25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumnunyet Maıbaacılık \c Gazctecıtık Turk •'Vnonırn Şırke:ı adına Nadir Nadı 0 Genel ^a>ın Muduru Hısaa CemaJ. Muessese Muduru Etninf l**klıgil. "ıaz: I>lerı Muduru. Oka> Goaensın, 0 Haber Merkezı Muduru Yılçin Bay*r. Sa>fa Duzenı Yonetmenı Mı *cw £ Temsıicıler ANKARA \hmet Tan, İZMIR Hıkncf Çdinkı», AD\N* Çeun \igenoglu U Poünkj Ce»»l 8«>l«*tıç. !>ş Haberkr E/fna Bakı. Ekonoım Oafu Tarta*. 1; Sendıka ^«knu Kıttu, kjiıur CeW l«Hf lyanbul hUbericr k«Mal Kaç«fc. EğKirr Gncn Ş*)ba. >ur Hıberlcn Serdet Dofu, Spot Danrçmuı Ih^llııih Iflctteaa. Dı7t Vu ar I m n Çal^kftn Xray,ı-ma ?ak» *lp«?. Dtucbmc 4M»Uah t u * ı # koordınator Ahaci fcorafaaa 0 Mü [g« Lrol Lrluı 0 Mu-ıasehe Bolrnt Ve«e* # Bjue PLuıJanu Srvfi Chmubcşeotta 0 Reklam Aj»c T<m» 0 Ek Yavıriar Hnlta \k»ol ^ Ida'e Hıltoıa G«rrr 0 \,leıme Ondcr Çdık f Bı gı Esiem Natf luJ 0 Ptrsonei St>fi tuLin Aurv/u Başkan Nadır Nadı Okti) \kbal. talçıı Bam. Hasuı Ctıul. Hıkaet Çrlıakt)* Ok*j Goarn*iR Ifnr Muuı. llhu Sefcak, Alı ! m n , Ahaeı !»• Burotar 0? 6? 0 towı Cıunhunyet Matbaacıbk ve GuctcaSk TA.Ş. Tıirkocagı Cad 39/41 Câ4*lo#lu PK 246 Isıanbul TeL* 512 05 05 (20 b*ı), TeteJL 22246, Fax (!) 526 60 72 0 A ı n Zıva GokaJp Bh Inkılap & No 19-4, Td 133 I! 41-4" Tdes. 42344, Fax (4) 133 t » r H Zıya BK 1352 S. 2/3, Tct 13 12 30. Tdex 52359 Fax (51) 19 53 60 Inonü Cad 1)9 S No 1 Kai 1. Td 19 r 52 (4 h«) Td« 62155 Fıx :"!) 19 25 ^ TAKVİM: 21 NISAN 1991 İmsak: 4.35 Guneş: 6.10 Oğle: 13.08 İkindi: 16.53 Akşam: 19.56 Yatsı: 21.23 1949'da ölen Mariano Fortuny, ince ve akıcı plilerinin sırrını beraberinde götürdü Fortuny'nin rönesans btiyüsü Forfuny'nin ünlü Delphos kıyafetlerinden biri. Rudolph Valentino'nua kansı Nataeha Rambova'nın sırtında. Mariano Fortuny kumaş dokumalannda sofîstike bir teknik uyguladı. îpekler, brokarlar, kadifeler onun elinde bir başka derinlik, bir başka akıcılık kazandı. Onun plileri öyle ince, öyle akıcıydı ki... Biçimde bir değişiklik yoktu. Klasikti. Yunan heykelleri gibiydi. NECLÂ SEYHUN Heyecanlanmadım desem yalan olur. Beni "başka bir şey" in beklediğini biliyordum bu kapının ardında. Mağaza ana baba giinü. Yürüyen merdivenler, asansörler durmaksızın inip çıkıyor. Yüzlerce, binlerce insan akıyor katlar arasında. Kadınlı erkekli. Her yaştan. Çılgın bir seçme, bir alma yarışı. Eşarplar, çoraplar, takılar, tişörtler, pabuçlar, gece elbiseleri, tayyörler, trençkotlar, kurkler, çamaşırlar, hediyelikler bir bir elleniyor, bir bir deneniyor. Bir an kovanı uğultusu. Başı tutuyor insanın. Ama bu kapı... Printemps mağazasının dördüncü katındakı bu kapı üstünde Mariano Fortuny yazıyor. Mariano Fortuny... Kapıdaki görevliyi geçip içeri gıriyorum. Ve... Birden her şey değişiyor. Bir zaman tünelinden geçmiş gibiyim. Bir kapı, beni bir başka dünyanın ortasına bırakıyor. Beklediğimden de öte. Bugünün dünyası çiğ ışıkları, güriUtusü, uğultusu, sorunları ile kapının dışında kalıyor. Içersi bir tapınak kadar sessiz. önce, gözlerimin alacakaranlığa ahşmasını bekliyorum. Sonra bir buyülii dünya seriliyor gözlerimin önune... Soluk kesici... Mariano Fortuny'nin bir adı da "Venedik büyiicttsii" zaten. Burada sergilenen o büyü işte. Alacakaranlığın ortasında spotların yumuşak, ölgün ışığı yer yer bir gece elbisesini, bir görkemli tiyatro kostümünu, bir sararmış fotoğrafı, bir yarım bırakılmış labloyu, bir şövaJeyi, bir koltuğun üstüne atılmış olağanüstü emprime, kabartma bir kadifeyi aydınlatıyor. Nedir sergilenen?.. Kimdir Mariano Fortuny? Bir tiyatro kostümcüsü mü?.. Bir modacı mı?.. Bir kumaşçı mı?.. Bir gravürcü, bir ressam, bir heykeltıraş, bir kimyager, bir dekoratör, bir mimar mı? Her biri ve hepsi. Mariano Fortuny sanatın tek dalıyla yetinmeyen olağanüstü bir yaratıcı. Bu dahi Italyan sanatçı, 1871 yıhnda İspanya'da Granada'da doğdu. Ailesinde ünlü ressamlar vardı. 1874'te babası ölünce, annesi onu ve kızkardeşini alarak Paris'e gitti. Oğlunun anistik yeteneklerini destekledi. Fortuny orada amcası Raymundo'nun yanında çabşmaya başladı. Amca Belle Epoque'un ünlü portre ressamlarından biriydi. Aile 1889'da Venedik'e yerleşti. Mariano Fortuny orada akademiye girdi. Bir yandan da ünlü ressamların tablolarını kopya ediyordu. Sanatın her dalına büyük bir tutku duyuyordu. Tek bir konu yetmiyordu ona. Fotoğraf, dekor, heykel, kostüm, ışık... Stüdyolan reflektörle yepyeni bir sıstemle aydınlatmayı başardı. Opera, tiyatro ve müzelerde uyguladı bu yöntemi. Tiyatro, büyuk aşkıydı. Tiyatro, opera kostümlerine verdi kendisini. Kimya ile ilgiliydi. Yepyeni teknikler buldu. Kumaş dokumalannda sofistike bir teknik uyguladı. lpekler, brokarlar, kadifeler onun elinde bir başka derinlik, bir başka akıcılık kazanırdı. 1906 yıhnda Venedik'teki Büyük Kanal'da Orfei Sarayı'na yerleşti. Kendi zevkine göre yeniden düzenledi bu sarayı. Kumaslarla, sanat eserleri ile bezedi. Kocaman bir atölye hazırladı kendine Bugün bu saray Fortuny Sarayı olarak biliniyor. Venedikli ressam Carpaccio'nun tablolanndan, renklerinden çok esinlendi Fortuny. Modaya yöneldi. Kendine özgü bir modaydı bu. Rönesans ve ortaçağ esin kaynağıydı. Antik Yunan'a hayrandı. Antik heykellerin drapelerini anımsatan eşsiz elbiseler yaptı. Kendine özgü bir pli tekniği vardı: Fortuny plileri. öyle ince, öyle akıcıydı ki bu plili elbiseler... Biçiminde bir değişiklik yoktu. Klasikti, Yunan heykelleri gibiydi modelleri. 1920'den 1940'a kadar hep bu elbiseleri yaptı. Klasik anlamda bir modacı denemezdi ona. Ama ne sükseydi o!.. Gardrobunda bir veya birkaç Fortuny elbisesi olmayan kadına kelimenin tam anlamı ile şık denemezdi o dönemlerde. "Delphos" adını verdiği bu elbiseleri öyle şiirli, öyle akıcı, öyle elastiki, öyle yumusaktı ki... Elbiselerin yaka ve kol kenarlannı, dikişleri mat Murano boncuklan ile bezeli kordonlar çevrelerdi. O günden bu yana onun o ünlü plileri pek çok modacıyı etkiledi. Kopya etmeye çabaladılar onu. Ama faydasızdı. 1949'da öldüğünde tekniğinin sırrını, beraberinde götürdü. "Bütün kapıiar kilitli. Anahtar Tann'da kaldı..." Bugün koleksiyoncular onun elbiselerini elde etmek için akıl dışı paralar öduyorlar. Sergiyi gezerken bu elbiseleri görmek heyecan veriyor insana. Alacakaranlıkta ışık beneklerinin aydınlattığı "DeJpbos"lar... Deniz köpüğu renginde şafak pembesi... O görkemli tiyatro kostümleri, Butterfly'lar, Turandot'lar, Makbet'ler... Ürpertici bir güzellik var hepsinde... Sergide Venedik'in rutubetli saraylarını anımsatır giz dolu bir hava... Orfei Sarayı'ndan bir esinti... Bu esintide ışık beneklerinde Delphos'lar, ortaçağ kaftanlan, miraari çizimler, fotoğraflar, tablolar, boya potası içinde fırçalar... Bitiriknemiş yarım bir desen... Bu bitirilmemiş deseni bitireceksin, değil mi Fortuny?.. Onu sonsuza dek yarım bırakmayacaksın öyle?.. Resimlerinde alaycı gülümsüyordu Fortuny. Zaman tünelinin girişine gelmiştim gene. Kapıda durakladım bir an. Iki zaman arasındaydım. Bir yanda büyük ustalıkiar vardı, eşine bir daha rastlanmaz türden. Büyük aşklar, büyük nefretler, büyük tutkular, büyük guzellikler... Bir yanda yaşama sevinci. Yalın, çarpıcı, kolay... Plastik aksesuarlar, lastik pabuçlar giyilip çıkanhyordu bir bir. Her şey elleniyordu, her şey deneniyordu. Bir gürültü, bir şamata. Bir başka yasama biçimi. Seçme olanağım yoktu. Kalabalığa doğru yürüdüm. Mariano Fortuny'nin elastiki, yumuşacık modeUerin- den biri. O ünlü piiler pekçok modacıyı etkiledi. Liberation'un raporıa 24 ülkede 200 gazeteci hapis MİNE G. SAULNIER ~ PABtS — Fransa'daki 'Sı- nırsız Mubabirier Biriiği' RSF, dunyada ilk kez basın ozgür- lüğünun gündeme geldiği bir tarih olarak 20 nisanı göster- di. Birlik, 1981 yıhnda New York Times'ın esİci yöneticile- rinden James C. Goodak'in kurduğu 'Gazetedleri Koruma Derneği'nin benzeri bir nitelik taşıyor. Basın özgürlüğünün 'ilk* günü olarak kutlanan dün, söz konusu girişim tüm Fransız basın organlarıhca desteklen- di ve günlük gazeteler başya- zılarını basın ve gazetecilerin meslekte karşılaştıklan sorun- lara ayırdılar. Uluslararası Basın Özgürlü- ğu Günu, Fransız Iletişim Ba- kanı Catherine Tasca ve UNESCO Genel Müdürü Fe- derico Mayor'un desteğiyle bir dizi etkinliklere sahne oldu. Liberation gazetesi 'Sınırsız Muhabirler Biriiği' ile hareket ederek, dünyada basın özgür- lüğii 1991 bilançosunu dünden beri satışa sunmuş bulunuyor. Söz konusu 'bilanço' bu yıla kadar yalnızca profesyonelle- re sunulan bir rapor iken, bu yıl Liberation gazetesinin ver- diği yeni biçimiyle belli bir ki- tapçıda (FNAC şubeleri) okur piyasasına veriliyor. Bu raporda 103 ulke büyü- tece alınmış. 1990 yıhnda 40 gazeteci öldürülmüş, dünyada 1989 yıhnda 71, 1988'de 57, 1987'de 55 olduğu düşunüle- cek olursa, 1990 yılının daha az gazetecinin kanıyla sulandı- ğa söylenebilir. Rapor, 'rahat- sız eden basını susturmak için en etkili yolun hâlâ cinayef oluşunun altını çizi>or. 24 ülkede 200 gazeteci hapis bulunuyor. Af öncesi sayılar- la 'Kürt somnuna dokunduk- lan için' içeride bulunan Türk gazetecilerinin sayısı, bu bel- gede 28 olarak gösteriliyor. Iran'da 41, İsrail'de 25, "Su- dan'da 15 gazeteci demir par- makhklar ardında. Fakat ga- zeteci katli ve hapsi konusun- da Güney Amerika ülkeleri başta geliyor. YehudiMenuhin, doğumgününü yann Londra Kraliyet Festival Salonu'nda kutlayacak Kemanın büyük ııstası 75 yaşındaMenuhin, çağımızın en ünlü birkaç keman virtüozundan biri. Aynı zamanda orkestra şefı, hümanist, fılozof, yoga ve sağlık uzmanı gibi sıfatlarıyla tanınan Menuhin'in diğer bir yönü de barış savaşımcısı olması. Ünlü kemancının doğumgünü nedeniyle yayımlanan "Menuhin: Bir Aile Portresi" adlı kitapta, Menuhin'in "çocuklarının mutluluğunu kendi kariyerine kurban ettiği" şeklindeki savlar, sanatçıya zor günler yaşattı. Kiıltür Servisi — Çağımızın en ünlü birkaç keman virtüo- zundan biri, orkestra şefi, hü- manist, filozof, yoga ve sağlık uzmanı, yılmak bilmeyen barış savaşımcısı. Yann 75 yaşına ba- sacak olan Yefaudi Menuhin'in ilk ağızda akla gelen sıfatları bunlar. ABD'ye Rusya'dan göç eden bir ailenin çocuğu olarak 1916'da New York'ta dünyaya gelen Yehudi Menuhin, 75. do- ğumgünunü yarın Londra'da Kraliyet Festival Salonu'nda kutlayacak. Daha 7 yaşındayken San Francisco'da Mendelssohn'un Keman Konçertosunu seslendir- diği konserle büyük bir heyecan uyandıran Menuhin, 75 yaşının kutlanacağı konserde once Vla- dimir Ashkenazy'nin yönetece- ği Kraliyet Filarmoni Orkestra- sı eşliğinde Beethoven'ın iki ke- man romansını yorumlayacak. Daha sonra Menuhin'in yö- neteceği orkestra ve koro, Sov- yet besteci Rodyon Sçedrin'in Menuhin için bestelediği "Yakanş" adlı yeni bir yapıtı ve Beethoven'ın 9. Senfonisini ses- lendirecek. 75. yaşının eşiğinde oldukça MENUHİN-"Vivaldi ve Beethoven konçertoları çalmak bana keyifli geliyor. Bn yaşU Paganini çalmak içimden gelmiyor." zor günler yaşadı Menuhin. Yo- netmen ve yazar Tony Palmer'- ın kaleme aldığı "Menuhin: Biı Aile Portresi" adlı kitap, ünlü müzisyenin doğumgünü kutla- maları sırasında yayımlanacak- tı. Ancak Palmer'uı kitapta Me- nuhin'in annesi Marutha ve oğullan Krov ile Gerard ile il- gili olarak ortaya attığı savlar iş- leri karıştırıverdi. Palmer, Menuhin'in çocuk- luk ve gençlik dönemlerine an- nesi Marutha'nın tümden ege- men olduğunu, ayrıca Menu- hin'in çocuklarının mutluluğu- nu kendi kariyerine "kurban ettiğini" ileri sürüyordu. Sir Yehudi ve avukatları, son dakikada duruma el koydular, yasal yollara başvurabilecekle- rini soyleyerek kitabın yayınını durdurdular. Ne var ki yine Pal- mer'ın hazırladığı filmin 4. Ka- nal'da gösterilmesini engelleye- mediler. Gerek filmde, gerek kitapta, Menuhin'in yaşamının onemli bir bölümünü annesinin buyru- ğu altında geçirdiği, üniü kon- serlerden önce ilk kansı Nola Nicholas'Ia cinsel ilişkide bulun- masını annesinin önlediği, Me- nuhin'in bu ilk evliliğinden olan iki çocuğunu kendi sanat yaşa- mı uğruna ihmal ettiği ve mut- suz kıldığı ileri surülüyordu. Menuhin ise, "European"dan Peter Donnelly ve "New York Times"dan Craig R. Whitney'le yaptığı söyleşilerde, Palmer'a bu kadar guvenmekle büyük bir hata yaptığını soylüyor: "Filrai seyredince çılgına döndüm. Çıinkü tamamen gii- venmiştim ona. Aslında Tony Palmer, çok yetenekli ve gerçek bir profesyonel. Ama benim bü- tün yaşamımı kendi düşgücü- nün bir üriinüne donüştürmüş. Büyük saygı duyduğum annem ve babamla ilgili anlattıklannı duyunca kendimi ihanete uğra- mış hissettim." Menuhin. Nevv York'ta, Londra'da, Paris'te ve Berlin'- de konserler verdiğinde Jaha 13 yaşındaydı. New York'ta Beet- hoven'ın Keman Konçertosunu çaldıktan sonra, Menuhin için bir eleştirmen şoyle demişti: "11 yaşında bir cocuk, bu muziğin olağanüstü yorumcularıyla ay- nı duzeyde sayılmayı kesinlikie hak etti!"' Peki, Menuhin'in ço- cukluğunun bu "altın çağı" as- lında dinmek bilmeyen acılarla yuklu yalnızlık dönemi miydi? "Bu çok saçma" diyor Yehu- di Menuhin, "Avncanklı bir ço- cukluğum oldu. Annemle ba- bam beni çok seviyorlardı, ba- na çok baglıydılar. Hep seyahat ediyorduk. tki kızkardeşinıle de mutluydum. AUem için çok önemliydim. EJeştirmenlerin ve gazetecilerin hakkımda yazdık- larını bana hiç göstermivorlar- dı. Alkış ve övgü toplamam için değil, müzikte en iyisini yap- mam için yetiştirmişlerdi beni." Buna karşılık, VVagner ve öte- ki muzisyenlerle ilgili fılm bi- yografileri de tartışmaJara yol açmış olan Tony Palmer, ama- cının Menuhin'in dehasının kaynağını keşfetmek olduğunu soylüyor. Öte yandan, Palmer, filminde ve kitabında, Menu- hin'in ilk kansı Avustralyalı No- la Nicholas'tan aynlmak zorun- da kaldığında çektiği acının ve Belsen toplama kampından kur- tulanlara verdiği konserin onun yaşamında belirleyici önem ta- şıdığını vurguluyor. Menuhin ise "Palmer kafa- sında bir hikâye kuımuş" diyor. "Hikâyenin doruk noktası, be- nim 5 yıl siiren ilk evliliğim. Ama 43 yıldır Diana'yla evli ol- duğumu unutuyor. Belsen top- lama kampına gelince! Bu da bir başka saçmalık. Bakın, ben o zaman da acı çekmek, insan- lann canına kıymak, soykınm nedir biliyordum. Kuşkusuz Belsen çok korkunç, nerdeyse inanılmaz bir öraekti. Ama ya- şamımızın akışını değiştirdiği söylenemez. Böyle şeyleri daha önce de biliyordum, daha son- ra da tanık oldura. Bugün de ts- raillilerle konuşurken, onlara. Filistinlilere karşı olan yüküm- lülüklerini anımsaüyorum. Gör- düğünüz gibi, filmde her şey kaynayıp ghmiş!" Menuhin'e bakılırsa, oğulla- rına karşı "kötü bir baba" ol- duğu yolundaki sav da saçma! Krov ve Gerard, Tony Palmer'- la saatlerce konuşmuşlar: "Ba- bamızı daha çok görmek ister- dik gibisinden bazı şeyler sovle- miş olabilirler. Ama sürekli se- yahat eden bir işadamı ya da de- nizcinin çocukları da boyle soy- leyebilir. Sanatçı da doğal ola- rak çok seyahat eder. Çocuklar çok güzel şeyler anlatmışlar, bu- nu bilivorum. Ama Palmer on- ları almamış. Her şey çarpıtıl- mış. Sıcaklık, sevgi, bağlılık yok edilmis..." Ama Menuhin'i mutlu ede- cek gelişmeler de var. Piyanist ve radyo progranKisı David Du- bai'nin hazırladığı "Menuhin'- le Konuşmalar" adlı kitap, kı- sa bir süre önce yayımlandı. Menuhin kitaptan memnun. Efsanevi kemancı, genç öğ- rencilerine öğretmeye çalıştığı en onemli şeyin uslup anlayışı olduğunu soylüyor. Menuhin'e göre, genç müzisyenler genellik- le notaları açık seçik ve temiz çalıyorlar, ama klasik müzik yo- rumu gerektiriyor. 7 yaşından beri, yani tam 68 yıldır konser veren Menuhin, "Bu yaşunda Paganini çalmak gelmiyor içimden" diyor. "Ama oda mü- ziği yapmak, Vivaldi'nin kon- çertolannı, Beethoven konçer- toyu çalmak bana daha keyifli geliyor. Artık müziğim bu doğ- rultuda. Bir de hocalık tabii!" İngiltere'de 1965'te şövalye- lik nişanı alan, ama "sir" un- vanını ancak 1985'te Ingiliz yurttaşı olduktan sonra alabilen Yehudi Menuhin, şimdilerde kendi adına duzenlenen iki ulus- lararası yarışmada jüri üyeliği yapıyor, Ingiltere'deki Yehudi Menuhin Müzik Okulu'nda ve Isviçre'deki Uluslararası Menu- hin Müzik Akademisi'nde ders- lerini sürdürüyor. Menuhin, kendinden genç bazı kemancüardan söz eder- ken, onları geyşalara ya da sa- muraylara benzetiyor: "Brahms'ın Keman Konçerto- sunu ya hiçbir sınır tanımadan paramparça ediyoriar ya da yal- nızca notalan çalıyorlar." Ama Menuhin daha genç kuşaklar- dan Sovyet Vladimir Spivakov ile Yuri Başmet ve Amerikalı Robert McDuffie'nin hayranla- n arasında. Şu sıralar hem Amerikan hem Ingiüz yurttaşı hem de fah- ri İsviçre vatandaşı olan Menu- hin, en çok hükümetlerin kültür bütçelerinde kısıntı yapmalann- dan yakınıyor: "Hemen bütün ülkelerin yö- neticileri, vergi indirimi yapraa- ya hiçbir zaman yanaşmıyoriar. Ama iş kültür ve sanat bütçele- rini kısmaya gelince, hiç sonın çıkmıyor. Uğruada yaşamaya değer ne varsa rahatlıkla kısıt- lanabiliyor!.." Pamukkale'ye travertenler • ANKARA (AA) — UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'ne almaya değer gördüğü Pamukkale'nin geleceğini belirleyecek özel koruma imar planının hazırlıkları sürerken, jeoloji uzmanlan Pamukkale'nin doğal suyu ile yeni travertenler oluşturulabileceğini saptadılar. Kültür ve Tabiat Varhklarını Koruma Genel Müdürü Altan Akat, Denizli Valiliği ile ortaklaşa yaptırdıklan koruma amaçlı imar planının bu ay sonunda sonuçlanacağını, bu plan gereğince bütün çalışmaiarı yeruden organize edeceklerini söyledi. Akat, Pamukkale'yi kültürel değerleri ve doğal güzellikleri bozulmadan kurtarma çabası içinde olduklannı belirterek "Plan bize, buradaki otellerin kaldırılmasını önşart getirirse, yapUacak bir anlaşma ve devlet finansıyla bu otellerin başka yere nakledilmesi söz konusu olabilecek" diye konuştu. Kirlilik astım yapıyor • İZMİR (ANKA) — Hava kirliliğinin artmasına paraJel olarak son 20 yılda Turkiye'deki astımlı hasta sayısının 7.5 kat arttığı bildirildi. Ege Üniversitesi Tıp Fakultesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Ülkü Bayındır, astım hastalığının oluşum nedenleri hakkında son yıllarda değerli bilgiler elde edildiğini belirtti. Bayındır, küçük çocuklarda ve gençlerde görülen astıma, hava kirliliğinin yanı sıra genetik faktörlerin de yol açtığına dikkat çekerek "Yirmi yıl önce toplumumuzun binde beşi astımlıyken, bugün bu oran yüzde ikiden daha fazla. Bu artışın en büyük nedeni de hava kirliliği" dedi. Bilgisayar sempozyuınu • ANKARA (UBA) — TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Bursa Şubesi'nce duzenlenen Bursa 3. Bilgisayar ve Haberleşme Sempozyumu 24 nisanda başlayacak. Sempozyum, Türkiye'de bilgisayar ve haberleşme sistemlerinin bugünkü düzeyinin belirlenmesi, bu alandaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerin tartışılması, bilgisayar sektörü ve haberleşme sanayiinin ülke yaranna gelişmesi ve yapılan çalışmaların kamuoyuna duyurulması amacıyla düzenleniyor. Sempozyumun birinci oturumunda başkanlığı, Uludağ Üniversitesi MUhendislik Fakultesi Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Aü Oktay yapacak. Doğal kaynağa Sovyet destegi • ANKARA (ANKA) — Turkiye'deki doğal kaynaklann incelenmesinde Sovyetler Biriiği ile işbirliği yapılacak. Türkiye ile Sovyetler Biriiği arasında imzaJanan 1991-1992 yıllan bilimsel ve teknik işbirliği uygulama programı Bakanlar Kurulu'nca onaylanarak Resmi Gazete'de yayımlandı. Bu program uyannca yapılacak işbirliği çerçevesinde Sovyet uzay araçlarından çekilen Türk topraklan resimleri Türkiye'ye verilecek. Karalahana sarması • RİZE (AA) — 22-29 nisan tarihleri arasında kutlanacak olan Turizm Haftası dolayısıyla Rize*de yöre yemeklerini tanıtmak ve kalıcılığını sağlamak amacıyla "karalahana sarması" yanşması düzenlendi. îl Turizm Müdürü Atilla Karahasanoğlu konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, "karalahana sarması"nın yörenin önde gelen yemeklerinden biri olduğunu belirtti. Karahasanoğlu, yarışmaya isteyen herkesin katılabileceğini kaydederek "Yarışma 24 nisan çarşamba günü Ticaret Lisesi salonunda yapılacak. Bir tencere yemekle katılabilecek yanşmacılara bir rumuz verilecek ve sarmanın tadı, şekli ve iç malzemesinin uyumuna göre değerlendirme yapılacak " diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle