Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21NÎSAN1991 HABERLER CUMHURİYET/5
Demirel, atak
hazırhğuıda
• ANKARA (ANKA) -
DYP Genel Başkanı
Süleyman Demirel, 23
Nisan Ulusal Egemenlik
Bayramı nedeniyle
TBMM'de duzenlenecek
özel oturumda yapacağı
konuşmada,
Cumhurbaşkanı Turgut
Özal ve ANAP iktidarını
eleştirerek "Ulusal
egemenliğin yönetime
hâkim olmadığım"
anlatacak. Demirel, 23
nisanın 'zümre ve şahıs
sultası altında' kutlandığım
söyledi. DYP Genel
Başkanı Demirel yaptığı
açıklamada Turkiye'nin 23
Nisan Ulusal Egemenlik
Bayramı'nı "özel
koşullarda" karşılamaya
hazırlandığıru bildirdi.
Ülkede halk iradesinin
yönetime hâkim olmadığım,
"azınlığa düşmuş" bir
idarenin hükümet etmeye
çalıştığmı savunan Demirel,
23 Nisan günü TBMM'de
yapacağı konuşmada
bunları vurgulayacağını
bildirdi.
Tahliyeler
tamamlandı
• tZMİR (Cumhuriyet Ege
Biirosu) —Aydın, Nazilli ve
Buca cezaevlerinde Terörle
Mücadele Yasası'ndan
yararlanan tutuklu ve
hukümlülerin tahliye
işlemlerinin tamamlandığı
bildirildi.
Yasanın yürürlüğe
girmesinden sonra bugüne
kadar Aydın E Tipi
Cezaevi'nden 22 siyasi
tutuklu ve hükümlü, kapalı
cezaevinden 61 hükümlü ve
tutuklu tahliye oldu. Nazilli
E Tipi Cezaevi'nden 28
siyasi hukümlü ve tutuklu,
kapalı cezaevinden de 57
hükümlü ve tutuklu, Buca
Bölge Kapalı Ceza ve
Tutukevi'nden 24'ü siyasi
toplam 153 hukümlü ve
tutuklunun tahliye olduğu
bildirildi.
1402'liklerin
tazminat istemi
• ANKARA (UBA) —
Kenan Evren'in
onderliğinde gerçekleştirilen
12 Eylül 1980 askeri
mudahalesinden sonra
gorev lerinden
uzaklaştınlanlar adına her
yıl için 100 milyon lira
tazminat istendi. Öğretim
Üyeleri Derneği Başkan
Yardımcısı Prof. Dr. Tahir
Hatipoğlu, TBMM tnsan
Hakİan Komisyonu'na
gönderdiği mektupta,
"Önerimiz gerçekîeşirse
devlet, bu insanlardan özur
dilemiş olacaktır" dedi.
Mataracı
itiraz etti
• ANKARA (UBA) —
Gümrük ve Tekel eski
bakanlanndan Tuncay
Mataracı Anayasa
Mahkemesi'ne bir dilekçe
ile başvurdu. Bakanlığı
döneminde yapılan
yolsuzluklar nedeniyle
Anayasa Mahkemesi
tarafından yargılanıp 36 yıl
ağır hapse mahkum edilen
Mataracı, Çanakkale Yarı
Açık Cezaevi'nde yatıyor.
Nokta dergisinin haberine
göre Terörle Mücadele
Yasası uyannca cezası
azalan Mataracı, bu
cezasının hangi oranda
azalacağını öğrenmek
amacıyla Anayasa
Mahkemesi'ne başvurdu.
Mataracı dilekçesinde
cezasının 3'te birini mi
yoksa beşte birini mi
yatacağının belirlenmesini
talep ediyor.
'Sığınmacılar
dönmeli'
• İZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu) — DYP Genel
Başkan Yardımcısı Ersin
Faralyalı lraklı mülteci
sorununun önemli
olduğunu ancak Turkiye'nin
çok daha büyuk sorunlarla
karşı karşıya olduğunu
belirterek "Çankaya'da
oturan zat çoluğu ile
çocuğu ile Turkiye'nin
gündemini belirlemektedir.
Türkiye buna layık değildir.
Devlet ortadan kaldırılmak
istenmektedir" dedi.
Irak'tan Turkiye'ye göç
edenlerin tampon bölgeye
yerleştirilmelerıni olumlu
karşıladığını kaydeden
Faralyalı, bunların en kısa
zamanda evlerine
dönmesinin sağlanmasının
gerektiğini söyledi.
Semra Özal için oluşturuîan lızlaşma komitesi* Talat Yûmaz ve taruftarlannı ikna edemiyor
ANAP kongresi kördüğüm
GÜNDÜZ İMŞİR
Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın da eşi Semra Özal için
açıkça destek istediği ANAP Is-
tanbul il kongresinin çozumü,
diğer aday Talat Yılmaz'ın,
"çekilmeyeceğini" yinelemesi
üzerine "kördüğüm"e donüştu.
4 ilçe başkanından oluşan "uz-
laşma komitesi"nin yaptığı te-
maslarda Cumhurbaşkanı'nın
da benimsediği, Semra Özal'ın
listesindeki isimlerden yansının
bir fazlasının istifası yönteminin
konuya çözum getirmediği an-
laşıldı. Yasaya göre bu seçeneğin
gerçekleşebilmesi için her iki lis-
teden de büyük kongre delege-
lerini de kapsayan 48'er kişinin
istifası gerekiyor.
Başbakan Yüdırım Akbulut
ise "Mesele hallediliyor, çözüm
bulunmuştur" dedi. Akbulut,
konuyu Cumhurbaşkanı özal-
la görüştuğünu de bildirdi.
Oluşturuîan komite ile ilgili
görüşlerini açıklayan Talat Yıl-
maz, "Komitedeki arkadaşlar
iyi niyetli kişiler. Ancak kotni-
tenin adı yanlış. Bu uzlaşma ko-
mitesi degil, 'Ne yaparsan yap,
Semra özal'ı seçtir' komitesi"
dedi.
ANAP Istanbul il kongresine
bir hafta kala her iki aday kulis
çalışmalarını hızlandırdı. Bay-
ram tatilini tamamlayan Semra
Özal bugun İstanbul'a gelerek
Semra özal'ın yeni liste
hazırlayabilmesi için
Talat Yılmaz'ın da
listesini çekmesi
gerekiyor. Ancak
muhafazakârlar buna
yanaşmıyor. Uzlaşma
komitesi bu soruna
çözüm getirmekte
güçlük çekiyor.
Başbakan Yıldırım
Akbulut, konuyu
Cumhurbaşkam Özal'la
görüştüğünü belirterek
'çözüm bulunmuştur,
kongre bizim
düşündüğümüz gibi
sonuçlanacak' dedi.
Harbiye Orduevi'nde son geliş-
meleri değerlendirmek için 4 il-
çe başkanından oluşan komitey-
le bir toplantı yapacak. Bu top-
lantıda bir yandan Talat Yıl-
maz'ın ikna edilmesi için yapıl-
ması gerekenler tartışılırken di-
ğer yandan da kongrenin Sem-
ra Özal lehine sonuçlandmlması
amacıyla yasanın getirdikleri ye-
niden gözden geçirilecek. Top-
lantıda Talat Yümaz ile yapıla-
cak göruşmenin tarihi saptana-
cak.
Dün Antalya'dan Ankara'ya
dönen Başbakan Akbuluı,
SEMRA ÖZAL —
Destek istiyor.
Esenboğa Havaalam'nda bir ga-
zetecinin, "İstanbul Kongresi-
ne müdahale edeceküniz. Şu an-
daki durum nedir?" şeklindeki
sorusuna "Öyle tahmin ediyo-
rum ki uzlaşmak suretiyle bir
çözüm bulunacak, çözüm bu-
lunmuş savılır"şeklinde karşılık
verdi.
Konuyla ilgili Cumhurbaşka-
nı Turgut Özal'la da göruştüğü-
nü bildiren Akbulut, "tl başkan-
lığı yönetimi ortak mı olacak?"
şeklindeki bir soruya da, deta-
ya girmeye gerek olmadığmı be-
lirterek, "Mesele hallediliyor.
TALAT YILMAZ —
"Çekümem" diyor.
Çözüm bulunmuştur. İstanbul
kongresi bizim düşündüğümüz
gibi sonuçlanacaktır" dedi. An-
cak Akbulut, çözümün 'nasıl
olduğu' konusunda açıklama
yapmadı.
Antalya'daki yemeğe de katı-
lan ilçe başkanlarından biri,
toplantıda konuşulanlarda çizi-
len "pembe tablo"nun pratikte
çok farklı bir gelişim gösterece-
ğine dikkat çekti. Aynı ilçe baş-
kanı şunları söyledi:
"Toplantıdaki seçeneklerin
tümü, hukuken Talat Yılmaz'la
Teror yasası
ne getırıyor?
— Terör suçuyla ilgili yargılamalarda ce-
zanın üst sının aşılabilir mi?
— Evet. Yasanın 5. maddesine göre ce-
zalann yarı oranında arttırılacak hükmü
getirildikten sonra yasada yer alan "ceza-
nın üst sının" aşılabilir. Örneğin 1-5 yıl ağır
hapis cezası alan bir kişiye yargıç, bu mad-
deye dayanarak 36 yıla kadar hapis cezası
verebilir.
— Kaldırılan 141-142. maddelerdeki
"suçlar" ne oldu?
— Terörle Mücadele Yasası'nın
7.maddesinde 141-142'deki suçların bir bö-
lümü ağırlaştırılarak yeniden düzenleniyor.
Bu madde örgüt kuranlar, yönetenlere ve
örgütün faaliyetlerini düzenleyenlere 5-10
yıl ağır hapis, örgüte yardım edenlere, pro-
paganda yapanlara 1-5 yıl ağır hapis ceza-
sı öngörüyor.
— 163 kaldınldı mı?
— Yeni yasanın geçici maddesinde
Sorular-yanıtlar163'ün kaldınldığı belirtiliyor. Ancak ya-
sarun 8. maddesiyle 163'deki hükümler ye-
niden gündeme getiriliyor. Bu maddede
devletin ülkesi ve bölünmez bütünlüğünü
bozmaya hedef alan yazılı ve sözlü propa-
ganda ile her turlü toplantı ve gösteri yap-
mak yasaklanıyor. Yapanlara 2-5 yıl hapis
cezası 50-100 milyon lira ağır para cezası
öngörülüyor.
— Kürtçe yasagı kalktı mı?
— Yasanın yine 8. maddesinde yer alan
"Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve mille-
tiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya" yö-
nelik her turlu yayın yasaklanıyor. 12 Ey-
lül sonrasında Kürtçe yapılan propaganda-
lar "bölücülük" suçu olarak görülmüştü.
Bu açıdan bakıldığında Türkçe'den başka
dilleri konuşmayı yasaklayan 2932 sayılı
yasanın kaldınlması Kürtçe'nin serbest bı-
r
akıldığı anlamını taşımıyor.
SHP'NİN LAİKLİKRAPORU
— Terör suçu nedir?
— Yasanın 1. maddesindeki terör tanı-
mı oldukça geniş. "Baskı, cebir ve şiddet,
korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit
yöntemlerinden biriyle anayasada belirti-
len cumhuriyetin niteliklerini siyasi, huku-
ki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiş-
tirmek, devletin ülkesi ve milletiyle bölün-
mez bütünlüğünü bozmak..!' terör suçu
olarak kabul edilirken yasanın devamında
"devletin iç ve dış güvenliğini, kamu dü-
zeni veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir
örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından
girişilecek her türlü eylem" de terör kap-
samına alınıyor. Hukukçular genel sağlığı
bozma girişimlerini "terör suçu" kapsamı-
na almanın yanlışlığını vurgularken "Di-
yelim ki bozuk sucuk yapmak için birkaç
kişi bir araya geldi ve bu suçu işledi. Bun-
lar da terör suçlusu mu olacak" sorusunu
yöneltiyorlar.
doğru orantüı gelişme gösteri-
yor. Komite, ilk incelemesinde
sıcsık baktığı Semra Özal'ın lis-
tesindeki isimlerden yarısından
bir fazlasının istifa etmesi soru-
na çözüm getirmiyor. Çünkü bu
şıkkm gerçekleşebilmesi aynı an-
da Talat Yılmaz'ın listesinden de
aynı sayıda adayın istifasını ge-
rektiriyor. Talat Yılmaz'ın liste-
sinden cnemnun olduğunu açık-
layıp adaylığını da sürdürdüğü
düşünülecek olursa, bu istifalan
sağlamak görevi komiteye düşü-
yor. Semra Özal'ın listesi için
konu hallolsa bile Talat Yılmaz'-
ın listesinden kolay kolay bir ki-
şinin çekilebilecegine inan-
mıyorum."
Bu arada Antalya'daki top-
lantıya katılan ilçe başkanlannın
cumhurbaşkanı ile karşı karşıya
kalmasından dolayı, büyük sı-
kıntı çektikleri, Özal'ın dolaylı
şekilde ifade ettiği isteklerini ye-
rine getirmede, "kerhen" dav-
ranmak zorunda kalacaklannı
belirtiyorlar.
Korkut Özal'la
görüştü
ANAP İstanbul İl Kongresi-
ne ilişkin kulis çalışmalan bay-
ramda Bursa'da da sürdü. Bay-
ram tatilini geçirmek üzere Bur-
sa'da bulunan tçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun, muhafa-
zakâr kanadın adayı Talat Yıl-
maz ve Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın kardeşi Korkut özal ile
gizli birer görüşme yaptığı öğre-
nildi. Basından ve partililerden
gizlenen görüşmelerin içeriği
hakkında ise bilgi alınamadı.
İçişleri Bakanı Aksu, gazeteci-
lerin Talat Yılmaz ile yapılan gö-
rüşmeye ilişkin sorusunu, "Sa-
yın Yılmaz çok iyi arkadaşımdır,
bayramımı kutladı ve gitti. İs-
tanbul tl Kongresi ile ilgili ko-
nuşmavacagım, bu bizim parti
içi sorunumuzdur" diye ya-
nıtladı.
Semra Özal, bugun akşam
Beykoz İlçe Başkanı Osman
Ceylan'nın oğlu Dhan Ceylan
1
ın Beykoz Hasır Lokantasf nda-
ki duğünune katılacak. Özal,
burada iki gün aradan sonra il-
çe başkanlanyla yeniden bir ara-
ya gelecek.
Edinilen bilgiye gore Semra
Özal, kongre tarihine kadar oğlu
Efe'nin düğünunün yapılacağı
Swiss Otel ile Harbiye Orduevi
arasında mekik dokuyacak.
Laik düzen baskı vapmam alı
ÜMİT ASLANBAY
ANKARA — "Ortaçağ düzeni" ola-
rak nitelenen şeri düzenin, eğitim ve ka-
dın için yol açacağı tehlikelere geniş bir
biçimde yer verilen raporun sonuç bö-
lümünde de "önlem ve öneriler" özetle
şöyle sıralanıyor:
"— Insanlara çagdaş altyapımn sunu-
labilmesi açısından ekonomik kalkınma
demokrasi ile ilişkili olarak kültiirel çe-
şitiiliğin bir gereği olmaktadır.
— Ekonomik zenginliğin adil dağılı-
mı gerçekleştirilmelidir. Aksi takdirde
(ülkeler içinde ya da ülkelerarası) mey-
dana gelen uçurumlar, belü kesimler pek
çok olanaktan yararlamrken diğer ke-
simler... geleneksel ilişkiler ağı içinde sı-
kışıp kalmakta, kendilerini çağdaş dün-
ya doğrultusunda dönüştürememekte-
dirler.
— Sistemin temelinde birey olmalıdır.
Bu sistemde esas olan devletin bireye
karşı görevleridir... Toplumun başka tür-
lü ayakta kalabilmesinin olanağı da yok-
tur.
— Anayasa ve yasalarda özgürlüğü kı-
sıtlayan maddeler ortadan kaldınlmalı-
dır. Dernekler, meslek kuruluşları vb.
kuruluşlar serbest olmalı, birbirleriyle,
siyasi partilerle ilişki kurabılmelidirler.
— Yerel demokrasi sağlanmah, ileti-
şim araçlan bugünkunün aksine çağdaş
bir toplum yaratma yonunde kullanılma-
lıdır. TRT, Milli Eğitim Bakanlığı, Kül-
tür Bakanlığı ve üniversitelerin laikleş-
tirilmesi zorunluluktur.
— Islami hareketlerin yasal bir tehdit
altında olmadan örgütlenebilmeleri ge-
rekir.
— Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yapı-
sı değiştirilmelidir. Laikliğin bir gereği
olarak, başkanlık içinde diğer fslami
mezbeplere de hizmet götürecek şekilde
düzenleme yapılmalıdır.
— Ders kitaplanrun çağdaş içerikli ol-
malan ve devlet eliyle dağıtılarak, sömu-
rü aracı olmaktan çıkanlması sağlanma-
hdır.
— Din eğitimi zonınlu olmaktan çı-
kanlarak temel eğitimde seçmeli ders ha-
line getirilmelidir.
— Gereksinimden fazla imam-hatip
liseleri teknik meslek liselerine dönüştü-
rülmelidir.
— Okul öncesi kurumlan 0-3, 5-6 y'aş-
lan arasını kapsayacak biçimde yuva ve
okul sistemi olarak oluşturulmalıdır. Bü-
tün çocuklara ulaşacak şekilde orgütlen-
melidir.
— Işsizlik sigortası gerçekleştirilmeli,
sağlık hizmeti ücretsiz sunulmalıdır, ev
kadınları sosyal güvenlik kapsamına
alınmalıdır.
— Bütiın sosyal güvenlik ihtiyaçlan-
mn karşılanması ve kırsal alanlara da gö-
türülntesi gerekmektedir.
— Bunlar sivil toplumun ve laikliğin
koşuUandır... Bu koşullar sağlandığı tak-
dirde din, herkesin bireyselliği içinde sa-
hiplendiği, yaşadığı alan olarak çağdaş
sistem içindeki yerini alır...
— 1950'li yıllarda başlayan yurtdışı-
na işçi göçünün dogurduğu sonuçlardan
biri de bu insanların gittikleri yerlerde
dinsel örgütlenmelere kaülmalan olmuş-
tur. Ülkemiz açısından hayli önemli bir-
leşüricilige ve ortak bir kültiirel kimlik
olma özelliğine sahip Islam dini, kolay-
ca belli çerçevede örgüüendirilebilmiştir.
Kökleri cumhuriyetin ilk yıllarına da-
yanan laiklik karşıtı oluşumlann başlan-
gıçta sağ partilerin etrafında organize
olurken, yeni ortaya çıkan gruplann
"Marjinal nitelikli, sivil toplum örgüt-
lenmeleri olarak belirdikleri" ifade edi-
len raporda geleneksel yapıdan "moder-
ne" gidecek biçimde İslami oluşumlar sı-
ralanarak haklarında özetle şu bilgiler
veriliyor:
NAKŞİBENDtLER: Türkiye'deki en
etkin Sünni tarikatlardan biridir. Örgüt-
sel olarak bir bütünlük arz etmez. Der-
gâhlara göre tutumlan önemli farkhlık-
lar göstermektedir. Örneğin Iskenderpa-
şa ve Erenköy dergâhlarında modern ya-
şam ile şeriat arasında uzlaşma aranır-
ken, tsmail Ağa Dergâhı'nda kan bir
NURCULUK: Said Nursi (1873-1960)
tarafından "iman"ı kurtarmak amacıy-
la oluşturulmuş bir harekettir. Said Nursi
aslında Kurtuluş Savaşı'nın destekçile-
rindendir. Mustafa Kemal tarafından
Ankara'ya davet edildi, ancak milletve-
killerini yeterince dindar bulmayınca
1923'te Van'a gitti. Böyle tavır almasın-
da yaşamının tutuklanma ve sürgünle
geçmesinin payı olduğunu düşünmek
çok yanlış olmaz. Siyasi olarak DP, AP,
DYP çizgisine destek vermektedirler.
Fetullah Hoca önderliğindeki bağım-
sız Nurcu grup ise dergileri olan "Sızıntı"
aracılığıyla Batı düşüncesi ve felsefesine
mücadele açmışlardır. Bağımsız Müslü-
man aydınlar tarafından başlangıçta çı-
karılan "Zaman" gazetesini ellerine ge-
çirdiler. 1988 yılından itibaren de
ANAP'ı desteklediler. Emniyet örgütü
ile de ilişkileri olan bu gruba radikal Is-
lamcı gruplar cephe almış durumdalar.
Bunların dışında düzen uzlaşmacılığıru
DİH eğİtİHlİ SHP'nin raporunda, din
eğitimmin zorunlu olmaktan çıkarılması
gereği vurgulanarak, imam hatip liselerinin
teknik meslek liselerine dönüştürtilmesi
görüşü yer alıyor. Din eğitiminin de 0-3 ve 5-6
yaşlarmı kapsayan biçimde okul öncesi
oluştumlacak yuva sistemi ile r
-
gerçekleştirilmesi belirtiliyor.
B İ T İ İ ğ İ Raporda, Türkiye'deki
İslamcı oluşumlann ve tarikatlarm
tarihçesine deginilerek, laiklik karşıtı
örgütlenmelerin başlangıçta sağ partiler
etrafında organize oldukları ifade ediliyor.
dünya görüşü savunulmaktadır.
ANÂP'a açık destek veren Erenköy Der-
gâhı'nm müridleri maddi yönden çok
güçlüdür.1987 yılında Refah Partisi'nin
seçim barajını aşamaması hayal kırıklı-
ğı oluşturdu ve sorumlu olarak RP Baş-
kanı görüldü, kopmalar başladı. Nakşi
dergâhlarının büyük bir bölümü
ANAP'a destek vermektedir. Bu destekte
K.Özal ve onun Suudi bağlantılarının rol
oynadığını söylemek mümkündür. Yay-
gın kanı Suudi sermayesi ile desteklen-
dikleri yolundadır. Kadın ve Aile, İlim
ve Sanat, Gülçocuk dergileriyle yayınları
vardır.
KADİRtLİK: Kurucusu Abdülkadir
Geylani'dir. Köklü olmasına rağmen bu-
gün eski gucünde değildir. Bu çevre si-
yasetten uzak kalmayı tercih etmektedir.
Dergilerinde bir tarikat olduklanna, "ic-
mal"e ait kanıtlar bulunmakla birlikte,
bu çevre parlamenter demokrasiyi, laik-
liği ve 1982 Anayasası'nı savunduklan-
nı söylemektedir. Küçük gruplar halin-
de varlıklarını sürdürmektedirler.
reddederek bunlara karşı mücadeleye ge-
çen "DAVA" dergisi çevresinde toplanan
bir grup daha vardır.
SÜLEYMANCILAR: Kuran'm unu-
tulduğu düşüncesi ile Süleyman Hilmi
Tunahan çevresinde toplananlar, genç ve
çocuklara Kuran öğretmeyi hedeflemiş-
lerdir. 1946'da Kuran kurslannın yasal-
lasması ile altın çağlannı yaşadılar. Kurs-
ların kapatılması, imam-hatiplerin açıl-
ması ile zor durumda kaldılar. Daha ön-
ceden Diyanet'e girmiş olan SüleyTnan-
cılarla imam-hatipliler arasında bitme-
yen çeWşme de başlamış oldu. Son ola-
rak ANAP'a destek verdikleri dikkat
çekmektedir. Tunahan'ın ölümünden
sonra çahşmalarıru devam ettiren dama-
dı Kemal Kaçar Diyanet'le çekişme dı-
şında etkili olamamıştır.
RADİKALLER: "Girişim" çevresi
olarak bilinen grup, uzlaşmacılık, ente-
lektüelizm, Iran'dan çok lrancılık, aşı-
nhğı ve pasifizmi eleştirir. Sivil toplumcu-
luk ile durüst sosyalist aydınlarla diya-
logdan yanadır. GençBğe önem vermek-
tedirler. Dergi 1990 yılında baskılar ve
maddi yetersizlikler nedeniyle yayın ha-
yatına ara vermişür.
Hizbullahiler olarak tamnan grup ise
Iran devriminin savunuculuğunu yap-
makta, solu değil ülkücüleri karşısına al-
maktadır. "Büyük Doğu tbda"cılar ise
1986 yılından itibaren "Tavır" dergisiy-
le Necip Fasıl Kısakürek ve S.Mirzabe-
yoğlu'nun kitaplarını piyasaya sürerek
başladılar. Tavır'ın ardından "Öfke, Son
Karar, Oluş, Elif, Kararlı Genç Adam,
Akdoğuş" gibi dergileri çıkardılar. Grup-
ları birbirine bağlayan Mirzabeyoğlu-
dur. Dilleri ağdalıdır ve aristokratik bir
arayış içerisindedirler Şiiliğe ve Iran'a
karşı tavır almışlardır ve 2000 yılına ka-
dar Türkiye'de İslam devrimi olacağına
inanıyorlar. Çalışmalarını Almanya'da
sürdüren Cemalettin Kaplan önceleri
güçlü bir çıkış yapmasına karşın radikal-
leşip yönünü sağa kaydınnca güç kaybet-
miştir. Temel sorunun kadro olduğuna
inan Kaplan halen toparlanma uğraşın-
dadır. Ercüment Özkan önderliğindeki
"Üctibas" çevTesi İslamda akıl kullanma-
nın önemine dikkat çekerken,
"Mealciler" olarak tanınan bir kesim Ür-
dun'de kurulan Hizbul Tahrir (Özgürlük
Partisi) ile benzerlikler göstermektedir.
Özellikle 1980 sonrasında İslami olu-
şumlann guç kazanmasına koşut olarak
islami hareket ve oluşumlarla bağdaş-
mayacak kimi oluşum ve düşüncelere de
tanık olundu. Bunlar;
Akevler Kooperatifi. Süleyman Kara-
gülle'nin öncülüğünde, inanan kişilerin
toplumdan soyutlanarak "siteleşmeleri-
ni" savunuyor. Kendilerini "Laik
Müslümanlar" ya da "toplumcu
Müslümanlar" olarak adlandınyorlar.
Site içinde bir anlaşmazlık olduğunda
çoğunluğun azınlığa hükmetmesini de-
ğil, yeni gruplaşmalara gidilmesini savu-
nuyorlar. Adnan Hoca ve Edip Yüksel
ise zengin ve manevi boşluğa düşmuş
gençlere iman aşılama iddiasmda. Yük-
sel, yakın zamanlarda kendisini halife
ilan ettirmeye kadar vanrken; Adnan
Hoca da "Atatürkçülük" yolunu seçti,
ama eski popularitesini kaybetmiş du-
rumda.
Raporun son bölümünde, laik düze-
nin bu türden toplumsal farklıhklann
güvencesi olduğu vurgulanarak özetle şu
görüşlere yer veriliyor:
"Bu nedenle çağdaş bir toplumda bas-
kıcı olmayan bir sistem içinde yaşamak
istiyorsak, kendi düşünce ve inancımızı
güvencede görmek istiyorsak, laik top-
lumu savunmak ve laikliğin karşısında-
ki grup ve kişilere karşı demokratik mii-
cadelemizi vermek zorundayız.
SHP, gerek kapitalist sistemin hele bi-
zim toplumsal yapımıza hiç uymayan
aşın bireyci ve maddeci öğeleriyle savaş-
mak, hem de toplumsal sorunlan dinsel
örtüler altına gizleme yöntemine inan-
maz.
Bunun yerine ekonomik refahı sağla-
yarak, demokratik çeşitliliği kurumsal-
laştırmak gereğine inanır."
CÜNEYT ARCAYÜREK
YAZIYOR
Insanla Ulusal
Sorunlan Unutmak...ANKARA — Amerikan Rand Corporation bir araştırma
yapmış. Üç bin yılda tam 13 bin savaş olmuş. Sonuncusu
Körfez'de.
ABD son savasta 92 asker yitiriyor. 30' u Saddam'ın Scud
füzelerinden düşen parçalarla ölüyor. Savaş Irak'a 100 bin
cana mal oluyor. 92 kişiye karşı 100 bin! Rand Corporation
"Tarihte böyle bir savaş görülmedi" diyor.
ABD, savaş masraflarını petrol zenglni Araplardan alıyor.
Savaşı iki yönüyle de kazanıyor. Ya Türkiye? 21 mart ge-
cesi Bush, bol keseden Türkiye'yi övdükten sonra, asıl ko-
nuya, savaş nedeniyle zararlanmıza değinmiyor. Hatta "bize
ne verileceği noktasında hiçbir şey söylememeye özen gös-
teriyor."
Oysa, bir koyup üç alma formülü öyle görkemli nimetleri
içeriyordu ki... TÖ, Meclis'in savaş yetkilerini hükümete dev-
redecek kararı geçirmek için adı var cinsi belli olmayan ni-
metleri Bakanlar Kurulu'nda saya saya bitirememişti.
Bol para akacaktı. Arap ülkelerinden, Batı'dan tabii tica-
retimizi geliştireceğimiz ABD'den. Yabancı sermaye akışı
hızlanacaktı. Turizm patlayacaktı.
Bol, ucuz faizli veya hibe paradan vazgeçtik. Ekonomiyi
ayakta tutacak, bütçeyi kurtaracak dış kredileri gözler hale
düştük. George, dostu Turgut'a "Para isteme benden, buz
gibi soğurum senden" dedi. Bir milyar dolar taze para iste-
ğini geri çeviriverdi. Olacak şey değüdi. Demek ki dostlu-
ğun bir milyar dolarcık degeri yoktu.
"Bizimki" kimseye muhtaç olmadığını kanıtlamak için yur-
da döndüğünde bir milyar doların ABD'den nisanda gele-
ceğini TV'den sağa sola çalım satarak duyumsattı. Bir mil-
yar doların foyası kısa sürede ortaya çıktı. Hepsi eski bağ-
lantılardı. Örneğin Japonya 400, Kuveyt 300, Suudiler 100,
Almanya 150, Italya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerden 50
milyon dolar. Ne
ABD'si, çeşitli ülkeler-
den çeşitli yardımlar
Hazine'ye girecekti.
Hazin sonu izleyen
olmadı. Japonya'dan
gelen parayla memur
maaşları ödendi. Ya-
bancı sermaye mi?
Yerinde sayıyordu. Tu-
rizme gelince... Öyle
patladı, öylesıne dar-
madağın ettı ki yatırım-
cılan; üç günlük bay-
ramda sadece Ege kı-
yılarını örneğin Fethiye'yi, Ölüdeniz gibi turist canlısı yöre-
leri görmek turizm adına büyük bir balonun patladığını sap-
tamaya yetiyordu.
Mevsime hazırlanan küçük büyük lokantalar, kahveler,
motellerle büyük indirim yapmalarına karşın odalarını dol-
duramayan oteller...
İç turizme bağlanan umutlar da yeterince gerçekleşme-
mişti. TÜSİAD'ın son raporundaki Körfez'in Türk turizmine
1-1.5 milyar dolar zarar vereceği doğrulanıyordu.
Üç büyük konuda fiilen ve siyaseten iflas bayrağı çeken
TÖ, elbette menfaat yudumlamak için iktidan kovalayanla-
rın kümelendiği Antalya'daki otel kalabalıklarına bakıp tu-
rizmde de işlerin tıkırında gittiğine inanabilir.
Enflasyon, zamlar, ücretlerdeki dengesizlik, 50 milyonu
aşan nüfustan sadece 2.5 milyon ınsanın dünya nimetle-
rinden alabildiğine yararlanması... Bunlar zaten unutulup
gitmiş, üzerinde durulmuyor bile. Bunlara ek olarak üç
önemli konuda başarısızlık.
Sanki vatandaş okyanusta küçük bir kayıkta tek başına
dev dalgalarla boğuşuyor. Yüksek siyaset merakı örtü ol-
muş insan sorunlarına. Ne çare dümeni ABD'ye terk edil-
miş yüksek siyasetın de ipliği pazara çıkacak, gidiş o gidiş.
Son uluslararası sorunlar ayrıntılarıyla her gün bu gerçegi
yaşatıyor.
Irak'ın kuzeyinde bağımsız bir devlet olasılığına Batı'dan
Doğu'ya her çevre geçen her gün daha fazla olasılık tanır-
ken, TÖ iktidan geçici yerfeşim bölgelerinin Kürtlerin kısa
sürede yurtlarına dönmesiyle ortadan kalkacağını sürekli iş-
liyor, asıl sorunu, Kürt devletine yönelişi gözardı ediyor.
İçeride ve dışanda yüksek siyaset hem ülkenin hem de
insanın başına hemen her gün çorap örüyor.
Yüksek siyaset merakı
örtü olmuş insan
sorunlarına. Ne çare
dümeni ABD'ye terk
edilmiş yüksek siyasetin
de ipliği pazara çıkacak,
gidiş o gidiş. Son
uluslararası sorunlar
ayrıntılarıyla her gün bu
gerçeği yaşatıyor.
Baştürk: Biçimsel
kalıpları kıralmı
- 2 —
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — DÎSK Genel Başkanı ve
HEP milletvekili Abdullah Baş-
türk ile yaptığımız röportajın
ikinci bölümünü yayımlıyoruz.
— Önerdiğiniz biçimiyle bir
koalisyon partisinin sizce hangi
ilkeler çerçevesinde birieşmeleri
gerekiyor?
BAŞTÜRK — öncelikle, ulu-
sal istence ve ulusal egemenliğe
bağlı demokratik parlamenter
sistemin kesintisiz ve eksiksiz bi-
çimde işletilmesini sağlayacak
bir anayasa reformu gerçekleş-
tirmek gerekir. Halkın özgür bi-
çimde örgutlenmesini ve böyle-
likle toplumun ekonomik, kül-
türel ve politik yönetimine yara-
tıcı tek güç olarak katılmasını
sağlamak üzere yasal defişiklik-
ler yapmak, ayrımcı, baskıcı ve
şoven, milliyetçi tutum ve uygu-
lamaları ortadan kaldırarak
özellikle Güneydoğu Anadolu
halkı üzerindeki çok yönlü terö-
rii durdurmak ve bölgedeki
sosyo-ekonomik yapıyı canan-
dırmak.
— Sözlerinizden bir parti prog-
ramı anlamı çıkmıyor mu?
BAŞTÜRK — Bu bir öneri-
dir. Tartışmaya açtığımız konu-
lan temel yaklaşımlan bir parti
programı olarak düşünmek ka-
nımca yanhştır. Önerimizin te-
melinde partilerin soldaki birli-
ği için ortak bir zemin aramak
esprisi vardır. Bakın örneğin
şimdi sıralayacağım şu ilkeler
sizce bir ortak zemin yaratmaz
mı?
Son yıllarda çağdışı, kökten-
dinci ak>m ve hiziplerin yoğun
saldırılarına hedef olan devlet
örgütünü demokratik ve laik
cumhuriyet ilkeleri doğrultusun-
da restore etmek, özellikle e|i-
timi sadece bilime dayalı ilkeler
üzerinde bütünlük ve çağdaşlı-
ğa kavuşturmak.
Ekonomide üretkenliği ve hız-
lı kalkınmayı arttıracak biçim-
de, ulusal kaynakların etkin ve
dengeli kullanımıru öngören, ile-
ri teknolojiyi özendiren, sanayii
kalkınmanın dinamosu haline
getiren ve ulusal gelirin adil pay-
laşımına olanak veren bir poli-
tika izlemek.
— Öneri demetinizde işçi ve
emekçi sınıflann agıruJdı bir yeri
var mı?
BAŞTÜRK — Elbette. Işçüe-
rin ve kamu çahşanlannın Ulus-
lararası Çalışma örgütü ILO il-
keleri ve Batı AvTupa ülkeleri
standartlannı temel alan sendi-
kalaşma, toplusözleşme ve grev
hakkına sahip kılınması ile eko-
nomik ve demokratik mücade-
leye etkin biçimde katılmalarıru
sağlamayı amaçlıyoruz. Aynca
başta enflasyon ve işsizlik olmak
üzere geniş toplum kesimlerini
yıkıma uğratan sorun ve çarpık-
lıklan giderek hafifleten biı top-
lumsal istikrar politikasını ka-
rarlı biçimde uygulamak gerek-
mektedir.
— Bu önerileriniz için yani
gerek koalisyon partisi gerekse
onun için belirlediğiniz ilkeler
için, sizi zorlayan etkenin dün-
yadaki son degişimler olduğunu
söyleyebilir miyiz?
BAŞTÜRK — Bir siyaset
adamı, bir işçi lideri olarak el-
bette değişimleri izliyoruz ve
bundan etkileniyoruz. Ama be-
ni arayışa iten en temel neden
demokratik rejimin tıkanması
olmuştur. Demokrasinin ne ol-
duğu konusunda kendimize öz-
gü tanımlar yaratmaya ne hak-
kımızın ne de buna zamanımı-
zın olduğuna yurekten inanıvo-
um.
— ÖnerUerinizin ışığında so-
nuç olarak neler söyleyeceksi-
niz?
BAŞTÜRK — Halkımıza
karşı sorumluluk üstlenen veya
duyan bireyler ve sol siyasal par-
tiler olarak, biçimsel kalıpları
kırarak, kendimizi aşarak çağ-
daş bir yaklaşımla bir durum
muhakemesi yaparak, siyasal
planda gerçekçi bir değişim ve
yenileşmeye yönelmeliyiz.
Atlantik ötesi bir ülkeyle ge-
rici guçlerin ortaklaşa yarattığı
kaosu aşarak uygar ve demok-
ratik bir toplum olma bilincini
kavramalıyız.
—İSİTTİ—