13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 ARALIK 1991 HABERLER CUMHURİYET/5 Başbakan Demirel 199Vin son basın toplantısında koalisyonu savundu, ÖzaVa çattu İktidarı Çankaya'ya bırakmayızANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Başbakan Süleyman Demirel, dün 1991 yılımn son basın toplantısını yaparak gün- cel sorunlara üişkin bilgi verdi. tktidara gelirken 500 gUnlük sü- re istediklerini hatırlatan Demi- rel, "Daha 460 günümüz var" diverek "yapacaklannT da açık- ladı. Demirel, basın toplantısında hükümet ile Çankaya arasında, kararnamelerin imzalanmama- sından doğan soruna değindi. Daha sonra gazetecilerin bu ko- nudaki sorulannı yanıtlarken de özal'a çatarak "Vatan sathından topUyıp geldigimiz siyasi iktida- n Çankaya'ya teslim etmeyiz. Kimseye de teslim etmeyiz" de- di. Başbakan Demirel, son gün- lerde DYP içinde de eleştirilme- ye başlanan koalisyonu savu- nurken ise "Yapılabüecek en iyi iş bu, bandan daha iyisi yoktur" diye konuştu. Konuşmasının önemli bölü- münü "taükümet-Çankaya" iliş- kisine ayıran Demirel, "Devlet, kalkın emrine girecektir. Devlet, kerameti kendilerinden menkul, mucize adamlann iradeierindeD kurtanlacak, kendi gelecegine el koyan, kendi kendini yöneten, yani egemenligine sahip olan fertler toplulugunun bir aracı haline gelecekt : r" dedi. Bu söz- leriyle kimseye laf atmadığını söyleyen Demirel, "genel bir prensipten" söz ettiğini vurgula- dı. Demirel, kararnamelerin im- zalanmamasıyla başlayan Çankaya-hükümet krizine iliş- kin soruyu da şöyle yanıtladı: "Devlet, sempati -antipati ve- ya arkadaşlık- duşmanlık esası- na dayanmaz. Devlet dediğiniz kummda herkesin bir görevi vardır. Bu görev. hissi ve şahsi sebeplere dayanmaksızın ifa edilmelidir. 'Devleti işleteceğız' dediğimiz zaman kanunlar ve kurallar geregince yapılması ge- reken her şeyi yapmaktayız. Çankaya'nın ve hükümetin, ana- yasaya göre görevleri ve yetkile- ri vardır. Meclis'in de o>le. 20 Ekim öncesi bunlar birbirine kanşnuşü. Hükümet, KHKİar- U Meclis'in yetkilerini ele almıs- ü. Çankaya, hükümetin görev- lerini eiine almıştı. Adeta. Çan- kaya hükümet etmekteydi. Çün- kü nihayet hükümet, A.NAP'ın hükümetiydi. Biz, hükümet Türkiye Cumhuriyeti'nin hiikü- meti olsun diye ıtgraştık. Sayın Özal da 'Ben ANAP'ın kurucu- suyum. Şu adam şu olacak de- diğim zaman olmalıdır' gibi bir idare tarzı secmişti. Sayın Akbu- lut'un eline 'Al, şu kabine, bu da hükümet programı' deyip de 62 dakikada hükümet kurmadı mı? Ondan sonrasına girmek is- temiyonım. Maksadım kimseyi incitmek degil. Ama bugün or- taya çıkan sıkmtılar, bu alışkan- lıklardan geliyor. Benim başın- da oldugum hükümetin kimsey- le bir sürtüşmesi olmaz." Anayasada, "Cumhurbaşka- nı icranın başıdır" denildiğine dikkati çeken Demirel, "Ama 'Siyasi iktidarın başıdır' demi- yor. 'Madem icranın başı diye yazıyor, ben de her şeye karışı- nm'. Hayır. O, senin kendi yo- "VALIYIARADIM, 'STAR1 YAYINIM DURDURMAYIN* DEDIM' 'Yumağın ucu kaybolmuş' A İ K Demirel, Starl yöneticilerinin kavga- sını, "devrilen pazar küfesi ve içinden dökiı- len zerzevata" benzeten ve yurtdışına döviz kaçuıldığı iddiaları konusunda devletin ne ya- pacağını soran bir gazeteciye şu karşılığı ver- di: "Kuvvetler aynlığı prensibinin uygulandığı Türkiye'deki hü- kümet, ne kralın, ne padişahın hükümetidir. Ne de her şeyin elinde toplandıgı bir kurumdur. Anayasa hükümetidir ve ana- yasa ve kanunlarla baglıdır. Sadece hükümet degil, başka ku- rumlar da anayasa ve kanunlara baglıdır. Eğer ülkede birta- kım yanlışhklar, aldatmacalar, sahdecilik varsa, hukuk devle- tinde bunlarla ilgilenecek merciler vardır. Starl olayının Turki- ye Cumhuriyeti bükümetini neresinden alakadar ettiğini söyle- yemem. Ama böyle bir şey varsa, parlamentoda araştırma ko- nusu yapılabilir. Şayet varsa, savcıların yapacagı işi hüküme- tin yapması mümkün degildir." Starl'in yöneticilerinden Yekta Okur'un cumartesi günü ken- disini aradığını ve "Polis geldi, yayını durdurdu" dediğini kay- deden Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tabii ki polisten ben sorumluyum. Polis yetkisini kullana- rak da yapsa, biz sorumluyuz. Gazete basılmaya başlandıktan sonra yansını durdurmak gibi bir şey değil mi bu? Yapılan bir yayını polisin durdurmasına razı olmayız. Vali, Adalet Baka- m'nı aramış. Bakan bana bilgi verdi. Vali'yi aradım, 'Bu yayı- nı durdurmayın' dedim. Haciz konmuş, bilmem ne olmuş. Se- net sepet işleri benim bildiğim işler değil. Bekleyelim görelim. Hukumeti ügilendireo bölumü varsa, mudahaie olunur. Yuma- ğın ucu kaybolmuştur. Bakalım neresinden tutup çıkaracagız. Bu konuyu çok tartışmak istemiyorum. Deveye sormuşlar, 'Boynun neden eğri?' diye, 'Nerem doğru ki?' demiş. Mesele PTT ile olan mukavele ile başlıyor. Anayasada, kimse özel TV kuramaz diye kayıt olduğuna gore, bir devlet dairesi de, onun- la beraber, aşağı yukarı bir duruma girmiş oluyor. kimsenin itibannı düşurmek gibi bir görevim yok. Ben bunlan ovnamam ve oynatmam. Ama fiili bir durum var. Mart ayına kadar ge- rekli desteği bulursak, ki bulacağımızı sanıyorum, anayasa de- ğişikligi yaparak özel televizyona izin vereceğiz. TRT'yi de, özel televizyonlarla yarışacak şekilde ıslah edeceğiz. Hiç kimse bu özgürlükten korkmasın. tki önemli şey var. Bir tanesi, özgür- lük, bir tanesi rekabet. Rekabet TV sahasına da gelmeli." Dogramacı tartışması <YÖK kalkınca hepsi gider' Başbakan Demirel, YÖK Başka- nı Prof. îh- san Doğra- macı'nın gö- rev süresini uzatmanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal'- ın yetkisinde olduğunu belirte- rek özal'ın bu kararmı yorum- lamak istemedi. YÖK uygula- masının hâlâ devam ettiğini, Özal'ın da yetkisini kullanarak bu işlemi yaptığını vurgulayan Demirel, hükümet programında YÖK'ün kaldınlmasmın öngö- rülduğünü anımsatan bir gaze- teciye, "YÖK Başkanı'nı cum- hurbaşkanı atar. Bu, hukumeti ilgilendirmez. YÖK'ü kaldırdı- ğımız zaman hepsi gider. Cum- hurbaşkanı bizim programımı- za bağlı değil" dedi. ÇİFTE VATANDAŞLIK *Genelaf yok, çözümanyoruz 5 Demirel, vatandaşlıktan çıka- rılanlara vatandaşlık hakkının geri verilmesi yönünde bir çahş- ma yapıldığıru belirterek genel bir affm söz konusu olmadığı- m söyledi. Demirel, bu konuda- ki soruyu yanıtlarken "Kişiyi, vatandaşlıkfc^trifimfanmahnım Demirel, Giineydoğu'daki terörle Istanbul'daki terörün benzerlik gösterdiğini söyledi. (Fotoğraf: AA) GÜNEYDOGU SORUMJ Kan dökenler halkta taban bulduDemirel, "Giineydoğu'daki terör olaylanna ilişkin bir paket hazırlanıp hanrlanmadığı" sorusunu yanıtlarken, bolgedeki te- rör olaylarmın Istanbul'daki terör olaylarıyla benzer nitelikler taşıdığını ve terör sorununun bir pakete sığmayacağını söyle- di. Terörün bir bütün olarak ele alınacağını bildiren Demirel, olaylann yedi yıldır sürdüğünu anlattı. Istanbul'daki,terör olay- ları için "Şehir büyümüş, devlet ona yetişememiş; Türkiye bü- yümüş, devlet ona yetişememiştir" diyen Demirel şunları soy- ledi: "1987'ye kadar bölgede sıkıyönetim vardı. Daha sonra ola- ganüstü hal uygulandı. Ama olaylann onüne geçilemedi. 40 gun- dür uzerinde en çok durdugum konu kan dokülmesidir. Bu çok vahim bir olaydır. Orada bir şey yapılamıyor değil. Devlet güç- lıidur. Bunu laf olsun diye söylemiyorum. Gerçekten güçlüdür. Sorun, kan dökenlerin halkta taban aramaları ve maalesef bir taban bulmalarıdır. Bu, 1992'de devletin en kötiı işidir. Olayı, halkı incitmeden, itip kakmadan, devletten daha çok soğutma- dan çözmeliyiz. Harekete taban olmuş halk dahi masumdur. Devletk halkı birbiriyle kucaklaştırmaya mecburuz. Kan dö- kenler tesirsiz hale getirilmelidir. Kan dökülmesi vahşettir." Kan dökenlerin Kürt kökeninden geldiklerini söylediklerine dikkat çeken Demirel, "Madem ki kan dökülüyor. Kürt köke- ninden gelenlere karşı bir tavır alalım " gibi bir düşüncenin kim- senin zihninden geçmemesi gerektiğini vurguladı. "En tehlike- li olan budur" diyen Demirel, kendi aralannda Kürtçe konu- şan insanlara 1983'te çıkarılan bir yasayla yasak getirildiğini, sonra da bu yasağın kaldınlmasmın istismar edildiğini bildir- di. Demirel, '"Işte artık Kürtçe konuşabiliyorsunuz' denildi. Yasagı kaldıran yasayi da kendileri getirmedi. Benim önergemdi o. Sonra başkalan da verdi. Bölgede yönetim zaafı, siyasi di- rektif eksikliği var. Gereken ıslahatlan yapacagız" diye konuştu. rumtın olur. Neye karışacağın orada tadat edilmiş. Cumhur- başkanı'mn görev ve yetkileri sa- yılmıştır. Tadadi ve tahdididir. Sayümayanı bu yetkilere dahil degildir. Elçi tayini, YÖK Baş- kanı tayini ona aittir. Ona ka- nşmayız. Ama eğer bir genel müdürii, bir müsteşan, bir rae- munı siyasi iktidar tayin edeme- yecekse, meydanlarda söyledigi- miz lafları nasıl yerine getirece- giz? Seçilmiş gelmiş siyasi ikti- dar kimsenin memuru degildir. Hükümet, Çankaya'nın dairesi, hükümetin başkanı da Çanka- ya'nın memunı degildir. Kuvvet- ler ayrımı prensibini hastalıktan kurtarıp kendine getirmeye, oturtmaya çalışıyoruz" diye ko- nuştu. Demirel, bir soru üzerine de, Yigjt Gülöksüz'ün Toplu Konut tdaresi Başkanhğfna atanması- na ilişkin kararnamenin üçüncü kez Çankaya'ya gönderilip gön- derilmeyeceğine henüz karar vermediğini belirtti. Demirel, hükümetin görevden aldığı kişilerin Cumhurbaşkan- lığı danışmanhğma getirilmesi- ne ilişkin bir soruya da "Zaten biz de 'çahşamayız' dediklerimi- zi kendi danışmanhklanmıza alıyoruz. Aynca Türkiye'yi Çan- kaya idare etmez ki, hükümet idare eder. Kimseye 'Sen kim oluyorsun' demeyiz. Kanunlar- da gorevleri neyse o olacak" karşılığını verdi. ş etmek kadar büyük bir ceza ta- savvur edemiyorum. Eger bu- nun sebepleri vahim degilse, bu kişiieri tekrar vatandaş yapma- nın yollanBi anyoruz. Belki ka- demeti yapacagız. Ama genel af düşünmüyoruz. lurkiye, çok sık aflarla devleti işletemez du- ruma düştü. Çağın devleti inti- kam devleti degildir. Ancak ci- nayetlerin faillerini meçhul bı- rakarak, devletin elindeki fail- lere de bir şey yaprnayarak bu noktaya geldik" dedi. Demi- rel, devletin elindeki suç faille- rine bir şey yapılmadığına iliş- kin sözlerine şöyle açıkhk getir- di: "Yargı orgamnın 10-15 sene süren karar agıriıgı ile bir yere varmak mümkün değil. Türki- ye bir adalet rsformuna muh- taç. Hapishaneler yol geçen ha- nı. Kaçabilenler kaçmışlar, fa- al olmaya devam ediyorlar." Demirel, yurtdışında yasayan Türklerin çifte vatandaş olma- lannın kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak şöyle dedi: "Çifte vatandaşlık, memnu- niyetle karşüadıgımız bir konu- dur. Biz işçilerimizi yurtdışına sadece döviz kazanıp gondersin- ler diye değil, o toplumu gör- sünler, Avrupa ile ulkemiz ara- sında köprü olsunlar diye gön- derdik. Köprülük görevi çok iyi yapdmıştır. Almanya'da 30 bi- ne yakın işadamımız da var. Ba- züan çuk da başarüı. Avrupa bütünleşirken 1-1.5 milyonluk bir lobinin olması iyi olmaz mı?" Yeniyasa ile cumhurbaşkanının atamalardakiyetkisi kısıtkmacak Demirel devleti geri alıyorANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Hükümet, Çankaya ile arasında ortaya çıkan "karar- name kriâ"ni aşmak için yasa taslagı hazırladı. Cumhurbaşka- nı Turgut Özal'ın, hükümetin gönderdiği atama kararlanna direnmesini sürdürmesi halinde söz konusu taslak Bakanlar Ku- nılu'nda görüşülerek TBMM'ye sunulacak. Taslak, 1981 yılında çıkanlan iki ayn yasa uyarmca, ancak üçlü kararname gerekti- ren atamalann, başbakan ve il- gili bakanın onayı ile yapılma- sını öngörüyor. Hükümet pro- tokolü uyarınca, bu atamalar için Başbakan Yardımcısı Erdal tnönü'nün de sözlü onayı alınacak. Başbakan Süleyman Demi- rel'in isteği üzerine Başbakanhk tarafından hazırlanan yasa tas- lağı, 1981 yıünda çıkarılan, 2477 ve 2451 sayılı bakanhk ve bağlı kuruluşlar ile kamu kurum ve kuruluşlanna yapılacak atama usullerine ilişkin yasalarda de- ğişiklik öngörüyor. Buna göre her iki yasada, sayılan atamala- nn "müşterek kararname" ile yapılabileceği hükmü kaldırıla- rak yerine, "başbakan ve ilgüi bakanın onayı" hükmü getirili- yor. Taslağın aynen yasalaşması halinde, bu kadrolardaki nakil- ler de başbakan ve ilgili baka- nın onayı ile gerçekleştirile- bilecek. Taslağa göre cumhurbaşkanı- nın onayı gerekmeksizin başba- kanhk ve bağlı kuruluşlarda ya- pılabilecek atamalar şunlar: " — Müsteşaıiar ve yardımcı- lan (Dışişleri Bakanhğı Genel Sekreteri ve yardımalan dahil), genel müdür ve yardımcılan, DPT Müsteşan, Genel Sekre- teri ve daire başkanları, fonla- nn başkan ve yardımcılan, TÜ- B1TAK üyeleri ve Genel Sekre- teri, Vakıflar Genel Müdürlüğü Başkan ve üyeleri, TRT Genel Müdürü, Radyo Televizyon Yüksek Kurulu Başkan ve üye- leri, DİE Başkanı, Devlet Per- sonel Başkanı, Atom Enerjisi Kurumu Başkanı ve Genel Sek- reteri, Bakanhklardaki kurul başkanları ve üyeleri, Bakanhk müfettişleri, (Mah'ye Bakanhğı hesap uzmanlan ve bankalar ye- minli murakıpları), Bakanlıkla- rın müşavirleri, Birinci hukuk müşaviri. Bakanhk daire baş- kanları, D idare şube başkanla- n, Bölge müdürleri ve baş mü- dürler, Vali, vali yardımcısı, kaymakam, 0 hukuk işleri mü- dürü, il emniyet müdürleri, cumhuriyet savcılan ve savcı yardımcıları, DGM Başkan, başsava, üye ve savcılan, Diya- net İşleri Başkanı, Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu. Taslağın yasalaşması halinde, ikili kararname ile atama ve na- killeri gerçekleşecek kamu ku- rum ve kuruluşlanndaki kadro- Yazıcıoğlu'nun başı çektiği Türk-lslam ülkücüleri* kongre oyurûanyla mağlup edildi MÇPde kol kınldı yen dışında TANIL BORA KEMAL CAN Tü^keş'e karşı liste çıkaran Mansin Yuıcıoğlu ANKARA — Pazar günü yapılan MÇP kongresinde 60 kişilik merkez yürütme ku- rulu için yapılan seçimlerin sonucu ancak dün akşamüstu açıklanabildi. Sonuçta Ge- nel Başkan Alparslan Türkeş ile yakın çev- resinin örtulu destek verdiği h'stedeki isim- ler, Muhsin Yazıcıoğlu'nun başını çektiği "Türk-İslam Ülkücüleri"nin delege taba- nındaki çoğunluğuna rağmen yedi istisna ile seçimi kazandılar. Ashnda, 1978-80 dönemi ülkü ocaklan- nın oluşturduğu Türk-İslam ülkücüleri, da- ha sürtüşmesiz bir şekilde tabandaki güç- lerinin karşıhğının verileceğini ummuşlar- dı. Bu rahathk içerisinde, yönetim listesi- nin Türkeş ve "merkez" tarafından hazır- lanması teamulune boyun eğdıler. Bu tes- limiyette, bünyeden kaynaklanan "çaresiz- lik", hatta bir miktar korku da önemli pay sahibiydi: Zaten, Yazıcıoğlu'nun adının ka- muoyunda "yeni lider adayı" olarak yer et- mesi, diğer kanatlar tarafından Türk-İslam ülkücüleri aleyhine kullanılan en etkili mal- zeme idi. Korkulan gerçekleşti. Türk-İslam ülkü- cüleri ayrı liste hazırlamaktan çekinip çar- şaf listeyi beklerken Muharrem Şemsek eki- bi bir anahtar hsteyi ortaya çıkanverdi. Ül- kücüler arasında bile "dar", "kaü" bulu- nan eski Muhafazakâr Parti kadrolannın ağırhğını taşıyan bu liste, sanki bir "tah- rik listesi" idi. Yazıcıoğlu'nun, 1987'den beri parti yönetiminde bulunan en yakın beş arkadaşına yer verilmemişti. Özel kalem müdürünün getirip Türkeş'e verdiği çarşaf liste, "başbuğ"un cebinden çıkıp divana ulaştığında, Yazıcıoğlu ekibi- nin huzursuzluğu daha da arttı. Çarşaf lis- te anahtarla açılmaya elverişsiz, "dolgu" isimlerle dolu bir liste idi. Bu arada devletlu-merkezci kanadın el altından teda- vüle soktuğu "Devlet Bahçeli listesi"nin oyunu devreye girdi. Bu liste, çarşaf liste- nin -birkaç istisna ile- ilk 60 isminden olu- şuyordu ve Yazıcıoğlu'nun yakınındaki pek çok ismin yanı sıra Haluk Pirimoğlu kür- süden çarşaf liste hiç işaretlenmeden san- dığa atılırsa ilk 60 ismin geçerli sayılacağı- nı açıklayınca, bu listenin hikmeti ortaya çıktı. Türk-İslam ülkücüleri, bunun üzerine te- laşla bir anahtar liste hazırlayarak bunu da- ğıttılar. "Ocak listesi" denen bu liste, tabandan kesin destek aldıysa da Devlet Bahçeli eki- binin bir başka taktiğine takıldı: Tüzüğe gö- re tercihler işaretlense bile, üstü çizilmeyen adaylara da oy verihniş sayılıyordu. Bu ku- ralt pek çok delege ancak oy kullandıktan sonra öğrendi; bilmeyenler, istemeden ilk 60'a, yani Bahçeli ekibinin listesine oy ver- miş oldular. MÇP mılletvekillerinden sadece Çorunı Milletvekili Muharrem Şemsek yönetime seçilemedi. lar da şöyle: "Başkan, başkan yardımcısı, genel müdür, genel müdür yar- dımcısı, seçimle gelenler hariç yönetim kurulu üyeleri, Bir ve ikinci derece daire başkanları, Bir ve ikinci derece müessese müdürii ve grup başkanı, genel sekreter, birinci derece müşavir, kurul başkanlan, birinci ve ikin- ci derece bölge müdürleri. Taslağın yasalaşmasıyla bir- likte, anayasa uyannca Cum- hurbaşkanı özal'ın yetkisinde kalacak atamalar ise şöyle: "Başbakan ve Bakanlar Ku- rulu üyeleri, büyükelçi ve kon- soloslar, Genelkurmay Başkanı, Devlet Denetleme Kurulu Baş- kan ve Üyeleri, YÖK başkan ve üyeleri, üniversite rektörleri, Anayasa Mahkemesi üyeleri, Danıştay üyelerinin dörtte biri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Baş- savcı vekili, askeri Yargıtay ü\e- leri, askeri Yüksek İdare Mah- kemesi üyeleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyele- ri, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri." Hükümet tarafın- dan hazırlanan bu taslağın, TBMM'de kabul edilmesinden sonra yasalaşması, Cumhurbaş- kanı'nın onayı ile gerçekleşebi- liyor. Cumhurbaşkanı Özal'ın, bu yasaya karşı nasıl bir tavır alacağı da merakla bekleniyor. Ctımhurbaşkanı Özal, anayasa- ya gore kendisine sunulan yasa metinlerini, 15 gün içinde onay- lamak ya da veto etmek yetki- sine sahip. Meclis'in, veto edi- len yasa metnini aynen kabul et- ıııcsi halinde ise Cumhurba^ka- ns onune yeniden geleıı metni /orunlu olarak onuylarrak du- rumunda. BAŞKENTTEN AHMET TAN Değişimin Dayanılmaz Pembeliği... Biten bir yılın hüznü ile sıkışıyor yüreğiniz. Bahar tomurcuğu gibi akasya ağaçlannı sarmalayan kar kümecikleri bile, içinizdeki karanlığa bir aydınlık dü- şüremiyor. Yılın son pazartesisi. Son kırk sekizinci saatindesiniz. Akıp giden zaman değil, sevdikleriniz ve kendinizsiniz. Geride bıraktığınız 31 aralıkların sayısı ile karşılayaca- ğınız 1 ocakların oranı ruhunuzu üşütüyor. Sıkıntınız daha da kabarıyor. Yüreğinizde, kafanızda sevinç gelincikleri açtıracak bir el özlüyorsunuz... O anda, "içinizdeki çocuk", arsız arsız sesleniyor: "İyiya işte... O el'e doğru gidiyorsun... Demirel'e gidi- yorsun." Haytayı "Evet, gidiyorum" diye azarlıyorsunuz. "Gidiyorum elbette, eğer yürek yürekse, çiçeği Demi- rel'in eli bile açtırabilir..." • • • Gece ekranda bıraktığınız Demirel'i, Başbakanlık'taki basın toplantısında kocaman bir dünya küresinın yanın- da, camdan bir masanın başında buluyorsunuz. Küre herhalde, dönüşümü, değişimi simgeliyor, cam masa ise, karakol kapılarını... Başbakan, yeni yıl müjdelerini veriyor: "Polise düşen herkesin, avukat gelinceye dek susma hakkı olacak." "Sayın Özal, YÖK Başkanı'nı atadı. Ama, biz YÖK'ü kaJ- dırdığımızda hepsi birden gider." "Mart ayına kadar, anayasa değişikliğini yapıp özel TV'yi kuracağız." "166 tane fon yüzünden devletin hesabı darmadağınık. Hepsi kalkacak." "Devlet birtakım anonim şirketlere ortak olmuş. Bura- daki hisselerin hepsini satıyoruz." Bunlar müjde olmasına müjde... Ama, standart sıkmtılar için... Yürekte sevinç gelincikleri açtırmaktan ne yazık ki çok uzaklar. "Demirel eliyle gelincik" tablosuna içinizdeki hınzır, na- nik yapmaya hazır. Bunu hissediyorsunuz. Ön gençliğinızde ^ _ _ _ — _ — _ ^ _ ^ ^ _ _ _ - Başbakan, yeni yıl müjdelerini veriyor: "Polise düşen herkesin, avukat gelinceye dek susma hakkı olacak." Paıis Şartı geliyor. Artık özgüriük ve mutluluk için Paris'e gitmek şart değil... "Morison istifa" diye yolları aşındırdığınız, meslekteki ilk yılları- nızı "faşistliğini" ka- nıtlamaya harcadığı- nız Demirel, sizi pek tanımıyor. Ama siz, Demirel'i tanıyorsu- nuz ve her nedense içinizdeki haytaya si- zi mahcup ettimeye- ceğine güveniyorsu- nuz. Bir ara, neşe içinde "Davos'a ~~~~~~~~~~~^~^~'^^~~ gideceğim" diyor,"bakalım ruh kalmış mı, kalmışsa geti- receğiz. Davos ruhu, nane ruhu, ne varsa..." Bu "ruhlu" girizgâhtan sonra lafını "Paris Şartı'nda ne varsa Türkiye'de o olacak" diye bağlıyor. Paris Şartı geliyor. Artık özgüriük ve mutluluk için Paris'e gitmek şart de- ğil... Demirel, "Dışan buyurun, salonda ikram var" diyor.. Buyuruyorsunuz. Karşı karşıyayız. Yılbaşı partisindeymiş gibi neşeli. Neşesine, "birazkaymakolsun" üzere soruyorsunuz: "Efendim, açıkladığınıza göre Sayın Özal'a ikinci birby- pass uygulayacaksınız. Birincisi Sayın Özal'ısağlığına ka- vuşturdu, ikincisi de hertıalde makamını. Öyle mi?" Demirel, "Bu yoruma ekleyecek bir şey yok" diye kah- kaha atıyor, "eğer yazılı bir şey istiyorsan, yazılı müraca- atet..." İçeride konuşmasına kulak vermekten, gömleğinin, kra- vatının rengi, deseni gözünüzden kaçmış. Pembe mavi çizgili gömleğine, lacivert üzerine pem- be puanlı kravat takmış. Giyimine Nazmiye Hanım mı yardım ediyor? Hayır, sabahleyin kalktığında bakınıyor, birbirine uydu- rup giyiniyor. Nasıl? Nasılı yok. Moda onu da etkiliyor. Bir de CNN'in spikerlerinin giydiklerine bakıyor. Onlar- dan esinleniyor. Birden birferahlık hissediyorsunuz. Yüreğinızdeki dü- ğüm gevşiyor. Demirel'in kravat ve gömleğındeki pem- belikler içinize zıplıyor. ; Sonra, pembelikler gelincikleşiyor. "İçinizdeki çocuk" suspus... Kulağını çekecek gibi ya- pıp yanağını okşuyorsunuz. "Yaşasın değişim, yaşasın dönüşüm" diyorsunuz: Türkiye, CNN'i, cephe açma kararı vermek için izleme noktasından, kravat, gömlek deseni beğenmek için sey- retme aşamasına ulaştı. Yeni yılın, sevinçli değişimler getirmesi dileğiyle... Güneydoğu'da 3 PKK'lı öldürüldü Kepenkler açüdı, çatışmalar devam DtYARBAKIR BATMAN (Cumhuriyet) — Kulp ve Lice olaylanna tepki amacıyla Gü- neydoğu'da başlatılan kepenk ve kontak kapama eylemlerine son verildi. SHP Siirt Milletvekili Zübeyr Aydar, Batman'da dük- kânlara bomba atılmasının ar- dında Kontrgerilla bulunduğu- nu öne sürdü. Ergani ve Siirt'te 3 PKK'h ölü olarak ele geçiril- di, bir korucu şehit oldu. PKK, Silvan'da iki büfeye patlayıcı madde attı, Bismil'de iki aracı ateşe verdi. Batman, Bitlis, Cizre, Silvan, Kurtalan, Silopi ve Mazıdağı'n- da bir hafta önce başlatılan ke- penk indirme ve kontak kapama eylemleri dün sabah sona erdi- rildi. Eylemin son bulduğu kent- lerde önceki gün büyük boyut- lara varan ekmek, ilaç ve temel gereksinim maddeleri sıkıntısı da dukkân, fırın ve eczanelerin açılmasıyla son buldu. Mardin- in Nusaybin ilçesinde 5. günü- ne giren eylemin bugun sona er- mesi bekleniyor. Şırnak'ın Ulu- dere, Bitlis'in Tatvan ilçelerinde ise hiçbir dükkân ve işyeri açıl-* madı. Şoförler kontak kapata- rak trafiğe çıkmadılar.Siirt Milt letvekili Zübeyr Aydar, Bat- man'da meydana gelen bomba- lama ve dükkânlann ateşe veril- mesi olayının ardında Kontrge- rilla'nın bulunduğunu öne sür- dü. Zübeyr Aydar, olayda MKE yapısı bomba kullanıldığının be- lirlendiğini anlatırken şöyle de- vam etti: "Olaya. bir nevi degişik güç- ler tarafından yapıimış süsü ve- rilmiştir. Ama tüm olaylann ay- nı elden çıktıgı hemen anlaşılı- yor. Cömce Lokantası'na atılan iki bombadan biri patlamamış ve bunun MKE yapısı olduğu görülmüştür. Ancak polis, elde edilen delilleri anında ortadan kaldırmıştır. Silvan'da da böyle bir olay tezgâhlandı. Bu olayla- nn Kontrgerilla tarafından ya- pıldıgı yolunda ciddi şüpheter vardır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle