Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
> EKİM 1991 HABEKLER CUMHURÎYET/3
23M3Tommiks'le dinlenmekGÜNPÜZ tMŞİR
İstanbul 7.
bölgeden ANAP
İstanbul
Muletveküi
seçüen
Küçukçekmece'nin "Pamak
Başkanı", Yusuf Pamuk,
arkadaşımn gözlerinin
önünde öldürülüşünü
unutamıyor. Yusuf Pamuk,
İstanbul Devlet Mühendislik
ve Mimarhk Fakültesi'nde
okurken en yakm arkadaşı
Yasuf Tanık terörün kurbanı
olmuş. Pamuk'u da bir
hesaplaşmadır almış "Niyt
bu ölümler? Eksik nerede?"
Daha sonra politika ile
karşüaşmasını ise "bir
tesadüf" olarak niteliyor
Pamuk. ANAP'a kayıt
oluşunu ise şöyle anlatıyor:
"Böytesiue sarsmtüı ve -guç
yıUardan sonra bir gün .
amcaoglu, Bakırkpy ANAP
Bçe teşkttaünın açthşına
gkterken beni davet etü. Gel
seni Turgut Ozal'a götureyim.
Gittigimde hayran oldum. tki
ettni birieşürmis Özalı
görunce eskinin sıkıntıh, o
zor gönleri akhma geldi.
Özal diyordu ki fîktrlcri ne
olursa olsun, hiç kimseyi
yargılamayacagım. Toplum
tüm cephelerivle uzlaşmalı.
Bir bütün yurek olmalı. O
zaman karannu verdim."
Politikanın içine girildiğinde
önceleri sakin olunduğunu
ancak gelişen olaylarla
birlikte insanm içini bir
hırsm kapladığını da kabul
etmek lazım dıye konuşan
Yusuf Pamuk, 1976 yıhnda
üniversiteden inşaat
mühendisi olarak mezun
Ynsuf Pamuk, eşi Nazmiye Hanım ile çocuklan Esra, Makmut ve Keaan'ı "Yasam mücadelemdeld en böyük destekkrim"
yorumluyor. Pamuk, kendisini tanımlarken de "Siairleri aiınnuş bir kişiyim" diyor. (Fotograf: SUAT KOZLUKLU)
diye
olduktan sonra aile mesleği
olan inşaatçüığa başlamış.
Yan devkt isi, kooperaüf
derken kendisini bir anda
politikarnn içinde bulan
Pamuk, o yülan da şöyle
düe getiriyor:
"1983te ANAP 'a girdim.
1985'le U Genel Meclisi
ayesi, 86-87'de de X\ Daimi
Encümen iiyesi, 1987
yüındaki mffletvekUi
seçimlerinde de 7. böl«e 5.
sıradan milletvekili
adayıydım. 1988'de
Küçükçekmece kurucu üçe
başkanı oldum. 1989 yerel
seçimlerinde belki de
hayaunun önemli döuam
noktalanndan birini
yaşadım. Beiediye başkan
aday adayı iken
kontenjandan meciis üyesi
oldngnmu rahmetii Eymen
Topbaş'tan ögrendim,
Dünyam yıkıldı. Çevreme ve
aileme kalacak olsa çoktan
istifa etmem gerekirdi. Ama
o günku sabnm beni bugun
miUetvekilngine getirdi."
Esra (6), Mahmut (15) ve
Kenan (17) adlannda üç
çocuğu olan Yusuf Pamuk
eşi Nazmiye Hanım'ı da
yasam mücadelesindekî'en
büyük destek aldığı kişi
olarak tanımlıyor.
Kendisini sakin mizaçh,
çevresinin deyişiyle hatta
sinirleri alınmış bir kişi
olarak gördüğünü anlaıan
Yusuf Pamuk, bir
Galatasaray futbol takımı
tutkunu olarak ryi bir seyirci
olduğunu beürtiyor.
Düşünceli ve yorgun olduğu
zaman, Cumhuriyet dönemi
tarihini kapsayan kitaplar ile
Tommiks okuyarak
dinlendiğini belirten Yusuf
Pamuk, koalisyon ile ilgili
düşüncelerini ise şöyle
açıklıyor:
"MilletvekUi secUdikten
sonra parü tabanından
olsun, bölgedeki
seçmenlerden olsun
görüşmelerimde ANAP'ın
muhalefette kalması görüşü
agırtık kazanıyor. Benim
şahsi düşüncem de bu.
Büyük iddialarla getenlerin
icraatları seçmen tarafından
görülmeli. Çünkü SHP'li
belediyeler gibi herkese '
ekmek, süt vaadiyle
gelenlerin neler yaptıklannı
herkes gördü. Çok büyük
iddialarla ortaya çıkmak,
potitikada fazla fayda
getinniyor. 8 yü
iktidardasımz, büyük işler
yapıyorsunuz. Ama
yapamadıklanmz sırtınızda
kambur kalıyor. tnsanoglu
hizmetlere alışıp, kim gelse
aynı hizmeti verir
düşürtcesine gelmeye başbyor.
Ben mflletvekili adayıyken
girdiğim bazı kahvelerde hep
birllk temasıru işledim. Aynı
kahveyt geien çeşitli
partiterin göraşlerini
benimseyen Vrişüerin aynı çatı
altında olmalan bile az sey
mi diye anlattım. Gerçekten
de demokrasi açısından hayli
yararlı bir seçtm gerçekleşmiş
oldu. Herkesin demokrasi
şuuru içinde olaysız bir
seçim geçirmesinden
ANAP'h olarak büynk hmz
dvydum." '
Yusuf Pamuk'a,
;
son olarak
MecKs'te neler-yapmayı
plaııladığını sorduk. Şu
yarutları aldık:
"Bölgemde egitim sonınu
bıiyük bir yara. Daha önce
bölgeye okul ka2andırmak
için hayli çalışmam oldu.
Şimdi bile tkileUn Avcüar
gibi yerleşim birimlerinde
80'er kişilik «nıflar var.
Bunlann sayısı mutlaka
yanya indinlmeli. Bölgede
600 kişilik bir imam haüp
okulu gerekanimi de var.
Hastanemiz yok.
Bölgeraizdeki hastalar
Samatya, Okmeydaıu'na
gidiyor. ımar problemlerimiz
var. Bunlara çbzüm
getirümest gerekiyor.
Özellikk Bağ-Kur
emeklilerinin büyük sonınlan
var. Süper emeklilerin de
proMemleri mevcut. Halkab
çöplügünün dunımu var.
Hava koridoru meselesi
bolge halkı için çok önemli."
BUGUN
Meclis'tebirüeriuç1968kuşağının "efsane"
isimlerinden biri olan Salman
Kaya, tam 8 kez tutuklanmış. 5 yıh
aşkın süre cezaevinde yatan Kaya,
74 affı, beraat derken 1991 erken
genel seçimlerinde SHP'den
Meclis'e girdi. Tam 30yüdır silahım
belinden eksik etmeyen ve sürekli,
"Silahım olmasaydı şimdi
mezardaydım" diyen Kaya,
milletvekilliği sâyesinde rahatlıkla
tabanca taşıyabileceğini
vurguluyor.
HAKAN AYGÜN
ANKARA — "Mffletvekfl-
ttği halkın haklı mücadelesine
katkı için bir araçtır. Betimize
silah koymakür."
Salman Kaya, 1968 kuşağı-
mn efsane isimlerinden biri. lstanbul'daki ilk si-
yasi banka soygununun kurban sanığı. Haksız-
lıklarla mücadelesi, onu idamla yargılanmaya
kadar götürmüş. Şimdi de SHP Ankara millet-
vekili olarak TBMM'de...
Tam 8 kere tutuklanmış, 1%2'den başlayarak.
Beş yıh aşkın süre yatmış. 1974 affı, beraatlar
derken, şimdi "mazbatası" elinde.
Ak saçlarıyla somutlaşmış 45 yaşına karşın
hâlâ delikanlı, hâlâ isyankâr. Silahı, onun için
bir tutku. Tam 30 yıldır belinden silahı eksik ol-
mamış. "Silahı başkalannı yok etmek için de-
gfl, devrimci kisiligimi korumak için kuUanınm"
diyor. Kaya, siiah taşunamış ohaydı şimdi me-
zarda olacağı inancmda. "Milletvekilliginin en
hoşuma giden yanı, rahat silah taşıyacak
olmam" diye konuşuyor.
Sözcükleri,"nostaHi" yıiklü. Çapa Yükse-
kögretmen Okulu'nda Ibrahim Kaypakkaya ve
arkadaşlanna dayak atan sağcılan nasıl önune
kattığını anlatırken arnk olgun. Selimiye'nin
ahır kısmmda yatarlarken Kaypakkaya'nın
"sosyal emperyalizm tahlilini ilk ortaya atışını"
anlatırken ise tarih yüklü.
THKO'nun ardından Dev-Genç yıllan. 12
Mart'ta geçirdigi işkenceler. Sökülen tırnaklan
artık bakımh. DÎSK'e ba|U Nakliyat-lş yöneti-
cisi iken gelen 12 Eylül. uç yü süren kaçakhk.
Salman
Terrüze çıkuktan sonra Istanbul'da önce ders-
hanelerde ögretmenlik yapyor, ardından da ti-
carete atılıyor. Kendi deyişiyle, "artık kazanı iyi
kaynıyor."
Alündafdaki bir binanın dördüncü kaündaki
seçim bürosu, ayakkabüan paramparça, giysi-
leri paralanmış gecekondu insanlarıyla kaynı-
yor. Kurulan "proleter sotrası"ndaki, doma-
tes ve sivri biber katkılı kıyma kavurmasına uza-
nan eller nasırh.
Kaya'mn söylemi hâlâ sol. "Nüve" diyor,
"pratik" diyor, "emperyalizm" diyor, "işçi
sınıfı" diyor, "burjuva»" diyor. Ama değişimi
de yakalamış. tlk sorumuz geçmişe nasıl baktı-
ğı oluyor. Yarutı parlamenterce:
saçlanyla
somutlaş-
nuş 45
yaşına
karşın
•âlâ
delikanlı,
hâlâ
isyankftr.
SUahıise
onun için
vazgeçü-
mez bir
tutku.
Tenüze
çıktıktan
sonra önce
özel
dershane-
lerde
öfretmen-
Hk yapan
Kaya
'sonra da
tîcarete
atümış,
şimdi
kendi
deyişiyle
"kazanı
iyi kaynıyor.
(Fotofcraf:
BARIŞBtL)
"Silahh möcadeteye karşıyım. Eger demokra-
tik yollar açıksa, silahı beline. halkı da arkana
takamazsın. Ama eger senin yolun engelleniyor-
sa, baskı varsa, zor olayı gündeme gelir. Beş ge-
neral cunta kurup demokratik haklanm eunden
kalkarsa da öyte."
Marksizm ölmedi
Kaya, "Marksizmin asla ölmedigini,
ölmeyecegini" söylüyor:
"Ölen, silahh Marksizm uygulamastdır. Bflim-
sel olan Marksizm hiç ölür mü? Sosyalizm bir
cennet olarak goruldü. Uygulamadaki sakatlık-
lar yüzünden yünimedi. Çünkü baskıya dayalı
olarak gerçekleştirilmek istendi."
Kaya, seçimlerden solun başansız çıktığına da
inanmıyor. SHP'nin başansızlı|ıru, "Eger bete-
diyeler ANAPIa aynı uygulamayı sürdürürler-
se, otacağı buydu. Sol uygulamayı hakkıyla yan,
halk seni bagnna basar" diyerek değerlendiri-
yor.
TBMM'deki SHP gnıbunda "en üeri unsur"
olacagını belirten Kaya, sosyal demokrasirân, de-
mokratik hakların tamamının bulunmadıgı,
ekonomik sıkıntılann büyük olduğu Türkiye^
de "kapitalizmin stepnesi" olarak görülemeye-
ceğini ifade ediyor. Kurulacak koalisyona da
şöyle bakıyor.
"Halk, sağı iktidar yaptı. Bu mesele>i kendi
içinde çözmeye baksın. Biz onlann yapacaklan
yanlışlara ortak olmamalıyız, ama yine de DYP
ile koalisyon SHP yonetiminin bUecegi iş. Au-
nacak karara saygı duyanm."
Deniz ve arkadaştan
Kaya'mn TBMM'deki hedeflerinden biri de
yeri geldiginde hiç cana kıymamış Uç arkadaşı-
mn yani Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hü-
seyin Inan'ın durumlannı gündeme getirmek.
Kaya, "E|er halktan ve ailelerinden istek gelir-
se, üçünün yan yana gömülmelerini saglamak
için mücadele ederim. Ama bunu şova
dönüştürmem" diye konuşuyor.
Dava arkadaşlanndan bahsetmek onu yeni-
den geçmişe döndürüyor. Hiç içki ve sigara iç-
mediğiiıi belirten Kaya, gülümseyerek anlatıyor:
" "Bir dönem bazı şeyleri yasaklayunlardanız.
Disko, kızlarla arkadaşhk yasaktı. Kızlarla yal-
nız başımıza yan yana yünimezdik, dava arka-
dasımız bile olsalar. Yanhş anlaşılabilirdi."
İlk kez bir kızla çıkışını arumsamıyor. Onul-
maz bir hastalıktan yitirdiği ilk eşi bile onun için
"niteUkli siyasi bir arkadaş."
Günümüze dönüp soruyoruz: Baki Tug gibi
ürüü 12 Mart Savası'nm ve pek çok eski MHP'li-
nin olduğu TBMM'de bu kisilere karşı tavnmz
nasü olacak?
Yanıtı şöyle:
"Bir bakacağız tabii. Şimdiden bir şey diye-
miyorum. Ama aynı çatı altında olacagız. Ben
parlamento olayını nasıl yarariı gördüysem, on-
lar da öyle görüp gelmişler. Aralannda Maraş
katliamına kablmış, eli kanlı unsurlar da var.
Yeri geldiginde hesaplaşacağız. Gündeme geti-
recetiz TBMM'de..."
Mahkûmlanmla aramiyi
— tinlösüayonrtimsavaa
HAKAN AYGÜN
ANKARA — Ulusal
irade, samğıyla savcısıyla
12 Mart'm ünlü isimleri-
ni TBMM çatısı altında
topladı. 12 Mart'ın ünlü
sıkıyönetim savcısı Baki Tuğ, yargıladı-
gı Prof. Dr. Mumtaz Soysal ile birlikte
görev yapacak.
DYP Ankara Milletyekili Baki Tuğ, 12
Mart dönemine ilişkin anılannı ilginç
belgeleriyle kitaplaştırmayı düşünüyor.
Surekli koruma altında bulunan Tuğ'un
avukatlık burosunun kapısmda ismine
rastlamak olanaksız. Gûnlerini kutlama-
ları kabul ederek geçiren Tuğ, "Kimse-
den korkmamasiBin nedeninh kadere
inanmasına" bağhyor.
12 Eylül döneminde de Kıbns'ta ve
Genelkurmay'da görev yapan Tu| üe 12
Mart'tan günümüze yaşanan değişimi
konuştuk:
"— 12 Mart döneminde yargıladıgmız
ünlüler kimkrdi?
TUG — Mumtaz Hoca ve onun gibi
Muammer Aksoy, Bahri Savcı, Şerafet-
tin Turan gibi hocalar vardı. tlk gençlik
hareketinden Atilla Sarp ve arkadaşları
var. Sonradan da Deniz Gezmiş ve ar-
kadaşlannda ben ikinci savcıydım. Bü-
yük davalann çogu bizim sırtımiEdan
geçmiştir. Mumtaz Hoca tesadüfen bi-
ze düştü, mahkûm oldu. Ben talihsizbir
insandım, hocalar benim karşıma geldi-
ler.
— Şimdi yargıladıgmız insanlardan
çogu sizınie TBMM'ye girdi.
T13C — Vaüahi, DYP dahil değişik
partilerden 40 kadar arkadaş saydım.
Omegin, Ankara'dan SHP Milletvekili
Salman Kaya, Dev-Genç yöneticisiydi.
Mahkûm oldu. Mumtaz Hoca da öyle.
Sonra aftan yararlandılar.
— Geçmişe şimdi nasıl bakıyorsunuz?
TUC — O günün şartları onu gerek-
tiriyordu. Aynı yasalar olsa ve bana bu-
gün aym görevi verseler, yine aynı işi ya-
panm. Ama bugün baküdığında, her şey
geride kalmıştır. 141-142 değişmiştir.
— Sizin de mahkûm ettirdiginiz
Mumtaz Hoca gibi insanlar bakkındaki
göriişleriniz degişti mi?
TUG — O günkü Mumtaz Hoca'yla
bugünku Mumtaz Hoca aynı degüdir.
Bugün benim felsefemi temsU eden bir
Mumtaz Hoca haline gelmiştir. Yasak-
lanan 'Anayasa' kitabını okuyun. Tur-
kiye'nin kurtuluşu için tek reçete olarak,
Marksist-Leninist sistemi görüyor. Ben-
se, her zaman milliyetçi ve muhafazakâr-
dım. Bir ekolüm desem, abartmış ol-
mem. Mumtaz Hoca da bu çizgiye gel-
miştir. O zaman devlet beni savcılık gö-
revine getirmiş, yasalan da önüme koy-
muş. Kanunlan tavizsiz uygulamaktan
başka çarem yoktu.
— Bu isimlerle parlamentoda birlik-
te görev yapacak olmanız size neler dü-
şündürüyor?
TUĞ — Ben, medeni bir insamm. ln-
san sevgisiyle doluyum. Geçmişteki üiş-
kiler sadece savcı-saruk münasebetidir.
Bundan sonraki münasebetlerimiz par-
lamenter olarak devam edecektir. Ken-
dileri arzu ettikleri takdirde, medeni öl-
çülerde her türlü munasebete varım.
— Olaa bir SHP-DYP koalisyonunda
Mumtaz Hoca'yla birlikte bakanlık da
yapabilirsiniz.
TUĞ — En rahat ölçülerde yapabili-
riz. Yapmamamız için hiçbir sebep gö-
remiyorum.
— Sizin yer alacagımz bir hükümete
eski samklarmı'zın güvenoyu vermeme-
leri de soz konusu olabilir.
TUĞ — Zannetmiyorum. O kadar
çok şey degişti ki. Bugünku Türkiye, 20
yıl öncesinden çok farkh. Bakın, benim
sanıklanmdan aralannda idama mah-
kûm enirdiklerimin de bulundugu 6X) ka-
dar genç, DYP'ye katılmıştır. Onun için
benim sanıklanmla aram iyidir. Beni
yıpratan Cumhuriyet gazetesi olmuştur.
Akşam ve Yeni Gündem gazeteleri de.
Eğer beni daha iyi tanısalardı, olaylann
hiçbiri o şekilde gelişmezdi.
— Demirerin DYP'sinden aday olma-
nız da ilginç. Sayın Demirel, 12 Mart ve
12 Eylul'de mağdur edilmedi mi? Özel-
likk 12 Mart'ın önde gelen isimlerinden
biri olarak, bu dunımu nasıl karşüıyor-
sunuz?
TUĞ — Benim Demirelie 1973'ten bu
yana ilişkim vardır. Benim babam, DP,
AP ve BTP'nin kuruculanndandır. Mil-
liyetçi muhafazakâr bir insan olarak bu
düşüncenin savunucusu partilere sempati
duydum. Demirere yakırüığun da bura-
dan gelmektedir. Saym Demirel, 12
Mart'ta da 12 Eylul'de de mağdur edil-
miştir. Ama şimdi misyon, tekrar rayı-
na oturtulmuştur.
— Ama neden 12 Mart'ta görev alma-
mayı yeglemediniz?
TUĞ — Devlet görevi yapüır. 12
Mart'ta benim şark hizmetim gelmisti.
Sıkıyönetim savcılığma devam etmemi is-
tediler. Kurtulmak için 'Beni şarka
gönderin' diye başvurdum. Israr ettiler,
öyle kaldık. Devleün verdiği görevdi,
yapmak zorundaydık. Hatta 1973'te, tek-
rar şarka gitmek istedim. Ohnadı. Şark
görevimi yapıyormuşum gibi gosterdiler,
yine Ankara'daki göreve devam etük.
Uğur Mumcu bunu birkaç makalede
yazdı. 11 askeri savcı daha benim duru-
mumdaydı. Fakat Mumcu, sadece beni
o şekilde göstermek istemiştir.
— Veni hükumette Adalet Bakanhğı
bekliyor musunuz?
TUĞ — Eğer takdir edilirse, şerefle
yürütürüm. Ama benden daha iyi yapa-
caklar varsa da onlan desteklemeye ha-
zırım.
A1ISIRMEN
NeBaskı, NeDışlanma,
Nede Ayncalık
SHP'deki çalkarrtı, durulmak şöyle dursun, gittikçe arta-
rak sürüyor. Cumhuriyet'in en eski part'ısinin mirasçısı olan
bu 12 Eylül sonrası kuruluş tehlike, hatta parçalanma sin-
yalteri veriyor. SHP'de tartışmayı sürdüren kanatlarda ise sağ-
duyunun gittikçe yittiğini, yerini duygusallığa ve öfkeye bı-
raktığını görüyoruz.
Genel Merkez kanadında beliren, olağanüstü kurultay is-
teyenleri disiplin kuruiuna gönderme eğiliminin, çıkmazdan
kurtulma yolu olmadığı kesın. Bu yöntemin de partiyi parça-
lanmaktan başka bir yere götürmeveceği açık.
SHP'deki çalkantmın, Türkıye'de terörün tırmandığı, sorun-
lann patlama noktasına geldıği bir sırada yeni bir MC'yi ül-
kemizin başına getirebileceğini göstermek ve kaçinılmaz he-
saplaşmanın, hükümetin kurulmasından sonraya btrakılma-
sını önermek de Baykalcılar'ı etkilemeyecektir.
Görünen o ki SHP, yapısal bozuklukiarını ele almayacağı,
herhangi yeni bir düşûnce üretmeyeceği bir "sen-ben kurul-
tayı"na hazırianmaktadır ve bu kurultayda da BayKal ekibi-
nin kazanma olastlığı güçlüdür.
Olağanüstü Kurutoy'da, yapılacak yüzeysel hesaplaşma-
da belki de HEP ile yaptlan seçim ittitakı da gündeme gele-
cektir. SHP'nin daha önce partıden çıkanlmış ve daha son-
ra, HEP'i kurmuş olan bazı kişileri güneydoğuda bazı seçim
bölgelerinde kendi listesinden aday göstermesi, kimi çevre-
lerde geniş eleştinlere yol açtı. Bu arada, DSP'li bir okurum
seçimin birkaç gün öncesinde telefon ederek, hem SHP'nin
etnik, mezhepsel kökenli bir parti olmasını eleştirdtğimi, hem
de kimi HEP'lilerin SHP listesinden aday gösterilmesini sa-
vunduğumu söyleyerek bu konudaki çelişkiyi giderecek bir
yazı yazmamı istedı.
Oysa ortada çelişki yoktu.
SHP'nin istemli olduğu işlev Türkıye'de demokrasiyi bü-
tün kurum ve kurallarıyla oturtmaktı. Yapısat bozukluğunun,
bu işlevi yerine getirmesine ne denli elverişli olduğu ayrı bir
tartışma konusuydu. Ama düşünsel alanda SHP demokra-
siyi oturtmak istiyordu.
Demokrasinin koşullarmdan biri ise toplum içinde insan-
ların etnik ve mezhepsel kökenlen dolayısıyla baskıyta kar-
şılaşmamalan, dışlanmamatarıydı.
Herhangi bir kişi, mezhebı ya da etnik kökeni dolayısıyla
baskıya uğruyor, seçim hakkıntn sınırlandığını veya dış-
lanıyorsa, o zaman demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla o
ülkede yerleşmemiş demektir. Böyle bir durumda, o kısıtla-
maya, o baskıya ve o dışlamaya karşı koymak bir demokrasi
borcu olur.
Ancak yalnızca bu noktada duramayız. Hiç kimsenin mez-
hebi ve etnik kökeni ya da ailesi yüzünden bir ayncalık ka-
zanmasını da kabul etmek mümkün değildir. Bir kuruluş için-
de kişiler etnik ya da mezhepsel kökenleri dolayısıyla bazı
ayncalıklara sahip oluyorlarsa, orada yarışmadaki eşitlik ku-
ralı bozulmuş, o mezhep veya etnik grup dışındaki insanta-
ra dolaylı da olsa baskı uygulanmış, onlann hakları kısıtlan-
mış demektir.
SHP'nin delege ve üye tabanındaki yapısal bozukluk yu-
kanda söylediğimız sonucu doğurmuş bulunmaktadır, Yıllardır
bazı SHP'li uyelerin eleştırilenni, ötkelerini goze alarak sos-
yal demokratların şimdilik en büyük kuruluşu olan bu parti-
nin yapısal bozukluğunu dile getirdik. Türkiye'nin en büyük
kentindeki aday seçimleri sırasında yapılan parti içi bölge-
sel ıttıfakların kuruluşu zedeleyeceğini, seçim şansını etki-
leyeceğ'ıni, seçim sonrasında da tutarlı bir kadro oluşturul-
masını engelleyeceğinı yazdık.
SHP içinde tnsanlann etnik kökenleri ya da mezhepsel ya-
pılan dolayısıyla ayncalık sahibi olmalarına karşı çıkmak, bu
olguyu eleştirmek bir demokrasi görevi idi.
Bunu yapmaya çalıştık.
Ama bunu yaparken Kürt sorununu baş konu haline getir-
miş olan ve bu olaya belki de bizlerden daha başka bir açı-
dan eğilen insanlann, küçük oyunlarla seçimden dışlanma-
sına karşı çıkmak da bir demokrasi göreviydi.
Çünkü demokrasi, ne dışlanmayı ne de ayncalığı kabul
ederdi.
Işte bu yüzdendir ki SHP'nin HEP'lileıie yaptığı işbirliğini
destekledik. HEP kökenlilerin gelecekte yine sosyal demok-
rat parti içinde kalmaları veya kalmamaları bu konuda, o
denlı önemli değildir, Önemli olan SHP'nin bir demokrasi gö-
revini yerine getirmiş olmasıdır.
Olaya bu açıdan bakıp demokrasinin, baskıyı, dışlanmayı
olduğu kadar ayncalığı da kabul etmeyeceği göz önünde bu-
lundurulunca, iki davranış arasında hiçbir tutarsızlık olma-
dığı kendiliğınden ortaya çıkmaktadır.
Şurası da gerçektir ki SHP'nin ışbırtiği karannı alan yetkili
kurullan da Genel Başkan'ı da bu gerçekleri yeterince açık-
layabilmiş değillerdir.
Çünkü SHP'de bugüne değin, bellı başlı kanatlardan hiç-
biri günü gününe politikanın dışında yapısal sorunlara eğil-
memışlerdir.
Partinin bugün karşı karşıya bulundugu en büyük sorun
da artık kaçınrtmaz hale gelen bu yapısal sorunlara eğilip on-
lan düzeltme isteğinin kimi kişiler ile henüz çok etkin olma-
yan gruplar dışında, ana kanatlarda egemen olamaması ve
yalnızca "sen-ben" çekişmesinde direnmenin sûrdürülme-
sidir.
SEVGİLt
ÖZGÜR'ümüz
HER GÜNÜMÜZÜ SENİNLE
BtRLtKTE YAŞIYORUZ
29.10.1991 (Bugün) Saat 14.00'te Gülsuyu
mezarlıgında tüm sevenlerinle birlikte
yanındayız.
MUSTAFA-ZUHALrÖZLEM BÜJK
VEEAT
Odanuz üyesi, maden mühendisi
\ÂŞAR MADEN'i
26 Ekim 1991 tarihinde elim bir trafîk kazasında
yitirdik.
Ailesine, yakuılarına ve maden mühendisleri
topluluğuna başsağlığı dikriz.
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERt ODASl
AtLE BÜYÜĞÜMÜZ
SALJHKAYMAK'ı
(Egitmen Salih)
YÎTÎRDİK.
Cenazesi 29 ekim günü öğle namazını takiben Muğla-
Bayır kasabasından kaldınlacaktır.
Ailesi adına oğlu
ALİ KAYMAK