Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 KASIM 1991 DtZÎ-RÖPORIAJ CUMHURÎYET/7
52 GtİNLÜK İTTtFAKRUŞEN ÇAKIR
RP'nin reklam kampanyası, yalnızca RP'ye antipatiyle yaklaşan kesimleri
değil, kendi tabanının bir kısmmı da şaşırttı. Reklamlardaki başı açık
kadınlar, kravatlı "modern" görünümlü erkekler gelenekçi seçmenlerin
bazılarının tepkisini topladı. Yine bazı seçmenlerin, oy pusulalarında sakallı
adaylara tercih damgası vurdukları düşünülürse bu çok normaldi.
Refah'a sızan'demokrasivirüsü'. slında 52 günlük ittifak süreci, yeniden yapılanma çağrılarının nedeni
değil vesilesi oldu; bu taleplere erken doğum yaptırdı. Toplumdayaşanan
kır/kent, gelenek/modernlik çelişkilerini diğerpartilere kıyasla dahayogun
birbiçimdehisseden RP, 80'liyılların ortalarından itibaren tercihinibelirgin
bir biçimde kentten, modernlikten yanayapar oldu. Bir "fikir partisi'
olmanın kaçımlmaz olarakyol açtığı tıkanıklığı aşmak için dil yumuşatıldı.
Refah Partisi Ost yönetimi, şimdiye ka-
dar "kardeslfc, inanç birtigi" gibi yüzey-
scl sözlerle geçiştirdiği Kürt sorunu hak-
landa somut programlar geliştirmeye gi-
rişiyor. Böylece ittifak nedeniyle kustür-
düğü Kürt tabanını yeniden kazanmaya
çahşıyor. Fakat, "küskün Kürtler", iliş-
kilerin normalleştirilmesi için yalnızca
program değil, "kelle" de talep ediyor-
lar. tttifakın gerçekleşmesi için tüm ağır-
lıklannı koyan Recai Kutan. Oguzhan
Asfltürk, Hasaa Hiıse>in Ceylan, Zeke-
riya Kahraman, MeHh Gökçek, Ahmet
Ertok gibi isimler, bu çevrelerin baş he-
defı.
Nihayet RP'nin, 20 yılük bir geleneği-
nin üriinü olan kemikleşnuş yapüanması
artık sorgulanır oldu. Daha bir yıl önce,
7 Ekim 1990'daki RP 3. Olağan Büyük
Kongresi'nde, genel başkanlık için tek
aday olan Prof. Necmetün Erbakan 552
oyun 551'ini almıştı. Merkez Karar ve Yö-
netim Kurulu seçimlerine ise tek liste ka-
tdrnıştı. Her ne kadar Erbakan'ın liderli-
ği henüz tehdit altında değflse de bundan
böyle partinin diğer yöneticilerinin doku-
nulmazbğı kalkmış durumda. Artık tek
liste uygulamaları "sıhhat belirtisi" ola-
rak görülmüyor. Panınin içinde farklı eği-
limler, çizgiler, kanatlar iyiden iyiye boy
veriyor. Kısacası, RP'de parti içi ilişkile-
re "demokrasi virüsü" sızmış durumda.
Perestroykasız glasnost
Aslında 52 günlük ittifak süreci, yeni-
den yapılanraa çağnlarının nedeni değil
vesilesi oldu; bu taleplere erken doğum
yaptırdı. Toplumda yaşanan kır/kent, ge-
lenek/modernlik çelişkilerini diğer parti-
lere kıyasla daha yoğun bir biçimde his-
seden RP, 80'li ydlann ortalanndan iti-
baren tercihini belirgin bir biçimde kent-
ten, moderaükten yana yapar oldu. Bir
"fikir partisi" olmanın kaçnulmaz olarak
yol açtığı tıkanıklığı aşmak için dil yumu-
şatıldı, gidilmeyen yerlere gidilmeye, de-
ğinilmeyen sorunlardan söz edilmeye baş-
landı.
Bu "açıkhk" politikasımn hedefıni, bu-
nun mimarlanndan RP Genel Başkan
Yardıması Bahri Zengin, "Hem fikir bcm
kitle partisi olmak" şeklinde tanımlıyor.
Kimi zaman katıldığı, kımi zaman RP ça-
ası altında bızzat düzenlediği panellerle,
insan hak ve özgurlüklerinin, RP'nin ve
dolayısıyla da tslami kesimın en temel ta-
leplerinden birisi olmasına epey katkıda
bûlunmuş olan Zengin, MÇP ve IDP ile
ittifaka gidilmesine en sert karşı çıkanlar-
dan biriydı.
Aynı "açıklık" poütikasını büyük bir
ustahkla pratiğe geçiren RP Istanbul il ör-
gütü ise nedense ittifakın hararetle destek-
çüerinden biri oldu. Kimi çevrelerce
RP'nin "gdecekteki geael başkanı" ola-
rak gösterilen eski tstanbul îl Başkanı Re-
cep Tayyip Erdogan, RP'nin geleneksel
oy tabanı dışındaki kesimlere ulaşması
stratejisinin öncüsü olarak kabul ediliyor.
Her secim bölgesi için oranın özellikJeri-
ni göz önüne alarak ayn bir propaganda
yöntemi geliştirmeye, secmenlerle bire bir,
yüz yüze görüşmeye dayah bir strateji da-
ha büyük şehirlerin gecekondu mahalk-
lerinde meyvesini verdi.
Particiliğe 1980 sonrasında atılan ts-
lamcüann gelişürdıkleri yeni yaklaşım ve
söylemleri özumsedikce kabuğunu kıran
RP'nin, hiçbir şey değişmemişçesine eski
kadrolarla yönetümesı, sorunların kayna-
ğuıı oluşturuyor. "Giasoost" "perestroy-
ka"yı da zorunlu kılıyor.
an
Marti demokratikleşip laikleşiyor" şeklinde özetlenebilecek bu
tepkiler, RP'den daha radikal İslami çizgideyeniparti oluşumlarını
hesaplayanlar ve öteden beri İslami hareketinpartiyle olamayacağını
savunanlar tarafından cesaretlendirildi. Bütün bu itirazların üzerine
NecmettinErbakan'ın lOKasım törenlerindeAnıtkabir'iziyaretetmesi
eklenince işler iyice karıştı.
Yrd. Doç. Süleyman
Akdemir: Baskıcı
îslam'a karşı
uzlasmaa îslam
RP'nin gelecegini, gelenek ile modernlik arasında nasıl bir denge kuracagı belirleyecek. Şu an ibre modernlikten yana görünüyor,
bu nedenie parti içinde İslami kajgılardan hareketle itiraztar doguyor. (Fotograf: RIZA EZER)
RP'nin son seçün kampanyasında dile
getirdiği "Adil Dtizen" programı, tz-
mir'de Akcvler Yapı ve Kredi Koopera-
tifi bünyesinde "alternatif bir tslami
yaşam" projesini kuramsaUaştırmaya ve
olanaklan ölçüsünde hayata geçirmeye
çahşan bir aydın grubu tarafından ge-
liştirildi. 63 yaşındaki muhendis Süley-
man Karagölle'nin başını çektigi, ken-
dilerini "taik Mnstömanlar" ya da "top-
lamcn müslümanlar" olarak tanımla-
maktan çekinmeyen bu çevrenin görüş-
kri RP tabanının gelenekçi kesimleri ve
bazı kadrolan tarafından benimsenebil-
miş değil. Son seçimlerde tstanbul 1.
Bölge'den RP'nin birinci sıra adayı
olan, Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim
üyelerinden Yrd. Doç. Süleyman Akde-
mir, "Adil Düzen"i ve bu programın
RP tabarunda ne gibi tepkiler aldığım
şöyle anlatıyor:
Esasen "Adil Düzen", "Hakkı Üsrun
Tutan Dünya Gdrttşü" çerçevesinde
oluştunılmaya çalışılan sistemin adıdır
ve tarihi kökleri Mezopotamya'ya kadar
dayanır. Bu sistemin esası, yüzde 100
içinde, yüzde 99'a ka/şı yüzde 1 azmhk
haklannın bile korunmasına dayanır. Bu
esası sağlayacak uzlaşma biçim ve me-
tinlerinin oluştunılması gerekir. Bu sis-
tem, çoğunluğun azııüığı ezdiği sistemin
gerçek alternatifidir. Bu sistem ne Akcv-
ler'le ne de RP ile sımrlıdır. Siz, siste-
min içinde uzlaşmayı esas alıyor ve en
küçük azuüığı bile koruyacak tedbirleri
koyuyorsanız, bu sistemin içine girmiş-
siniz demektir.
Akevler, mevcut yasal çerçeve içinde
bu sistemi gerçekleştırmeye ve uygula-
maya çalışan bir kuruluştur. Yasal çer-
çeve diyorum, bugünkü mevcut yasalar
içinde emredici hükumler dışındaki dü-
zenlemeleri serbestçe uygulamak müm-
kundür. Böyle yapılmakla hem günü-
müz yürürlükteİci hukukuna uyulmak-
ta, hem de hakkı üstün tutan dünya gö-
rüşü geliştirilmeye çahşılmaktadır. Böyle
bir uygulama, elbette modelin bütünü-
nü geliştirmeye bazı engeller teşkil eder.
tşte bu değişiklikleri ancak siyaset yo-
luyla gerçekleştirmek mümkündür. Si-
yasetin önemi buradadır.
RP, "Hakkı Üstün Tutan Dünya Gö-
rösü"nü kavrayan ve bu konuda deği-
şiklikleri yine siyasi mücadele ile getir-
meyi hedef alan parti olma hedefini,
özellikk makro planda tutmayı hedef al-
mış ve "Adi Düzen" adıyla gerçekleş-
tirmeyi siyasi program olarak benimse-
miştir. "Adil Duzen" bu ıceriği ile Türk
kamuoyunun gundemıne girmiştir.
Akevler'in geliştirmiş olduğu enflasyo-
na ilişkin sistemler ve faizsiz bir ekono-
mi kurma teşebbüsleri aradaki ilişkiyi
hızlandırmıştır.
Burada karşılaşılan en önemli zorluk
uzlaşmacı Islamiyet anlayışı ile yanlış bi-
linen tekçi ve baskıcı İslamiyet anlayışı
arasmdadır. RP'li kadrolar arasında eski
ile yeni arasındakı değişmeyi kavrama
konusunda görüş ayrüıklan vardır. An-
cak bu aynhk, getirilmek istenen siste-
min özunde olmayıp zaman bakımından
uygulamasındadır.
Refahçı kadrolann bütünü "Adil Dü-
zen"i isteme konusunda hemfikirdirler.
Ancak bu düzenin anlayış biçiminde ise
sorunlar bitmiş değildir. Burada en agır
yük, lider ve kadrosuna düşmektedir.
Beürtmeliyim ki liderin "Adil Düzen"i
anlama ve geliştirme konusundaki gay-
reti, kadroda aynı düzeyde değildir. O
nedenie, RP'nin "Adil Düzen" adıaa
somutlaşardıgı program halka bir anda
indirilememiş ve hatta her seçim bölge-
sinde farklı algüanmış ve değişik anla-
tılmıştır. Bu programın kadrolara bir
program halinde aktanhnası ise "basktn
scçim" nedeniyle eksik kalmıştır.
"Hakkı Üstün Tutan Dünya Görüsü"
hiç kimse veya hiçbir partinin tekelinde
değildir. Herkes veya her grup bu dü-
zeni prensiplerine uymak şartıyla geliş-
tirebilir ve uygulayabilir. Bu düzenin de-
ğişik versiyonlannın olması da sistemin
özünde vardu-. Hatta bu sistemi uygu-
layanlarm mutlaka Müslüman olmala-
n da gerekmez. Bu nedenle, görüş fark-
uhkları olması, tersine, sistemin bir ge-
regidir. Ancak RP üst yöneticileri ara-
sındaki bu anla>ıs değişiktıği tabana ye-
terince inmiş değildir. Bununla beraber,
bu anlayış değişikliğine uyum kısa bir
süre içinde sağlanabilir.
Esasen RP'yi fikir partisi misyonunu
terketmeden kitle partisi biçimine soka-
bilmek ancak bu şekilde mümkündür.
Şayet bu değışikliği gerçekleştirirse oy
oranını arttırabilir ve konularda işbirli-
ği ve ittifakı giderek yaygmlaşürabiUr ve
geliştirebiür. Bunun uzunca bir zaman
gerektirip gerektirmeyeceği tarüşüabilir.
tmaj ve gerçek
20 Ekim seçimleri ile birlikte RP tam
bir dışa açüma çıkarması yaptı. llk ola-
rak, "kflal-başak"h bayraklanyla Türki-
ye sokaklanru hakimiyetlerine adan RP'li-
ler Anajans'ın hazırladığı reklam kam-
panyasıyla herkesi şoke ettiler. Reklam
metinleri son derece düzgün ve "öz" bir
Türkçe ile yazumıştı; tiplemeler büyük öl-
çüde RP'nin geleneksel tabanının dışın-
daki insanlar ornek almarak seçilmişti; te-
malar "ahlak ve maneviyat"ın çok öte-
lerine taşmıştı.
"Babamı işten atülar", "Beni faiz ba-
brdı", "Başkalannın hayatının kaduu-
ynn, ya benim hayaüm?", "Refah ikti-
dannda oknl yalnızca ögrencilerin ola-
cak" gibi çarpıcı sloganlarla yürütülen,
"B« sefcr Refah" slogaruyla noktalanan
kampanya RP'nin yıllardan beri taşıya-
geldiği "gerici" imajını kırmayı hedefli-
yordu ve bunda büyük ölçüde başanh da
oldu.
Fakat seçmene medya üzerinden sunu-
lan imaj ile gerçeğin uyuşmadığı çok an-
lar da oldu. RP listesinden secime katı-
lan bir MÇP'li anlatıyor: "Oidukça mo-
dern bir flçede mitingimiz vardı. Meydan-
da bir grnp carşaflı kadın, sakallı adam.
Vatandaşlar olup biteni uzaktan iziiyor-
dn. Hakldar, ben de iırktüm. Yani med-
yaya başı açık kadın çıkarmak ryi fikir de,
onlan meydanlara taşıyamayınca olmu-
yor."
RP'nin reklam kampanyası, yalnızca
RP'ye antipatiyle yaklaşan kesimleri de-
ğil, kendi tabanının bir kısmını da şaşırt-
ü. Reklamlardaki başı acık kadınlar, kra-
vatlı "modern" gorünümlü erkekler ge-
lenekçi seçmenlerin bazılannın tepkisini
topladı. Yine bazı seçmenlerin, oy pusu-
lalarında sakallı adaylara tercih damgası
vurdukları düşünülürse bu çok normaldi.
RP içindeki tartışmalar "fikir partisi"
olarak kalmakla, "kitle partisi"ne dönuş-
mek eğilimleri arasında cereyan ediyor.
Tartışmalann çözümsuzleştiği noktalarda
"temd fikirierine baglı daha kitlesel bir
parti" önermesi öne çıkıyor.
Bu üç eğilimin politika üretmede nasıl
farklılaştıklan genellikle faiz konusundan
hareketle örneklendiriliyor. RP'nin taviz-
siz bir Islamcı çizgide seyretmesini isteyen-
ler faii-î haram olduğu için karşı olduk-
lanmn altını çizip kamuoyuna da böyle
söylenmesi gerektiğinde ısrar ediyorlar.
Kitle partisi arayışındakiler ise, faize "in-
sanlan babrdıgını" kanıtlayarak karşı cık-
mayı savoınuyorlar. üçüncü çizgi ise "Za-
ten haram olan faiz, insanlan baünr"
şeklinde bir propaganda yöntemini öne çı-
kartıyor.
Tekçilik-çofculculuk
1980 öncesinde "önce Ahlak ve Mane-
viyat" sloganına "a|ır sanayi hamlesi"
lalebini ekleyerek kendini dar bir seçmen
kitlesine hapseden Erbakan ve çahşma ar-
kadaşlan, yeni dönemde daha genış ölçek-
li, aynntüı ve ikna edici programlann ara-
yışına girdiler.
Bu aşamada Izmir Akevler Yapı ve Kre-
di Kooperatifi bünyesinde "Alternatif bir
İslami sistem" çalışması yürüten bir grup
akademisyen ve aydınla kurulan temas
RP için dönüm noktası oldu. Bu grubun
kunıcusu olan Süleyman Akdemir, geç-
mişte MSP içinde çahşmış olduğu için di-
yalog kolayhkla gerçekleşti. tlk olarak
1984 yılında, o dönem siyasi yasaklı olan
Necmettin Erbakan'ı Akevler'den 11 ki-
şilik bir grup Edremit Altınoluk'ta ziya-
ret etti. Grup, çeşitli araştırma merkezle-
rinde yürüttükleri çalışmalan ve geüştir-
dikleri projeleri RP'ye ve onun liderine
ılettiler.
Sonuçta "Adil Ekonomik Düzen"
adıyla çerçevesi çizilen program 1987 se-
çimleri kampanyası sırasında gundeme
geldi. 20 Ekim 1991 seçimlerinde ise "Adil
Düzen" adıyla bütün kampanyaya dam-
gasını vurdu.
RP dışındaki seçmen tarafından pek
fazla önemsenmeyen, RP tabanı tarafın-
dan ahşılageünen İslami söylemin moder-
nize edilmiş bir uzantısı olarak algılanan
"Adil Düzen" aslında fazlasıyla teferru-
ath, o ölçüde de karmaşık, ama Türkiye'-
de tslamcüık adına bugüne kadar dile ge-
tirilen programlarla kıyaslandığında ger-
çekten içi dolu bir alternatif önerisiydi.
"Adil Düzen" gerçek manada RP için-
de bütünlüklü bir kopuşu, belki de bir
devrimi simgeliyordu. Mimarlanndan
Yrd. Doç. Süleyman Akdemir'in belirt-
tiği gibi "tekçi ve baskıcı İslamiyet" an-
layışından uzak, "uzlaşmacı bir
tslamiyet" anlayışıyla geliştirilen modele
baştan sona "coguku" bir perspektif hâ-
kimdi.
tslam ve demokrasi
Her ne kadar kavram olarak dile geti-
rilmeseler de birçok noktada demokrasi
ve laiklik yanlısı perspektifler sunan "Adfl
Düzen" programı RP içinde tam olarak
anlaşılamadı. Anlayanlann önemli bir kıs-
mmdan da ciddi tepkiler geldi.
"Parti demokratikleşip laikleşiyor"
şeklinde özetlenebilecek bu tepkiler,
RP'den daha radikal tslami çizgide yeni
parti oluşumlarını hesaplayanlar ve öte-
den beri islami hareketin partiyle olama-
yacagını savunanlar tarafından cesaretlen-
dirildi. Bütün bu itirazlann üzerine Nec-
mettin Erbakan'ın 10 Kasım törenlerin-
de Anıtkabir'i ziyaret etmesi eklenince iş-
ler iyice kanştı.
Bahri Zengin, insan haklan sorununu
RP gundemıne taşıdıklan zaman, parti-
nin bazı kesimlerinden "Sotculasıyor mu-
ynz?" diye tepkı görduklerini, ama bu-
nun zamanla aşüdığını söylüyor. RP için-
de yeni yeni yeşermeye başlayan "demok-
ralikieşiyor muyuz? Laikleşiyor muynz?"
tepkilerinin hangi noktalara varabilecegi,
yatışıp yatışmayacakları hâlâ beüi değil.
Bu sorulara Kürt kökenli RP'ülerin "Mfl-
liyetçüeşiyor muyuz?", bir kısım tslama
aydının "RP yeniden sağalasıyor mn?"
sorulan eklenebilir.
RP'nin iaikkştiginden " endişe duyan-
lardan Milli Gazete yazarı Sadık Albay-
rak, partinin önündeki bir başka soruna
dikkat cekiyor: "RP tasavvafa, tarikat-
lara karşı tntumunu gözden gecirmetidir.
Bu konuda rabatsızlık var."
Prof. Mahmut Esat Çosan, M.Fethııl-
lah Gülen gibi tslami cemaat önderlerinin
RP'ye ve özellikle de lideri Necmettin Er-
bakan'a yönelik eleştirileri ve tavırlan bi-
liniyor. Aynca MÇP'nin birtakım İslami
cemaat önderleriyle sıcak ilişki kurduğu,
en azından kurmak istediği de söyleniyor.
Kimilerince "herkesi memnnn etmek
sanab" olan poliükada RP'yi zor günler
bekhyor.
Yana: Aydn Menderes ve Hasaa Cetai
Sadık Albayrak:Maalesef Müslümanlar laikleştiriliyorRP'nin "yan resmT yayın organı MMV
Gazctc'nin başyazan olan Sadık Albay-
rak defalarca 163. maddeden yargılan-
dı, bir yıl hapis yattı. "Türk Siyasi Ha-
yatında MSP Olayı" adlı kitabın da ya-
zan olan Albayrak, 1977 seçimlerinde
MSP listesinden Trabzon adayıydı. Son
seçimlerde ise RP genel merkezi tarafm-
dan seçürnesinin imkânsız olduğu bir
yerden, tstanbul 2. Bölge'den kontenjan
adayı gösterildi. RP'nin kitle partisine
dönüşmek için yaptığı manevralardan şi-
kâyetçi olan Albayrak sorularımızı ya-
nıtladı:
Şu an Refah nasıl bir çizgide Uerliyor?
RP yara almıştır, yepyeni bir çizgi çiz-
mesi lazım. Yeni tslami politıkalar üret-
mesi lazım. Eski devir geçti, çunkü 163
kalktı. Anti-Terör Yasası da bir vehim ol-
Net bir tslami çizgi savunulma-
h. Demokrasi varsa herkes fıkrini söy-
leyebilir. Türkler zaten soylüyordu, Kürt-
ler de söylemeK; bir de Türk-Kürt ayn-
mı olmadan Müslümanlar da söylemeli.
Ittifakla birlikte RP'nin yeniden sağ-
cıtaşma sürecine girdiğini söyleyebilir
miyiz?
Bu bir virüs gibidir. Bir şey girmiş. Bu
bilgisayann içinde virüslü dosyalar var.
tşte bu dosyalan tasnif etmek lazım. Bu-
nun panzehiri de lslam'dır. Yoksa bun-
lar taşıyaroayacaklan bir yükün altına mı
girdiler? Eğer böyleyse sorumluluğu bö-
luşmek lazım. Bu noktada parti, biraz
da Müslümanlar, sıhhatlerine duşkün bir
kadronun şemsiyesi altında demokratik-
leşip laikleşıyorlar. Turkiye'de Ameri-
kancı politika, Muslumanlara aykın bir
biçimde cereyan ediyor, ama laikleştire-
rek Muslümanlan kendi şemsiyesi altın-
da mutluluğa ulaştınyor.
> Bu dünyevi bir mutluluk mu?
Tabii dünyevi, aynca kişisel bir mut-
luluk. Namaza kanşmıyorlar, bir ölçü-
de örtüye de kanşmıyorlar. Umreye gi-
debiliyorsun, hatta zekat da verebiliyor-
sun. Bütün kurallar Batüı yasalann iş-
lerliğı içinde yünıyor; Müslümanlar da
bundan memnun. Müslüman aristokrat
sınıfı, abdestli kapitalistler türemiştir
Turkiye'de. Bunlann bir sorunlan da
yok. Ama tslam; zenginlerin, azınhğın
dini değil ki ezilenlerin, mazlumlann
dini.
RP tavizsiz bir İslami çizgi uygularsa
toplumun büyük çoğunluğu tarafından
dışlanabilir. Ote yandan bir siyasi parti
olduğu için mümkün olduğunca kitlesel-
leşmek istiyor.
Eğer çizgi tslamcıysa hedef mutlaka
parlamentoya gitmek degildir. O bir yol-
sa mutlaka gidilir. Ama esas yapılması
gereken tohumu atmaktır. Bunun mey-
vesini ben yıyemeyebUirim, ama çocu-
ğum yiyecektir. Gaye tslam'sa bunun te-
mellerinden parlamentoya girmek için
taviz verüemez. O zaman revizyonist olu-
nur. RP bu çizgiyi tutturursa diğer par-
tilerden daha şanslı olur. Çünkü bugün-
kü siyasal yapı miadım doldurmuştur.
RP, insanlara mutluluk yollarını ortaya
koyar, bunun örneklerini de verirse mil-
let mutlaka gelecektir. Çünkü hiç kim-
se kendini günahkâr kabul etmez. Bunu
tabana indirmek, birtakım görüntülerle
ortaya çıkmak lazım. Bunun ütopya ol-
duğunu söyleyebilirsiniz. Evet hepimiz
bu laik düzenden etkilenmişiz, ama et-
kilenmek başka, etkilendiğuıi anlayıp da
buna bir alternatif Uretmek başka. Sadık Albayrak