Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 14 KASIM 1991
Prof. Dr. ILKAY SUNAR
Boğaziçi Üniversitesi
Nasıl Bir Devlet
Nasıl Bir Toplum
Türkiye'de son yıllarda siyasal ve düşünsel gündemi oluş-
turan ilginç ve önemli konulardan bir tanesi 'devletçi1
- 'sivil
toplumcu' tartışması. Tartşma, temelde, geniş boyutlu bir
arayıştan kaynaklanıyor. Türkiye nasıl bir devlet-toplum an-
layışını benimsemelidir: Netür bir devlet netür bir toplum; ne
kadar devlet, ne kadar toplum; nasıl bir devlet-toplum ilişkisi;
ekonominin, dinin, etnik özelliklerin yeri nerededir: Devletin
mi toplumun mu kapsamında olmalıdır?
Bu soruların karşılıklannı verebilmemiz sivil toplum mode-
lini temellendiren mantığı veya sorunu açıklığa kavuştur-
mamıza bağlıdır. Ben bu yazının sınırlı çerçevesi içinde yalnız
birinci soruyu, 'ne tûr devlet, ne tür toplum' sorusunu doğru-
dan ele alacağım.
Sivil toplum projesini yönlendiren temel sorun "farklılıklar
üzerine kurulu toplumsal düzen" arayışıdır. Sivil (civil) söz-
cüğünün, kent (cite, city) sözcüğü ile olan akrabalığı bir rast-
lantı değildir. Cite sözcüğünün citoyen (vatandaş) veciviliza-
tion (uygarlık) sözcükleriyle olan yakınhğı da yine rastlantı
değildir. Aynı Arapça'da medine (kent) sözcüğünden medeni-
yet (uygarlık) sözcüğü türetilmesi gibi civilization da siteden
türemiştir. Bir başka deyişle, medine medeniyetin beşiğidir;
medeni yaşam kentte doğmuş, kentte gelişmiştir. O halde si-
vil toplum medsni bir yaşam biçimini, medeni bir ortaklığı
temsil eder.
Başbakan Süleyman Demirel'e
Açık Mektup
Sayın Demirel...Gencelli, Çakmaklı, Kozbeyli köylüleri, Aliaga, Foça,
Bakırçay ve Egeliler sizden açıklama bekliyorlar. Aliağa Termik Santralı
Projesi'nin iptalini, Yatağan'da ölüm saçan santralın durduruldugunu,
Batılılann "dünyanın en büyük ve güzel akvaryumu" dedikleri Gökova
kıyılannda yükselen "utanç bacası"nın ortadan kaldınlacağını ağzınızdan
duymak istiyorlar.
KEMAL ANADOL EskiSHPMilletvekili
. Farklılıklara dayalı dirlik ve
Kentlı yaşamın temel ... . . . . . .
özeiiiği kenttopiumunun, duzen nasılmumkun
dışanya açık ticari mer- olmuştur? Farklılıklar nasıl
kezler olmalar. nedeniy- gQvence a # / n a almmiŞ,
le, farklı nıtelıklere, farklı . , . . ,. r
inançiara ve çıkariara, ortakbıryaşamın altyapısı
farklı kökenlere sahip nasil OİUŞtUmlmUŞtUr? Işte,
3£SSK5£(53Î S/V//
toplumarayışmmtemel
tes) ortak olarak, yurttaş SOrUHSall, temel SOrUPU
(citoyen, citizen) olarak budur.
medeni (civilized) bir bi- ^ ^ _ _ _ ^ ^ ^ _ ^ ^ _ — _ _ _ _ _
çimde, dirlik ve barış içinde yaşayabilmeleridir. Sivil toplum
farkhlık üzerine kurulu çoğulcu bir yapıya sahiptir, kır toplumu
benzerlik üzerine kurulu türdeş, 'communautaire' (cemaatçi)
bir yapıya sahiptir.
Farklılıklara dayalı dirlik ve düzen nasıl mümkün olmuştur?
Farklılıklar nasıl güvence altına alınmış, ortak bir yaşamın alt-
yapısı nasıl oluşturulmuştur? Işte, sivil toplum arayışının te-
mel sorunsalı, temel sorunu budur.
Batı'da çoğulcu sivil toplumun temel güvencesı bağımsız,
evrensel, tarafsız, pozitif hukuk sistemi olmuştur. Hiçbir
zümrenin, kesimin özelliklerini taşımayan, hiçbir kişi veya
gruba taraf olmayan, herkesı eşit olarak kapsayan, evrensel
nitelik taşıyan bağımsız yargı, sivil toplumun çoğulcu
yapısını, farklılıkları güvence altına alan ve düzenleyen bir iş-
levyüklenmiştir.
Evrensel hukuk sisteminin, bağımsız yargımn uygularv
ması, sivil toplum tarafından devlete devredilmiş, böylece hu-
kuk devleti kurulmuştur. Devletin meşruiyeti kendinden men-
kul değildir, sivil toplumun onayına dayalı toplumsal sözleş-
meden kaynaklanır. Başka bir deyişle, hukuk devleti ve sivil
toplum, bir bütünün ayrılmaz, fakat birbirlerinden farklı iki
parçasıdır. Sivil toplum olmadan hukuk devleti, hukuk devleti
olmadan sivil toplum olmaz. Sivil toplum, sivil hak ve özgür-
lükleri güvence altna almak için hukuk devletini yaratır, hu-
kuk devleti ise sivil toplumun kargaşa ve kavgadan uzak kal-
masını, barış içinde yaşamasını sağlar.
K A D I K O Y
Sayın Demirel,
20 Ekim 1991 seçimlerinden birinci parti
olarak çıkan DYP'nin Genel Başkanı olarak
hükümeti kurma çalışmalanna başladınız.
Güç koşullar içinde kuracağımz hükümete ve
Başbakan olarak size başanlar diliyorum.
Hükümet programı hazırlanırken seçim
kampanyası sırasında halka verdiğinız sözle-
rin, önceliğini vurguladığınız sorunlann ağır-
lık taşıması doğaldır. Seçmenler de böyle bir
beklenti içindedirler.
Son seçimlerin bir özelliği de bir TV prog-
ramında söylediğiniz gibi partiler arasında
ideolojik farklıhklar azahrken önem verilen
ortak noktalann çoğalması olmuştur. Bunla-
nn başında çevre sorunlan gelmektedir. Se-
çimlerde tüm partiler yurttaşlann bu konu-
daki duyarlılığmı farkederek siyasal yelpaze-
deki konumlan ne olursa olsun çevre sorun-
lanna eğilınek, değinmek ve çözümler öner-
mek zorunda kalmışlardır. DYP de böyle dav-
ranmış, seçmene bu yolda güvenceler vermiş-
tir.
Sayın Demirel,
Kuracağınız hükümetin çevre konusunda
içtenliğıni kanıtlayacak bir olanak hazırdır ve
somut biçimde önünüzde durmaktadır: Alia-
ğa Termik Santralı... Aynı zamanda bir teknik
eleman olarak iyi bildiğinizi sandığım bu ko-
nuvu bazı yinelemeler pahasına size anlatmak
istıyonım.
18 Ekim 1989 tarih ve 89/14633 sayılı Ba-
kanlar Kurulu karanyla tzmır Aliağa'da ku-
rulacak serbest bölge içinde "yap-işlet-devret"
modeline göre 100 megavat (2x500) gücünde
bir termik santral yapımına karar verildi. Ek
kararnameyle bu santralın tasarım, fınans-
man, yapım, yönetim ve ışletmesı bir anonim
şirkete verildî. Şirketin %70'i Japon fırma-
lannın oluşturduğu bir konsorsiyuma aitti ye
isim isim sayıhyordu. %30 yerli sermayenin
kime ait olduğu ise nedense belli değildi! 18
milyar yen sermayeden oluşan şirkete karar-
name ile birtakım ayncalıklar tanınıyordu.
Aynca yasalara aykın olarak serbest bölgenin
kamulaştırma bedeli Japon şirketi yerine
Enerji Bakanlığı tarafından karşılanıyordu.
Kararnamenin yayımından önce basında ve
kamuoyunda başlayan tepkiler bundan sonra
yoğunlaştı ve haklı itirazlara dönüstü:
* Sayın özal'ın Başbakan sıfatıyia imzaladı-
ğı belki de son kararname olan bu resmi belge
çok aceleye getirilmişti, yasalara aykın ve ka-
mu zaranna birçok maddeyi kapsıyordu.
*Aliaga, mevcut sanayi kuruluşlan ile esa-
sen kirlı bir bölgeydi. Bu yörede başta insan
sağlığı olmak üzere, çevre ve doğa kirliliğinin
giderilmesi amacıyla ıslah çahşmalan yapıl-
ması gerekirken, termik santral gibi doğa ve
insan üzerinde tahnbatı bilinen bir tesis kur-
manın anlamı yoktu.
tak çalışması ile ANAP iktidan döneminde
hazırlanan "Türkiye Üretim Tüketim Incele-
mesi (1988-1992)" çahşmasında ve ilgili dö-
nem yatınm programlannda yer almayan it-
hal kömür yakıtlı bu santralın yapım karan
hangi plan ve programa göre venlmişti?
Bu santralın yapımında etkin rol oynaması
gereken Enerji Bakanlığj'na bağlı MTA,
TEK, TKİ gibi kuruluşlara. burada çalışan
bürokratlara ve özellikle teknik elemanlara
hiçbir şey sorulmazken, kimliği, niteliği. biri-
kimi ve yeterliliği belirsiz yabancılar söz ve ka-
rar sahibi otmuşlardı.
* Termik santralın kurulduğu bölgede en az
120 bin nüfus yaşıyordu. Bunun 45 bini kırsal
kesimdeydi. Santraldan Bakırçay havzası ve
özellikle Menemen Ova'smın zarar görmesi
kaçımlmazdı. Buralarda dünya çapında ünlü
ve hepsi ihraç malı çekirdeksiz üzûm, pamuk,
zeytin, zeytinyağı, tütün. meyve, sebze ve çel-
tik üretiliyordu.
* Bu y öre yurdumuzun ender turistik bölge-
* Aliağa ve çevresinde santralın çalışması
için gerekli linyit kömürü yoktu. Böyle bir re-
zerv de bilinmiyordu. Santral ise kararnameye
göre ithal kömürle çalışacaktı. Bu durumda
deniz kıyısında turistik bir bölgede, en verimli
tanm alanının üstüne santral yapılması için
Sayın özal'ın ve ANAP iktidannın gösterdiği lerinden biriydi. Santralın kurulacağı Gencel-
ısrann anlamı neydi? li'den başlayan orman ve kumsalla birçok ko-
Izmir-Aliağa girişinde 380 bin vatlık trafo yun birbirini izlediği Yenifoça ve Foça kıyı-
lan, kuzeyde ise Yeni Şakran, Çandarlı ve Di-
kili sahilleri çok eskiye dayanan tarihsel ve tu-
ristik değer taşıyordu. Bölge dış turizme
açıktı. Foça'da Fransız tatil köyü vardı. Kıyı-
bulunmaktaydı. Yöre Soma, Yatağan, Tunç-
bilek, Seyitömer santrallanndan beslenmek-
teydi. Aliağa rafınerisi ve PETKÎM kendi
elektrik gereksinimlerini kendıleri karşılıyor-
lardı. Hatta PETKİM, kendi ürettiği elektri-
ğin fazlasını TEK'e satmakıaydı.
Enerji Bakanlığı ve bağlı kuruluşlannın or-
lar binlerce yazlık ev doluydu. Halen yenı
yapılar için 5 bin ruhsat venlmişti. Bu bölge
Turizm Bakanlığı'nca hazırlanan kısa adı
PARİS'TEN SELÇUK DEMİREL
GAÇ olan Güney ve Batı Anadolu Çevre Pro-
jesi kapsamındaydı.
* Çandarlı ve Nemrut körfezleri, Yunanis-
tan'la aramızdaki uluslararası sular bahkçılık
merkeziydi. Burada Ege'nin en değerli deniz
ürünleri elde ediliyordu. Santralın soğutma
suyu denizden alınacak, sıcak %'e atık sular de-
nize bırakılacak, deniz ısısının yüksebnesine,
denizdeki canlılann yok olmasına yol açıla-
caktı. Yunanistan, altında Türkiye'nin de im-
zası bulunan Akdeniz'in Korunması (Barcelo-
na) Anlaşması'na dayanarak ve haklı olarak
itirazlarda bulunabilir, yeni bir sorun yarata-
bilirdi.
• ANAP iktidannın çıkardığı 2872 sayılı
Çevre Yasası 10. maddesinde bu tür yatınm-
lar için "Çevre Etki Değerlendinne Raponı
(ÇED)" hazırlanmasını emretmekteydi.
Ama iktidar. kendi yaptığı yasalan çiğne-
mekten çekinrnivordu.
Sayın Demirel,
ANAP'ın santralı kurmakta direnmesi ka-
muoyunda haklı bir tepki yarattı. Bakırçay
Belediyeler Birliği, meslek odalan, sendikalar,
yeşiller, İslamcılar, liberaller, demokratlar,
sosyal demokratlar, sosyalistler ortak hareket
ettiler. Santrala karşı ideolojik tartışmalann
üstünde "sivil bir mutabakat" oluştu. Halkın
sesine kulak vererek, o günkü İzmir milletve-
killerinden biri olarak Danıştay'da dava
açtım. Santral yapımını öngören kararname-
nin iptalini ıstedim. Daha sonra belediyeler,
muhtarlıklar, özel kişiler de dava açtılar. Da-
nıştay "yürûtraeyi durdurma" karan verdi.
Karara rağmen Enerji Bakanı, devlet televiz-
yonuna çıkıp hukuku çiğnemekten çekinmedi.
Cumhurbaşkanı Özal daha da ileri giderek
santral yapımını geciktirenlerin "vatan haini"
olduğunusöyledi.
Davayı kaybedeceğini kestıren idare karar-
nameyi iptal etti. Basın ve kamuoyu bayram
yaptı. Ama sevinç kısa sürdü. Anlaşıldı ki da-
vayı kaybedeceğini anlayan davalı Başba-
kanlık, "hile-i şeriyye" yoluna başvurmak-
tadır. Bu yöntemle aynı yere bir serbest bölşe
kurarak santral yapımını bu yollaagerçekleştı-
recektir. Bu kez yeni kararnamenin iptali için
dava açtım. Benimle birlikte Aliağa Belediye
Başkanı'nın davası şu anda Danıştay'da görü-
lüyor.
Sayın Demirel..
Seçimden önce İzmir'deki bir toplantıda ya-
pılacak termik santrala karşı çıktığınızı gaze-
telerde okudum. Demokrasinin cilvesine
bakın ki ANAP hükümetinin çevre ile görevli
Devlet Bakanı iken yörenin kirlenmeyeceğini
belirten ve santrala "kefil" olan Sayın Işın Çe-
lebi, 20 Ekim seçimlerinde bu bölgeden aday
gösterilince, seçmenlere, tekrar iktidara gel-
diklerinde yapımı durduracaklan yolunda söz
vermek zonında kaldı!
Gencelli, Çakmaklı. Kozbeyli köylüleri,
Aliağa, Foça. Bakırçay ve Egeliler sizden açık-
lama bekliyorlar. Aliağa Termik Santralı Pro-
jesi'nin iptalini. Yatağan'da ölüm saçan sant-
ralın durduruldugunu, Batılılann "dünyanuı
en büyük ve güzel akvaryumu" dedikleri Göko-
va kıyılannda yükselen "utanç bacası"nın or-
tadan kaldınlacağını agzınızdan duymak isti-
yorlar. Kuracağımz hukümetin programında
bugüne dek yapılan doğa tahribatının önlen-
mesi ve sorumlulanndan hesap sorulması,
bundan sonra çevrenin ve insanın korunması
yolunda açık, net güvenceler bekliyorlar.
Ben de aynı beklentiler içinde bir yurttaş
olarak size ve hükümetinize başanlar diliyor,
saygılar sunuyorum.
SURKUR
SÜRÜCÜ
KURSU
HaftaSonu: 16Kas«n
Haftalçi: 18Kasım
(Sabah-Akşam)
92 Model Araçlarla
KADIKÖY
(SöğüHûçeşme Carmı yanı)
Tel: 34918 24^336 02 06 - 336 02 79
F O K : 3 4 9 18 25
İLAN
ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
YOZGAT
Davacı Bağ-Kur Genel
Mttdürlüğü tarafından dava-
Iılar Zahide Kuran, Tuğba
Kuran, Ümmügülsüm Ku-
ran, Abdurrahman Köseoğ-
lu aleyhine açılan alacak da-
vasının yapılan açık yargıla-
ması sırasında verilen ara ka-
ran gereğince,
Davalılardan Abdurrah-
man Köseoğlu adına tebligat
yapıldığı halde iade edildiği,
yaptınlan zabıta tahkikatı ile
adresi tespit edilemedigi, bu
nedenle adresi saptanamayan
Abdurrahman Köseoğlu adı-
na dava dilekçesinin adı ge-
cene Basın llan Kurumu ara-
cılığı ile ilanen tebliğine ka-
rar verilmiştir.
Yukanda adı geçen dava-
lının duruşmanın bırakıldığı
28.11.1991 günü saat
11,00'de duruşma salonunda
hazır bulunması veya kendi-
sini bir vekille temsil ettirecek
avukat göndermediği takdir-
de HUMK'nın 213 ve 377.
maddeleri gereğince yargıla-
manın yokluğunda devam
edeceği gibi karar da verile-
ceği dava dilekçesi yerine ka-
im olmak üzere ilanen tebliğ
olunur.
Basın: 50342
Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.
21. Yüzyıl Bankacılarına Çağrı...
VakıfBank Müfettiş Yardımcılığı
Giriş Sınavı
Sınav, yazılı ve sözlü olmak üzere iki bölümdür.
Yazılı sınav 7-8 Arahk 1991 günlerinde Ankara ve
Istanbul'da yapılacaktır Yazılı sınavı kazananlar
Ankara'da sözlü sınava davet edileceklerdir.
Sınava katılmak isteyenlerln;
En az 4 yıllık öğretım süresi olan ve Hukuk, iktisat, Işletme,
Ticaret, Maliye, Siyasal Bilimler veya İdare konularında
öğrenım veren fakülte veya yüksek okullardan veya yetkili
makamlarca bunlara eşdeğerliliği tesbit edilmiş olan
yabancı öğretim kurumlarından mezun olmaları,
Erkek başvurucuların fiili askerlik görevlerini yapmış
bulunmaları,
1.1.1991 tarihinde 30 yaşını doldurmamış olmaları,
Daha önce Bankamız Müfettiş Yardımcılığı sınavına
bir defadan fazla katılmamış bulunmaları,
gerekmektedir.
Sınavın ana konularında başarılı olmak şartıyla, yabancı
dil bilmek tercih nedeni olarak değerlendirilecektir.
Sınav konulannı ve gerekli sair şart ve
bilgllerl Içeren broşür:
Ankara'da Teftış Kurulu Başkanlığı ndan
istanbui. Izmır. Adana. Bursa. Malatya
Samsun ve Antalya'da Bölge
Teşkılailanmtzdan. Kaysen, Erziirum,
Eskıçehır, Gaziantep ve Diyarbakır
Şubelenmizden temın edıiebıiır
Sınav İçin başvuru:
Sınava katılmak isteyenlenn" Türkiye Vakıdar
Bankası T A O (Teflış Kurulu Başkanlığı)
Ataturk Bulvarı 207 Kavaklıdere ' ANKARA"
adresme en g«ç 27 Kasım 1991 Çarşarrba
gunü saat 17.00 ye kadar ısianen belgelerle
birlikte şahsen veya mektupla başvurmaları
gerekmektedîr
VUofBânkT ü r k i y e V a k ı f l a r B a n k a s ı
_21.YüzyılBankacıhğı
Perş.-Cuma-C.tesi
ÖNDER FOCAN Gitar
SOREN ERİKSEN Saksaton
İLKİN DENİZ Bas
CENGİZ BAYSAN Davul
Muallım Nacl Cad 71/3 Ortakdy Tel: 160 Si 99
DOGAKT CANKCJ
AmblanceBAR
GENEL KURUL DUYURUSU
Türkiye Devrimci işçi Sendikaları Konfederasyonu Olağanüstü
Genel Kurulu, aşağıdakı gündemle 30 Kasım 1991 cumartesi gü-
nü saat 10.00'da, Ahmet Kutsi Tecer Caddesi No: 12 K: 7 Merter-
Bakırköy'de toplanacaktır.
Tüzüğün 11. maddesi uyarınca ûyelere ve ilgililere duyurulur.
DİSK
GÜNDEM YÜRÜTME KURULU
1- Vbklama,
2- Gsnel Başkan Abdullah Baştürk'ün açış tonuşmaa,
3- Genel Kurul Başkanlık Kurulu'nun seçimi.
4- 2821 sayılı yasaya göre hazırianmış olan anatüzük taslağının gönjşülme-
si.
5- Kapan^.
HEP AEATÜRK'ÜN \ANE\DA
Salih Bozok-Cema) S.Bozok
8.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbui
• FAŞİZM CEPHESINDE BUNALIM!
BEŞ MİLYON SEÇMEN ÖLDÜRÜLDÜ
3 8 . S A Y I B A Y I L E R D E
Nüfus cüzdanımı kaybettim.
Hükümsüzdür.
tSMET AYKUT İLDAŞ
Nüfus cüzdanımı
kaybettim, hükümsüzdür.
HA YDAR CEYLAN
ALIDUNDAR
<•(»•*>Siyaseten Gasp...
Buyurgana ya da onun düzenine karşı olanların öldürüle-
rek ortadan kaldınlmasına tarihte, siyaseten katl; bu yolla or-
tadan kaldınlanlann mal varlıklarına el konulmasına da si-
yaseten gasp denilmiştir.
Siyaseten gasp, Osmanlı devlet düzeninde, siyaseten katl
uygulamasıyla atbaşı gitmiştir. Kuruluşundan batışına değin,
siyaseten katl yoluyla seksene yakın vezir, başvezir başı uçu-
ran Osmanlı düzeninde, sayısız siyaseten gasp olayı vardır.
Bilindiği gibi Osmanlı hazinesi üretime değil, bac gelirleri-
ne bağlıdır O yüzden, haksız edinim anlamındaki gasp, Os-
manlı düzeninde kolay yer bulmuş, kolay yerleşmiştir. Birkaç
çarpıcı örnek vermek gerekirse, ömeğin başvezir Hadım Ha-
san Paşa ile Hazineci Ali Ağa'nın başına gelenleri göstere-
biliriz. Paraya sıkışan Padişah III. Mehmet, Yemişçi Hasan
Paşa'dan bin altın borç ister. O da hazinenin tamtakır oldu-
ğunu, bir kuruş gelmediğini söyleyince, hemen çağırtıp baş-
vezirin ve hazine ağasınm başını vurdurtur. Yemişçi'ye de,
başı vurulanların mallarına el konulmasını, giysilerinin de sa-
tılarak parasının kendisine getirilmesini buyurur. Başı vurul-
madığı halde siyaseten gasp'a çarptınlanlardan biri de Melek
Ahmet Paşa'dır. Aynı . _ _ . . . . .. . .
zamanda padişahm 12 Eylul askerselyonetımı,
damadı olan Melek devletin kuruCUSU
maîyîsSdSdü Atatürk'ündokunulmaz
zeni vermek, hazineyi kalltma dokunmuş;
yağmalanmaktan kur- siyaseten katl'Cİ ve
\\ devlet adamıdır. Ka- Osmanlıdan bııe ııerı
nsı Kaya suitan öiün- giderek yazılı bir belgeyi
ce, padişah, buyruk
verip görevlileri pa-g
şanın üstüne salar. Gidenler, Melek Ahmet Paşa'nın bütün
varlığına el koyariar, paşanın üstündekilere, hizmetlilerin giy-
silerine değin, soyup soğana çevirirler. Paşa: Bre nadanlar,
ben sağım, kızım sağ. Evde bir avuç yiyecek bırakmadınız,
giysilerimize dek soydunuz, şimdi biz ne yapacağız!.. diye
ağlamaklı olursa da aldırmazlar.
Hanedan, savaş alanlarında yenildikçe içe döndü, kendi:
toplumunu, kendi yakınlarını boğazladı, soydu. Bu yazıyı ha-
zırlarken, Ulusal Bağımsızlık Savaşı günlerine baktım. O ölüm
kalım günlerinde ülkesini ve ulusunu bırakıp kaçan kefen so-
yucularının ve Ulusal Bağımsızlık Savaşı sırasındaki hainlik-
lerinden dolayı yurtdışına çıkarılan yüz elliliklerden hiçbiri-
nin mal varlığına el konulmamış. Osmanlının tamtakır ettiği
devlet hazinesine bakmayı aklının ucundan geçirmeyen ulu-
sal bağımsızlıkçı kadro, çarpışan ordularının aç karnını do-
yurmak, çıplak bedenini giyindirmek için, nal çivisinden ka-
tır yularına, çorap, eldiven ve çarığa, tarhanadan bulgur ve
börülceye değin, her yurttaşın katılım gücüne göre bir ulu-
sal katılım vergisi (Tekâlif-i Milliye) çıkarmak zorunda kalmıştır.
Cumhuriyet yönetimine ilk siyaseten gasp lekesi, 1950'den
sonra, halkevlerinin kapatılmasına değgin yasayla vurulmuş-
tur. Peşinden Ulus gazetesinin, CHP'nin varlıklarına devlet-
çe el konulması, bu lekeyi daha da genişletmiştir. Birbiri ar-
dına gelen askersel karışımlar ve bunun sonunda, kimi si-
yasal, kimi kişisel mal varlıklarına el atmalar sonucu, siya-
seten gasp denen bu utanç verici Osmanlı hastalığı, ulusal <
devlete sülük gibi yapışmıştır. Bu ilkel hastalığa yakalanmak-
tan kurtulamayan 12 Eylül askersel yönetimi, devletin kuru-
cusu Atatürk'ün dokunulmaz kalrtına dokunmuş; siyaseten
katl'ci ve siyaseten gasp'çı Osmanlıdan bile ileri giderek, yaalı.
bir belgeyi yok saymıştır.
Dil Derneği'nin Ankara'fla, 100. Yıl Salonu'nda düzenledi-
ği bir toplantıda, DYP Başkan Yardımcısı Sayın Mehmet Dül-
ger'e, yazılı olarak, "Günün birinde 12 Eylül yönetimi ve et-
kileri ortadan kalkar, partiniz de siyasal güce kavuşursa, bu
siyaseten gasp yasalarını kaldırır, Dil ve Tarih Kurumlan'nı
asıl statülerine kavuşturabilir misiniz?" diye sormuştum. Sa-
yın Dülgerde, "Biz, hukukun peşindeyiz. Dil ve Tarih Kurum-
lan'na yapılan işlemi hukuksuzluk olarak değertendiriyoruz" '
diye yanrtlamıştı sorumu.Umalım ki sıra, Türkiye Cumhuri-
yeti'nin hukuk yaşamında birer kara leke gibi duran siyase-
ten gasp bulutlarının dağıtılmasına gelmiş olsun.