Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/14 RÖPORTAJ 28 ŞUBAT 1991
Türksinemasıyaşadığı bunalıma nasıl düştü, bu bunalımdan nasıl kurtulur?
özüm,endüstri ve kalitede
OTURDULAR
KONUŞTULAR
AYIN SANAT SÖYLEŞlSl
Kamuoyunun bu konudaki il-
gisi müthiş. Türk sinemasımn
sorunlan Türk sinemasmı izle-
meyenleri, Türk fîlmi görmeye
gitmeyenleri bile ilgilendiriyor
nedense. önce Atıf Yılmaz'a
sormak istiyorum. Yılmaz üret-
ken, çalışkan bir yönetmen. Ke-
limenin bütün çağnşımlarıyla
tam bir Yeşilçam sinemaası. Yıl-
lardır Yeşilçam'da çalışmış, sis-
temin içindefilm yapmış bir si-
nemacu Atıf Ağabey, nasıl ba-
kıyorsun bugünkü duruma?
YILMAZ Çok umutsuz görüyorum durumu.
Bunun çeşitli nedenleri var. Yaptığımız fîlmi gös-
terme imkânımız kalmadı. Şu an ben bir film bi-
tirdim, pahalı bir film, gerçekten emek verilmiş
bir iş. Sinema salonu bulamıyorum, videosunu
pazarlayamıyorum. Bunun dışında zaten Türki-
ye'deki tek gelir kaynağı televizyon, bakanlık yar-
dımı yapılan bir film olduğu için o hak da ba-
kanhğa ait. Şimdi bu harcanan parayı (ki bakan-
lıktan 170 milyon bir para aldık, film 250 mil-
yonluk, işte bu aradaki farkı) nasıl çıkaracağımı
kara kara düşünüyorum. Sinemamızın gerçek se-
yircisi olan orta sınıf ekonomik sıkıntıdan evine
kapandı. Televizyon haftada bilmem kaç tane ya-
bancı film yayımlıyor, kanallar arttı ve seyirci ara-
mıyor. Şimdiki seyircimiz daha çok liseliler, üni-
versiteliler, aydın sınıf. Onlar da maalesef Ame-
rikan fılmlerınin cazibesine kapılmış durumda.
Bu ortamda bundan sonra nasıl film yapılabilir,
bilemiyorum.
Seyirciyi suçlamak her dö-
nemde en kolay çare olmuştur,
genelde öyle yapılıyor galiba,
yanisen öyleyapıyorsun, ben de
öyle yapıyorum doğrusu. Daha
iki-iiç yıl öncesine kadar var
olan bir seyirci ortadan yok mu
oldu, yok olduysa bunda sine-
macılann, hepinizin kabahaıi
oldu mu, eksikleri, kusurlan ol-
du mu? Bu seyirciyok olmadıy-
sa sinemaya nasıl çekilebüecek?
YILMAZ Hayır şimdi sorun
şu, iki-üç sene öncesinde biz
filmlerimizi vizyona sokabili-
yorduk. Bir karşılığı var mı yok
mu görebiliyorduk. Şimdiyse
fılmlerimiz ne salon bulabiliyor
ne de videoda çıkabiliyor.
Ama Atıf Yılmaz, burada üiz.
haf bir çelişki var. Sinema sa-
lonlarmı Amerikan filmleri ka-
pattı deniyor, oysa videocuları
da Amerikan filmcileri kapat-
madı. Amerikan filmcileri v'ıde-
oculara Türk filmi bulundurur-
san size yabancı film vermiyo-
ruz' demiyorlar. Video filmlerin
dağıtımı tümüyle seyirciden ge-
len ilginin de yansıması oluyor.
Ben de haftalardır video listele-
rine bakıyorum, o listelerde
Türk fılmi yok.
KATILANLAR YÖNETMEN ATIF YILMAZ YÖNETMEN: NESLİ ÇÖLGEÇEN, İŞLETMECİ: İSMET KURTULUŞ YÖNETEN: ATİLLÂ DORSAY
Kültür Senrisi— Geçen ay başlattığımız Aym Sanat SöylesUeri'nin ilkinde "1980'lerde Türk
Edebiyatt"m ele almıştık. Bu ay ise.Türk sinemasımn içinde bulunduğu güç koşullara
yöneliyoruz. Sinemamızın zor günler yaşadığı herkesçe kabul ediliyor. Ama yerli filmlerin
salon bulamamasının nedenleri nedir? Amerikan yapımı filmlerin yeni piyasaya egemen
olması, sinemamızı nasıl etkiliyor? Sinema seyircisinin eğilfmleri, beğenisi değişiyor mu?
Bütün bu sorular nasıl yanıtlanabilir? Sinemamızın sorumluluğunu iıstlenenler bu sorunlara
ne gibi çözümler öneriyorlar, neler düşünüyorlar? Sinema yazarımız AtiUâ Dorsay, Türk
sinemasımn yaşadığı bunalımı tartışmak üzere bu kez Atıf Yılmaz, SesU Çölgeçen ve tsmet
Kurtulus'u bir araya getirdi. Son yıllarda Aahhh Beltnda, Hayaüerim Aşkım ve Sen,
Arkadasım Seytan, Kadtnm Adı Yok, Berdel gibi yapıüara imzasını atan Atıf Yılmaz'ın son
filmi Bekle Dedim Gölgeye şu sıralar salon bekliyor. Kardeşim Benim ve Züğürt Ağa gibi
filmlerin yönetmeni Nesli Çölgeçen'in yeni yapıtı tmdat üe Zarife de aym sorunla yüz yüze.
Eski bir film ithalcisi olan tsmet Kurtuluş da yıllardır sinemanm içinde. Kurtuluş, şimdilerde
SESAM Yönetim Kurulu üyesi ve sinema işletmeciliği yapıyor.
ÇÖLGEÇEN Atıf Hoca daha iyi biliyor, iş-
te ben filmimi oynatacak yer bulamıyonım, di-
yor. Ben bir film yaptım, filmin özel durumun-
dan ötürii ve bu Körfez olayı ile çakışmasından
dolayı daha bir girişimde bulunulmadı, ama Atıf
Yılmaz'ın böyle dediği olayda ben nasıl sinema
bulurum, bilemiyorum.
Ben Atıf Yılmaz'ın yaptığı
'Bekle Dedim Gölgeye' adlı
Ümit Kıvanç'tan uyarlanmış,
politik çağrışımları olan ve Ha-
le Soygazi'nin başrol oynadığı
bir filmin sinema bulamayaca-
ğına inanmıyorum. Bu benim
kişisel kanım, burada bir abart-
ma var mı?..
YILMAZ Yok, hiç yok Atillâcığım... Ben on
gündür sadece bununla uğraşıyorum. Şu ana ka-
dar hiçbir şey bulamadım.
ÇÖLGEÇEN Bir Türk filmi, Beyoğlu'na gi-
remiyorsa, Şişli'ye giremiyorsa, Kadıköy'e, Bakır-
köy'e giremiyorsa nereye girecek yani? Alalım gö-
türelim, köylerde gösterelim o zaman filmlerimi-
Yetmiş yıllık bir sinema, bir
zamanlar dünyamn en çok film
üreten üç ülkesi arasındaydık,
böyle bir sinemanm 1990 yılla-
nna gelip de kendi filmlerini
gösterecek bir sinema salonu
altyapısı bulunmamasını nasıl
izah ediyorsunuz?
zı.
yacı var. Bu seyircinin ne istediğini çok iyi araş-
tınnak lazım, sosyologlarla, kamuoyu araştırma-
cılanyla çalışmak lazım, seyircinin nabzını ölç-
memiz lazım. Ölçülen seyircinin nabzına göre
filmleri yapmak gerek. Sinema endüstrisi yok, sı-
fır durumda, belli bir seneden sonra sanınm ele-
man yetişmesi de duracak. Eleman da yetişmi-
yor, bayağı çökmüş bir endüstri; endüstri deme-
ye dilim varmıyor.
KURTULUŞ Türk sinemasımn bugünkü ha-
line gelmesinin nedeni o senelerdeki fıyat politi-
kasıdır. Düşunebiliyor musunuz, bir Kadıköy
Reks sinemasına 20 bin seyirci giriyor, yerli fil-
me. Bir hesaplayın kalacak parayı. Çünkü o 20
bin kisilik seyirci potansiyeli her hafta devam edi-
yor. Ancak Türk sinemasımn geliri artık çok
azaldı ve bundan sonra da bu tür bir şeylerin ya-
pılması mümkün değil.
Aslında dünya üzerinde sine-
ma bilet politikalarına baktığı-
mızda, Batı kapitalist ülkelerin-
de bu işin rantabl olması için bi-
let fiyatlannm sürekli insanlarm
alım gücünü ve enflasyonu izle-
diğini görüyoruz. Ama ters ba-
zı örnekler de var. Bazı ülkeler
var ki sinema bilet fiyatları çe-
şitli nedenlerden çok düşük ola-
gelmiş. tki örnek var aklımda,
Sovyetler Birliği ve Hindistan.
Sovyetler'de sinema devleı tara-
fından desteklendiği için, Hin-
distan'da da halkın, seyircinin
Eğilmez merhum oldu, ama
onun ekolünden giden bir yö-
netmen, bir Yavuz Turgul veya
bir Nesli Çölgeçen, bu tür yeni
filmler gerçekleştirebilirdi. Bu
da yapılmadı Yani sanki Türk
sinema seyircisinin tuttuğu ya
da tutar gibi olduğu birtakım
şeylerin hemen köküne kibrit
suyuekildi. Niyeproje, tasarım
eksikliği var Türk sinemasında?
Bu da acaba bir etken değil mi?
Demin Nesli'nin söylediğinde o da
vardı içinde, son dönemde, bizim aydın sinema-
cılarımız seyirciyi çok fazla düşünmeden, biraz
da Batı'mn modalarına uyarak çok bireysel ve
gerçekte belki de yaşamadıkları dramların film-
lerini yapmaya başladılar. Bunun içine ben ken-
dimi de dahil edebilirim. Bu bir kitle sanatı. Se-
yirciye ulaşmadığı zaman olmayan bir sanat. Son
dönem, biraz da seyirciyi kaçıran, bizim aydın yo-
netmenlerimizin bireysel dramlarını işleme me-
raklarından kaynaklanmış olabilir.
Bence bu haksız bir suçlama.
Çünkü her sinemada, Hollywo-
od gibi temelde ticari olan bir si-
nemada bile, böyle geniş seyirci
kitlesi amaçlanmadan yapılmış
filmler vardır, ayrıca da olmalı-
dır. Çünkü bu çok bireysel film-
ler seyirciye ulaşmak amacına
yönelik değildir, ama sinema sa-
natına, sinema dilinin gelişme-
SORUNLAR VE ÇÖZÜMLER— Soldan saga tsmet Kurtuluş, Nesli Çölgeçen ve Atıf Yümaz. Sinema vazannuz Atillâ Dorsay sordu, onlar yanıtladıiar. (Fotograf: Ugur Saner)
YILMAZ Maalesef bizim kendi sektörümüz,
para kazanabilmek için çok ucuz, çok kötü film-
ler yaparak video alanını mahvetti. Bindikleri dalı
kestiler, bunun için de seyirci artık beş tane, on
tane film seyredip içinde tesadüfen iyi film bul-
ma çabasına girmiyor. Kaset fıyatlan da arttı.
Adam daha garantili, reklamı yapılan, reklamın
ulaştığı ve cazibesi olan filmi almaya çalışıyor.
Yahut da şunu yapıyor: Bizim filmlerden çok, tb-
rahim TaUıses, Ceylan filmi alıyor ve onlarla eğ-
leniyor. AJışkanlıklannı tatmin edecek. Gecekon-
duda yaşıyorsa onu tercih edecek. Bizi niye sey-
retsin ki?
Seyirci niteliğinde değişme ol-
duğu doğru sanıyorum. Gele-
neksel seyirci başka bir seyirci-
ye dönüştü. Acaba bu seyirciyi
ele geçirme imkânı yok mu?
YILMAZ Onlara ulaşabilsek, var. Ama on-
lara ulaşamıyoruz. Temel sorun o. Sinemada oy-
natamazsan, videoda kasetini satamazsan... Ga-
yet açık söyleyeyim. Her sene filmlerimi yülar-
dır birlikte çahştığımız Türker Inanoğlu'na ve-
riyorum. "Ölii Bir Deniz" 140 müyona falan çıktı
ve fılme başlamadan önce 110 milyon peşin pa-
ramı aldım. Şimdi "Bekle Dedim Gölgeye" da-
ha iyi bir film. 350-360 milyon gibi bir bütçesi
var. tnanoğlu'nun önerdiği 50 milyon, o da 7 ay-
lık vadeli senet. Onuruma dokunduğu için ver-
medim. Aslında daha iyi bir şart da yok ortada.
Eğer bu film için söyledikle-
rin doğruysa ki doğru olduğu-
na inanıyorum ve biliyorum, o
zaman ortaya yalnız 20-30-40
neyse sinemacının para kazan-
ması olayı değil, bütün bir ülke-
nin kültür sorunu var.
YILMAZ Sanat eseriyle seyircisinin ve izle-
yicinin arasını, iletişim araçları yapıyor. Basın,
TV, radyo... Şimdi bütün bunların Türk sinema-
sına bakışı da değişti. öyle bir reklam ile geli-
yor ki adamiar, bütün gazetelere baktığımız za-
man ya şu ya bu yabancı filmin reklamını görü-
yorsun, televizyon da öyle.
yULIİCy t ü Bence bizim sinemada bir fil-
min tanıtımı hıç düşünülmüyor. Bu tanıtım ola-
yı sadece eleştirmenlerin yardımıyla, muhabirle-
rin yardımıyla, hiçbir para harcamaksızın, sadece
o filmin yapım ya da bittikten sonraki aşama-
sında birkaç haber çıkarmak şeklinde yapılıyor.
Halbuki, biz bunu pazara sunulan bir mal ola-
rak düşünürsek ki bence artık bu böyle, bu, bir
endüstridir, bu endüstrinin ürettiği ürün de fılm-
dir. Bugün dünyamn ulaştığı sosyo-ekonomik ya-
pı, ekonomik iüşkiler itibarıyla bu ürünü biz pa-
zara çıkarmadan önce tanıtımı yapmak zorun-
dayız. Bu tanıtım sadece gazetelerde birkaç ha-
ber çıkarmayla olmaz.
YILMAZ Biz sıkıntıyla film yaparken beş
milyonluk ilan vermeye çalışıyoruz. Ee, beş mil-
yonluk ilanla gazetedeki kutularla kimi sinema-
ya çekebilirsin?
KURTULUy Sinemacı olarak şuna değin-
mek istiyorum. Bugün Türkiye'de sinema salon-
lan kapandıysa, yapıma sinema salonu açmadıy-
sa, bunun başlıca sorumlusu, geçmişteki beledi-
yelerdir. Bir kere çözüme de oradan bakmak la-
zım. Gerçi bu bugün için çözümlendi, ama geç-
mişteki hataların acısını bugün hâlâ çekiyoruz.
Bundan on yıl öncesine kadar, belediyeler hal-
kın ucuz eğlencesi sinemadır politikasıyla bize 30
sente, 75 sente filmler göstertti. Bugün 3 dolar
yaklaşık sinema fiyatları. Eğer belediyeler, o za-
man daha açık görüşlü olup bizim yabancı filmci
olarak yapmış olduğumuz mücadeleye, yerli film-
ci arkadaşlar da destek olup sinema fiyatlarını
yükseltseydi o günkü seyirci potansiyeliyle elde
edilecek hasılatlar bu sanayiye akacakü. Yani y.a-
pımcı ne yapacaktı? Evini alacak, yatuıı alacak,
kotrasını alacak, onun üzerine artacak olan bir
meblağı yine buraya yatıracak ya stüdyosunu ku-
racak ya sinema salonunu açacak, bu alana ya-
tınm yapılacak ve bugünkü duruma gelinmeye-
A T I F Y I L M A Z
Türk sinemasını
kimler
seyrediyor, nasıl
filmler istiyorlar.
Bunları bilmemiz
lazım.
Teknolojimizi
geliştirmemiz,
dünya
standartlanna
yaklaşmamız
gerekir. Şimdiki seyircimiz liseliler,
üniversiteliler, aydın sınıf. Onlar
da Amerikan filmlerinin
cazibesine kapılmış durumda.
cekti. Yerli filmin de belirli sinemaları olacaktı.
Geçen sinema mevsiminde, az
sayıda da olsa "Uçurtmayı Vur-
masınlar", "Sis" gibi filmler se-
yirci topladı. Demek ki Türk
filmlerinin hiç seyirci toplaya-
maması gibi bir durum yok as-
Imda.
ÇÖLGEÇEN 5^,.,,^ b j z b i r
jekilde sine-
maya getirmek zorundayız. Ticari filmse ticari
film yapılacak. Açıkça söyleyeyim, bir festivaie
girmek için, bir ödül kazanmak için, dokuz saat
insanları duvara baktırmanın âlemi yok. Seyirci
bunu reddediyorsa o zaman bu seyirciyi kabul
etmek lazım. Türk sinemasımn zaten ödüle ihti-
yacı yok, Türk sinemasımn bugün seyirciye ihti-
alım gücü son derece düşük ol-
duğu için bilet fiyatları hep çok
düşük kalmış. Ama ikisi de sa-
nayi altyapılanm kurmuşlar. Ya-
ni bizimki oldukça istisnai bir
örnek.
• ll»lwlM* Hindistan'da sinemamn kuruluşun-
da çok payı vardır devletin. Bugün bile Hindis-
tan'da yabancı festivallerde ödül almayan film-
ler ithal edilemiyor. Yabancı film için kaliteyi göz
önünde tutuyor.
ÇÖLGEÇEN Birtakım şeylerin bugünkü ka-
fa yapılarıyla ve bugünkü üretim ilişkileriyle ya-
püabileceğine inanmıyorum. Çağdaş anlamda bir
sinema endüstrisinin kurulması gerekliliğine ina-
nıyorum. Değişmesi gerekir diyorum, tabii ki bir-
çok şeyin. Gerekirse biz bile gitmeliyiz. Bu işi her
anlamda bilen, seyircinin nabzını çok iyi ölçebi-
len, iyi pazarlama, iyi dağıtım yapabilen, iyi rek-
lam yapabilen insanların çıkıp bu işi yapması la-
İ S M E T K
Sinema salonları
kapandıysa,
yapımcı sinema
salonu
açmadıysa
bunun başlıca
sorumlusu
geçmişteki
beîediyelerdir. 10
yıl önceye kadar
belediyeler bize
30 sente filmler göstertti. O
zaman bilet fiyatları
yükseltilseydi, hasılat
sinema sanayiine akacaktı.
zım. Çünkü artık geçmişte kalanla çok fazla bir
şey yapamıyor, elleri-ayaklan kitlendi kaldı.
Türk sineması bir anlamda
proje eksikliğinden de batmıyor
mu? Bir-iki scmut örnek ver-
mek istiyorum. Bir Müjde Ar
filmleri modası vardı, Müjde
Ar'm filmleri çok çeşitli neden-
lerden —Nesli Çölgeçen'in söy-
lediği gibi burada herhalde sos-
yolojik bir araştırma yaptırmak
lazım— çok tuttu, sonra birden
bire Müjde Ar sinemadan çekil-
di. Bir "Arabesk" olayı yaşandı
Türkiye'de ve bu Şener Şen-
MüjdeAr filmi, Türk sinema ta-
rihinin en buyük başanlarmdan
birini kazandı. Gerçi Ertem
sine birtakım katkûarda buluna-
bilir. Bence esas sorun, tümüy-
le seyirciye ulaşmak amacında
olan ve bu konuda her türlû ta-
vizi vermiş filmlerin bile seyir-
ciye ulaşmaması oldu.
ÇÖLGEÇEN Herfilmyapılmalı. Ama adam
gibi yapılmalı. Belli bir estetik bütünlükte... Se-
yirci artık eski seyirci değil. Amerikan filmlerini
günü gününe izliyor, orada panavizyon kameray-
la, tkinci Dünya Savaşı'ndan kalma 2C kamera-
yı bile biliyor artık. Bana diyorlar ki: "Bizim
filmlerde perde bir garip oluyor, yabancı filmle-
ri görüyoruz, daha bir derinlik var, film izleyici-
yi içeri alıyor, ses içeri alıyor!' Bunu normal se-
yirci söylüyor.
KUIf I U L U y Ben DU
- şeyüı cevabını bulamı-
yorum. Türk filminin sinemada, videoda seyir-
cisi yok diyoruz, ama yapılan anketlerden izli-
yoruz, TV'de en çok izlenen programlar, kalite-
N E S L İ Ç Ö L G E Ç E N
Türk sineması, mmt^mmm^
Coca Cola'nın
karşısmda eski
kasaba gazozu
gibi kaldı. O
gazoz acı, ilkel
koşullarda
üretilmiş bir
içecekti. Ve Coca
Cola'yı getirdiler,
yan yana
koydular, gazoz bitti. Bütün
gazozcular kapandı. Türk
sineması şimdi bu durumda. Bu
kadar basit. Hepimiz gazozuz.
si ne olursa olsun Türk filmi.
y U L b C y C N ^ ^ s i n e m a d a
insana haksızlık edeceğim, kendim de dahil ol-
mak üzere, ama ben ortaokuldaydım Coca Cola
ile tanıştığımda. O sıralar bizim kasabalarda,
köylerde, hatta kentlerde yerli üretim gazozcu-
lar vardı. Biz şimdi gazoz gibi kaldık Coca Co-
la'nın karşısında. Türk sinemasımn bütün yapım-
cıları, Türk sinemasımn çalışanlan Coca ColaL
nın karşısında gazoz gibi kaldı. O gazoz acı, ga-
yet kekremsi bir tadı olan, ilkel koşullarda üre-
tilmiş, kireçli sularla yapılmış bir içecekti. Ve Co-
ca Cola ile getirdiler, yanyana koydular, gazoz
ne oldu, bitti. Bütün gazozcular kapandı. Türk
sineması bu durumda şimdi bu kadar basit. Ga-
zozuz hepimiz. Bunu yenmemiz lazım.
T ILMt\L Gerçekten bizim seyirci, çok tuhaf
bir seyirci. Mesela bizim çocukluğumuzda bay-
rak çıktığı zaman sinemada alkış olurdu. O mil-
li duygular yaşanırken birdenbire milli duygu diye
bir şey kalmadı. Çok hızla değişen, çok dinamik
bir toplumuz. Ordu savasa atıldığı zaman kıya-
met kopardı. Yok şimdi öyle şey. Yani tstiklal Sa-
vaşı'na ait bir film yapsan kimsenin gideceğini
zannetmiyorum. Kendi sorunlarımız da zaman
içinde bizi ilgilendirmemeye başlıyor. Başka so-
runlar ön plana çıkabiliyor.
ÇÖLGEÇEN Şimdi aym seyirci Rambo'yu
alkışhyor. Aym şekilde Rambo silahını kaldırdı-
ğı zaman alkış kopuyor, demek ki bir şeyler var.
Yok olmuş değjl ortadan, bir şeye dönüşmüs, baş-
ka bir yöne yönelmiş.
tsmet Bey, siz sinemamzda
Türk filmleri oynattınız son yıl-
larda. "Arabesk" de sizin sine-
mamzda çok büyük iş yaptu
KURTULUŞ Bizim oynattığımız yerli film-
ler bazen iyi iş yaptı. Ama "Arabesk"i oynattık-
tan sonra oynattığımız hiçbir yabancı film, o se-
yirciyi bulamadı.
Sonra "Kacamak", "Aşk FUmlerinin Unntul-
raaz Yönetmeni", "Selamsız Bandosu" hepsi iyi
gitti. "Kuçiık Balıklar"da ıse iyi bir tanıtıma kar-
şın seyirci bu filmi kabul etmedi. Filmin içinde
seyircinin beraberliğini yaşayacağı bir şey varsa,
o filmde bir hareket oluyor.
ÇÖLGEÇEN Ben reklamcılık da yaptığım
için söyleyebüirim. Mahn kendi-
si iyi değilse, reklam kampanyası
ne kadar iyi olursa olsun, onu
tüketici bir kereye mahsus ol-
mak üzere deniyor ve bırakıyor.
Demek ki malda problemler var.
Bizim sinemamızda kim bilet
ahyor? Bir kere bu araşürmalar
yok elimizde. Hiçbir şey bilmi-
yoruz biz. Kim geliyor bu sine-
maya? Ben kime hitap edece-
ğim? Bunu bilmiyoram.
KURTULUŞ Genelde
gençler. Ama bir başka sey söy-
leyeyim, "Uçurtnıayı
Varmasınlar" filmi vizyona çı-
kıp da Kadıköy'de oynadığı za-
man benim karşı komşum var-
dır, hiç sinemaya gitmez, ama
bu filmi duyunca çoluğunu çb-
cuğunu aldı, gitti.
"Uçurtmayı Vurmasmlar"
hem festivallerde ödül alan bir
film oldu hem de seyircinin git-
tiği bir film oldu,
ÇÖLGEÇEN Ama
"Arabesk" hiçbir festivalde dik-
kate değer bulunmadı, doğru
dürüst hiçbir olumlu eleştiri al-
madı, entelektüeller tarafından
şiddetle reddedildi, reklamı da
çok fazla yapılmadı, ama gise
rekorlan kırdı. Bu nedir?
öyle diyorsunuz, ama "Ara-
besk" geleneksel Yeşilçam yapı-
sına karşı bir filmdi. O yapıyı
alay konusu ediyordu bir kere.
Nitekim Yeşilçam'ın yıllanmış
bazı yönetmenleri sevmediler.
"Arabesk"in çok klasik, çok
konvansiyonel bir film olduğu
söylenemez aslında. O filmde
yenilikçi bir şeyler vardı. Mut-
laka festival filmi olmast, entel-
lerin bayılması gerekmiyor, ama
biraz yenilikçi bir tavır gereki-
yor galiba...
ÇÖLGEÇEN Kesinliklt
Son bir tur yaparken şunu
sormak istiyorum: Çözüm ne-
dir? Tabii devlet yardım etsin gi-
bi klasik formüller var, ama en
can alıcı gördüğünüz şeyler ne-
dir? Kimin ne yapması lazım?
YILMAZ Birincisi, herhalde bir kitle araştır-
ması yapmak lazım. Türk sinemasını kimler sey-
rediyor, nasıl filmleri seyretmek istiyor, bunları
bilmemiz lazım. Kendi halkımızı, seyircimizi göz
önünde bulundurarak yaptığımız işin de ticari bir
iş olduğunu düşünerek çalışmamız lazım. Tek-
nolojimizi geliştirmemiz lazım, dünya standart-
lanna yaklaşmamız lazım.
y ü L u t y C N önce ne yapmamak lazım, onu
söyleyeyim. Yerliyi öldürmemek lazım. Yerli olan
hiçbir şeyi öldürmemek lazım, sinemayı öldür-
memek lazım. Yerli sinemanm ölmesi demek as-
lında bir yerde Atillâ Bey kusura bakmayın, si-
zin de ölmeniz demektir. Çünkü yabancı film-
lerle eleştirmenlik bir ülkede bitmez.
Biz eleştirmenlerin ölûmünün
kimsede bir hüzün uyandıraca-
ğmı sunmıyonım!..
ÇOLuCyCN Nasıl yaşatacağız? Sinemaya
bulaşmış herkese görev düşüyor. Seyirci de da-
hil olmak üzere. Herkes bu işi ciddiye almalı. özü
ve biçimi bugün insanlaruı kabul edebileceği
oranda, ama bizim ülke sinemamızın bugünkü
koşullanmn da hoşgörüsüne sığınarak, yüksek
kalitede film yapmak lazım. Yani şu an bulun-
duğumuz düzeyi zorlayarak en yüksek düzeyde
kaliteli film yapmamız şart. Seyirci artık flu ek-
ran görmek istemiyor.
Kalitenin ölçüsü ne? Bu herkese göre değisir
tabii ki, ama bunun bir kıstası bulunabilir. En
azından asgari müştereklerde birleşüebilir. Ikin-
cisi, bu filme pazar yeri bulmak, bunu sinema-
alara, yapımcılara sunmak ve bu pazar yerini ça-
ğın gerektirdiği biçimde düzenlemek. Seyirciye
saygı duymak şart.
Bunun hemen ardından Türk sinemasımn bir
endüstri haline gelmesi için çalışılmalı. Yani pa-
ralar artık hanlara-hamamlara değil, sesli çekim
yapabilecek kameralara, panavizyon kamerala-
ra, stüdyo, laboratuvar ve sinema salonlanna yö-
nelmeli.