22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6NİSAN1991 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/7 TİYATRO Altan Erbulak Odülü • Kiıllür Servisi — Üç yıldan bu yana verilen Altan Erbulak Ödülü'nü bu yıl Erol Günaydın aldı. Günaydın'a ödülü bugün Ses Tiyatrosu'nda saat 18.30'da "Aşkımızın Gemisi Fındık Kabuğu" adh oyundan önce verilecek. Daha önce Rasim öztekin ve Ferhan Şensoy'a verilen ödülü başlatan Erbulak'ın eşi Füsun Erbulak, ödülün belli bir yılın en iyi erkek ya da kadın oyuncusuna değil, bir tiyatrocunun tüm sanat yaşamı düşünülerek verildiğini söyledi. Erbulak, "Sanat tutkusunu hep içinde yaşatan, biraz 'Altan kıhklı'; yanr hoşgörülü, sevecen, neşesini saçıp üzüntüsünü saklayabilen insanlara veriliyor bu ödül. Ödülü alanlar ashnda Altan'ın sağhjhndayken çok sevdiği oyuncular. Bu yıl Altan Erbulak Ödülü'nü alan Erol Günaydın, Altan'ın aşkıydı" dedi. Füsun Erbulak, bu yılın ödülünü Erol Günaydın'a verme karannı Halit Kıvanç, Haslet Soyöz ve kızı Ayşe Erbulak ile aldıklannı söyledi. Erbulak ayrıca, bundan sonraki yıllarda Altan Erbulak Ödülü'nü Ferhan Şensoy'un yürüteceğini söyledi. Erol Günaydın, tiyatro yaşamına Cep Tiyatrosu'nda Maitre Pierre ile başlamış, 1955 yılında "Papaz Kaçtı" adh oyunda rol almıştı. 1956 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu'na giren oyuncu, bir sonraki yıl Küçük Sahne'de oynamıştı. Günaydın bir ara da Engin Cezzar-Gülriz Sururi Topluluğu'nda oynadı. Oyuncu halen Ferhan Şensoy ile birlikte Ortaoyuncular topluluğunda yer alıyor. (Fotoğraf: Günaydın, "Aşkımızın Gemisi Fındık Kabuğu" adlı oyunda) DERGİ Öykülerde Galata Köprüsü • Kültür Servisi— Milliyet Sanat Dergisi'nin son sayısının kapak konusu "Öykülerde Şiirlerde Galata Köprüsü". Konuyla ilgili olarak derginin bu sayısında llhami Soysal, Konur Ertop, Mehmed Kemal, Turgut Çeviker, Engin Çizgen, Sunay Akın, Seyhan Erözçelik ve Küçük İskender'in yazıları yer alıyor. 10. tstanbul Uluslararası Film Festivali'nin ardından GüJ Işık'ın Carlos Saura ile söyleşisi ve Metin Öztürk'ün de festival izlenimleri okunabilir. Dergide ayrıca Serg Gainsbourg ile yapılan bir söyleşi Yaşlılar Haftası nedeniyle Gürhan Tümer'in konuyla ilgili yazısı Haldun Taner öykü Ödülü'nü kazanan Adnan Özyalçıner ile söyleşi de yer alıyor. MUZAYEDE 150 milyona tombak • Kültür Servisi — Pazar günü müzayedelerinin bir diğeri yann Antik AŞ tarafından İstanbul Hilton Oteli'nde düzenlenecek. 300 eserin satışa sunulacağı 136. Antika Eserler Muzayedesi saat 14.00'te başlayacak. Müzayedede en yüksek açılış fiyatlı eser, bir tombak tnangal. 150 milyon lirayla satışa sunulan mangal, Sultan III. Selim dönemine ait. Şeker Ahmet Paşa'nın 100 milyon lira açılış fiyatlı natürmort yağhboya çalışması müzayedede en pahalı ikinci eser (yukanda). Mabeyn ressamlığı yapmış olan Şeker Ahmet Paşa (1841-1907) Paris'te Boulanger ve Gerome atölyelerinde çalışmış bir ressam. Paris'te Cormon Atölyesi'nde 4 yıl çalışan Ibrahim Çallı'mn (1882-1960), "Manolyalar"ının açıhş fıyatı ise 60 milyon lira. 1920'de çalışmalarını Münih'te sürdüren Çallı'mn eserleri müzeler ve özel koleksiyonlarda bulunuyor. Oryantalist ressamlardan Italyan Leonardo de Mango'nun belge niteliğindeki iki tablosu 45 milyon liradan satışa sunuluyor. De Mango (1843-1930) 1883 yılında Istanbul'a gelmiş; Zonara, Valeri ve Bello gibi İtalyan sanatçılarla aynı dönemde çalışmış. tstanbul'un Fener, Eyüp, Adalar, Büyükdere ve Göksu gibi semtleri Mango'nun resimlerinde yer almış. Turgay Artam'ın yöneteceği müzayededeki parçalar 2,5 milyar liraya sigorta ettirildi. SERGİ Erol Kınalı'nın resimleri • Kiiltür Servisi — Yaşamını Almanya'da sürdüren ressam Erol Kınah'nın resim sergisi dün Teşvikiye Sanat Galerisi'nde açıldı. Sanatçının sergisi ay sonuna dek izlenebilecek. 1944 Iskenderun doğumlu olan Kınalı, Gazi Eğitim Enstitüsü'nde resim, heykel ve grafik eğitimi gördü. Kınalı, 1975 yılında Milli Eğitim Bakanlığı yurtdışı ihtisas bursuyla Almanya'ya gitti ve eğitimini Münih Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde sürdürdü. 1977-82 yılları arasında Istanbul'da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde oğretim üyeliği yapan Kınalı, 1982 yılında yeniden Almanya'ya döndü. Türkiye"de 1982'den beri ilk defa bir sergi açan sanatçı başta Almanya olmak üzere çeşitli ülkelerde kişisel sergi açtı, karma sergilere katıldı. Kınah'nın resimlerinin ana teması "insan". Resimlerinde figür ve renk öğelerinin önem taşıdığını söyleyen sanatçı, "İnsan, her şeyin üzerinde bir varlık. Çok çeşitli, çok değişken olabiliyor. Çok sevebiliyor, çok üzülebiliyor bu yüzden ana temam hep insan..;' diyor. (Fotoğraf: İbrahim Günel) Burhan Doğançay, fotoğraflarını bugünden başlayarak Derimod Sanat Galerisi'nds sergiliyor Manhattan'dan KazlıçeşmeVeBurhan Doğançay'ın bugün saat 16.00'da Kazlıçeşme Derimod Sanat Galerisi'nde açılacak fotoğraf sergisi, New York'ta yüksek binalarda çalışan çelik işçilerini konu alıyor. ANNA TURAY Burhan Doğançay bugün değişik bir yüzle çıkıyor sanatseverlerin karşısına. Ashnda sanatçıyı tanıyanlann pek de ya- bancısı olmadığı bir yanı, 'fotoğrafçüığı' beliriyor, bu kez bir sanat galerisinin du- varlannda. Fotoğraf, yıllardır olduğu gibi Burhan Doğançay imzalı resimlerin vazgeçilmez bir unsuru olarak değil, resim adına ya- pılan her türlü müdahaleden ve kompo- zisyondan bağımsız, 'salt fotoğraf ola- rak var bu sergide. Burhan Doğançay ne fotoğraf maki- nesini yeni alıyor eline ne de imzasını ilk kez bir fotoğraf sergisine atıyor. Tam 20 yıldır resimle yan yana sürdürdüğti bu uğraşısım daha önce dört ayrı Ulkede sergiledi zaten. Doğançay, bugüne dek 72 ülkeyi gezerek (Hayır, deyim yerini bulsun diye değil, tesadüfen 72) oluştur- duğu 'Diinya Duvarlan' koleksiyonunu ilk kez 1982 yılında Paris'te Centre Ge- orges Pompidou'da düzenlediği bir ser- giyle sundu dünyaya. 'Diinya Duvarlan' dört yıl süreyle tüm Fransa'yı, ardın- dan Belçika'da kimi müzeleri, Kanada'- yı ve nihayet geçen yıl Japonya'yı do- laştı. 'Diinya Duvarian'nın yolu henüz Türkiye'ye düşmüyor ancak Doğançay'ın objektifinden yansıyan Manhattanh çehk işçileri şimdi Derimod Sanat Galerisi'nin duvarlarına konuk. Burhan Doğançay da bir süredir Is- tanbul'da konuk. 29 yıldır yaşamını New York'ta sürdüren sanatçı sık sık ge- lip gittiği ülkesinde bugünlerde sergisi dolayısıyla bulunuyor. Burhan Doğan- çay'la birlikte Ortaköy'de şık bir gale- rinin üst katında Arkeon'da konuk edi- liyoruz birlikte. Galeride önümüzdeki aylarda açüması düşünülen bir Doğan- çay özgün baskılan sergisinin ön konuş- malarını aralayıp çelik işçilerinin Man- hattan'dan Kazlıçeşme'ye uzanan öykü- lerine dalıyoruz. ÇELlK İŞÇtLERİNE SAYGI — Bu sergiyi dunyanın her yanındaki çelik işçileri- ne adadığını belirten Burhan Doğançay, tüm tehlikesine karşın bıiyıik bir cesaret- le bn işi yapanlara hayranlık duyduğunu söylüyor. Burhan Doğançay'ın 'çelik işçilerine saygı' sergisinin başlangıç noktası, ay- nı zamanda sanatçının oturduğu evin karşısına denk düşen, 53. sokak ve 3. caddenin kesiştiği nokta. Burada yer alan 1890 yılından kalma 3 katlı bina 1984 yılında yıkılıp yerine iki ünlü ABD'li mimarın pembe mermerden ta- sarladığı ünlü Lipstick gökdeleni yüksel- meye başlarken Burhan Doğançay'da da tüm bu inşaatın gelişim sürecini fotoğ- raflarla belgelemek düşüncesi fiiizlen- miş. Ancak öteden beri 'duvarlara' duy- duğu ilgi Lipstick binasına yönelirken birden çelik iskelelerin üzerindeki insan- lara, çelik işçilerine kaymış. Onlann yer- den 100 metre yükseklikte, 20 santim ge- nişliğindeki çelik putreller üzerinde ak- robatlar gibi yürümeleri, göğe yükselen vinçlere tırmanmalannı seyretmek bü- yük bir heyecan uyandırmış sanatçıda. New York'taki yüksek binaların, köp- rülerin üstündeki gezintisi işte böyle baş- lamış Burhan Doğançay'ın. Çelik işçi- leriyle birlikte 'yukanlarda olmak', on- ları tanımak, anlamak, birlikte aynı he- yecanı paylaşmak tutkusuyla fotoğraf makinesini eline alıp işe koyulmuş. "Yu- kanya çıkışın ilk bölümü kolaydı" di- yor Doğançay. "Zira 20. kata kadar bi- nanın dışına konulan basit bir asansör- )e çıkılıyordu. Ancak o noktadan sonra işler giiçleşmeye başladı. Oradan en üst kata çıkmanın tek yolu çelik putreller üzerine konulan ve birbirine iplerle bağ- lanmış 4 tahta merdivene tırmanmakta. Ve bu uzun merdiven rüzgârın etkisiyle sürekli sallanmaktaydı." Önceleri oldukça korkmuş Burhan Doğançay. Ama sonra tüm cesaretini toplayıp tırmanmaya başlamış. Kısa sü- rede kurulan dostluklar, bir çelik put- relin üstünde ayaklarını boşlukta salla- yarak kahve yudumlamalar, işlerini ta- mamladıktan sonra başka inşaatlara gi- denlerin peşinde 'o bina senin bu köp- rii benim' dolaşmalar ardından gelmiş. "Çauşırken hiçbir yere bağlı değiller" diyor sanatçı. "Hızlı çalışabilmek için can güvenliklerini tehlikeye atabiliyor- lar. Her yüksek binada birkaç ölii ya da yarah vardır mutlaka." Yüksek binaların çelik işlerinde çalı- şan işçiler arasında eskisi kadar çok Kı- zılderüi olmadığını söylüyor Burhan Do- ğançay. Dunyanın her yanında mantar- gibi çoğalan küçük Manhattanlan yara- tanlara, çelik işçilerine büyük bir hay- ranlık duyduğunu yineliyor sık sık. "Teknolojinin bu kadar geliştiği çağı- mızda çeşitli sanayi kollannda bilgisa- yar ve roboüar yardımıyla iiretim yapı- İırken gerçek insan gücünün yerini hiç- bir şeyin alamayacağının en güzel örne- ği bu işçilerdir" diyor. Burhan Doğançay'ın arşivinde yakla- şık 40 bin slaytlık 'Diinya Duvarian' ko- Ieksiyonu duruyor. 'Belki bir gün' Türkiye'ye de gelecek bu koleksiyonu- hun ilk kitabı ekim ayında Paris'te çı- kacak. Bu kitapta 'Duvarlardaki aşk ve seks' yer alacak. Doğançay ise koleksi- yonuna yeni parçalar eklemek için seya- hat etmeyi sürdurüyor. Bileğinde geçen ay Johannesburg'da, fotoğraf makine- lerini çaldırmamak için karşı koyduğu bir hırsızın bıçak yarasını taşıyan Do- ğançay, "Birlesmiş Milleder'e bağlı 165 ülke var. Ben hâlâ 72'deyim. Bu sayıyı çogaltmaya çalışıyonım" dedi. HaleArpacıoğlu'nun resim sergisi GaleriBM'de nisan ayı sonuna deksürüyor Resim, yaşam ve bilinç"Sanatçı neyi yaşıyorsa onu yapıyor" diyor Arpacıoğlu. Resminde "kendiliğindenliğe" ve "sezgilere" çok önem veriyor. AHU ANTMEN Ressam Hale Arpacıoğlu'nun yedinci kişisel sergisi geçen gun- lerde Galeri BM'de açıldı. Sa- natçı ile görüşmeye gittiğimizde, resimleri galerinin duvarlarına henüz asılmamıştı; Arpacıoğlu1 nun deyişiyle resmin "duvara asıldıktan sonraki serüveni" başlamamıştı henüz. Bu sonraki aşama ashnda kendi başına bir serüvenin kü- çük bir parçası, Hale Arpacıoğ- lu'nun kendi "resim serüveni". öyle bir serüven ki yaşamın kendisinden soyutlanamıyor, çünkü sanatçı yaşamla besleni- yor. Bu serüven de yaşamın ay- rılmaz bir parçası oluyor. Arpa- cıoğlu'na göre "sanatçı ne yaşı- yorsa onu yapıyor..." 1976 yılında İtalya'da Roma Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezun olan Arpacıoğlu, hemen resim yapmaya girişmemiş, bek- lemiş... İç dünyasının olgunlaş- ması ve bir görüş kazanmak için. İlk sergisini 1981'de, tam beş yıl sonra açmış. Arada ge- çen sürede? "Yaşadım" diyor. Resim ashnda bir "doğum olayı" sanatçıya göre. lçindeki- ni dışarda görmek, anlatmak is- tediği bu olmalı. Bunu şöyle açıklıyor: "Sonunda bir şeye ulaşmış oluyorura, ama bu, za- ten var olan bir şeyi yakalamış olma durumu. tnsanın karanlık yanından bir şeylerin açığa çık- mış olması, form kazanmış ol- ması." Tum bunlar bir süreç içinde gerçekleşiyor. Ama tek bir süreç değil bu, en azından sanatçı için değil. Öncelikle bir "an" söz konusu. Arpacıoğlu, "Yaratıcılık kendini verme anın- da gelip sanatçıyı bnlan bir şey. Yani karar vermek ve sonra uy- gulamak diye bir şey yok" diyor. O "an"ın sanatçının gevşediği, belki de kendini bıraktığı zaman RESİM VE DOĞUM — Resim ashnda bir "doğum olayı" Hale Arpacıoğlu'na göre. geldiğine inanıyor. Ve süreç baş- lıyor... Bir "yaşantı" başhyor tu- val ile ressam arasında. Ressamın, "karşılaşmayı başlattıktan" sonraki serüveni- ni şöyle anlatıyor Arpacıoğlu: "Yaratacılık başladıktan sonra sanatçının yaşadıgı bir dizi kişi- sel reaksiyonlar var. Bu reaksi- yonlar sonucu sanatçı üretiyor. Bu siireçte sanatçının yaşadıgı bir dizi sıkıntı. çaba, acı, reddet- me, kabullenme, beceriksizlilik ve karar var. Sanatçının bunla- rın hepsinin bilincinde olması gerekmiyor. Bana gore bilinç ile kıyastandığında bilinç dışı sanat için çok zengin bir kaynak ve en az bilinç kadar geçerli. " Hale Arpacıoğlu resminde, "kendiliğindenliğe" ve sezgilere çok önem veriyor. Çünku ona gore sanat tamamen "içten ge- len bir şey". Ve yaptığı iş, sanatçı kışiliğinin ödemek zorunda ol- duğu bir bedel... Resim yapmak, sanatçının "raüthis bir malzeme ile dolu" iç dünyasının ortaya çıkmasına yardımcı olan bir ey- lem Arpacıoglu'na gore. Hale Arpacıoğlu etkilenmeye açık bir yapısı olduğunu söylü- yor. Baktığı yerse hep "Batı" ol- muş. Bazı ustalar sayıyor kendi- sini etkileyen: Cezanne, Matis- se, Picasso... Türk resminde ise belli bir üslup olmadığına ve ekollerin değil kişilerin var oldu- ğuna inanıyor. Ustünde durdu- ğu, hep kendi resmini yapmaya çalıştığı: "Kendi içime bakarak yol almaya çalıştım hep." Sanatçı, galerici, koleksiyoncu ilişkileri Çözüm6 zaman' ve para'daKültür Servisi — Plastik Sanatlar Derneği'nin kültür etkinlikleri kapsamında, "Sanatçı, Gale- rici, Koleksiyoncu İlişkileri" konulu panel dün Cemal Reşit Rey küçük toplantı salonunda ger- çekleştirildi. Hüsamettin Koçan'ın yönetiminde yapılan panelin konuşmacılan galerici Beral Madra ve Haldun Dostoğhı, ressam Nur Koçak ve sanayici-koleksiyoncu Halil Bezmen'di. Koçan'ın Plastik Sanatlar Derneği'nin etkin- liklerini özetleyen açış konuşmasının ardından, iki oturum şeklinde düzenlenen panele geçildi. tlk oturumda, sanatçı, galerici, koleksiyoncu üç- geni haritası üzerindeki ih'şkiler değerlendirildi. Halil Bezmen ilk konuşmacıydı. Bezmen, bu üçgeni halkalarla bağlı bir zincire benzeterek, "İş eksik halkada kopuyor. Darbogaz koleksiyon- cuda. Zincirdeki halka koleksiyoncuda kopuyor" dedi. Beral Madra, üçgen içi ihşkileri parasal ve etik- estetik boyutlarda ele aldı. 1980'ler Türkiyesi'- nde üç kuşak sanatçının dunımunu değerlendi- ren Madra, "Yaşlı kuşak açısından 1980'ler Türkiyesi'nde istikrarsız bir iç pazar yaratıldı. Orta kuşak sanatçılann yapıtlan müzelere alın- madı ve uluslararası pazariara giremedi. Genç kuşak ise pazar ve koleksiyoncu tarafından be- nimsenmedi. Bu kuşak maddi olanaksızükJar ne- deniyle üretime giremedi" dedi. Panelin üçüncü konuşmacısı Haldun Dostoğ- lu'ydu. Dostoğlu, "Günümüz sanatında yaşanan 'an* önemli. Bu anın ötesi göriılmüyor. Aşın dozda algılanan an, geleceği erozoyona uğratı- yor" dedi. Nur Koçak, koleksiyoncu ile sanatçı arasın- da doğrudan bir ilişki bulunmadığını aktardı ve "Sanatçı ile galerici arasındaki ilişkiler 'amatör' düzeyde" dedi. tkinci oturumda Türkiye'nin panel konusu açısından gündemindeki sorunlara ne tür çözüm- ler getirilebileceği tartışıldı. Bezaen, var olan so- runları 'zaman'ın çözeceğine dikkat çekerek, koleksiyoncu-galerici-sanatçı tanımları üzerinde durdu. Beral Madra üçgen içi sorunların kolay çö- zümlenemeyeceğini aktardı. Madra, "Kültür Ba- kanlığı bu konuya ilgi gösteriyor mu? Devletin sanat politikası nedir?" dedi. Madra, bugünkü sanat ortamımn billmsel bir altyapıdan yoksun olduğuna dikkat çekti. Haldun Dostoğlu, koleksiyoncu-galerici- sanatçı üçgenini bir sacayağı olarak düşünürsek, en sağlam ayağın "sanatçı" ayağı olduğunu be- lirtti. İki saat süren panelin son konuşmacısı Nur Koçak'tı. Koçak da mevcut sorunlara yönelik sa- nat eğiliminin çocuklukta başlaması gerektiğini söyledi. "Sanatçı, Galerici ve Koleksiyoncu ilişkileri" konulu panelde konuşma balonlarında şekille- nen, her üç alanda da bir işbirliğine gidilmesi ve sorun yumağının çözümünün 'zamana^ bırakıl- ması oldu. FERIDE ÇİÇEKOGLU ^Koklamadığıım9 yazrmyorum Kültür Servisi — BİLAR İs- tanbul Şubesi'nin bahar done- mi programı seminer dizisi sü- rüyor. Dizi kapsamında, bir ko- nu başlığı da "Sanatta Kadın", 'Sanat' ve 'Kadın' tanımlanna yeni bakış açıları getirmek amacıyla düzenlenen seminer dizisi kapsamında geçen per- şembe günü yazar Feride Çiçe- koğlu "Sinemada Ayrıntı ve Kadın" başlıklı bir konuşma yaptı. Çiçekoğlu, ashnda sanat- ta "kadın-erkek aynmı" yapıl- masına karşı. Onun bu tavrı, konuşmasında da açıkça sezi- liyordu. Feride Çiçekoğlu, son dö- nemde yapılan filmlerde belli şablonlann artık kullanılmadı- ğına, Türk sinemasımn bu şab- lonları "aştığına" dikkat çekti. Fehrai Yaşar'ın "Camdan Kalp", Ömer Uğurun "Ekran Âşıkları" filmlerini örnek gös- teren Çiçekoğlu, Türk sinema- sımn 1960-70'li yıllarındaki "çok seyircili" döneminde kul- lanılan dans, göbek dansı gibi öğelerin bugünün Turk sinema- sında yeri olmadığını belirtti. Çiçekoğlu, "Aksine, yönetmen- ler, izleyicinin beğenisinin öte- sinde kendi sorunlarına, yani yaratıcının sorunlarına eğilen filmlere ağırlık vermeye başladılar" dedi. Bu yıl Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında gös- terilen kadın yönetmen Marga- rette Von Trotta fılmlerine de değinen Çiçekoğlu, yönetmenin Çekor'un "Üç Kızkardeş"ine göndermeler yapan fılmi "Kor- ku ve Aşk" üzerine "Filmin ilk yansındaki ağır tempo belli bir sabır gerektiriyordu ancak ikin- ci varıda, ilk yarıdaki parçalar bir bütünlük kazanmaya başla- dı ve yönetmenin duygu derin- ligini, sindire sindire anlatımı- nı çok sevdim" dedi. "Kadın" konusunun ötesin- de, "aynntı" üzerinde de duran Çiçekoğlu, görmediği hiçbir mekân ile ilgili yazamadığım belirtti. Çiçekoğlu, şöyle dedi: "Bunun bazen bir zaaf olduğu- nu düsünüyonım çünkü kur- maca hiçbir şey yazamıyorum. Ama bunun yanında, yazdığım her şeyin yaşamda bir karşılığı olması yazdıklanma bir gercek- lik kazandınyor, başka bir de- yişle yapavlık olmuyor. Kokla- madığım hiçbir şeyi yazmama- ya çalışıyonım. Yaşanmışlıkla- rı aynı yaşanmışlıkla anlatmak galiba daha kolav" Daha sonra "ayrıntı"lardan yeniden "kadın" konusuna dö- nen Feride Çiçekoğlu, kadınla- nn zaman zaman erkekler ara- sında -bazı zorunluluklardan dolayı- erkeklerden daha katı olduğunu söyledi. TYS Genel Kıınılu • Kültür Servisi — Türkiye Yazarlar Sendikası'nın yedinci olağan genel kurulu bugün ve yann saat 10.00-18.00 arasında Cağaloğlu'nda Gazeteciler Cemiyeti'nde gerçekleşecek. Başkanhk Divanı'nın oluşturuhnasından sonra Turkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı ve gazetemiz yazarı Oktay Akbal bir konuşma yapacak. Üyeler de söz aldıktan sonra yönetim ve denetim kurullarının aklanması, dilekler ve yönetim denetim disiplin kurullannın seçim işlemleri gerçekleştirilecek. 'Halkbilim' tartışılıyor • Kiiltür Servisi — SHP İstanbul ll örgütü Kültür ve Eğitim Komisyonu'nun düzenlediği etkinlikler kapsamında bugün saat 10.30'da 'Halk Bilim' başlıkh bir panel gerçekleştirilecek. İki oturumda sunulacak panelin ilk oturumunu Cihat Işık yönetecek. Nabey Onder, Rıza Zelyut, Kemal Sürekh" ve Zeki Eyüboğlu'nun katılacaklan bu otunımun ardından 14.30'da ikinci otunıma geçilecek. M.Adem Solak'ın yöneteceği ikinci oturumda Yücel özcan, Göktan Ay, Irfan Kurt ve Vecihi Timuroğlu söz alacaklar. Konuşmacılar, Türkiye'de halkbilim ve gelişmeleri, halkevleri, halkoyunlan gibi çeşitli konulara değinecekler. Viyana'dan odamüzigi • Kültür Servisi — Viyana Teknik Üniversitesi Oda Müziği Topluluğu bugün saat 18.00'de Sadberk Hanım Müzesi'nde bir konser verecek. Mozart yılı dolayısıyla verilen konseri, Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi ve tstanbul Avusturya Kültür Ofısi ortaklaşa düzenledi. Pir Sultan'a yine yasak • Kültür Servisi — Erol Toy'un yazdığı, Ankara Birlik Tiyatrosu'nun sahnelediği "Pir Sultan Abdal" adh oyunun, Kayseri Valisi'nce Kayseri il sınırlan içinde oynanmasının yasaklandığı bildirildi. "Pir Sultan Abdal" altı ilde dokuz kez yasaklanmış, ancak daha sonra idare mahkemeleri kararları ile sahnelenebilmişti. Kısa bir süre önce Niğde Valiliği'nce de yasaklanan oyun, son olarak da Kayseri'de sahnelenemedi. Oyunun yazarı Erol Toy, yürütmenin durdurulması için Konya ve Kayseri idare mahkemelerine başvurdu. Daha sonra mahkeme oyunun Kayseri'de oynanmasımn yasal bir sakıncası olmadığını karar verdi. UGUN • Dia gösterisi İFSAK VE FOSEM üyesi amatör fotoğrafçılann "Kadın" konulu karma dia gösterisi saat 13.00'te Ruhi Su Kültür Salonu'nda görülebilir. (Tel: 345 47 03-04) • Gösteri-söyleşi: Gülsün Karamustafa ile Füruzan'ın yönettikleri, Hülya Avşar'ın başrolünü Ustlendiği 'Benim Sinemalarım' adh film, saat 14.00'te Pendik Belediye Atatürk Kültürevi'nde gosterilecek. Fihnin ardından Füruzan bir söyleşi yapacak. (Tel: 354 98 83) • Rıfat llgaz anlatıyor Pan Yaynncılık'ın düzenlediği yayınevi günleri kapsamında saat 14.00-18.00 arasında yazar Rıfat Ugaz okurlanyla söyleşecek. (Tel: 161 80 72) bugün bilsak 6 NtSAN CUMARTESt : Fotoğraf ye Sinema Atölyesi M. Ziya ÜLKENaLER yönetiminde (P.lcsi.-Çarş.-Ctesi.) Cafe-Foyer-Bar(Giriş) 12.00-00.30 Rock Cafe-Bar(5.Kat) 15.00-18.00 HcavyMctal 18.00-24.00 Rock 15.00 Kronik bilsak, sıraselvilcr cad., soğancı sok. 7 cihangir 143 28 79-99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle