Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 MAKT 1991 • • • •
ASKER OCAĞINDAN BABA OCAGINA! — Körfez savaşı sırasında Irak'ın dine esir düşen
Amerikalı kadın asker Melissa Nealy, ABD'deki evinde annesi ve babası ile hasret gideriyor.
Melissa'nın Irak'laki esaret anıları kamuoyunda biiyiık ilgi ile bekleniyor, ama komutanları-
nın bu konuda basına açıklama >apmaması için Melissa'ya kesin emir verdikleri belirtiliyor.
(Fotoğraf: AP)
Türkiye eki
haziraııda
Haber Merkezi— Almanya-
nın etkin turizm yayınlarmdan
Touristik Repon'un 21 haziran
tarihli sayısında da "Türkiye
eki" verileceği öğrenildi. Touris-
tik Report, şubat ayında Turki-
ye ile ilgili olarak "Türkei
Special" başlıkü 18 sayfahk bir
ek vermişti. Touristik Report'un,
Alman Seyahat Acenteleri Bir-
liği üyesi tur operatörleri ve öte-
ki Alman turizm kuruluşlan ta-
rafından izlendiğini belirten der-
ginin Türkiye temsildsi Suat Tö-
re, "Turizrade umutlar bu yıl 2.
yanyılda. Bu ilavenin temmuz
ayı öncesi yayımlanacak olması
da yüın son 6 ayına olumlu kat-
kılar getirecektir" dedi. Töre,
yaptığı açıklamada, Türkiye ile
ilgili eklerin, Alman pazarının
bilgilendirilmesi bakımından ya-
rar sağladığmı kaydetti.
CUMHURİYET/19
YEM AVI — Ülkemizde oldugu gibi Japonya'da da gıivercinler değişik parkların en sevilen
yaratıklan. Tokyo'daki hemen hemen butun parklarda güvercin besleniyor. Ancak güvercin-
ler kendilerine sunulan yemleri kapmak için yine de büyiik çaba harcamak zonındalar. (Fo-
loğraf: Rueter)
Hobi fuarı
açılıyor
tsUnbal Haber Servisi — Boş
zamanlann değerlendırilmesi
için yapılan çeşitli uğraşılann
üninlerinden oluşan 'Hobi Fu-
an', 23 mart cumartesi günü
TÜYAP Istanbul Sergi Sarayı'-
nda açılıyor.
TÜYAP tarafından düzenle-
nen fuar kapsamında, genel ola-
rak doğa ile ilgili faaliyetlerden
olan çiçekçilik, bahçe düzenlen-
mesi, bahçe ve mobilya malze-
meleri, kampçılık malzemeleri
ve evcil hayvanlar sergilenecek.
öte yandan dört gün sürecek
fuar boyunca futbolcularla im-
za günleri, yelken, dağcüık, ya-
maç paraşütü gibi spor dallany-
la ilgili dia gösterileri, söyleşi ve
multivizyon gösterileri düzenle-
necek.
HABERLERIN DEVAMI
TÜSİAD Araştırması...
(Bajtarafı 1. Sayfada)
Sorunlar bitmedi ve bitmeyecek. Dünya
döndükçe, sorunlar ve çözümler iç içeliğini
sürdürecek Türkiye'de de.
Ancak geçmişten bugüne şöyle bir göz
atıldığında, bir yerden bir yere gelindiği de
kuşkusuz bir gerçektir. Yıllar ıçinde yaşamın
kalitesi iyileşmıştır. Bir başka deyışle, her
açıdan modernleşme yolunda mesafe almış-
tır ülkemız. Bugünün Türkiyesi yle dünün
Türkiyesi bir değildir. Bunu yadsımak ola-
naksızdır.
Ama...
Bu "ama "yı koymaksızın, konuyu çerçe-
velemek de zor olur. Çünkü bugün Türkiye'-
nin kendıne örnek aldığı gelişmiş ülkelerle
arasında çok büyük bir açık vardır. Bu açık
yıllar içinde kapatılamamış, açılmıştır.
Bu açığın temel göstergeleri biliniyor:
Kişi başına ulusal gelirdeki düşüklük...
Adaletsiz gelir dağılımı... Büyük işsizlik...
Kültür ve eğitim düzeyinin geriliği... Sağlık
ve sosyal güvenlik düzeninin yetersizliği...
Demokrasi ve insan haklarının ikinci sınıflı-
flı...
Bu göstergelerin tümü açısından, değer-
lerini benimsemeye çalıştığımız Batı dünya-
sının ne yazık ki bir hayli gerısindeyiz.
llerleyebılmek ve açığı kapatabilmek ıçin-
se, ekonomı ve demokraside belirli darbo-
ğazları aşmak zorundadır Türkiye.
Aşamaz mı? Aşamayacak mı?
Bız bu konuda iyimseriz. Günümüzde ya-
şanan her türlü olumsuzluğa karşın, Türki-
ye'nin kabuk değiştirmeye hazır olduğuna,
koşulların bunun için olgunlaştığına inanıyo
ruz. Yaşanan ve yaşanmakta olan güçlük-
lerle bunlardan çıkardığımız derslerin, ülke-
mizi darboğazları aşmanın ve daha ileriye
gitmenin eşiğine getirdiği söylenebilir.
Çünkü bugün gelinen noktada, daha ile-
riye gitmenin yolları değişik çevrelerde cid-
di biçimde araştınlmaya, tartışılmaya başlan-
mıştır. Ekonomi ve politikayı daha modern
ve daha demokratik bir yapıya kavuşturma-
nın heyecanı yaşanmaktadır. Tüm sıkıntıla-
ra ve itiş kakışlara rağmen, her iki alanda da
belirli mutabakatların ipuçtarı su yüzüne çık-
maktadır. Yalnız iç değil, dış koşullar da bu
konuda uygun bir konjonktür oluştutmuştur.
Bu açılardan Türk Sanayicileri ve İşadam-
ları Dernegi'nin önceki gün kamuoyuna açık-
lamış olduğu araştırma olumlu bir örnek sa-
yılmalıdır.
"21. Yüzyıla Doğru Türkiye: Geleceğe Dö-
nük BirAtılım Stratejisi" adını taşıyan ayrın-
tılı araştırma, genellikle uzun vadelı düşün-
me alışkanlığındaolmayan iş dünyasında da
bu bakımdan bir değişime işaret ediyor.
Çalışmanın ortaya koyduğu bir başka ger-
çek şu: Türkiye, ekonomide modernleşme
açısından treni kaçırmış değil. Ancak çok ar-
kadadır; ön vagonlara doğru yürüyebilmesi,
kıt kaynaklarını akıllıca kullanmaktan ve dün-
ya ekonomısınde rekabet edebileceği sek-
törleri iyi seçebilmesinden ve böylece yeni
kaynaklar yaratabilmesinden geçiyor. Bunun
anlamı, kaynakları oraya buraya savurmak
değil, bilinçli bir çabayla bir kalkınma stra-
tejisi çerçevesinde kullanabilmektir.
Yanı ekonomide çoğulculuğun dinamiz-
minden yaratianırken, dışa açılırken, aynı za-
manda her şeyi de piyasanın "görünmez
eli"ne bırakmaktan bir bakıma kaçınmaktır.
TÜSİAD araştırmasının altını çizdiği iki
önemli konu da kalkınma için "ulusal muta-
bakat'a duyulan gereksinmedir; eğitime ve-
rilmesi gereken önceliktir.
Dileğımiz, bu tür aynntılı çalışmaların, ik-
tidara kendini aday gören muhalefet parti-
lerı tarafından da kamuoyunun tarttşmasına
sunulabilmesidir.
Istanbul Rumen turîste kaldı
Alptemoçin Brüksel'den Libya'ya geçecek
ÂT ile iliskiler ıııasada
Türkiye-AT Karma Parlamento Komisyonu
toplantıları bugün Brüksel'de başlıyor. Dışişleri
Bakanı Alptemoçin görüşmelere katıldıktan
sonra Libya'ya geçerek 'ilişkileri yumuşatmaya'
yönelik temaslarda bulunacak.
ANKARA / BRÜKSEL
(Cumhuriyel) — Dışişleri Baka-
nı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin,
bugün başlayacak AT-Türkiye
Karma Ekonomik Parlamento
Komisyonu ilkbahar dönemi
toplantılarına katılmak üzere
dün Brüksel'e gitti.. Alptemo-
çin 'in, Körfez Savaşı ile gergin-
leşen Türk-Libya ilişkilerinin
iyileştirilmesi amacıyla perşem-
be günü Libya'y
a
geçeceği be-
lirtiliyor.
AT-Türkiye Karma Parla-
mento Komisyon toplantılannın
bugünkü bölümünde, AT üye-
si ülkelerde çalışan Türk işçile-
rinin durumlarının önemli bir
madde oluşturacağı belirtiliyor.
Türkiye'nin AT ile olan ortak-
lık anlaşmasına göre Türk işçi-
lerinin "serbest dolaşımı" ön-
görülürken bunun uygulanma-
ması konusunun da ele alınarak
görüş alışverişinde bulunulaca-
ğı kaydediliyor. Ortakhk konse-
yinin faaliyet raporu ve Körfez
krizinin Türkiye - AT ilişkileri-
ne etkileri yanında, Dışişleri Ba-
kanı Alptemoçin ve komisyon
üyesi Abel Matutes, perşembe
günu birer konuşma yapacak-
lar. Belçika Temsilciler Meclisi'-
nin geçen hafta içinde oybirliği
ile aldığı ve Türkiye'nin AT
üyeliğini "Kürt külturel kimli-
ğini tanıma" koşuluna bağlayan
kararından sonra Ankara'nın
AT ile ilişkilerinin yeniden zor
döneme girdiği gözleniyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Kurt-
cebe Alptemoçin, bugün başla-
yarak iki gün sürecek toplantı-
lara katılmak üzere Brüksel'e
gitti.
Alptemoçin, hareketinden
önce yaptığı açıklamada KPK
toplantısının gündemindeki en
önemü' maddenin Türkiye ile
topluluk arasındaki ortaklık iliş-
kilerinin canlandırılması oldu-
ğunu söyledi.
Dışişleri Bakanı Alptemoçin,
Çekoslovakya Cumhurbaşkanı
Vaclav Havel'in NATO Konse-
yi'nde yapacağı konuşmayı da
izleyeceğini belirtti.
Dışişleri Bakanı Alptemoçin,
Kıbns ile ilgili bir soruya da
"İyiniyet ve cesaretle yaklaşılır-
sa çöziilmeyecek bir sorun de-
ğildir" cevabını verdi.
Bu arada Alptemoçin'in,
Türkiye'ye Libya üzerinden
dönmesi bekleniyor. Resmen
açıklanmamakla birlikte Alpte-
moçin'in Brüksel'den sonra Ro-
ma üzerinden Trablus'a geçt-
rek, burada Libya yetkilileriyle
Körfez Savaşı sırasında gergin-
leşen ilişkileri iyileştirme amaç-
lı temaslarda bulunacağı belir-
tiliyor.
ADANA HIPODROMirNDAN FİKRETBACUOGU'
Enter ve Anatolia şanslı1. AYAK: Yarış hazırlıkları
çok iyi olan Gaddar, rakiplerin-
den guçlü. Kazanacağını varsa-
yıyoruz. Yine hafta içi idman-
İarında goz dolduran Sabur ve
Uğur 56 ile ağır kilosuna rağ-
men Akifbey, daha sonra düşü-
nülebilir. ıMesafe atı olan Ak-
çay 2, sürpriz yapabilir.
2. AYAK: Salı sabahı
600/41.6, 400/27.8, 200/14 ra-
hat sprintinde göz dolduran
Kayra, iyi bir yönetimle netice
alacaktır. Form durumu iyi
olan Aslaner ve Hazar 1 de ya-
nşta söz sahibidir.
3. AYAK: Gunün sürprize
uygun görünen zor yarışında
formunu koruyan Hatıralar'a
ilk şansı veriyoruz. Düzelme
yolunda olan Sub Marine de
hedefe uzanabilir. Müsait kilo-
su ile Tosca ve Dalga ile hazır-
lıklarında goz dolduran Kata-
rina ve Canada'yı sürprizde
öneririz. Kuponlarda fazla at
bulunmasında favda vardır.
4. AYAK: Son idman ve
form durumuna göre Okey-
Tür'u başta tutuyoruz. Kayhan-
batur ve Altınay da basanlı ko-
şacaklardır. Müsait kilosu ile
Erdal 1, uzun mesafeden etki-
lenmezse netice alacaktır.
5. AYAK: Son yanşında göz
dolduran Enter'in, pistin ve me-
safenin lehine olmasından ya-
rarlanarak birinciliğe uzanaca-
ğını varsayıyoruz. Hücum 9 ve
Sedam, rakipleri görünümün-
de. Miray ve Eser 6'yı sürpriz-
de öneririz.
6. AYAK: Çıkardığı guzel ya-
rışı ile eski formunu bulduğu-
nu kanıtlayan Anatolia, yine
kazanacak güçtedir. Son sprint-
leri çok iyi olan Ginza ve Tan-
kut ile Good Luck daha sonra
duşünülebilir.
TAHMEVLER
1. KOŞU: F. Şubat (3), P.
özlem (9), PP. Osmancık (2),
S. Filika (7)
2. KOŞU: F. Aslangülü (6),
P. Aytunç (1), PP. Ribaro (3),
S. Hodri Meydan (8)
3. KOŞU: F. Tycoon (1), P.
Albenli (4), PP. Washington
(6), S. Black Moon (3)
4. KOŞU: F. Gaddar (7), P.
Sabur (6), PP. Uğur 56 (4), S.
Akçay 2 (3),
5. KOŞU: F. Kayra (6), P.
Arslaner (1), PP. Hazar (3), S.
Leyla 456 (II)
6. KOŞU: F. Hatıralar (4), P.
Sub Marine (8), PP. Tosca (13),
S. Dalga (11)
7. KOŞU: F. Okey-Tur (3), P.
Kayhanbatur (1), P. Altınay (2),
S. Erdal (10)
8. KOŞU: F. Enter (2), P.
Hücum 9 (4), PP. Sedam (17),
PP. Miray (13), S. Eser 6 (5)
9. KOŞU: F. Anatolia (2), P.
Ginza (5), PP. Good Luck (1),
S. Tankut (8)
OTORİTELERİN GÖRÜŞLERİ
F. Dağlıoğlu
N. Yılmaz
H. Aksoy
A. Güven
7-4-6
7
6-3-7
7-6
6-1-8-2
2-1-6-4
8-2-4
6-1-11
4-10-8
11-4-3
13-8-5
13-4-8
1
1-3-2
3-2
1-2-10
2-17
2-4-17
2-17-1
2
5-1-2
2
2-10
2-1
41
İn
1
1
1
n
1t
e
7
«
s
10
1t
13
(Baştarafı 1. Sayfada)
çıkartıp sorunun bir başka yö-
nüne değinelim.
Türkiye Seyahat Acenteleri
Birliği Başkanı Bahattin Yncel-
in bir turizmciden öte bir top-
lumbilimci gözlemi niteliğinde-
ki şu sözlerini aktaralım:
Rumen turistlerin
istilası
"20. yüzyılın başında kuzey-
doğudaki komşumuzda bir siya-
sal devrim yaşandı. Bu devrimin
etkisiyle o zaman özellikle İstan-
bul Beyaz Rusların akınına uğ-
ramıştı. İstanbul o >ıllarda canh
günler yaşamıştı. Şimdi 20. yüz-
yüın sonuna doğru yol alıyoruz.
Bu kez kuzey batı komşulan-
mızda başka tür siyasal devrim
oldu. Bu kez de istanbul Rumen
turistlerin akınına uğradı.
Gerçekten 1989'da Türkiye'ye
topu topu 13 bin Rumen turisti
gelirken, 1990'da bu sayı -sıkı
durun- yüzde 2753 oranında ar-
tarak 380 bine yaklaştı. özgür-
lüğün tadını çıkaran Rumen tu-
ristleri Almanlardan sonra ikin-
ci sıraya gelip yerleşti. Daha
doğrusu Rumenler tstanbul ve
Trakya'yı adeta istila etti ve tu-
rizm istatistiklerini şişirdi.
Ceplerindeki sınırlı dövize
karşılık ülkelerinden getirdikle-
ri mallar ile "bavul turizmi"
yaparak başta istanbul olmak
üzere tüm Trakya'ya yayıldılar.
Tabii bu arada sanşın Rumen
kızlannın gündüz gezme ve alış-
veriş olgusuna geceleri seks
âlemleri de eklendi. Her neden-
se, Körfez bunalımından etkile-
nip "ceklerini" ödemekte zorla-
nan esmer Türk erkekleri sarı-
şın Rumen kızları karşısında cö-
mertlik yarışına girince bu tu-
ristlerin Türkiye'de kalış sürele-
ri de uzamaya başladı.
Genç-yaşlı, kumral-sarışın
Rumen bayan turistlerin Tür-
kiye'de gördüğü bu "konukse-
verlik" turizm olayını daha da
geliştirdi. Rumen İcızlannın Is-
tanbul'un çeşitli yerlerinde ev bi-
le kiralayıp kendi adlanna "icra-
i faaliyef'te bulunmaya başla-
dıkları da sık sık gözlendi.
Kendisiyle konuştuğum Tür-
kiye vergi rekortmeni ve aşk sek-
törünün patoniçesi Bayan Ma-
kirt Manuky'an bu gelişmeyi ba-
na "Turist döviz, Rumen turisl
AroS getirir" sözleriyle açıkla-
dı.
Bayan Manukyan'ın Rumen
turistlerinden ^lonması sadece
AIDS'den dolayı değildi...
Rumen kızlar önceleri kendi-
sine başvurup el altından çalış-
mak istemişlerdi. Reddetmişti.
Manukyan'm yasalara saygısı
sonsuzdu. Rumen"turistleri gel-
meye başladıktan sonra kendi iş-
yerlerindeki kızlann gelirleri
yüzde 50 oranında azalmıştı. Tü-
rist döviz getireceğine, döviz gö-
türüyordu. Iş yaratacağına, iş-
sizliğe yol açıyordu. Bayan Ma-
nukyan'dan 1990 yılında vergi
rekortmeni olmasını Maliye ve
Gümrük Bakanı Adnan Kahve-
ci beklememeliydi. Rumen kız-
lanndan dolayı geliri düştüğü
için 1990 yılına ilişkin olarak
ödeyeceği vergi de düşecekti.
AIDS ise sorunun en tehlike-
li boyııtuydu. Bayan Manukyan
en azından bu konuda hakhydı.
Çünkü gerçekten Avrupa'da
AIDS'in en yaygın olduğu ülke-
lerin başında Romanya ge-
liyordu.
TÜRSAB Başkanı Bahattin
Yücel'i doğrular biçimde bir
başka artış Sov^et turistlerinde
görüldü. Bir önceki yılın 43 bin
Sovyet turistine karşılık 1990
"Körfez bunalımı"nda Sovyet
turist sayısı yüzde 414 oranında
artışla 223 bine çıktı. Işin en il-
ginç yanı, Doğu Bloku turistle-
rinin bu akım 1991 ocağındaki
savaşa karşın sürdü.
1991'in ocak ayında Avrupa-
dan gelen turistlerde yüzde 39,
Amerika ve Uzakdoğu'dan yüz-
de 42, Ortadoğu'dan yüzde 31
oranında düşme gözlenmesine
karşın, Bulgar turistleri de ekle-
nince Doğu Bloku çıkışlı turist
oranındaki artış yüzde 251'e
yükseliyordu. Körfez bunalımı
ile savaşa karşın 1990 ve 1991'in
toplam turist rakamlanndaki
yükselişin ardındaki gerçek bu
noktada toplanıyordu. Batı'ya
kıyasla düşük gelirli, getirdiğin-
den çoğunu götüren bu Doğu
Avrupalı turistlerden dolayı
Türkiye'nin turizm rakamları
şişmişti.
Bu arada Turizm Bakanlığı'-
na sektörün zararlannın karşı-
lanması için çeşitli öneriler ve-
rildi. Otelciler Birliği'nden,
THY'ye, seyahat acente sahiple-
rinden tur operatörlerine, turizm
rehberlerinden haJıcılara kadar
göruşler ve raporlar Ankara'ya
postalanıyor, elden veriliyor ve
fakslanıyordu.
Bunlardan biri de TÜRSAB-
ındı ve özetle şu noktaları içeri-
yordu:
1- Bakanhk Türk plajlannın
savaş bölgesine uzaklığının en az
1.500 km. ötede olduğunu anlat-
mak amacıyla Avrupa ve ABD-
de 25 milyon dolarhk bir tanı-
tım kampanyasını derhal devre-
ye koymalı.
2. Türkiye'de turizm sektörü,
geçmiş yıllarda döviz kurlanmn
yüzde 40 gibi oranlarda artma-
sından önemli sıçrama yapmış-
tı. Oysa, daha ortada Körfez bu-
nalımı yokken dahi 1989 ve
1990'da enflasyonla - döviz kur-
ları arasındaki bu makas döviz
aleyhine bozulmuştu. Enflasyon
yüzde 70'lere çıkmış, dövizdeki
artışlar yüzde 25 düzeyinde kal-
mıştı. Turizmciler Körfez buna-
lımından önce mayıs ayında ba-
kanhğa verdikleri bir raporda
yurtdışı pazarlamada kullanma
amacıyla destekleme fonundan
kendilerine yüzde 20 oranında
hibe yapılmasını istemişlerdi. Bu
istek bunahmla kendisini daha
çok hissettirmeye başlamıştı.
3- Turizmdeki KDV oranları
31 Aralık 1991'e kadar yüzde 10
oranında dondumlmah.
4- Doğal afetler için uygula-
nan vergi ve SSK primlerinin er-
telenmesi işi yine ayn; tarihe ka-
dar uzatılmahdır.
5- Turizm sektöründeki tüm
kuruluşlara 1989-90 yılı içinde
gerçekleştirdikleri döviz geliri
ortalamasının en az yüzde 15'i
kadar sıfır faizli, orta vadeli dö-
viz kredisi sağlanmalı.
6- Kamu ve özel sektör ban-
kalannm toplam plasmanlannın
yüzde 10'luk bölümünü turizm
sektörüne kullandırılmalan
özendirilmeli.
7- DHMİ ve HAVAŞ'ın liman
hizmetlerinde yüzde 50 oranın-
da indirime gidilmeli.
8- Liman ayak bastı paraları,
müze giriş ödentileri bir yıl sü-
re ile dondurulmalı, PTT hiz-
metlerinde ve charter yolcu ta-
şımacılığı yapan şirketlere yüz-
de 50 indirim yapılmalı.
Turizm Bakanı Aküzüm'ün
bu ve öteki önerileri getirdiği
Yüksek Planlama Kurulu'nda
(YPK) ekonomiden sorumlu
Devlet Bakanı Işın Çelebi tartış-
maların uzaması üzerine masa-
ya >Tjmruğunu vurup beş aşağı
beş yukarı şöyle diyordu:
"Yüzde 60'lık enflasyonun
aşağılara çekilmesi için, devlet
kendi memurlanna bile ancak
yüzde 20 oranında maaş artışı
yapabiliyorsa, Tiırkiye'deki tu-
rizmciler de aynı fedakârlığa
katlanmak zorundadırlar. Ar-
tık, devletin ekonomiye müda-
halesi yoktur. O günler geride
kalmıştır. Liberal ekonominin
gerekleri turizm sektörü için de
geçerlidir. Kazanç varken (piya-
sa ekonomisi), işler ters gidince
(devlet babaya) sığınma devri
kapanmıştır. Bu düşünce biçimi
kafalardan çıkarılmalıdır. Tu-
rizmdeki zararlan hafifletecek
elbette bazı onlemler alınabilir.
Ancak, devlet bütçesi ya da ola-
naklanndan direkt yardım ya da
bağış beklenmesin. Konuya
makro düzeyde bakmaya alış-
malıyız."
Bakanhk müsteşarı Savaş Kii-
çe ise Yunanistan'ın tanıtım ger-
çeğini altı ay sonra algıladıktan
sonra Türk turizmcilerine dö-
nüp "25 milyon dolar siz koyun,
25 milyon dolar da biz koyup
Türkiye'yi Avrupa ve Amerika
televizyonlannda tanıtalım" yo-
lunda demeçler veriyordu.
İlk uygulamaya CNN televiz-
yonunun Avrupa yayınlannda
"Türkiye: Uygar macera" gibi il-
ginç bir sloganla başlanıyordu.
Ancak ne var ki reklamlann fon
müziği olarak Borodin'in "Slo-
vak danslan" gibi Turkiye ile hiç
ilgisi olmayan bir müzik parça-
sı seçiliyordu. Acaba CNN'i iz-
leyen seyirci sayısı savaşta mı da-
ha fazlaydı, yoksa bugün mü?
Türkiye'nin savaştan 1.500 km.
uzaklıkta olduğunu anlatan gö-
rüntüler daha etkin olmaz mıy-
dı bugünün pazarlaması için?
Türk turizmi için önümuzde-
ki günlerde bazı önemli feat ve
ölçütler var. Bunlardan birinci-
si Paskalya tatili. Bu ilk önemli
ölçü olacak. lkincisi, yeni yeni
kıpırdamaya başlayan turizm
pazarlamasında Türk işletmeci-
lerinin paniğe kapılıp fiyatı be-
lirli bir düzeyde tutup tutmaya-
caklan ve "yok pahasına" tesis-
lerini yabancılara kapatıp kapat-
mayacaklan yakından izleniyor.
Bu ilk bağlantıların, öteki Türk
işletmecilere de örnek olacağı ve
bundan yabancı turizm şirketle-
rinin mi yoksa bağlantı bekleyen
öteki Türk işletmecilerinin mi
kârh çıkacağı merakla bek-
leniyor.
Yann: Körfez.
sektörü ve esnaf
TURİZM BAKANI AKÜZLTVTDEN AÇIKLAMA:
1990'daABD'yegitmedim
Haber Merkezi — Turizm
Bakanı İlhan AküzUm, Özgen
Acar'ın dün yayımlanan 'En
büyük darbe turizme' başhklı
haberine bir açıklama gönderdi.
Aküzüm'ün açıklaması aynen
şöyle:
"Bu haberde bazı yanlış bil-
giler olduğu gibi şahsıma yöne-
lik incitici ifadeJer de yer almak-
tadır.
Turizm konulanna son dere-
ce titiz ve objektif yaklaşımıyla
tanıyıp surekli izlediğim gazete-
nizin doğru ve güvenilir haber-
cilik yapma şiannda olduğu
inancıyla söz konusu haberde-
ki hususlara ilişkin doğru bilgi-
leri açıklamak istiyorum.
Yazıda, benim ve bakanhk
müsteşarı Savaş Küce'nin,
ABD'ye "turistik gezi için ken-
dimizi davet ettirdigimiz" belir-
tiliyor. Dünyada ağırlığı giderek
artan Türkiye'nin bir bakanı
olarak sadece ABD'den değil
her gün birçok Ulkeden çok çe-
şitli davetler alırım. Bu son de-
rece doğaldır. Dolayısıyla "ken-
dimi davet ettirmem" kesinlik-
le söz konusu olamaz. Nitekim
1990 yılı içinde bir ABD seya-
halim yoktur.
Aynı yazıda 1991 yılı turizm
gelirini 8 milyar dolar olarak
tahmin ettigim iddia edilmekte-
dir. Malumunuz olduğu üzere
Altıncı Beş Ydlık Plan'da 1994
yılı için turizm gelirlerinin 5 mil-
yar 514 milyon dolar olacağı
öngorülmüştür.
Birçok konuşma ve açıklama-
lanmda, plan dönemi sonunda,
yani 1994 yılında bu hedefın aşı-
larak 8 milyar dolara ulaşacağı-
mızı iddia etnüşimdir. Ancak bu
sözlerim, belki bir yanlış anla-
ma sonucu olacak 1991 yılı için
ifade edilmiş gibi gösterilmekte-
dir. Üikemizin sahip olduğu tu-
rizm potansiyeli ve milletçe or-
taklaşa çabalannuz sonucu 1994
yılında 8 milyar dolarlık hede-
fe varacağımıza inancım sami-
midir.
Son olarak yazıda, New York
Turizm büromuzda "tek
başına" bir sekreter bulunduğu
iddia edilmektedir. Bu da bir
yanlış bilgilenmedir. Zira ağus-
tos 1990'da mevcut turizm ata-
şemize ilave yapılan iki yeni ata-
ma ile büro kadrosu genişletil-
miştir. Bu nedenle, büromuza
gelen talep ve sorulann sadece
bir sekreterle cevaplandırılma-
ya çalışıldığı bahsi doğruyu yan-
sıtmamaktadır.
Yazıda Körfez krizi nedeniy-
le en büyük darbenin turizme
vurulduğu yolundaki göruşler
konusunda ise müteaddit defa-
lar açıklama yapmama rağmen,
bir-iki noktanın altını yeniden
çUmek isterim.
Körfez krizinin turizmimizi
olumsuz yönde etkilediği doğru-
dur. Bunun aksi söylenemez.
Ancak sadece biz degil, bütün
ülkelerin turizmi elkilenmiştir.
Ama şunu unutmamak lazım ki
Türkiye kriz ve savaş süresince
doğru ve yerinde politikalar uy-
gulamıştır. Bunun da turizmi-
miz açısından olumlu etkileri
görülmeye başlanmıştır. Savaş
beklediğimiz gibi erken bitmiş-
tir. Boylelikle krizden etkilenen
turizmimizin kısa zamanda (o-
parlanması için büyük bir im-
kân ortaya çıkmıştır. Şuna ina-
nıyorum ki bu yılın ikinci yarı-
sından itibaren Türk turizmi
beklenen atılımı yapacaktır."
GOZLEM
UĞUR MUMCU
(Baftarafı 1. Sayfada)
Aralarında bir çeşit iş bölümü var.
Bunların hepsi de birer "Kürt milliyetçisi"d\r. İdeolojik kı-
lıflarına, fraksiyonlarına ve ayrı ayn partilerine bakmayın siz;
özünde hepsi aynı amaç için çalışıyorlar.
8u amaç, Ortadoğu'da Amerikan çıkarları ile çelişiyor
mu? Çelişmiyor.
Sorun budur.
ABD bölgede kendi güdümünde bir Kürt devieti kurdur-
mak istiyor. 197O'lı yıllarda Sovyet etkisindeki BAAS rejımi-
ni zayıflatmak için Molla Mustafa Barzani'ye silah yardımı
yapan ABD, şimdi de Saddam'ı yıkmak için Kürtlere des-
tek oluyor.
ABD-Kürt işbirliğinin en somut kanıtları "Özgüriük Yolu"
adlı derginin eylül 1977 sayısında "Bir ihanetin Belgeleri"
başlığındaki yazı ve Molla Mustafa Barzani'nin ABD'nin o
tarihteki Başkanı Carter'a gönderdiği fotokopileri de yayım-
lanan mektuplardır.
9 Şubat 1977 günlü mektuptan birkaç satır okuyalım. ...BA
ze Kürt devriminin hem Birleşik Devletler'den hem İran'dan
destek göreceği söylendi. (...) Kendisini daima Amerika için
güvenilir bir dost saymış olan Kürt halkı. (...) Ümit ediyoruz
ki İran'daki Kürt mülteciierinin Amerika'ya gelmelerine mü-
saade edilecektir.
Molla Mustafa Barzani'nin Carter'a yazdığı mektup şöy-
le bitiyordu:
— Yarım asırdan fazla zamandır ki halkım bütün güveni-
ni, umudunu bana bağladı. Şimdi ben bu umudu size dev-
rediyorum.
Bu "teslimiyetçilik", ABD'nin Talabani ve Mesut Barzani
ile kurduğu ilişkilere olduğu kadar Kürt liderleri ile yapılan
Ankara'daki gizli görüşmelere de ışık tutuyor.
Adını koyalım; bunun adı "Kürtler üzerindeki Amerikan
mandası"d\r.
• * •
Sabah gazetesi yazarlarından Mehmet Baıias, geçen pa-
2pr günü Ozal'ın siyaset sahnesine "ordu darbesi" sonu-
cunda çıktığının yazılmasına çok kızmış. köşesinden ver-
yansın ediyor. Özalcılık yapayım derken "hükümet darbesi"
ile "ihtilali" birbirine karıştırıyor. Ne okuduğunu anlıyor, ne
yazdığını biliyor. Bir "menkul değer" gibi siyaset borsasın-
da öyle dolaşıp duruyor erkek papatya Mehmet. ,«,.
ENKA ile kurduğu akçeli ilişkılerden söz edersek Meh-
met Barlas'ın kimlik kartını yakasına takmış oluruz. Meh-
met, soldan çark eden değerli bir işadamıdır.
Bugünkü konumuz, Barlas'ın kişisel onur ve gazetecilik
anlayışıdır.
Yıl 1987, aylardan nisan. Barlas, Güneş gazetesi başya-
zarı ve genel yayın müdürüdür. Sabah gazetesi ile Güneş
gazetesi kapışmışlardır. Konu; Barlas'ın İstanbul Anakent
Belediyesi'nde eski patronu M. Ali Yılmaz'ın ihale işlerini
izlemesidir.
Sabah gazetesi başyazan Güngör Mengi, köşesinden bu
gazetecinın kimliğinin açıklanmasını istemiş; Belediye Baş-
kanı Dalan da şu açıklamayı yapmıştı:
— M. Ali Ytlmaz ihaleyi alamayınca Barlas bana geldi...
Barlas da Sabah başyazan Güngör Mengi'ye satırlarla
meydan okumuştu:
— Madem Sabah'ın ve Yeni Asır'ın sahibi olan Bilgin aile-
si böyle mangalda kül bırakmayacak kadar tutarlı insanlar,
o zaman Şevket Bilgin 1951 yılında neden örtülü ödenek-
ten bugünkü rayiçleyüzlerce milyonpara aldı? (...) Ne oldu
sonra? Menderes'i aldatanlar şimdi basın kralları... Mende-
res, Bilgin'e verdiği bu paralar için idam edildi. (23 Nisan
1987).
Barlas daha sonra da Dinç Bilgin'in SEKA'dan usulsüz
kredilerle kâğıt aldığını ileri sürmüş ve şunları yazmıştı:
— Sabah için ne kişilik, ne devlet ne ahlak, ne töre, ne
de benzeri herhangi bir kurum saygı duymak gereken kav-
ramlardır... (24 nisan)
Mehmet Barlas'm 25 nisan günlü yazısı "Dinç Bilgin çık
ortaya" başlığını taşıyor. Yazının birkaç satırını aktararak Bar-
las'a ilk gördüğü aynaya bakmasını salık verelim:
— Ailenin Selanik'te bulunduğu yıllarda işgalci Yunan hû-
kümetine yaklaşıp yakardığını yazdım. (...) Sen çık ortaya...
Gazetende bazı insanlara kabadayı kılıklı gibi sıfatlar takh
yorsun, çık ortaya herkes senin ne kılıklı olduğunu öğren-
sin.
Barlas, 26 nisan günkü yazısında da Dinç Bilgin'in Ga-
zete Sahipleri Sendikası'ndan "ihraç edilmesini" istemişti.
Sonra ne oldu? Sonra Barlas, sırıtırak ve yılışarak Dinç
Bilgin'in Sabah gazetesine girdi. Şimdi köşesinde "Sabah-
akşam" Özalcılık yapıyor. Özal'ı eleştırenlere de saldırıyor.
Dinç Bilgin'e, Bilgin'in babasına, Güngör Mengi'ye, Sa-
bah gazetesine bunları yazan Barlas'ın kişiliği ve meslek
onuru da bu; ne yapalım?
— Erkek papatya Mehmet/Aynalara bak bir zahmet!
Diyalog güçleniyor
(Baştarafı 1. Sayfada)
Konuk Dışişleri Bakanını
ağırladıktan sonra gazetecilerin
sorularını yanıtlayan Dışişleri
Bakanı Alptemoçin ise bölgesel
sulann, geçtiği ülkeler arasında
sorun kaynağı değil, ülkeleri
birbirlerine bağlayıcı bir unsur
olması gerektiğini bildirdi.
Alptemoçin şunları kaydetti:
"Huzursuzluk şuradan ileri
geliyor: Benim Suriye ziyaretim-
den önce, bir teknik arıza nede-
niyle su, saniyede 500 metre-
küpten 300-350 metrekupe in-
mişti. Sanırım daha önceki ke-
sinti ya da azaltmalarda Irak ve
Suriye makamlanna bilgi veri-
lirken, bu kez irtibat kopuklu-
ğu olmuş. Su kesme ya da azal-
tımları, karşılıklı bilgi dahilin-
de olduğunda sorun olmuyor.
Ancak bu defa Suriye'yi rahat-
sız etmiş."
Bu bağlamda Ankara, örne-
ğin Hatay'ın Suriye haritaların-
da ülkenin bir parçası olarak
gösterilmesinin ikili ilişkileri
gölgeleyecek bir sorun düzeyine
yükseltilmesinden kaçmıyor.
Öte yandan Suriye'nin özel-
likle bölgesel sulann ortak kul-
lanımı konusunda " d a h a
esnek" yaklaşımlara açık oldu-
ğunu hissettirmesi ise iki Ulke
arasında her keresinde bir "te-
mel uzlaşmazhk" unsuru olarak
gösterilen "Fırat'm sulan"nın
Şam tarafından "sorunlar
listesinden" cıkartümak istendi-
ğinin sinyali olarak algılaruyor.
Ankara'daki görüşmelere ka-
tılmak üzere Faruk El Şara ta-
rafından bir "su uzmanının"
Suriye heyetine dahil edilmesi,
konunun halen ikili ilişkilerin
gündeminde önemli bir yer tut-
tuğunu gösteriyor. Buna rağ-
men Türkiye tarafından El Şa-
ra'ya Atatürk Barajı hakkında
teknik bilgiler içeren ve olası iş-
birliği projelerini sıralayan bir
dosyanın "aynntılı bir şekilde
incelenmek üzere" kabul edil-
mesi de, Şam'ın Türkiye'ye ye-
ni yaklaşımmın bir ifadesi ola-
rak yorumlanıyor.