19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 KASIM 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 HALUKŞAH1N Avrupa'da AIDS Olunca... AIDS hastalığı çıktığında onu "yüzyılın vebası" diye nite- leyenler olmuştu. O zaman bunun sansasyonalist basına öz- gü bir abartma olduğunu düşünmüştüm. Ancak gelışmeler kehaneti doğrulayan yönde: AIDS kurukafalı damgasını bastı. Ortaçağ'ın toplumsal gerçekliğini nasıl veba olgusunu anla- madan kavrayamazsak içinde bulunduğumuz dönemi de AIDS'siz anlayamayacağımız ortaya çıkıyor. Batı ülkelerinde yaşayan dostlar bu korkunç hastalığın gün- delık yaşamın karanlık koridorlarında bir hayalet gibi dolaş- tığını söylüyorlar. Bir zamanların en gözde aşna fişne yerı "be- kâr barlan"nın yerinde yeller esiyormuş. Tanımadığı biriyle cumburlop yatağa atlamak her babayiğidin ya da anakuzu- sunun göze alabileceği bir şey değilmiş. Sonunda AIDS kap- mak var... Frank Sinatra'nın ünlü "Strangers in the Night" şarkısını bile değiştirip slogan yapmışlar; "Strangers in the Nıght, AIDS in the Morning." Geceleyin yabancı sabahleyin AIDS'li. Şöyle deniyor: Yeni bir insanla yattığınızda onun tüm cin- sel tarihiyle birleşmiş oluyorsunuz. Onun tüm "eş"leri sizın de eşinız oluyor. Eğer onlardan birisi kazara AIDS mikrobu taşıyorsa vay hahnıze! Bu nedenle insanlar kadın-erkek ilişkisine girme konusun- da fevkalade müşkülpesent davranıyorlarmış. Bir arkadaş du- rumu şoyle anlatıyor: "Neredeyse herkesın otomobil bakım karnelerine benzer bir belge taşımasını ısteyecekler. Birbirierine ilgj duyan çift- ler karşıhklı karnelerı inceleyecek, damgaları gözden geçi- recek, son AIDS testi- Bir zamanların en gözde aşna fişne yeri "bekâr barları"nın yerinde yeller esiyormuş. Tanımadığı biriyle cumburlop yatağa atlamak her babayiğidin ya da anakuzusunun göze alabileceği bir şey değilmiş. Sonunda AIDS kapmakvar... nin tarihine bakacak- lar. Ancak ondan son- ra.. o da prezervatifle olmak koşuluyla bel- ki..." Komik bir durum bu. Ama trajik de... • "Nereden nereye!" dememek elde mi? Batı'da bundan 25 yıl kadar önce ilan edilen cinsel özgürlük çağının ömrü pek kısa oldu. Sonsuza dek süreceği sanılan bu dönemın temelınde iki öğe bulunuyordu: Doğum kontrol hapı ve otomobil. Doğum kontrol hapı kadınların en köklü korkuiarından bi- rıne çare olmuş, otomobil ise hem devingenlik hem de mah- remıyet sağlayarak yer sorununu önemli ölçüde çözmüştü. Bu teknolojıler sayesinde toplumsal tabular yıkılıp gitti. Ge- leneksel cinsel roller sorgulandı, sadakat kavramı irdelendi. Kımilerine göre cinsel ılişki "özgur" erkek ile "özgür" kadı- nın "özgür" iradeleriyle girişecekleri bireysel ve hatta sıra- dan bir olaya dönüşmuştü Batıda eşcinselliğin yaygınlaşması ve siyasal bir güç ola- rak belirmesı de bu değişımin ürünüydü. Derken 1980'lerın başında AIDS çıkageldı. Doğrusu ya komplo teorilerinden hoşlananların hayal güç- lerıni kamçılayacak nitelikte şüpheli bir mikroptu bu. Kurban- larını, muhafazakâr toplumun lanetlediği katmanlar arasın- dan, yani eşcinsellerle damardan iğne ile uyuşturucu alan- lar arasından seçıyordu. ABD'detıunlann yarısından çoğu- nun zenci olması işin cabasıydı. Adeta tasfiye içın üretilmış bir silahtı AIDS. Ama hastalık gettoların dışına taşınca iş değişti. Zıtcinsel (heteroseksüel) ılışkiyle de yayıldığı anlaşılınca aldı bazı ke- simleri kara bir düşünce. Toplumun yaratıcı katmanlarına da- danınca panık başladı. Ünlü Amerıkalı basketbolcu Magic Johnson'un AIDS ya- pan HIV vırüsü taşıdığı anlaşılınca bu hastalığın önümüzde- ki başkanlık seçım kampanyasında ön sıralarda yer alması kesınleşti. AiDS'e tutulanlarla ilgili şok haberler almaya devam ede- ceğiz. "Avrupa nezle olunca Türkiye zatürree olur" derierdi. Av rupa AIDS oldu ve biz -şimdilik- seyrediyoruz. Hadi hayırlısı! KlSA KISA • Beşiktaş'ta salı akşamı öldürulen müteahhit Sadık Taşkın'ın katil zaniısı olarak gözaltına alınan akrabası Yakup Çakır, suçunu itiraf etti. Cinayet Masası'nda basın mensuplanna gösterilen Yakup Çakır (65), Taşkm'ı, eşiyle ilişki kurduğu gerekçesiyle öldürdüğünü söyledi. • Cezaevinden yeni çıkan bir kişi, silahlı saldırı sonucu yaralandı. Yenibosna Özdoğan Evleri'nde oturan Saim Çakır (50), adlı eski hükümlüye, sabah evinden çıktığı sırada kirnliği belirlenemeyen bir kişi tarafından tabancayla ateş edildi. Göğsünden yaralanan Çakır, eşi tarafından kaldırıldığı Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde ameliyata alındı. Polis yetkilileri, Çakır'ın şartlı tahliyeden yararlanarak kısa süre önce cezaevinden cıktığını söylediler. • Finlandiya Buyükelçisi Risto Kaoppi dün tstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu'na nezaket ziyaretinde bulundu. Ziyarerte, Finlandiya Buyükelçisi Kaoppi, Finlandiya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin çok yönlü gelişmesi için çaba göstereceklerini söyledi. Kaoppi, her yıl yaklaşık 100 bin Finlandiyalı turistin Turkiye'yi ziyaret ettiğini belirterek, bu gelismenin iki Ulke arasındaki ilişkileri güçlendireceğini kaydetti. • Harbiye'de bir kişi, otomobil içinde ölü olarak bulundu. Polis, vatandaşların ihban üzerine, Halaskârgazi Caddesi'nde park etmiş 34 HRK 80 plakalı otomobilde, Mehmet Murat Kayacan'ı (33) ölü olarak buldu. • Fındıkzade'de, ayn yaşadığı eşi ve kayınpederini bıçaklayarak öldüren, oğlu, kayınvalidesi ve kayınbiraderini de yaralayan, elektronik yüksek mühendisi Ismail Atan'ın, idam cezası istemiyle yargüanmasına başlandı. Istanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, sanığın 8 yaşındaki oğlu Suat Atan, "Annem beni asansöre bindirirken, babamla karşılaştık. Elinde bıçak olduğu için eve kacmaya çalıştık. Ama bize yetişti ve bıçağı savurmaya başladı. Annemi sırtından bıçakladı. Bana vurduklanndan bazılan çantama ve karnıma geldi. Babamı cezalandmn" dedi. Duruşma, tanıkların dinlenmesi için ileri bir tarihe bırakıldı. VEFAT VE TEŞEKKÜR 19 Ekim 1991 günü aramızdan ebediyen ayrılan Sevgili Eşim, Babamız ALI TUNALIGIL ın hastalığı süresince yüksek teşhis ve tedavileriyle yıllarca ilgi ve yardımlarını esirgemeyen SAYIN PROF. DR. DİNÇER UÇAK beyefendiye, son anındo müdahaiede bulunan Hızır Servis'ten Sayın Dr. Çağrı Kıryamon ve Şişli Etfal Hastanesi'nden Sayın Dr. Gündüz Güven'e, en zor anlarımızda acımızı paylaşıp destek veren .Aile dostlarımız.Sayın Gönül ve Kemal İçoğlu, Sayın İncı ve Orhan Demirtaş, Sayın Serap ve Yılmaz Ulusoy'a, gösterdikleri yaktnlıktan dolayı Sayın Prof. Dr. Hüsrev Hatemi ve Sayın Op. Dr. İsmail Turanbek'e, son yolculuğuna uğurlayan yardım kurumlarına bağışta bulunan tüm akraba ve yakınlarımıza teşekkürlerimizi bildiririz. GÜLBEN, ESRA ve Dr.VERDA TUNALIGİL Diyarbakır SHP MilletvekiliLeyla Zana, babasının kendisini 'erkekevlafyerine koyduğunu söylüyo 'Erkek gibi yetiştiırf L eyla Zana, eşi Mehdi Zana ile 14 yaşında nasıl evlendirildiğini şöyle anlatıyor: "Babam çağırdı, Mehdi'nin annesine çay götürdüm. Babam 'Kızım' dedi, 'seni veriyorum, ne diyorsun?' Hemen çay tepsisini bıraktım, onu yumruklamaya başladım. AnnemMehdi'ninannesine 'Kızım delidoludur, sorumluluk alamaz' dedi. Ama babam kararını vermişti" Z analar'm yaşamında cezaevi kapılarının önemli bir yeri var. Bunu Leyla Zana şöyle anlatıyor: "80'den sonra cezaevi kapılarına gidip gelmeler başladı. Bir sürü hakaretle karşılaşıyorsun. Cevap vermek istiyorsun, ama onun dilini tam bilmiyorsun. Sürekli itekleme, kakma, hakaret var, coplanma var, küfür var. Bu haksızbğa karşı direnmek istiyorsun!' — ı —REFİK DURBAŞ DtYARBAKIR — Yazdan kalma bir gün Diyarbakır'da. Sabah, Istanbul'un serinliğinde sırtıma geçirdiğim ceket şimdi ağır geliyor. Güneş, tam arş-ı âlânın merkezini mekân tutmuş. Uçaktan iner inmez Leyla Za- na'ya telefon ediyorum. Kendisi çıkıyor telefona. Ancak saat 17.00'ye kadar bir toplanüsı var. Bu, biraz da sevindiriyor beni. 3-4 saat Diyarbakır sokak- larında dolaşır, Leyla Zana için "yerinde" sorular hazırlayabi- lirim. Adrese gerek yok, kime sor- san Zanalar'ın evini biliyor. Sa- at tam 17.00'de belediye loj- manlanndaki evlerinin önünde- yim. Asansöre binmek üzerey- ken bir çocukla karşı karşıya ge- liyorum. Üzerinde lacivert bir eşofman, bakkala bir şeyler al- maya inrniş. Asansörde Leyla Zana'yı sonıyorum. "Anneın" diyor. Zana'run oğlu Ronay bu. Birlikte gidiyoruz. Kapıyı Mehdi Zana açıyor. Salona geçiyoruz. Birazdan Leyla Zana geliyor. Oldukça şık. Üzerinde vişne rengi bir el- bise. Beline kalın bir kemer tak- mış ayru renkte. Ayağmda kır- nuzı terükler. önce limon ko- lonyası sunuyor. Sonra çikola- ta ikram ediyor. Hal hatır soru- luyor karşıhkh. Mutfağa gidip çaya bakıyor. Çayı da kendi eliyle getiriyor. Arük konusma- nın ucunu yakalamanın zama- nı. Çaylar yudumlanırken sonı- lan sıralıyomm. Bundan sonra söz Leyla Zana'run artık. "Küçük bir mezrada dünya- ya geldik. 7-8 hanelik bir yer: Bahçeköy. Babam ailenin tek erkek evladı idi. Kendisinin de erkek evladı yoktu. Biz beş kar- deş bir ev içinde buyüdük. Ben ikinciydim. Gerçekten erkek ço- cuğun olmayışı ailede büyük bir üzüntü yaratmıştı. Kızlar da bi- raz insan sayılmadığı için hep erkek bekleniliyor. Erkek de ol- mayınca aile büyük bir üzüntü geçiriyor. Babam da sürekli git- tiği her yere beni yanında götü- rüyor. Hani erkek evladım yok, ama erkek gibi yetiştireyim gi- bi bir zihniyete sahip. Böyle bir ortamda büyüdüm." — Ailen? "Ailem orta halli bir aileydi. Çocukluğum gerçekten çok ya- ramazlıklarla dolu bir çocuk- luktu. Çok hareketli bir bünye- ye sahiptim. Ve insan sevgisiy- le doluydum. Ailenin yapısm- dan kaynaklanıyordu belki bi- raz bu. Çok misafîrsever, insan- sever bir aile". — Annen mi daha çok etki- liydi, babaa mı üzerinde? "Babam çok daha etkiliydi. KUrtlerde kızlar daha çok ana- ya düşkün, benim tam tersi. Ba- bamın daha fazla emeği var üs- tümde. 14 yaşın içerisindeyken bir gün Mehdi'nin (Zana) annesini karşımızda gördük. Bizde akra- balık bağı çok güçludür. Meh- di'nin annesi daha oturuyordu, babam beni çağırdı. Çay götur- düm. Çay tepsisi elimde, 'Kızım' dedi, 'seni veriyorum, ne diyor- •-Tun'. Hemen çay tepsisini bırak- tım, onu yumruklamaya başla- dım". — Daha önce gönnüş müy- dnn Mehdi Zana'yı? "Babamın teyzesinin oğlu olur. Bir-iki gün evlerinde kal- mıştım. Bir de akrabamız oldu- ğundan dolayı 12 Mart'ta, 74 af- fından sonra bir kere görmüş- tüm. Daha sonra evinde 2-3 ge- ce kalmıştım. Mehdi'ye 'abi' di- ye hitap ediyorum o dönemler- de. Içeriye girdiğini çok iyi ha- tırlıyorum. Küçüktük. Ama a^ ilan edildiğinde bayram yap- mışük". — Aklından evlenmek bir şey geçiyor muydu? "Hayır hayır, bunu düşüne- meyecek kadar küçüktüm. Ba- bam teyzesini kıramadı, annem biraz üzuldü, ağladı. Hatta dön- dü Mehdi'nin annesine dedi ki, 'Kızım delidoludur, şimdi ver- sem de gerçekten Mehdi'ye uy- 'Sınırların kalktığı dünyaya gidiyoruz'Leyla Zana dünyadaki hızlı değişimin farkında: "Dünya gerçekten hızla bir değişime uğruyor. Artık kalıplar yıkıhyor, duvarlar yıkılıyor. Çağa ayak uydurma olayı söz konusu oluyor. Bugün bir yıl öncesine bakıyoruz. Küba lideri Castro diyordu ki 'Kesinlikle ben bunu yapacağım'. Bugün 'Çekilmeye hazırım' diyor. Değişimin karşısmda artık kişilerin diretmesi değil, toplumların değişimi söz konusu oldu mu artık kişiler pes edebiliyor. Gelişmeler çok güzel. Dileğimiz o ki dünyada bütün sınırlar kalksın ve insanlık konuşturulsun. Dünya da bu yöne gidiyor zaten." (Fotograf: OSMAN YILDIZ) 'Kız çocukları okutulmaz' diye düşünülen bir ortamda büyüyen Zana, dünyayı tanımak istiyordu: Okumayı kendi kendime öğrendim"Babam başka köye taşınınca okuma olanağım da kalmadı. Çok daha sonra artık o okuma olayı başladı bende. Biraz da fazla meraktan, hece heceleyerek, hatta sonra kelimeleri birleştirerek, cümleleri kurarak gehşti." Leyla Zana okul yülanm şöyle anlatıyor: "Okul şu şekilde oldu: Babam Devlet Su tşleri'nde çalışıyordu Malabadi'de, ÇataJcköprü'de. Bir yıla yakın okula gittim. Harfleri tammaya başladım ve okuldan ahndım. Biraz da feodal bünyenin hâkimliğinden, işte kız çocuklar okutulmaz diye. Bizim köyde okul yok, başka bir köydeyiz geçici olarak. Zaten babam tekrar evini öteki köye taşıdığı için okuma olanağım da kalmadı. Çok daha sonra artık o okuma olayı başladı bende. Biraz da fazla meraktan, hece heceleyerek, hatta sonra kelimeleri birleştirerek, cümleleri kurarak, bu şekilde gelişti. Biraz da çaba. Gelişmeye açık bir insanım. Kendime güvenim var, ama beğenmediğim çok taraflanm da var. Hep kendi kendimle savaştım. Beğenmediğim taraflanmı görebilen bir insanım. Gerçekten bu çağda okur-yazar olmayan bir insan, dünyada olup biten hiçbir şeyin farkına varamaz. Olup bitenleri merak ediyorsun insan olarak ve bir çaba içerisine giriyorsun. İsmail Beşikçi'yi çok seviyorum. Yalçın Küçük'ü de. Şairlerden sadece Ahmed Arif'i okudum. Çok okuyamadım, belki de hiç fırsatım olmadı çok koşturduğum için... llk okuduğum kitap 'Partizanın Kızı' idi. 1980'de. Ama inanın şu anda bir tek kelimesini hatırlamıyorum. Çünkü o dönemde Türkçe bilmiyordum ve kitap Türkçe yazılmıştı. Harfleri tanıyordum ama... Kürt şairlerini de bilmiyorum. 'Mem u Zin'i okumadım, ama hikâyesini babaannem hep anlatırdı." gun bir eş olamaz, çünkü so- rumluluk isteyen bir evlilik ola- yı yapamaz. Benim kızun bu so- rumluluğu alacak yaşta, bilinç- te değil! Ama babam kararını vermişti. Verdi beni. 1975 mayı- sında Diyarbakır'a geldik!' — O zamanlar siyasetle aran nasıldı? Bir gün mOletvekfii ota- cagını düşüniiyor muydun? "O zamanlar siyasetle ilgilen- miyordum, daha çok Mehdi'nin yaptıklannı anlamaya çalışıyor- dum. Daha sonra, yani 80'den sonra cezaevi kapısına gidip gel- meler başladı. Bir sürü hakaretle karşı karşıya kalıyorsun, cevap vermek istiyorsun, ama onun di- lini tam bilmiyorsun. Kendini anlatamıyorsun. Diğer taraftan zaten insan yerine konulmuyor- sun. Sürekli itekleme, kakma, hakaret var, coplanma, küfür var. Bu hakızlığa karşı direnmek istiyorsun. Direnme isteğin seni bilinçlenmeye itiyor. Bilinçsiz bir direniş, onun da bir anlamı yok. Bilinçlenince inanç köklü kılını- yor. Bunlar peş peşe gelişti. To- parlarsak koşuUann zorlamasıy- la bir gelişme oldu. 1984'ten sonra biraz daha ak- tifleştik. Cezaevleri gündemin birinci maddesi. Çünkü orada gerçekten insanlık dışı uygula- malar var ve bunlara kulaklan- mızı kapatmamız mümkün değü. "Cezaevleri tiniversite." llk başta yakınlanmızla ileti- şim kurmak, ilgilenmek için gi- dip gelmeye başladık. Daha son- ra bu, yakınhğımız olaymdan çıktı, bir insanlık sonınu haline geldi. Cezaevi kapılarına gidip gelenlerle bir bütünleşme oldu. Bu da bizi politikleşmeye görür- dü. Açlık grevleri bizim için sü- rekli bir eğitim alanına dönüş- tü. Basını takip ediyoruz, dergi- leri takip ediyoruz. Okuyan kft sim kitap getiriyor. Yani cezaev-- leri bir üniversites cezaevi d*şın- dakiler de öğrencileri konumu- na geldi!' — Kendine öraek aldığın bir potttikaa, omegin bir kadın, oi- du mu? "Böyle bir politikacı olmadı. Ben Benazir falan da değilim. Politikaya atılmam zor koşullar- dan, direnisten kaynaklanan bir süreç. Yoksa bir kâdım kendime. örnek alarak onun gibi olayım değil. KoşuUann zorlamasıyla bu noktaya geldik." — Bir parti olmasaydı, örne- gin HEP olmasaydı? "HEP olmadan, 88-89 arası yerel seçimler gündeme geldi. Tekrar aynı teklif y'apüdı. Ben o zaman da reddettim. Bu millet- vekilüği olayım da kesinlikle hiç- bir zaman düşünmedim. Bu, bi- raz halkın dayatması oldu. Çün- kü halkın içinden çıkmış, sorun- lannı bilen, çeken bir insan ola- rak hiçbir dönemde halktan kopmadım. Zorlukları hep be- raber göğüsledikr "Yaşam hepimizi ilgilendiriyor..." — Meciiste senden başka ka- dıplar da var. Neler so>lemek is- tersin? "Şimdi biz istiyoruz ki bir kadın-erkek ayrımı yapılmadan politika ile ilgilenilsin. Çünkü yaşam hepimizi ilgilendiriyor. Bir tek erkeğimizi ilgilendirmi- yor, insan olarak Ugikndiriyor" —Semra Özal._ "Çabası var, ben çabaya say- gı duyuyorum. Bir insan gerçek- ten bir çaba içine giriyorsa say- gı duymak gerekir. O insan evin- de de oturabilir, hiçbir şey de yapmayabilir. Ama o sonımlu- luğu hissedip bu adımı atıyorsa saygı duymak gerekir. Sonuçta bir şeyler yapma çabası var!' SİRECEK Siîrt'te PKK, kamyona ateş açtıPKK'mn kuruluş yıldönümü nedeniyle Diyarbakır'm Bismil ve Mardin'in İdil ilçelerinde yapılan kepenk kapatma eylemi sona erdi. Adana'da PKK'lıların polis otosuna yaylım ateşi açıp bir polisi öldürmelerinden sonra güvenlik güçleri alarma geçti. ADANA (Cumhuriyet Gimey tlleri Biirosu) — Siirt'in Perva- ri ilçesinde askeri malzeme ta- şıyan kamyonlara PKK terörist- lerince ateş acıldı, bir kamyon şoförü yaralandı. PKK'h terö- ristlerin devriye görevi yapan polis otosuna yaylım ateşi aça- rak bir polis memurunu şehit et- tikleri ve üç p>olis memurunu da yaraladıklan Adana'da güven- lik güçleri alarma geçirildi. Bis- mil ve ldil'deki kepenk kapama eylemi sona erdi. Adana'da saldın olayının ar- dından başlatılan sıkı önlem ile arama ve tarama yoğun biçim- de sürdürülüyor. Ağırlık, polis otosunun kurşunlandığı bölge- de yoğunlaştırıldı. Çoğunlukla Güneydoğu kökenli nüfusun bulunduğu Dağlıoğlu, Bahçeli- evler, Gülbahçe, Obalar ve Kıb- ns caddeleri bölgesinden topla- nan çok sayıda kişinin gözaltı- na aundığı belirtiliyor. Onceki akşam saatlerinde as- keri birliklere malzeme taşıyan kamyonlann dönüşünde Perva- ri'ye bağlı Doğan köyü yakm- lannda PKK teröristlerince ateş acıldı. olayda kimliği öğrenile- meyen bir şoför yaralandı. PKK'mn kuruluş yıldönümü nedeniyle Diyarbakır'm Bismil ile Mardin'in İdil ilçelerinde ön- ceki gün yapılan kepenk kapat- ma eylemi sona erdi. Eylem ne- deniyle önceki gün adeta duran yaşam, dün isyerlerüıin açılması ve kentiçi ile kentlerarası kara- yolu ulaşımımn başlamasıyla normale döndü. Her iki ilçede alınan güvenlik önlemleri ise sü- rüyor. öte yandan geçen salı günü Lice-Genç karayolunu kesen bir grup PKK militanı tarafmdan seyahat ettiği otobusten alına- rak kaçınlan Kars Emniyet Mü- dürlüğü'nde görevli polis me- muru Sinan KızıPm cesedi bu- lundu. Cesedi, Lice yakınların- da dağlık kesimde bulunan Si- nan Kınl için yapılan törende, polislerin sağa sola gelişigüzel ateş açtıklan öne sürüldü. DYP Lice llçe Başkanı Ab- dullah Elek ve HEP Lice llçe Başkanı Hafız Uzun, dün yap- ükları basın toplantısında, po- lisin çevreye ateş açması olayı- nı kınayarak "Devlrt güvenlik güçleri, Lice'de açıkça lsrail taktiğini uyguladılar. Bölgede gerçekleştirilen devlet terörüne bir an önce son verilmesini is- tiyoruz" dediler. Ote yandan Izmir'de ESHOT Genel Müdürlüğü'nün Soğuk- kuyu'daki atölyesine önceki ge- ce kimliği bilinmeyen kişilerce molotof kokteyli atıldı. Molo- tof kokteylinin atıldığı yerde ye- ni satın alınmış BMC otobüsler bulunduğu, ancak amnda mü- dahale edilmesi nedeniyle oto- büslerin patlamadan hiçbir za- rar görmedigi açıklandı. Ktirtçe yaym öte yandan Berlin muhabiri- miz Dilek ZaptçıogltTnun bil- dirdiğine göre Berlin'de Fransız sermayesiyle kurulan özel rad- yo istasyonu "Radyo Enerji" her pazar akşamı bir saat Kürt- çe yayına başladı. Yayım hazır- layan dört kişilik ekip, aldığı te- lif ücretini bir elemamn teknik eğitimine harayor ve gönüllü calışıyorlar. Kürtçe yaymı yöne- ten Şerif Kaya, "Burada kazan- dıgımız tecriibeieri ileride Kür- distan'da kulianabUecegimize inanıyonız" diyor. Berlin'deki çok sayıda özel radyo istasyonuna geçenlerde bir yenisi eklendi. Fransız ser- mayesiyle yayına başlayan "Ra- dio NRJ" (Radyo Enerji) mü- zik ağırlıklı bir programa sahip ve haberlere, ropörtajlara da yer ayuıyor. "Radyo Enerji "de ilginç olan, haftada bir Kürtçe yayınlara da stüdyolanm açma- sı. Pazar akşamları san> 19.00-20.00 arası yayımlanan Kürtçe programı dört kişilik bir ekip hazırlıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle