Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 KASIM 1991 * * * * HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19
Cezaevi... Işkence... Insan Haklan...
(Baştarafi 1. Sayfada)
daş devletin temel işlevi insan haklannı ger-
çekleştırmektir.
Demokrası ve insan haklarının geçertı ol-
duğu yerde, çağdaş devletten söz edilebılir
ancak. İnsan haklarının hiçe sayıldığı, çiğ-
nendiği yerde ise ne demokrasinin ne de
çağdaş devletin vartığı öne sürülebilir.
Yıllardır bu tür satırları alt alta sıralarız.
Ama gün gelir, buz üstüne yazmışçasına bir
duyguya kaptınnz kendimizi. Zira değişen bir
şey olmadıgını görürüz.
Yazık kı öyle.
Bakın, ıki yıl önce de Eskişehir E Tipi Ce-
zaevi'nde insan haklan çiğnenmiş. Hüzün
verici otayların yaşandığı o günlerden bırin-
de, 4 Ağustos 1989'da bu köşede şu satır-
ları yazmışız:
"Açlık grevi yapan siyasal tutuklu ve hü-
kümlüler ne istemişlerdir? Cezaevterinde ya-
şamın daha ınsanca koşullara kavuşturulma-
sını değil mi? Cezaevi koşullarının uluslara-
rası standartlara bir ölçüde olsun yaklaştınl-
masını talep edenlerin haksız okjuğunu öne
sürebilecek vicdan sahibi tek bir kişinin ola-
biteceğini sanmıyoruz. Çünkü ceza ve tutuk-
evlerinin insanlık dışı koşulları, yıllardır ka-
nayan bir yaradır. Özellikle bazı hapishane-
lerimız, Yaşar Kemal'in deyişiyle, 'birertop-
lama kampı' gibidir.
Buralarda yatanlar, şu ya da bu siyasal
suçtan ve terör eyleminden hükümlü olabi-
lirler. Ancak bu durum, onların ınsan olduk-
ları, onun için de insan haklarına sahıp bu-
lunduklan gerçeğini kesinlikle değiştirmez."
İki yıl önce, iki yıl sonra... Değişen nedir
ki? Koca bir hiç değil mi?.. Çünkü Eskişehir
E Tipi Cezaevi'nde aradan iki yıl geçmiş ol-
masına karşın hâlâ insanlık onuru ayaklar al-
tına alınabiliyor.
SHP Grup Başkanvekili Aydın Güven Gür-
kan, dün bu konuda düzenlediği basın top-
lantısında, "Yepyeni bir eşikte olan Türkiye'-
yi, insan haklarına duyarsız bir hükümet ve
devlet yapısı içinde tutmak mümkün değil"
demiştir.
Haklı; bunu başarmaya mahkûmuz.
Türkiye'yi demokrasi ve insan hakları yo-
lunda onurlu bir yörüngeye oturtmadan hiç-
bir yere varamayacağız.
Bunun için de önce Eskişehir E Tipi Ce-
zaevi'nde ne olup bittiğıni ortaya çıkartalım.
Varsa, sorumluları cezalandıralım.
Ku Klux Klancı, valiliğe koşuyor
Irlandalılara çirkin saldın
Dayak yiyen trlandah taraftar.
Piontek
(Baştarafi Spor'da)
den sonra, özellikle ilk yarı bo-
yunca iyiydik. Ikinci yanya
uzun ve havadan toplarla başla-
dık, ancak yenildik.
Orhan'm bir atağında penal-
tıya yakın bir pozisyon vardı.
Avrupa Şampiyonası'nın son
maçında ilk golü atmak tnutlu
bir olay. Ancak 3 gol yersen bu
mutluluk hüzüne dönüşur. Ha-
vadan 3 topun gol olmasının dı-
şında oyun gidişatında iyiydik.
Genç oyuncular deneyim kaza-
nıyorlar ve ilerisi için umut va-
at ediyorlar. Umarım, gelecek
Dünya Kupası kura çekiminde
trlanda Cumhuriyeti gibi takım-
lar grubumuza düşmez"
Milli takunı deplasmanda 3-1
yenen trlanda Cumhuriyeti'nin
teknik direktörü Jack Charlton
ise "Maçtan galip aynlacağımı-
n biliyorduk" dedi.
7. Avrupa Futbol Şampiyona-
sı Grup Eleme son maçını Turk-
iye ile oynayan İrlanda Cumhu-
riyeti Milli Takımı Teknik Direk-
törü Jack Charlton, sahaya ga-
libiyet için çıktıklannı belüterek
şö>ie konustu:
"Maçtan once de söylemiştik.
Sahadan galip aynlan takım biz
olacagız. Bunu biliyorduk.
Polonya-tngiliere macının sonu-
cu ne olursa olsun biz burada
maçı kazanmak zonındaydık.
Bu amacla sahaya çıktık ve ma-
çı da sonuçta kazanan ekip biz
oMuk. Ancak, Potonya-tngiltere
maçının berabere bitmesiyle
amacımıza ulaşamadık."
Türkiye'ye oynadıkları güzel
futboldan ötürü teşekkür eden
konuk ekibin teknik direktörü
Charlton, sahada özellikle
Ogun, Turhan, Hami ve daha
sonra oyuna ahnan Bülent'i be-
ğendiğini sözlerine ekledi.
Spor Servisi — A Milli futbol
takımının trlanda Cumhuriyeti
ile yaptığı maçtan sonra stat dı-
şında olaylar çıkü, bazı kişiler,
tas yağmuruna tuttuklan trlan-
dalı taraftarlara yakaladıkJarı
yerde meydan dayağı çektiler.
Maç bitiminde statta bulunan
1000 kadar trlandalı taraftar,
kendilerine tahsis edilen otobüs-
lere binerken stat çevresinde
bekleyen kişilerüı taş yağmuru-
na tutuldular. Güvenlik guçle-
rinin yardımı ile taşla saldıran-
lar dağıtılmasına rağmen Tak-
sim civannda yine bazı kişilerin
saldınsına uğradılar.
Olaylarda 3 trlandalı taşlı saldın
2-1
4-0
1-0
1-1
0-3
2-1
0-2
1-0
1-3
1-1
(Baştarafi Spor'da)
lar şöyle:
1. Grup:
tspanya-Çekoslovakya
2. Grup:
Iskoçya-San Marino
Romanya-lsviçre
3. Grup:
ttalya-Norveç
K.Rum Kesimi-SSCB
4. Grup:
Daninarka-K. trlanda
Avusurya-Yugoslavya
5. Grup:
Galler-Luksemburg
7. Grup:
Türkye-lrl. Cum.
Poloıya-lngiltere
G.Saray,
Bureasporiıı
Hakan'ın peşinde
Sı»r Serrisi — Galatasaray,
Bursıspor'un genç golcüsü Ha-
kan'n peşne düştü. önceki
gün ^apılar Ümitler maçında,
Irlania'ya galibiyet golü atan
HakaTla gSrüşen yöneticiler,
Bursıspor'a Cevat Prekazi ile
B.M*in'i vermeyi önerecekler.
CJdcü arjyışlannı sürdüren
Galaasarayh yöneticiler, dün
Tatlct'da A.jantinli bir santra-
foruı videc kasetini izlediler.
Vtıleylolda
2 naçvar
S.pr Sernsi — Türkiye Er-
kekılr Volpbol Ligi'ne bugün
oyrm^aacak olan iki karşılaşma
ile levam edilecek. Günün
pn>famı ştyle:
Isanbul aftlek): 16.30 Be-
şikfc$ - F.Bihçe, 18.00 Arçelik
- E-«acıba$.
sonunda yaralanarak hastaneye
götürüldü ve ayakta tedavileri
yapıldı. Polis yetkililerinden ah-
nan bilgiye göre bazı Türk se-
yirciler gözaltına alındı.
Statta yangın korkusu
Stat tribünlerinde gazete kâ-
ğıtlarmın tutuşması, stat yetki-
lilerini korkuttu. Acele çağnlan
itfaiye yangını önledi.
Bu arada ellerinde biletleri ol-
duğu halde stada giremeyen 300
kadar trlandalı seyirci kaldıklan
otelde ağlayarak dertlerini otel
görevlilerine anlattılarsa da şi-
kâyetleri.ıe bir çözüm buluna-
madı.
b-landa'nın yan topları
(Baştarafi Spor'da)
Serbest trlandalı futbolcular, bizim teknik bir takım oldu-
ğumuzu biliyorlardı. Bizim organizasyonumuzu bozmak için
bütün futbolcularım "presin boyntlannı daha da biiyüterek"
ve saldırmak içgüdusüyle oynattüar. Onlann bu duşüncesi bize
gol pozisyonu bir yana oyun yapma, top çevirme olanağı bile
vermedi. Maçın bütününu düşünursek tek gol pozisyonu bile
yaratamadığımızı görebiliriz. Bu kısır oyunda teknik adam-
İarımızın kusurlu olduğunu sanmıyoruz. Belki ikinci stoper
olarak Recep'in oynatılması eleştirilebilir. Ama Recep'in kı-
sa boyuna karşın yüksek toplara Türkiye'deki her savunma
oyuncusu kadar sıçrayabildiğini biliyoruz. Recep'in yerine baş-
ka bir futbolcu oynasaydı sonucun değişeceğini sanmıyoruz.
Çunkü arada ırksal olarak farklılıklar var. Onlar uzun boylu
ve çok agresif futbol oynuyorlar. Biz de böyle oynayan ta-
kımlara karşı başanh olamıyoruz. Şimdiye kadar Britanya
adalarına karşı tek yengi alamadığımız gibi, aynca kuzey ül-
kelerine karşı da başanh olamadığımız açıktır. Zaten Pion-
tek 'ın de bütun uğraşısı futbolcularımızı baskı altında başa-
nh olacak hale getirmektir. Günümüz futbolunun birincil özel-
liği de baskı altında oynayabilmektir.
Ülkemizde biraz futbol ile uğraşmış her kişi, uzun boylu
takımlara karşı topu yere indirerek oynamanın en akılcı tak-
tik olduğunu bilir. Ama bilinen bu basit gerçek, bazen pra-
tikte doğru olarak uygulanmaz. Çünkü karşımzdaki takım da
sizin bu uygulamanıza karşı önlem ahyor. Futbolculannız ara-
sındaki iletişimi koparıyor. Bazen karşınızda ikili iıçlü blok-
lar buluyorsunuz. Bunlan aşmak için topu havaya kaldırmak
kaçınılmaz oluyor. Öbur yandan, bir de topun rakibe geçtiğı
an lar var. Nasıl ki biz topu yere indirmeyi düşünüyorsak on-
lar da kendi avantajlarını, yani topu yüksekten oynamayı dü-
şünuyorlar. Bunu taktik olarak da sürekli uyguluyorlar.
Serbest Irlandahlar, kendi basit taktiklerini bıkmadan, sa-
bırla uygulayarak kalemize üç gol attılar. Bizi ise yerden oy-
natmayarak sürekli havadan oynatmaya zorladılar. Böylece
oyunun tumunde etkih oldular. Bizim kendi oyun taktiğimi-
zin uygulanamamasının ise sadece bir nedeni var: Henuz doğru
karar verme yeteneğimiz Avrupalılar denli ust düzeyde değil
ve bunu geliştirmemiz için zamana gereksinimimiz var.
Milliler umuüandırıyor
(Baştarafi Spor'da)
da hep önde olan taraf oldular. ilk yan skoru eşitlememize
rağmen ikinci yanda iki gol atıp farkı ikiye çıkaran lrlandalı-
lar, son yirmi dakikayı rölantiye ahp maçı istedikleri sonuçla
bitirdiler.
Amerika milh maçının ilk yansı ile tngiltere ve dün geceki
İrlanda maçının tamamı bende oldukça iyi izlenimler bıraktı.
Şimdi ileriye daha bir umutla bakıyonım. Dünkü mücadeleyi
şöylece bir gözümde canlandu-ıyor, bazı ufak zaaflanmızı gi-
dereceğimizi var sayıyor, daha umutlanıyorum.
— Orta alana Ünal'ın, Konyalı Suat'ın ve Şifo Mehmet'in
katılacağını, bu oyuncularla geri dörtlu ve ileri arasında daha
iyi organize kurulacağını varsayıyor yine umutlanıyorum.
— Savunmanın sol kenanndan Tugay'ın sağ tarafa veya or-
taya çıkanlacağını yerine Hamza'nın monte edilebileceğini dü-
şünuyor, yine umutlanıyorum.
— Ogün'ün ve Orhan'ın formunun devam edeceğini, Ogün-
ün stopere çeküeceğini duşlüyor yine umutlamyorum.
— Rıdvan'ın sakatlığım tamamen unutup form tutacağını,
Feyyaz, Hami ve Aykut'tan en az ikisinin tam randımanh oy-
nayacak duruma geleceklerini varsayıyor yine umutlanıyorum.
— Piontek ve Terim'in düzenli ve disiplinli çahşmalannı ya-
kından izh'yor ilerisi için daha da umutlanıyorum.
Defteri golle
(Baştarafi Spor'da)
nın ikinci yanda Byrne-
Cascarino'yla kazandığı iki gol
sonrası da eleştirilerini sürdüren
spor yazarlan, uzun boylu fot-
vet karşısında Recep'in etkisiz
kaldığını, kaleci Hayrettin'in de
"eski günlerine" geri döndüğü-
nü belirttiler.
Sonuçta da "Bu kez
Itaymıpfggı?" diye çıktığınıız bir
milli maçtan daha "üzgün" ay-
nldık. Ve 17 Eylül 1990 tarihin-
de yine bir İrlanda Cumhuriye-
ti maçı ile başladığımız grup ele-
mesini puansız, ama "tek gouV
kapadık. Sahadan galip aynlan
trlanda Cumhuriyeti ise attığı 3
gole ve kazandığı 2 puana pek
sevinemedi. Poznan'daki
tngütere-Polonya maçının bera-
berlikle sonuçlandığını ve grup-
tan İngiltere'nin finale kaldığı-
nı öğrenen trlandalı oyuncular,
gözyaşlannı tutamadılar.
VELİEFEINDÎDEN FÎKRETDAĞLIOĞLU
1. KOŞU: F: (1) Çelebi, P:
(2) Masal, S: (3) Singa.
2.KOŞU:F:(2)Uğursel,P:
(3) Çerkezkızı, P: (1) Cihangir-
li.
3. KOŞU: F: (2) Golden ts-
le, P: (3) As Kontes, P: (1) Kö-
roğlu Destaru, S: (6) Fantasia.
4. KO!?U:F:(l)BigBoy,P:
(5) trisistible Miss, P: (6) Ye-
meni, S: (4) Runner.
5. KOŞU: F: (5) Aybatur, P:
(2) Hilal 12, P: (3) Mermi, S:
(4) Boray.
6. KOŞU: F: (2) Hasandede,
P: (6) Gaddar, P: (11) Ödül, S:
(5) Cemil, S: (3) Ozgün.
7. KOŞU: F: (3) Tanyıldızı,
P: (9) Ilgın, P: (6) Altuğbey, S:
(1) Hazar.
ŞEBNEM ATtYAS
NEW YORK — Yıl 1991.
ABD'nin orta yerinde Louisia-
na'da sanşın, uzun boylu, este-
tik ameliyatlan ile inceltilmiş
adam, 'yakışıkhhğının' büincin-
de, sağlık sigortasından, işsizlik-
ten, yeniden doğan Hıristiyan-
hktan söz ediyor:
"Bana oy veren onurlu ço-
ğunhığa teşekkür ederim. Niha-
yet bizlere destek verme zama-
BI geldiğioi gosterdiniz. Bu iii-
kenin bizim degerlerimizi des-
teklediğini kanıtiadınız. Bizim
değerierimize inandıgını açığa
çıkardınız, Hıristiyan degerleri-
miz saldın altında, bu ülkede
bazı yerierde en dokunaldı Hı-
ristiyan sarkılanmızı söyleye-
mez hale geldik. Bu şarküar mil-
letimizin bugün uzerinde yük-
seldigi degerleri taşıyan şarkılar,
milletimizin dcgerterini kaybedi-
yoruz". Izleyen kalabalığın bu
konusmaya verdiği hararetli ya-
nat stadyumda yankılanıyor:
"Duke.. Dnke.. Duke. '
David Duke, 14 yaşından beri
beyaz u-kçı yazını yutan, kolej-
de Nazi kihğıyla sık sık gösteri-
lere çıkan, ırk farklıhklan üze-
rine uzmanlaşmış, Nazi kasabı
doktor Mengele'vi desteklemek
için kampanya yapmış, siyahlan
ve Uzakdöğululan, eşdnselleri
işkence ile öldüren, yakan, ya-
sadışı ırkçı Ku Klux Klan örgü-
tünün eski lideri. Louisiana'da
hafta sonunda yapılacak olan
senatörlük seçimlerinde Duke
kazanmak üzere. Duke iki yıl
önce Hitler'in ne büyük bir
adam olduğunu övmesini, Mu-
seviler ve siyahlar hakkında söz-
lerini "gençligine " bağlıyor.
Çok genç yaşlardan itibaren sa-
vunduğu "nefret" değerlerinin
unutuhnasını isteyen Duke "ar-
bk muhafazakftr bir cumtauri-
yetçi" olduğunu ilan ediyor.
Duke'un iddialanndan biri
Hitler'in soykınmımn tümüyle
Musevi hayal urünü olduğu şek-
linde. Duke'a göre şu an Holly-
wood'u yöneten "Musevüer",
yapüklan filmler aracılığıyla
dünyaya uydurma bir propa-
ganda yayıyorlar. 1985'te verdi-
ği bir röportajda Duke soykınm
için "Arük öyle bir şey olmadı-
gına inanıyorum, tamam mı?"
yanıtını vermiş. Duke'un Muse-
viler hakkında, "Museviler bir
hastalık gelistirdiler ve bunu
herkese yayddar. O hastalık ırk
kanşnnıdır. Bu hastalıgı yaygm-
laşünnakta son derece başan-
talar" gibi sözleri bulunuyor.
Duke siyahlar hakkında şun-
lan söylüyor: "Sryahlan Afri-
ka'ya geldikleri yere geri gön-
dermek için bir programımız
yok. Bu pratik bir çözüm degil
sanıyorum. Bu ideal olandır,
ancak mümkün olmayan bir
ideal çözıimdttr. Zaten ideal çö-
züm bütün ırklann cof rafi ola-
rak aynlmasıdır". Beyazlar
hakkında ise Duke "Sadece be-
yaz olan tek bir ulke kaldı dün-
yada, o da Ldanda'dır" şeklin-
de konuşuyor.
ABD'nin en ünlü Ku Klux
Klan liderlerinden olan Duke
hakkında yazılmış biyografiler
mevcut. 1950 yılında Oklaha-
ma, Tulsa'da doğan Duke'un
babası makine mühendisi, anne-
si ise alkolik bir ev kadıru.
1990'da Pelican'dan yayımla-
nan "David Duke: Bir Klancının
Evrimi" adlı kitapta Duke'un
14 yaşında hazuladığı bir okul
Trabzon Teksti) Fabrikası sahiplerinden Erol YeJdan'ı (küçük fotografta) oldürttüğiı öne sürülen eşi Nurullah Yeldan ile cinayete
azmettirdiği belirtilen Fadime Aydoğan, Tonbul Baykal, Yusuf Kara, Adil Aslantaş ve Hasan Kasarcı gözaltına alındı.
Polis: Tekstilciyi eşi öldürttüİstanbul Haber Servisi —
Haznedar'da 15 gün kadar ön-
ce Jaguar marka arabası içinde
tabancayla vurulan milyarder
tekstilci Erol Yeldan'ın (51), eşi-
nin tuttuğu kiralık katiller tara-
fından öldurulduğü açıklandı.
Polis, işadamının eşi Nurullah
Yeldan ile birlikte 5 kişiyi göz-
altına aldı.
Cinayet Masası yetkilileri
Bahçelievler'deki fabrikasından
çıktıktan bir süre sonra Hazne-
dar Köprüsu altında C 144 TLL
plakalı Jaguar marka arabası
içinde öldürülen Erol Yeldan
soruşturmasına ilişkin, dun bir
açıklama yaptılar. Polis, ışada-
mı Yeldan'ı öldürttuğü öne sü-
rülen esi Nurullah Yeldan, Fa-
dime Aydogar, Tonbul Baykal,
taksi şoföru Yusuf Kara, kon-
feksiyoncu Adil Aslantaş ve ci-
nayette tabancayı kullanan Ha-
san Kasarcı'nın yakalandığını
beürtti.
Polis olayın ardından yaptı-
ğı soruşturmada, işadamının
arabasına çarpan otomobili hır-
sızhk suçundân sabıkalı, pazar-
cılık yapan Hasan Kasarcı'mn
kullandığı ve Erol Yeldan'ın da
bu kişi tarafından vurulduğunu
saptadı.
Yakalanan Kasarcı, ifadesin-
de, cinayeti trafık kazası sonu-
cu sinirlenerek işlediğini, olay-
da kullandığı 7.65'lik tabanca-
yı daha sonıa Sarayburnu'nda
denize attığını söyledi. Ancak
dalgıçlar tarafından yapılan ara-
mada silah bulunamayınca ifa-
de değiştiren Kasarcı, ikinci sor-
gusunda cinayeti kendisine
uyuşturucu sağlayan Adil As-
lantaş'ın azmettinnesiyle işledi-
ğini itiraf etti. Sabıkah pazarcı,
"Adil Aslantaş bana gelerek
'Erol Yeıdan'la eroin işınden es-
kiye dayanan bir meselem var.
Eğer bu adamı öldürürsem sa-
na araba, daıre, 20 milyon lira,
avukat masraflan, cezaevi gi-
derleri ve kullanacağın uyuştu-
rucuyu sağlayacağım' demişti"
diye konuştu. Kasarcı, bebek gi-
yimi işi yapan Adil Aslantaş'la
birlikte cınayetten 10 gün önce
Yusuf Kara adlı şoförü 34 TDA
69 plakalı taksisiyle işadamını
takibe başladıklannı söyledi.
Kasarcı, ikinci ifadesinde cina-
yette kullandığı silahı Adil As-
lantaş'a verdiğini de söyledi.
Polisin operasyonlan
Bahçelievler semtinde polis
tarafından düzenlenen seri ope-
rasyonlarda taksi şoförü Yusuf
Kara ile Adil Aslantaş evlerin-
de yakalandılar. Beyazıt'ta kon-
feksiyonculuk yapan Aslantaş,
işadamını öldürme teklifinin,
evine temizliğe gelen Tonbul
Baykal adlı kadın tarafından
yapıldığını söyleyince Yıldız
takma adını kullanan temizlik-
çi de gözaltına alındı. Temizlikçi
kadının Güngören'deki evinde
880 gram saf eroin ve olayda
kullanılan tabanca ele geçirildi.
Tonbul Baykal, paraya ihtiyacı
olduğunu behrterek şunlan söy-
ledi:
"Teyzem Fadime Aydogar,
Ingfltere'de Erol Yeldan'ın fab-
rikasuıda çahşıyordu. Kaçak ça-
hşbgı için sınırdışı edilmişti. Ba-
na ev almam için 14 milyon lira
verdi. Sonra da 'Nurullah Ha-
mm'ın kocasını öldürtürsen se-
nin durumun da benim duru-
mumda düzelir' dedi. Önce is-
temedim, ama sonra kabul et-
tim."
Sanıkların ifadeleri sonucu,
cinayetten bir gün sonra Türki-
ye'ye gelen Nurullah Yeldan ve
Fadime Aydogar, polis tarafın-
dan gözaltına alındı. Sanıklar-
dan Fadime Aydogar, 2.5 yıl
önce sınırdışı edildiğini belirte-
rek şöyle konuştu:
"Nurullah Hanım'la telefon
bağtantısı kurdum. Erol Bey'i
öldürmek için bana 300 milyon
lira ve bir daire teklif etti. Ben
de yeğenim Tonbul'a kiralık ka-
til bulması karşıbguıda 100 mil-
yonu kendisine 100 milyonu da
bnlacağ] adama veriimek üzere
200 milyon vermeyi kabul et-
tim."
» Nurullah Yeldan ise ifadesin-
de, cinayetten bir gün sonra
Türkiye'ye geldiğini ve savlann
tümünün gerçek dışı olduğunu
öne sürdü. Yeldan, "Ben kim-
seye para ya da daire vermcdim.
Ben, karşdıksız böyle bir şeyi
nasıl yapürabilirim? Bu insan-
lar, bir şey almadan cinayet iş-
leyecek kadar aptallar mı? Bü-
tün banka hesaplanm kontrol
edilsin, söylenen her şey yalan.
19 yaşında bir kızım var. Ve
Erol'la çok mutluyduk. Yalnız
bir buçuk yıl önce bir kavgadan
sonra Fadime'yi telefonla ara-
yarak 'Erol'u öİdürtürsem ne iyi
olur' demiştim" diye konustu.
Gözaltındaki öteki sanıklar,
Nunıllah Yeldan'm sözlerini ya-
lanlayarak "Söylediklerinin tek
keümesi büe doğru degil. Erol
Bey'i öldürtmek isteyen Nunıl-
lah Hanım'dır" dediler.
Cinayet Masası yetkilileri, ci-
nayeti azmettirenin Nurullah
Yeldan olduğunu belirterek ka-
dmın tutarsız davranışlarda bu-
lunduğunu beürttiler.
Seçim KÎT'leri batırdıANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Mesut Y'ılmaz hükume-
tinin temmuz a>ından bu yana
seçim ekonomisi çerçevesinde
uygulattığı KtTlere zam yaptır-
mama politikasını seçimlerden
sonra da sürdürmesi ve toplu-
sözleşmelerle gelen ağır mali
yükler, KİT sistemini batma
noktasına getirdi. KtTlerin
borçlarının çığ gibi büyüdüğü,
bazı kunıluşlann maaş ödeme-
lerini dahi güçlükle yerine geti-
rebildiği beürtildi. Geciken fıyat
ayarlamalanmn KİT sisteminin
zararını her gun milyarlarca li-
ra büyüttüğu, zam karan alan
KİT yönetimlerinin de ilgih' ba-
kanlar tarafından "Sizi görev-
den alırız, zammı da
uygulatmayTz" diye uyanldıklan
öne sürüldü.
Edinilen bilgiye göre seçimler
öncesinde bütün KtT'ler hükü-
metin genel politikası doğrultu-
sunda fiyat ayarlaması ve zam
kararlannı dondurdular. Bu ara-
da bazı KlT'lerin yıl içinde fiyat
ayarlamalannı düşük tutmuş ol-
malan ve toplusözleşmelerle al-
dıklan ek yükler yüzünden ma-
li yapılan iyice bozuldu. Bu du-
2 polis
(Baştarafi 1. Sayfada)
rak balkondan atlayıp kaçtığı ve
polise ihbarda bulunduğu öğ-
renildi.
Emniyet Müdürü Mehmet
Ağar, polisin, kendi dışında ge-
lişen tüm olay ve kişilerin üze-
rine şiddetle gideceğini söyledi.
Ağar, "tşadamını kaçırmak is-
temişler. Olaya kanşanlan, ka-
çıranlan ve onlara yardım eden-
leri yakaladık. Biz üzerimize dü-
şeni yaptık. Gerisini adliye ve
adalet yapar" diye konuştu.
rumdaki kunıluşlar 20 Ekim'e
kadar gun sayarak geldiler ve 21
ekimden geçerh olmak üzere
yuzde 20 - yuzde 30 oranlannda-
ki zam kararlannı yönetim ku-
rullannda görüşerek kesinleştir-
düer.
Bu durumdaki kuruluşlardan
biri de Yem Sanayii TAŞ idi. Bu
yıl içinde sadece yüzde 29 ora-
nında fiyat artışı yapabilen Yem
Sanayii, 21 Ekim 1991'de bir gün
sonrasından geçerli olmak üze-
re yem fiyatlanna yüzde 25 ora-
nında zam yapmayı kararlastır-
dı. Karar, "bilgi içiıı" söz konu-
su KÎTin bağh olduğu Tanm ve
Köyişleri Bakanhğı'na bildirildi.
Bu işlemden birkaç saat sonra
Yem Sanayii Genel Müdürü Ya-
vnz Sunu bakanlığa çağnldı.
Bakan tlker Tuncay, Genel MU-
dür Sunu'yu uyararak aldıklan
kararı "çekmecelerinde
bekletmekrini" ve kurulacak ye-
ni hükümete vermelerini istedi.
Bu arada KtT'lerle ilgili 233
sayılı kanun hükmünde karar-
namenin 35. maddesinde yer
alan "KİT yönetim kunıllannın
mal ve hizmet fiyatlannda ge-
rekli ayarlamaları
yapabilecegine" ilişkin hükmü
göz önune alarak zam yapma-
ya kalkan bir KlT'in de Başba-
kanhk'ça, "O zammı açıklarsa-
nız sizi görevden alınz ve zam-
mı da uygulatmayız" diye uya-
rıldığı öne sürüldü.
Şeker Şirketi, Türkiye Elek-
trik Kurumu, Gübre Fabrikala-
n ve TÜPRAŞ'tan Başbakan-
hk'a gelen yüzde 20-30 arasında
değişen oranlardaki fiyat ayar-
laması talepleri de "Zamlan
dondurma karan aldık, bunla-
ra yeni hükümet karar verecek"
diye geri çevrildi.
ödeviyle birlikte ırkçı olduğu
anlatıhyor. Entegrasyon üzeri-
ne hazırladığı ödev sırasmda
"Yankee Bakışı: Irk ve Sebep"
kitabından çok etkilenen Duke,
psikoloji, küttür, biyoloji ve U-
rih araştırmasıyla entegrasyon
nkrinin başansızlığa uğradığını
kanıtlamaya çalıştı. O gün bu-
gündür aynı şeyi kanıtlamaya
uğraşıyor: Duke daha sonra bü-
tün Nazi örgütleri ve Ku Klux
Klan'a üye oldu. Odasına bü-
yük bir Nazi bayrağı asmakla
başlayıp, çeşiüi gösterilerde Na-
zi kılığında kendini belli etti.
Duke 1968 hareketleri sırasında
libeTal, ırk aynmına karşı uğra-
şan çeşitli yasa adamları hak-
kında gösteriler düzenledi.
"Bunlar komünist
Musevilerdir" pankartlan taşı-
dı. Duke, konuşmalarında sık
sık Hitler'in kitabı 'Kavgam'-
dan söz etti. Ku Klux Klan sa-
vaşçılanna katıldıktan kısa bir
süre sonra 1975'te Grand Wi-
zard', bir başka deyişle Klan u'-
deri oldu. Senato için ilk dene-
mesini 1975'te yaptı.
Duke, ABD Başkanhğı yarı-
şına iki kez katılmaya kalkıştı.
Birincisinde bir demokrat kılı-
ğındaydı. Demokrat Partı'den
aday olduğu sırada kampanya-
sını eski bir Nazi sürdürdü.
1980'de Nazi ve ırkçı ilkelerle
beyaz ırkın gelişmesi milli birli-
ğini kuran David Duke, 1989'da
Louisiana'da eyalet yürütme
mecusine delege olarak seçildi.
Duke'un son kampanyasın-
daki en önemli iki konusu sağ-
lık sigortası ve vergiler. Siyah-
lann ABD sisteminde eşit tem-
sili konusuna karşı çıkan Duke,
bunun 'Wjters ırkcılık' olduğu-
nu öne sürüyor. Vergileri artur-
mamaya niyetli olan Duke, sağ-
lık sigortası konusunda Cumhu-
riyetçi Parti'nin açığını kapata-
rak yandaş topluyor. Sağlık si-
gortası 1992 secünlerinde De-
mokratlann, Cumhuriyetçilere
karşı kullanacağı en önemli te-
ma olarak saptanmıştı. Cumhu-
riyetçiler Duke'un Louisiana'da
seçilmesi olasılığından son dere-
ce rahatsız. Cumhuriyetçi Par-
tı'nin ırkcılık konusundaki gö-
rüntüsünü sivrileştiren Duke'un
varhğını 1992 seçimlerinde bir
olumsuz puan olarak niteleyen
Cumhuriyetçiler Duke'a karşı
kampanyaya katıhyor.
Almanya
(Baştarafi 1. Sayfada)
ki PKK kamplanna karşı gerçek-
leştirdiği sınır ötesi operasyon-
lara Dışişleri Bakanı Hans Di-
etrich Genscher dahil bazı üst
düzey Alman yetkilileri tarafın-
dan gösterilen sert tepki nede-
niyle Ankara-Bonn ilişkileri son
haftalarda hassas bir döneme
girmiş bulunuyor.
Alman yönetimine mensup
söz konusu yetkililer, bu operas-
yonlar nedeniyle Türkiye'yi
"AGİK ruhuna ters düşerek in-
san haklannı ihlal etmekle" suç-
larken, Ankara da Almanya'yı
"PKK'ya dohryh olarak destek
vennekle" suçlamıştı. Bu duru-
mun olumsuz etkilerinin son
günlerde tam dağılmaya başla-
dığı bir suada Almanya Parla-
mentosu Bütçe Komisyonu'nun
karan tartışmah ortamı yeniden
canlandu-dı.Büyükelçi Dincmen,
düzenlediği haftalık basın top-
lantısında konuya değinirken,
Tederal Alman Medisi Bütce
Komisyonu, Türkiye'deki sözde
insan haklan UdaDerini öne sü-
rerek özel teçhizatlandırma yar-
dımı çerçevesinde ülkemize ve-
rilen askeri yardımlann 1992 yı-
Imda kuHaadmaa öngörülen 25
milyon markhk bölümünü Mo-
ke etme karan almışür" dedi.
"Yanlış bUgi ve değeriendir-
melere dayanılarak ahoan bu
kararı üzüatüyle
karşıladıklanm" belirten Dinç-
men şunlan söyledi:
"Bu karann sıkınblı bir dö-
nem geçinnekte olan Türk-
Alman Uişkilerine katkıda bu-
lunmayacağına inanıyoruz. Son
zamanlarda iki ülke arasındaki
ilişkiler gerçekten bazı rahatsız-
hklara sahne obnaştnr. Biz, ken-
dimize dişen görevi sürekli ola-
rak yerine getirmekte ve gerek
Alman makamlannı, gerek Al-
man kamuoyunu etkikyen ku-
nüuşlann yetkililerini bügilen-
dinneye gayret sarf etmekteyiz."
ARCELİK'İN BÜYÜK FIRSAT
KAMPANYASİ SÜRÜYOR...
YERİNİ HAZIRLAYAN EKSİGİNİ TAMAMLIYOR!
Ya siz? Fırsatı değerlendiriyor musunuzF Tekrar hatırlatıyoruz; şimdi tüm
Arçelik ürünleri bütün Arçelik Yetkili Sotıcılarında inanılmoz toksitlerle!
H a y d i A r € o I i k Şimdi!
Koşullar cazip.
Secenekler cesit, cesit.
Fiyatlar sabit
Ödemeler taksit taksit!
ARCMUK