Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 OCAK 1991
MUZIK
KULTÜR-SANAT CUMHURİYET/7
'Bayan Fado' Türkiye'ye geliyor
• Kültur Servisi — Portekiz asıllı sanatçı Amalia
Rodrigues, Türk Kalp Vakfı'nın 15. kuruluş yıldönümü
için tstanbul'da bir resital sunacak. Müzik dünyasının
"yaşayan efsanesi", "Fado'nun kraliçesi" olarak
nitelendirilen Rodrigues'in Türkiye'de vereceği konser,
sanatçının 'ellinci sanat yıh' kutlamalan çerçevesinde
çeşitli ülkelerde verdiği konserlerin son halkasını
oluşturuyor. 14 ocak pazartesi günü tstanbul'da, Atatürk
Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek konser konusunda
The Marmara Oteli'nde düzenlenen bir basın
toplantısında bilgi veren Türk Kalp Vakfı Yönetim
Kurulu Başkanı Çetin Yıldırımakın, "Türkiye'nin çok
sıkıntıh bugünlerinde böyle olağanüstü bir sanatçının
konseri tansiyonu düşürecektir" dedi. Daha önce
Fransa'da Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand ve
Portekiz Cumhurbaşkanı Mario Soares'in himayesinde
düzenlenen bir "AIOS Galası"nda konser veren
Rodrigues'in Türk Kalp Vakfı'nca düzenlenen konserden
ücret almayacağı belirtildi. 14 ocak günü saat 21.00'de
gerçekleştirilecek konser iki bölumden oluşacak.
SEMPOZYUM
'Eski Eser Kaçakçılığı'na çözüm
• Kiiltür Servisi — "Eski Eser Kaçakçıhğının
önlenmesinde Koleksiyonculuk, Müzayedeler ve Yasalar"
konulu sempozyum 10-11-12 ocak günleri Yıdız
Üniversitesi Oditoryumu'nda düzenlenecek. Yıldız
Üniversitesi, Türkiye Vakıflar Bankası ve Antik Dekor
dergisinin işbirliği ile gerçekleştirilen sempozyumda eski
•eser kaçakçıhğının önlenmesinde koleksiyonculann ve
muzayedelerin yasal, kültürel ve toplumsal boyutlan
tartışılacak. Kültür Bakanhğı, Emniyet Genel Müdürlüğü
ve T.C. Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkilileri ile kültür ve
bilim adamları, koleksiyoncular, antika ve müzayede
kuruluşları birer bildiri sunacak. Sempozyum bildirileri
daha sonra bir kitap şeklinde yayımlanacak. Yıldız
Üniversitesi Oditoryumu'nda 10 ocak perşembe günü
saat 10.00'da başlayacak sempozyum üç gün devam
edecek.
SİNEMA
'Goodfellas' 1990'ın en iyisi
• NEW YORK (AA) — Türkiye'de "Sıkı Dostlar"
adıyla gösterilen Martin Scorcese'in yönettiği bir mafya
üyesinin yaşamının anlatıldığı "Goodfellas" adh film,
ABD film eleştirmenleri topluluğu tarafından 1990'ın en
iyi filmi seçilirken Martin Scorcese de en iyi yönetmen
ödülüne layık görüldü. ABD'de çeşitli yayın
organlarından 40 film eleştirmeninın yaptığı
değerlendirme sonucunda, "Reversal of Fortune"
filminde canlandırdığı karakter için en iyi erkek oyuncu
ödülü Jeremy Irons'a verilirken Anjelica Huston da "The
Grifters" adh filmdeki başarısından dolayı en iyi kadın
oyuncu ödülüne layık görüldü. Açıklamada, "The
Grifters" filmindeki rolü için Annette Bening'in en iyi
yardımcı kadın oyuncu, "Longtime Companion" adlı
filmdeki rolüyle de Bruce Davison'un en iyi yardımcı
erkek oyuncu seçildikleri belirtildi. En iyi yabancı film
ödülünu Aki Kaurismaki'nin yönettiği "Ariel" adlı filmin
aldığı, Charles Burnett'in ise "To Sleep With Anger"
adlı film senaryosu çalışması için en iyi senaryo ödülüne
layık göruldüğü belirtildi. Eleştirmenler, en iyi
sinematografi ödülünü "Where The Heart Is" adlı fikni
ile Peter Suschitzky'ye verirken en iyi belgesel ödülüne
de "Berkeley in 60's" adlı film layık göruldü.
Mekin'e 'emek' ödülü
• ANKARA (AA) — Ankara Film Festivali tarafından
her yıl dağıtılan emek ödulü ve TRT ödüllerini
kazananlar belli oldu. Seçici kurul, Türk sinemasına
uzun yıllardan bu yana yaptığı katkılardan dolayı, bu
yılki emek ödülünün sanatçı Ahmet Mekin'e verilmesini
kararlaştırdı. Ödül geçen yıl yönetmen Metin Erksan'a
verilmişti. Festival Yürütme Kurulu tarafından dağıtılan
TRT ödüllerınin de sahipleri belirlendi. Sinemasal
anlatımmdaki ustünluğü nedeniyle "Baharın Bittiği Yer"
adlı yapım dolayısıyla yönetmen Ziya Öztan ve "Genç
Sinemacılar" adlı programın yapımcısı Lutfü Özatalay
ödüle değer bulundular.
DERGİ
İnsancıl'da 'aşk' olgusu
• Kültür Servisi —
Aylık kültür-sanat
dergisi İnsancıl'ın 3. "~Mt"M* m a ı / i | i
sayısı çıktı. İnsancıl'ın I f M S / l A f O L
bu sayısı, ağırlıkh olarak " " * * " " " ^^"»••"
aşk konusuna ayrıldı.
Ayten Mutlu "Sevmek
İnsan Olmaktır", Melisa
Gürpınar "Yüreğime
Giden Ok İşareti",
.Şükran Kozalı "Aşka Bir
Mektuptur", Afşar
Timuçin "Aşkın
Diyalektiği" adlı
yazılarıyla aşk olgusunu
çeşitli açılardan
inceliyorlar. Ayrıca
Arslan Kaynardağ'ın
"Matbaamız ve
Edebiyatımız", Yusuf
Çotuksöken'in, "Ilkokul
mu İlk Okul mu", Yakup Şahan'ın "Yiğitçe Bir
Insancılhk" îsmail D. Hasan'ın "Hepimizden Biraz",
Izzet Kılıçlı'nın "Aşk Bulteni", Betül Çotuksöken'in
"Tarihselcilik Sorunu", Fatma Kethudaoğlu'nun "Orhan
Veli'den Anılar" Cengiz Gündoğdu'nun "Bırak Kalbine
Gireyim" adh yazıları ve Nilgün Kozal'ın öyküsu, Ali
Ersin Günçe, Nuh Ömer Çetinay, Zerrin Taşpınar Şahin,
Ahmet Kerem Çebi, M. Mahsun Doğan, Feriha Altıok ve
Asım Gönen'in şürleri İnsancıl'ın 3. sayısında yer alıyor.
MUZİK FİLİZ ALİ
Dördüncü kardeşler, İDSO'dan sonra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'yla
Piyano başında iki kardeşIstanbul Devlet Senfoni Orkestrası 'nın geçen hafta sonu verdiği Gençlik Kon-
serleri'nin solistleri arasmda Ufuk ve Bahar Dördüncü kardeşler de vardı. IŞ61
ve 1965 doğumlu iki kardeş, Saint-Saens'ın ünlü "Hayvanlar Karnavah"nı çal-
dılar. Ufuk ve Bahar Dördüncü Piyano tkilisi, bugün de Ankara'da Cumhur-
başkanlığı Senfoni Orkestrası eşiiğinde bir konser verecek. Bugünkü konser-
lerinde Bartok, Debussy, Stravinski ve Ravel'in yapıtlarını yorumlayacak olan
Dördüncü kardeşler Onümüzdeki aylarda Amerika, Italya, Fransa, tngiltere
ve Japonya'da da konserler verecekler. Gelecekyaz Ulus/ararası istanbulFes-
tivali'nde de dinleme olanağını bulacağımız Ufuk ve Bahar Dördüncü 'nün son
konserleriyk ilgili olarak FUiz AU'nin yorumunu ve arkadaşınuz Ahu Antmen 'in
sanatçılarla yaptığı bir söyleşiyi sunuyoruz.
AHU ANTMEN
Bir anne, ilk çocuğu doğduğunda
onun "zarif bir lûz olarak yetişmesini
istiyor. "Atatürk Uketerini yaşayan ve ya-
şatmak isteyen bir kadının nasıi olması
gerektigini" düşünüyor hep ve karar ve-
riyor: Sanattan uzak düşünülemez bu
kadın. Önce bale dersleri almaya başlı-
yor kızı, daha sonra piyano. Birkaç yıl
sonra doğan ikinci kızı da piyanoya baş-
lıyor kısa bir süre sonra. BugUn bu iki
kardeş Türkiye'yi yurtdlşında temsil eden
iki ünlü piyanist: Ufuk ve B*bar Dör-
düncü.
1991 konser sezonunu Türkiye'de, İs-
tanbul Devlet Senfoni OTkestrası"yla bir-
likte açan piyano ikilisi, Ankara Devlet
Konservatuvan'nda piyano eğitimi gör-
dükten sonra Cenevre Konservatuvan-
nın yüksek bölümune girmişler. Cenev-
re'de Prof. H. Daryner'in virtüozluk sı-
nıfını birincilikle bitiren sanatçılar, a>-
nı zamanda kapasite diplomalan da ala-
rak ayru okulda öğretim görevlisi olarak
çalışmaya başlamışlar, hâlâ da bu göre-
vi sürdüniyorlar.
Avrupa'run önemli sanat merkezlerin-
de konserler ve resitaller de veren Ufuk
ve Bahar Dördüncü kardeşler, sürmek-
te olan Almanya turnelerini bölerek
Türkiye'de bulunuyorlar. Bugün Anka-
ra'da Cumhurbaşkanhğı Senfoni Orkest-
rası'yla birlikte Stravinsky, Bartok, De-
bussy ve Ravel'in yapıtlarını seslendire-
cek olan sanatçılar, onümüzdeki aylar-
da Amerika, îtalya, Fransa, tngiltere ve
Japonya'da bir dizi konser gerçekleştire-
cekler.
İki kardeş evde sürekli Mozart ve özel-
likle Brahms dinleyerek büyümüşler. Bu
belki de bugün muziğin bu kadar içinde
olmalarına bir neden olarak gösterilebi-
lir. Dördüncü kardeşler, aileden gelen bu
müzik kültürünü yadsıyamayacaklannı,
ancak bir tek bu etkiyle müzik yapıla-
mayacağına inanıyorlar. "Çalışmadan
hiçfoir yere gdinemeyecegi" düşüncesin-
deler...
Ufuk Dördüncü, "Bizim beş dakika
boş vaktimiz yok aslında" diyor ve Ce-
nevre'de neredeyse her an birlikte geçen
yaşamlanndan bir kesit veriyor: "Cenev-
re Konservatuvan'nda öğretim görevlisi
olarak çalıştığımız için o günlerdeki ça-
lışma randımanımız biraz duşuyor. Ama
mutlaka her akşam ve hafta sonları ög-
leden sonralan Baharla birtikte çalışıyo-
roz. Tabii ayrı olarak da çalışmayı sür-
düriiyoruz. Bu arada başka muzik grup-
lanyia ortak çalışmalanmız da var. Bi-
zim için gün saat 08.00'de başlıyor, gece
23.00, hatta daha geç saatlere kadar sü-
rüyor. Bazen hiç durmadan..."
Ufuk ve Bahar Dordüncü'yü birbirin-
den ayn düşünmek olanaksız gibi. Piya-
no başında birlikte olduklan kadar "mü-
zik dışında" da bir aradalar, ama zaten
müzik dışı bir yaşam söz konusu değil
onlar için. Birbirlerine çok benziyorlar.
önce elleri... Saç biçimlerinden, konuş-
malanna, mimiklerine ve hatta seçtikleri
gözlük biçimine kadar! İki sanatçı piya-
no başında bir ikili oluşturma düşünce-
sinin kardeş olmalarından ileri geldiği-
ni söylüyorlar. Küçük yaşlarda surekli
birlikte çahşmış olmalannın etkisi de tar-
tışılamaz kuşkusuz .Bazen biri, bazen di-
ğeri söz alarak anlatıyorlar:
"Piyanoya ilk başladığımız yıllarda da
birlikte calıyorduk. Bu bir çeşit zorun-
luluktu, çünkü evde tek piyano vardı.
FİLİZ ALİ
AYRI DÜŞÜNMEK OLAN AKSIZ - Lfuk (sagda) ve Bahar Dorduncü'yn birbi-
rinden ayn düşünmek olanaksız. Birbirlerine de çok benziyorlar. Önce elleri... Saç
biçiminden, konuşmalanndan mimiklerine, hatta gödüklerine kadar.
Dört el çalışmalanmız sırasında hep de-
nemeler yapardık. Daha sonra ikili pi-
yanoya gecerek bu birlikteliğimizi sur-
dürmeye karar verdik. Herkesin bildiği
gibi dünyada çok fazla tek çalan piya-
nist var. Zaten ikili çalışmalanmız sonu-
cu guzel eleşüriler aldık. Bundan sonra
da yalnız çaiışmayı düşunmüyoruz. İki-
li piyano bir tarz. Biz de bunu çok iyi
vapmak istiyoraz."
Dördüncü kardeşlerin belki çocukluk
eseri çok az. Schubert de dört el için
epeyce yazmış. Ravelden sonra ise ikili
piyano için yazılmış eserler çogalıyor ve
sonra 20. yüzyıl eserieri başlıyor. Biz da-
ha çok Fransız bestecilerini tercih ediyo-
ruz, zaten kendi çagımtza yakın eserler
seslendirmekte yarar var sanıyorum."
İki kardeş birbirlerine ne kadar çok
benzeseler de ve konuşurlarken bile "tek
bir kişi" izlenimine kapılsa da insan, za-
man.zaman aynhğa düştükleri oluyor.
İki kardeş evde sürekli Mozart ve Brahms dinleyerek
büyümüşler. Zaten belki de ççcukluktan kalma bir
alışkanlıkla Brahms'a karşı bir "zayıflık"ları var.
yıllanndan kalma bir anı belki de bir
alışkanlık olarak Brahms'a karşı bir
"zayıflıklan" var. Aslında ikisi de mü-
zisyenler arasında aynm yapmaktan hoş-
lanmıyor. Özellikle de çalarken. Ufuk
Dördüncü bu arada ikili piyano reper-
tuannın kısıtlı oluşuna dikkati çekiyor:
"Mozart devrinde ikili piyano için faz-
la eser yazılmamış. Mozart'ın bir sona-
tı, bir de konçertosu var örnegin.
Brahms'ta dört el çok, ama ikili piyano
Konserler öncesi ne çalacaklarına karar
vermeleri aşamasında örneğin. Bahar
Dördüncü şöyle diyor bu konuda:
"Ne kadar kardeş olsanız da birbiri-
nize saygınız olmab. Eger saygı varsa o za-
man fikir ayrılıgına düşseniz de güzel bir
sonuca varabili\orsunuz. Zaten saygınız
yoksa karşınızdakine kendi fikrinizi
empoze edebilmek için pek de hoş olma-
yan yollara başvuruyorsunuz. Ama biz
çok güzel anlaşıyoruz..."
1991 yüının ilk haftası yoğun ve ilginç
konserlerle doluydu tstanbul'da. Cuma-
cumartesi haftahk olağan senfonik kon-
serlerde genç kuşağın yeni yetenekleriy-
le tanıştık.
Arabeskleşme, yozlaşma, popülizm
adına düzeysizlik ve zevksizlik derken bi-
rileri bir de bakıyorsunuz kendi köşele-
rinde mırıl mırıl çahşmışlar, ortaya in-
san emeği ve yeteneğüiin ulaşabileceği en
güzel en değerli ürün olan müzik flrü-
nünü çıkannışlar.
Aralık ayuıın son haftasında \S9ffı ge-
ride bırakırken Clhat Aşkuı gibi her ba-
kımdan özel ve üstün yetenekli bir gen-
cin konserleri ile geleceğimize umutla
bakma mutluluğuna ermiştik. Şimdi de
1991'i yine genç yeteneklerimizin yeni
umutlan ile açmaktayız.
4 ve 5 ocak IDSO konserlerini Yusuf
Güler Aksöz yönetti. Program, Arcan-
gelo Corelli'nin Ettore Pinelli tarafından
Yaylı Çalgılar Orkestrası'na uyarlanan
Üç Saray Dansı, Sarabande, Gigue ve
Badinerie ile başladı. Bu mücevher gibi
zarif ve pınltılı dansların yorumu da o
denli zarif ve pınltıhydı. Kutlanm...
Daha sonra Mendelssohn'un op. 64
Mi Minör Keman Konçeıtosu'nu yorum-
layan Ersun Kocaoğlu, Cihat Aşkın gi-
bi 22 yaşında bir gençti. 1968 yıhnda Iz-
mir'de doğan Ersun, önce İzmir Konser-
vatuvan'nda Nazar Alapınar ile keman
çalışmış, sonra Bilkent Universitesi Mü-
zik ve Sahne Sanatlan Fakültesi'nin sı-
navını kazanarak Leda Cenaz ile çalış-
malarıru devam ettirmişti. 1989'da oku-
lu yüksek şeref derecesiyle bitiren Ersun,
aynca 1989 yıhnda Mimar Sinan Üniver-
sitesi Devlet Konservatuvan'nda 9 yıldır
duzenlenmekte olan Ulusal Müzik Yanş-
ması'nın keman dalında birincilik ve en
iyi Türk eseri yorumcusu ödüllerini ka-
zanmıştı.
Yüksek lisans çalışmalanm yine Bil-
kent Üniversitesi'nde Suna Kan'İa surdü-
ren Ersua Kocaoğlu, Mendelssohn'un
konçertosunun ilk bölümünde sanınm
$ahne heyecanının etkisiyle orkestra ile
beraber düşme açısından sallantılar ge-
•çirdi ve birtakım pasajlan kendine göre
değişik notalar ilavesiyle yorumladı, ama
ikinci (andante) bölümünde heyecamm
yenerek sahneye alıştı, konsantrasyonu-
nu bozmadan asıl niteliklerini sergileye-
bildi. Son bölumde ise artık iyice rahat-
ladığı gözlenen sanatçı ajilitesini, kolay-
hğını, kemana kumaşıru artık çekinme-
den gözler önüne seriyordu.
Yıhn ilk gençlik konserlerinin öteki so-
listleri ise Ufuk ve Bahar Dördüncü kar-
deşlerdi. 1961 ve 65 doğumlu Dördüncü
kardeşler, ailenin müziğe eğilimi ve des-
teğiyle küçuk yaşta piyano dersleri alma-
ya başlamışlar. Ankara Devlet Konser-
vatuvan'ndan sonra Cenevre Konserva-
tuvarı Yüksek Bölümü'nü de bitirip ha-
yata atılan genç Dördüncü kardeşler, Ca-
mille Saint-Saens'ın ünlü "Hayvanlar
Karnavahinı çaldılar hafta sonu konser-
lerinde.
Kardeş olmanın ve uzun yıllar birlik-
te çalmanın alışkanlığı ile râhat iletişim
kurabilen Ufuk ve Bahar, Saint-Saens'ın
bu nüktedan ve muzipliklerle dolu ese-
rini -Engin Titiz'in kontrbasla, Reyent
Bölükbaşı'nın da çello ile yaptıklan gü-
zel soloları da hesaba katarsak- doğru
ve keyifli bir yorumla aktardılar dinle-
yiciye.
Michael Ponti ve Idil Biret'in ileride dünyada bir bomba gibipatlamaları olası
Coşkımım doruklaruıda iki btiyticti
Biret-Ponti ikilisi,
konser dinleyicisini de
şaşkına çevirdi. Her
an patlamaya hazır
birer yanardağa
benzeyen bu iki
piyanistin bir araya
gelmesi, çoğu
dinleyicinin huzurlu
dünyasını karman
çorman etmeye yetti.
FİLİZ ALİ
1991'in ilk haftasında birbir-
lerine pek çok bakımdan benze-
yen, bazı bakımlardan tamam-
layan, öte yandan birbirlerinin
olağanüstü yetenek ve nitelikle-
rine hayran olan iki büyücü pi-
yanist İstanbul'da bir araya gel-
di: Michael Ponti ve İdil Biret...
Her ikisi de baslı başına birer fe-
nomen olan bu iki artist, ilerde
dünya sahnelerinde bir bomba
etkisi ile patlaması olası bera-
berliklerinin ilk provalarım îs-
tanbul'da Cemal Reşit Rey Kon-
ser Salonu'nda yaptılar.
Michael Ponti, tdil'in yeni
eser öğrenmesindeki hızma ve
olağanüstü belleğine, İdil de
Michael'in akıl almaz parlakhk
ve hızda seyreden tekniğine hay-
ran... Dünyaya pek az gelen
cinsten olağanüstü yetenekli bu
iki üstün insan, 4 Ocak 1991 Cu-
ma akşamı Saint-Saens'ın "Be-
ethoven'ın Bir Teması Üzerine 2
Piyano İçin Çeşitlemeler"i, Rah-
maninov'un op. 17, No. 2 Suiti,
Anton Arneski'nin Silüetleri ve
Johannes Brahms'ın "Haydn'ın
Bir Teması Üzerine Çeşitleme-
ler"inden oluşan bir düo-piyano
konseri verdiler.
Biret-Ponti ikilisi konser din-
LNUTULMAZ ANLAR V AŞATTILAR — Michael Ponti ve İdil Biret, Cemal Reşit Re> Konser
Salonu'nda verdikleri konscrde dinleyicilere unutulmaz anlar yaşattılar. Ponti ertesi gün verdiği
resitalde hızı ölçülemeyen bir uçak gibiydi. (Fotoğraf: Aramis Kalay)
leyicisini de şaşkına çevirdi. Her
an patlamaya hazır birer yanar-
dağa benzeyen, insanüstu ener-
ji ve elektrik yüklü bu iki piya-
nistin bir araya gelmesi, konser
boyunca gitgide yükselen tansi-
yon ile çoğu dinleyicinin sakin,
huzurlu dünyasını karman çor-
man etmeye yetti de arttı bile.
Güher ve Süber Pekinel'in
birbirinden ayırt edilemeyecek
kadar eş sonoritelerine, yüzde
yuz beraberliklerine, İsviçre sa-
ati kadar hassas zamanlamala-
rına ahşkm olan dinleyiciler için
Biret-Ponti beraberliği şok etkisi
yaptı doğal olarak... Çünkü bu-
rada bambaşka değerler, renk-
ler ve kişilikler söz konusuydu...
Burada ömur boyu birlikte ça-
lıp, çahşıp yaşayan ikizlerle de-
ğil, iki gün önce ilk kez bir ara-
ya gelen ve yek diğerini seslerin,
ritm ve armoninin, müziğin ya-
pısının, dokusunun, renginin
dünyasında tanımaya çalışan iki
apayn kişilik ile karşı karşıyay-
dık. Ashna bakarsanız ilk kez
bir şampiyonluk maçında yüz
yüze gelen iki sporcuya benzi-
yördu sanatçılar. Birbirlerini
yokluyorlar, birbirlerine anında
doğru yanıtı verebilmek için dik-
kat ve konsantrasyonun sınınna
kadar gidip geliyorlar, coşkunun
doruğuna birlikte ulaşıyorlar...
Böyle bir deneyime tanık olmak
bile insana unutulmaz anlar ya-
şatmaya yetiyordu.
Michael Ponti, dünyada eşi az
bulunan piyanistlerden. Onu
belki eskilerden Godowski ile
karşılaştırabiliriz. Ponti'nin pi-
yanistliğini "virtüozite" sözcü-
ğü ile tammlamaya kalkışmak
bence yetersiz. O, virtüozluğun
da üstüne çıkmış biri Yorum
anlayaşını, uçuş pistinde gitgide
hız alarak suzülen ve bir kez ha-
valandıktan sonra hızının dere-
cesi olçulemeyen bir uçağa ben-
zetmek olası.
5 Ocak 1990 Cumartesi akşa-
mı Cemal Reşit Rey Konser Sa-
lonu'nda verdiği resitalin prog-
ramı kâğıt üzerinde gayet sade
görunüyor. Beethoven'ın op. 106
ünlü Hammerklavier Sonatı ile
Liszt'in 12 Transandantal Etü-
du. Kâğıt üzerinde zararsız gö-
rünen bu program, bir piyanis-
tin seçebileceği en zor resital
programı kuşkusuz.
Beethoven'ın Hammerklavier
Sonatı'nı zaten resital programı-
na almak cesaretini gösteren ba-
bayiğit piyanistlerin sayısı ikiyi
üçu geçmez dünyada. Bestecinin
yaşadığı çağın çok ötelerini çağ-
nştıran, yüzyıhmız için bile zor
çözumlenebilecek yenilikler içe-
ren bu anıtsal yapıt, hem biçim
hem yapı hem de piyanist sorun-
ları açısından Beethoven'ın en
enigmatik eserlerinden biridir.
Konserin ikinci bölümünü tü-
müyle Liszt'in "12 Etndes
d'Eİecution Transcendante"ına
ayırmıştı Ponti. Çoğu piyanistin
resital programına sadece bir,
hadi bilemediniz iki etude koy-
du mu kendini kahramanlar ka-
tına çıkardığı, piyano edebiyatı-
nın bu en çetin eserlerinden bi-
rinin tümünü çalan Ponti'ye bu
tür konserlerinden sonra "Kim-
bilir bu eseri çalarken kaç kilo
kaybetmişsinizdir" diyenler olu-
yormuş. Gerçekten de dışardan
bakıldığında piyanistin harcadı-
ğı enerjinin, kalori ve protein
kaybına neden olacak düzeyde
olduğu izlenimi edinilse de sa-
natçı bu enerjinin tümünün be-
yinsel enerji olduğunu ve ne ya-
zık ki bu program ları çalarak
hiç kilo veremediğini vurgulu-
yor.
Enerjinin bedenseli ya da be-
yinseli olsun, Ponti gibi bir pi-
yanisti şahsen sahnede dinleme
olanağına kavuşmuş olmak bi-
le piyanist olsun olmasın tüm
müzisyen ve müzikseverlere
bambaşka pencereler açmıştır
eminım.
'Rölyefli
tablolar'
• Kültür Servisi—
İstanbullu ressam Aysel
Güleç'in "Rölyefli Eski
Türk Evleri ve Kabartma
insan figürleri" sergisi
Üsküdar Belediyesi Sanat
Galerisi'nde açıldı. Tarihi
resim ve gravürlerden aldığı
örnekleri tamamıyla ahşap
malzeme ve yağlıboya
kullanarak sanatseverlere
sunan Gülec, yok olmaya
yuz tutan eski İstanbul'u
yeni kuşaklara ulaştırmayı
amaçlıyor. Sergi 15 ocak
tarihine kadar açık kalacak.
'Mozart ve
Dostlan'
• Kültür Servisi—
Avusturya'nın tanınmış
klasik müzik
topluluklarından
Conçidium Musicum
Beşlisi, 11 ocak cuma güntt
saat 18.30'da Avusturya
Kültür Ofisi'nde bir konser
verecek. "Mozart ve
Dostlan" başlığı altında
sunulacak olan konserde
sanatçılar Mozart, Haydn,
Albrechtsberger, Michael
Haydn ve Sussmayr'ın
eserlerini yonımlayacaklar.
Paul Angerer (keman),
Christoph Angerer (keman,
viyola, Viola d'amore), Karl
M. Waltl (viyola), Michael
Brüssing (çello) ve Walter
Bachkönig'den oluşan
topluluk, 1982 yıhnda halen
topluluğun yoneticisi Paul
Angerer ile oğlu Christoph
Angerer tarafından özellikle
17 ve 18. yüzyıl müziğini o
dönemlerin özgun
çalgılanyla yorumlamak
amacıyla kuruldu.
Ozan-Der'de
seçim
• ANKARA (AA) —
Halk Ozanlan Kültür
Derneği (Ozan-Der) Genel
Başkanlığı'na Murtaza
Yalçın seçildi. Dernek genel
merkezinden verilen bilgiye
göre yapılan olağanüstü
genel kurulda başkan
yardımalığına Çoban
Hüseyin Çemrek, genel
sekreterliğe de Suleyman
Özkan getirildi. Seçimler
sonunda, derneğin yönetim
kurulu Ali Kocaoğlu,
Cemal Yıldırım, Murat
Aluş, Mirati Gazeloğlu,
Türkay Uludağ ve Gürbüz
özçelik'ten oluştu.
'Git Gel Dolapf:;
• İSTANBUL (AA) — '
Marmara Üniversitesi Basın
Yayın Yüksek Okulu
Tiyatro Odası, Harold
Pinter'ın tek perdelik "Git
Gel Dolap" adlı oyununu
sergileyecek. Sınıfta
oluşturulacak sahnede,
10-11 ocak günleri saat
12.30'da oynanacak oyun,
tiyatroseverlere ücretsiz
olarak sunulacak.
Yönetmenliğini okul
öğrencilerinden Ahmet
Suha Çalkıvık'ın yaptığı iki
kişilik oyunda, oyuncu
olarak Ahmet Suha
Çalkıvık ve Erkavın
Yıldınm yer ahyorlar. 1989
ekim ayında kurulan ve
Bilkent Üniversitesi May
Days '90 şenliğinde turneye
katılan tiyatro odası, ileriki
tarihlerde Melih Cevdet
Anday, Fernando Arnabal
ve Jean Tradieu'nun da
çeşitli oyunlannı
saimeleyecek.
BUGÜN
• Çocuklarta söyleşi
Atatürk Kitaplığı Çocuk
Kütüphanesi bölümünde
Mustafa Eremektar saat
14.00'te çocuklarla bir
araya gelecek. Toplantı
salonunda saat 16.00'da
düzenlenecek Bakma
Günü'nün konuğu ise Tan
Oral. Günü Atilla Birkiye
yönetiyor.
• Aziz Nesin söyleşisi
Aziz Nesin'in "Despotluk
Karşısında Gülmece
Yazını" konulu söyleşisi
Türk Harb-iş Salonu'nda
izlenebilir.
bugün
bilsak
9 OCAK ÇARŞAMBA :
19.00 Istanbul Kcnı ve Yaşam:
" lsianbul Ara Döncm
Mimarisi": KorhanGÜMÜŞ
19.00 Anii Psikiyatriden
MclaPsikiyaıriye:
SaffcıMuralTURA
Cafe-Foyer-Bar(Giriş)
12.00-00.30
Rock Cafe-Bar(5.Kat)
1100-18.00 HeavyMeul
18.00-24.00 Rock
2l.30ErkinKoray
bilsak, sırasclvilcr cad.,
soğancı sok. 7 cihangir
143 28 79-99