17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
> EKİM 1991 HABEKLER CUMHURÎYET/3 23M3Tommiks'le dinlenmekGÜNPÜZ tMŞİR İstanbul 7. bölgeden ANAP İstanbul Muletveküi seçüen Küçukçekmece'nin "Pamak Başkanı", Yusuf Pamuk, arkadaşımn gözlerinin önünde öldürülüşünü unutamıyor. Yusuf Pamuk, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarhk Fakültesi'nde okurken en yakm arkadaşı Yasuf Tanık terörün kurbanı olmuş. Pamuk'u da bir hesaplaşmadır almış "Niyt bu ölümler? Eksik nerede?" Daha sonra politika ile karşüaşmasını ise "bir tesadüf" olarak niteliyor Pamuk. ANAP'a kayıt oluşunu ise şöyle anlatıyor: "Böytesiue sarsmtüı ve -guç yıUardan sonra bir gün . amcaoglu, Bakırkpy ANAP Bçe teşkttaünın açthşına gkterken beni davet etü. Gel seni Turgut Ozal'a götureyim. Gittigimde hayran oldum. tki ettni birieşürmis Özalı görunce eskinin sıkıntıh, o zor gönleri akhma geldi. Özal diyordu ki fîktrlcri ne olursa olsun, hiç kimseyi yargılamayacagım. Toplum tüm cephelerivle uzlaşmalı. Bir bütün yurek olmalı. O zaman karannu verdim." Politikanın içine girildiğinde önceleri sakin olunduğunu ancak gelişen olaylarla birlikte insanm içini bir hırsm kapladığını da kabul etmek lazım dıye konuşan Yusuf Pamuk, 1976 yıhnda üniversiteden inşaat mühendisi olarak mezun Ynsuf Pamuk, eşi Nazmiye Hanım ile çocuklan Esra, Makmut ve Keaan'ı "Yasam mücadelemdeld en böyük destekkrim" yorumluyor. Pamuk, kendisini tanımlarken de "Siairleri aiınnuş bir kişiyim" diyor. (Fotograf: SUAT KOZLUKLU) diye olduktan sonra aile mesleği olan inşaatçüığa başlamış. Yan devkt isi, kooperaüf derken kendisini bir anda politikarnn içinde bulan Pamuk, o yülan da şöyle düe getiriyor: "1983te ANAP 'a girdim. 1985'le U Genel Meclisi ayesi, 86-87'de de X\ Daimi Encümen iiyesi, 1987 yüındaki mffletvekUi seçimlerinde de 7. böl«e 5. sıradan milletvekili adayıydım. 1988'de Küçükçekmece kurucu üçe başkanı oldum. 1989 yerel seçimlerinde belki de hayaunun önemli döuam noktalanndan birini yaşadım. Beiediye başkan aday adayı iken kontenjandan meciis üyesi oldngnmu rahmetii Eymen Topbaş'tan ögrendim, Dünyam yıkıldı. Çevreme ve aileme kalacak olsa çoktan istifa etmem gerekirdi. Ama o günku sabnm beni bugun miUetvekilngine getirdi." Esra (6), Mahmut (15) ve Kenan (17) adlannda üç çocuğu olan Yusuf Pamuk eşi Nazmiye Hanım'ı da yasam mücadelesindekî'en büyük destek aldığı kişi olarak tanımlıyor. Kendisini sakin mizaçh, çevresinin deyişiyle hatta sinirleri alınmış bir kişi olarak gördüğünü anlaıan Yusuf Pamuk, bir Galatasaray futbol takımı tutkunu olarak ryi bir seyirci olduğunu beürtiyor. Düşünceli ve yorgun olduğu zaman, Cumhuriyet dönemi tarihini kapsayan kitaplar ile Tommiks okuyarak dinlendiğini belirten Yusuf Pamuk, koalisyon ile ilgili düşüncelerini ise şöyle açıklıyor: "MilletvekUi secUdikten sonra parü tabanından olsun, bölgedeki seçmenlerden olsun görüşmelerimde ANAP'ın muhalefette kalması görüşü agırtık kazanıyor. Benim şahsi düşüncem de bu. Büyük iddialarla getenlerin icraatları seçmen tarafından görülmeli. Çünkü SHP'li belediyeler gibi herkese ' ekmek, süt vaadiyle gelenlerin neler yaptıklannı herkes gördü. Çok büyük iddialarla ortaya çıkmak, potitikada fazla fayda getinniyor. 8 yü iktidardasımz, büyük işler yapıyorsunuz. Ama yapamadıklanmz sırtınızda kambur kalıyor. tnsanoglu hizmetlere alışıp, kim gelse aynı hizmeti verir düşürtcesine gelmeye başbyor. Ben mflletvekili adayıyken girdiğim bazı kahvelerde hep birllk temasıru işledim. Aynı kahveyt geien çeşitli partiterin göraşlerini benimseyen Vrişüerin aynı çatı altında olmalan bile az sey mi diye anlattım. Gerçekten de demokrasi açısından hayli yararlı bir seçtm gerçekleşmiş oldu. Herkesin demokrasi şuuru içinde olaysız bir seçim geçirmesinden ANAP'h olarak büynk hmz dvydum." ' Yusuf Pamuk'a, ; son olarak MecKs'te neler-yapmayı plaııladığını sorduk. Şu yarutları aldık: "Bölgemde egitim sonınu bıiyük bir yara. Daha önce bölgeye okul ka2andırmak için hayli çalışmam oldu. Şimdi bile tkileUn Avcüar gibi yerleşim birimlerinde 80'er kişilik «nıflar var. Bunlann sayısı mutlaka yanya indinlmeli. Bölgede 600 kişilik bir imam haüp okulu gerekanimi de var. Hastanemiz yok. Bölgeraizdeki hastalar Samatya, Okmeydaıu'na gidiyor. ımar problemlerimiz var. Bunlara çbzüm getirümest gerekiyor. Özellikk Bağ-Kur emeklilerinin büyük sonınlan var. Süper emeklilerin de proMemleri mevcut. Halkab çöplügünün dunımu var. Hava koridoru meselesi bolge halkı için çok önemli." BUGUN Meclis'tebirüeriuç1968kuşağının "efsane" isimlerinden biri olan Salman Kaya, tam 8 kez tutuklanmış. 5 yıh aşkın süre cezaevinde yatan Kaya, 74 affı, beraat derken 1991 erken genel seçimlerinde SHP'den Meclis'e girdi. Tam 30yüdır silahım belinden eksik etmeyen ve sürekli, "Silahım olmasaydı şimdi mezardaydım" diyen Kaya, milletvekilliği sâyesinde rahatlıkla tabanca taşıyabileceğini vurguluyor. HAKAN AYGÜN ANKARA — "Mffletvekfl- ttği halkın haklı mücadelesine katkı için bir araçtır. Betimize silah koymakür." Salman Kaya, 1968 kuşağı- mn efsane isimlerinden biri. lstanbul'daki ilk si- yasi banka soygununun kurban sanığı. Haksız- lıklarla mücadelesi, onu idamla yargılanmaya kadar götürmüş. Şimdi de SHP Ankara millet- vekili olarak TBMM'de... Tam 8 kere tutuklanmış, 1%2'den başlayarak. Beş yıh aşkın süre yatmış. 1974 affı, beraatlar derken, şimdi "mazbatası" elinde. Ak saçlarıyla somutlaşmış 45 yaşına karşın hâlâ delikanlı, hâlâ isyankâr. Silahı, onun için bir tutku. Tam 30 yıldır belinden silahı eksik ol- mamış. "Silahı başkalannı yok etmek için de- gfl, devrimci kisiligimi korumak için kuUanınm" diyor. Kaya, siiah taşunamış ohaydı şimdi me- zarda olacağı inancmda. "Milletvekilliginin en hoşuma giden yanı, rahat silah taşıyacak olmam" diye konuşuyor. Sözcükleri,"nostaHi" yıiklü. Çapa Yükse- kögretmen Okulu'nda Ibrahim Kaypakkaya ve arkadaşlanna dayak atan sağcılan nasıl önune kattığını anlatırken arnk olgun. Selimiye'nin ahır kısmmda yatarlarken Kaypakkaya'nın "sosyal emperyalizm tahlilini ilk ortaya atışını" anlatırken ise tarih yüklü. THKO'nun ardından Dev-Genç yıllan. 12 Mart'ta geçirdigi işkenceler. Sökülen tırnaklan artık bakımh. DÎSK'e ba|U Nakliyat-lş yöneti- cisi iken gelen 12 Eylül. uç yü süren kaçakhk. Salman Terrüze çıkuktan sonra Istanbul'da önce ders- hanelerde ögretmenlik yapyor, ardından da ti- carete atılıyor. Kendi deyişiyle, "artık kazanı iyi kaynıyor." Alündafdaki bir binanın dördüncü kaündaki seçim bürosu, ayakkabüan paramparça, giysi- leri paralanmış gecekondu insanlarıyla kaynı- yor. Kurulan "proleter sotrası"ndaki, doma- tes ve sivri biber katkılı kıyma kavurmasına uza- nan eller nasırh. Kaya'mn söylemi hâlâ sol. "Nüve" diyor, "pratik" diyor, "emperyalizm" diyor, "işçi sınıfı" diyor, "burjuva»" diyor. Ama değişimi de yakalamış. tlk sorumuz geçmişe nasıl baktı- ğı oluyor. Yarutı parlamenterce: saçlanyla somutlaş- nuş 45 yaşına karşın •âlâ delikanlı, hâlâ isyankftr. SUahıise onun için vazgeçü- mez bir tutku. Tenüze çıktıktan sonra önce özel dershane- lerde öfretmen- Hk yapan Kaya 'sonra da tîcarete atümış, şimdi kendi deyişiyle "kazanı iyi kaynıyor. (Fotofcraf: BARIŞBtL) "Silahh möcadeteye karşıyım. Eger demokra- tik yollar açıksa, silahı beline. halkı da arkana takamazsın. Ama eger senin yolun engelleniyor- sa, baskı varsa, zor olayı gündeme gelir. Beş ge- neral cunta kurup demokratik haklanm eunden kalkarsa da öyte." Marksizm ölmedi Kaya, "Marksizmin asla ölmedigini, ölmeyecegini" söylüyor: "Ölen, silahh Marksizm uygulamastdır. Bflim- sel olan Marksizm hiç ölür mü? Sosyalizm bir cennet olarak goruldü. Uygulamadaki sakatlık- lar yüzünden yünimedi. Çünkü baskıya dayalı olarak gerçekleştirilmek istendi." Kaya, seçimlerden solun başansız çıktığına da inanmıyor. SHP'nin başansızlı|ıru, "Eger bete- diyeler ANAPIa aynı uygulamayı sürdürürler- se, otacağı buydu. Sol uygulamayı hakkıyla yan, halk seni bagnna basar" diyerek değerlendiri- yor. TBMM'deki SHP gnıbunda "en üeri unsur" olacagını belirten Kaya, sosyal demokrasirân, de- mokratik hakların tamamının bulunmadıgı, ekonomik sıkıntılann büyük olduğu Türkiye^ de "kapitalizmin stepnesi" olarak görülemeye- ceğini ifade ediyor. Kurulacak koalisyona da şöyle bakıyor. "Halk, sağı iktidar yaptı. Bu mesele>i kendi içinde çözmeye baksın. Biz onlann yapacaklan yanlışlara ortak olmamalıyız, ama yine de DYP ile koalisyon SHP yonetiminin bUecegi iş. Au- nacak karara saygı duyanm." Deniz ve arkadaştan Kaya'mn TBMM'deki hedeflerinden biri de yeri geldiginde hiç cana kıymamış Uç arkadaşı- mn yani Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hü- seyin Inan'ın durumlannı gündeme getirmek. Kaya, "E|er halktan ve ailelerinden istek gelir- se, üçünün yan yana gömülmelerini saglamak için mücadele ederim. Ama bunu şova dönüştürmem" diye konuşuyor. Dava arkadaşlanndan bahsetmek onu yeni- den geçmişe döndürüyor. Hiç içki ve sigara iç- mediğiiıi belirten Kaya, gülümseyerek anlatıyor: " "Bir dönem bazı şeyleri yasaklayunlardanız. Disko, kızlarla arkadaşhk yasaktı. Kızlarla yal- nız başımıza yan yana yünimezdik, dava arka- dasımız bile olsalar. Yanhş anlaşılabilirdi." İlk kez bir kızla çıkışını arumsamıyor. Onul- maz bir hastalıktan yitirdiği ilk eşi bile onun için "niteUkli siyasi bir arkadaş." Günümüze dönüp soruyoruz: Baki Tug gibi ürüü 12 Mart Savası'nm ve pek çok eski MHP'li- nin olduğu TBMM'de bu kisilere karşı tavnmz nasü olacak? Yanıtı şöyle: "Bir bakacağız tabii. Şimdiden bir şey diye- miyorum. Ama aynı çatı altında olacagız. Ben parlamento olayını nasıl yarariı gördüysem, on- lar da öyle görüp gelmişler. Aralannda Maraş katliamına kablmış, eli kanlı unsurlar da var. Yeri geldiginde hesaplaşacağız. Gündeme geti- recetiz TBMM'de..." Mahkûmlanmla aramiyi — tinlösüayonrtimsavaa HAKAN AYGÜN ANKARA — Ulusal irade, samğıyla savcısıyla 12 Mart'm ünlü isimleri- ni TBMM çatısı altında topladı. 12 Mart'ın ünlü sıkıyönetim savcısı Baki Tuğ, yargıladı- gı Prof. Dr. Mumtaz Soysal ile birlikte görev yapacak. DYP Ankara Milletyekili Baki Tuğ, 12 Mart dönemine ilişkin anılannı ilginç belgeleriyle kitaplaştırmayı düşünüyor. Surekli koruma altında bulunan Tuğ'un avukatlık burosunun kapısmda ismine rastlamak olanaksız. Gûnlerini kutlama- ları kabul ederek geçiren Tuğ, "Kimse- den korkmamasiBin nedeninh kadere inanmasına" bağhyor. 12 Eylül döneminde de Kıbns'ta ve Genelkurmay'da görev yapan Tu| üe 12 Mart'tan günümüze yaşanan değişimi konuştuk: "— 12 Mart döneminde yargıladıgmız ünlüler kimkrdi? TUG — Mumtaz Hoca ve onun gibi Muammer Aksoy, Bahri Savcı, Şerafet- tin Turan gibi hocalar vardı. tlk gençlik hareketinden Atilla Sarp ve arkadaşları var. Sonradan da Deniz Gezmiş ve ar- kadaşlannda ben ikinci savcıydım. Bü- yük davalann çogu bizim sırtımiEdan geçmiştir. Mumtaz Hoca tesadüfen bi- ze düştü, mahkûm oldu. Ben talihsizbir insandım, hocalar benim karşıma geldi- ler. — Şimdi yargıladıgmız insanlardan çogu sizınie TBMM'ye girdi. T13C — Vaüahi, DYP dahil değişik partilerden 40 kadar arkadaş saydım. Omegin, Ankara'dan SHP Milletvekili Salman Kaya, Dev-Genç yöneticisiydi. Mahkûm oldu. Mumtaz Hoca da öyle. Sonra aftan yararlandılar. — Geçmişe şimdi nasıl bakıyorsunuz? TUC — O günün şartları onu gerek- tiriyordu. Aynı yasalar olsa ve bana bu- gün aym görevi verseler, yine aynı işi ya- panm. Ama bugün baküdığında, her şey geride kalmıştır. 141-142 değişmiştir. — Sizin de mahkûm ettirdiginiz Mumtaz Hoca gibi insanlar bakkındaki göriişleriniz degişti mi? TUG — O günkü Mumtaz Hoca'yla bugünku Mumtaz Hoca aynı degüdir. Bugün benim felsefemi temsU eden bir Mumtaz Hoca haline gelmiştir. Yasak- lanan 'Anayasa' kitabını okuyun. Tur- kiye'nin kurtuluşu için tek reçete olarak, Marksist-Leninist sistemi görüyor. Ben- se, her zaman milliyetçi ve muhafazakâr- dım. Bir ekolüm desem, abartmış ol- mem. Mumtaz Hoca da bu çizgiye gel- miştir. O zaman devlet beni savcılık gö- revine getirmiş, yasalan da önüme koy- muş. Kanunlan tavizsiz uygulamaktan başka çarem yoktu. — Bu isimlerle parlamentoda birlik- te görev yapacak olmanız size neler dü- şündürüyor? TUĞ — Ben, medeni bir insamm. ln- san sevgisiyle doluyum. Geçmişteki üiş- kiler sadece savcı-saruk münasebetidir. Bundan sonraki münasebetlerimiz par- lamenter olarak devam edecektir. Ken- dileri arzu ettikleri takdirde, medeni öl- çülerde her türlü munasebete varım. — Olaa bir SHP-DYP koalisyonunda Mumtaz Hoca'yla birlikte bakanlık da yapabilirsiniz. TUĞ — En rahat ölçülerde yapabili- riz. Yapmamamız için hiçbir sebep gö- remiyorum. — Sizin yer alacagımz bir hükümete eski samklarmı'zın güvenoyu vermeme- leri de soz konusu olabilir. TUĞ — Zannetmiyorum. O kadar çok şey degişti ki. Bugünku Türkiye, 20 yıl öncesinden çok farkh. Bakın, benim sanıklanmdan aralannda idama mah- kûm enirdiklerimin de bulundugu 6X) ka- dar genç, DYP'ye katılmıştır. Onun için benim sanıklanmla aram iyidir. Beni yıpratan Cumhuriyet gazetesi olmuştur. Akşam ve Yeni Gündem gazeteleri de. Eğer beni daha iyi tanısalardı, olaylann hiçbiri o şekilde gelişmezdi. — Demirerin DYP'sinden aday olma- nız da ilginç. Sayın Demirel, 12 Mart ve 12 Eylul'de mağdur edilmedi mi? Özel- likk 12 Mart'ın önde gelen isimlerinden biri olarak, bu dunımu nasıl karşüıyor- sunuz? TUĞ — Benim Demirelie 1973'ten bu yana ilişkim vardır. Benim babam, DP, AP ve BTP'nin kuruculanndandır. Mil- liyetçi muhafazakâr bir insan olarak bu düşüncenin savunucusu partilere sempati duydum. Demirere yakırüığun da bura- dan gelmektedir. Saym Demirel, 12 Mart'ta da 12 Eylul'de de mağdur edil- miştir. Ama şimdi misyon, tekrar rayı- na oturtulmuştur. — Ama neden 12 Mart'ta görev alma- mayı yeglemediniz? TUĞ — Devlet görevi yapüır. 12 Mart'ta benim şark hizmetim gelmisti. Sıkıyönetim savcılığma devam etmemi is- tediler. Kurtulmak için 'Beni şarka gönderin' diye başvurdum. Israr ettiler, öyle kaldık. Devleün verdiği görevdi, yapmak zorundaydık. Hatta 1973'te, tek- rar şarka gitmek istedim. Ohnadı. Şark görevimi yapıyormuşum gibi gosterdiler, yine Ankara'daki göreve devam etük. Uğur Mumcu bunu birkaç makalede yazdı. 11 askeri savcı daha benim duru- mumdaydı. Fakat Mumcu, sadece beni o şekilde göstermek istemiştir. — Veni hükumette Adalet Bakanhğı bekliyor musunuz? TUĞ — Eğer takdir edilirse, şerefle yürütürüm. Ama benden daha iyi yapa- caklar varsa da onlan desteklemeye ha- zırım. A1ISIRMEN NeBaskı, NeDışlanma, Nede Ayncalık SHP'deki çalkarrtı, durulmak şöyle dursun, gittikçe arta- rak sürüyor. Cumhuriyet'in en eski part'ısinin mirasçısı olan bu 12 Eylül sonrası kuruluş tehlike, hatta parçalanma sin- yalteri veriyor. SHP'de tartışmayı sürdüren kanatlarda ise sağ- duyunun gittikçe yittiğini, yerini duygusallığa ve öfkeye bı- raktığını görüyoruz. Genel Merkez kanadında beliren, olağanüstü kurultay is- teyenleri disiplin kuruiuna gönderme eğiliminin, çıkmazdan kurtulma yolu olmadığı kesın. Bu yöntemin de partiyi parça- lanmaktan başka bir yere götürmeveceği açık. SHP'deki çalkantmın, Türkıye'de terörün tırmandığı, sorun- lann patlama noktasına geldıği bir sırada yeni bir MC'yi ül- kemizin başına getirebileceğini göstermek ve kaçinılmaz he- saplaşmanın, hükümetin kurulmasından sonraya btrakılma- sını önermek de Baykalcılar'ı etkilemeyecektir. Görünen o ki SHP, yapısal bozuklukiarını ele almayacağı, herhangi yeni bir düşûnce üretmeyeceği bir "sen-ben kurul- tayı"na hazırianmaktadır ve bu kurultayda da BayKal ekibi- nin kazanma olastlığı güçlüdür. Olağanüstü Kurutoy'da, yapılacak yüzeysel hesaplaşma- da belki de HEP ile yaptlan seçim ittitakı da gündeme gele- cektir. SHP'nin daha önce partıden çıkanlmış ve daha son- ra, HEP'i kurmuş olan bazı kişileri güneydoğuda bazı seçim bölgelerinde kendi listesinden aday göstermesi, kimi çevre- lerde geniş eleştinlere yol açtı. Bu arada, DSP'li bir okurum seçimin birkaç gün öncesinde telefon ederek, hem SHP'nin etnik, mezhepsel kökenli bir parti olmasını eleştirdtğimi, hem de kimi HEP'lilerin SHP listesinden aday gösterilmesini sa- vunduğumu söyleyerek bu konudaki çelişkiyi giderecek bir yazı yazmamı istedı. Oysa ortada çelişki yoktu. SHP'nin istemli olduğu işlev Türkıye'de demokrasiyi bü- tün kurum ve kurallarıyla oturtmaktı. Yapısat bozukluğunun, bu işlevi yerine getirmesine ne denli elverişli olduğu ayrı bir tartışma konusuydu. Ama düşünsel alanda SHP demokra- siyi oturtmak istiyordu. Demokrasinin koşullarmdan biri ise toplum içinde insan- ların etnik ve mezhepsel kökenlen dolayısıyla baskıyta kar- şılaşmamalan, dışlanmamatarıydı. Herhangi bir kişi, mezhebı ya da etnik kökeni dolayısıyla baskıya uğruyor, seçim hakkıntn sınırlandığını veya dış- lanıyorsa, o zaman demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla o ülkede yerleşmemiş demektir. Böyle bir durumda, o kısıtla- maya, o baskıya ve o dışlamaya karşı koymak bir demokrasi borcu olur. Ancak yalnızca bu noktada duramayız. Hiç kimsenin mez- hebi ve etnik kökeni ya da ailesi yüzünden bir ayncalık ka- zanmasını da kabul etmek mümkün değildir. Bir kuruluş için- de kişiler etnik ya da mezhepsel kökenleri dolayısıyla bazı ayncalıklara sahip oluyorlarsa, orada yarışmadaki eşitlik ku- ralı bozulmuş, o mezhep veya etnik grup dışındaki insanta- ra dolaylı da olsa baskı uygulanmış, onlann hakları kısıtlan- mış demektir. SHP'nin delege ve üye tabanındaki yapısal bozukluk yu- kanda söylediğimız sonucu doğurmuş bulunmaktadır, Yıllardır bazı SHP'li uyelerin eleştırilenni, ötkelerini goze alarak sos- yal demokratların şimdilik en büyük kuruluşu olan bu parti- nin yapısal bozukluğunu dile getirdik. Türkiye'nin en büyük kentindeki aday seçimleri sırasında yapılan parti içi bölge- sel ıttıfakların kuruluşu zedeleyeceğini, seçim şansını etki- leyeceğ'ıni, seçim sonrasında da tutarlı bir kadro oluşturul- masını engelleyeceğinı yazdık. SHP içinde tnsanlann etnik kökenleri ya da mezhepsel ya- pılan dolayısıyla ayncalık sahibi olmalarına karşı çıkmak, bu olguyu eleştirmek bir demokrasi görevi idi. Bunu yapmaya çalıştık. Ama bunu yaparken Kürt sorununu baş konu haline getir- miş olan ve bu olaya belki de bizlerden daha başka bir açı- dan eğilen insanlann, küçük oyunlarla seçimden dışlanma- sına karşı çıkmak da bir demokrasi göreviydi. Çünkü demokrasi, ne dışlanmayı ne de ayncalığı kabul ederdi. Işte bu yüzdendir ki SHP'nin HEP'lileıie yaptığı işbirliğini destekledik. HEP kökenlilerin gelecekte yine sosyal demok- rat parti içinde kalmaları veya kalmamaları bu konuda, o denlı önemli değildir, Önemli olan SHP'nin bir demokrasi gö- revini yerine getirmiş olmasıdır. Olaya bu açıdan bakıp demokrasinin, baskıyı, dışlanmayı olduğu kadar ayncalığı da kabul etmeyeceği göz önünde bu- lundurulunca, iki davranış arasında hiçbir tutarsızlık olma- dığı kendiliğınden ortaya çıkmaktadır. Şurası da gerçektir ki SHP'nin ışbırtiği karannı alan yetkili kurullan da Genel Başkan'ı da bu gerçekleri yeterince açık- layabilmiş değillerdir. Çünkü SHP'de bugüne değin, bellı başlı kanatlardan hiç- biri günü gününe politikanın dışında yapısal sorunlara eğil- memışlerdir. Partinin bugün karşı karşıya bulundugu en büyük sorun da artık kaçınrtmaz hale gelen bu yapısal sorunlara eğilip on- lan düzeltme isteğinin kimi kişiler ile henüz çok etkin olma- yan gruplar dışında, ana kanatlarda egemen olamaması ve yalnızca "sen-ben" çekişmesinde direnmenin sûrdürülme- sidir. SEVGİLt ÖZGÜR'ümüz HER GÜNÜMÜZÜ SENİNLE BtRLtKTE YAŞIYORUZ 29.10.1991 (Bugün) Saat 14.00'te Gülsuyu mezarlıgında tüm sevenlerinle birlikte yanındayız. MUSTAFA-ZUHALrÖZLEM BÜJK VEEAT Odanuz üyesi, maden mühendisi \ÂŞAR MADEN'i 26 Ekim 1991 tarihinde elim bir trafîk kazasında yitirdik. Ailesine, yakuılarına ve maden mühendisleri topluluğuna başsağlığı dikriz. TMMOB MADEN MÜHENDİSLERt ODASl AtLE BÜYÜĞÜMÜZ SALJHKAYMAK'ı (Egitmen Salih) YÎTÎRDİK. Cenazesi 29 ekim günü öğle namazını takiben Muğla- Bayır kasabasından kaldınlacaktır. Ailesi adına oğlu ALİ KAYMAK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle