23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/10 DIŞ HABERLER 26 OCAK 1991 Mandela ve ANC • JOHANNESBURG (AFP) — Afrika Ulusal Kongresi (ANC) lideri Nelson Mandela, 1 şubatta Guney Afrika Devlet Başkanı Frederik de Klerk parlamentoda konuşurken yapılacak olan buyük yürüyuşün en önunde yürüyecek. ANC tarafından yapılan açıklamada, aynı gün Guney Afrikalı siyahlann Johannessburg'un 80 kılometre uzağında bulunan endüstri bölgesinde genel grev başlatacaklan da duyuruldu. Her iki eylemin ülkedeki "Irkçı parlamentoya son" ve "siyahlara özgür politik faaliyet" istemleriyle başlatılan ulusal çaptaki kampanya ile bağlı bulunduğunu açıklayan ANC Sözcüsü Gill Marcus, Güney Afrika'da bir kurucu meclis oluşturulması gerektiğini söyledi. CBSekibi kayıp • DAHRAN (AA)— Suudi Arabistan yetkilileri, kaybolduğu açıklanan Amerikan CBS televizyonunun muhabiri Bob Simon ve beraberindeki üç kişiden oluşan ekibin Kuveyt'e girmiş olabileceğini açıkladılar. Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı'ndan bugün erken saatlerde yayınlanan bildiride, ekibin, "araçlannı Suudi Arabistan- Kuveyt sınınnda terk ederek Kuveyt'e yöneldiklen anlaşıhyor" denildi. Açıkiamada, Simon ve beraberindekilerin terk ettikleri araçtan indikten sonra izlerinin uzmanlar tarafından takip edildiği ve bu izlerin, kuzeydeki Irak kontrol noktasının çok yakınlarına kadar gittiğinin belirlendiği kaydedildi. G.Kore-ABD tatbikatı • Dış Haberier Servisi Guney Kore ıle ABD birlikleri mart ayı ortasında 10 gun süreyle denizde, karada ve havada ortak tatbikat yapacaklar. AFP'nin haberine gore tatbikat, K.Kore'nin erteleme talebine rağmen gerçekleştirilecek. Geçen yıla gore yuzde 30 oranında daha az askerı bırliğin katılacak olması Seul hukumeti tarafından Kuzey Kore'ye verilmiş bir jest olarak değerlendiriliyor. Silahlara prezervatif • TOKYO (AA) — Körfez'deki muttefik kuvvetlere bağlı askerlerin çolde kum kaçmasını önlemek için silahlarının namlularına prezervatif geçirmeleri üzerine Japonya'run onde gelen prezervatif ûreticisi firmanın hisseleri önemli ölçude değer kazandı. Tokyo Menkul Kıymetler Borsası yetkililerinin bildırdiğine göre Japonya'nın en büyük koruyucu ûreticisi Okamoto Industries'in hisseleri bugun yüzde 10 değer kazandı. Aşırı talep karşısında firmanın hisseleri bugün 69 yen yükselerek 744 yenden kapandı. Okamoto'nun sozcüsu ise saüşlardaki artışın Körfez savaşıyla ilgisi konusunda herhangi bir bilgi vermedi. Barre istifa etmeye hazır • NAIROBI (Renter) — Somali Devlet Başkanı Siad Barre, başkent Mogadişu'yu ele geçiren gerilla birliklerinin ateşkesi kabul etmeleri durumunda gorevinden istifa edeceğini ve devlet başkanlığı görevini devredeceğini açıkladı. Bu arada Barre'nin geçen hafta atadığı Başbakan Umar Arteh Ghalib, komşu Kenya'nın devlet başkanına başvurarak ülkedeki çatışan taraflar arasında arabuluculuk yapmasını istedi. Diplomatlar ise ülkenin hızla kanlı bir kabile savaşına doğru sürüklendiğini belirtiyorlar. Batı başkentlerinde savaş ve barışyanlılarının mücadelesi sürüyor Avrupab^vicdanıyla hesaplaşıyorSavaşa karşı çıkan hükümetler, barış gösterileri karşısında sessizliklerini bozarken Müslümanlar arasında da Irak'ın savaşa yol açan adımları yüzde yüz 'destek' görmüyor. Dış Haberier Servisi — Batılı başkentler- de ABD öncülüğünde uluslararası askeri bir- liklerin Irak'a başlattığı saldırı ile ilgili ola- rak çeşitli göruşler ileri surülmeye devam edi- yor. Savaşa karşı çıkan hükümetler, barış gösterileri karşısında sessizliklerini sürdür- mezken, Müslümanlar arasında da Irak'ın savaşa yol açan adımları yuzde yuz destek gormuyor. Ingıliz Muslumanları arasında yapılan bir kamuoyu yoklaması Salman Röştü'nun 'Şey- tan AyeUeri' isimli romanı ile parçalanan bu cemaatle görüş aynlıklaruun arttığını orta- ya koydu. 5 Müslumandan biri Saddam Hii- seyin'i desteklerken, her 2 Müslumandan biri Kuveyt'in işgaline karşı çıkıyor. Yunanistan'da savaş karşıtı gösterilerde, "FilisCin, Kıbns, Kuveyt" konuları aynı ke- feye konuyor. Bu işgallerin savaş değıl ba- rış yoluyla çözulmesi isteniyor. Savaşa gir- meic yerine ekonomik ambargoya daha çok zaman tanınmış olması gerektiği ise dile ge- tirilen diğer bir göruş. Almanya'da en buyuk barış yüruyuşu bu- gün Bonn'da gerçekleştiriliyor. Bush destekleniyor AA'mn haberine göre ABD'de yapılan bir kamuoyu araştırmasma göre halkın büyük bir çoğûnluğu savaşın uzun sureceği görüşün- de. NBC ve Wall Street Journal tarafından or- taklaşa gerçekleştirüen araştırmada, her iki Amerikalıdan biri (yüzde 54) ABD'nin Kör- fez savaşında Irak'a karşı kara mücadelesi sı- rasında yenik duşmesini bekliyor. Her 10 Amerikalıdan 8'i de (yüzde 77) Irak'ın kimyasal silah kullanacağına inanıyor. Görüşüne başvurulan 800 Amerikalının yüzde 55'i çatışmanın devamı ya da durması konusunda ülkenin ikıye bölüneceğinı kay- detti. Her 10 Amerikalıdan yaklaşık 9'unun (yuzde 87) tsrail'in savaşın içine gireceğini du- şündüğu belirtildi. Bu arada ABD Başkanı George Bush'a hal- km yüzde 75'inin destek verdiği ifade edildi. Ingiliz Mttslümanlan açmazda Edip Emil Öymen'in Londra'dan bildir- diğine göre Ingiliz Muslumanları arasında yapılan bir kamuoyu yoklaması, her 5 kişi- den birinin Irak lideri Saddam Hüseyin'i ha- len desteklediğini, ancak her 2 kişiden biri- nin Irak'ın Kuveyt'i işgalini benimsemediğini ortaya koydu. Buna karşıhk, her 5 kişiden biri Irak'ın Kuveyt 'ten zorla çıkartılmasına karşı duruyor. öte yandan her 3 kişiden iki- si de Saddam'ın cihat çağnsının geçersiz ol- duğunu gösterdi. Buna rağmen çoğunluk, Saddam Hüseyin'e bir suikast yapılması amacıyla Irak'atizel bir vurucu ekip gönde- rilmesine karşı çıkıyor. Körfez bunalımının başmdan bu yana In- giliz Müslümanlan arasında 'Ulusal Kamn- oyu Araşürma Kunımu' (NOP) tarafından yapılan bu en kapsamlı anket, sayüan 2 mil- yon kadar tahmin fcdilen Müslumanların Körfez bunahmı nedeniyle içine düştükleri çelişkiyi bir kez daha «österdi. Evvelki vıl Salman Riiştü'nun 'Şeytan AyeUeri' romanı nedeniyle militan görüşlü Müslümanlar ile daha ılımlı göruşleri savunanlar arasında or- taya çıkan bölünme giderilmeden patlak ve- ren Körfez bunahmı, şimdi bölünmeyi daha da derinleştirmiş bulunuyor. Kamuoyu yok- laması sonuçlan da, Müslumanların iç içe geçmiş çeüşkili göruşleri savunduklannı gös- terdi. Salman Ruştü olayında da bir yandan Iran'ın dini lideri Ayerullah Humeyni'nin ölüm fetvasını savunanlar bir yandan da In- giliz vatandaşı sıfatıyla 'cinayete teşvik' su- çu işleyemeyeceklerinin bilincinde olanlar ay- nı açırıaza düşmüştü. Şimdi de dini, kültü- rel, sosyal ve siyasal nedenlerle Saddam Hü- seyin'i destekleyenler ile Birleşmiş Milletler kararlarının uygulanmasıru savunanlar kar- şı karşıya gelmiş bulunuyor. Atina, Kıbns'ı unutmuyor Stelyo Berberakis'in Atina'dan bildirdiğine göre Körfez'de süregelen savaş, bu savaş sah- nesinden 2.500 km. uzakta bulunan Yunanis- tan'ı ekonomik açıdan çok psikolojik açıdan etkiliyor. Körfez savaşının sona ennesi için üst üste düzenlenen gösterilerde en çok "IVt- rol savaşına hayır" sloganları atılıyor. İkinci sırada benimsenen slogan ise "Yunanistan bo savaştan tızak dursun" yolunda bulunuyor. Yunanistan'daki butun kuruluş, örgüt, der- nek ve sendikalann katıldığı bu dev gösteri- ler süresince atılan sloganlarda "Kıbns, Fi- lisün ve Kuveyt aynı kefeye" konuyor ve "Bu işgallerin savaş degil, banş yoluyla sona ennesi" talep ediliyor. Berlin muhabirimiz Dilek Zaptçıoğlu'nun bildirdiğine göre bugun Almanya'da savaşa karşı dev gösteriler olacak. En buyuk yürü- yuş Bonn'da gerçekleşirken Berlin'de de "sa- vaşa hayır" gösterisi düzenleniyor. Protes- to gösterileri büyük olasüıkla Almanya'nın NATO çerçevesinde savaşa kanşmasına karşı da ifadeler içerecek. Alman kamuoyundaki son yoklamalar, çoğunluğun harekâtı onayladığuu gösteriyor. Bild ga2etesinin yaptığı araştırmaya göre Al- manların yüzde 76'sı Saddam Hüseyin'i dur- durabilmek için savasuı gerekli olduğunu dü- şünüyor. Yüzde 88'i de gösterilerin ABD aleyhtan olmasını onaylamyor. Sosyal De- mokrat Parti, Yeşiller, eski Demokratik Al- man Komünist Parti'nin devamı PDS, sol gruplar ve Alman Sendikalar Birliği aleyhte gösterileri örgütlüyorlar. Hükümet üyeleri verdikleri her demecte savaş aleyhtan gösterileri kımyor. Gösteri- cileri, "Anti Amerikana" olmakla suçlayan Kohl hükümeti, "ABD'nin Körfez'de Alman çıkarlannı da koruduguna, savaşın sorum- lusunnn ABD degil Saddam olduguna" dik- kat çekiyor. Gösteriler özellikle tsrail'de tepki yaratı- yor. Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Gens- cher, Israil'e yaptığı ani gezide "göstericile- rin Alman kamuoyunun ve bükümeünin gö- rüşünü yanatmadığuıı" anlatmaya özen gös- terdi. Pasifist hava kaybolurken Sabetay Varol'un Paris'ten bildirdiğine göre Paris - Fransız kamuoyu büyük çoğun- luğuyla gerek kendi hükümetinin Körfez po- litikasmı gerekse ABD'nin askeri müdaha- lesini destekliyor. Anket sonuçlan savaş ön- cesi hüküm süren "pasifist" havanın sava- şın başlamasıyla iyice hızını yitirdiğini orta- ya koydu. Son üç dört gun içinde değişik sondaj kurumlarının yaptığı anketler bu nok- tada birleşiyor. 24 ocak tarihli "Le Parisien" gazetesinde yayımlanan bir anket halkın yüz- de 71 'nin askeri harekâtı tümüyle destekle- diğini ortaya koydu. Oysa savaşm hemen ba- sında aynı kurumun düzenlediği başka bir anket destekçüerin yüzde 62'de kaldığiru sap- tıyordu. Aynı anket, 100 Fransızdan 70'inin Fran- sa'nın savaşa doğrudan katılımını destekle- diğini, halkın yüzde 85'inin "Uluslararası hakuku savunmanın bir savaş gerekcesi olabileceğini" duşunduğunu, yuzde ll'inin ise buna karşı çıkacağını kaydediyor. Hal- kın yuzde 54'ü savaşın daha başka ülkelere yaygınlaşacağını düşünürken sadece yüzde 26'sı Irak ve Kuveyt sınırlanndan taşmaya- cağına inanıyor. Halkın yüzde 52'si savaşın "Saddam'ın devrflmesine kadar" sürmesi ge- rektiğini duşunürken yuzde 17'si "Kuveyt'- in kurtuluşuna kadar" savaşı devam ettirme- yi, yüzde 28'i ise "Savaşı bırakarak Sad- dam'a somut öneriler getirilmesini" istiyor. DlŞ BAŞINDAN DİNLENME ANI — Irak snıınna yakın yerlerde mevrilenen birlikkrdeki askerler, dinlenme anlannda gaz maskderiııi çıkartmıyoriar. (Reuter) Türkiye, geleceği açısından çokyoğun biçimde ABD'ye bağlanmaktadır Körfez savaşmda bir başka senaryo GENCAY ŞAYLAN ANKARA — Körfez bunah- mı, ağustos ayından beri dunya- nın ve Türkiye'nin gundeminde- ki bir numaralı sorun oldu. Bu bunahrn, geçen perşembe günu, beklendiği gibi kapsamlı bir si- lahlı çatışmaya dönuştü. Buna- lımın başından beri çok net ol- mayan, zaman zaman çelişkiler içeren bir politik çizgi izleyen Turkiye, savaşın başlamasından sonra "ortak savunma tesis- lerinl" ABD komutanlığının emrine bıraktı. Öncelikle tncir- lik ortak savunma tesisi Irak'a karşı kullandmaya başladı. Bu gelişme Türkiye'nin iç politikası açısından önemli tartışma ve suçlamalara neden oldu. Türkiye'nin Körfez bunalımı- na ilişkin politikanın, başından beri tek başına ve kararlılıkla Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından belirlendiği ileri sü- rüldu; politika uygulaması bu yargının büyük bir gerçeklik pa- yı taşıdığını gösterdi. Sayın Cumhurbaşkanı'nın izkdiği po- litika, ABD'nin tutumu ve sa- vaş sonrası Ortadoğu'nun ala- cağı görünum çeşitli senaryola- nn ortaya atılmasına neden ol- du. Gazetecüer, politikacılar, uzmanlar gelişmelere ve göster- gelere bakarak çeşitli senaryolar üretti. Bu senaryolar içinde, Türki- ye ile ilgili olarak en etkin ko- num kazananı, ABD'nin bu sa- vaşta aktif rol alması için Tür- kiye'ye baskı yaptığı oldu; bu doğrultuda bir çözümlemenin genel olarak kamuoyunda ka- bul gördüğu izlendi. Bu senar- yoya göre ABD Türkiye'nin ak- tif bir biçimde savaşa girmesini istiyordu, çünkü ABD için en kritik sorun başlayacak olan ka- ra savaşlannda minimum kayıp vermekti. Başkan Bush, Viet- nam sendromunun tekrar ege- men olmasından ve icerdeki muhalefetin yükselmesinden çok çekiniyordu. Bu nedenle kara savaşlannda önemli bir ytı- kün Turkiye'ye verilmesi gün- demdeydi. Dış politikasını ABD'ye "kilitlemiş" olan Cum- hurbaşkanı özal'ın savaşa gir- mek için çok gayret gösterdıği fakat genel kamuoyu, muhale- fet ve özellikle Genelkurmay'ın direnişi karşısında henüz bunun gerçekieşmediği ileri surüluyor- du. Cumhurbaşkanı Özal'ın Türkiye'yi bu savaşa sokmak is- tediği bilinen açık bir gerçekti; gerek resmi demeçlerinde gerek ozel konuşmalarında Cumhur- başkanı özal, Türkiye'nin "bu fırsatı kaçırmaması" gerektiği- ne işaret etmişti. Yani şimdiye kadar hiçbir konuda muhalefet ile uzlaşmaya gerek görmeyen, kamuoyuna çok duyarlı politi- kalar izlemeyen Cumhurbaşka- m özal, ABD'nin isteğine rağ- men muhalefet önünde gerile- mek zorunda kalmış, en azın- Cumhurbaşkanı özal, baş- langıçtan beri aktif olarak Kör- fez bunahmına mudahale et- mek ıstemiş, böyle bir mudaha- lenin Turkiye'ye buyuk yararlar sağlayacağından soz etmişti. Omeğin bunalımın patlaması ve ABD'nin kesin bir tavır takın- masından sonra Ortadoğu hari- tasının "mutlak" olarak değişe- ceği belirtilmiş ve Musul ile Ker- kük'ün Türkiye tarafından işgal edileceği ima edilmişti. Nitekim en tepeden yapılan bu çıkışlar- dan sonra buyuk gazeteler, bi- rinci sayfalannda Kerkuk ve Musul'un nasıl işgal edileceğini gösteren haritalar yayımlamış- lardı. Savaşın patlamasından son- ra, TRT tarafından yayımlanan son Hodri Meydan programın- da Cumhurbaşkanı Özal, ağus- rarlı bir Ortadoğu için Turkiye ve İsraıl'in bu çatışmada aktif rol almamasını, sadece askeri gereksinmeler için Turkiye'de- ki meydanları kuUanmak ile ye- tinileceğinı öngörmesi düşünül- mesi gereken bir tercihtir. Nitekim basın toplantıları ve brifıngler sırasında hem Gene- ral Schwarzkopf hem de Penta- gon sozculeri Türkiye ile ilgili soruları geçiştirmişler; âdeta Türkiye'nin rolü ve işlevini yok saymışlardır. Böyle bir tutu- mun, Türkiye'nin savaşa gir- mek için istekli olması ancak ABD'nin olaya soğuk baktığı biçimde yorumlanması mum- kündur. Ancak önemli olan hu- sus, eğer bu varsayım bir gerçeği ifade ediyorsa neden ABD'nin böyle bir tutum benimsediği, neden Türkiye'yi işin dışında Savaş sonrasında eski statüye dönülebileceği yolundaki senaryoya göre Türkiye'nin elde edebileceği şeyler konusunda çok iyimser olmaması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Bu senaryonun gerçeklik payı taşıdığı kabul edilirse, Türkiye'nin aktif olarak savaşa girmesinin pek olası gözükmediği söylenebilir. dan şimdilik Türkiye'nin doğru- dan bir savaşa girmesi gerçek- leşmemişti. Bir senaryonun ne ölçüde ger- çekçi olduğunun ölçütü uygula- madır, yani olaylann gelişimi- dir. Yukarıda ana hatlan ıle ele alınan ve kamuoyunda genel kabul gören senaryonun man- tıksal yapısının tutarh olduğu, ayrıca birçok gerçeği kapsadığı da açıktır. Bununla beraber şimdiye kadarki gelişmelerin ışı- gında ABD'nin tutumu ile ilgili olarak başka bir senaryo akla gelebilmektedir. Bir varsayım olarak ABD'nin Türkiye'nin aktif olarak savaşa girmesini ıs- temediği, sadece Türkiye'deki askeri tesislerin ABD güçleri ta- rafından küManılma^! ileyetini- leceği duşünuicbilmekredir. Eğer bu varsayım şu ya da bu ölçude bir gerçeklik payı taşı- yorsa savaş sonrası gelişmeler ile ilgili senaryonun da çok farklı olabileceği akla gelmektedir. tos sonrasında Suudi Arabis- tan'da kurulan çokuluslu aske- ri güce katılmak istediğinî, ama bunu başaramadığım ifade et- miştir. Acaba çokuluslu askeri güce birlik göndermek neden başanlı olmamıştır? Eğer bu guçte yer alınmış olsaydı sava- şa aktif olarak katılımın hemen gerçekleşeceği açıktır. Genelkurmay'ın böyle bir gi- rişime sıcak bakmaması ya da Başbakan Akbulut'un karşı çık- ması sonucu Suudi Arabistan'a kuvvet gonderilemediği duşunu- lebilir. Özellikle Başbakan Ak- bulut'un Cumhurbaşkanı'na di- renmesi ve sorumlu orgamn başı olarak tayın edilecek politikalar uzerinde ısrarlı bir tutum takın- mış olması, en azından şimdilik genel kamuoyu için pek gerçekçı bulunmamaktadır. O halde yu- kandaki varsayım doğrultusun- da ABD'nin bu işe pek sıcak bakmadığı olasılığı akla gelmek- tedir. ABD, savaş sonrası istik- nıtma eSilimi eösterdıtidir. Ortadoğu harıtasırun radikal bir biçimde değiştirilmesi, bu çatışmada ABD'nin yanında yer alan ülkelerin ödüllendirilmesi, Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti- nin kurulması gibi savaş sonra- sı ile ilgili senaryolar tartışılma- ya başlanmıştır. Savaş sonrası ile ilgili senaryolardan biri de es- ki statuye dönuîmesidir ve Baş- kan Bush'un, çatışmanın patla- masından hemen sonra yaptığı konuşmada böyle bir eğilime ili- şik öğeler bulunmaktadır. Statukoya dönüş senaryosu- nun temel varsayımlan bölgede istikrar ve Arap-lsrail çatışma- sının yumuşatılması olarak ta- nımlanabilmektedir. Sovyetler artık bölgede belirleyici bir güç olmaktan çıkmıştır ve yeni sü- per güç Almanya, henüz aktif olarak ağırlık koyacak bir ko- numa geunemiş gözükmektedir. lstikrann temel koşulu, ABD ile önde gelen Arap ülkeleri arasın- da bir yakınlaşmanın sağlanma- sıdır. Mısır ve Suudi Arabistan'- dan sonra Suriye'nin de çoku- luslu guçte yer alıp ABD'ye ya- kınlaşması böyle bir gelişmenin ilk belirtileridir. Kuşkusuz, sa- vaş sonrasında Kuveyt'te kuru- lacak güçlu ve surekli bir Ame- rikan ussu de söz konusu istik- rar önlemleri içinde düşünül- mektedir. Bu senaryoda en büyük sorun Israil ve Filistin'in geleceğidir. İsrail, ABD için bir dış politika değil, iç politika sorunudür; bir başka deyişle ABD için İsrail so- rununun çözümü yoktur. Bu durumda Filistin için bir ulus- lararası konferans toplanması, en azından azımsanmayacak bir süre için İsrail - Arap ilişkileri sorununu yumusatacak bir çö- zum olarak değerlendirilebile- cektir. Eğer bu senaryonun bir ger- çeklik payı taşıdığı kabul edile- cek olursa Türkiye'nin aktif olarak savaşa girmesinin ve Irak'ın bir kısım topraklannı iş- gal etmesinin pek olası gözük- mediği söylenebilecektir. Çun- kü böyle bir girişim Türkiye'yi başta Suriye ve Iran olmak üze- re bütün Arap ülkeleri ile ciddi bir biçimde karşı karşıya getire- cek ve bölgede bir istikrarsızlık unsuru yaratabilecektir. Bir başka deyişle bu senaryonun gerçeklik payı taşıdığı kabul edi- lecek olursa Türkiye'nin savaş sonrasında elde edebileceği şey- ler konusunda çok iyimser ol- maması gerekmektedir. Kuşkusuz her senaryo tartış- maya açıktır ve herhangi bir se- naryonun karmaşık bir sorunlar ağı içinde en rasyonel gelişme olasılıklarını kapsadığı ileri sü- rülemez. Ancak gelişmelerin ana doğrultulanna bakıp bazı tutarlıhk ölçüleri geliştirmek mümkün gözûkmektedir. Örne- ğin kara savaşının beklenenden uzun ve çetin geçmesi halinde ABD'nin savaş sonrası istikrar hedefinden bazı fedakârhklar yapması beklenebilir. Saddam şeytanına Ankara minnettar ERCAN EYÜBOCLU Turk larıhçtsı, Hacettept Ünıversıtesı ve Pans X Ümversıtesı'nde öğretım ûytsı Turkiye Nasreddin Hoca'nın ülkesi, hani şu dünyaca ünlü eşeğine ters binen fılozofun. Türkiye'nin şimdiki durumu da Hoca'ya benziyor. Batı'ya ulaşmak için yanıp tutuşuyor ancak Körfez'e yani tam tersi bir yöne yöneliyor. Bir an için düşleyelim: Ortadoğu'da banş hakim ölsun. Bu, Ankara için ne kadar korkulu bir rüya... Şu "Kuzeyden gelen komünizm tehdidi" ne kadar da iyiydi. Kırk yıldan beri, askeri ve ekonomik yardınilar almak için ülkenin stratejik konumunun pazarhğını yapıyorduk. Ancak bazı beyinler "güneyde bir tehlike" yaratmak için uğraşıp duruyorlardı. Genelkurmay Başkanı 1989'un sonunda "Türkiye için tehlike kuzevden değil güneyden geliyor" dememiş miydi? Yani Irak'tan. O zamana kadarki en iyi ticaret ortağımızdan. Bizim zalim Kürtleri yola getirmek için uçaklanmıza topraklannda uçuş izni veren Irak'tan. 1980'den beri Atlantik- ötesi ve Manş-ötesi kaynaklı bütün kitaplann bir "Körfez Krizi"nden söz etmeleri ve Ankara'nın bu krizde oynaması gereken rolü tartışmalan, tümüyle bir rastlantı mıdır? Bloklar dagılmış, gerginlik azalmıştı. Ülke içinde askeri harcamaların azalması yönünde sesler yukselmeye başlamıştı. Avrupa da Ortakpazar'a başvuTumuzu reddetmişti. Bir tehlike olmasa bile yaratmak gerekiyordu. Ve Saddam ortaya çıktı. Tehlike ortadaydı ve banş tehdit altındaydı. "Ugruna her şeyi göze almadan, karariı davranmadan ve fedakâriıklan hatta gerekirse savaşı göze almadan barışa ulasdamaz." Işte oldu. Dövüşmek mi dediniz. Biz bu işi iyi biliriz. Kendi aramızda o kadar çok dövüştük ki neden bir duşmana karşı savaşmayalım? Ciddi konuşmak gerekirse, bazı dersler çıkartmak gerek. Turkiye Kore Savaşı'na katıldı. Bunun karşılığmda NATO'ya alındı. Süveys Kanalı: Türkiye Atatürk'ün yolundan giden Nasır'a karşı, müttefiklerini destekledi. Cezayir dersi: Turkiye kayıtsız şartsız Fransa'yı destekledi, Yunanistan ise "bloksuzlarla" oy kullandı. Mümtaz Soysal'ı dinleyelim: "Kuveyt gibi yapay bir ülkenin toprak butünlüğünü ve bağımsızlığını savunmak için ateşe atılmak Turkiye'ye düşmez. Bu krizi çözmenln yolunu, bu krizi yaratanlar bulmalıdır, Türkiye değil" (Milliyet 7 Ağustos 1990) Bizim Nasreddin Hoca eşeğine ters binse de gideceği yere vardı. Torunlar, eğer Doğu ile Batı, Kuzey ile Güney arasındaki doğal, coğrafi, tarihi, kültürel köpruden akılhca yararlanmazlarsa ve dünyaya hakim olmaya çalışanlar adına köprü başuıı tutmaya kalkarlarsa Hoca gibi amaçlarına ulaşabilecekleri kuşkuludur. (21 Ocak) The Economist Halk nefessiz bekliyor Türkiye hükümeti, üsleri açmanm, Irak sınırından silahh asker göndermekle aynı olmadığı görüşünde. Ancak Scud füzelerinden çekinen Turkler, bir adımın diğer adıma yol açacağını düşünüyor. Türkiye'nin "kartondan" tarafsızhğı tuhaf bir şekilde Irak Büyükelçisi tarafından takdir edildi. Ancak üsleri kullanarak yapılan bombalama üzerinden bir hafta geçtikten sonra Irak durumu protesto etti. Bunda bir çelişki görulmüyor. Irak başka bir düşman istemiyor. "Ilırgut özal da Irak'ın Türkiye'ye saldırmayacağı ve Saddam Hüseyin'in "yakında işsiz kalacağı" görüşünde. Cumhurbaşkanı özal, "Ben kumarbaz değilim, mühendisim" dedi bir televizyon mülakatında. Turkiye, kendini dostlanna adadı, böylece bunun ödüllendirileceğini düşünüyor. Televizyon da buna çanak tutuyor. Yayınlann çoğu CNN'in tercümeli naklinden ibaret. Ama CNN halkın Adana'yı terke başladığını söyleyince, programda aniden tatil programı belirdi. (25 ocak)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle