Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/6 HABERLER 13 ARALIK 1991
HASAN CELAL GUZEL
'Hükümet
yanhş yolda
9
ANKARA (Cıunhuriyet Bö-
rosu) — ANAP'ın eski genel
başkan adaylanndan Hasan
Celal Güzel, hükümetin Gü-
neydoğu politıkasını eleştire-
rek, "Demirel hükümeti yanuş
yoldadır. Devletin bütünlüğü
üzerinde şov yapılmaz. Üniter
detlette tek millet, tek halk
vardır" dedi.
Devlet yönetiminin ciddi bir
iş olduğunu da kaydederek,
"Daha dün denilecek kadar kı-
sa bir süre önce devletin üniter-
ttğinden, birliginden bahseden-
lerin bugfln söyledikleri ibret
vericidir" dıyen Güzel, Demi-
relin, "Kürt kimliği" ve "Kürt.
realitesi" ıfadelen ıle neyi kas-
tettiğini açıkça ortaya koyma-
sını da ıstedi. Güzel, "Sayın
DemireTin söyledikleri anaya-
saya aykındır. Buna göre
Türkiye Cumhuriyeti ya üniter
devlettir. ama Kürtler azmlık
haline getirilmiştir. Ya da üni-
ter devlet degildir, bu takdirde
etoik kökenli federalizm esası-
na day anan bir y apı vardır. Her
iki ihtimalde de anayasayı de-
ğiştinnek gerekir. Anasayada
nangi şekilde değişiklik olursa
olsun, netice, Türkiye'nin ve
miüetin aleyhioe olur" diye ko-
nuştu.
Anayasanın, insanlar ara-
smda herhangi bir ayrım yapı-
lamayacağını hükme bağladı-
ğını anımsatan Güzel,
"Anayasada değişiklik yapıp
ikinci bir halk mı kabui edecek-
siniz, maksadınız nedir?" diye
sordu. Güzel, modera devlet-
lerde etnik köken aynmının
söz konusu olamayacağını be-
lirterek şöyle devam etti:
"Buna modern anlamda ırk-
çılık ve bölüciilük denir. Günö-
birlik politika yapılan bir
ortamda, birtakım oportünist
besaplarla devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bürünlftğü-
nün tehlikeye sokularak istis-
manna izin verme>iz."
"Paris Şartı ve ÂGİK moda-
' sının, Türkiye'de bazi eski poli-
tikacılara 'yenilenme' fırsatı
verroesi bakımından ilgi çekici
olduğunu, ancak Türkiye'nin
menfaatlerinin bundan önce
geldiğini" de savunan Güzel,
şöyle konuştu:
"AGtK antlaşmasındaki çe-
kincemizde, milli azınlık ola-
rak milletlerarası antlaşmalar-
da kendilerine azınlık statüsü
Unınmış toplulukları anlıyomz
denildi. Lozan'a göre bu topin-
luklar, gayrimüslim, Rum,
Ermeni, Yahudi azmlıklar ile
1925 tarihli Türk-Bulgar an-
laşmasına göre birkaç ailelik
Bulgar azınlığıdır. Hiç kimse
-cumhurbaşkanı ve başbakan
da obalar- AGİK ve Paris top-
lantüannda bunun dışında
azınlık vardır diyemez. Paris
Şartı ise bir milletlerarası ant-
laşma degildir ve kesinlikle
bağlayjcılığı yoktur. Ayrıca,
Paris Şartı'nd'aki milli azınlık-
lar teriminin yorumu da ege-
men devlete ait bir yetkidir. Bu
yetki. 70 yıllık devlet politikası
ve binlerce yıllık devlet geleneği
çerçevesind'e değerlendirilir.
Miting meydanlannda haraa-
setle sözde tabular yıkılarak
emrivakiler yapılmaz. Maale-
sef, bu bakundan Sayın Demi-
rel, Sayın özal'ın kötü bir
taklidi olmuştur."
Herkesin özel hayatında is-
tediği dili konuşmasıru, istedi-
ği kültürel özelhkler çerçeve-
sinde serbestçe yaşamasını
istediklerini de belirten Güzel,
şöyle konuştu:
"Ancak Sayın Demirel,
Türk anayasa hukukunun bil-
mediği bir 'tanım' icat etmiş-
tir. Mesele, sadece 'dil' ve
'türkü' ise kimsenin bir diyece-
ği yok. Ama herhalde Sayın
Demirel ve Sayın tnönü, terör
örgütlerinin türkü smlemek
için ortaya çıktığını düşümnü-
yorlardır."
Güzel, "Bu yanlış gidişin,
Tûrk-Kürt herkesin zararma
oMuğunu da savundu.
Biri oldu
Ikipolisin
Rusnıleti
ANKARA (Cumhuriyet
Biırosu)— Içki içerken Rus ru-
leti oynayan iki polisten biri öl-
dü. Ankara Emniyet Müdürlü-
ğü üst düzey yetkililerinden
alınan bilgiye göre Çevik Kuv-
vet Şube Müdürlüğü'nde çalı-
şan sekiz aylık polis memuru
Cengiz Yeşilyurt ile devre arka-
daşı Hassas Bölgeler Koruma
Şube Müdürlüğü'nde görevli
Ismail Pakna, önceki gece Ko-
nur Sokak'taki bir pastaneye
gittiler. tki polis, pastanenin
muhasebecisi Hamit Tulgur'la
birlikte içki içtiler. Saat Ol.OO'e
kadar eglenen Cengiz Yeşilyurt
ve İsmail Pakna, bir süre son-
ra kimin daha cesur olduğunu
tartışmaya başladılar.
Cengiz Yeşilyurt, arkadaşı-
nı ölüm oyunu olan Rus rule-
tine davet ederek belindeki
Smith Wesson marka silahı
alıp makaradaki mermilerden
biri hariç diğerlerini çıkardı.
Makarayı çevirdikten sonra
silahı kafasına dayayan polis
memuru Yeşilyurt tetiği çek-
mesiyle birlikte kanlar içinde
kaldı. Yarah olarak numune
hastanesine kaldırılan Cengiz
Yeşilyurt, tüm müdahalelere
rağmen kurtanlamadı.
Genel başkanlık için Feridun Yazar, Ibmhim Aksoy ve YaşarKaya'nın adı geçiyor
HER başkanımarıyor
FARUK BtLDİRİCt
Bazı il örgütlerinin destekleme kararı aldıkları eski SHP Mamak İlçe
Başkanı Ahmet Karataş aday olmayacağını, genel başkanlık için eski CHP
Urfa Belediye Başkanı Feridun Yazar'ı destekleyeceğini açıkladı. Pazar
günü yapılacak kurultayda en güçlü aday olarak gösterilen Yazar,
"SHP'ye entegrasyon söz konusu değil. HEP'in misyonu bitmedi" dedi.
pılacak. 600 dolayında delegenin katılacağı ola-
ğanüstü kurultayda DİSK'te sendikal faaliyette
bulunmayı seçen İsmail Hakkı Önal'ın aday ol-
ması beklenmiyor.
önal'ın adaylığı düşünmemesi HEP çevrele-
rinde yeni genel başkan arayışını zorunlu kıldı.
Ankara, tzmir, Adana, Mersin, Antalya ve Bur-
sa il örgütlerinin destekleme karan aldıklan HEP
kurucusu ve eski SHP Mamak İlçe Başkanı Ah-
met Karataş dün genel başkan adayı olmadığını
açıkladı. Karataş, parti meclisi toplanüsında eski
CHP Urfa Belediye Başkanı Feridun Yazar'ın
genel başkanhğını destekledigini söyledi.
Genel başkanlık için eski Malatya HEP Mil-
levekili tbrahim Aksoy ile HEP üyesi Yaşar Ka-
ya'nın da adı geçiyor. Ancak kurultaya tek aday-
la girilebilmesi için adaylar arasında görüşme-
ANKARA — HEP'in kurultayına iki gün kala
genel başkan adayları belirlenmeye başladı. Ge-
nel başkanlık için Feridun Yazar, tbrahim Ak-
soy ve Yaşar Kaya'nın adlan geçiyor. Bazı il ör-
gütlerinin destekleme karan aldıklan Ahmet Ka-
rataş, dün yapılan parti meclisi toplantısında
aday olmadığını ve Yazar'ı destekledigini açık-
ladı. Yazar "HEP'in SHP'ye entegre
otmadığını" savunurken "HEP'in misyonunun
bitmedigini" söyledi.
Genel seçimlerde SHP ile işbirliği yapılmasın-
dan ve Genel Başkan Fehmi Işıklar'ın ayrılma-
sından sonra HEP'in yeniden yapılanması ko-
nusunda önemli kararlar alınması beklenen ku-
rultay, pazar günü Atatürk Spor Salonu'nda ya-
DîYARBAKIRmBEKLENTtLERİ
ler yapıhyor. Adaylann durumlannın bugün net-
leşeceği belirtiliyor.
Ahmet Karataş, Cumhuriyet'e kurultayda
ağırhkh olarak tartışılacak konulan şöyle sıra-
ladı:
"Türkiye'de demokratikkşıııe süred içerisinde
sol cepke yaratılması, seçimde SHP ile yaptığı-
mız ittifak, SHP'ye entegre olduğunoz aafaunı-
na gelmiyor. Bu kunıltay HEP'in yaşadıgını ve
partinin üzerine döşeni yapmaya devam edece-
gini gösterecek. Milletvekili arkadaşlanmızın
olup olmamalan bu durumu degiştirmiyor."
Karataş, "Güneydogu misyonunu aşmayı dü-
şünüyor musunuz" sorusunu ise "Bu misyonn
istesek de üzerimizden atamayu. ama bunun çer-
çevesini genişietebiliriz" diye yanıtladı. Karataş,
"O nedenle Batı illerinde de örgutlenmeye çalı-
şıyonız. Son olarak Mugla, Eskisehir, Adapa-
zan, Uşak'ta örgütlenmemizi tamamladık" de-
di. Feridun Yazar ise Cumhuriyet muhabirine
aday olduğunu açıklarken öbür adaylarla görü-
şeceğini de belirtti. Yazar, "Amacunu HEP'i
Türkiye'de demokraükleşme sürecine hız vere-
cek bir yere getirmek. Mevki, kariyer peşinde
defiHz" dedi. "Türk ve Kürt hallanın kardeşli-
|İHİ tesis edecek bir ortam yaratmaya çahşıyo-
nıı" diye konuşan Yazar, SHP ik Uişkiler ko-
nusunda şunlan söyledi:
"Türkiye'de degişik bir süreç başladı. Kürt so-
nınu bir realite olarak tanındı. Kimin nerede ol-
dugu önemH degil. Önemli olan asgari müşterek-
lerde bomşmak. Doğrnlan yapbgımız sürece ml-
letvekili arkadaşlanmıda birlikte sayüınz. Za-
ten siyasi sureçleki gelişmdere göre yeni durum
değerlendirmeleri yapılır. HEP'in misyonu bit-
medi. Türkiye'de çözülmesi gereken adl bir Kürt
sorunu var. Kürt sonınnnun demokrasi ve insan
haklarına uygun şekilde çözülmesi diger sonıa-
lann çözümünü kolaylaştınr. Türk solonan ti-
müne açığız. Kapımız herkese açık. Yeniden ya-
pılanma yoluna gidecegiz."
öte yandan kurultaya "misafir" olarak ka-
tıhnalan beklenen SHP'deki HEP kökenli mil-
letvekilleri HEP ile ilgili değerlendirme yapmak
istemediler. Milletvekilleri Hatip Dicle ve Saiih
Sümer Cumhuriyet'e kurultaya katılacaklannı
belirtirlerken parti içi gelişmeler konusunda bir
yorumda bulunmayacaklanm ifade ettiler.
'Demokrasi ve insan hakları'Demirel ve înönü'nün Güneydogu Anadolu gezisinin
ardından, bölgede, hükümetin "demokrasiye ve
insan haklanna ağırlık vererek Kürt meselesinin
çözümüne katkıda bulanabileceği" görüşü hâkim
oldu.
ERGUN AKSOY
DİYARBAKIR - Başbakan
Demirel ve Başbakan Yardım-
cısı Înönü'nün Güneydogu
Anadolu gezisinin ardından Di-
yarbakır'daki siyasi parti yöne-
tıcileri ile meslek kuruluşlannm
temsilcileri, hükümetin "De-
mokrasiye ve insan haklanna
ağırlık vererek Kürt meselesinin
çözümüne katkıda buuınabilece-
ğini" savundular.
Diyarbakır tnşaat Mühendis-
leri Odası Şubesı Başkanı Recep
Çetin, hükümetin demokratik
açılımlara yönelmesini olumlu
karşıladıklannı belirtti. Hükü-
metin ilk gezısini Güneydoğu'-
ya düzenlemesini olumlu bir
adım olarak algıladıklannı kay-
deden Çetin, Olağanüstü Hal
Bölge Valiliği ve koruculuk sis-
teminin kaldınlması gerektiğinı
belirterek "Bölge, özel ve askeri
yönetimden anndınlarak ola-
ğan sivil yönetime kavuşturul-
malıdır. Ayrıca yeni hükümetin
bölgeye özel komando birlikleri
göndereceğini açıklaması kaygı
vericidir" dedi.
SHP Diyarbakır tl Başkanı
Dağıstan Toprak ise yeni hükü-
metin bölge geasi sırasında,
Güneydoğu'daki sorunlann na-
sıl gidenleceği yönünde alına-
cak olan önlemleri açık ve net
bir şekilde behrtmediğini vur-
guladı. Bölgede Kürt sorunu ve
ekonomik sonın bulunduğunu
savunan Toprak, şunlan söyle-
di:
"Bu sonınlara olumlu yakla-
şıMığı takdirde, halkuı da buna
olumlu yanıt vereceği kanısında-
Güneydoğu Anadolu'da özel komando birlikleri istenmiyor. (Fotograf: FARUK BİLDİRlCt) yım. Eğer Kürt ve ekonomik
sonına olumlu yalüaşılmazsa
bence tarihi bir fırsat kaçınlmış
olur."
Bölge Barosu Başkanı Av.
Fethi Gömüş, hükümetin Gü-
neydoğu'ya gerçekleştirdiği
gezınin, bölge sorununa çözüm
arayışının bir parcası olduğunu
belirterek şöyle konuşuyor:
"tki gün süren gezi boyunca
hükûmet üyelerinin halkla gö-
röşmemeleri, sonına ciddi bir
şekilde eğihnediklerini ortaya çı-
karıyor. Bu önemli sonın için
bölgeye daha fazla zaman ayır-
malan gerekirdi. Daha net ve
olumlu açıklamalar yerine, yü-
zeysel bazı açıklaraalarda konu-
nun geciştirilmesi düşöndürikü-
dnr. Askeri tedbirter yerine
siyasal anlamda bazı çözüraler
ileri süriilecegini bleidiyordnk.
Ancak askeri tedbirlerden vaz-
gecilemeyeceği kanısı ortaya
çıkmıstır. Bu askeri tedbirler so-
runu daha ciddi boyutlar taşır."
Diyarbakır HEP İl Başkanı
Av. Hüseyin Turhallı ise rîiçbir
dönemde Meclis ve hükümetin,
devlet otontesi üzerinde ege-
men olamadığını öne sürerek
hükümetin demokrasi ve insan
hakları konusunda atacağı her
adımı destekleyeceklerini kay-
detti. Turhallı, devlet içinde
ancak hükümetin kontrolü dı-
şında bazı güç odaklannın
bulunduğunu ileri sürerek "Bu
odaklar siyasal cinayet sebekesi
haline gelmiştir. Bu odaklar»
yok edilmesi gerekir. Başbakan
Demirel ve bakanlann Güneydo-
gu gezisi sonrasında demokratik
kunun ve kıınıluş yöneticileriyle
görüşmeleri de son derece olumlu
bir yaklaşundır" diyor.
Bushtan Demirele
4
Çekiç
Güç'ün
süresini
uzatın
9
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) — Başbakan Süley-
man Demirel, ABD Başkanı
George Bush'un kendisinden
"Çekic Güç'ün görev söresinin
uzatılmasım" istediğini söyle-
di. Demirel, "Olaya lazım ge-
len önemi veririz dedim" diye
konuştu.
Başbakan Demirel, Başba-
kanlık'tan aynlışı sırasında ga-
zetecilerin konuyla ilgili soru-
lannı yanıtlarken Bush ile ge-
çen temmuz ayında bir telefon
göruşmesi yaptığını, bu göriiş-
mede DYP'nin iktidar olacağı-
nı savunduğunu söyledi. De-
mirel, "O görüşmede Türk-
ABD münasebetlerine deger
verdigimizi söyledim. O da
Türk-ABD münasebetleriııİB
kendikri için de önem taşadı-
|ını aktaıdı" dedi.
Yapılan son telefon görüş-
mesinde de karşıhkh iyi niye-
tin tekrarlandığuu anlatan De-
mirel, sözlerini şöyle sürdûrdü:
"Başkan Bush, Çekiç Güç'-
ün süresinin dolmak zere oldu-
ğunu ifade etti. Olaym mühim
bir olay olduğunu, Irak'ta ye-
niden bir kargaşa olmaması
için gayret gerektiğini söyledi
ve bizden Çevik Güç'ün süre-
sinin uzatılmasını rica etti.
Bizde kendisine, 'biz henüz
hükümet olduk. Bu iş üç gün
evvel oldu. Olayı tetkik ediyo-
nız. Olaya laam gelen önemi
veririz, ama şu an söyleyece-
ğim bundan ibarettir' dedik."
A S I LN
Üniversite dilsiz!..
B
**
R U N İ V E R S İ T E Y O R U Z
'Devaıtf, çağdışıdır
StBEL MALKOÇ (BEST Eğitim Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı) AHMET EMÎN AVŞAR (İTÜ Mimariık Fak. 3. sınıf öğroncisi)
YÖK'ten sonra ne olacak? Üniversite,fabrika degildir!
Bir anlamda ülkenin geleceği tartışılıyor bu sütun-
larda. "Üniversite ve Gençlik" kavramlannı ben boy-
le tercume ediyorum.
EJaşta öğrencilerin, öğretinı uyelerinin, akademis-
yenlerin çok yerinde ve yetkin görüşlerini ilgiyle ızli-
yorum. Yine de bir soru takılıyor kafama: Acaba"dil"
tumüyle gündemden çıkardık mı?
Çünkü kimse üniversitelerdeki dil eğitiminden,
bu aJandaki sonınlardan söz etmiyor. Dilsizliği baştan kabullendik ga-
liba!
Elbette üniversitelerin genel-yapısal bir düzenlemeve ihtiyaa var. Ama
bu gereksinimi tartışırken, dil eğiümini de özel bir alan olarak mutlaka
ele alıp değerlendirmemiz gerekiyor.
Sözkonusu olan sadece spesifik uzmanlık eğitimi degildir. Filolojıden
de, Ingilız, Alman, Fransız vb. edebiyatı eğitiminden de söz etmiyorum.
Sosyal bilimlerde olsun, teknik ya da fen bilimlerı alanında olsun, genç-
lerimizin kendi öğrçtim dallarmdaki gelişmeleri, bilgileri edinmeleri, iz-
lemeleri için bugün İngilizce kaçuulmaz bir zorunluluktur.
Ülkenin bugünü ve geleceğine yönelik bir şeyler söylemek, yapmak
istiyorsak, önce dile kavuşmamız gerekiyor. Hemen!
Dersler hayatın dışında...
BURAK TAKMER (İTÜ İşletme FakOltesi)
Hayattan soyutlanmış, yaşamla hiçbir ilgisi olma-
van dersleri, etkinliğimi çalan bir hırsız olarak algjlı-
yorum.
Sınav dönemlerinde ders çalısmak zonınluluğu ih-
tiyaçlann önüne kendini dayatıyor. Derslerle geçen her
anım bayatımın yaşanmamış sureçlerini oluşturuyor.
Dersler bana yakın değil, hayatımın bir parçası asla
olamazlar. Öğrenraek, bilgi >iguu degildir. Kısaca dü-
şünce, davramş ve algılarda değışmedır. Oyleyse öğrenmenin ölçutü sı-
navları gecmek degil; danyayı, yasamı, ilişkileri kavrayıştaki gelişmedir.
Öğrenmek, öğrendiklerini hayatla iüntisi içinde bir yasam biçimine dö-
nüşturebilmek ve hayata karşı gerçek tavrı alabilmektir. Oysa üniversi-
tenın, geneideyse okullann islevi, bizlerin bu yolda ılerlemesine yardımcı
olmaktan daha çok kurulu düzene elden geldiğince karşı koymadan ka-
ülmamızı sağlamak oluyor.
Üniversiteler, öğrencileri daha üst düzeyde ilişkiler geliştirebilen bi-
reyler haline dönuştürebilmenin ötesinde, toplumu olumlayan, ona yu-
musakça boyun eğen, sorgulayıp eleştirmeyen robollar yetişüriyor.
Ezberciliğe son!
YUSUF KARAKOYUN (Dokuz Eytüi Ûm. İkt. ve İd. BH. Fak. İkt. BOL)
Toplumumuzda bir eğitim sorunu gerçegi vardır. Bu
sonın kaynagını toplumsal yapıda bulrnaktadır. Bu so-
runu çözmek için de kaynaktan başlamak lazımdır.
Bu temelde ele aldığımızda, bu sonına bağlı olarak
bir sürü toplumsal sorunla karşı karşıya geliyoruz. El-
bette ki ben mevcut eğitim sisteminden yana değilim.
Bunu elestirirken özellikle halkın ezilen katmanlan-
nı içine alacak, ezberci, başkalaştıncı tarzda olmayıp
üretken ve bilimsel olma alternatifıni de kovuyorum.
Bu da ifadesini "demokratik halk üniversiteleri"nde buluyor.
Sosyal etkinlikler büyük şehir üniversitelerimizde
belli oranda, Anadolu üniversitelerinde ise yok dene-
cek boyuttadır. Çünkü YÖK mantığına göre, öğrenci
dersine girmeli ve başka hiçbir şeyle ilgilenmemelidir.
Bunu sağlamak üzere, %7O-8O'e varan devam zorun-
luluğu getirilmiştir deTSİerimize. Üniversiteye gelen en
genç oğrenciıûn on yedi-on sekiz yaşında olduğu ve
bir bilince ulaştığı duşünülürse, devam zomnluluğu-
nun çağdısıhğı kendiliğinden ortaya çıkar.
Sanayide yûksek lisans
OGUZ OKTAY (İTÜ Fen BiHmleh Enstitüsû)
Bir sanayi kunıluşunda muhendis olarak çalışıyo-
rum. Aynı zamanda kendi alanımda bir yüksek lisans
programına devam etmeye de gayret ediyorum. Oku-
la giderek kaybettiğım (!) iş saatlerini tamamlamak
için hafta sonlan da fabrikada olmam gerekiyor. Bu
yaz yıllık iznimi kullanmadım; hepsini okul zamanı-
na sakladım.
Benim ha>>
alim, sanayi-üniversite işbirliği ile yük-
sek lisans programlannın hazırlanması ve genç mühendislerin bu prog-
ramlara katıhmının özendirilmesi ve desteklenmesi.
Böyle bir çalışmanın ana ilkeleri sanırım şöyle olmalı:
, 1— Dersler iş saatleri dışında olmahdır.
2— Öğrenci her yan yılda 1 ya da 2 ders alarak programa devam ede-
bilmelidir.
3— Dersler gelişen sanayinin bugünkü gereksinımleri ve ileri bilgi ve
teknolojilerin ulkeye getirilmesi doğrultusunda olmahdır.
A— Yüksek lisans tez çalışmaları doğrudan sanayideki uygulamalar
olmahdır.
Okullara para gerek...
HİMMET CANSIZ (Ank. Ünv. DUTar.ve Coğ. Fak. Etnolop &. 2. sınrf)
Ne yazık ki okulumuz gün geçtikçe özünü, inancı-
nı, kişilik ve kimliğini yitirme sürecine girmiş; nere-
dej'se bunu son asamasma getiren (getirilen) bir öğrenci
sürüsu yetiştirmektedir. Kurulduğunda 600 kişilik bir
akademiyken şimdi 6000 kişilik bir yapıdadır. Etno-
loji bölümü ilk (Antopoloji) olarak oluşturulan bö-
lümdür. Şu an bulunması gereken yere gelememiştir.
Prof. Dr. Sedat Veyis gibi örnek bir bihm adamı ye-
tiştirmesine karşın; hâlâ ödeneksızükten, ekonomik olanaksızhktan öğ-
rendiğimiz kuramsai bügiyi uygulama alanına geçiremiyoruz. Alan araş-
tırmasını hocalarımız ile birlikte gidip yapamıyoruz; bırakın Afrika'da,
Güneydogu Asya'da, Avustralya'dakilerini incelemeyi kendi üikemizin
etnik yapısını, halk kültürünü ve kultür mozaiğini incelememiz için bile
en buyük engel ekonomik sorunlarımız.
Bau'da bu alanda büyük evrensel etnologlar çıkmasının nedeni ülke-
lerinin araştırmacı insanlara sahip çıkmasmdan başka nedir? Bizde de
devlet insanlanna sahip çıksa idi ne etkin ve yetkin bilim adamlanmız
ve etnolog (Budun bilim) çıkardı. *
Kültur Bakanı Sayın Fikri Sağlar, Milli Eğitim Bakanı Sayın Köksal
Toptan, etnolojinin sesini duyup öğrencilerin ve öğretmenlerin alana gi-
dip araştırma yapmasına olanak tanıyın...
KURTULUŞ SÜPÜRTİJLÜ (Yılda Ünv. Mak. Fak Elektronik Mü-
hendisliği 3. sınıf öğmndsi)
YÖK artık bitti bitecek deniyor. Olumlu bir görüş,
destekliyonım. Ama ne olursa olsun üçüncu sınıf öğ-
rencisi olarak, YÖK sistemi içinde mezun olmak du-
rumunda kalacağım. Ve bunun ezikligini meslek
yasannm boyunca içimde taşıyacağım. Şu anda YÖK-
ün kaldırılmasını istemem kendim için değil. Çünkü
ne kadar çabalarsam çabalayayım bu sistemden ken-
dimi kurtarmam mümkün degil! Benim çauşmam ge-
lecek olanlar için. Ben YÖK ile okudum ama, kardeşim YÖK ile oku-
masın. Ben ozerkliği yaşamadım ama kardeşim özerk bir üniversitede
rektör seçimine katılabilsin.
YÖK kaldırıhyor, ama nasıl bir sistem gelecek?
Bence üniversite özerklığinden önce üniversite örgütlülüğünün sağlan-
ması gerekir. Yani üniversite üzerinde bulunan siyasi ve sosyal örgutlen-
me yasağı kaldınlmalıdır. Buna bağh olarak, öğretim üye ve elemanları
ile öğrenciler kendi topluluklanna (dernek, kulüp...) ve siyasi partilere
serbestçe üye olabilmeliler.
Ancak tüm bireyleriyle sağuklı bir şekilde örgütlenmiş üniversite, kendi
özerkliğini sağlayabilir ve bunu koruyabüir. Üniversite özerkliği yöne-
timsel ve mali açıdan olmahdır. Zaten bunlara bağh olarak bilimsel öz-
gurlük de oluşacaktır. Yönetimsel ve mali özerkliğin nasıl işleyeceğinı
üniversite kendisi belirlemelidir. Bilimsel özgürlüğe gelince, üniversite-
de hiçbir kısıtlama getirilmeksizin bilimsel ve teknik çalışma yapüabil-
meli.
TV'de öğrenci programı
AHMET BAKAR (Ank. Ünv. Kâzım Karabekir Eğt Yük. Oku. 3. smrf)
Öğrenci olaylannı, isteklerini dile getiren yazıları-
nızı süreldi takip etmekteyiz. Yalmz tüm bu yazılarda
ortak bir nokta var, gündeme gelince öğrenci sorun-
lan var oluyor. O zaman herkes olaya daha duyarh
oluyor. Bence bu olaylar 1981 ve daha önceleri de var-
dı; yani o zamanlar öğrenci sorunlan yok muydu? El-
bette vardı; ama bu olaylar sadece iki-üç üniversitede
cereyan ediyordu. tşte; birkaç degil tüm üniversiteleri
kapsardı.
Bugün çoğu üniversite, bilimsel özerklik aşamasında kendilerini di-
ğer üniversitelerden soyutlamışur. Bu olay bununla kalmıyor; aym za-
manda öğrenciye de yansıyor. Kammca çok yanlış bir olay fıkir sürecinde
duşünülürse: Gerçekte Türkiye'de bu öğrenci sorunlan ortaksa, bu üni-
versiteler arasındaki kopukluklara ne diyecegiz. Yoksa aym ülke sımrla-
rı içinde yaşamıyor muyuz?
Bunun özune geçilebilmesi için; mevcuttaki ve yeni kurulacak öğren-
ci derneklerinin bu olay üzerinde ciddi bir şekilde durmalannı öneriyo-
rum. Bugün, tstanbul, Ankara, tzmir üniversitelerinde bir cinsel özgürlük
tartışmalan vb. olaylar yannda, Ağn Eğitim Yüksekokulu'nda, sınıf için-
deki öğrencinin davranışlarıyla uğraşılıyor. "Niye ayağa kalkrruyorsun?,
Sakalını niye kesmedin..:' Görüyorsunuz değil mi farklıhğı. Bunun özü-
ne ancak üniversite gençliği arasındaki ortak düşünceler doğnıltusun-
daki bir yayın organı (gazete-dergi) ya da basın daha çok yer vermeli
öğrenci sonınlanna. Sadece olaylan yansıtan bir basın istemiyoruz. Te-
levizyondaki öğrenci programlan çoğaltumalı ve katılan ögrencilenn de-
ğişik üniversitelerden alınmasına dikkat edilmelidir.
ADEM DUMANLI (Selçuk Ünv. Hukuk Fak.)
Türkiye'de, "çağdaş anlamda üniversite" modeline
uygun kurumların sayısı beş altıyı geçmez. Diğer
"üniversite" adındaki kuruluşlann amacı bilimsel ça-
lışma ve araştırma yapmak değil, kurulduklan yöre-
leri ekonomik olarak kalkındırmak, canlandırmaktır.
Meclis'te bekleyen yeni üniversitelerin kurulmasına da-
ir kanun tasansı bu düşüncenin ıspatıdır. Kars'a, Niğ-
de'ye, Afyon'a, Hakkâri'ye, Tokat'a, Yozgat'a,
Erzincan'a vs, üniversite kurularak bu illerin geliştirilmesine çalısmak
bilime saygısızJık ve bence üniversitelerin düştüğü çıkmazın en büyük
ve tek sebebidir. Üniversiteleri; para kasası, ticarethane veya fabrika gi-
bi görmek ilkel bir duşuncedir. Ve ne yazık ki, bu düşünce hâlâ sürmek-
tedir.
Tam tersi yapılmalı; üniversitelerin sayısı azaltılmalıdır. Türkiye'de bölge
üniversiteleri kurulmahdır. Ülkemizde yedi bölge olduğuna göre yedi tane
de üniversite olmalıdır. Bu üniversiteler her bölgenin en gelişmiş iline
kunılmalıdır. Şöyle ki: Doğu Anadolu Bölge Üniversitesi, Erzurum'a,
Güneydogu Anadolu Bölge Üniversitesi; Diyarbakır'a, Akdeniz Bölge
Üniversitesi; Adana'ya, îç Anadolu Bölge Üniversitesi; Ankara'ya, Ege
Bölge Üniversitesi; lzmir'e, Marmara Bölge Üniversitesi; lstanbul'a, Ka-
radeniz Bölge Üniversitesi; Trabzon'a kunılmalıdır.
Bu üniversiteler, mükemrael olacaklardır. Yetmiş üniversiteye harca-
nacak milyarlar yedi üniversiteye akacaktır. Eğitimiyle mükemmel, araş-
tırmacılanyla mükemmel, öğrencileriyle mükemmel, laboratuvar, teknik
araç-gereç, binalar (derslikler... vs), yurtlanyla, sosyal tesisleri (kütüp-
hane, tiyatro, sinema...), kultürel-sporsal faaliyetleriyle mükemmel, dünva
ölçütlerinde yedi üniversite... Ancak o zaman Türkiye çağdaslasabilir.
Çünkü bu üniversiteler ilk önce çok kısa bir zamanda kurulduklan böl-
geleri kalkındıracaktır.
Öğrenci nasıl olmalı?
ÜMTT ÇİFTÇİ (ODTÜ İktısat Bölümü 2. sınıf)
Ben ODTÜ tktisat Bölümü öğrencisiyim. 2.
sınıfta olmama karşın henüz kendimi üniversi-
te öğrencisi gibi göremiyorum. Elbette bunun çe-
şitli nedenleri vardır. Zaten üniversiteye geldim
geleli bu "nedenleri" bulmaya çahşıyorum.
îzlediğim ve gözlemlediğim kadanyla bu üni-
versitede her insan bir şeylerden yakınıyor, şi-
kâyetçi oluyor. Ama sıra sorunlan irdeleyip çöz-
me aşamasına gelince herkes başkasını suçluyor.
"İlniversitelerin suiına çöken kamburun" ne olduğunu yıllardır
görüyonız. Bu nedenle uzun uzadıya bunu açıklamak gereği duy-
muyorum. (Bunları bihneyen varsa-ki sağır sultan bile biliyor-
üniversitede değil, cam fanusta yaşıyor olmalı.)
Ben, nasıl bir üniversite değil, nasıl bir öğrenci özlediğimi an-
latmak istiyorum: Her şeyden yakınan ama çözümler üretebi-
len, öğretim görevlilerini "bilgi otoritesi" olarak görmeye, za-
manım kahve köşelerinde değil de Uretici etkinliklerde harcayan,
kendisini sorunlann çözümünün bir parçası olarak gören ve bü-
tün bunlardan önemlisi "yazgısına boyun eğmeyen" öğrencileri
özlüyorum. Sahi böyle öğrenciler var mıdır?
StRECEK