Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORIAJ CUMHURÎYET/15
Silahlaı*sivilleriıı eıııriııeMilli GüvenlikKuruhL. Asker-sivü koalisyommu içeren bir organ demokratik sistemle bağdaşır mı?
siviL orariiE
ve• ••
ASKERIGUÇ
HtKMET ÖZDEMİR
Savunma Bakanlığı yeniden
dflzenlenirken düşünülmesi ge-
reken en önemli konu, mali im-
kflnlar, teknik güç kapasitesi ve
personel sayıa bakımından ka-
mu harcamalanrun çok büyük
bir kesimini tüketen bu dev or-
ganizasyonun nasıl daha iyi yö-
netüebfleceğidir. Bazı makamla-
ra sivi] kişilerin oturtulması her-
halde sorunu çözmez. Hatıa ki-
mi durumda kanşıklık bile ya-
ratacaktır. Esasen sivil otorite-
nin üstünlüğü, kilit noktaJarda
yalnızca sivil bürokratların bu-
hınması demek degildir.
Doğal olarak askeri bürokıasi
savunma ve askerlik alanında te-
mel strateji ve politikaların ha-
zırlanmasında kendUerinden en
çok faydalanılması gereken ke-
simdir. Bu ise, onlann bütıin ka-
"MİB Givenlik Kurnla; dev-
letin mffli gavenlik siyMetlnin
tayini,tespHive uyguluunası Ue
Ugili karariann ahnraası ve ge-
rekM koonJaasyoıiM »gbnnıa-
a konsudaid görüslerini Ba-
kankr Knndn'u bildtair. Kunı-
tan, devfctin varhğı ve hafımm.
b ölkenin bttrüalMgii ve bö-
rfm toptamu hnzHr ve
g korunması hara-
s u d a «İMiniMiııı zonınlu gör-
dügi tedbiricre sh kararlar Ba-
kankr Knnüa'Bca öoceükle dflt-
katesbıur."
Demokratik sistemle bağdaş-
ması düşünülemeyecek bu çar-
pıklık elbette dUzeltilmek duru-
mundadır. Anayasada ifadesini
bulan Milli Güvenlik Kurulu tü-
rü bir organın bileşimi, görev ve
yetkileri itibanyla yıirütme ala-
nında yer alması kesinlikle
mümkün değildir. Heie öyle,
/. yüzyıla koşan Türkiyemizin pek
çok sorunu olduğu kuşku götürmez bir
gerçek. Bunlann bir bölümü karmaşık ve çözümleri o
ölçüde güç. Ancak bazıları var ki kolayca çözümlene-
bilir nitelikte. 1960 darbesinden bu yana yaklaşık 31 yıl-
dır sivil otorite-silahlı kuvvetler ilişkisinde yaşanan ola-
ğanüstülük herkesin bildiği birsorun olarak buncayü-
dır orta yerde duruyor.
Günümüzde hiçbir demokratik ülke yoktur ki Ge-
nelkurmay Başkam, Savunma Bakam'mn önünde dur-
sun. Söz konusu ülkelerde asker, seçimle gelen otorite-
nin, yani bakanın önüne geçmez. geçemez. Türkiye açı-
sından dikkati çeken nokta, bu çarpıklığın ısrarla sür-
dürülebilir olması, sivil otoritenin df içi»*
mesi. Sorunun basit protokol değişiklıği olmadığı açık.
Bütün askeri yapının yeniden örgütlenmesi, ince aynn-
tıların bile gözden geçirilerek, sivil otoritenin üstünlü-
ğü kuralına uyup-uymadıklarına bakılması gerekiyor.
1776 Virginia lnsan Hakları Beyannamesi'nde "her
halükârda askeri kuvvet, kesin surette sivil idareye tabi
olacaktır" şeklinde ifade edilen uluslararası kabul gör-
müş kuralı bizim de uygulamamız için daha ne bekle-
diğimizi herkes gibi ben de merak ediyorum.
TÜSES Vakfı için hazıriadığım projenin konuyla il-
gili bölümünü, Cumhuriyet aracılığıyla kamuoyunun ve
yeni hükümetin bilgisine sunuyorum. H.ö.
| JTİLnayasanın 117. maddesi 'milli güvenliğin
sağlanmasından TBMM'ye karşı Bakanlar
Kurulu sorumludur' derken 118. madde Milli
Güvenlik Kurulu'nu aynı alanda görevli
sayıyor. Oysa Milli Güvenlik Kurulu
askerlerin ve sivillerin bir arada yer aldığı bir
organdır. Demokratik sistemle bağdaşmayan
bu çarpıklık elbette düzeltilmelidir.
silahlı kuvvetleri geniş halk ke-
simleri karşısında siyasetin baş
aktörtt yapmıştır. Bunun tehli-
kesi ise artık yeterince anlaşilmış
olmalı...
Öneriler
Sivil çözümün ilk adımı, sa-
vunma ve iç güvenlik islerini bir-
birinden ayırmaktan; Savunma
ve lçişleri bakanlıklanna yetki
ve sorumluluk vermekten geçi-
yor. Zabıta ve asayişin sağlan-
masında ordudan yararlanma
yerine, lçişleri BakanlığYna bağ-
lı polis ve jandarma örgütünün
her anlamda yenUenerek guçlen-
dirilmesi ve iç güvenlik acısın-
dan normalleştirilmesı gerekli.
Elbette lçişleri BakanlığYnın
sağlıklı bir yapıya kavuşturul-
masuıdan sonradır ki, sıkıyöne-
tim bir yönetim tarzı olmaktan
çıkacaktır.
Ikinci adım, kuvvet komutan-
hklannı ve Genelkurmay'ı Sa-
vunma Bakanlığı çatısı altında
toplamaktır. Söz konusu olan,
devlet protokolunde bakan Ue
genelkurmay başkanının yer de-
ğiştirmesi değildir. Bu yalnızca
basit bir şekü degişiklik olurdu.
thtiyaç duyulan, emir ve komu-
ta işleri dahil, orduyla ilgüi bü-
tün bürokrasirün Savunma Ba-
kanlığı'na bağlanmasıdır.
rarlanmanın yolu açilabilir.
Savunma bakanı, bakan yar-
dımcısı (veya) müsteşarlar, ge-
nelkurmay ve kara, deniz, hava
kurmay başkanlan Ue öteki si-
vi] ve askeri teknisyenlerden ku-
rulu bir topluluk...
Savunma bakanı komite baş-
kanhğını yapacakür. Bakan ola-
rak savunma politikasımn for-
mülasyonundan ve bakanlığin
yönetiminden başbakan ve par-
Iamentoya karşı sorumludur.
Savunma bakanına genelkur-
may başkam dahil silahlı kuv-
vetler yüksek kademesinde gö-
rev alacak bütün çalışma arka-
daşlanm seçme hakkı tanınma-
hdır.
AT
1961 ve 1982 sistemlerinde ge-
nelkurmay başkam, Bakanlar
Kurulu tarafından atanmakta-
dır. General ve amiral aıanma-
ları Ue kuvvet komutanlan ve
genelkurmay ikinci başkam ata-
masında ise genelkurmay başka-
mna çok özel bir yetki verildiği
söylenebUir. Her ne kadar miUi
savunma bakanı Ue genelkur-
may başkanımn işbirliği içinde
olması gerektiği 1324 sayılı ka-
nunda vurgulanmışsa da yine
aynı kanunda genelkurmay baş-
kanına özel kanunlar Ue verilen
BU TABLO DEĞİŞECEK Mİ? -Prolokolde 'seçilmiş' Milli Savunma Bakanı, 'atanmış' Genelkurmay Başkam'nın arkasında.
Sivillerin üstünlüğünü sağlayacak ikinci
adım, kuvvet komutanlıklarını ve
Genelkurmay'ı Savunma Bakanlığı çatısı
altında toplamaktır. Şözkonusu olan, devlet
protokolunde bakan ile Genelkurmay
Başkam'nın yer değiştirmesi değildir. Orduyla
ilgili bütün bürokrasi Savunma Bakanlığı'na
bağlanmahdır.
demelerde görüşlerini serbestçe
ifade etmeleriyle mümkündür.
Fakat, son tahlilde karar verme
yetkisi sivü otoriteye ait olmak
zorundadır.
Parlamenter sistem açısından
konuya bakıldıgında açık olan
sey, milli güvenliğin sağianması
ve silahlı kuvvetlerin yurt savun-
ması için hazıruklanndan yurilt-
menin sorumluluğudur. Dolayı-
sıyla söz konusu görevin yerine
getirilmesi bakanlar kurulu dı-
şında herhangi bir organa bıra-
lniflrtiflT
1982 Anayasası 'Milli Savnn-
•a' başbğı altında 117. madde-
"de, nrilli güvenliğin sağianması
ve silahlı kuvvetlerin yurt savun-
ması için hazırlanmasında
Türkiye Büyük Millet Meclisi^
ne karşı, Bakanlar Kurulu so-
rumludur, derken; 118. madde-
de, cumhurbaşkanı, başbakan,
genelkurmay başkam, milli sa-
vunma, içişleri, dışişleri bakan-
lan, kara, deniz ve hava kuvvet-
leri komutanlan ve jandarma
genel komutanından oluşan
Milli Güvenlik Kurulu'nu aym
alanda görevli saymaktadır.
Anayasadaki şekliyle ifade
edersek;
cumhurbaşkanı, başbakan, ge-
nelkurmay başkam, bir-iki ba-
kan ve kuvvet komutanlanndan
oluşan bir yüksek organ, sivil
yönetimle de bağdaşamaz. Oy-
sa amaç, askeri bürokrasiyi yal-
nızca savunma ve güvenlik po-
litikasımn oluşumuna etkin bir
şekUde katmanın yolunu bul-
maktır. Başka şey olamaz.
Kaldı ki uygulamamn ve tah-
min edUenin aksine askeri bü-
rokrasi dahil herkes, silahlı kuv-
vetlerin görev alanı dışında baş-
ka bir misyon yüklenmesine ıç-
tenlikle karşı duracaktır.
Savunma ve güvenlik politi-
kasıyla, para, eğitim, sağîık ve-
ya dış ticaret politikaları arasın-
da Bakanlar Kunüu'nun sorum-
luluğu açısından degişen bir şey
yoktur. MiUi politika bir bütün
olup yürütme orgamnca kolek-
tif şekilde tespit edilerek kanun-
lar çerçevesinde uygulamr.
Askeri bürokrasi
Demokratik rejimde askeri
bürokrasinin savunma ve güven-
lik politikasımn hazırlık süreci-
ne katümasımn biricik yolu Sa-
vunma Bakanüğı'yla olmakta-
dır. Savunma sistemini bütü-
nüyle kucaklayan bakanlık, as-
keri bürokrasinin orgütü, bakan
ise sözcüsüdür. Bu nedenledir ki
askerin, Savunma Bakanlığı ör-
gütü dışmda temsili için sivU
otoritenin de katılımıyla oluşan
başka bir kurul yaratmak gerek-
sizdir.
1961'de, Türk anayasa gelene-
ğinde bulunmadığı halde, kamu
sistemine monte edilen Milli
Güvenhk Kurulu deneyiminden
çıkan en önemli sonuç, komu-
tanların bu yoldan siyaset yap-
maya âdeta teşvik edilmeleridir,
denUebUir.
öte yandan şimdiki konu-
muyla MiUi Güvenlik Kurulu tü-
rü bir örgutlenmeye gitmek, si-
vU otoriteye açıkça güvensizlik
anlamına geleceği gibi, savunma
ve güvenlik alamyla doğrudan
Uişkili olmayan asayiş hizmetle-
rine askerlerin de kanşmasma
Tfmîn hazırlar.
Emmyet işlerinden iç güven-
lik istihbaraüna, kaçakçılık ve
pasaport şubesinin görevlerine
kadar geniş bir alan 'milli
gnveolik' kavramı kapsamına
alınmıştır. Fakat silahlı kuvvet-
lerin görev alamndan taşması,
askerleri halk kesimleriyle kar-
şı karşıya bırakmaktadır. Yurt
savunması için eğitim gören si-
lahlı kuvvetlerin yardımıyla; iş-
verene karşı grev yaparak hak
arayan işcinin, taban fiyatını ye-
tersiz bularak protesto yürüyü-
şü yapan çiftçinin, ülke çapın-
da insan haklan ihlallerine karşı
çıkan öğrencinin yol açtığı dal-
larmı sarmak ve yıpranmasım
asgaride tutmak için geri çekil-
miştir, şekhnde bir değerlendir-
me yanlış olmayacaktır.
Türkiye'de rejim, İkinci Dün-
ya Savaşı sonrasmdan ^(yierin
başına kadar ağır çekim bir film
gibi, garnizon devlet uygulama-
sından soğuk savaşm ürünü mil-
çözümün ilk adımı, savunma ve iç
güvenlik islerini birbirinden ayırmaktan,
Savunma ve lçişleri bakanlıklanna yetki ve
sorumluluk vermekten geçiyor. Zabıta ve
asayişin sağlanmasında ordudan yararlanma
yerine İçişleri Bakanlığı'na bağlı polis ve
jandarma örgütünün her anlamda yenilenerek
güçlendirilmesi ve iç güvenlik açısından
normalleştirilmesi gerekli.
galanmalara bir devlet poütikası
şeklinde baraj diye sıkıyönetim-
ler ve askeri rejimler konulursa
(bugüne kadar yasanmıştır);
bundan ordu kurumu zarar gö-
recektir.
1960, 1971 ve 1980 askeri re-
jimlerinden sonra kışlasına dö-
nen ordu, biraz da kendi yara-
li güvenlik devletine doğru ge-
lişmesini sürdürürken ordunun
zabıta gücü olarak üstlendiği
asayişi sağlama görevinde esas-
Iı bir değisiklik gözlemlenmek-
tedir.
Cumhuriyetin kuruluş yılla-
nnda Doğu ve Güneydoğu Ana-
dolu'da aynlmacı Kürt aşiretle-
rin ayaklanmalanna karşı söz-
konusu bölgelerde görev yapan
ordu, 1960'lardan itibarcn işçi
smıfmın büyük bir nüfus yo-
ğunluğuna ulaştığı Istanbul, Ko-
caeli, Zonguldak, Izmir, Bursa,
Ankara, Adana, Içel gibi metro-
pol kentlerde de asayiş görevi
üstlenmiştir.
Bu metropollerin hemen hep-
sinde yüksek öğrenım kurumla-
nmn bulunması, işçi ve memur
kesimine göre siyasi muhalefe-
te daha yatkın olan üniversite-
lerin nüfusun potansiyel tehlike
taşıyan kesimi olarak gözetim-
de tutulmasına yol açmıştır. Ni-
tekim, rejimin, askeri yönetim
dışında kalan evresinde (1946
sonrası) sıkıyönetimin olağan
bir yönetim biçimi şeklinde göz-
ükmesi dikkat çekicidir. Örne-
ğin 1961 Anayasası döneminde
(1964-70 arasındaki beş yıl dışm-
da) lstanbul, Ankara başta ol-
mak üzere işçi ve memur kesi-
min çoğunlukta bulunduğu
metropoller Ue Diyarbakır-Siirt
illeri sıkıyönetim altındaydı.
Milli Güvenlik Kurulu örne-
ğinde olduğu gibi sosyolojtk acı-
dan rejimin sivil-asker koalisyo-
nu bir organ eliyle yönetilmesi,
Demokratik bir rejimde, sivil
otoritenin askeri güç karşısmda-
ki üstünlüğü artık tartışma ko-
nusu olmaitan çıkartılmalıdır.
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı-
ndan sonra uygulamaya koydu-
ğu 1949 modehyle kendı müte-
vazı deneyimini de hatırlayarak
Savunma Bakanüğı'nı yeniden
inşa etmek zorundadır.
Savunma komitesi
jıasıl olusabilir?
Silahlı kuvvetlerin (şimdilik)
üç ana kuvvet olarak örgütlen-
mesi, lojistik ve destek hizmetiy-
le doğrudan askeri amaçlı en-
düstrinin ve nihayet bakanlık
bürokrasisinin yönetimi, bir ki-
şinin tek başına altından kalka-
mayacağı büyüklükte bir iş hac-
mi yaratmışür. Bakanlıklann
mevcut örgütlenme şemalan,
müstesar, müstesar yardımcıla-
n ve genel müdürlükler şeklin-
de bir yapı Ue Savunma Bakan-
uğı'nm yönetimi güçtür. ingUte-
re'de olduğu gibi bir savunma
komitesi yardımıyla savunma
alanmdaki işlerin koordinasyon
ve yönetiminde askeri bürokra-
sinin enerjisinden daha fazla ya-
görev ve yetkSerin saklı tutuldu-
ğuna işaret edümesi dikkat çe-
kicidir. Buna en güzel örnek,
926 sayUı Türk Silahlı Kuvvet-
leri Personel Kanunu'dur. Bu
kanuna göre general ve amiral-
lerin atanmaları, kuvvet komu-
tanlannın lüzum göstermesı ve
genelkurmay başkanının teklifı
ve milli savunma bakanının in-
hası üzerine başbakamn irozala-
yacagi ve cumhurbaşkamnca
onaylanacak kararaame ile ya-
pılmaktadır.
Yine aym kanuna göre, kuv-
vet komutanlan ve genelkurmay
ikinci başkam general ve amiral-
lerin atamalannda genelkurmay
başkanının teklifi, müü savun-
ma bakanının inhası ve başba-
kamn imzalayacaği, cumhurbaş-
kamnca onaylanan kararname
gerekmektedir. tki durumda da
kanun koyucu, seçme hakkmı
genelkurmay başkamna vermiş-
tir.
Uygulamada askeri gücün
teklifiyle inha edilen general ve
amiralleri bakan uygun bulmaz-
sa ne olacaktır?
Yann: Genelkurmay
YakışıklıMontand,PiafıçüdırttıKötü bir Italyan aksanıyla Amerikan şarkıları söylüyordu, ama Kaldırım Serçesi cevheri fark etmişti
EdithH Edith Piaf yapan adam
"Raymond Asso"dan sonra büyük
şarkıanın hayatında ona, "dişlerini
firfalamasuu" öğreten "ügisiz güzel"
Pttul Meurisse'e rastlıyona, Bu
"Profesörler" dönemidir. Sonra
"Genelev" diye adlandırüan savaş
dönemi gelmektedir. Bu dönemde
Edith'in en ünlü şarkılanm besteleyen
Henri Conzet yer almaktadır.
Smone Berteaut (Momon) şimdi 1944'ü
izleyen dönemi anlatmaktadır. Edith
ününün zırvesindedir. Aynca Loulou
Barrier gibi ciddi bir emprezaryoya da
sahiptir. Edith bu dönemde şarkıct
yaratacaktır. Fabrikadan ilk çıkan
"rüyâlar kadar yakıpkb" Yves
Montand'dır.
— 1 —
DerUyen: HÜSEYİN BAŞ
Looloo Barricr, Edith'e:
"Artık bitti. Sahnede kimse sana
"Amerikan" sırası empoze edemeyecek.
Şimdi "Amerikan Yıldızı" sen seçeceksin.
Moulin-Rouge (1) angajmanı için Yves
Montand'ı teklif ediyorlar" dedi.
"Yok. Onu istemem. Roger Dann'ı alma-
lıyun. Yakmdan tamdığım biridirT'
Roger o sırada Paris'te değUdi. Taşra'da
turnedeydi. Getirtmek imkânsızdı. Kurtu-
luştan az önce temmuz aymdaydık.
"Pekâlâ, dedi Edith. Dinletin bana şu
Yves Montand'ınızı bakalım."
Edith Moulin-Rouge'da, salonun en ar-
ka koltuklanndan birine oturmuş beldiyor-
du. Bir sflre sonra sahnede uzun boylu, es-
mer bir genç görundü. Itahyan tipindeydi.
Gözümü Edith'ten ayırmıyordum. Şar-
kmm sonunu dinlemeden çekip gidecegin-
den emindim. Üçuncü şarkıdan sonra Yves,
sahnenin önüne gelerek, nefes nefese:
"Devam edeyim mi, yoksa böylece yeter
nıi" dedi
"Yeter", diye haykırdı Edith. "Bekle, ge-
liyorum.."
Adanun Edith'in gelerek kendisini, bir
güzel haşlayacağından kuşkusu yoktu.
Edith'se Yves'in, kendisi tarafindan dinlen-
nesine müthiş içerlediğini pekâla biliyor-
du. Edith onun için bir "hüzün satıası",
Fırtınalı
MONTANDPİAF
S TJ1\T / S 9 Kasım 1991
Cumartesigünü yaşama veda
^
J%
-
J
-
L
~
KJk
3 eden YvesMontand'ı sahnedıinyasmakazandı-
nm vekeşfedi& eğitip, ortayaçıkamn başka bir dev isimdv Edith Piaf
1 Dünya Savaşı dönemininofırtınalıyıllan YvesMontand ileEdUh
Piafın beraberliği, müzikdünyasınm bu Ucidev ıninfırtınalı aşkına
sahne oluyordu.
Edith Piafin anısı ötiimünden buyanayıllargeçmesinekarşm mil-
yonlarca insanın yureğinde yaşamını hâlâ sürdürmektedir.
Pıafadı tıpkı unutulmaz şarkılarıgibi bugun bıleyıirekleriheye-
canlandırmakta, hersınıftan insanı ardma takıp duygulann derin-
liğıne çekıp götürmektedir. Piaf, bu niteliğiyle sadece çağdaş
Fransa'nın değü, bütün dünyanm duygu tarihine adınıyazmış güç-
\ lü birsanatçı, şarkının ölumsüz biranıtıdv.
Aşkkunnu yaşamını dünyanm yüzune haykıran bu küçücük ka-
dının, sokağın en karanlığından Eyfel'in zjrvesinin aydınhğına na-
sıl çıktığı, dün olduğu gibi bugun de herkesişaşırtmaktadır.
Otuzyüsüren bu harikulâdeserüveni, büyüksanatçaun kızkar-
deşi Simone Berteaut bir Zola romanınayaraşır biçimde acımasız.
fakat büyük bir içtenlik ve duyaıiıkla anlattı
Piafm öyküsü "Papttlori"lürü biredebiyatın ürünu değildir. Bu
öykü roman denilen sanat dalının en büyük isimlennden biri, yani
bizzat "hayaTtarafındanyaalmıstır. 500sayfayayakmbueşsizyapti
gerçekten de büyuk ve müthiş bir hayat çığlıdır.
Simone Berteaut "Piaf'adlıkitabının önsözünde şöyle diyor.
'SevgiliEdith, bukıtabı yalansızdolansızsana sadık kalarak, se-
nin içinyazdım Oradasenigulerkenya daağlarkenbulmak müm-
kün. O günden bu yana elinden tutup beni de yanına almanı
bekliyorum, fakat tannm, ne uzun bir turnedir bu bitmeyenJ
Piafm Paul Meurisse'den Yves Montand'a, Marcel Cerdan'dan
ChariesAznavour'a, Eddy Constantin'e Theo Sarapo'ya uzanan aşk-
lannı büyük bir içtenlikleyansıtan bu gerçekhayat romanuun en U-
gi çekici bölümlerinden bavtanm okurlannuza sunuyoruz.
"pespaye bir sokak şarkıcısı" idi..
Edith'in söyleyecekleri uzun değUdi:
"Şarkı söylemek istiyorsan, bir saat son-
ra bana gel. Alsina otelindeyim"
Yves, kan ter içindeydi. Ama bunlan du-
yunca, öfkeden bembeyaz kesilmişti. Ama
yine de verilen saatte Alsina oteline gitmek-
ten kendisini alamamıstı.
Edith, dobra konuşmayı seçmişti:
"önce iyi taraflanndan başlayalım. Nasıl
olsa fazla zaman almayacak. Yakışıkhsm,
ilginç bir suratın var. Sesin iyi, sıcak, ka-
dınlan ağlatan cinsten. Üstelik elini kolu-
nu da iyi kullamyorsun. Akıllı ve zeki gö-
rünüyorsun. Gerisi kocaman bir sıfu-.
Elbiselerin ancak bir sirkte giyUebüir.
Tam bir palyaco. MarsUya aksanın umut
kına derecede kötü."
"Herkes öyle düşünmüyor. Başanmı
Amerikan şarkılanna borçluyum."
"Dört yUdu- bir şey görmeyen Marsilya-
da belki. Paris için de aynı şey. tşgalcUere
nanik yapmak hoşuna gidiyor halkın. Al-
kışladıklan sen değUsin. Amerikan şarkı-
lan... Amerikalı... Onlar gelince halin ni-
ce olacak? Modası geçmiş bir şarkıcı..."
"Teşekkür ederîm, Madam Fıaf. Anla-
dım. Beni istemiyorsunuz.
Sizin tipiniz değilim."
"tşte bunda yanılıyorsun. Sen benim ti-
pimsin. Aynca hayatım kazanmana engel
olmak niyetinde de değilim. Topu topu ön
dört gün birlikte olacagız. Çabuk geçer.
Edith Piaf Yves Montand
meraklanma.."
Yves, nefes alamayacak derecede bunal-
mıştı. Boğulur gibiydi. Çıkıp gitmek üze-
reyken Edith kolundan yakalamışü bir
hamlede:
"Bekle. Henüz bitirmedim. Senin gerçek
bir şantör olduğundan hiç kuşkum yok.
Seni çalıştırmaya hazınm. Beni dinler, itaat
eder ve güvenirsen, en yüksek yerlere çıka-
bilirsin!'
Şaşkına dönmüstüm. Her şey on beş da-
kika içinde olup bitmişti. Bu on beş daki-
ka içinde Edith'in o zamana kadar tanuna-
dığım yanlanm keşfetmiştim.
Yatağımn üstüne oturmuş, gözlerini ka-
pıya dikmişti. Bir anda çok şeyi birden dü-
şundüğü beUiydi.
"Tipim değilmiş... Şu erkekler ne buda-
la şeyler... Rüyâlara girecek derecede yakı-
şıklı bu budala..."
"Ders vermeni kabul edeceğini sanıyor
musun?"
"Evet..!'
Ertesi gün, provada, Yves ceketini çıkar-
mışü. Şarkısını üzerinde sadece gömlek ol-
duğu halde söylüyordu.
"Momon, görüyor musun? Haklı değU
miyim?"
Sonra sıra Edith'indi:
"Daha önce hiç dinlemiş miydin beni?"
"Hayır, Madam Piaf!'
"Peki o halde bir 'hüzün satıası' oldu-
ğumu nereden bUiyorsun? Bana sadece
Edith diyebilirsin. Şimdi otur ve şarkımı
dinle. Sonra ne olduğum hakkındaki ka-
ran kendin verf'
Yves, oturup, sonuna kadar dinledi
Edith'i. Sonra sessizce kayboldu ortalıktan.
Oysa Edith beküyordu yanına geünesini.
Ama bu gecikmedi.
"Ben geldim Edith. Eğer teklifın hâlâ ge-
çerli ise kabul ediyorum"
"Bir kadına boyun eğmek seni kahredi-
yor değü mi?"
"Hayır.. Sizi dinledim. Her şeyi anladım
şimdi. Benim bUmediğim her şeyi sız bili-
yorsunuz!'
Şerefe içtik hemen. Kutladık olayı. Ve işe
giriştik.
"önce elbise meselesi vaıf
"Evet... ama.:'
dem kısıtlanmış bir durum var. Sen de en
az şey giyerek çıkacaksm sahneye.. Evet sa-
dece gömlek ve pantolonla.. öylece görü-
neceksin sahnede. Gömlek beyaz olmaya-
cak. Bu ikiye böler seni görünttt olarak.
Pantolonla aynı renkte bir gömlek gerek-
li. Uzun ve incesin.. Bundan yararlanmak
şart."
Edith, dersini önceden, çok iyi hazırla-
mış profesörlere benziyordu.
"Marsilya aksanı insam güldürüyor. Ti-
yatro aktörleri gibi yapacaksın. Dişlerinin
arasına bir kalem yerleştirecek ve öylece
konuşup şarkı söyleyeceksin. Sana 'tfsu bol
olan keUmelerden bir de liste yaptım. Bun-
lan bana birkaç kez tekrarlayacaksm ez-
bere.:'
"Ağzımda bir kalemlc. Ne manzara...
Komik olmaz mı bu?"
"Insamn kamburu olması komik sayıl-
maz. Sen dediğimi yap. Kanşma gerisine:'
Ağzmda kalem, konuşup şarkı söylemek
hiç de göründüğu kadar kolay bir şey de-
ğüdi. Günler boyu Yves öfkeden bas'yor-
du küfürü.. Edith ise zevkten dört köşe,
alayındaydı işin..
Sınlsıklam âşıktı
Sadece on dört günde, Yves, repertuva-
nndaki o kötü şarkılarla dahi, olağanüs-
tü ilerlemeler kaydetmişti. Şu farkla ki ar-
ük, derslerirri bizde alıyordu. Evin yeni pat-
ronu oydu. Edith sınlsıklam âşıktı Yves'e.
Kendi kendime bir kez daha:
"Şu Edith âşıklarmı seçmesini iyi biliyor.
Zevk sahibi doğrusu" diyordum.
Yves bugün bile yakışıklıdu. Ne var ki
22 yaşında görmeliydiniz siz onu. Odaya
girdiğinde sanki güneş de birlikte girerdi..
Aşk calışmasım engellemiyordu. Tam
tersine hırsla kamçılıyordu onu. Edith her
şeyi görüyor, onu rayına oturtmak için hiç-
bir şeyi ihmal etmiyordu. Yves'in çabucak
başanya ulaşacağından kuşkusu yoktu.
"Momon dikkatini dağıüyorsun Yves
1
in. tş bitince size bir saat izin.. Gidip do-
laşırsınız biraz.. Ama şimdi rahat dur!'
(lh Moutın Rouge: Pıgalle'in en ünlü gece kulüpterin-
den biri. (Kırmaj Değirmen)
"Paran yok öyle mi? Olsun. Ne yapalım
sen de smnkinie söyiemezsin şarkım. Ma- Yann: Şahane hayyan Montand