Kanada'-
yı ve nihayet geçen yıl Japonya'yı do-
laştı. 'Diinya Duvarian'nın yolu henüz
Türkiye'ye düşmüyor ancak
Doğançay'ın objektifinden yansıyan
Manhattanh çehk işçileri şimdi Derimod
Sanat Galerisi'nin duvarlarına konuk.
Burhan Doğançay da bir süredir Is-
tanbul'da konuk. 29 yıldır yaşamını
New York'ta sürdüren sanatçı sık sık ge-
lip gittiği ülkesinde bugünlerde sergisi
dolayısıyla bulunuyor. Burhan Doğan-
çay'la birlikte Ortaköy'de şık bir gale-
rinin üst katında Arkeon'da konuk edi-
liyoruz birlikte. Galeride önümüzdeki
aylarda açüması düşünülen bir Doğan-
çay özgün baskılan sergisinin ön konuş-
malarını aralayıp çelik işçilerinin Man-
hattan'dan Kazlıçeşme'ye uzanan öykü-
lerine dalıyoruz.
ÇELlK İŞÇtLERİNE SAYGI — Bu sergiyi dunyanın her yanındaki çelik işçileri-
ne adadığını belirten Burhan Doğançay, tüm tehlikesine karşın bıiyıik bir cesaret-
le bn işi yapanlara hayranlık duyduğunu söylüyor.
Burhan Doğançay'ın 'çelik işçilerine
saygı' sergisinin başlangıç noktası, ay-
nı zamanda sanatçının oturduğu evin
karşısına denk düşen, 53. sokak ve 3.
caddenin kesiştiği nokta. Burada yer
alan 1890 yılından kalma 3 katlı bina
1984 yılında yıkılıp yerine iki ünlü
ABD'li mimarın pembe mermerden ta-
sarladığı ünlü Lipstick gökdeleni yüksel-
meye başlarken Burhan Doğançay'da da
tüm bu inşaatın gelişim sürecini fotoğ-
raflarla belgelemek düşüncesi fiiizlen-
miş. Ancak öteden beri 'duvarlara' duy-
duğu ilgi Lipstick binasına yönelirken
birden çelik iskelelerin üzerindeki insan-
lara, çelik işçilerine kaymış. Onlann yer-
den 100 metre yükseklikte, 20 santim ge-
nişliğindeki çelik putreller üzerinde ak-
robatlar gibi yürümeleri, göğe yükselen
vinçlere tırmanmalannı seyretmek bü-
yük bir heyecan uyandırmış sanatçıda.
New York'taki yüksek binaların, köp-
rülerin üstündeki gezintisi işte böyle baş-
lamış Burhan Doğançay'ın. Çelik işçi-
leriyle birlikte 'yukanlarda olmak', on-
ları tanımak, anlamak, birlikte aynı he-
yecanı paylaşmak tutkusuyla fotoğraf
makinesini eline alıp işe koyulmuş. "Yu-
kanya çıkışın ilk bölümü kolaydı" di-
yor Doğançay. "Zira 20. kata kadar bi-
nanın dışına konulan basit bir asansör-
)e çıkılıyordu. Ancak o noktadan sonra
işler giiçleşmeye başladı. Oradan en üst
kata çıkmanın tek yolu çelik putreller
üzerine konulan ve birbirine iplerle bağ-
lanmış 4 tahta merdivene tırmanmakta.
Ve bu uzun merdiven rüzgârın etkisiyle
sürekli sallanmaktaydı."
Önceleri oldukça korkmuş Burhan
Doğançay. Ama sonra tüm cesaretini
toplayıp tırmanmaya başlamış. Kısa sü-
rede kurulan dostluklar, bir çelik put-
relin üstünde ayaklarını boşlukta salla-
yarak kahve yudumlamalar, işlerini ta-
mamladıktan sonra başka inşaatlara gi-
denlerin peşinde 'o bina senin bu köp-
rii benim' dolaşmalar ardından gelmiş.
"Çauşırken hiçbir yere bağlı değiller"
diyor sanatçı. "Hızlı çalışabilmek için
can güvenliklerini tehlikeye atabiliyor-
lar. Her yüksek binada birkaç ölii ya da
yarah vardır mutlaka."
Yüksek binaların çelik işlerinde çalı-
şan işçiler arasında eskisi kadar çok Kı-
zılderüi olmadığını söylüyor Burhan Do-
ğançay. Dunyanın her yanında mantar-
gibi çoğalan küçük Manhattanlan yara-
tanlara, çelik işçilerine büyük bir hay-
ranlık duyduğunu yineliyor sık sık.
"Teknolojinin bu kadar geliştiği çağı-
mızda çeşitli sanayi kollannda bilgisa-
yar ve roboüar yardımıyla iiretim yapı-
İırken gerçek insan gücünün yerini hiç-
bir şeyin alamayacağının en güzel örne-
ği bu işçilerdir" diyor.
Burhan Doğançay'ın arşivinde yakla-
şık 40 bin slaytlık 'Diinya Duvarian' ko-
Ieksiyonu duruyor. 'Belki bir gün'
Türkiye'ye de gelecek bu koleksiyonu-
hun ilk kitabı ekim ayında Paris'te çı-
kacak. Bu kitapta 'Duvarlardaki aşk ve
seks' yer alacak. Doğançay ise koleksi-
yonuna yeni parçalar eklemek için seya-
hat etmeyi sürdurüyor. Bileğinde geçen
ay Johannesburg'da, fotoğraf makine-
lerini çaldırmamak için karşı koyduğu
bir hırsızın bıçak yarasını taşıyan Do-
ğançay, "Birlesmiş Milleder'e bağlı 165
ülke var. Ben hâlâ 72'deyim. Bu sayıyı
çogaltmaya çalışıyonım" dedi.
HaleArpacıoğlu'nun resim sergisi GaleriBM'de nisan ayı sonuna deksürüyor
Resim, yaşam
ve bilinç"Sanatçı neyi yaşıyorsa onu yapıyor" diyor
Arpacıoğlu. Resminde "kendiliğindenliğe" ve
"sezgilere" çok önem veriyor.
AHU ANTMEN
Ressam Hale Arpacıoğlu'nun
yedinci kişisel sergisi geçen gun-
lerde Galeri BM'de açıldı. Sa-
natçı ile görüşmeye gittiğimizde,
resimleri galerinin duvarlarına
henüz asılmamıştı; Arpacıoğlu1
nun deyişiyle resmin "duvara
asıldıktan sonraki serüveni"
başlamamıştı henüz.
Bu sonraki aşama ashnda
kendi başına bir serüvenin kü-
çük bir parçası, Hale Arpacıoğ-
lu'nun kendi "resim serüveni".
öyle bir serüven ki yaşamın
kendisinden soyutlanamıyor,
çünkü sanatçı yaşamla besleni-
yor. Bu serüven de yaşamın ay-
rılmaz bir parçası oluyor. Arpa-
cıoğlu'na göre "sanatçı ne yaşı-
yorsa onu yapıyor..."
1976 yılında İtalya'da Roma
Güzel Sanatlar Akademisi'nden
mezun olan Arpacıoğlu, hemen
resim yapmaya girişmemiş, bek-
lemiş... İç dünyasının olgunlaş-
ması ve bir görüş kazanmak
için. İlk sergisini 1981'de, tam
beş yıl sonra açmış. Arada ge-
çen sürede? "Yaşadım" diyor.
Resim ashnda bir "doğum
olayı" sanatçıya göre. lçindeki-
ni dışarda görmek, anlatmak is-
tediği bu olmalı. Bunu şöyle
açıklıyor: "Sonunda bir şeye
ulaşmış oluyorura, ama bu, za-
ten var olan bir şeyi yakalamış
olma durumu. tnsanın karanlık
yanından bir şeylerin açığa çık-
mış olması, form kazanmış ol-
ması." Tum bunlar bir süreç
içinde gerçekleşiyor. Ama tek
bir süreç değil bu, en azından
sanatçı için değil. Öncelikle bir
"an" söz konusu. Arpacıoğlu,
"Yaratıcılık kendini verme anın-
da gelip sanatçıyı bnlan bir şey.
Yani karar vermek ve sonra uy-
gulamak diye bir şey yok" diyor.
O "an"ın sanatçının gevşediği,
belki de kendini bıraktığı zaman
RESİM VE DOĞUM — Resim ashnda bir "doğum olayı" Hale Arpacıoğlu'na göre.
geldiğine inanıyor. Ve süreç baş-
lıyor... Bir "yaşantı" başhyor tu-
val ile ressam arasında.
Ressamın, "karşılaşmayı
başlattıktan" sonraki serüveni-
ni şöyle anlatıyor Arpacıoğlu:
"Yaratacılık başladıktan sonra
sanatçının yaşadıgı bir dizi kişi-
sel reaksiyonlar var. Bu reaksi-
yonlar sonucu sanatçı üretiyor.
Bu siireçte sanatçının yaşadıgı
bir dizi sıkıntı. çaba, acı, reddet-
me, kabullenme, beceriksizlilik
ve karar var. Sanatçının bunla-
rın hepsinin bilincinde olması
gerekmiyor. Bana gore bilinç ile
kıyastandığında bilinç dışı sanat
için çok zengin bir kaynak ve en
az bilinç kadar geçerli. "
Hale Arpacıoğlu resminde,
"kendiliğindenliğe" ve sezgilere
çok önem veriyor. Çünku ona
gore sanat tamamen "içten ge-
len bir şey". Ve yaptığı iş, sanatçı
kışiliğinin ödemek zorunda ol-
duğu bir bedel... Resim yapmak,
sanatçının "raüthis bir malzeme
ile dolu" iç dünyasının ortaya
çıkmasına yardımcı olan bir ey-
lem Arpacıoglu'na gore.
Hale Arpacıoğlu etkilenmeye
açık bir yapısı olduğunu söylü-
yor. Baktığı yerse hep "Batı" ol-
muş. Bazı ustalar sayıyor kendi-
sini etkileyen: Cezanne, Matis-
se, Picasso... Türk resminde ise
belli bir üslup olmadığına ve
ekollerin değil kişilerin var oldu-
ğuna inanıyor. Ustünde durdu-
ğu, hep kendi resmini yapmaya
çalıştığı: "Kendi içime bakarak
yol almaya çalıştım hep."
Sanatçı, galerici, koleksiyoncu ilişkileri
Çözüm6
zaman' ve para'daKültür Servisi — Plastik Sanatlar Derneği'nin
kültür etkinlikleri kapsamında, "Sanatçı, Gale-
rici, Koleksiyoncu İlişkileri" konulu panel dün
Cemal Reşit Rey küçük toplantı salonunda ger-
çekleştirildi. Hüsamettin Koçan'ın yönetiminde
yapılan panelin konuşmacılan galerici Beral
Madra ve Haldun Dostoğhı, ressam Nur Koçak
ve sanayici-koleksiyoncu Halil Bezmen'di.
Koçan'ın Plastik Sanatlar Derneği'nin etkin-
liklerini özetleyen açış konuşmasının ardından,
iki oturum şeklinde düzenlenen panele geçildi.
tlk oturumda, sanatçı, galerici, koleksiyoncu üç-
geni haritası üzerindeki ih'şkiler değerlendirildi.
Halil Bezmen ilk konuşmacıydı. Bezmen, bu
üçgeni halkalarla bağlı bir zincire benzeterek, "İş
eksik halkada kopuyor. Darbogaz koleksiyon-
cuda. Zincirdeki halka koleksiyoncuda
kopuyor" dedi.
Beral Madra, üçgen içi ihşkileri parasal ve etik-
estetik boyutlarda ele aldı. 1980'ler Türkiyesi'-
nde üç kuşak sanatçının dunımunu değerlendi-
ren Madra, "Yaşlı kuşak açısından 1980'ler
Türkiyesi'nde istikrarsız bir iç pazar yaratıldı.
Orta kuşak sanatçılann yapıtlan müzelere alın-
madı ve uluslararası pazariara giremedi. Genç
kuşak ise pazar ve koleksiyoncu tarafından be-
nimsenmedi. Bu kuşak maddi olanaksızükJar ne-
deniyle üretime giremedi" dedi.
Panelin üçüncü konuşmacısı Haldun Dostoğ-
lu'ydu. Dostoğlu, "Günümüz sanatında yaşanan
'an* önemli. Bu anın ötesi göriılmüyor. Aşın
dozda algılanan an, geleceği erozoyona uğratı-
yor" dedi.
Nur Koçak, koleksiyoncu ile sanatçı arasın-
da doğrudan bir ilişki bulunmadığını aktardı ve
"Sanatçı ile galerici arasındaki ilişkiler 'amatör'
düzeyde" dedi.
tkinci oturumda Türkiye'nin panel konusu
açısından gündemindeki sorunlara ne tür çözüm-
ler getirilebileceği tartışıldı. Bezaen, var olan so-
runları 'zaman'ın çözeceğine dikkat çekerek,
koleksiyoncu-galerici-sanatçı tanımları üzerinde
durdu.
Beral Madra üçgen içi sorunların kolay çö-
zümlenemeyeceğini aktardı. Madra, "Kültür Ba-
kanlığı bu konuya ilgi gösteriyor mu? Devletin
sanat politikası nedir?" dedi. Madra, bugünkü
sanat ortamımn billmsel bir altyapıdan yoksun
olduğuna dikkat çekti.
Haldun Dostoğlu, koleksiyoncu-galerici-
sanatçı üçgenini bir sacayağı olarak düşünürsek,
en sağlam ayağın "sanatçı" ayağı olduğunu be-
lirtti.
İki saat süren panelin son konuşmacısı Nur
Koçak'tı. Koçak da mevcut sorunlara yönelik sa-
nat eğiliminin çocuklukta başlaması gerektiğini
söyledi.
"Sanatçı, Galerici ve Koleksiyoncu ilişkileri"
konulu panelde konuşma balonlarında şekille-
nen, her üç alanda da bir işbirliğine gidilmesi ve
sorun yumağının çözümünün 'zamana^ bırakıl-
ması oldu.
FERIDE ÇİÇEKOGLU
^Koklamadığıım9
yazrmyorum
Kültür Servisi — BİLAR İs-
tanbul Şubesi'nin bahar done-
mi programı seminer dizisi sü-
rüyor. Dizi kapsamında, bir ko-
nu başlığı da "Sanatta Kadın",
'Sanat' ve 'Kadın' tanımlanna
yeni bakış açıları getirmek
amacıyla düzenlenen seminer
dizisi kapsamında geçen per-
şembe günü yazar Feride Çiçe-
koğlu "Sinemada Ayrıntı ve
Kadın" başlıklı bir konuşma
yaptı. Çiçekoğlu, ashnda sanat-
ta "kadın-erkek aynmı" yapıl-
masına karşı. Onun bu tavrı,
konuşmasında da açıkça sezi-
liyordu.
Feride Çiçekoğlu, son dö-
nemde yapılan filmlerde belli
şablonlann artık kullanılmadı-
ğına, Türk sinemasımn bu şab-
lonları "aştığına" dikkat çekti.
Fehrai Yaşar'ın "Camdan
Kalp", Ömer Uğurun "Ekran
Âşıkları" filmlerini örnek gös-
teren Çiçekoğlu, Türk sinema-
sımn 1960-70'li yıllarındaki
"çok seyircili" döneminde kul-
lanılan dans, göbek dansı gibi
öğelerin bugünün Turk sinema-
sında yeri olmadığını belirtti.
Çiçekoğlu, "Aksine, yönetmen-
ler, izleyicinin beğenisinin öte-
sinde kendi sorunlarına, yani
yaratıcının sorunlarına eğilen
filmlere ağırlık vermeye
başladılar" dedi.
Bu yıl Uluslararası İstanbul
Film Festivali kapsamında gös-
terilen kadın yönetmen Marga-
rette Von Trotta fılmlerine de
değinen Çiçekoğlu, yönetmenin
Çekor'un "Üç Kızkardeş"ine
göndermeler yapan fılmi "Kor-
ku ve Aşk" üzerine "Filmin ilk
yansındaki ağır tempo belli bir
sabır gerektiriyordu ancak ikin-
ci varıda, ilk yarıdaki parçalar
bir bütünlük kazanmaya başla-
dı ve yönetmenin duygu derin-
ligini, sindire sindire anlatımı-
nı çok sevdim" dedi.
"Kadın" konusunun ötesin-
de, "aynntı" üzerinde de duran
Çiçekoğlu, görmediği hiçbir
mekân ile ilgili yazamadığım
belirtti. Çiçekoğlu, şöyle dedi:
"Bunun bazen bir zaaf olduğu-
nu düsünüyonım çünkü kur-
maca hiçbir şey yazamıyorum.
Ama bunun yanında, yazdığım
her şeyin yaşamda bir karşılığı
olması yazdıklanma bir gercek-
lik kazandınyor, başka bir de-
yişle yapavlık olmuyor. Kokla-
madığım hiçbir şeyi yazmama-
ya çalışıyonım. Yaşanmışlıkla-
rı aynı yaşanmışlıkla anlatmak
galiba daha kolav"
Daha sonra "ayrıntı"lardan
yeniden "kadın" konusuna dö-
nen Feride Çiçekoğlu, kadınla-
nn zaman zaman erkekler ara-
sında -bazı zorunluluklardan
dolayı- erkeklerden daha katı
olduğunu söyledi.
TYS Genel
Kıınılu
• Kültür Servisi —
Türkiye Yazarlar
Sendikası'nın yedinci
olağan genel kurulu bugün
ve yann saat 10.00-18.00
arasında Cağaloğlu'nda
Gazeteciler Cemiyeti'nde
gerçekleşecek. Başkanhk
Divanı'nın
oluşturuhnasından sonra
Turkiye Yazarlar Sendikası
Genel Başkanı ve gazetemiz
yazarı Oktay Akbal bir
konuşma yapacak. Üyeler
de söz aldıktan sonra
yönetim ve denetim
kurullarının aklanması,
dilekler ve yönetim denetim
disiplin kurullannın seçim
işlemleri gerçekleştirilecek.
'Halkbilim'
tartışılıyor
• Kiiltür Servisi — SHP
İstanbul ll örgütü Kültür
ve Eğitim Komisyonu'nun
düzenlediği etkinlikler
kapsamında bugün saat
10.30'da 'Halk Bilim'
başlıkh bir panel
gerçekleştirilecek. İki
oturumda sunulacak
panelin ilk oturumunu
Cihat Işık yönetecek.
Nabey Onder, Rıza Zelyut,
Kemal Sürekh" ve Zeki
Eyüboğlu'nun katılacaklan
bu otunımun ardından
14.30'da ikinci otunıma
geçilecek. M.Adem Solak'ın
yöneteceği ikinci oturumda
Yücel özcan, Göktan Ay,
Irfan Kurt ve Vecihi
Timuroğlu söz alacaklar.
Konuşmacılar, Türkiye'de
halkbilim ve gelişmeleri,
halkevleri, halkoyunlan gibi
çeşitli konulara
değinecekler.
Viyana'dan
odamüzigi
• Kültür Servisi — Viyana
Teknik Üniversitesi Oda
Müziği Topluluğu bugün
saat 18.00'de Sadberk
Hanım Müzesi'nde bir
konser verecek. Mozart yılı
dolayısıyla verilen konseri,
Vehbi Koç Vakfı Sadberk
Hanım Müzesi ve tstanbul
Avusturya Kültür Ofısi
ortaklaşa düzenledi.
Pir Sultan'a
yine yasak
• Kültür Servisi — Erol
Toy'un yazdığı, Ankara
Birlik Tiyatrosu'nun
sahnelediği "Pir Sultan
Abdal" adh oyunun,
Kayseri Valisi'nce Kayseri il
sınırlan içinde
oynanmasının yasaklandığı
bildirildi. "Pir Sultan
Abdal" altı ilde dokuz kez
yasaklanmış, ancak daha
sonra idare mahkemeleri
kararları ile
sahnelenebilmişti. Kısa bir
süre önce Niğde Valiliği'nce
de yasaklanan oyun, son
olarak da Kayseri'de
sahnelenemedi. Oyunun
yazarı Erol Toy,
yürütmenin durdurulması
için Konya ve Kayseri idare
mahkemelerine başvurdu.
Daha sonra mahkeme
oyunun Kayseri'de
oynanmasımn yasal bir
sakıncası olmadığını karar
verdi.
UGUN
• Dia gösterisi İFSAK
VE FOSEM üyesi amatör
fotoğrafçılann "Kadın"
konulu karma dia gösterisi
saat 13.00'te Ruhi Su
Kültür Salonu'nda
görülebilir.
(Tel: 345 47 03-04)
• Gösteri-söyleşi: Gülsün
Karamustafa ile Füruzan'ın
yönettikleri, Hülya Avşar'ın
başrolünü Ustlendiği 'Benim
Sinemalarım' adh film, saat
14.00'te Pendik Belediye
Atatürk Kültürevi'nde
gosterilecek. Fihnin
ardından Füruzan bir
söyleşi yapacak. (Tel: 354
98 83)
• Rıfat llgaz anlatıyor
Pan Yaynncılık'ın
düzenlediği yayınevi günleri
kapsamında saat
14.00-18.00 arasında yazar
Rıfat Ugaz okurlanyla
söyleşecek. (Tel: 161 80 72)
bugün
bilsak
6 NtSAN CUMARTESt :
Fotoğraf ye Sinema Atölyesi
M. Ziya ÜLKENaLER
yönetiminde
(P.lcsi.-Çarş.-Ctesi.)
Cafe-Foyer-Bar(Giriş)
12.00-00.30
Rock Cafe-Bar(5.Kat)
15.00-18.00 HcavyMctal
18.00-24.00 Rock
15.00 Kronik
bilsak, sıraselvilcr cad.,
soğancı sok. 7 cihangir
143 28 79-99