18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 OCAK 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 Sağhk seferberliğiSağlık Bakanı Halil Şıvgın, savaş olasılığına karşı risk altındaki illere 313'ü uzman doktor, 3 bin 804 personel gönderildiğini açıkladı. Şıvgın bölgeye yeni personel gönderilebileceği gibi gidenlerden 'mazeretini belgelendirenlerin' görevlerine iade edileceklerini söyledi. İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde bir grup sağlık elemanı Güneydoğu'ya sağlık elemanı gönderilmesini protesto etti. Yapılan konuşmada bölgeye gitmek istemeyen personelin 'Divan-ı Harbe' verilme tehdidiyle karşılaştıklan iddia edildi. Haber Merkezi— Sağlık Bakanı Halil Şıvgın Güneydoğu'ya sağhk personeli gönderilmesi ko- nusunda yapüğı "ana çocuk sağlığı çerçevesi"n- deki açıklamasını düzelterek "Heyecan yaratmak istemedik" dedi. Şıvgın, sıcak savaş olasılığına karşı risk altındaki illere 313'ü uzman doktor, 3 bin 804 personel gönderildiğini açıkladı. Bölge- ye gelişmelere göre yeni personel gönderilebile- ceği gibi, gidenlerden "mazeretini belgelendiren- lerin" eski görevlerine iade edileceği kaydedildi. Bu arada kimyasal silahlann etkisini azaltacak 15 çeşit ilaç, stoklanmak üzere piyasadan çekildi. Şıvgın dün düzenlediği basın toplantısında Irak'ın Kuveyt'i işgal etnıesinden sonra yürütü- len çalışmalan anlatı. Şıvgın olası bir savaşta risk altındaki illerin saptandığını ve bu illere perso- nel, tıbbi cihaz ve malzeme takviyesi yapıldığını da kaydetti. "Biyolojik ve kimyasal harp ajan- ianna karşı diger personeli de egitmek icin 85 ki- tflik egitimci önder hekim grubunun Ankara'da Dünya Sağhk Örgiitü uzmanlan tarafından eği- tikliğini" söyleyen Şıvgın, Güneydoğu'ya gönde- rilen personelin şu an için yeterli olduğunu be- lirtti. Risk altındaki illere kan, kan ürünleri, aşı ve serum stokunun yeterli olduğunu söleyen Şıv- gın, bu illere ambülans desteğinin de yapıldığını açıkladı. Sağlık Bakanı Şıvgın sivil savunma biz- metleriyle ilgili olarak da bol miktarda kitap ve broşürün dağıtıldığını anlatarak, bakanlık bün- yesinde "Olağanüstü Dururalar Yönetim Merke- ri"nin Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanhğı- nın ilgili birimlerıyle çalışmalannı koordineli ola- rak sürdurduğunu söyledi. Şıvgın, bakanhğın yayımladığı yeni talimata göre, eş durumu olanlardan sadece en çok gerek- sinım duyulan branştaki eşin bölgede görevlen- dirilebileceğini belirtti. Şıvgın'ın verdiği bilgiye göre, "eşi mülki idare amiri, asker ve polis olan- lar", "eşi herhangi bir nedenle ikametgâh adresi dışında uzun sıireH görevlendirilmiş olanlar", "eşi ve çocugu hasta olanlardan yakın bakıma rauh- taç olduğu sağlık kurulu raporu ile belgelenen- ler", "görevlendirilmeden önce, görev tarihini içi- ne alan, eşi ve çocuğunun hasta olduğunu sağ- hk kurulu raporu ile teyit ettirenler", "kendisi eşi ve çocugu hasta olup hastanede tedavi görmek- te olanlar" geçici görev kapsamı dışında bırakıl- dılar. Ayrıca seyyar görev yapmasma engel tıbbi özürü olanlar ile bulunduğu yerde tek kişi olup, ayrümasında hizmetin aksayacağı personel, ro- tasyonla görevlendirilenlerden son üç ay içinde rotasyon görevine gidenler ve birden fazla rotas- yon görevine gidenler bölgeye gönderümeye- cekler. ANKA'nın bildirdiğine göre Körfez krizinin başlamasından sonra lçişleri Bakanlığı tarafın- dan 22 il valiliğine gönderilen genelgelerle kim- yasal silahlann etkilerini azaltacak ilaç ve mal- zemelerin isimleri bildirilerek valilerden bu ilaç- ların stok edilmesini istedi. 22 ilin valiliklerine 90/363 sayılı faksla geçi- len genelge uyannca "hassas böige"de stoklanan kimyasal silahlara karşı etki azaltıcı ozellik taşı- yan ilaç ve malzemeler şunlar: "aamine losyon, Silverdin krem, Beklame- tazon krem, Ametocain HC-1 topik antibiyotik, Aminofilin, oksijen, Prednisolon tablet ve ampul, Diazapem ampul veya tablet, Tirydostıg- mine, Pohisostigmine ampul, Eritrosit süspan- siyon, Antimetik (Metpemit), Toxogonin ampul, Paii ampul." Bu ilaçların dışında alkali sabun, kan, anbalı, B-l ve B-6 vitamini içeren hapların da Doğu ve Güneydoğu illerinde evlere dağıtıl- mak üzere stoklandığı öğrenildi. lÜHA'nın bildirdiğine göre İstanbul Tabip Odası pazar günü "Banşa Çağn yuriiyüşü" dü- zenliyor. Dün yapılan açıklamada yönetim ku- rulu karan uyannca yürüyuş saat 13.00'te Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı'nda düzenlenecek. Bu arada İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hasta- nesi'nde bir grup sağlık elemanı Güneydoğuya sağlık personeli gönderilmesini protesto etmek için kanlı doktor gömleği yaktılar. Tıp Fakültesi Dekanlığı önünde yapılan protesto gösterisinde bir konuşma yapılarak bölgeye gitmek istemeyen personelin "Divan-ı Harp"e verihne tehdidiyle karşılaştıklan iddia edildi. Kızılay Genel Müdürluğü'ne 250 bin dolar na- kit, 500 bin dolar karşıhğı da insani yardım sağ- landı. Ispanyol Kızılhaçı da savaşla bağlantıh ola- rak Kınlay'a vermeyi kararlaştırdığı 500 bin do- larlık yardım malzemesi Ankara'ya getirildi. öte yandan ABD Hükümeti, BM Afet Yardım Koordinatörlüğü himayesinde Kızılay'a 250 bin dolar bağışladı. Bu arada savaş nedeniyle en kri- tik il konumuna gelen Adana'ya Sağlık Bakan- hğı tarafından 10 ambülans gönderildi. Adana- da olası bir savaş durumunda 118 ambülansın hizmet vereceği bildirildi. SINIRA DOĞRU — Güneydoğu'daki karayollannda lam teçhizatlı komando birtlklerinin 'arahklı yüriiyüş kolu' hah'nde Uerlediklerini gönnek mümkün. (Fotograf: Zafer Aknar) Füzeler,bayram fîşekleri gibi DİYARBAKIR N O T L A R I CELAL BAŞLANGIÇ 10.10'da Diyarbakır'da konuşlandırılan iki Patriot füzesi, bilgisayar ekranında beliren bir iz nedeniyle ateşlendi." Demek ki bu füzeler 'bayram fişekleri' gibi ohır olmaz patlıyordu. Bölgedeki 'kimyasal bomba' korkusuna, "başunıza bir uçak, bir yakıt tankı ya da bir füze 'yanhşbkla' ne zaman düşecek" korkusu da eklenmişti. DİYARBAKIR — Sirenler çalmaya başlamış. Fırlatılan Patriot'lar gökyuzünde ışık sa- ça saça Irak'tan gelecek Scud'- lan anyor. Megafonların değiş- mez çağnsı "Herkes sığınakla- ra girsin." Işte bölgede insanlan en çok telaşlandıran görüntü de bu. TRTnin CNN'den "naklen ya- yın" olarak verdiği "füze yağ- munı altındaki İsrail ya da Su- udi Arabistan görüntüleri"ni iz- ledikçe bölge halkı kendî kendi- ne ya da yüksek sesle birbirleri- ne soruyor: —Eğer Irak bir füze atacak olursa biz ne olaçağız? Yaklaşık on iki yıldır "olağa- nüstii haller"le yönetilen Güney- doğu bölgesinde, yöre halkı şim- di de "Körfez savaşı"nın olağa- nüstuluğunü yaşıyor. Hakkâri- de, Şırnak'ta, Mardin'de, Diyar- bakır'da yaşayanlar savaşın sıca- ğını daha bir enselerinde duyu- yorlar. Evlerde, kahvelerde, lo- kantalarda, yollarda, insanlar başlanna geleceklere "çaresiz teslim olmanın" suskunluğuyla içlerine büzülmuş gibi. Bölgedeki en hareketli kent- lerin başında Diyarbakır geliyor. En luksunden beşinci sınıfına kadar otellerin tümü dolmuş. Lobilerinde Hollandalı, Belçika- lı Çevik Kuvvet askerleri, yuzler-' ce yerli ve yabancı gazeteci bir de kapıda bekleye^ı koruma po- lisleri artık Diyarbakır'ın doğal görüntüsü durumunda. Çevik Kuvvet askerleri ülkelerinden getirdikleri kutu biraları içip vi- deo kasetlerini izliyorlar. On gün öncesine kadar bir kez bile "Türkiye" sözcüğünü duyma- mış insanlar, şimdi gündüzleri askeri üslerinde, geceleri otel lo- bilerinde yaşıyorlar Diyarbakır- ın. "Körfez savaşı" nedeniyle bölgeye gelen yerli ve yabancı gazetecilerin merkezi de Diyar- bakır. Bir haftadır kent merke- zinde kurulan Müttefik Basın Merkezi'ne başvuran gazetecile- rin sayısı iki yüz elliyi aşmış. Bunlardan yüz yirmi yedisi Türk, yüz otuz dördü yabancı. Bölgedeki "yabancılar ligi"nin lideri, otuz altı gazeteci ile Al- manlar. İkinci sırada yirmi uç gazeteci ile ABD geliyor. fngiliz- ler on dokuz gazeteci ile üçün- cü sırada. Hollanda'dan, Italya1 dan, Norveç"ten, lsviçre*den, Fransa'dan, Portekiz'den hatta Japonya ve Endonezya'dan bile gazeteci var Güneydoğu'da. Dün sabah bir duyuru asıl- mıştı Basın Merkezi'nin panosu- na: "Askeri faaliyetlerde önemli bir değişiklik meydana gelme- mesi nedeniyle bugün brifing verilmeyecektir." Saat 10.15'te panodaki bu ya- Tatlamalar mutat hale geldi' H AK N 0 T K Â R İ L A R I FARUKBİLDİRİCt TURAN YILMAZ Valinin ifadesine göre, Hakkâri'de büyük şehirlerden bile daha sakin bir yaşam hüküm sürmekte. Vali Harput 'Allaha şükür 8 gündür başımıza bir şey düşmüş degil' derken, Hakkârililer tedirginlik içinde sabaha kadar oturuyorlar. HAKKÂRt — Hakkâri ve çevresinde meydana gelen patlamalar halkı ürkü- tüyor. Yetkililer bu patlamalan Irak'a giden uçaklann "ses duvannı aşması" diye acıklarken halk da bu patlamala- nn Çukurca ve çevresindeki yerleşim bi- rinüerinin yakınlanna atılan bombaJar- dan kaynaklandığını öne sürüyor. ANAP Çukurca îlçe Başkam M. Ihsan Parlak da önceki gün Çukurca'run bazı mahallelerinin yakımna bombalar düş- tüğunil dogrulayarak "Hiçbirimizde uy- ku yok" dedi. Hakkâri Valisi Şahabet- tin Harput da "Patlamalar mntat hale geldi" diye konuştu. Patlamalardan te- dirgin olan Hakkârililerin tek tesellisi, toplam 12 doktor bulunan kentlerine gönderilen 141 sağhk personelinin dün göreve başlamalan oldu. Hakkân ve Çukurca çevresinde önce- ki akşam saat 17.00 sırasında art ar- da dört patlama sesi duyuldu. Aynca dün gece 04.00 sıralannda yine patlama sesleri duyulması, halkı tedirgin etti. Yetkililer, bu patlamalann Irak'a saldı- nda bulunan uçaklann "ses duvannı as- ması"ndan kaynaklandığını savundular. Ancak Cumhuriyet muhabirlerinin gö- rüştüğü vatandaşlar, "Biz arük patiama seslerini birbirinden avırt edebiliyoruz. Ses sınırını aşan uçaklann sesinin yanı sıra bomba sesleri de duyduk" dediler. Bazı vatandaşlar, Çukurca'run bazı ma- hallelerinin 500 metre uzağındaki 49. sı- nır taşının Irak tarafının "çok yakınlanna" bombalar düştüğünü öne sürdüler. Aynca Çukurca'nın Kayalık ve Kazandere köylerinin yakınlanna daha önceki günlerde bombalar düştüğu de iddia edildi. ANAP Çukurca llçe Başkam Parlak, Cumhuriyet'e, bombalann Çukurca ya- kmlanna düşüşünü dogrulayarak, "Biz- de hiç uyku yok" dedi. Parlak, bu pat- lamalann yanı sıra, Trak uçaksavarlan- nın Türkiye'den giden ucaklara açtıklan ateş sesinin de Çukurca'dan net bir bi- çimde duyulduğunu belirterek "Halk da bunları dnynnca tedirgin olujor tabii" dedi. Parlak, Çukurca'run Kayalar ve Kazandere köylerinin yanı sıra Köprü- lü ve Ormanh mahallelerinin yakınlan- na da bomba düştüğünü söyledi. Çukur- ca Belediye Başkam Mustafa Turan da Cumhuriyet'in bu konudaki sorulannı "Valiye sorun" diyerek yamtsız bıraktı. Bu arada yetkililerin açıklamalan ve TRT haberleriyle yetinmeyen halkın da yabancı radyolan dinlediği belirlendi. Halk özelükle BBC, Amerika'mn Sesi ve Tahran Radyosu'na ilgi gösteriyor. Hakkâri Valisi Harput, bölgelerinde savaş nedeniyle herhangi bir göç ve gı- da maddelerine hücumun olmadığını be- lirterek "Irak'a 230 kilometrelik suun ile ateş hattında bulunan bir ilde, her- kesin başka türiu tahayyül ettiği bir il- de, Törkiye'nin büyük şehirlerinden da- ha sakin bir yaşam devam etmektedir" dedi. Duyulan patlamalar için "Onlar mutat hale geldi artık" diyen Harput, Çukurca çevresine bomba atıldığı yö- nünde kendisine herhangi bir resmi bil- gi ulaşmadığmı bildirdi. Harput, patla- malar için "Bu leknik bir konu. Ben duydugumuz her gürültüyu askeri ve di- ğer makamlara soranm. BLze verilen bil- gi uçaklann ses duvannı aşmasıyla bü- yük patlama sesi meydana geldigi şeklinde" dedi. Bir soru üzerine, "Bu kabil sesler duyulabilir. Ama harekfitın sekizinci günündeyiz. Allah'a şükür, ba- şımıza bir şey düşmüş degil" şeklinde konuşan Harput, köylerin yakınına bomba duşup duşmediği sorusuna, "Bfl- miyorum, bize bu tür bilgi gelmedi" kar- şılığım verdi. Harput, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çukurca'nın öbür tarafında 30 ki- lometrelik tampon bir bölge var. Ora- da zaten bir operasyon yapılması söz ko- nnsu degil. Ama tabii halkın alışkın ol- madığı sesler olduğu için degisik yorum- lar da ortaya çıkıyor." Harput, illerinde halen 16 sığınmacı bulunduğunu belirterek "Gelen asker- lerde silah yok. Bırakın silah getirmeyi, zaten üstleri başlan perişan olmuş. On- lara elbiseler verdik" dedi. Harput, il- de yeterli sivil savunma önlemlerinin alındığıru ve sivil savunma uzmanlannm gaz maskeleri ve gerekli malzemelerin verildiğini söyledi. Vali Harput sözleri- ni, "Biz bir savaş beklemiyoruz. Bir sa- vaş çıksa bile Hakkâri için bir kara ha- rekfitı hiç beklemiyoruz. Çünkü Hakkâ- ri'de arazi yapısı dolayısıyla bir manga ile bir orduyu durdururuz. Hava saJdı- nlarında da Hakkâri'nin özel bir hedef olması söz konusu degil. Çünkü bura- da stratejik öneme sahip tesisler yok" diye tamamladı. zı nedeniyle Basın Merkezi'nden çıkan gazeteciler havada bir du- man izi görduler. Bu, televizyon- da görülen Patriot fuzelerinin izine benziyordu. Ortalık bir an- dadalgalandı. Herkes bir yerlere "Füze attınız mı" diye soruyor- du. Basın Merkezi'nden haber geldi: "Bir açıklama yapıla- cak"tı. Sonunda da açıklandı: —10.10'da Di>arbakırda ko- nuşlandırılan iki Patriot füzesi kompütur ekranında beliren bir iz nedeniyle ateşlendi. Demek ki bu Patriot fuzeleri "bayram fişekleri" gibi olur ol- maz patlıyordu. Zaten füzelerin patlatıldığı anda Fehmi Işıklar da aynı "yanlışlıktan" söz edi- yordu Diyarbakır'da. Halkın Emek Partisi "Körfez savaşı" nedeniyle 1. küçük kurultaymı Diyarbakır'da yaptı dün. Turis- tik OteFdeki kurultayda, "hal- kın korkusu" dile getirilirken Işıklar önce "İsrail'in işgal altın- daki Filistinlilere bile gaz mas- kesi dagıttıgını" anlattı. Işıklar1 ın Olağanustü Hal Bölge Valili- ği'ni "Sıluyönetimi aratacak biçimde" diye eleştirdiği Turis- tik Otel'in tam karşısında Ola- ğanustü Hal Bolge Valisi Hayri Kozakçıoğlu'nun konutu vardı. Işıklar bölge halkının içinde bu- lunduğu tehlikeyi anlatırken "Ben Kırıkkale mühimmat fab- rikasında çalıştım. Öyle mermi- ler gördum ki yanlışlıkla nam- luda bile patlar" diyordu. İşte Işıklar Diyarbakır'da, Kozakçı- oğlu'nun konutunun karşısında tam bunlan söylerken kentin sır- tından iki füze "yanlışlıkla" ateşlenivermişti. Artık bölgede "Irak'tan gele- cek kimyasal bomba" korkusu- na bir yenisi daha ekleniyordu: "Başımıza bir uçak, bir yakıt tankı ya da bir füze 'yanhşhk- la' ne zaman düşecek" Her ne kadar sivil savunma eğitimi verilmese, TRT konuyla ilgili hiçbir uyarı yapmasa da yöre halkı CNN'den Israillileri, Suudileri izleye izleye bir alarm çalındığında ne yapılması gerek- tiğini artık bir güzel öğrendi. Ancak kuçuk bir-iki eksikliği var; Arabistan'daki gibi sığınak- lar ya da İsrail'in Filistinlilere dağıttığı gibi gaz maskeleri... BUGUN ALtStRMEN İki Olay... SHP'li 30 milletvekilinin, TRT Genel Müdürü'nü yerinde ziyaret etmeleri, savaşı bile bir anda geri plana iten tepkile- re yol açtı. Kendi hukuksuzluğunun çıkmazında debelenen iktidar ise olayı alabildiğine sömürdü ve kendi ülkesindeki demokrasinin ümüğünü sıktığı halde, Irak'a demokrasi gö- türeceğini rahatlıkla söyleyebilen Yıldınm Akbulut da fırsal- tan yararlanıp, muhalefete gözdağı vermeye kalktı. Hemen bir noktayı belirtmek gerek. SHP'lilerin, son olay- da da gerçeği saptırmanın yeni bir örneğinı veren TRT'ye tep- kisi doğaldır. Ana muhalefet partisi, tepkisiyle geniş kesımin duyguiannı dile getirmiştir. Nitekım olaydan sonra gazetemıze telefon eden okurfarın yarıya yakın bölümü de TFfT'nin, yan- lı ve gerçekleri çarpıtan yayınına karşın girişimi desteklemiş- lerdir. Artık herkes bilmektedir ki, Kerim Aydın Erdem, Türk haJ- kının haber alma özgürlüğünü, yalan, yanlı ve çarpıtılmış ya- yınlarla çiğnemekte ve anayasada yer aian ilkeleri tanıma- maktadır. TFÎT'nin Genel Müdürü bu davranışının hesabını er veya geç verecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmaya. Burada sorulması gereken asıl soru, SHP'lilerin haklı tep- kilerinı uygun biçimde dile getırip getirmedikleridir. Kuşkusuz, TRT ile ilgili tepkileri dile getirmenin en uygun yeri TBMM idi. Ama ANAP grubunun TBMM'yi kitlediği, hatta Ozal iktidarının, ustaca taktıklerle, yasamayı devre dışı bırak- tığı düşünülünce, artık Mecliste sorunları ele almanın olanak- sızlaştığı kolayca anlaşılır. Bu durumda, ana muhalefetin tepkilerini dile getirmek için değişik yöntemler aramasında ne kınanacak, ne de şaşıla- cak bir yön vardır. Ancak yöntemin kendisi hakkında ileri sürdüklerimizi, ba- zı milletvekillerinin biçemi ile ilgili olarak tekrarlayamayaca- ğımızı da belirtmek isteriz. Evet, TRT her zaman olduğu gibi bu olayı da saptırmış, Genel Müdür ile görüşmeye giden milletvekillerinin görüs- me istemlerıni 'baskın' olarak nitelemış. kendihğinden ayağı kayıp düşen ve daha önce de, hiç hoş olmayan sözler sarfe- den Özel Kalem Müdürü'nün hırpalandığını ileri sürmüştür. Olayı izleyen ve iktidar memuru olmayan gerçek gazeteciler ise tartaklama olmadığı konusunda birleşmektedirler Ne var ki, TRT'nin yanlı yayınları da, son olayı çarpıtmış olması da, kimi SHP milletvekillerinin kabadayı biçemindeki çirkinliği or- tadan kaldırmamaktadır. SHP'li kimi milletvekilleri, kabadayı biçemini benimseye- rek, haklı tepki ve davranışlannı haksız görünüme sokmuş- lar ve karşı tarafa koz vermışlerdir. Herhalde ana muhalefet partisi bazı milletvekillerini bu bi- çemlerinı değiştirmelerı konusunda uyarmalıdır. TRT olayının ertesi günü İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu : nun UBA'ya yaptığı açıklama ise, SHP'lilerin tepkilerindeki biçemden çok ağır olmasına karşın, nedense yeterince dik- katleri çekmedı. İktidarının savaşçı ve maceracı pol'ıtikası yü- zûnden tehlike odağı haline gelmiş bulunan bölgelerde ya- şayan yurttaşlarımıza gaz maskesı bile dağıtmaktan aciz olan bir yönetimin üyesi olan Aksu, kendi umarsızlıklarını gizle- mek için Türkiye'nin savaşa sürüklendiği uyarısını yapanları bozguncu olarak nitelemektedir. Sayın Aksu'ya belirtmek isteriz ki, Türkiye'nin savaşa, so- nu belirsiz bir maceraya, salt 'kârlı bir iş yapmak' için sürük- lendiği bir gerçektir. Bu gerçek karşısında her yurtsever, uyarı görevini yerine getirmek zorundadır. Halkı paniğe sürükle- yen bu uyarılar değil, Özal politikasının ta kendisidir. Bu gerçekler karşısında, kendi umarsızlığını gizlemek için İçişleri Bakanı'nın "Ne kadar tabansız millet olduk" demesi iie, en hafif deyimiyle terbıyesızliktir. Kendi ulusuna 'tabansız' diyen bir adamın içişleri Bakan- lığı koltuğunda oturması ise o ulus için en hafif deyimiyle ta- lihsizliktir. -'< Sayın Aksu'ya, milletin tabansız olmadığını, as>l tabansız- ların halkın çogunluğunu kendılerini desteklemediği bir or- tamda, iktidarda oturmakta direnenler olduğunu belirtmek isteriz. Sayın Aksu ve iktidannın öbür üyeleri tabansız olmadıkla- nnı iddia ederlerse, kendilerine "o zaman neden seçim san- dığından boytesine kaçıyorsunuz?" diye sorarlar. Evet, Sayın Aksu, millete dönüp, tabansız demekle ayıp etmiştir. Sayın İçişleri Bakanı, eğer illa tabansız görmek isti- yorsa, kendi çevresine baksın daha isabetli bir iş yapmış olur. Uçakmıdüştü tankı mı?yakıt B AT M A N N O T L A R I ÜMtTASLANBAY BATMAN — Sakah bir par- ça uzamış. 30 yaşında ya var ya yok. Bir eliyle derinliği 50 san- timi, çapı 2 metreyi bulan çu- kunı gösteriyor. Diğer elinde bir benzin deposunun vakum- lu kapağı. Üzerinde "US" ya- zjyor. Kızgınlıkla bize dönerek konuşuyor: — Bizi hayvan yerine mi ko- yirler ağabey? Televizyondan dediler ki 'Güneydoğu'da ha- yat normaldir'. Tepemize uçak dttşir. Bu normaldir?.. "Uçaga" ait olduğunu söy- lediği parçalar küçüktü. Uça- ğın gövdesine ait olduğu da kuşkuluydu. İki gün önce, iki "cemse" gelmiş, askerler bü- yük parçalan toplayıp götür- müşlerdi. Öğle üzeri patlama- yı duyduklannda bir şey göre- memişlerdi. Evlerinde olanlar da dışan çıkamamışlardı. Bir süre beklemişler. Sonra dağın yamacına yapışrruş evlerinden çıkarak sesin geldiği yöne git- mişlerdi. Bir küçük vadide iki ayn yere, aynı büyüklükte çu- kurlar açünuştı. İçinde irili ufakh parçalar... Onlara göre uçaktı. Yetkili- lere göre değil. Olsa olsa "ya- kıt tankı" ya da "tanklan" olabilirdi. Köylüler pilotu gör- memişlerdi. Sadece daha ileri- de, bu yoldan ulaşması daha da güç köye düştüğünü duymuş- iardı. Sağa sola dağılmış küçük parçalar daha çok yetkililerin söylediklerini doğrular nitehk- teydi. Ama mezraya bİT şey düşmüştü. Batman'da iki gün- dür insanlar konuşuyorlardı kendi aralarında: — Uçak düşmüş... — Duydum, — Yok yok düşmemiş, bom- baymış... Söylentiler artınca, valilik açıklama yapmıştı: — Uçak düştüğu haberleri asılsızdu-. Duyulan patlama se- si, uçaklann ses duvannı asma- sından husule gelen gü- rültüdür. Köylüler gürültünün yerini hemen gösteriyorlar. Küçük bir vadide çeşmenin hemen yanı başında. Çevresinde cocuklar oynuyor. Birisi benzin deposu kapağına benzer bir parcayı ya- lağa atmış. Isteyince çıkanyor. Sonra cocuklar çevreden bul- duklan parçalan birer birer ge- tiriyorlar. San klipslerle çevrelenmiş, uzun yeşil borular. Hafif, ama sert bir metal. Filtreyi andıran büyükçe bir parça. Yeşil hafif bir alaşımdan yapılmış, daha da büyük parça. Onlarca par- ça... Bunlardan bir uçak oluş- turmak hayh' zor. Ama köylü- lere göre uçak havada parça- lanmış güya. Her bir parçası ayrı yere düşmüş. Bir tanesi konuşuyor: — Şimdıye kadar neredeydi- niz? Dedik biz arayak, ama bil- miyonız nereyi arayacağız. Heyecanlı halleri, haber ve- rememekten değil. Korkudan. Çünkü hemen ekliyorlar: — Ne olacak bu işler? Sava- şa girmiş miyiz? Yetkiülerin yaptıklan açıkla- malan onlara aktanyonız. Pek tatmin ohnuyorlar. Hele Irak'ı bombalayan uçaklann bizim havaalanlarımızdan kalkması- nı ve bizim "savaşta olmayifi- mın "... "Gece..." diyor bir tanesi. "gece saat 2 dedin mi, baştayor ucaklar geçmeye. Köyttn tam üzerinden. Saat 00.04'e, 00.05'e kadar yatamıyoruz. Bn ocak da düştü ya. Korknyoruz bir tane daha tepemize düşecek diye".. Yamacı tırmanıp köyün içi- ne yöneliyoruz. Köy meydanı kadın ve çocuklarla dolu. Bir TPAO kamyonu geçip gidiyor. Cocuklar ellerinde bazı parça- lar. Bize gösteriyorlar. Bu par- çalar oyuncaklan olmuş. Sak- lamışlar. lstedikleri zaman çı- kanp oynuyorlarmış. Bizim al- mayacağımızı öğrenince rahat- lıkla gösteriyorlar. Objektife poz bile veriyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle