Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
:UMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 29 EKİM 1991
Cumlıııriyet Ne Zaman
Kuruldu?
Birulusun yazgısını belirleyen toplumsal ve tarihsel koşullar içinde, yok
Dİma ya da yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya bırakılmış bir halk, bunun
Dİr "alınyazısı"olmadığım kanıtlayarak bir devlet "enkazından" yeni bir
'devlet" yaratma başansını göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti.
şte budur.
Prof. Dr. AYDIN A YBA Y
Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu-
ıun 68. yıldönümünü kutluyoruz. Bu olay
. aizlerce yıllık Türk tarihinin önemli bir dö-
ıüm noktasıdır. Bir ulusun yazgısını belirle-
?en toplumsal ve tarihsel koşullar içinde, yok
)lma ya da yok edilme tehlikesi ile karşı karşı-
?a bırakılmış bir halk, bunun bir "ahnyazısı"-
olmadığını kanıtlayarak bir devlet "enkazın-
dan" yeni bir "devlet" yaratma başansını gös-
Bnniştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, işte
budur.
Birinci Dünya Savaşı'nın olumsuz sonuçla-
nnın pençesinde çökmüş, çözülmüş bir halk ve
bunun başında "artık hıçbir şeyi temsil etme-
ven" ve yok olmayı kabullenmiş köhne bir
devlet örgütü, kendilen için dışandan hazır-
lanmış "ölüm reçetelerini"nin uygulanmasını
beklerken içeriden yeni bir ses yükselmiştir.
, Bu sesin getirdiği mesaj şudur: "Alınyazımız,
kiz nasıl istersek, öyle olacaktır."
Bu, Mustafa Kemal'in sesidir. Ve ulusun
alınyazısı. onun bu mesajına göre yazılmıştır.
Bir ulusun yazgısını belirleyen tarihsel ve
toplumsal olaylar dizisi içinde bu tür mesajla-
nn etkisi, bunun sahibinin kimliğine, inandın-
alığına, güven yericiliğine, kısaca kişiüğine
bağîıdır. Bu kişiliğın. olaylara yön verilebilen,
onlan biçimlendirebilen üstün bir "istencin"
(iradenin) sahibi olması gerekir. Böyle kişilere
önder Gider) denir. Önder. toplumdaki devini-
min çarkını çevirebilme ustalığını gösteren ki-
şidir.Tarihteki toplumsal ılerleme ve dönüşüm
örneklerinde hep böyle bir önder vardır.
İşte Türkiye'de gözlemlenen de budur: Mus-
tafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı sonrası yok
olmayı bir yazgı olarak kabullenmemiş gö-
züken umutsuz, çözülmüş, bezgin ve gelecek-
siz bir topluma, içinde bulunduğu koşulların
ve durumun bir yazgı olmadığını anlatabilen
ve onu yönlendirebılen bir önderdir. Ulusu,
" Ya istiklal ya ölüm" slogamyla kendine getir-
miş, onu bir kurtuluş savaşını yapmaya ikna
etmiş ve sonuçta bir başanya ulaştırmıştır.
Bu sürecin "cumhuriyet" türünde yeni bir
devleti ortaya çıkarması beklenmediİc (sürp-
riz) bir olay değil. tam tersine tarihsel bir zo-
runluluktur. "Müdafaa-yı Hukuk" hareke-
tinin kısa bir süre sonra. somut bir ulusçuluk
kavramına dönüşerek. "misak-ı milli"ve "kuv-
vayı milliye" ıçeriğine kavuşmasının nedenı
vardır: Sevr Antlaşması ile öngürülen hedef,
sadece bir imparatorluğu tasfıye edip "tarih-
ten silmek" değil. bu devletın özünü oluşturan
Türk halkını da yok etmektir. Buna göre karşı
karşıya kalınan "somut sorun" ideolojik fan-
tezilerle oyalanmaya tahammülü olmayan
"uhısal kurtuluş" sorunudur. Savaşımın hedefı
de imparatorluğu kurtarmak değil, "ulusu
kurtannak"tır. üpnkü kendi kendıni kurtara-
cak ulus, artık, onu kumar masasında harcar
gibi ortaya sürüp sonra da ortada bırakan
devlete sığınacak değildir. Doğal olarak kendi
devletini kuracaktır.
23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılış konuş-
masını yapan Başkan Şerif Bey. "Milletimizin
dahili ve harici istiklal-i tam dahilinde mukad-
deratım bizzat deruhte ve idare etmeye başla-
dığını bütün cihana ilan ediyorum" derken bu
gerçeğin altını çizmiştir. Bunun ardından, İs-
tanbuFdaki kabineyi ve tasarruflannı "gayn
meşru" sayan yasalar ve kararlar (24 Mayıs
1920, 7 Haziran 1920, 19 Ağustos 1920) ile
"Hakimiyet Bilakay düşart milletindir. Türkiye
devletiBMMtarafındanidareolunur"karan(7
Şubat 1921), "Osmanlı İmparatorluğu'nun
inkiraz bulup TBMM hükümetının teşekkül
ettiğine" ilişkin karar (30 Ekim 1922) ve niha-
yet "TBMM'nin hukuk-u hakimivet ve hiiküm-
ranisinin mümessil-i hakikisi olduğuna dair"
Meclis kararlan hep bu gerçeğin yinelenmesi-
dir.
Kurtuluş Savaşf nın başlatılması ve bu tanh
çizgisinin izlenmesiyle ortaya çıkan tablo şu-
dur: Kurtuluş Savaşı ile başlayan sürecin
'Cumhuriyet' adı ile anılan yeni bir devlet bıçi-
mi ile noktalanması, bir tarihsel zorunluluktu.
Daha 1920 ağustosunda "Egemenlik kayıtsız
koşulsuz ulusundur" diyerek Kurtuluş Sa-
vaşı'na adım atanlann amacının "makam-ı
mualla-yı hilafet ve saltanatı ve memalik-i
mahrusa-i sahaneyi yed-i ecanipten tahlis"
(kısaca, padışahı kurtarmak) olduğunu ciddi
bir sav olarak ileri sürmek olanaksızdır. Ger-
çek amaç, "ulusun bağımsızlığY'dır ve savaşı-
mın önderinin açık sözleriyle "Llusun
bağımsızlığını yine ulusun azim ve karan kurta-
racaktır."
Bu tarihsel çizgiye uygun olarak 29 Ekim
1923 günü akşamı, Cumhuriyet ilanı karan-
nın ardından yapılan seçimle Cumhurbaşkanı
seçilen Mustafa Kemal Paşa. Meclis kürsü-
sünden yaptığı konuşmada bu gerçeği bir kez
daha dile getiyordu:
"Heyet-i celilenize teklif olunan kanun layi-
hasının (Cumhuriyetin kurulması iie ilgili öneri)
kabulü münasebetiyle yeni Türkiye doletinin
zaten cihanca malum olan, malum olması gere-
ken mahiyeti, beynelminel maruf unvanıyla ya-
dedikü."
Şu halde "29 Ekim 1991 günü"nü kutlarken
şöyle demeliyiz:
"Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu-
nun değil. açıklandığı'nın (ilan edildiğinin) gü-
nüdür." Hepimıze kutlu olsun!
ARADA BİR
Prof.Dr. METETAPAN
Korumacılık ve Uygarlık
.- Tüm kuramcılar ve kültür adamlannca pek çok kez belirtil-
diği gibı korumacılık uygar olmanın en önemli öğelerinden bi-
ridir. Bir toplum ne denli yaşadığı topraklarda kendisınden
-* önceki uygarlıkların ürünlerini korur, onlara yeniden yaşama
- koşullarını sağlarsa o toplum da o denli uygar olur. Eski top-
lumların yarattığı ürünleri "Bunlareskimiştır, bunlar bugünkü
kültürümüze yabancıdır" gıbi yanlış değerlendirilmelerle de-
ğersiz kılmaya çalışan bir toplum, gerı kalmışlıktan hiçbir za-
•, man kurtulamaz. Bu tür düşüncelerin altında bazen bağ-
, nazlık', bazen kültursüzlük', bazen de maalesef son yıllarda
. ülkemizdeegemenolan"köşeyihemendönme'felsefesiyat-
" maktadır. özellikle "köşeyi hemendönme"felsefesınintemel
, kaynağı olan bugünkü sahte ve yoz kapitalizm, özellikle ülke-
. mizdeki, bırdizi kültür varlıklarının, kentsel ve doğal değerle-
ı rinin bilinçlı ve bilinçsiz yok olmasına neden olmuştur. Her
.' türlü kültür ve toplumsal değerlerin yok olduğu böyle bir or-
" tamda korumacılıkta da her zaman doğru yaklaşımları, hatta
' iyi ve dürüst insanlardan da beklemek, kanımca biraz fazla
hayalperestlik olacaktır.
Ulkemiz, korumacılık yönünden bir dizi gelişmiş ve kapita-
lizmi doğru uygulayan ülkelerden, örneğin Almanya'dan, Ital-
, ya'dan, Avusturya'dan çok çok geridır. Kuşkusuz, örneğin
.. ekonomik baskı gruplarının bir sonucu nedeniyle Köln Kated-
, ralinin yakın çevresindeki yanlış uygulamalara karşın, bu ül-
kelerde korumacılıkta bilimsel yaklaşımların genelde ege-
men olduğu açıktır. Bu ülkelerde koruma bilinci salt kurum-
ların başındaki yönetici veya bilim adamlarının tekelirtde ol-
. mayıp yaygın ve örgün bir eğitim modeliyle, toplumun tüm ta-
. bakalarına inebilmiştir. Maalesef bu durum bizım ülkemiz için
geçerlı değildir. Okuma ve yazma oranı, büyük iç göç, çarpık
.ekonomik modeller, eğitimdeki eksiklikJer, korumacılıktaki di-
ğer ülkelerden gerı kalmışlığımızın en çarpıcı nedenleridir.
~ Özellikle büyük kentlere gelen kırsal alan kökenli yurttaş-
lanmızın konut sorunlarını kaçak ve gecekondu modeliyle
çözmelerinin yıllardır devlet politikası olarak benimsenmesı,
bu kentlerimizin sağlıklı ve planlı gelişmesini hem engelle-
miş, hem de bir dizi doğal güzellikleri barındıran kent bölge-
leri yok olmuştur. Bu insanların kentleşme süreçlerini hız-
landırmak için hiçbirönlemalınmamış, aksinebu kaçak yerle-
şim alanlan sankı kentin bir parçası değılmiş gibi ihmal edile-
rek bu insanların hızlı bir biçımde kentli olmaları engellen-
miştir. Bu yarı kentli ınsanlarımızdan kentin korunacak kültü-
rel varlıklarına duyarlı bakmalarını beklemek kanımca hatalı
olur. Korumacılık, kültür ve uygarlık sorununun bir simgesi
olduğundan toplumsal dinamiklerin bu konu üstündeki
ağırlığını vurgulamak düşüncesiyle bu kentleşme olgusuna
değindim. Bu gecekondulaşmayla, bu iç göçle korumacılığı
(Arkaa 17. Sayfada)
Bağ-Kur Çık
Esnaflann, sanatkarların ve öteki bağımsız çalışanların tümüyle
Sosyal Sigortalar Kurumu bünyesi içinde ele alınması en doğru ve
yararh olanıdır. Aslında Bağ-Kur daha kurulmadan önce bu yola
başvurmak gerekirdi.
MEHMET KOYUNOĞLU Kamu Yönetimi Uzmanı
1971 yılında, 1479 sayılı yasa çıkanldı
ve Bağ-Kur kurulmuş oldu. Adı "Esnaf,
Sanatkar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu" olan bu ku-
ruluşa neden "Bağ-Kur" denildi? Daha
iyi bir başlık ve kısaltma yapılamaz
mıydı? Hatta daha iyi bir inceleme ve
araştırma yapılamaz mıydı? Onun da
yapılmadığı, yasa çıkarılırken uzman gö-
rüşlerine yer verilmediği. teknik hata-
lanyla yasanın aceleye getınldiği belli
oluyordu.
Bu yüzden, sosyal güvenlik sistemle-
rinde baz olarak alınması gerekli olan
aktüaryal hesaplar ve dengeler, Bağ-
Kur'da iyi hesaplanmadığından, daha ılk
yıllarda bile, tehlike çanlannı sezmek
mümkündü. Nitekım, Bağ-Kur'un kısa
zamanda tıkanacağı ve çıkmaza gireceği-
ni çok önceden yazanlar ve söyleyenler
oldu. Bunlar o zaman karamsar ve kö-
tümser olarak gösterildı.
Bağ-Kur konusunda. ne yazık ki daha
sonraki yıllarda getirilen ek yasal ve idan
düzenlemeler ve değişiklıklerle de sosyal
güvenliğin temel ilkelerine uyulmadığı
görülmüş, böylece bugüne kadar gelin-
miştir.
Bağ-Kur çıkmazı, bugüi- sadece uz-
manlann değil, artık siyasilerin de kabul
etmekten başka çare bulamadığı bir ger-
çek durumuna gelmiştır. İşte bunun için,
son ANAP hükümeti, eylül ayında
TBMM'ye Bağ-Kur'un yeniden yapılan-
masını öngören bir yasa tasansı sevk ede-
ceği taahhüdünü vermiştir. Nasıl bir ta-
san olacak? İleriki günlerde belli olacak.
Belki de erken seçim havası ile bırlikte
şimdilik gündeme giremeyecektir. Ama
seçim sonrası Bağ-Kur sorunu, günde-
min ilk maddelerinde yer alacaktır.
Yani yakın bir zamanda tasan tartışıl-
maya açılacaktır.
Umanz, tartışmalar bizi başka
yanlışlıklara götürmez. Çünkü, sosyal
güvenlik Türkiye'de yazık ki yanlış an-
laşılmaktadır. Bu yanlış anlamada bü-
yük pay, siyasal kadrolara aittir. Bu
yanlış anlama, sizı bir anda Türkiye'yi
sanki emeklilik cennetine kadar götürür.
Etrafınızda 40 yaş dolayında bir sürü
genç emekli görürsünüz Türkiye'de.
Oysa, ABD. Almanya, Jngiltere, Fransa
vb. süper ileri ülkelerde bile, 40 yaşında
kimse emekli olamıyor da Türkiye'de
genç ve sağlıklı insanlar emekli olabili-
yorsa, bunun adı sanılır ki "çağ atlama"-
dır. Gerçekte ise bunun adı gerı kalmış-
lıktır, o gepegenç insanlan çok küçük
aylıklarla bunalıma itmektir.
Gerçi. bunun mazereti de hazırdır:
Gençlere ve işsizlere kadro ve iş alanı bo-
şaltmak. Bu da yanlışın yanlışıdır.
Yatınm alanlan açmadan, hızlı nüfus
artışını önlemeden geçici önlemlerle soru-
na yaklaşmanın sonucu, çığ gibi büyüyen
işsizler ordusundan başka bir şev değil.
Bu ortamda, bir işyerine alınacak 10-15
kişi için binlerce başvuru olunca. seçme
sınavını stadyumlarda yapmaktan öte
çare bulamayan yöneticiler... Bunalımlı
genç emekliler ve bunalımlı işsizler.
Bu yöneticiler ne yapsın; ülke yöneti-
mine egemen olanlar. 40 yaşlannda in-
sanlan işsizliğe çözüm diye emekli ediyor
ve buna karşın işsizler çığ gibi büyüyor-
sa!..
Oysa emeklilik, yaşlanarak ya da ma-
lul kalarak çalışamayacak olan güçsüzle-
re insanca yaşamayı hedefleyen, aylık
bağlamayı öngören bir sistemdir. İşte
çağı atlayan ülkelerle geri kalmış ülkelen
belirleyen bir ölçüt de bu gerçekte yat-
maktadır.
Bu gerçek içinde. Bağ-Kur emeklileri-
nin ülkemızdekı emekliler şemsiyesınde
en mağdur olduğu gerçeği yatar. Bu mağ-
duriyet, sigorta primlerinin yeterli dü-
zeyde olmamasından veya ödenmeme-
sinden değil. 20 yıldan bu yana süregelen
yanlış politikaların, yanlış uygula-
malann ve isabetsiz hesaplamalann tabii
bir sonucudur.
Bağ-Kur için yapılacak en iyi şey,
kanımızca bu kurumu lağvetmektir. Ku-
ruluşu dahi bugüne değin süren yanlışlık-
Iarla dolu olan uygulamaya son vermek
en doğru olanıdır. Yanlışhklar üzerinde
yapılacak düzeltmeler, bir noktadan son-
ra yeniden yanlışlığa dönüşmeden köklü
çözüm ahnmalıdır.
Esnaflann, sanatkarlann ve öteki
bağımsız çalışanlann tümüyle Sosyal Si-
gortalar Kurumu bünyesi içinde ele alın-
ması en doğru ve yararlı olanıdır. Aslın-
da Bağ-Kur daha kurulmadan önce bu
vola başvurmak gerekirdi. İlk bakışta,
bir işçi sigortalan kurumunun içinde
bağımsız çalışanların ne işi var diyenlere
şaşmamak gerekir. Ama artık onun adı,
ışçi sigortalan değil, sosyal sigortalardır.
SSK'dır.
öte yandan, Sosyal Sigortalar Kurumu
bünyesinde zaten bağımsız çalışanlara
yer verilmektedir.
Bağımsız çalışanlann tipik bir örneği
olan avukatlar, 506 sayılı yasanın 86.
maddesindeki "Topluluk Sigortası"
kurumuyla, "Sosyal Sigortalar" şemsi-
yesi içindedirler.
Sosyal Sigortalar Kurumu, 2 milyon, 3
milyon esnaf. küçük sanatkar ve diğer
bağımsız çakşanlan da bünyesine alacak
şekilde organizasyonunu geliştirmeye,
yasal ve idari yapıya ve birikime müsait-
tir. Birkaç maddelik bir yasa değişikligi
ile bir geçiş sağlamak pekala mümkün-
dür.Böylece sigorta haklan ve yükümlü-
lükleri açısından Bağ-Kur emeklileri
aleyhine olan eşitsizlikler ve adaletsizlik-
ler. tüm bağımsız çalışanlar için avukat-
lar düzeyine çıkartılmış olur.
SATILIKDAİRE
Acıbadem Basın Sitesi'nde 80 m
2
hidroforlu, kaloriferli, bahçe
katı daire 120 milyona satıhktır. Tel: 325 68 81
Askeri kimliğimi kaybettim.
Hükümsüzdür.
FlLtZ YENlÇETtN
; Istanbul Pasaport Şube
Müdürlugu'nden aldığım
[jasaportumu kaybettim,
hukumsuzdur.
LÜTFtYE KAYGÜN
PENCERE
Cumhuriyet Bayramımız...
Cumhuriyeti kim kurdu?
llkokul çocuğuna bu soruyu yöneltırsen, gözlerini kırpıştırıp
yanıtını verir:
- Atatürk!..
Evet 'kurtarıcı' ve 'kurucu' sanlarını tarihin kütüğüne yaz-
mıştır Mustafa Kemal...
Ne var ki bu, Türkiye'de okul çocuğuna ezberletilmiş 'resmi
tarih' değildir; Mustafa Kemal, evrensel bir gerçektır; her
dilin ansiklopedisinde cumhurıyetimızin kurucusudur. Os-
manlı İmparatorluğu'nun batışı ve yeni Türkiye'nm temelleri-
nin atılması, 20nci yuzyılın ilk yarısında yaşanan bir des-
tandır; ama, efsane değildir; Ağrı, Erciyaş, Kızılırmak ve To-
roslar kadar elle tutulur, gözle görülür zamansal coğrafya-
mızdır.
Içimizde o günlerı görenler vardır; sağdır, diridir, ayaktadır;
en başta sevgili hocam Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Birinci Bü-
yük Mıllet Meclısi'ndeki görevinde kurtuluş tarıhimızi ya-
şamış; ömrünün paha biçilmez anılarına katmış bir tanık ola-
rak aramızdadır. Kuvayı Millıyeciler daha ölmedıler; sınav
günü gelip dar kapının eşiğıne bastığımızda yeni kuşakların
Lozan'ı nasıl savunacaklarını bütün dünya bir kez daha gör-
mek ıstıyorsa, Halep orada, arşın burada...
Cumhuriyeti kim kurdu?
Kim mı kurdu?
Galata'da Ingılız subayının kamçısını suratına yiyen küçük
memur cumhuriyeti kurdu... istanbul caddelennde işgalci su-
baylara selam vermek zorunda kalmamak için yan sokaklara
sapan subaylar kurdu... Antep'te Fransıza karşı ayaklanan
hoca kurdu... Arabistan çöllerinde savaşa savaşa iliği kemıği
erımiş köylü kurdu... Çoluğunu çocuğunu Istanbul'da bırakıp
Ankara'ya kaçarak direnişe katılan gazetecı kurdu... Trablus'-
ta, Yemen'de, Balkanlar'da yenilgiden yenilgiye uğrayarak
varoluşunun son kalesınesığınan ınsan kurdu. Kıraçtoprakta
inildeyen kağnısında top mermisı taşıyan kadınlarımız -bizim
kadınlarımız- kurdu...
Onlar kı toprakta karınca
suda balık
havada kuş kadar
cokturlar
"Korkak ! cesur I cahil I hâkim I ve çocukturlar", kimi za-
man birbirlerıne düşerler, kimı zaman birbirlerini yerler, se-
çim sandığında baklava dilimı gibı çapraz çapraz bölünürler,
didişirler, dövüşürler, sövüşürler; ama bu cumhuriyeti kuran
onlardır...
Ya koruyacak olanlar?
•Onlardır...
Hava kurşun gibi ağır...
Cumhuriyetin 68'inci yıldönümünde sanki cumhuriyetin te-
melleri çatırdıyor.
Lozan mı? Haydi canım sen de!.. Sevr çok daha iyiydi... Ata-
türk mü? Elleri kırılaydı da cumhuriyeti kurmayaydı; altı
yüzyıllık imparatorluğun köküne kibrit suyu ekti... Türkiye
Cumhuriyeti devlet mı? Fırat'ın ötesine geçemez... Kemalizm
mi? Ha ha, ho ho, artık özalizm var... Bağımsızlık mı? Kaldı
mı kardeşim? Azerbaycan, Türkistan, özbekistan, hatta Le-
tonya, Estonya, Litvanya için iyıdir de bize yaramaz. Hukuk
devleti mi? Demokrasi mi? Boşverşimdi, borsaya bak, dövize
bak, dış kredilere bak sen!.. Sosyal adalet mi? Hıh hıh, "Ben
zenginleri severim, fakirden bize ne hayır gelir?" Kıbrıs mı?
Bıktırdın birader, bu iş uzadıkça uzadı, ver kurtulL Şeref, hay-
siyet ve insanlık mı? Sen paraya bak!... Şeref kaç para? Ülke
bütünlüğü mü? Hay baştnda paralansın bütünlük!.. Güneydo-
ğu'da ancak Memetler ölür, Yupi'ler değil... Hem "Büyük Pat-
ron" ne derse o olur, şimdi insanın canını sıkmamn sırası
mı? Fikir adamı cezaevinde tutuklu yatar, gazeteci yargılanır,
ben keyfime bakarım, bilançoma bakarım! Modası geçmiş
şeylerden söz açma bana!..
Bizim gazetemızin adı Cumhuriyet!.. Biz Türkiye Cumhuri-
yeti'yle varolduk; "modası geçse" de cumhuriyetçiliği savu-
nacağız; ama bu yalnız bize mi özgüdür? Hayır!.. Sınav saati
geldiğınde Anadolu halkının varoluşunu nasıl savunacağını
adımız gibi biliyoruz.
Geleceğe güvenimiz bundan...
Hiçbir halk, kendısinı vareden tarihsel kaynaklanna sırtını
ceviremez.
M-ELSANATLARI ^ HEDİYEÜK ESYA^ PRESTÜ ^ ESANTİ>ON#OtaJNCAK^HI-R
Gerçek bir armağan cenneti... Sektörün
en büyük ve en ünlü üreticileri...
Milyonları hayran bırakan dünya
markaları... Yaşam anlayışı ile zevk
kalitesi ile süratle gelişen ülkemiz
insanlan için... Severek, bilerek, seçerek
yaşayanlar için... Doğanın en güzel
armağanları sevgi ve saygıyı simgelemek
için... Renklerin, çeşitlerin, zevklerin dans
ettiği, klas'ın kanat gerdiği gerçek bir
armağan cenneti...
Üstelik, Türkiye'deki tek amaca uygun
ve her türlü modern altyapıya sahip,
dünya standartlarındaki tek özel fuar
merkezinde.
11.ISTANBUL, Vf ARMAGAN FUARI
30 Ekim-3 Kosım
Istanbul Hilton
ExhibitionCenter
Ziyaret Saatleri:12.00-20.00
iıiteıtek§W A&D