Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 KASIM 1991 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/9
TAZMİNAT DAVASI
Sarkis'in kişilik hakJarı
• Kultıir Senisi — Sanatçı Sarkis'in vekillerı avukat
Deniz Ketenci ve avukat Dr. Çetın Özek, eleştirmen ve
sanat tarihçisi Sezer Tansuğ ve Sanat Çevresi dergisi
sahibi ve sorumlu Mudürü Hamit Kınaytürk hakkında
"manevi tazminat" istemiyle dava açılması için İstanbul
Asliye Hukuk Hâkimliği'ne başvurdular. Ketenci ve
özeic, dava başvurusunda, Sezer Tansuğ'un Sanat
Çevresi'nin 154, 155, 156 ve 157. sayılarında yayımlanan
yazılanyla Sarkis'in kişilik haklanna saldırıda
bulunduğunu belirttiler. Dava dilekçesindef-"Gerçeklerle
bağdaşmayan ve dayanağı bulunmayan suçlamalan içeren
yazılar, müvekkilimizin kişilik haklanna saldırgan nitelik
taşıdığı için Medem Kanun'un 24., Borçlar Kanunu'nun
41. ve 49. maddelerine göre 'haksız fiil' oluşmuş ve Basın
Kanunu'nun 16. ve 17. maddelerine göre davalılartn
'tazminat sorumluluğu' doğmuştur" denildi.
SERGİ
Maltepe'nin cahşkan ressaım
• Knltür Servisi —
Maltepeli ressamlardan
Ali Koçak, beşinci kişisel
sergisinı 24 kasım - 24
aralık tarihleri arasmda
Maltepe Sanat
Galerisi'nde açıyor.
Koçak bu son sergisinde,
resimlerine yeni bir
boyut ve farklı bir renk
anlayışı getiriyor.
Koçak'm sergisinde eski
kapılar, hurdacılardan
alınan eski sandıklar
üzerine resim yapılmış.
Devlet Tatbiki Güzel
Sanatlar
Yüksekokulu'ndan
eğitimini
tamamlayamadan ayrılan
Ali Koçak, "Yaşamın getırdıği zorluklan yıllar sonra
resme dönüş yaparak" aştığını anlatıyor. Maltepe'nin en
çalışkan ressamlarmdan biri olarak tanınan Ali Koçak'ın
amacı, Van Gogh-gibi yılda iki yüz resntin üzerine
çıkabilmek. Inönü Cad. No: 68 Kartal'daki Maltepe
Sanat Galerisi'nde Ali Koçak'ın resim sergisinin açılışı 23
kasım cumartesi günü saat 17.00*de gerçekleştirilecek.
TOREN
AJtaıva fahri doktorluk
• Kultur Servisi — Cumhurıyet dönemi milzik
yaşamımıza yorumcu ve eğitimcı olarak büyük katkılarda
bulunan şan sanatçısı ve hocası Saadet tkesus Altan'a
muzik eğitimindeki 50. yılı nedeniyle dün Mimar Sinan
Üniversitesi'nde düzenlenen bir törenle fahri doktorluk
unvanı verildi. Törene katılan ve Saadet tkesus Altan'a
muzik eğitimindeki katkılarından öturü fahri doktorluk
unvanını veren MSÜ Rektöru Prof. Dr. Gunduz Gökçe,
"Çoksesli müziğin yayılmasında rol oynayan Altan,
opera-lied çevirileri ile tarihe geçecektir" dedi.
KONSER
Hal Singer İstanbuTda
• Költür S«rvisi — Pozitif ve Fransız Kultur Derneği'nin
ortaklaşa düzenledikleri etkinlikte Hal Singer Quaıret,
dun akşam İTÜ Maçka Maden Fakultesi G Anfisi'nde
bir konser verdi. Kansas City'de müzık yaşamına
başlayan Hal Singer, daha sonra New York'ta 52.
Cadde'deki Be-Bop akımına katıldı. Kendisi Duke
Ellington, Billy Holliday, Coleman Hawkins, Dexter
Gordon, Kenny Clarke ve daha pek çok devle çaldı. 6O'lı
yıllarda Paris'e yerleşen tenor saksofoncu Singer'a
davulda Eddie Allen, piyanoda Bernard Maury, basta
Eric Vınceno eşlik ettiler. (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL)
SİNEMA
Altııı Portakal'ın ardından
• ANTALYA (AA) — Antalya Altın Portakal Film
Festivali Yürütme Kurulu Başkan Vekili Hüseyin Şanh,
11-17 kasım tarihleri arasında düzenlenen sinema
etkinliğinin, bir hafta içinde 50 bin kişiye film izleme
olanağı verdiğini belirterek "Böylece, Türk sinemasının
halkla bütünleşmesinde önemli bir katkı sağladık" dedi.
Düzenlediği basın toplantısında, bu yılki festivalin 103
milyon lira kârla kapandığım belirten Şanh, "Altın
Portakal, Türkiye'nin en eski festivali olmasmın yam sıra
sanat çevrelerinin en fazla önem verdikleri bir sanat
etkinliği haline gelmiştir" diye konuştu. Kurulan film
markette yabancı sinemacılara 16 Türk filminin
satıldığını, 33 fılmle ilgili bağlantının da yapıldığını
bildiren Şanh, şunlan söyledi: "Festivale çağırdığımız 50
sinema öğrençisi de Altın Portakal belgeseli
dıyebileceğimiz kısa metrajh bir film hazırladılar.
Gelecek yılki Altın Portakal'ın kapsamını genişletmeyi
hedefleyen yürütme kurulumuz, sinema alanmda ileri bir
ülkeyi özel olarak davet etmeyi planlıyor"
Groucho Marx, Charîie Chaplin,
Ingrid Bergman, John Viayne,
Simone Signoret, James Cagney,
Rita Hayıvorth, Bette Dcruis,
Greta Garbo, Ava Garâner,
Ayhan Işık, Cahide Sonku,
Marilyn Monroe, Clint Eashvood,
Şener Şen, Zülfü Lrvandi,
Orson Welles, Glenn Close
Tüm bu isimleri, dolayısıyia
SİNEMA'yı
sevenlere
SINEMA/AIILLÂ DORSAY
Fransızyönetmen Claude Chabml'dan Henry Miller'ın Paris serüvenleri
Miller'ın erotik günlüğüCliehy'de Sessiz.
Günler (Quiet Days in
Clichy) / Yönetmen:
Claude Chabrol /
Oyuncular: Andrew
McCarthy, Nigel Havers,
Barbara de Rossi, Mario
Adorf, Stephanie Cotta,
Stephane Audran / Bir
Fransız-Alman-ltalyan
ortak-yapımı (Dünya,
Kadıköy)
Henry Miller'ın sinemada
şansı olduğu pek söylenemez.
Tüm uslupçu yazarlar gibi...
Onun romanlanm ilgınç kılan,
yaşanmışhktır. CinseUik üzerine,
cinsel deneyimler ve yaşamın
onlar aracıhğıyla kavranmasına
yönelik bir yaşanmışlık... Cinsel-
lik, tek başına bir amaç değildir
Miller'da: Bu onun bir "erotik
romanlar" yazarı olmasını ön-
ler, onu, kısaca yazar yapar. Bu
aynı zamanda, Nevv York'ta,
"zombilerie dolu bu kentte",
tam 5 yıl boyunca "aptalca bir
Iş" olan sigortacılık yapmış, te-
melde püriten bir Amerikalımn,
193O*lann Paris'i gibi tumüyle
farkh, "liberten" bir çevrede,
cinselliğini keşfetmesini ve bunu
dünyaya haykırmak istemesini
simgeler. Miller, birçok genç
adam gibi cinselliği keşfeder,
onu ilk kez doya doya yaşar ve
bu yaşantılann odak noktasını
oluşturduğu bir yapıt ortaya
koyar.
Boylesine bir yapı'ttan yola çı-
karak iyi, ilginç bir füm yapmak
1930'LARIN PARİS't — "Clichy'de Sessiz Gunler", Paris'i, erotik kabareleri, zampara ve fahi-
seleri, sokak çalkantılan. sabotaj ve yiirüyüşleri, bir Parislinin, Fransız yönetmen Claude Chab-
rol'un bakış açısıyla yansıtıyor.
kolay değildir. Çünku bir kez
"giınlük" tarzı yapıtlardan yo-
la çıkıp film yapmak zordur. 1yi
bir Proust uyarlaması duşünu-
lebilir mi? MÛler'ı uyarlamak bu
yüzden zordur. Üstelik cinsellik
boyutu bir avantaj değil, nerdey-
se bir handikaptır. Miller'ın cin-
selliği, erotik (veya pornografik)
bir film yapmaya uygun değildir.
Geriye büyük bir içtenlikle an-
latılmış, kışkırtıcı olmayan, kış-
kırtıcılığı ancak sonradan yakış-
tınlmış bir yapıt, bir anılar, göz-
lemler, sözcuklere dökülmuş du-
yular ve duyumsamalar toplamı
kalır. Bunun da sinema için iyi
bir malzeme oluşturduğu kolay
kolay söylenemez.
Geçen yıl izlediğimiz Pbilip
Kaufman'un yönettiği "Henry
ve June", bu zorluklan bir ölçu-
de aşabilmiş bir filmdi. Miller-
in yapıtında bunca yıl sonra bi-
le yürekli ve geleneksel ahlaka
baş kaldıran öğelerin altını çizi-
yor, şen bir "Bbertinaj"ı bir ya-
şamı kavrama, bir felsefe uğra-
şına dönüştürebiliyor, aynca da,
"şık" ve cilalı da olsa belli bir
erotizme ulaşabiliyordu.
Miller'ın Paris serüvenlerini
anlatmada bu kez görevi yükle-
nen bir Fransız yonetmeni, bir
Paris'li... Usta Claude Chabrol..
Onun hiç olmazsa 1930'lann
Parıs'ini daha iyi kavraması ve
Miller'ı onca şaşırtan "baskent
cinselligi"ni daha iyi görselleş-
tirilmesi beklenmez miydi?
Ancak Chabrol bu işin altın-
dan pek kalkamamış. Gerçi
1930'lann Paris'i, erotik kabare-
leri, zampara ve fahişeleri, Av-
rupa'nın gerginleşen politik or-
tamının getirdiği sokak çalkan-
tılan, sabotaj ve yurüyüşleriyle,
Kaufman'ın filmindeki oldukça
stilize, Amerikan gözüyle görul-
müş Paris'e kıyasla daha canlı,
daha inandırıcı.
Ama işte o kadar... Chabrol,
bu pahah ortak-yapımda, kimi
koşullara teslim olmuş ve bilinen
kişisel sinemasmı konuşturama-
mış gibi. Filmde, ne gerçek an-
lamda bir erotizm, ne bir geri-
lim, ne özel bir sinemasal tat
var. Kaufman'ın filmindekine
(ve gerçektekine) kıyasla aşın
genç ve yakışıklı bir Henry Mil-
ler (ortak-yapımın cilvelerinden
olmalı), hepsi birer kuklaya dö-
nuşmuş kartondan kisilikler ara-
sında ("neşeli Paris"in yosmala-
n, sanatçılan ve patronlannı
simgeleyen figürler) dolanıp du-
ruyor, yaşamına olmayan (en
azından filmde olmayan) bir an-
lam anyor. Bu anlamı elbette
Miller'ın yapıtından çıkarmak
mümkun... Ama bu filmden
değil.
Filmin bizce tek ilginç yanı,
Miller ve kafadan Alfred'in iki-
sinin birden gönlünu çalan ço-
cuk yaştaki bir genç kızın, Co-
lette*in öyküsü. Bu rolde sine-
manın "Lolita"dan beri gördu-
ğu en çekici çocuk-kadmı can-
landıran genç ve yetenekli oyun-
cusunun da yardımıyla, yapıtın
da zaten özünü oluşturan "üç-
lü ilişki", bu bihnçsiz "Jules ve
Jim öykiisu", bu oldukça donuk
fılme belli bir yaşarlılık getiri-
yor. Bu da, bu iddialı Chabrol
filmı için yeterli olmayan bir
başarı...
Richardson, özgür sinema akımının başını çeken adamdı
Richardson: Öfkenin sinemacısı
'Özgür Sinema'
akımının baş
temsilcilerinden
Tony Richardson,
kendine özgü "genç"
bakışı hep koruyarak
dinamik, serbest ve
yeni temalarla
donatılmış filmler
yaptı.
Tony Richardson, sinemanın
unlu akımlanndan sayılan İngi-
liz "Free Cinema" (Özgür Sine-
ma) eyleminin başını çeken
adamdı. 1928 doğumlu sanatçı,
Lindsay Anderson ve Karel Re-
isz'la birlikte "Sequence" adlı
bir sinema dergisi çıkarmaya
başlamış, bu dergi, tıpkı aynı yıl-
larda Fransa'dakı Caniers de Ci-
nema gibi, yenilikçi bir akımın
düşünsel temelini atmıştı.
1955'lerde birkaç kısafilmger-
çekleştiren Richardson
1958'lerde Londra'daki Royal
Court Theatre'ın baş yöneticısi
olmuş ve orada, Free Cinema
1
nın bir anlamda tiyatrodaki yan-
sımasını getiren yazar John Os-
borne'ld işbırliğine gitmiştı. Os-
borne'un "Öfke-Look Back in
Anger" ve "Sahte Tebessüm-The
Entertainer" adlı oyunlarını
sahneleyerek büyük başan kaza-
nan Richardson, sonra "Öfke"
nin filmiyle sınemaya başladı.
"Öfke" gerçekten de ofkeli
bir filmdi: Sınıfsallığı donmuş
kalmış bir toplumu yansıtan
akademik, "tngiliz kalitesi"nin
güvencesine sığınmış bir sinema
yerine, genç ve doyumsuz kah-
ramanlann gerçek yaşamdan
alınma sorunlarını perdeye U-.$ı-
yan, anlatımıyla da genç ve mo-
dern bir sinema denemesi. Ric-
hardson, Anderson ve Reisz'la
birlikte uzun yıllardır tngiliz si-
nemasında görulen ilk yenilikçi
akım olan Ozgur Sinema'yı sür-
durdu. Geçenlerde Starl'de
ÖFKE'Lİ FİLM — Tony Richardsonın "Öfke" adlı filmi gerçekten de ofkeli bir filmdi. Genç
ve modern bir sinema denemesi olan film, 1950li yılların genç Richard Burton, Claire Bloom
ve Mar> Ure'unu bir araya getiriyordu.
"Show man" adıyla oynayan
"The Enterfainer"de Laurence
Olivier'in oyunuyla, yaşlanan
bir sahne oyuncusunun dramı-
nı ustalıkla yaşattı.
Arada ABD'ye atlayıp gitti ve
VVilliam Faulkner uyarlaması
"Lekeli Günler-The Sanctuary"
adlı bir film yönetti. Ama asıl
başan, onu tngiltere'de bekliyor-
du. Burada ust uste "Bir Par-
mak Bal", "Uzun Mesafe Koşu-
cusunnn Yalnızlığı", "Tom
Jones" gibi sahne oyunu veya
klasik roman kokenli uyarlama-
larıyla, değişik turlerde, ama
hep o "genç" bakısı koruyabi-
len, dinamik, serbest, yeni tema-
larla donatılmış filmler yaptı.
özellikle Albert Finney'in oyu-
nuna dayalı tarihsel fantezı
"Tom Jones" onun adını tum
dünyaya duyuran bir film oldu.
Richardson, sonralan aynı
başarıyı yakalayamadı. ABD'de
çektiği "The Loven One" veya
Fransa'da çektiği "Mademoisel-
le", yığınlara ulaşamadı. Ulkesi-
ne gelerek yaptıği ve bir bolumü
ülkemizde çekilen "Hafif Süvari
Alayının Hücumu", tarihsel fil-
me ilginç bir bakış ve tipık İn-
gılız değerlerin acımasız bir eleş-
tirisıvdi. Sonralan ise "Karanlık
Diinya-Laughter in the Dark",
bir "Hamlet" uyarlaması, "Ned
KeUy". "A Delicate Balence".
"Joseph Andrews" gibi filmleri
kimi zaman unlu oyunculara sı-
ğınan, ama oldukça donuk ve
ruhsuz filmler oldu. Yeniden
ABD'ye geçerek yaptıği "Sınır"
ve "Hotel New Hampshire" gi-
bi filmlerde, yeniden "biraz
öfke" duymaya ve duyumsatma-
ya çalışan Richardson, bunu da
pek başaramadı. Ama o hep,
1950 sonlannın gerçekten öfke-
li ve de yetenekli genç lngiliz sı-
nemacı ve tiyatrocu takımıyla
birlikte anılacak.
îki yeni film bugün gösterime giriyor
Zenciler ve ruh doktorlan
ATILLA DORSAY
Varlık Yayınlan
Bugün gösterime giren filmlerden Frank
Oz'un "Peki, Ya Bob?" filmi ruh doktorlarını
ince bir alaya alıyor.
Yönetmenligini Mario Van Pebbles'in yapöğı 'Şehirii Sokaklar'-
da başrollerde VVesley Snipes, Ice T, Chris Rock yer alıyor. Yö-
netmen Van Peoples de oyuncular arasında.
Kultur Servisi — Bugun baş-
layan filmlerden biri olan "Pe-
ki, Ya Bob?-What About
Bob?", sorunlu bir genç adam-
la, onun tedavi olmak için baş-
vurduğu bir ruh doktorunun
ilişkiknni anlatıyor. En azından
adam kadar sorunlu olan aile-
sinden kaçmak için tatile çıkan
doktor, orada da kendisi olma-
dan yapamaz hale gelen genç
adamın ve ailesinin baskınına
uğruyor.
Amerikalıların onsuz yapa-
madığı "ruh doktorlarT'nı ve
psikanalizi inceden inceye alaya
alan filmi Frank Oz yonetmiş.
Frank Oz, artık yaşamayan Jim
Henson'Ia birlikte "The Dark
Crystal", "The Great Muppet
Caper" gibi filmlerle işe başla-
mış, ardından "Kiiçiik Korku
Dukkânı" ve "Kirli, Çıiriık \e
Adi" fılmlerini yönetmişti. Ak-
tör olarak da tanınan Oz'un fil-
mınde, günümuzun sevilen 2
oyuncusu başrolleri paylaşıyor:
Billy Murray ve Richard Drey-
fuss. Sinemada en çok "Hava-
let Avcılan" serisiyle tanınan
Murray, daha önce Oz'la "Kıi-
çük Korku Dükkânf'nda da
birlikte çahşrruştı. Filmin diğer
Vc LfXdı ıı ujUıl^uou ivic-
hard Dreyfuss'u ise en çok "El-
veda Sevgilim", "Bu Kimin
Hayatı?", "Jawes", "Daime",
"Yaşamın Kıyısından Kartpos-
lallar" gibi filmlerle tanıyoruz.
Haftamn ikinci yeni filmi, bir
Wamer Bros yapımı olan "Ze-
hirii Sokaklar-Nevv Jack City."
ABD'deki zenci ve uyuşturucu
sorunlarma değinen film, "mü-
ziğiyle, giyinişiyle, kültiirü ve
politikasıyla, suçu ve suça kar-
şı koyanlanyla şehir haydutla-
nnı lanımlayan bir ad" olan
"New Jack City" adını taşıyor.
Bu ad altında, Amerika'yı ka-
sıp kavuran ve sanki "zenci ol-
nıanın kaderi" olan uyuşturucu
tutkunluğuna değinen filmde,
Mario Van Pebbles'in yönetimi
altında VVesley Snipes, Ice-T,
Chris Rock ve "bizzat" Van
Peebles rol almışlar. Ünlu rap-
çı Ice-T'nın baş rollerden bırin-
de olmasından da anlaşılacağı
gibi. film aynı zamanda bir
"rap müziği" şoleni. New Jack
City, I YVanna Sex You Up, I'm
Dreaming, The Redhead One
gibi unlü ve listelere girmiş rap
parçalar muziğin tutkunlan
ıçın çekici yapıyor.
Antalya'dan
geriye
kalan
28. Antalya Altın
Portakal Film
Şenliği'nde bu yıl ilk
kez gerçekleştirilen
Film-Market olumlu
karşılandı.
28. Antalya Şenliği, sinema-
mıza sanki taze bir kan aşıla-
dı. Kitle iletışim araçlan (TRT
ve basın) olaya beklenenin öte-
sinde ilgi gösterdiler, kazanan
filmler ve sanatçılar sevinçle-
rini tüm ulusa duyurdular. Bu
arada kazanamayanların ya-
kınmalan da kulaklanmıza
gelmedı değil. Doğaldır, her
ödul sistemi, her yanşma, so-
nuçlanyla tartışmaya açıktır.
Şimdi, Antalya'nın uyandırdı-
ğı ilgiden yararlanarak, dere-
ce alan filmlerin hemen göste-
rime girmesini beklerken, de-
rece alamayan filmlerin de yi-
ne seyirci öniıne gelebileceği-
ni ve Antalya'mn sonuçlan
üzerine eleştirmenlerle birlik-
te gerçek "hakem" olan seyir-
cinin de kendi yargısım verme
fırsatı bulacağını umalım.
Ama Antalya yine kimi ek-
sıkliklerini sürdürmektedir.
Şenliğe katılıp tstanbul'a gelen
kimi yabancı ve dost gazeteci-
lerle konuşuyorum. Organi-
zasyondan, ağırlanmadan çok
memnun olduklarını, Film-
Market olayını ise çok olum-
lu bulduklarını belirtiyorlar.
Ama filmlerin gösterildiği An-
talya sinemalarının halini ise
alabildiğine eleştiriyorlar. Bu
sinemalara anlaşılan hiçbir bi-
çımde gerçek anlamda çeki-
düzen verilmemiş, karanlık
projeksiyonlann ve yetersiz ses
düzenlerinin elden geçirilmesi
düşunülmemiş. Yabancı gaze-
teci şöyle diyor: "Film-Market
iyi bir olay, ancak film alıcı-
lanna >onelik. Eleştirmenler
ve "cinephfle" dediğimiz sine-
ma meraklılan ise burada vi-
deo ekranlannda değil, sine-
malann buyuk perdesinde film
seyretmek isterter. Eğer Antal-
ya çağdaş goslerim koşullan-
na kavuşturulama>acaksa. o
zaman festivale yalnızca film
tüccarlan çağnlsın, gazeteciler
ve eleştirmenler değil."
Bu arada, bu yılki jüri de
şenlik sonrasında, organizas-
yona yönelik önerilerini bir ra-
por halinde basına açıkladı.
Hepsi de olumlu ve bu şenliğe
katılan herkesin, hepimizin
yıllar yıh soyleyip yazdığı şey-
ler. 30. yılına yaklaşan bu fes-
tivalin sorumluları, soruna
yalnızca Antalya'mn ve yerel
yönetımin tanıtımı, reklamı
açısından bakıyorlar. Bu, bir-
yerde doğaldır; onlann, sine-
marun özgul ve karmaşık so-
runlannı, şimdi uluslararası
olmasına güişilmiş bir festiva-
lin inceliklerini, gereksinmele-
rini bihnelerine olanak yoktur.
Ama işte, bu rapor, onlara ve-
rilmiş yeni bir fırsattır. Oku-
sunlar, üzerinde düşunsünler
ve artık lutfen uygulamaya
g^;inlcr. Şimdi artık hükümet
de onlann partisinden... Dev-
letin yardımını da umabilirler.
Ve artık Antalya'yı bir kasa-
ba şenliğınden kurtarıp ciddi
ve uluslararası duzeyde bir fes-
tival yapmak için gerekli işle-
ri, şimdiden, hemen bugunden
başlayarak gerçekleştirsinler
lutfen...
\knıı 9 müze
ticretsiz
• ANKARA (ANKA) —
Avrupa ülkelerinde Avnıpa
Konseyi'nin öncülüğünde
her yıl kutlanan Avrupa
Miras Günü dolayısıyia
yann Türlciye'de dokuz
müzeye parasız
gidilebilecek. Europa
Nostra Federasyonu üyesi
Bizim Ülke Derneği'nin
girişimi ve TBMM
başkanlığı, Anakent
Belediye Başkanlığı,
Müzeler Genel Müdürlüğü,
Mimar Sinan Üniversitesi
Rektörlüğü ve Koç
Vakfı'mn katküan ile 23
kasımda parasız gezilecek
müzeler şöyle: Yıldız Sarayı,
Şale Köşkü, İstanbul
Arkeoloji Müzesi, Topkapı
Sarayı, Türk ve İslam
Eserleri Müzesi, Resim ve
Heykel Müzesi, Sadberk
Hanım Müzesi, İstanbul
Şehir Müzesi, Binbirdirek
Sarnıcı ve Şerefiye Sarnıcı.
Günler
• Kültür Servisi — Yazüı
Günler dergisi 1. ydını
doldurdu. Bu ay 11-12.
sayısını çıkaran dergide bir
rönesans filozofu: VVilliam
Shakespeare üzerine Afşar
Timuçin'in bir incelemesi,
Yaşar Azaz'm Ernest
Fisher'dan çevirisi
"Francisco Goya ve
Sanatı-3" adlı yazısı, Nezih
Ural'ın edebiyat ve ahlak
ilişkisini sorgulayan
"Edebiyat Ahlaksızlıktır"
adlı yazısı, Mehmet
Serdar'ın "Toplumcu mu,
Bireyci mi?", Mehmet
Sert'in "Romanlar", Behçet
ÇeUk'in "Umut Çabası",
Altay öktem'in Yorgo
Seferis üzerine "Denizdeki
Ardıç Kuşu" başlıklı
yazılan okunabilir.
ZulıaJ Olcayla
birlikte
• Knltür Servisi —
"Beyoğlu ve Sinema
Sohbetleri'nin bu haftaki
konuğu, sinema oyuncusu-
tiyatrocu ve müzisyen
"Zuhal Olcay". En son,
yönetmenligini ömer
Kavur'un yaptıği "Gizli
Yüz" isımli filmdeki rolüyle
dikkatleri üzerinde toplayan
Zuhal Oicay, yann saat
17.00'de sinema yazarı Ali
Hakan'ın ve
sinemaseverlerin sorulannı
yanıtlayacak.
Arkeometri
Merkezi
• ANKARA (AA) —
Boğaziçi Üniversitesi
Rektörlüğü'ne bağlı
Arkeometri Araştınna
Merkezi kuruldu. Resmi
Gazete'nin dünku sayısında
yayımlanan karara göre
merkez, arkeoloji ile doğa
bilimlerini birleştiren
alanlarda temel ve
uygulamalı araştırmalar
yapacak.
UGUN
• Taxi Blues Pavel
Loungine'nin yönettiği Taxi
Blues saat 17.00 ve 19.00'da
Fransız Kültür Merkezi'nde.
(144 44 95)
• Bir Uzay Masalı tki
bölümlük pop-opera Bir
Uzay Masalı saat 18.30'da
AKM büyük salonda.
(151 56 00)
• Kltaphkta söyleşi
Cengiz Özakıncı ve Başar
Başanr'ın Fotoğrafın Yanlış
Anlaşılan Özgürlüğü
konulu söyleşisi saat
16.00'da Atatürk
Kitaphğı'nda (149 09 45)
• Hal Singer Ouartet
Taxim Nightpark, caz
serisinde bu gece saat 22.00
ve 23.00*te Hal Singer
Quartet'i konuk ediyor.
bugün
bilsak
22 KASIM CLMA :
19.00 "Boğa/içıiKİc
Çcvrc Fclakcıı"
llham ARTUZ
Corsel Sanal Atüiyeleri
Mclımci GL1ERVLZ -
jöneiımıiKİc (Pcr. -Cumj)
LalinceÇalışmalar
lAralık'tanliibarcıı
HerS:ılı-PcrşcmbcIt
n(V2LK)
BİLSAK FINDIKU
Cafe-liar-Restaurant
Re/ervas)on:
152 3868-152 0130
Cafe-Fo\er-I!ar(Gırı>)
African Cafı-liar(5 Kal)
Pari\
bilsak, sırasclvılt-r cad ,
soğ.ıncı sok. 7 cıhnnj^ır
14 3 28 79-99
Können Sie sich vorstellen,
0 das Friedensreich in
Deutschland entsteht? Info.
UniverseUes Leben e.V. 10/4
87 VVürzburg, Postf. 5643.