24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ARALIK 1991 HABERLER CUMHURÎYET/7 Diyanet'in Hacıbektaş çıkarması Uhnoy'la görüşüldü Diyanet İşleri Başkanhğı Müfettişi Abdülkadir Sergin, önceki gün Nevşehir'in Hacıbektaş iiçesine giderek Türkiye'deki Bektaşilerin önde gelen ismi Hacıbektaş soyundan Feyzullah Ulusoy ile görüştü. Görüşmede Ulusoy'un yakını ve eski SHP Amasya Milletvekili Kâzım Ulusoy da bulundu. Ulusoy, Diyanet'in adımını olumlu bulduğunu açıkladı. Diyanet samimi mi? 40 yılı aşkm bir süredir Alevilikle ilgili çalışmalar yapan Avukat Cemal Özbey, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Alevilerle diyalog girişiminin "samimiyetinden" kuşku duyduklarını bildirdi. HACIBEKTAŞ (Cumhuri- yel) — Diyanet yetkilileri, Ha- cıbektaş'a giderek Bektaşilerin Türkiye'deki "pir"i sayılan feyzullah Ulusoy'la görüştüler. Diyanet'in girişimlerini olumlu karşüayan Ulusoy, "Diyanet'le işbiriiğine hazır olduklanm" bildirdi. Diyanet İşleri Başkanhğı Mü- fettişi Abdülkadir Sezgin, önce- ki gün Nevşehir'in Hacıbektaş iiçesine giderek Türkiye'deki Bektaşilerin piri sayılan Hacı Bektaş soyundan Feyzullah Ulusoy'la görüştü. Görüşmede, Ulusoy'un yakını ve eski SHP Amasya Milletvekili Kâzıın Ulu- soy da bulundu. Diyanet tşleri Başkanlığı'nın Alevi dedelerinin görüşlerinin dinlenmesi için bir süredir yü- rüttüğü çalışmalar çerçevesinde gerçekleşen görüşmeden sonra Cumhuriyet'in sorularını yarut- layan Feyzullah Ulusoy, laikli- ğin tam anlamıyla uygulanma- sını istediklerini söyledi. Herke- sin dini inancında özgür olma- sı, meslek ayrımı güdülmemesi gerektiğini belirten Ulusoy, Di- yanet'in adımını "olumlu" kar- Geçen >ıl Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde yapılan semah ayininden bir görüntü. (Fotoğraf: CUMHURIYET) şıladığını söyledi. Ulusoy, Diyanet yetkililerine ilettikleri istekler arasında; ca- milerde ve okullardaki din ders- lerinde Aleviler aleyhinde görüş- lere yer verilmemesi ve Alevi ke- siminin radyo ve TV aracılıgıy- la da tanıtılması olduğunu söy- ledi. Eski SHP Milletvekili Kâzım Ulusoy ise Diyanet'in Aleviler konusunda olumlu adımlar ata- cağına inanmadığını belirterek şöyle konuştu: "Ben kendilerinden şu soru- ları yanıtlamalarını istedim: 'Hazreti Peygamber'in evlat ve eshabından olan 12 imam ve eh- libeyt için dini ve milli bayram- larda vaaz vermeyi düşünüyor musunuz?', 'Hazreti Ali'nin oğ- lu İmam Hüseyin'in Kerbela'da şehadetinden dolayı tutulan Muharrem orucunun sevap ol- duğuna dair genelgeniz var mı? Böyie bir genelge yoksa, bu ana- yasanın din ve vicdan hürriye- 'iyle ırk, din, dil ve mezhep ay- rımı güdülmemesini öngören maddelerine aykın değil midir?' Bu sonılanma tam olarak yanıt alabilmiş değilim. Diyanet'in önce bu konularda düzenleme- lere gitmesi gerekir." Diyanet samimi mi? 40 yılı aşkın bir süredir Ale- vilikie ilgili çalışmalar yapan Avukat Cemal Özbey, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın diyalog gi- rişiminin "samimiyetinden" kuşku duyduklarını bildirdi. Alevilerin de Diyanet'te temsil edilmeleri doğrultusunda baş- kanlığa yaptığı başvurusu "Türkiye'de dini kaynaklı bir mezhep bulunmadığı" gerekçe- siyle reddedılen Ozbey, "Asimi- le edilmemek şartıyla Diyanet'- te temsil ediunek isteriz ya da Alevi Kttltür Dairesi kurulsnn. Diyanet bu işleri sokaktaki renksiz, cahil adamlarla yüriit- meye çalışıyor. Neden bizi de çabşmalare çağırmıyorlar. Çün- kii bizi kandıramazlar. Dolayı- sıyla Alevilerin asimile edilme cabasının varlığından kuşkula- nıyorum" dedi. Alevilerin laik- liğe "kesin" olarak bağb olduk- lanm kaydeden ve "Biam dini- miz, mezhebimiz laisizm, Ke- malizm'dir" diyen Özbey, şun- ları söyledi: "Bize göre Atatürk'ü sevmek de Müslümanlığın bir şartıdır. Atatürk'ü sevmeyen bir mfllet- ten, Hazreti Muhammed'in so- yunu kesen bir ummetten fay- da gelmez. Nasü ki Muhammed dini peygamberimizse Atatürk de ulusal pe>gamberimizdir. Biz Ataturk'ü puUaştırmıyoruz, la- bulaştırmıyoruz, fakat kutsal- laştınyoruz. Fakat Atatürk'ün sayesinde Meclis'e girenler nan- körlük ediyorlar." Diyanet reddetmişti Cemal Özbey'in Alevi Bekta- şilerin Diyanet İşleri Başkanlı- gı'nda temsili için 1989 yılında yaptığı başvuru, zamanın Dev- let Bakanı Saffet Sert ve Diya- net İşlen Başkanı Said Yazıcı- oglu tarafmdan reddedümişti. <P Yr.zıcıofclu'nun "ret" gerekçelerini içeren "cevabi" yazılan özetle şöyle: "Türkiyc'de dini kaynaklı bir mezhep problemi bulunmamak- tadır. Din ve mezhep gibi bü- tünleştirici müesseselerin siyasi mulahazalar ve ilgi yazınızdaki ifadelerle degerlendirilmesinin, Islamiyetin temel esprisi ile bağ- daşmadıgı düşünülmektedir. Başkanlıkta, Hanefi, Şafi, Ma- likî, Hanbelî, Caferi.. hiçhir mezhebin temsiküiği bulunma- maktadır. ...Türkiye hassas ve stratejik bir cografya üzerindedir. Bu stratejik coğrafyada, mevcut hassasiyetlere yeni dini hassasi- yetler ilave etmek ülkemizin haynna olmaz." Diyanete tümüyle karşı olduklanm söyleyen Alevi kökenliyayıncı Ayyıldız 1500 yddırDiyanet'te masamız mıvar? TL'HAN YILMAZ ANKARA - Alevi kökenli yayıncı Bektaş Ay- yıklız, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kendilerine yönelik "yaklaşım değişikliği"m çok ciddi bul- muyor. Ayyıldız, "Biz, Diyanet'e tümüyle karşı- yız. Bir kitabın yasaklanıp yasaklanmaması konusunda Diyanet'ten görüş alınan bir ülkede la- iklikten, düşünce özgürlüğünden söz edilebilir nüT'diyor. Sahibi olduğu "Ayyıldız Yayınlan" arasında, Alevilik ve Bektaşilikle ilgili 40 kadar kitap ba- san Ayyıldız'ın kendisinin de bu konuda üç kitabı var: "tmam Cafer'in Buyruğu, Kumru (Kerbela'yı anlatıyor) ve Hz. Muhammet'in Ehlibeyt tçin Söylediği Hadisler ve Ayetler." Bu konuda yazılan 200 kadar kitabın dağıtı- mını da yapan Ayyıldız, yine aynı konuda 50 kadar kitabı da şu anda basmaya hazırlanıyor. Bektaş Ayyıldız, Cumhuriyet'igi ; şöyle yanıtladı: ' r . ! ,,, , - Bugüne kadar Alevilik konusunda ne tür ya- yınlar vapıldı, bu konuda basılan kitap sayısı ne- dir? AYYILDIZ - Tahmin ediyorum, Türkiye'de bu konuda yayımlanmış 2 binin üzerinde kitap vedığer yayın var - Alevilik konusunda araştırma yapmak, yayın yapmak birtakun engellerle karşılaştı mı? AYYILDIZ- Bu konuda herhangı birengel ya da yasak önümüze gelmedi. Aksine ben bu tür yayınlar yaptığım için bunu büyük bir ibadet sa- yan Alevi kesimi, yastığının altından ve sandık- iarından eski ve yeni yazı ile yazılmış yayınlan bana getirdi, bunlan da basmamı istedı. - Devletin bir engellemesi oldu mu? AYYILDIZ - Hayır, kesinlikle olmadı. Ama biz devletten, bu konudaki çalışmalanmız için il- gi bekliyoruz. - Alevi kesim, sizin bu yayınlannızı sfirekli takip edermi? AYYILDIZ - Hep takip ederler ve sürekli satın alırlar. Halktan almış olduğumuz destek ile manzum Öztürkçe Kuran-ı Kerimi basmaya muvaffak olduk. Bu Kuran-ı Kerimimiz tama- mıyla şiir şeklinde olup bir tek Arapça ya da an- laşılmayan kelime yoktur. - Bu Kuran-ı Kerim, nasıl bir ilgi gördü? AYYILDIZ - Doç. Dr. Bedri Noyan'ın hazır- ladığı bu Kuran-ı Kerim'e, yurtdışındaki tüm Alevi ve Bektaşi dernekleri sahıp çıktılar. Onla- nn hayli ilgi ve desteğini gördük. Yurtiçinde de ilgi var. ama asıl ilgi yurtdışından geldi. -Neden? AYYILDIZ - Fiyatından ötürü. Şu anda fiyatı 100 bin lira. Geliri kısıtlı olanlar tabii ki zorlanı- yor, çocuğuna okul defteri. kitabı almakta zorla- nan halk. haliyle 100 bin lira deyince bu parayı vermekte zorlanıyor. - Diyanet tşleri Başkanlığı'nın artık Alevi kesi- mi de tanıma eğilimi taşımasını nasıl değerlendiri- yorsunuz? AYYILDIZ - Kendi koltuklannı. kendi ma- kamlannı sağlama almak istiyorlar. Kendi salta- natlannı pekiştirmek istiyorlar. Bunun başka bir anlamı yok. Bizim 1500 yıldır Diyanet"te sanki masamız, temsilcimiz mi vardı? Bundan sonra da bizim masamız olsa ne olur, olmasa ne olur? Biz Diyanet'in kuruluş şekline toptan karşıyız. Atatürk modelinın egemen olduğu, laik bir ülke- de böyle bir Diyanet sistemine kökünden karşı- yız. — Bu karşı çıkışının örnekler misiniz? AYYILDIZ - Bir kitap yayımlanıyor. bunun yasaklanıp yasaklanmaması konusunda Diya- net'ten görüş alıyor. Böyle bir ülkede laiklikten, düşünce özgürlüğünden söz edilebilir mi? Bunun en çarpıcı örneğı de Salman Rûşdü'nün "Şeytan Avetleri" kitabıdır. A l e v i l i k konuşuluyor Diyanet İşleri kaldırılsın Cafer Özer Koç (Semah Vakfı Kurucu Genel Sekreteri) Devlet yıllardan beri Diyanet İşleri birünini oluşturarak dini resmıleştirmiştir. Üstelik bu düzenleme ulkede yaşayan yarı nüfusun inançları ve anlayışı yok sayılarak laikliğe aykın bir şekilde yapılmıştır. Bilindiği gibi laiklik, din ve devlet işleri- nin ayrılması demektir. Dini devletin yönlendirmesi değil. Kişisel kanaatim, Sünni Müslümanlık inançlanna tek tip el- bise biçen devletin şimdi bu yanlışına Alevi yurttaşlann inanç- larını da ortak etmesi olayıdır. Din özgürleşecekse devlet ger- çekten laik olacaksa yapılması gereken şey Diyanet İşleri Ku- rulu'nun ortadan kaldırılması, Kuran kurslarının, din ders- lerinin zorunlu okutulmasına son verilmesidir. Devletin dini olmaz. Bireyin inançları olur... Diyanet İşleri'nde temsil hakkı istemek, Alevi - Bektaşi inançları açısından hem kendi gelenekleriyle, inançlanyla ve hem de laiklikle bağdaşmaz. Aksine Alevi - Bektaşi inancını da kurallara bağlayarak mistikleştirerek bağnaz - tutucu kı- larak vozlaştırır. Herhalde Alevi - Bektaşi inancına yapıla- bilecek en büyük kötülük de bence budur. Önce Alevi kültürü ortaya çıksın Cemal Canpolat (Cem Vakfı kuruculanndan, Malatyalı Alevi dedesi) Alevilerin şu andaki sorunu Diyanet İşleri Başkanhğı de- ğildir. Çünkü bu kurumla hiçbir ortak yönleri yoktur. Ale- vilerle Diyanet İşleri'nin herhangi bir konuda anlaşabilmesi mümkün değildir. Örneğin Alevileri camiye gönderemezsi- niz. Çunkü böyle bir 'sorunlan' yoktur. Bir Alevi dedesi ola- rak beni kimse camiye gönderemez. Alevilerin kendine öz- gu bir yaşam biçimi vardır: Cem... Diyanet işleri Başkanhğı bir şeyler yapmak istiyorsa ve bu isteğinde samimi ise önce Alevi külturünun ortaya çıkması için çaba harcamahdır. Alevi köylerine cami kurmakla Diyanet İşleri'nde bir Alevi'ye yer vermekle ne Alevi külturü ortaya çıkar ne de bu konuda öz- gur bir ortam sağlanmış olur. Diyanet'e yeni başkan aranıyor Devlet Bakanı Ekrem Ceyhun, Prof. Yazıcıoğlu'nun kendisine gelerek göreve devam etmek istemediğini bildirdiğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Diyanet İşleri Baş- kanı Prof. Said Yazıcıoğlu, görevi bırakıyor. Devlet Baka- nı Ekrem Ceyhun, Prof. Vazı- cıoğlu'nun kendisine "görevi sürdürmek istemediğini" bil- dirdiğini belirterek yeni baş- kan arayışına giraiklerini söy- ledi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi olan Prof. Yazıcıoğlu'nun YÖK'- ten başkanhk görevini yapa- bihnek için aldığı süre doldu. YÖK Yasası'nda geçen yıl yapı- la değışikliğe göre Yazıcıoğlu'- nun görevini sürdürebilmesi için Ankara Üniversitesi Yö- netim Kurulu'ndan izin alm- ması gerekirken Devlet Baka- nı Ekrem Ceyhun rektörlüğe "izin yazısını" göndermedi. Bu durum bakanlık içinde çeşitli spekülasyonlara yol aç- tı. "Ceyhun izin yazısını yazmadı" şeklinde söylentiler yayıldı. Ancak Yazıaoğlu'nun görevden almması için Bakan- lar Kurulu karan gerektiği ve Diyanet tşleri Başkanımn ha- len görevini sürdürdüğü bildi- rildi. Diyanet teşkilatında "başanlı" çalışmalar yapan Yazıaoğlu'nun gorevde kalma- sının iyi olacağı görüşü ağır basarken Yazıcıoğlu'nun ko- nuyla ilgili olarak çevresini de bilgilendirmediği belirtildi. Yazıcıoğlu'nun gitmesi duru- munda yeni başkamn kün ola- cağı tartışmalan da başladı. Edinilen bilgiye göre Yazı- aoğlu geçen günlerde diyanet- ten sorumlu Devlet Bakanı Ekrem Ceyhun'u ziyaret ede- rek görevi sürdürmek isteme- diğini bildirdi. Yazıcıoğlu'nun bir süre araştırmalar yapmak için Suudi Arabistan'a gitmek istediği ve dönüşte de üniver- sitedeki görevini sürdürme ka- rannda olduğu kaydedildi. Yazıaoğlu'nun Ceyhun'a teş- kilatta "yeterince otorite kullanamamaktan" da yakın- dığı öğrenildi. Cumhuriyet'in sorularını yarutlayan Devlet Bakanı Cey- hun, Yazıcıoğlu'nun kendisi- ne gelerek göreve devam et- mek istemediğini bildirdiğini doğruladı. Ceyhun, Yazıaoğ- lu'nun görevi bırakma arzu- sunda olması üzerine yeni baş- kîm arayışına girdiklerini söy- ledi. Ceyhun, bu konudaki ka- rarı önümüzdeki günlerde hü- kümetin vereceğini bildirdi. s o s M O K R T L I Ş I Y O R DSP, demokratik hareketintemsilcisi SHP'nin en büyük zaafı, CHP SHP için hedef, DSP olmamalıydı Tek sorumlu Baykal'dır 21 ekim genel seçim sonuçlan, demokratik sol siyasi akımının SHP ve onun merkezdeki seçkinci kadrosuyla yürütülemeyece- ğini kesin bir şekilde ortaya koymuştur. Böyle net bir sonuç or- tadayken halen yönetimde ya da önceden yönetimde bulunan şa- hısların, parti programını iyi anlatamadıklan, Doğu Avrupa'- daki sistemlerin yıkılışı vb. gibi sudan sebeplerle yenilgiye ken- dileri dışında sebep aramaları laf üreticiliğinden başka bir şey değildir. 1980 öncesi CHP'de başlattıkları laf üretkenliği ile ol- dukça deneyim kazanan SHP merkez kadrolan, 1983 sonrası par- lamentosunda ve kurullannda da bu üretkenliklerini sürdürdü- ler. Sadece somut olarak pariamento çalışmalarında bir etkinlik gösterdiler o da bugünku antidemokratik seçim yasasının çık- masına katkıları oldu. Parlamentoda ana muhalefet görevi üst- Ienen SHP kadrolan; TRT, Mega-10, basm gibi toplu iletişim araçlannın yardımıyla kendilerini halka çok iyi anlattılar ancak, hiçbir şey yapamayacaklarını anlattılar. Oysa demokratik sol hareketin diğer temsilcisi DSP, seçim ya- sasının çarpıklığı, SHP'nin "faşist sağcı" gibi acımasız eleştiri- si, basm, TRT gibi olumsuz faktörlere karşın varlığını koruya- bilmiş hatta oy oranını da arttırarak yüzde 11 'e yakın oy alabıl- miştir. Bu sonuç, halkın gelecek seçimde DSP'yi demokratik ha- reketin temsilcisi görmek istediğinin işaretidir kanımca. öte yandan SHP'li kadrolann, demokratik sol alanda tek parti olmalannı sağlayacak her türlü (seçim yasası, insafsız eleştiri vb.) antidemokratik anlayışı belki onların beceriksizliklerini, yeter- sizliklerini örtecek ancak, ulus demokratik sol çözümlemelerde eksik ve aksak kalacaktır. ' Netice itibanyla, çağımızda hızla değişen demokrasi, sivilleş- me, ekonomik büyüme, refah devleti anlayışlarının demokratik sol sistem içinde yaşama geçirilmesi, kökü Türk-İslamcı İttihat ve Terrakki Partisi'ne dayanan CHP'nin mirasçılığı ile övünen ve değişime direnen SHP ve onun sadece laf üreten kadrosuyla olanakh değildir. H. Sedat Yönü / Gölcük Kadrolar da şeffaf olmalı Sosyal demokrasinin geleceği için en önemli faktör, sosyal de- mokrat olduğunu iddia eden iki partinin kadrolannın kimlerden teşekkül ettiği ve bugüne kadarki toplumsal faaliyetlerindeki sos- yal başanlannın açıklanmasıdır. Bugünkü sosyal demokratların çoğunnn, sosyal demokrattan çok kariyerist olduklan gözükmektedir. Makyavelizme yatkm tu- tum sergilemektedirler. Bir futbol takımı dahi yabancı uzman getirirken, ülkemize; İs- veç, Almanya, Hollanda gibi başanlı sosyal demokrat ülkelerin partilerinden şehircilik ve ekonomi uzmanlan getirmeleri şarttır. Gece kulüpleri ve içkili lokantalardan çıkmayan insanlarla bu işin olmayacağı anlaşılmıştır. Halka saygıh, geçmişi dürüst, konuştuğu ve yaptığı aynı olan, demokrat yeni kadrolara ihtiyaç olduğu kesindir. Gelecek o zaman gözukür. TAhmet Sarıgül/İSTANBUL Türkiye'de sosyal demokrasiye açık tek bir parti SHP'dir. Çün- ku SHP'nin demokrasiye gönülden bağlı güçlü bir tabanı vardır. Ayrıca SHP'de sosyal demokrasi düşüncesini özümseyen kadro- lar da eksik değildir. Ne var ki bu kadrolar sürekli dışlanmış ve parti politikasını belirlemede etkili olamamışlardır. SHP'nin en büyük zaafı da her türlü değişime refrakter CHP kökenli politikacıların denetiminde olmasıdır. CHP geleneğinde "devlet kutsaldır", birey ancak devlet için vardır. Devletin hak ve çıkarlarının olduğu yerde bire>in sadece görevleri vardır. SHP'yi, CHP'leştirmek isteyen bu kadrolar hem tabanla çeliş- mekte, hem de çağdaş sosyal demokrasinin sivil toptum konsep- tine ters düşmektedirler. Demokrasi ve insan hakları söylemleri de ikircikli ve içtensiz kalmaktadır. Oysa, devleti girişimci bire- yin hizmetine veren sağ partilerin benzer söylemleri daha gerçekçi ve içtenlikli olmuştur. Örneğin, ANAP yapmasaydı, tek başına iktidar olması halin- de, SHP'nin 141, 142 ve 163. maddeleri kaldıracağına hiç kimse inanmamaktadır. SHP bu ikircikli konumdan kurtulmadan yığınlara güven ve- remez. Bu güveni kazanmanın tek yolu çağdaş bir sosyal demokrasi partisine dönüşmektedir. Bu da ancak, SHP'deki gerçek sosyal demokratların on plana çıkması ve Türkiye sol hareketinin yetiş- tırdiği sağhklı kadrolan kucaklayarak yeni bir atılım yapmalan ile gerçekîeştirilebilir. Dr. Tarık Ziya Ekinci/tSTANBUL 0y kaybı mı, yeni taban mı? Türkiye'de "sosyal demokrasi" oy kaybına mı uğradı yoksa daha yeni yeni kendi tabanını mı oluşturduğudur, öncelikle so- rulması gereken. Son genel seçimlerde, şimdiye kadar olmadığı oranda, demokratik kitle örgütleri.ve bunlann dışında sosyalistler çeşitli nedenlerle SHP'yi desteklediler. Yine büyük bir katılımla Kürtler, Türkiye'nin her tarafından destek verdiler SHP'ye. HEP ile ittifak doğuda oy kazandırmasına rağmen batıda kayba ne- den oldu. Batıda oy kaybı HEP'le ittifakın bir sonucu olduğu kadar Türkiye'de sosyal demokrasinin yerleşememiş olmasının da bir sonucudur aynı zamanda. Demokrat Parti karşısında kendini "sol" diye tanımlamak zorunda kalan "devletçi" CHP gelene- ğinin mirasçısı olmaya soyunan SHP bu durumu ne kadar sor- gulamaya çalışmışsa da bunda pek başanlı olamamıştır, en azın- dan kısa vadede. SHP kendi içinde bu tartışmayı sürdurürken doğal olarak halka da çok net mesajlar verememiştir. Ecevit ve DSP ise farklı bir tabana oynamışlar fakat, o taba- nın temsil edildiği parti/partiler "sol" söylemi de programları- na aldıkları için, bunda pek başanlı olamamıştır. DSP, SHP'nin oylarınrbölmemiştir aksine Ecevit'in de dediği gibi 'sağ'dan oy almıştır. Türkiye'de henüz bir sosyal demokrat gelenek oluşmamıştır. Yerleşik "devletçi" sol gelenek, daha yeni yeni yıkılma surecine girmiştir, taban ve tavan olarak... Mehmet Demırbaş/KIRŞEHİR Türkiye'de sosyal demokratlar iktidar olur mu? Evet olur, ama sözde sosyal demokrat, özde kişisel çıkarlannı düşünen, lider ol- ma hevesiyle yanıp tutuşan, çok konuşup az iş yapan kadrolarla değil; dürüst sosyal demokratların bulundukları partiye sağlam bir şekilde sahip çıkarak, yönetim kadrolanna girmeleriyle müm- kün olur. Son seçimlerde sosyal demokratlar neden iktidar ola- madılar? Birbirlerini yemekten. Her iki parti lideri karşıiıkh suç- lamalan bir tarafa bırakıp Türkiye'nin gerçek sorunlanna eğil- selerdi, sağın sosyal demokratlardan çaldığı sloganlara ve çözüm- lere sahip çıksalar, yeni ve gerçekçi programlarla halkımızm kar- şısına çıksalardı sosyal demokratlar iktidar olurdu. Seçimlerden önce SHP'nin tutarsız tavnjnuhalefeti sadece DSP üzerinde yoğunlaştırarak tartışmalara çanak tutması, baa SHP'li aydın geçinen yazar ve sözüm ona sanatçıların DSP'li seçmenle- ri bilinçsiz ve sağa kayan kitleler olarak görmeleri, Sayın Ece- vit'i "faşist" ilan edip, akşama da gelin birleşelim diye tutarsız tavır sergilemeleri sosyal demokrat seçmeni şaşkın ördeğe çevir- di. Demokrasiye inanıyorsak, herkes kendi yo'lunda yürümeli. İl- kesiz bir birlik sosyal demokrasiye yarar değil zarar getirir. Bir- leşelim lafını artık bir tarafa bırakıp halkımıza güven verecek po- litikalar üretelim. Birleşilecekse halkımız bunu sayın liderlerin sözüyle değil, kendi özgür iradeleriyle tabanda zaten sağlayacak- lar. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Murat Doğan/ANKARA Güven duyulan kadro gerek SHP Genel Merkezi, halka güvence verecek politika üreteme- di. Genel başkan sorunlara çözüm getirecek kapasitede bulun- madı. Halk genel başkana güvenemedi. SHP içindeki tartışma- nın yenilgi nedeni olduğu kanısında değilim. CHP döneminde de bu gibi tartışmalar birçok kez oldu, ancak parti bu tartışma- lardan sonra büyüdü. Örneğin 1972 ve 1976 yıllarında geçirdiği tartışmalardan sonra parti daha da güçlenerek birinci parti ol- du. Partinin toparlanması için olağanüstü kurultayın toplanıp, partiye çeki düzen verecek, yeni çözumler getirecek halkın gü- ven duyacağı kadrolan isbaşına getirmesi gerekir. Sayın genel başkamn anlayış gösterip ışi deneyimli, yıllarını bu işe vermiş hal- kın özlemlerine cevap verecek kapasitedeki Deniz Baykal'a bı- rakması gerekir kanısındayım. Abdullah Akdag/SAMSUN Yenilgi yok! Ne yenilgisi, neyin yenilgisi? Sosyal demokratlar zaten ışba- şında, zaten iktidar. Sağ partiler, sosyal demokrat bir program- la çoğunluğu ele geçiriyorsa, işte iktidar! İşte icraat! (Ve her za- man, en az bir adım önde lutfen!) Asıl tartışılacak konu, sosyal demokrasinin yenilgisi değil, ma- alesef bu kaseyle dolananlann yenilgisi. Kendi programlarına sa- hip çıkıp kitlelere ulaştıramayanların yenilgisi... Ömer Cençer/İSTANBUL 1950'den beri Halk Partili'yim. Bu seçimde ellerim titreye tit- reye mühürü bastım SHP'ye. Kazanamayacağını biliyordum ve tek sebep de Sayın Baykal'dır. Bu kaçıncı kongre! "Paranoya" hastahğına yakalanan Baykal bu partiden çekilmeden, SHP as- la seçim kazanamaz. "Megalomani"likten kendini bir türlü kur- taramıyor. Seçimde nerelerde o güzel süslü püslü cümleleriyle nu- tuklar attı. O sadece Antalya'dan kazanmak için uğraştı ve zor bela kazandı. İnönü tek başına bu kadar yol alabildi. Bırakabm o süt görünüşlüğü de maskemizi atalım, gerçek yüzümüzü hal- ka gösterelim. Kim ne derse desin yenilginin tek sorumlusu Bay- kal'dır, hizip başı olmaktan vazgeçmez. O zaman da arkasında kimseyi bulamıyacaktır. Öküz altında kimse buzağı aramasın, acı ama gerçek budur. Metin Kumbasaroğlu/tSTANBUL Alınan oylar, CHP'nîn oylarıdır Çağın ve çağların görüşü olacağına inandığımız sosyal demok- rasi değildir kaybeden. Sosyal demokrasiyi anlayanlarla anlamayanlann mücadelesin- de,"knlamayanlann kurduğu duvarlann anlayanlar tarafından yı- kılamaması yüzünden, vitrinleri ve sözü sosyal demokrat olma- yan siyasal örgütlerdir, daima kaybeden. Kötü emsal olamaz. llkesiz, fikirsiz, dağınık, köhnemiş, okumayan, dinlemeyen hatta düşünmeyen, kısır politikacılar yeni şey üretemez, koku- şur; kendisini yer eskitir ve sonunda yok eder. Bu tür kadrolar değişen dünyayı Turk insanının sosyo- psikolojik ve ekonomik yapısım, beklenti ve özlemlerini sağlıklı ölçüler içinde analiz ve tahlil edemediler. Dayandıkları tabana, kendi düşünce ve sentezlerini başka partiler daha iyi anlatınca sonuç bu oldu. Günlerdir yazılan, söylenen diğer faktörler de elbette yadsı- namaz. Alınan reyler de genelde geleneksel CHP'nin reyleridir. Türki- ye'de sosyal demokratlara duşen görev, birlikten kuvvet doğar inancı ile yeniden yapılanma \e değişimi yakalamaktır, yılgınlı- ğa ve umutsuzluğa düşmemektedir. Yarınlar, sosyal demokrat- larındır. Orhan Cevahıroğlu/fSTANBUL İdareci değil, lider gerek! Sosyal demokratların genel seçimlerdeki başansızlığını her şey- den önce lider kadronun yetersizliğine, dolayısıyla parti örgütü- nun biçim ve nitelik eksikliğine bağlıyorum. Gerici-sömürucü güçlerin basın, televizyon \b. araçlarla sol dunya görüşune karşı yürüttıikleri sistemli savaşa (etki) gereken tepki hiçbir zaman gösterilemedi. Çünkü bu tepkiyi örgutleye- bilecek lider kadro, lider olabüme niteliklerinden en fazla ideri- cilik yonünu kullanabiliyordu. l.Mahmut Karaman/RİZE Sürecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle