Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/10 DIŞ HABERLER 26 OCAK 1991
Mandela
ve ANC
• JOHANNESBURG
(AFP) — Afrika Ulusal
Kongresi (ANC) lideri
Nelson Mandela, 1 şubatta
Guney Afrika Devlet
Başkanı Frederik de Klerk
parlamentoda konuşurken
yapılacak olan buyük
yürüyuşün en önunde
yürüyecek. ANC tarafından
yapılan açıklamada, aynı
gün Guney Afrikalı
siyahlann Johannessburg'un
80 kılometre uzağında
bulunan endüstri
bölgesinde genel grev
başlatacaklan da
duyuruldu. Her iki eylemin
ülkedeki "Irkçı
parlamentoya son" ve
"siyahlara özgür politik
faaliyet" istemleriyle
başlatılan ulusal çaptaki
kampanya ile bağlı
bulunduğunu açıklayan
ANC Sözcüsü Gill Marcus,
Güney Afrika'da bir kurucu
meclis oluşturulması
gerektiğini söyledi.
CBSekibi
kayıp
• DAHRAN (AA)—
Suudi Arabistan yetkilileri,
kaybolduğu açıklanan
Amerikan CBS
televizyonunun muhabiri
Bob Simon ve
beraberindeki üç kişiden
oluşan ekibin Kuveyt'e
girmiş olabileceğini
açıkladılar. Suudi Arabistan
Savunma Bakanlığı'ndan
bugün erken saatlerde
yayınlanan bildiride, ekibin,
"araçlannı Suudi
Arabistan- Kuveyt sınınnda
terk ederek Kuveyt'e
yöneldiklen anlaşıhyor"
denildi. Açıkiamada, Simon
ve beraberindekilerin terk
ettikleri araçtan indikten
sonra izlerinin uzmanlar
tarafından takip edildiği ve
bu izlerin, kuzeydeki Irak
kontrol noktasının çok
yakınlarına kadar gittiğinin
belirlendiği kaydedildi.
G.Kore-ABD
tatbikatı
• Dış Haberier Servisi
Guney Kore ıle ABD
birlikleri mart ayı ortasında
10 gun süreyle denizde,
karada ve havada ortak
tatbikat yapacaklar.
AFP'nin haberine gore
tatbikat, K.Kore'nin
erteleme talebine rağmen
gerçekleştirilecek. Geçen
yıla gore yuzde 30 oranında
daha az askerı bırliğin
katılacak olması Seul
hukumeti tarafından Kuzey
Kore'ye verilmiş bir jest
olarak değerlendiriliyor.
Silahlara
prezervatif
• TOKYO (AA) —
Körfez'deki muttefik
kuvvetlere bağlı askerlerin
çolde kum kaçmasını
önlemek için silahlarının
namlularına prezervatif
geçirmeleri üzerine
Japonya'run onde gelen
prezervatif ûreticisi
firmanın hisseleri önemli
ölçude değer kazandı.
Tokyo Menkul Kıymetler
Borsası yetkililerinin
bildırdiğine göre
Japonya'nın en büyük
koruyucu ûreticisi Okamoto
Industries'in hisseleri bugun
yüzde 10 değer kazandı.
Aşırı talep karşısında
firmanın hisseleri bugün 69
yen yükselerek 744 yenden
kapandı. Okamoto'nun
sozcüsu ise saüşlardaki
artışın Körfez savaşıyla
ilgisi konusunda herhangi
bir bilgi vermedi.
Barre istifa
etmeye hazır
• NAIROBI (Renter) —
Somali Devlet Başkanı Siad
Barre, başkent Mogadişu'yu
ele geçiren gerilla
birliklerinin ateşkesi kabul
etmeleri durumunda
gorevinden istifa edeceğini
ve devlet başkanlığı görevini
devredeceğini açıkladı. Bu
arada Barre'nin geçen hafta
atadığı Başbakan Umar
Arteh Ghalib, komşu
Kenya'nın devlet başkanına
başvurarak ülkedeki çatışan
taraflar arasında
arabuluculuk yapmasını
istedi. Diplomatlar ise
ülkenin hızla kanlı bir
kabile savaşına doğru
sürüklendiğini belirtiyorlar.
Batı başkentlerinde savaş ve barışyanlılarının mücadelesi sürüyor
Avrupab^vicdanıyla hesaplaşıyorSavaşa karşı çıkan hükümetler, barış gösterileri karşısında
sessizliklerini bozarken Müslümanlar arasında da Irak'ın savaşa
yol açan adımları yüzde yüz 'destek' görmüyor.
Dış Haberier Servisi — Batılı başkentler-
de ABD öncülüğünde uluslararası askeri bir-
liklerin Irak'a başlattığı saldırı ile ilgili ola-
rak çeşitli göruşler ileri surülmeye devam edi-
yor. Savaşa karşı çıkan hükümetler, barış
gösterileri karşısında sessizliklerini sürdür-
mezken, Müslümanlar arasında da Irak'ın
savaşa yol açan adımları yuzde yuz destek
gormuyor.
Ingıliz Muslumanları arasında yapılan bir
kamuoyu yoklaması Salman Röştü'nun 'Şey-
tan AyeUeri' isimli romanı ile parçalanan bu
cemaatle görüş aynlıklaruun arttığını orta-
ya koydu. 5 Müslumandan biri Saddam Hii-
seyin'i desteklerken, her 2 Müslumandan biri
Kuveyt'in işgaline karşı çıkıyor.
Yunanistan'da savaş karşıtı gösterilerde,
"FilisCin, Kıbns, Kuveyt" konuları aynı ke-
feye konuyor. Bu işgallerin savaş değıl ba-
rış yoluyla çözulmesi isteniyor. Savaşa gir-
meic yerine ekonomik ambargoya daha çok
zaman tanınmış olması gerektiği ise dile ge-
tirilen diğer bir göruş.
Almanya'da en buyuk barış yüruyuşu bu-
gün Bonn'da gerçekleştiriliyor.
Bush destekleniyor
AA'mn haberine göre ABD'de yapılan bir
kamuoyu araştırmasma göre halkın büyük
bir çoğûnluğu savaşın uzun sureceği görüşün-
de.
NBC ve Wall Street Journal tarafından or-
taklaşa gerçekleştirüen araştırmada, her iki
Amerikalıdan biri (yüzde 54) ABD'nin Kör-
fez savaşında Irak'a karşı kara mücadelesi sı-
rasında yenik duşmesini bekliyor.
Her 10 Amerikalıdan 8'i de (yüzde 77)
Irak'ın kimyasal silah kullanacağına inanıyor.
Görüşüne başvurulan 800 Amerikalının
yüzde 55'i çatışmanın devamı ya da durması
konusunda ülkenin ikıye bölüneceğinı kay-
detti.
Her 10 Amerikalıdan yaklaşık 9'unun
(yuzde 87) tsrail'in savaşın içine gireceğini du-
şündüğu belirtildi.
Bu arada ABD Başkanı George Bush'a hal-
km yüzde 75'inin destek verdiği ifade edildi.
Ingiliz Mttslümanlan açmazda
Edip Emil Öymen'in Londra'dan bildir-
diğine göre Ingiliz Muslumanları arasında
yapılan bir kamuoyu yoklaması, her 5 kişi-
den birinin Irak lideri Saddam Hüseyin'i ha-
len desteklediğini, ancak her 2 kişiden biri-
nin Irak'ın Kuveyt'i işgalini benimsemediğini
ortaya koydu. Buna karşıhk, her 5 kişiden
biri Irak'ın Kuveyt 'ten zorla çıkartılmasına
karşı duruyor. öte yandan her 3 kişiden iki-
si de Saddam'ın cihat çağnsının geçersiz ol-
duğunu gösterdi. Buna rağmen çoğunluk,
Saddam Hüseyin'e bir suikast yapılması
amacıyla Irak'atizel bir vurucu ekip gönde-
rilmesine karşı çıkıyor.
Körfez bunalımının başmdan bu yana In-
giliz Müslümanlan arasında 'Ulusal Kamn-
oyu Araşürma Kunımu' (NOP) tarafından
yapılan bu en kapsamlı anket, sayüan 2 mil-
yon kadar tahmin fcdilen Müslumanların
Körfez bunahmı nedeniyle içine düştükleri
çelişkiyi bir kez daha «österdi. Evvelki vıl
Salman Riiştü'nun 'Şeytan AyeUeri' romanı
nedeniyle militan görüşlü Müslümanlar ile
daha ılımlı göruşleri savunanlar arasında or-
taya çıkan bölünme giderilmeden patlak ve-
ren Körfez bunahmı, şimdi bölünmeyi daha
da derinleştirmiş bulunuyor. Kamuoyu yok-
laması sonuçlan da, Müslumanların iç içe
geçmiş çeüşkili göruşleri savunduklannı gös-
terdi. Salman Ruştü olayında da bir yandan
Iran'ın dini lideri Ayerullah Humeyni'nin
ölüm fetvasını savunanlar bir yandan da In-
giliz vatandaşı sıfatıyla 'cinayete teşvik' su-
çu işleyemeyeceklerinin bilincinde olanlar ay-
nı açırıaza düşmüştü. Şimdi de dini, kültü-
rel, sosyal ve siyasal nedenlerle Saddam Hü-
seyin'i destekleyenler ile Birleşmiş Milletler
kararlarının uygulanmasıru savunanlar kar-
şı karşıya gelmiş bulunuyor.
Atina, Kıbns'ı unutmuyor
Stelyo Berberakis'in Atina'dan bildirdiğine
göre Körfez'de süregelen savaş, bu savaş sah-
nesinden 2.500 km. uzakta bulunan Yunanis-
tan'ı ekonomik açıdan çok psikolojik açıdan
etkiliyor. Körfez savaşının sona ennesi için
üst üste düzenlenen gösterilerde en çok "IVt-
rol savaşına hayır" sloganları atılıyor. İkinci
sırada benimsenen slogan ise "Yunanistan bo
savaştan tızak dursun" yolunda bulunuyor.
Yunanistan'daki butun kuruluş, örgüt, der-
nek ve sendikalann katıldığı bu dev gösteri-
ler süresince atılan sloganlarda "Kıbns, Fi-
lisün ve Kuveyt aynı kefeye" konuyor ve "Bu
işgallerin savaş degil, banş yoluyla sona
ennesi" talep ediliyor.
Berlin muhabirimiz Dilek Zaptçıoğlu'nun
bildirdiğine göre bugun Almanya'da savaşa
karşı dev gösteriler olacak. En buyuk yürü-
yuş Bonn'da gerçekleşirken Berlin'de de "sa-
vaşa hayır" gösterisi düzenleniyor. Protes-
to gösterileri büyük olasüıkla Almanya'nın
NATO çerçevesinde savaşa kanşmasına karşı
da ifadeler içerecek.
Alman kamuoyundaki son yoklamalar,
çoğunluğun harekâtı onayladığuu gösteriyor.
Bild ga2etesinin yaptığı araştırmaya göre Al-
manların yüzde 76'sı Saddam Hüseyin'i dur-
durabilmek için savasuı gerekli olduğunu dü-
şünüyor. Yüzde 88'i de gösterilerin ABD
aleyhtan olmasını onaylamyor. Sosyal De-
mokrat Parti, Yeşiller, eski Demokratik Al-
man Komünist Parti'nin devamı PDS, sol
gruplar ve Alman Sendikalar Birliği aleyhte
gösterileri örgütlüyorlar.
Hükümet üyeleri verdikleri her demecte
savaş aleyhtan gösterileri kımyor. Gösteri-
cileri, "Anti Amerikana" olmakla suçlayan
Kohl hükümeti, "ABD'nin Körfez'de Alman
çıkarlannı da koruduguna, savaşın sorum-
lusunnn ABD degil Saddam olduguna" dik-
kat çekiyor.
Gösteriler özellikle tsrail'de tepki yaratı-
yor. Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Gens-
cher, Israil'e yaptığı ani gezide "göstericile-
rin Alman kamuoyunun ve bükümeünin gö-
rüşünü yanatmadığuıı" anlatmaya özen gös-
terdi.
Pasifist hava kaybolurken
Sabetay Varol'un Paris'ten bildirdiğine
göre Paris - Fransız kamuoyu büyük çoğun-
luğuyla gerek kendi hükümetinin Körfez po-
litikasmı gerekse ABD'nin askeri müdaha-
lesini destekliyor. Anket sonuçlan savaş ön-
cesi hüküm süren "pasifist" havanın sava-
şın başlamasıyla iyice hızını yitirdiğini orta-
ya koydu. Son üç dört gun içinde değişik
sondaj kurumlarının yaptığı anketler bu nok-
tada birleşiyor. 24 ocak tarihli "Le Parisien"
gazetesinde yayımlanan bir anket halkın yüz-
de 71 'nin askeri harekâtı tümüyle destekle-
diğini ortaya koydu. Oysa savaşm hemen ba-
sında aynı kurumun düzenlediği başka bir
anket destekçüerin yüzde 62'de kaldığiru sap-
tıyordu.
Aynı anket, 100 Fransızdan 70'inin Fran-
sa'nın savaşa doğrudan katılımını destekle-
diğini, halkın yüzde 85'inin "Uluslararası
hakuku savunmanın bir savaş gerekcesi
olabileceğini" duşunduğunu, yuzde ll'inin
ise buna karşı çıkacağını kaydediyor. Hal-
kın yuzde 54'ü savaşın daha başka ülkelere
yaygınlaşacağını düşünürken sadece yüzde
26'sı Irak ve Kuveyt sınırlanndan taşmaya-
cağına inanıyor. Halkın yüzde 52'si savaşın
"Saddam'ın devrflmesine kadar" sürmesi ge-
rektiğini duşunürken yuzde 17'si "Kuveyt'-
in kurtuluşuna kadar" savaşı devam ettirme-
yi, yüzde 28'i ise "Savaşı bırakarak Sad-
dam'a somut öneriler getirilmesini" istiyor.
DlŞ BAŞINDAN
DİNLENME ANI — Irak snıınna yakın yerlerde mevrilenen birlikkrdeki askerler, dinlenme anlannda gaz maskderiııi çıkartmıyoriar. (Reuter)
Türkiye, geleceği açısından çokyoğun biçimde ABD'ye bağlanmaktadır
Körfez savaşmda bir başka senaryo
GENCAY ŞAYLAN
ANKARA — Körfez bunah-
mı, ağustos ayından beri dunya-
nın ve Türkiye'nin gundeminde-
ki bir numaralı sorun oldu. Bu
bunahrn, geçen perşembe günu,
beklendiği gibi kapsamlı bir si-
lahlı çatışmaya dönuştü. Buna-
lımın başından beri çok net ol-
mayan, zaman zaman çelişkiler
içeren bir politik çizgi izleyen
Turkiye, savaşın başlamasından
sonra "ortak savunma tesis-
lerinl" ABD komutanlığının
emrine bıraktı. Öncelikle tncir-
lik ortak savunma tesisi Irak'a
karşı kullandmaya başladı. Bu
gelişme Türkiye'nin iç politikası
açısından önemli tartışma ve
suçlamalara neden oldu.
Türkiye'nin Körfez bunalımı-
na ilişkin politikanın, başından
beri tek başına ve kararlılıkla
Cumhurbaşkanı Turgut Özal
tarafından belirlendiği ileri sü-
rüldu; politika uygulaması bu
yargının büyük bir gerçeklik pa-
yı taşıdığını gösterdi. Sayın
Cumhurbaşkanı'nın izkdiği po-
litika, ABD'nin tutumu ve sa-
vaş sonrası Ortadoğu'nun ala-
cağı görünum çeşitli senaryola-
nn ortaya atılmasına neden ol-
du. Gazetecüer, politikacılar,
uzmanlar gelişmelere ve göster-
gelere bakarak çeşitli senaryolar
üretti.
Bu senaryolar içinde, Türki-
ye ile ilgili olarak en etkin ko-
num kazananı, ABD'nin bu sa-
vaşta aktif rol alması için Tür-
kiye'ye baskı yaptığı oldu; bu
doğrultuda bir çözümlemenin
genel olarak kamuoyunda ka-
bul gördüğu izlendi. Bu senar-
yoya göre ABD Türkiye'nin ak-
tif bir biçimde savaşa girmesini
istiyordu, çünkü ABD için en
kritik sorun başlayacak olan ka-
ra savaşlannda minimum kayıp
vermekti. Başkan Bush, Viet-
nam sendromunun tekrar ege-
men olmasından ve icerdeki
muhalefetin yükselmesinden
çok çekiniyordu. Bu nedenle
kara savaşlannda önemli bir ytı-
kün Turkiye'ye verilmesi gün-
demdeydi. Dış politikasını
ABD'ye "kilitlemiş" olan Cum-
hurbaşkanı özal'ın savaşa gir-
mek için çok gayret gösterdıği
fakat genel kamuoyu, muhale-
fet ve özellikle Genelkurmay'ın
direnişi karşısında henüz bunun
gerçekieşmediği ileri surüluyor-
du.
Cumhurbaşkanı Özal'ın
Türkiye'yi bu savaşa sokmak is-
tediği bilinen açık bir gerçekti;
gerek resmi demeçlerinde gerek
ozel konuşmalarında Cumhur-
başkanı özal, Türkiye'nin "bu
fırsatı kaçırmaması" gerektiği-
ne işaret etmişti. Yani şimdiye
kadar hiçbir konuda muhalefet
ile uzlaşmaya gerek görmeyen,
kamuoyuna çok duyarlı politi-
kalar izlemeyen Cumhurbaşka-
m özal, ABD'nin isteğine rağ-
men muhalefet önünde gerile-
mek zorunda kalmış, en azın-
Cumhurbaşkanı özal, baş-
langıçtan beri aktif olarak Kör-
fez bunahmına mudahale et-
mek ıstemiş, böyle bir mudaha-
lenin Turkiye'ye buyuk yararlar
sağlayacağından soz etmişti.
Omeğin bunalımın patlaması ve
ABD'nin kesin bir tavır takın-
masından sonra Ortadoğu hari-
tasının "mutlak" olarak değişe-
ceği belirtilmiş ve Musul ile Ker-
kük'ün Türkiye tarafından işgal
edileceği ima edilmişti. Nitekim
en tepeden yapılan bu çıkışlar-
dan sonra buyuk gazeteler, bi-
rinci sayfalannda Kerkuk ve
Musul'un nasıl işgal edileceğini
gösteren haritalar yayımlamış-
lardı.
Savaşın patlamasından son-
ra, TRT tarafından yayımlanan
son Hodri Meydan programın-
da Cumhurbaşkanı Özal, ağus-
rarlı bir Ortadoğu için Turkiye
ve İsraıl'in bu çatışmada aktif
rol almamasını, sadece askeri
gereksinmeler için Turkiye'de-
ki meydanları kuUanmak ile ye-
tinileceğinı öngörmesi düşünül-
mesi gereken bir tercihtir.
Nitekim basın toplantıları ve
brifıngler sırasında hem Gene-
ral Schwarzkopf hem de Penta-
gon sozculeri Türkiye ile ilgili
soruları geçiştirmişler; âdeta
Türkiye'nin rolü ve işlevini yok
saymışlardır. Böyle bir tutu-
mun, Türkiye'nin savaşa gir-
mek için istekli olması ancak
ABD'nin olaya soğuk baktığı
biçimde yorumlanması mum-
kündur. Ancak önemli olan hu-
sus, eğer bu varsayım bir gerçeği
ifade ediyorsa neden ABD'nin
böyle bir tutum benimsediği,
neden Türkiye'yi işin dışında
Savaş sonrasında eski statüye dönülebileceği yolundaki senaryoya göre
Türkiye'nin elde edebileceği şeyler konusunda çok iyimser olmaması
gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Bu senaryonun gerçeklik payı taşıdığı
kabul edilirse, Türkiye'nin aktif olarak savaşa girmesinin pek olası
gözükmediği söylenebilir.
dan şimdilik Türkiye'nin doğru-
dan bir savaşa girmesi gerçek-
leşmemişti.
Bir senaryonun ne ölçüde ger-
çekçi olduğunun ölçütü uygula-
madır, yani olaylann gelişimi-
dir. Yukarıda ana hatlan ıle ele
alınan ve kamuoyunda genel
kabul gören senaryonun man-
tıksal yapısının tutarh olduğu,
ayrıca birçok gerçeği kapsadığı
da açıktır. Bununla beraber
şimdiye kadarki gelişmelerin ışı-
gında ABD'nin tutumu ile ilgili
olarak başka bir senaryo akla
gelebilmektedir. Bir varsayım
olarak ABD'nin Türkiye'nin
aktif olarak savaşa girmesini ıs-
temediği, sadece Türkiye'deki
askeri tesislerin ABD güçleri ta-
rafından küManılma^! ileyetini-
leceği duşünuicbilmekredir.
Eğer bu varsayım şu ya da bu
ölçude bir gerçeklik payı taşı-
yorsa savaş sonrası gelişmeler ile
ilgili senaryonun da çok farklı
olabileceği akla gelmektedir.
tos sonrasında Suudi Arabis-
tan'da kurulan çokuluslu aske-
ri güce katılmak istediğinî, ama
bunu başaramadığım ifade et-
miştir. Acaba çokuluslu askeri
güce birlik göndermek neden
başanlı olmamıştır? Eğer bu
guçte yer alınmış olsaydı sava-
şa aktif olarak katılımın hemen
gerçekleşeceği açıktır.
Genelkurmay'ın böyle bir gi-
rişime sıcak bakmaması ya da
Başbakan Akbulut'un karşı çık-
ması sonucu Suudi Arabistan'a
kuvvet gonderilemediği duşunu-
lebilir. Özellikle Başbakan Ak-
bulut'un Cumhurbaşkanı'na di-
renmesi ve sorumlu orgamn başı
olarak tayın edilecek politikalar
uzerinde ısrarlı bir tutum takın-
mış olması, en azından şimdilik
genel kamuoyu için pek gerçekçı
bulunmamaktadır. O halde yu-
kandaki varsayım doğrultusun-
da ABD'nin bu işe pek sıcak
bakmadığı olasılığı akla gelmek-
tedir. ABD, savaş sonrası istik-
nıtma eSilimi eösterdıtidir.
Ortadoğu harıtasırun radikal
bir biçimde değiştirilmesi, bu
çatışmada ABD'nin yanında yer
alan ülkelerin ödüllendirilmesi,
Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti-
nin kurulması gibi savaş sonra-
sı ile ilgili senaryolar tartışılma-
ya başlanmıştır. Savaş sonrası
ile ilgili senaryolardan biri de es-
ki statuye dönuîmesidir ve Baş-
kan Bush'un, çatışmanın patla-
masından hemen sonra yaptığı
konuşmada böyle bir eğilime ili-
şik öğeler bulunmaktadır.
Statukoya dönüş senaryosu-
nun temel varsayımlan bölgede
istikrar ve Arap-lsrail çatışma-
sının yumuşatılması olarak ta-
nımlanabilmektedir. Sovyetler
artık bölgede belirleyici bir güç
olmaktan çıkmıştır ve yeni sü-
per güç Almanya, henüz aktif
olarak ağırlık koyacak bir ko-
numa geunemiş gözükmektedir.
lstikrann temel koşulu, ABD ile
önde gelen Arap ülkeleri arasın-
da bir yakınlaşmanın sağlanma-
sıdır. Mısır ve Suudi Arabistan'-
dan sonra Suriye'nin de çoku-
luslu guçte yer alıp ABD'ye ya-
kınlaşması böyle bir gelişmenin
ilk belirtileridir. Kuşkusuz, sa-
vaş sonrasında Kuveyt'te kuru-
lacak güçlu ve surekli bir Ame-
rikan ussu de söz konusu istik-
rar önlemleri içinde düşünül-
mektedir.
Bu senaryoda en büyük sorun
Israil ve Filistin'in geleceğidir.
İsrail, ABD için bir dış politika
değil, iç politika sorunudür; bir
başka deyişle ABD için İsrail so-
rununun çözümü yoktur. Bu
durumda Filistin için bir ulus-
lararası konferans toplanması,
en azından azımsanmayacak bir
süre için İsrail - Arap ilişkileri
sorununu yumusatacak bir çö-
zum olarak değerlendirilebile-
cektir.
Eğer bu senaryonun bir ger-
çeklik payı taşıdığı kabul edile-
cek olursa Türkiye'nin aktif
olarak savaşa girmesinin ve
Irak'ın bir kısım topraklannı iş-
gal etmesinin pek olası gözük-
mediği söylenebilecektir. Çun-
kü böyle bir girişim Türkiye'yi
başta Suriye ve Iran olmak üze-
re bütün Arap ülkeleri ile ciddi
bir biçimde karşı karşıya getire-
cek ve bölgede bir istikrarsızlık
unsuru yaratabilecektir. Bir
başka deyişle bu senaryonun
gerçeklik payı taşıdığı kabul edi-
lecek olursa Türkiye'nin savaş
sonrasında elde edebileceği şey-
ler konusunda çok iyimser ol-
maması gerekmektedir.
Kuşkusuz her senaryo tartış-
maya açıktır ve herhangi bir se-
naryonun karmaşık bir sorunlar
ağı içinde en rasyonel gelişme
olasılıklarını kapsadığı ileri sü-
rülemez. Ancak gelişmelerin
ana doğrultulanna bakıp bazı
tutarlıhk ölçüleri geliştirmek
mümkün gözûkmektedir. Örne-
ğin kara savaşının beklenenden
uzun ve çetin geçmesi halinde
ABD'nin savaş sonrası istikrar
hedefinden bazı fedakârhklar
yapması beklenebilir.
Saddam şeytanına
Ankara minnettar
ERCAN EYÜBOCLU
Turk larıhçtsı, Hacettept
Ünıversıtesı ve Pans X
Ümversıtesı'nde öğretım ûytsı
Turkiye Nasreddin
Hoca'nın ülkesi, hani şu
dünyaca ünlü eşeğine ters
binen fılozofun.
Türkiye'nin şimdiki
durumu da Hoca'ya
benziyor. Batı'ya ulaşmak
için yanıp tutuşuyor ancak
Körfez'e yani tam tersi bir
yöne yöneliyor.
Bir an için düşleyelim:
Ortadoğu'da banş hakim
ölsun. Bu, Ankara için ne
kadar korkulu bir rüya...
Şu "Kuzeyden gelen
komünizm tehdidi" ne
kadar da iyiydi. Kırk
yıldan beri, askeri ve
ekonomik yardınilar almak
için ülkenin stratejik
konumunun pazarhğını
yapıyorduk. Ancak bazı
beyinler "güneyde bir
tehlike" yaratmak için
uğraşıp duruyorlardı.
Genelkurmay Başkanı
1989'un sonunda "Türkiye
için tehlike kuzevden değil
güneyden geliyor"
dememiş miydi? Yani
Irak'tan. O zamana
kadarki en iyi ticaret
ortağımızdan. Bizim zalim
Kürtleri yola getirmek için
uçaklanmıza topraklannda
uçuş izni veren Irak'tan.
1980'den beri Atlantik-
ötesi ve Manş-ötesi
kaynaklı bütün kitaplann
bir "Körfez Krizi"nden
söz etmeleri ve Ankara'nın
bu krizde oynaması
gereken rolü tartışmalan,
tümüyle bir rastlantı
mıdır?
Bloklar dagılmış, gerginlik
azalmıştı. Ülke içinde
askeri harcamaların
azalması yönünde sesler
yukselmeye başlamıştı.
Avrupa da Ortakpazar'a
başvuTumuzu reddetmişti.
Bir tehlike olmasa bile
yaratmak gerekiyordu. Ve
Saddam ortaya çıktı.
Tehlike ortadaydı ve banş
tehdit altındaydı. "Ugruna
her şeyi göze almadan,
karariı davranmadan ve
fedakâriıklan hatta
gerekirse savaşı göze
almadan barışa
ulasdamaz."
Işte oldu. Dövüşmek mi
dediniz. Biz bu işi iyi
biliriz. Kendi aramızda o
kadar çok dövüştük ki
neden bir duşmana karşı
savaşmayalım?
Ciddi konuşmak gerekirse,
bazı dersler çıkartmak
gerek.
Turkiye Kore Savaşı'na
katıldı. Bunun karşılığmda
NATO'ya alındı.
Süveys Kanalı: Türkiye
Atatürk'ün yolundan giden
Nasır'a karşı,
müttefiklerini destekledi.
Cezayir dersi: Turkiye
kayıtsız şartsız Fransa'yı
destekledi, Yunanistan ise
"bloksuzlarla" oy
kullandı.
Mümtaz Soysal'ı
dinleyelim: "Kuveyt gibi
yapay bir ülkenin toprak
butünlüğünü ve
bağımsızlığını savunmak
için ateşe atılmak
Turkiye'ye düşmez. Bu
krizi çözmenln yolunu, bu
krizi yaratanlar bulmalıdır,
Türkiye değil" (Milliyet 7
Ağustos 1990)
Bizim Nasreddin Hoca
eşeğine ters binse de
gideceği yere vardı.
Torunlar, eğer Doğu ile
Batı, Kuzey ile Güney
arasındaki doğal, coğrafi,
tarihi, kültürel köpruden
akılhca yararlanmazlarsa
ve dünyaya hakim olmaya
çalışanlar adına köprü
başuıı tutmaya kalkarlarsa
Hoca gibi amaçlarına
ulaşabilecekleri
kuşkuludur. (21 Ocak)
The
Economist
Halk nefessiz bekliyor
Türkiye hükümeti, üsleri açmanm, Irak sınırından silahh
asker göndermekle aynı olmadığı görüşünde. Ancak Scud
füzelerinden çekinen Turkler, bir adımın diğer adıma yol
açacağını düşünüyor. Türkiye'nin "kartondan" tarafsızhğı
tuhaf bir şekilde Irak Büyükelçisi tarafından takdir
edildi. Ancak üsleri kullanarak yapılan bombalama
üzerinden bir hafta geçtikten sonra Irak durumu protesto
etti. Bunda bir çelişki görulmüyor. Irak başka bir
düşman istemiyor. "Ilırgut özal da Irak'ın Türkiye'ye
saldırmayacağı ve Saddam Hüseyin'in "yakında işsiz
kalacağı" görüşünde. Cumhurbaşkanı özal, "Ben
kumarbaz değilim, mühendisim" dedi bir televizyon
mülakatında. Turkiye, kendini dostlanna adadı, böylece
bunun ödüllendirileceğini düşünüyor. Televizyon da buna
çanak tutuyor. Yayınlann çoğu CNN'in tercümeli
naklinden ibaret. Ama CNN halkın Adana'yı terke
başladığını söyleyince, programda aniden tatil programı
belirdi. (25 ocak)