27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
UMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 29 KASIM 1991 JIMET İNSEL zümüz Silahlı Kuvvetler mi? 3enelkurmay Başkanlığı Basın ve Halkla llışkıler Şube Muru Albay Necdet ipek Kara Kuvvetlerı Komutanhğı nın Iıklere yolladığı bölucü ve yıkıcı faalıyetlere ' karşı uyarı ctsını açıklarken 'dünyada çeşıtlı alanlarda varolan gelış- »lerden Türk Mılletı'nı ve onun özü Silahlı Kuvvetlerı vutlamak mumkun değıldır' demış Jİılletın özunün ordu olduğu fıkrı ılk defa ıfade edılmıyor S1 Anayasası nın gırış bölumunde, 1982 Anayasası nda Bveunıversıtelerdezorunluolan 'devrımtanhı 'derslerın- c ulusal bayramlarda daha üstuörtükdeyımlerletekrarlanır t fikır Çok sık duyduğumuzdan olacak genellıkle kulak i\ edıyoruz Gazetede karşımıza çıkınca gözlerımız uzerırt- cn kayıp geçıyor Halbukı her karşılaştığımızda ırkılmemız bp, ne oluyor? Ne malum ozumuzun bu olduğu7 ' dıye smamız gereken çok önemlı bır ıddıa bu >evket Sureyya Aydemır 1930'larda, Kadro dergısınde, jvletçılık nızamı, ordulaşmış mıllet nızamıdır ve bu nızam bhın bılınmeyen devırlerınden berı bızım mılletımızın oz ve ksdıne has mıllı nızamıdır' dıyordu Bılındığı gıbı Kadro ffgısmde savunulan devletçılık programı, toplumun devlet bjyesı ıçınde topyekûn mobılızasyonunu ongormekteydı > donemde Doğu ve _ _ _ ^ ^ ^ _ _ _ ^ ^ ^ ^ ^ ^ _ — Bır milletın ozunun Silahlı Kuvvetler olduğunun rahatlıkla ıfade edılmesı duşundurucudur. Boyle bır ıfadenın altında, o mılletin orduya başvurmadan kendı kendını yonetecek, kaderine sahıp çıkacak ergenlik sevıyesıne ulaşmadığı ınancı yatar. Ba Avrupada totalı- tezm rüzgârı esıyor- dı Kadro dergısının ıksadı ve sıyasal dev- le-ılığı de bu ruzgârın ızwını taşıyordu Bır mrkezden yonetılıp teoıt edılen hedefe tatır ıntızamı ıçınde yuuyecek toplumsal kue, ordulaşmış mıet tı Bununyanın- da ûzerınden ancak on/ıl geçmış olan Kur tulış Savaşı da bu ımajın dığer esın kaynağıydı Zaten bu neıenle Aydemır kullandığı ıfadede ı'ıılletın ordulaştjğını ıd- dıa edıyordu Kendısıne sorsanız muhtemelen ordunun özınün mıllette yattığını söylerdı Eugun, tersıne, Turk mılletının özünun ordu olduğu ıddıa edııyor Bır milletın özu orduysa, o mılletı var eden tüm aslı ve lurucu ozellıkler yoğunlaşmış olarak ordu ıçınde barınıyor denektır Çunku kurucu olan ozdur Kuruluş özden başlaya- rakgelışır ve gelışme boyunca kurucu öz ortak aslı ozellıklerı îerrsıl eder Albay Necdet ipek ın belkı uzerınde duşunmeden iace ettığı fıkrı Aydemır ın dılıne tercume edersek ortaya mıletleşmış ordu kavramı çıkar Slahlt Kuvvetler den doğan bır mıllet' Bu belkı makûs bır amı gerçektır Bılmıyorum Ama duşündurucü, gozumüzü Kapatıp guvenle bağrımıza basamayacağımız bır gerçek Daha onemlısı boyle bır ıddıanın bugun TSK tarafından dıle getrılmesı Aradan geçen altmış sene ıçınde TSK nın sıvıl dare vetoplumkarşısırtdanasıl gıderekozerkleştığını mılle- bn ozunun kendısınde yattığı ınancını futursuzca ıddıa eder konuma geldığını gözler önune serıyor Br milletın ozunun Silahlı Kuvvetler olduğunun rahatlıkla fade edılmesı duşundurucudur Böyle bır ıfadenın altında, o •nılletın orduya başvurmadan kendı kendını yonetecek, kade- ine sahıp çıkacak ergenlik sevıyesıne ulaşmadığı ınancı fatar Daha da onemlısı, eğer bır milletın ozu orduysa, o Tiılletın yapacağı sıyasal seçımlerın de her şeyden once Sı- ahlı Kuvvetler bakış açısından ele alınması doğal olur 'opiumsal beraberlık ıçınde doğal olarak her zaman var ola- cak ıç çatışmalarm çözumunde «skerı yöntemlerın ustunluğu kendılığınden kabul edılır Bır milletın onu oluşturan ın- sanlardan başka bır özu var rmdır"? Bır milletın özuyie top- Ijmsal beraberlığın özü aynı şeyler mıdM" 1 ? Bunlar ayrıca tar- tşılması gereken konular Ama eğer Devlet Bakanı ve DYP Genel Sekreterı Gökberk Ergenekon un ıddıa ettığı gıbı "herkesın goğsunu gere gere Ben Turkıye Cumhurıyetı Va- tandaşıyım dıyebıleceğı tarıhı hr dönem yaşıyorsak, eğer "bır devır kapanıyorsa', Ge- relkurmay Basın ve Halkla llışkıler Şube Muduru nden toplumsal beraberlığımızın özünu TSK nın oluşturduğunu ıddıa etme yetkısını nereden aJdığını yenı mıllı savunma bakanının ıvedılıkle sorması beklenır Yok Genelkurmay Başkanlığı ndan sorumlu ol- mayan bır mıllı savunma bakanı var olmaya devam ede- cekse bu sorumluluğu alan mercı yanı Başbakan bızı ay- dınlatmalıdır Ayrıca Silahlı Kuvvetler ku- rumusözcusu dunyadaçeşıtlı alanlarda var olan gelışmeler- den' bızım göremedığımız anlayamadığımız ne sonuçlar çıkardığını da açıklamalıdır Bır milletın ozunun Silahlı Kuv- vetler olduğunu belırtme gereğını duyuracak dunyadakı toplumsal sıyasal teknolojık gelışmeler nelerdır'? Soğuk savaşın sona ermesıyle gelış- mış ulkelerde ordunun sıyasal ve toplumsal konumunun gerı çekılmesı mı? Serbest seçım ve çok partılı yaşamla sınırtı olsa bıle demokrasının evren- sel norm halıne gelmesı mı' Sılah sanayıının ıktısadı öne- mının azalması mı? Yoksa bazı bölgelerde yukselen mıllıyetcı- lık dalgası mı'> Eğer kastedılen gelışme gerçekten bu sonun- cusuysa, o zaman özu Silahlı Kuvvetler olan bır milletın yuk- selen mıllıyetçılık dalgası ıçınde nelere kadır olabılece- ğını düşunmek bıle dehşete kapılmak ıçın yeterlıdır DYP-SHP koalısyonu hükü- met programlarının "demokra- tıkleşme hedefı yle ozetlene- bıleceğını soyluyor Bu hedefe varmak ıçın atmamız gereken ılk adımlardan bırısının "top- lumsal ozumuzun sıvılleşme- sı ve bunu görmek veya kabul etmek ıstemeyenlere yuksek sesle bu gerçeğın hatırlatılma- sı olduğunu koalısyon ortakla- rının tûmu bılıyordur Bunu yapmadıkları takdırde, onu- muzdekı donemde asker vatandaşlar olarak yan yana ve karşı karşıya gelebıleceğı- mızın de farkında olduklarını umarım Dr AHMETINSEL, Parıs Ümversıtesı öğretım uvesıdır Atatürk'ü Düşünürken Bu duşunme, daha doğrusu duşunrneme biçiminin sonucu olarak, Ataturk de ya kusursuzdur ya tepeden tırnağa kusurdur; ya yalnızca ıyı ve doğru şeyler yapmıştır ya yalnızca hatalar; ya bir vatan kurtarıcıdır ya "Ingilız ajanı"... Bu zıt yargılar maskaralığının oluşturduğu listeyı daha da uzatabiliriz. TURHAN ILGAZ Ben dunyava geldığımde Ataturk'un ölü- şıklıkler>aparken ortak tabumuzu da gıderek u ûzerınden ehfı elıfine altı >ıl altı ay dort sorgulamaya koyulduk Bazılanmız bılerek.mu gun geçmıştı Bu sureyı dolduran II Dunya Sav aşı nın al- tust edıcı etkılen Inonu'nun "Mıllı Şef'lığını, "Ebedı Şef ın anısını kullendırebılecek, belkı unutturabılecek bır ıç polıtıka paradıgmasına donuşturmesıne ızın vermemıştı Ataturk, olanca canlılığıyla ınsanlanmızın kafalann- daydı, gonullenndeydı Hâlâ aranıyor, hâlâ ozlenıyor, hâlâ sevılıyordu Ve hâlâ tabuydu Bız Ataturk'u severek buyuduk Varoluşu- muzu -anamızdan ve babamızdan da once- ona borçlu olduğumuz bılınçlerımıze hatta bılınç altımıza kazınarak vetıştınldık Atatürk'ü sorgulamak İmdı, bır tutkunun nesnesı, ınsan eğer bağ- naz bır sofu ya da kor bır âşık değılse, er ya da geç şu ya da bu bağlamda sorgulanır Alış- kanlık ağır gelmeye başladığı ıçın sorgulanır Bır takım kuşkular behrebıleceğı ıçın sorgula- nır Sevgı eskıdığı ıçın sorgulanır Nefretler baş kaldırma vaktının geldığıne karar verdı- ğınde sorgulanır Ve meraklann güdüleme- sıyle sorgulanır Kaldı kı bızım tutkumuzun nesnesı olan ın- san Ataturk, bızım ıçın vaptıklanyla yetınıp belleğımızın bır koşesınde sonsuza değın hap- sedebıleceğımız bır geçmiş değıldı Geleceğı- mız ıçın hedefler ko>muş, yonergeler hazırlarruş. >aptınmlannı ve yaptıncılannı sağlamca yerleştırmış bır ölümsüz, bır ha>alet olarak zamandışı varlığını surduruyordu ara- mızda Üstelık bır "resmi ideoloji" bu zamandışı varlığı hedeflen, yönergelen, yaptınmlan ve >aptıncılanyla, bır kalıp, bır blok halınde bız- lere anımsatıp durmaktaydı Ataturk ve Ataturkçuluk, bu "resmı ıdeolo- jı" tarafından, hem yazılı anayasalanmızda hem yazıva dokulmemış devlet geleneğımızde rejımımızın adı olarak tabulaştınlmaya de- vam edıyordu Tanhın. hem geçmış tanhın hem gunümûz- de yaşamakta olduğumuz tanhın tanıkhğı ortadadır Bütun 'resmı ıdeolojıler' sonuçta bırer korkuluktan başkaca bır şey değıldırler Boyle olması da çok doğaldır Çünku her "res- mi ideoloji" bellı bır azınhğın bellı bır hedef doğrultusunda. bellı bır zamanda belırledığı ve bır çoğunluğa, o çoğunluğun zaman ıçınde değışecek, değışebılecek hedeflennı dıkkate almaksızın, butun zamanlar ıçın geçerlı olmak uzere da>attığı bır yapay oğretıdır II Dunya Savaşı'nı ızleven bunalımh yıllar ve 1950'lerde başlayan "çok partili demokra- tik düzen" Turkıye'de, vaşamın her alanında. bazen büyuk bır hızla, bazen ağır aksak değı- ısteyerek Bazılanmız ıse sorgulayıcılara duy- duklan tepkıden Ancak bu sorgulama surecındekı temel gerçeğı gozden kaçırmaya- lım Sorgulanan, 1881 de doğmuş, 1938'de olmuş bır askenn kımlığı, bır "devlet kunıcu- su" olarak gerçekleştırdıklen değıldı Aslında, dennde, Ataturk'un kışılığıyle bütunleştınle- rek yaşatılmak ıstenen "resmı ideoloji" sorgu- lanıyordu Ve bu "resmi ideoloji"ye. polıtık yelpazenın hem sağından hem solundan yo- neltılen tepkıler Ataturk'te odaklaşıyordu Öyle olunca da kaçınılmaz bır şekılde tepkı ler nesnellıkten uzaklaşıyor, duygular ön plana çıkıyor, bılımsel terımlerle yapılması ge- reken bır sıstem tartışması, sıfatlann egemen- lığındekı bır söyleme dönuşerek tumuyle "kişi"nın ûzennde yoğunlaşıyordu "Resmi ideoloji"nın sol kanattakı muhalıflen ıçın Ataturk "Seianikli Mustafa" ıdı, "Osmanlı Paşasf ıdı Yelpazenın, dıncı-sağın kümelen- dığı kesımı ıçınse, "Deccal' " naklık eden onlara bır fon oluşturan daha evrensel gerçekler var tnsanlığın, topluca ızle- mekte olduğu gelışme çızgısı var Kısaca tan- hın akışı var Burada, hemen bır anımsatma yapmam gere- kıyor Şu veya bu nedenle Ataturk u sorgula- yanların karşısına dıkılen "resmı ideoloji' ve "resmi söylem"ın, savunmalannda farklı bır dıl kullanmadığını, böylelıkle de sorguculann bılerek ya da bılmeyerek hep ıskaladıklan bır büyuk hakikat'ın hızla unutulmasına yardımcı olduğunu gormezlıkten gelmemelıyız O buyuk hakıkat bızzat Ataturk tur Ata- türk'un kendısıdır Insanlanmız, "resmı ideo- loji" ıle gınştıklen kavgayı Atatürk'un kışılı- ğıne taşırken ona yandaş ya da karşıt, hep bırlıkte Atatürk'ü yok edıyorlar Düşunmek bızım ınsanlanmızın zoruna gı- den bır şey Hele de felsefece duşünmekten tümden nasıpsısız Ucuzcu ve kolaycı bır ah- lâkçılık sevgılı ülkemızde bugun bıle akılcı düşünmenın, felsefece duşunmenın yennı ala- bılmekte Onun ıçın de şematık ıfadelere, sloganlara tutkunuz Duygulanmızı, aklımızı. yaşamımızı sloganlar yonlendınyor Bu yuz- den >alnızca yargılıyor ve yargılanıyoruz Bu duşunme, daha doğrusu düşünmeme bı- çımının sonucu olarak, Ataturk de ya kusur- suzdur ya tepeden tırnağa kusurdur, ya yalnızca ıyı ve doğru şeyler yapmıştır ya yal- nızca hatalar, ya bır vatan kurtancıdır ya "Ingilız ajanı" Bu zıt yargılar maskaralığı- nın oluşturduğu listeyı daha da uzatabılınz "Evrensel-tarihsel kişilik" Biiyük hakikat Elbette tablo bu kadar şematık değıl Olum- lusuyla, olumsuzuyla Atatürk'ü hedef alan butun nıtelemelenn arkasında, yıllann bınk- tırdığı çeşıtlı tepkıler, ozlemler, beklentıler var Bu tepkılere ozlemlere beklentılere kav Oysa, dâha geçen yuzyılın başlannda Hegel, tanhın bır rastlantılar zıncın olmadığını gos- termıştı Bu temel saptamayı bır kez belledık- ten sonra tanhı Hegel gıbı zorunlu bır eklemlenmeden ıbaret görmesek bıle, tarıhsel akış ıçınde coğrafyadan ıklıme, orflerden ko- nuşulan dıllere kadar bır dolu oğenın çok Der Anfang des Fnedens- reıches entsteht ın uns, wenn wir den Fneden uı uns tra- gen. Kostenlose Info Unı- versdles Leben e V. 10/4 87 Würzburg, Postf. 5643 İşyeri sahipleri! PARIS'TEN SELÇUK DEMREL başat belırleyıcıler olduğunu kabul etsek bıle kanımca, Hegel'ın tanhı anlamakta getırdığı bır anahtar kavram geçerlıhğını korumakta- dır Bu kavram 'buvuk adam"dır "Büyük adam" va da Hegel'ın dığer formülüyle "ev- rensel-tarihsel kışılik..." Osmanlı İmparatorluğu'nun 1918'de nokta- lanan semvenı nasıl kı bır rastlantriar zınciri değilse, 19 Mavıs 1919a tarihlediğimiz Anado- lu a>aklaıunası \e kurtuluş Savaşı'nın örgütle- nişi nasıl kı rasgele olmadıysa, tarihin o zaman dılımı ıçınde cerev an eden zorunluluklannı bir- birine eklemleyen bir "büyük adanT'ın ortaya çıkması da kaçınılmazdı Evet, Ataturk bır "Osmanlı paşası" ıdı Ama o yıllann yıkılmış ımparatorluğunda, başka Osmanlı paşası mı yoktu'' Neden Enver değıl de Mustafa KemaP Neden Kâzım Kara- bekır değıl'' Ya da neden Fevzı (Çakmak) değıl'' Ataturk'u duşünür ya da sorgularken ışe bu sorudan başlamamız gereküğı ınancındayım Kuşkusuz, tanhı yapan "büyük adam" bır tannsal ırade tarafından önceden belırlenmış değıldır Bunu soylemek, en basta bılımsel oi- maz Ama tanh bır kez yapılıp ötesıne geçıldı- ğınde, bır de bakanz kı bır ınsan misvonunu fark etmış, onu üstlenmış ve gereğını yenne getırmıştır Atatürk'ün tanhsel kışılığını değıl ama ta- nh ıçındekı kımlığını böylece saptadıktan sonra bu kımlığe bırtakım duygu kökenlı nıte- lıkler yamamaya. onu yaşadığı mekândan ve yaşadığı zamandan ve de gerçekleştırdığı ışler- den soyutlamaya kalkışmayalım Hep bunu > aptık, hâlâ bunu yapıyoruz O yüzden de onu tanhın dışına ıtıvor, bır "resmi ideoloji"nın, bır "resmi söylem"ın koruyucu kalkanlan ar- kasında saklamak zorunda kalıyoruz Atatürk'ü tanh dedığımız süreç ıçınde"ev- rensel-tarihsel kişilik" halıne getıren şey, onu bezemeye ya da bozmaya çalışırken yarattığı- mız tüm soyut yargılann üstündekı somut gerçek olarak ortadadır Bu gerçeğı değıştır- meve hıç kımsenın, hıçbır olayın gucü yete- mez Bunu boylece vukanda değındığım "büyük hakikat" olarak görebıldığımızdeyse, ınsan Ataturk'un erdemlen ya da zaaflan, kımı gûn- cel kararlanndakı ısabetlılığı va da ısabetsızlı- ğı artık ıkıncıl plandadır "Insan" uzennde yapılan konuşmalann, artık yaşamayan bır kışıyı anlamaya çalışmalann konusudur an- cak Ve hepsı de zamanaşımına uğramaya mahkûmdur Zamanın*akıp gıdışı ıçınde çünkü, değerlen- dırme bıçımımız de değışır Bakış açımız değışır de ondan Dünya değışır de ondan Değışmeden kalan, zamanaşımına uğrama- yan, kışılığını dıdıkledığımız ınsanın "evren- sel-tarihsel kimliğı"dır Bugunun Turkıyesı ne şöyle bır goz attığı mızda Atatürkumuzun "evrensel-tarihsel kimliği"nın ıyı va da kotu, hakkında soyle- nenlenn, vazılıp çızılenlenn topunu bırden zamanaşımına uğratarak olanca guncellığıyle ortada durduğunu anlıyoruz Bu kımlık, Onuncu Yıl Nutku'nun, bence hıç gereğı vokken değıştınlen son cumlesını soyluyorbıze "Benihatırlayınız!.." AKTİFBANKACIUK • t m. Telekasa yı duymadınız mı? Bu çantayı görmediniz mi? Nasıl olur? Telekasa, Telebankalar'a bağlı ozel bır boime.. İşyeri sahipleri ıçın ozel bır kasa! Artık ışyerınızın gunluk hasılatını, buyuk miktarlardakı toplu paranızı. çeklennızı, dükkânınızda saklamak ya da evınıze goturmek yenne, gunun 24 saatı, yılın 365 gunu, dıledığınız anda Telekasa'ya getırerek, guven altına alabıleceksınız. Yapı Kredı, sıze ozel kılıtli bır "Telekasa Para Çantası" verecek. Paranızı ışyerınızden Telekasa'ya bu çantayla getırecek, ış saatlerı dışında bıle Telekasa'ya koyabileceksınız... Boylece paranız hesabınıza geçecek. ıçınız rahat edecek. Unutmayın!.. Telekasa'dan yararlanmak için Telecard sahıbı olmânız yeterlı. Hemen Telekasalı bır Yapı Kredı Şubesı'ne gelın, ucretsız Telecard'mızı alın. Telekasa'dan yararlanmaya başlayın. Siz de "Yapı Kredi İmkânlar Dünyası nda y a ş a m a y a b a ş l a y ı n . T e l e k a s a r a h a t l ı ğ ı n ı y a ş a y ı n f " h İ Z f T i e t t e S l f l i r y O k t U f ' YAPI^CKREDi KUVVET LORDOGLU Normalleşme Çoğu kez kurallara ve alışılmış kalıplara uyan bır eylemı ' normal" olarak adlandırmak en yaygın anlatım bıçımı olmak- tadır 8u durum dıkkate alınınca en sık tekrar eden veya alışıt- mış olan en normalı olmaktadır Özetle normal bır mekanızma şöyle /şleyebılmektedır Once belırlı normlara uygun yanıtlar ve- ren süreç bır noktada kesıntıye uğramakta, daha sonra kopan sıstemın yenne daha sofıstıke yenı elemanlar devreye gırıp, sü- recı normal ışleyışın dışına çıkarmaktadır Böylece bır kez kesıntıye uğrayan süreç, yerını, bırden fazla faktorun katılması ıle yenı bır duruma bırakmaktadır Doğal ola- rak bu yenı durum normal ışleyışın dışında hatta çok uzerınde- dır Bunu ızleven durum, yenıden normalleşme sürecıdır Yanı önce ıtıcı ve ayırt edıcı gelen unsurlar bır süre sonra sıstemle eklemlenme sonunda gıderek daha az anormal veya normal hale gelmektedır Bır nebze olsun esnek davranabılmek, surecın kesıntıye uğ- rayan bolümünu onarır Gerçı onarmak ıle normal devam eden eylem anormal bır mecraya gırmekten bır süre ıçın kurtulmuş olacaktır Dılımızde normal olan durumu anormal olandan ayırmak ıçın sık kullanılan bazı vurgular bulunmaktadır Ornek olması ıçın ex- pres tren sıkıyonetım venlebılır Yanı tren 'normal' koşullarda ula- şımı sağlayan bır araç ıken expres tren ıle aynı ulaşım daha farklı koşullarda sağlanmaktadır Aynı anlamdayönetım normal koşul- ları çağrıştırırken sıkıyonetım normal dışı koşulların yönetım bı- çımını açıklamaktadır ; Işte tam bu noktadaveya değıi. bızter normal olmayan gularla daha kolay an- layabılmekteyız Belkı de tren yenne expres tren bızı normal dışı bır surede ıstenen yere ulaştıracak duşüncesı- ne sahıbız Unlu Rus bılgın Pavlov, şartlı ref- leks uzerıne çalışmıştı Acaba farkında olma- dan normal ıle normal ayırmak ıçın yapılan uyarılara rağmen, bir süre sonra normal-dışı olan, hızla normal hale gelmektedır. Frenkçe kökenlı bırkelime olan 'normalısation' bu anlamı birebırölçüde açıklamaktadır. olmayanı ayırmak ıçın bazı sembollerı kullanmak mı gerekmek- tedır? Sanırım bu noktada zıhınsel süreçler normalı anormal- den ayırmak ıçın bazı nazık uyarılan dıkkate almaktadır Bır sü- re sonra ıse bu uyarılar karşısında benzer tepkıler oluşmakta- dır Işte tam bu noktada normalı anormalden ayırmak ıçın yapı- lan uyarılara rağmen, bır sure sonra normal-dışı olan, hızla nor- mal hale gelmektedır Frenkçe kökenlı bır kelime olan 'normalısation' bu anlamı bıre bır ölçûde açıklamaktadır Bızım ülkemızde de normal dışı eylemı veya durumu açıklayan bır dızı sembollere rağmen vurgulanmak ıstenen ayırım bır süre sonra ortadan kalkmaktadır Boylece bütün hızlı trenler, renklerı farklı bıle olsa normal'trene donuşmekte butun APS hızmetlen (Acele Posta Servısı) NPS (Normal Posta Servısı) halıne gelebılmekte- dır Mutlaka yaşantımızdan buna benzer örneklerı çoğaltabılmek mümkundür Normal olmayan bır eylem ve tavır karşısında tep- kılerımız hazırdır Önce çok şıddetlı bır olumsuz eleştırı yağmu- ru gelır Bu yağmurdan kaçan normal-dışılık tavır ve eylem asıl sersemletıcı darbeyı en sonda alır Bır sure sonra normalleşen eylem, 'Bız zaten söylemıştık" bıçımındekı geleneksel ıfade ıle haklılık kazanır Sonuçta, kale düşürülmüş ve normal olanlar bır kez daha kazanmışlardır Gerçekten gerek kamu hızmetlerınde gerekse ınsan ılışkıle- rınde ve bütün boyutlarında normal dışı eylem ve tavırlar ara- sında garıp bır paralellık var mı, bılemıyorum Ancak bınlerının sankı normalın dışındakı daha az normallere veya farklılaşan sü- reçlere asla tahammulü olmadığı düşüncesını kafamdan atamı- yorum KUVVETLORDOGLU Marmara Ümversıtesı oğretım uyesıdır SATILIK Merter'de 4500 metrekare kullanım alanı olan mukemmel ışhanı, bugun ve vann saat 15 00 - 17 00 arası Muhurdarzade Hanı Kat 3 No 337, Bahçekapı adresıne bızzat
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle