18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 15 OCAK 1991 Demokratik tstemler ve ümırt Veriei Hak Savaşınıı Demokrasinin bir gereği olan toplumsal tepkilerden, hak arama savaşımlarından korkmamalıyız. Tam tersine, demokrasiyi kurumlaştıran bu gelişmelere olumlu baktığımız ölçüde, bize özgü bir demokrasi oluşturma gibi bir "azgelişmişlik"ten kurtulabiliriz. Şimdi Türkiye'de de demokrasinin kök saldığını gösteren bu gibi gelişmelere tanık oluyoruz. Doç. Dr. MERYEM KORAY Dokuz Eylül Üniversitesi Türkiye'de son aylar ve son günlerde yaşanı- lanları, sanınm birçoğumuz "kaygılı bir umutla" izledik, izliyoruz. Evet, umut ve kaygı bir arada. Umutluyuz, çünkü Türkiye'de özellikle çalışan kesimde kararlı ve bilinçli bir hak arama savaşı- mı ortaya çıkmaktadır. Bu hak arama savaşımı- nın doruk noktasmı ise- bir ayı aşkın bir grev- den sonra gerçekleşen Zonguldak maden işçile- rinin Ankara yürüyüşleri ve bunun sonucu gö- rüşmelerin başlaması oluşturmaktadır. Kabul et- sek ya da etmesek de artık kolay kolay "belirli mihraklar, bazı gruplar..!' diye ucuz suçlamalarla geçiştirilemeyecek bir toplumsal muhalefet kar- şısındayız. Toplumdaki değişim Işçilerin hak arama eylemlerini ya da toplum- sal muhalefet çıkışlannı kaygıh bir umutla değil de düpedüz kaygı ile izleyenlerimiz de var. Oysa demokrasi, hak arama özgurlüklerinin var oldu- ğu bir yönetim biçimi ise, bu tür hak savaşımı- nı, söz konusu hak ve çıkarlar için de demokra- si için de ancak güvence olarak görebiliriz. Ni- celik ve nitelik olarak bir işçi eylemini aşan özel- likler taşıyan madencilerin uzun yürüyüşü ise bel- ki bazı çevrelerde daha başka kaygılar da uyan- dırmış olabilir, oysa bende birçok umudu çağ- rıştırmaktadır. Her şeyden önce unutmamak gerekir ki, bu tür hak arama savasımlan toplumda daha hakça bir paylasım için yapılan savaşunlardır. Sonra bu ey- lemler büyük ölçüde topîuma olan inançlarını komyanlann toplumdan beklentilerini sürdür- mek adına verdikleri bir kavgadır. Son on yıldır onca kayıplanna karşın ekonomiye ve üretime katkılanru sürdliren işçilerin bugün toplumu bi- raz da kendi çıkarlanndan yana dönüsturmek is- temelerinden daha doğal ne olabilir ki? Istem- leri aşın bulanlar, bunun nedenlerini geçmiş uy- gulamalarda aramak durumundadırlar. Artık tüm çalışanlann ve işçilerin topluma olan inanç- larını ve katkılannı sürdürebiİmeleri için toplu- mun onlardan yana değişimlere gitmesi gerek- mektedir. Işte bu nedenle de bu eylemler, top- lumda yeni uyuşmazlıklar değil, daha hakça den- gelerde "yeni uzlaşmalar" anlamını taşımakta- dır. Gerçekten toplumun yeni dengelere ve yeni uzlaşma noktalarına gereksinimi var, bunu gör- mek gerek. Eylemler tüm olarak demokrasi adına da umut verici. Eğer demokrasi birilerinin ötekilere lütuf- ta bulundugu (!) bir rejim değil de demokratik raekanizmalar kullanılarak gerçekleşen bir hak savaşımı'm gerektiriyorsa, Türkiye'deki son ge- lişmeleri demokrasi adına atılmış olumlu adım- lar sayabiliriz. Gerçekten toplumsal çıkarlar ara- sında, birinin köşeye sıkıştınlmışlık duygusu ta- şımadığı toplumsal dengeler, ancak demokratik hak arama savasımının olduğu ve başanlı sonuç- lar verdiği dummlarda gerçekleşebilir. Ancak böyle bir denge noktasında toplumsal güçler ara- sında kalıcı bir uzlaşma ve barış sağlanabilir. lşte bu nedenle, kararlı ve bilinçli işçi eylem- lerini onlar adına da kendi adıma da umutla kar- şıhyorum. Ancak umudun, "kaygılı" bir umut olduğu da açık. Kaygılarımın çoğu, demokrasi bilinci adına yeşeren bu fdizlerin büyümeden kı- nlması korkusundan geliyor. Nasıl korkmam? Ne denli demokrasi sözü etsek de kimimiz ya yal- nız demokrasi sözcüğünü sevmekte, kimimiz kı- sıtlarla dolu bir demokrasiyi bizim yazgımız sa- mp yeterli bulmakta, kimimiz de ekonomik kal- kınma, toplumun genel çıkarı gibi kavrarriian "tartışmasız doğmlar" diye önümüze sürmekte. Korkmayalım! Kuşkusuz toplumun değişik kesimlerinden ve işçilerden yükselen yeni hak arayışlarının toplum bütününe de, bazı kesimlere de yeni maliyetler yükleyeceği açıktır. Sorunun özü de buradadır. Ancak daha hakça bir paylasım anlamını da ta- şıyacak olan bu yeni maliyetlerin seçenek (alter- natif) maliyeti yok mu? Yıllarca yaşadığımız top- lumsal tıkanıklıklar birer maliyet değil mi? öy- lesine ekonomik yarar/maliyet hesabı yapmaya koşullanmışız ki, toplumsal yarar/maliyet hesa- bını yapmak şöyle dursun, buna gerek bile duy- muyoruz. Toplumun genel çıkarından söz eden- lerin de artık yalnız ekonomik değil, toplumsal yarar/maliyet hesabına geçmeyi öğrenmeleri ge- rekmektedir. Çünkü ekonomik maliyetler şöyle ya da böyle karşılanabilir. Oysa toplumsal mali- yetler kolay hesaplanamazlar, ancak sonuçlan daha zararh ve kalıcıdır. lşte demokrasiyi işlete- mediğimiz için yaşadığımız askeri darbeler ve on- ların sonuçlan... Gerçekten yaşadığımız siyasal' ve toplumsal tıkanıklıklar, yitirdigjmiz onca za- man ve "kuşaklar" ne denli tersine inanmak is- tesek de toplumsal azgelişmişliğimiz birer top- lumsal maliyet değiller mi? Ya göremediklerimiz, hesaplayamadıklanmız? Toplum bireylerinin top- luma ve sisteme olan inançlanru yitirmeleri, top- luma yabancılaşmaları ve bunun getirdiği boş- vennişlik, sorumsuzluk ve denetimsizlik, hangi tartıya vurulacak maliyet lerdir?! Tüm sorunların çözümü değil, ama çözüm aracı "demokrasi!' Bu açıdan demokrasinin bir gereği olan toplumsal tepkilerden, hak arama sa- vaşımlarından korkmamalıyız. Tam tersine, de- mokrasiyi kurumlaştıran bu gelişmelere olumlu baktığırruz ölçüde, bize özgü bir demokrasi oluş- turma gibi bir "azgelişmişlik"ten kurtulabiliriz. Şimdi Türkiye'de de demokrasinin kök saldığını gösteren bu gibi gelişmelere tanık oluyoruz. lşte sine-i millete dönme tartışmalan, henüz gerçek- leşmese de tartışılan yeni bir olgu. lşte çevre du- yarlıklan, kadın hareketleri, laiklik ve demok- rasi yürüyüşleri. lşte tüm zorluklanna karşın öğ- retmenlerin, memurlann serdikalaşma çabala- n. lşte Zonguldak grevi, "3 ocak eylemi" ve An- kara yürtlyüşü. Tüm bunları "sandıkçı" demok- rasi dışında gerçek demokrasiye geçişin birer müjdecisi olarak almak ve geliştirmek durumun- dayız. Yoksa daha çok demokrasinin her şeyden önce bir siyasal bilinç, vatandaşlık bilinci gerek- tirdiğini gözardı edip "âyaset yapmayı" özel bi- rUerinin "özel" tığraşı durumuna indirgeyen bu- gunkü sisteme evet deyip, demokrasiyi de kendi yazgımızı da "özel" eÜere teslim etmekle yetini- riz. Oysa siyasete kaülmak, hepimiz için her dü- zeyde, her konumda yalnızca bir olanak değil, bir vatandaşlık görevi, bir borç olmalı. Sanınm bu anlamda, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bir şeyler değişiyor. Anlaşılan bir gerçek var ki o da demokrasi yalnızca en iyi bir yönetim biçimi değil, yaşanılabilecek "tek yöne- tim biçimi;' Ve demokrasiyi biçimsel olarak kur- mak yetmiyor, asıl olan demokrasiye gerçek an- lamda "can vennek." lşte Türkiye'de hemen her- kesin önüne getirilen "80 öncesine mi dönmek istiyorsunuz?" korkutmalanna karşın insanlar hak aramak için örgütleniyor, bir savaşıma giri- yorlarsa, toplumda karşı sesler yükseliyorsa, bun- ları ancak demokrasiye can vermenin kıpırtılan olarak almak gerekir. Bu anlamda Türkiye'de yaşanılan toplumsal tepkiler de işçi eylemleri de ve son olarak gün- lerdir Türkiye gündemini oluşturan "uzun yürüyüş" de umut veren kıpırtılar. Bunlar, san- dığa kilitlediğimiz demokrasi'yi sandıktan çıka- racak kıpırtılar. Bunlar, daha yaşamhr bir top- lum oluşturmak için gereken yeni arayışlar, yeni denge noktalannın habercileri. HESAPLASMA BURHAN ARPAD Tramvaycılık Oyunu! İstanbul çocukları bir zamanlar 'tramvaycılık' oynarlardı. Çe- kici vagon olarak başı çeken çocuk el-kol hareketleri ile tramva- yı işletirdi. Eminönü-Bebek, Sirkeci-Yedikule hatlarında üç ço- cukla oynanırdı tramvaycılık. Yaşları büyük olan kimi çocuklar daha gerçekci, fakat çok tehlikeli bir başka tramvaycılık oyunu oynarlardı: Yol almakta olan tramvaylara arkadan asılırlar ve bi- letçiye para ödemeden bir süre bu tehlikeli oyunu sürdürürler- di. Kimi politikacılann ve parababalannın el altından arttırdığı mo- torlu araç sayısı özellikle Boğaz'da iki köprünün yapılması so- nucu son yıllarda daha da arttı. Boğaz'ın iki yakasında geniş ve el değmemiş topraklar, mafya eliyle yasalar ve tüzükler çiğne- nerek yapılaşmaya açıldı. Boğaz'ın tahribi olayı hızla gelişti. Dev- let Planlama'dan onay gelse idi 3. ve 4. köprüler de yapılacaktı. Bereket bu tahribe 'dur' denildi. İstanbul'un arapsacına dönmüş olan ulaşımı daha da kötüleşecekti. Yetkililer kentte ulaşımı mi- nibüs, otobüs, taksi ve dolmuşlara bıraktı. Bu arada İstanbul'da yaşayan insanların sayısı 7-8 mılyona tırmandı. 1950'li yıllar sonunda tramvay rayları söküldü, sonra elektrikli teller koparıldı. "İstanbul'da gidış-gelişi tramvaylar aksatıyor" diye btr gerekçe öne sürüldü. Kent trafiğinden kakjırılan tramvayla- rın yerine, İtalya'dan satın alınan troleybüs (halk buluşu 'telliler 1 ) çalışmaya başladı. Umdukları olmadı, ama İstanbul tramvayları da yok edilmişti. iki köprünün kamçıladığı istanbul'a akın saldı- rısı hızlandıkça hızlandı ve 8 milyon insanı aştı. İstanbul'da tramvaylar ve köprüler üzerine söytenecek çok şey var. Galata Köprüsü'nden başlayalım. Bir yüzyıla yakın süre is- tanbul ulaşımına başanlı hizmet etmiş olan Galata Köprûsü gû- nün birinde gozden düşüverdi: Dubalar üstünde yapılışından ötü- rü! Galata'ya yeni bir köprü gereklıydi kimilerine göre. Yüzyılı- mızın teknik ilerleyişine uygun köprüler dubalı değil, suların al- tında dibe oturmuş kazıklara saplı olurdu. Gerçı böyle kazıklı köp- rüler çok pahalıydı, ama istanbul gibi görkemli bir büyük kente de ancak böylesi yakışırdı. Böylesi yeni köprü için milyarlar ge- rekiyordu, ama ne gam! Durup dururken kazıklara oturtulmuş! Şu da vardı: İstanbul gibi görkemli bir kenti yenilerken su gibi para harcanması çok olağandı. İhaleyi kazanacak firma elbette iyi para kazanacaktı. Haklıydı! Aracılar çimlenecekti! Haklarıy- dı! Müteahhit firmaya kolaylık sağlamışlardı. Bir şeylerin farkın- da olmayan yığın, 'bir şeyler yapılıyor' diye para pul düşünmü- yordu. İlgililer, yetkililer, uzmanlar vardt. Kocaman kocaman bel- geleri vardı. Oevletin parasıyta yükseköğrenim görmüşlerdi. Böy- lesine modern bir köprüyü İstanbul'a kazandırmış olmakla mut- luydular! Bu arada bir lokmacık da kişisel çıkarları olmasın mıy- dı? İstanbul'un ulaşım sorunları da başlıbaşına bir âlem! Hele Dirincı ve ikinci Boğaz köprülerinden sonra! Zira bu yönden özet- likle Anadolu yakasında bomboş topraklar yapı mafyasının işta- hını kabartmıştı. Hızlı bir saldırıyla her yerde çarpık bir yapılaş- ma başladı. Başlamakla kalmadı, sürüp gidiyor ve gidecek! Ko- nu ve sorun sürüp gidebılir! Ben bir soruyla yetineceğim! Büyük istanbul Belediye Başkanı Sayın Prof. Dr. Nurettın Sc- zen'in, görevine başladığı günlerde sözünü ettiği yüzlerce yol- suzluk dosyası ne oldu? Ya başkanın söz ettiği yüzlerce yolsuz- luk gerçek dışıydı ya da güçlü etkinlikler baskısıyla örtbas edil- mek ısteniliyordu! Sayın Prof.Dr. Nurettin Sözen'den aydınlatıcı ve inandırıct bir açıklama beklemek her istanbullunun hakkıdır. Bu hakkımı kul- lanıyorum. TC. ANKARA 7. SULH CEZA MAHKEMESt Esas: 1990/706 Karar: 1990/977 Hâkım: Cemil Ünsal Kâtip: Süheyla Yıldız Sanık: Halil Şen, Ahmet ve Sadriye'den olma, 1950 doğumlu An- kara ili nüfusuna kayıtlı halen Hasanoğlan Yenikent No: 84'te otu- rur sucuk imalatı yapar, evli 2 çocuklu, sabıkasız. Suç: Gıda raaddeleri nızamnamesine muhalefet etmek. Suç tarihi: 24.1.1990 Sanığın gıda maddeleri nizamnamesine muhalefet etmek suçundan TCK'nın 398 647/4, 402/2, uç a> curume sasıta kıldığı meslek \e sa- natının tadiline \e takdiren yedi gün işyerinin kapatılmasına, hüküm özetinin kapatma suresi kadar işyerinin göze çarpan bir yerine asıl- raasına, kararın kesinleşmesini muteakip hüküm özetinin Ankara'- da tirajı 100.000'in uzerinde bulunan bir gazetede ilan edilmesine 5.000.- lira yargılama giderinin sanıktan tahsiline, sanığın yokluğunda Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi. 29.11.1990. Basın: P551 İLAN BEYPAZARI SULH HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN Davacı Hatice Soydan (Dikel) vekili Av. Mansur Yavaş tarafın- dan davalılar Emine Hacer Mut ve 38 arkadaşı aleyhine mahkerne- mize açdan izale'i şuyuu davasının yapılan duruşmasında verilen karar gereğınce: Davalılardan Mehmet kıa Şefîka'ya dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edılememiş, yaptırılan zabıta tahkikatı sonucunda da adı ge- çenin tanınmadığı ve tebligata sarih açık adresinin bilinmediği bildi- rildiğinden dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilememiş ve Mehmet kıa Şefıka'nın duruşma günu olan 1.2.1991 günü saat 9.40'ta duruşmada hazır olması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde dava basit usule tabi olduğundan gıyap kararı çıkartıl- maksızın HUMK'nın 509-510 maddeleri geregince gıyabında karar verileceğı hususu dava dilekçesi ve duruşma gunu tebliğ yerine kaim olmak uzere ilan olunur. 10.12.1990 Basın: 17538 Anlamlı Bir Işbîrlîğî SHP ve DYP yöneticileri, ülkenin 12 Eylül-ANAP rejiminden bir an önce kurtulması için toplumun istemleri doğrultusunda bir demokrasiye geçiş programını geliştirmek ve yaşama geçirmek sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Prof. Dr. YAKUP KEPENEK ODTÜ Öğretim Üyesi Ülkemizdeki siyasal gelişmeler, SHP ve du. Geç kalınmış da olsa, her iki partinin DYP yöneticilerinin, bir erken genel seçim üst yönetimleri var olan koşullan çok iyi de- için yakınlaşma sürecine girmeleriyle yeni ğerlendirmelidir. SHP ve DYP, kuşkusuz bir boyut kazanmış bulunuyor. Bu yakın- kendi programlarına bağh kalarak anaya- laşmanın olumlu sonuçlar vermesi, toplu- sal ve kurumsal demokratik düzenlemele- mumuz bakımından çok büyük bir önem rin genel çerçevesini, değişik toplum kesim- taşıyor. Bu nedenle, yakınlaşma sürecinin lerinin görüşlerini de dikkate alarak, oluş- işlevsel bir içerik kazanması; bu doğrultu- turmak ve kamuoyuna sunmak durumun- d b k l bi ş ç ğ da çaba harcanması, kacınılmaz bir zorun- dadırlar. luluk oluyor. Bu çerçevede, öncelikle, anayasanın temel yaklaşımlannın ve öğelerinin değiştirilme- si büyük önem taşıyor. Başta temel hak ve özgürlükler olmak üzere sendikal haklann Ana sorun nedir? Ülkemizin birincil sonınu, 12 Eylül- ANAP rejiminden bir an önce kurtulmak en azından Uluslararası Çahşma Örgütü 1 ve buna koşut olarak demokrasinin tüm il- nün sözleşmeleri doğnıltusunda düzenlen- ke ve kurumlarıyla yerleşmesini sağlamak- rnesi, özerk üniversite, bağımsız TKT de- tır. Hiç kuşkusuz, bu amaca ulaşılabilmesi .mokratik. bir seçim yasası ve idam cezala- için "hemen genel seçim" gerekli ve zoruiK rımn kaldınlması, başlıca önermeler olmak ludur; ancak yeterli değildir. Gerçekte, ge- nel seçim ile demokratikleşme arasmdaki ilişkinin sağlıklı bir biçimde kurulmasıyla- dır ki siyasal tıkanma giderilebilir ve top- lumun özlemlerine yamt verilebilir. Siyasal tıkanıklığın varhğını hemen tüm kesimler yadsımıyor; anayasa tartışmalan eksik olmuyor. Cumhurbaşkanlığından baş- layarak aşağıya doğru, kurumların tartışıl- dığı bir ortam yaşanıyor. Çözümü gereken asıl sorun budur. Demokrasi için yakınlaşma: Ülkemizin siyasal gelişiminde, SHP ve DYP'nin tem- sil ettiği çizgiler belirleyici olmuştur deni- lebilir. Bu nedenle, SHP-DYP yakmlaşma- sı büyük bir tarihsel önem taşıyor. Bu ya- kınlaşma, yalnızca bir erken seçim için de- ğil, demokrasiye geçişin sağlanması yönün- de olmalıdır. Unutulmamalıdır ki 26 Mart 1989 sonrasında bu tür bir güçbirliği yapı- labilseydi, demokrasinin yolu açılmış olur- durumundadır. Toplumsal banş için aynmsız bir genel af çıkanlması öngörübnelidir. Yıllardır, yargı, yasama ve genel kamu yönetiminin başlıca kurumları, eğitimden ulusal güvenliğe dek, büyük ölçüde aşındınlmış ve yıkıma uğra- tılmıştır. Bu kurumsal aşımna, laiklik ilke- sinin zedelenmesi ve toplumsal dokunun il- kelleştirümesi girişimleriyle tamamlanmak isteniyor. SHP ve DYP bu önemli ve büyük sorunların bir toplumsal uzlaşma düzlemin- de çözümüne öncülük etme sorumluluğuyla karşı karşıyadır. ANAP'ın yapısı ve niteli- ği, bu tür bir demokratikleşme sürecine ka- tılmasına izin verir mi? Bu olasılık ufukta görünmüyor; SHP-DYP yakınlaşması, ger- çekte, bu nedenle önem kazanıyor. SHP ve DYP milletvekülerinin TBMM'den toplu- ca aynlmalan, yaygın deyişiyle "sine-i mil- lef'e dönüş, ancak bir demokrasi progra- mıyla birlikte etkili, olumlu ve anlamlı olur. Toplum, işçisiyle, memuru, emeklisi, çift- çisi, esnafı ile demokrasinin gerçek rayına oturtulmasını, içi boş siyasal çekişmelerin sona ermesiyle ağır ekonomik sorunlanna çözüm bulunmasmı istiyor. Büyük serma- ye kesimi, siyasal yapının beürsizlikten kur- tanlmasım özlüyor. SHP-DYP yakınlaşma- sı, bu sonucu bir an önce sağlamak zorun- dadır. Vanlan yasal çerçevede "yalnız" er- ken seçimle yetinmek, arabayL atın önüne jcoymak olur. SHP ve DYP milletvekilleri, işlevsiz bırakılan TBMM'de kalmamalı, an- cak bunu somut bir demokrasiye geçiş prog- ramıyla birlikte yaşama geçirmelidir. SHP ve DYP üst yönetimlerinin bu tarihsel ve toplumsal sonımluluklanna sahip çıkma- ları gerekir. Sonuç Ülkemizde yıllardır, "demokrasi" adı al- tında bir siyasal yutturmaca, daha doğru- su trajedi oynamyor. Dünyada son bir yıl- da gerçekleşen demokratikleşme süreçleri- ne, son Paris Anlaşması dahil, uluslararası sözleşmelere bakıldığında, Türkiye için 12 Eylül-ANAP rejiminin varbğını sflrdürme- si, gerçek bir toplumsal ayıptır; fakat mu- halefetsizlik çok daha büyök bir ayıp olur. Sorun, 12 Eylül ANAP rejiminin tasfıye et- mek istediği partilerin (SHP ve DYP) yasa ve kurumlarıyla bu rejime, toplumun öz- lemleri doğrultusunda son vermeleri ve bu- nunla birlikte kahcı bir demokrasinin, ilke ve kurumlarıyla yerleşmesini sağlamalan- dır. Nesnel bir toplumsal kuraldır, baskı re- jimlerini tasfıye edemeyen karşıtlannı, top- lum hiç bağışlamıyor. Sonuç olarak Türkiye, 12 Eylül, ANAP rejiminden eninde sonunda kurtulacaktır. SHP ve DYP yöneticilerinin, bu gerçekten önemli, erdemli ve yalnız kendileri için de- ğil, toplum için de yaşamsal olan işlevi ar- tık üstlenmeleri TBMM'den çekilme ile bir- likte somut bir demokrasiye geçiş progra- mını oluşturmalan ve toplumun destegiy- le, bilinçle ve kararlılıkla, sorumluluklan- nı üstlenmeleri gerekiyor. SES OPERETİNİN 1940YILINDA YAYIMLANMIŞ AFİŞLERİNİN TIPKI BASIMLARI <G)CAĞOAS YAYINCILIK-GALERI ALFA O Satışfıyatu 15.000 TL. Satışa sunulduğu yerler:. • BÇAĞDAŞ YAYINCILIK ve BASIN SANAYİ1 A.Ş. Türkocağı Cad. 39-41, 34334 Cağaloğlu-tST. Tel: 512 05 05 CUMHURÎYET KİTAP KULÜBÜ GALERİ ALFA Tel. 151 16 12 NİŞANTAŞI RESTAURANT Düğün Salonlart > Yemekli-Kişi başı 16.500 TL. > Mezeli-Yemekli 19.500 TL. Rez. 147 62 39-147 74 40 Sakmlanmız klimalı ve 400-1000 ki$iliktir. LISKUR SÜRÜCÜ KURSU Devrei«r: HaftaSonu Hafta [q: KADIKÖY (SöğûtiûçeşrneCarniyanı) 349 18 24-349 18 25 336 02 06-336 02 79 VEFATLAR İÇİN Yurtiçı, yurtdışı cenaze nakle- dilir, cenaze ilaclama. malzeme, tabut, bûtûn ışlemler hassasi- yetle, süratle yapılır Işletmede aynca 18 ambulans mevcuttur. Cenaze ılanlannda hizmet be- deti alınmaz. İSLAM CENAZE İŞLERİ 14720 06-14068 86 Mesul Müdür HafaVEÜERDEMİR PENCERE Pis SavaşL Çağımızın uygarlığı savaşa ilişkin ortak değer yargılarına kavuşabildi mi? Evet... Bir siyasetin örgütlenmiş silahlı güçler aracılığıyia yürütül- mesine savaş deniyor. Eğer yurt savunmasında kacınılmaz bir çare değilse, harbe başvurmak cinayetle eşanlamlı sayı- lıyor; barışçı çözüm yollan tükenmeden savaşı yeğlemek, kat- liama yönelmekle bir tutuluyor. • İran ile Irak'ın sekiz yıl süren ve bir milyon cana malolan savaşı, pis savaştı. Müslümanlar neden birbirlerini öldürdüler? Kim gazi ol- du, kim şehit? Belli değil. Karacaahmet Mezarlığı'nın dikilmemiş taşlarından birisi- ne halk mizahının düşlem gücüyle kazıdığı iki dizeyi içimiz- de bilmeyen tek kişi var mıdır: Ne şehit oldu, ne gazi... Bok yoluna gitti Niyazi. Cephenin iki yanında da İslamın raconu uğruna yaşamını feda etmeye hazır milyonlarca gencin varlığı, İran ile Irak sa- vaşının tragedyasını gülünçleştiriyor, aklını peynir ekmekle yiyenlerin çokluğunu vurguluyordu. Şimdi öteki dünyada iranlı genç ile Iraklı delikanlı oturup söyleşiyorlar: — Bizi birbirimize kırdırdılar; Meğer Batı emperyalizminin oyununa gelmişiz. Körfez'in petrol hanedanlarına Şii cumhuriyetçilıği bulaş- masın diye Saddam'ı iran'a saldırtan Batı, Irak'a topu, tüfe- ği, füzeyi, uçağı, tankı yığmadı mı!.. Pis savaş sürdükçe si- lah tekelleri ellerine uğuşturuyoıiardı; ama, evdeki hesap çar- şıya uymadı. • Sekiz yıl süren pis savaş noktalandığında diktatör Saddam köşeye sıkıştı. Ne yapsın? Mityarlarca dolarlık silah elindeyken milyartarca dolarlık dış borç sırtında kambur. Askeri terhis etse, sokaklar işsizler or- dusuyla dolacak, dalgalanacak. Dış borçlar ödenemezken, petrolün fiyatını da Batılı saptamıyor mu? Sonunda Osmanlı Devleti'nin Bağdat vilayeti, Kuveyt ilçesini yuttu; ama, 'Bü- yük Patron'un tekerine çomak sokmadı mı? Saddam, köşe- ye sıkışınca, Ortadoğu'da emperyalizmin raconunu ister is- temez bozdu. Amerika, Suudi Arabistan'a kuvvet yığmaya başladı. Şim- di bilimsel ve teknolojik devrimin en vurucu silahlarıyla bir- likte yarım milyon Haçlı askeri çöllerde yeni bir savaşın em- rini bekliyorlar. ABD Başkanı Bush, Kongre'den de yetki al- dı, düğmeye bastı mı savaş başlayacak... Nasıl bir savaş olacak bu? Pisi pisine bir savaş.. Enayice bir savaş... Kirli bir savaş... Cinayet ve katliamla Ortadoğu'da çıkacak savaş arasmdaki ayrım. patlayacak harbın daha aşağılık koşullarda gündeme girmesinden başka birşey değildir. Her kim ki bu savaşta ölür, besili petrol kralıyla, palazlanmış dıktatörün hırsında Niyazi olmuş demektir. * Savaşa girecek miyiz biz?.. Kimilerinin gözü dönmüş, 'ille de savaş' diye tepiniyorlar; isteri nöbetleri geçiriyorlar; Türkiye'yi harbe sürüklemek için çırpınıyorlar. Halk savaş istemiyor, aydınlar savaş istemiyor, muhalefet partiieri savaş istemiyor, kadınlar savaş istemiyor; köylü, iş- çi, memur, esnaf savaş istemiyor; ama, halkın yüzde 80'ine karşın iktidarda direnen parti, Amerika'nın yedeğine takmış ülkeyi savaşa sürüklüyor. Onursuz bir savaş bu... "PTS bir savaş... " ~f- ' \\ \ %;. 'Güçlünün yedeğinde' harbe katılırsak, tarihimize onursuz bir savaşın Niyazilerini yazmaktan gayrı kazancımız olama- yacaktır. ^ LÂLE ŞİPAL ile ALİ İHSAN KARACAOĞLU evlendiler. 14 Ocak 1991 BEYOĞLU O EMPERYALIZUE VE OLtCARŞIVE KAHŞt MÜCADELE HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ BARİKATLARI AŞMAYA DOĞRU İT Zonguldak işçi yürüyüşünün gelişimi, sonuçları ve değerlendirmesi. Sürecin önumüze koyduğu görevler nelerdir? Yeni sürecin beklediklerı. İC 3 Ocak'a ilişkin gelişmeler. Ülkede nerede ne oldu, nasıl gelişti? HALK FAŞİZME BOYUN EĞMEYECEĞİNİ GÖSTERDİ 12. SAYIMIZ CIKTI Türk Mutfağı Anadolu Mutfağı Hint Mutfağı Deniz Mutfağı Çin Mutfağı Akdeniz Mutfağı Annenizin Mutfağı Fransız Mutfağı AnılannMutfağı Taze OtlarınMutfağı E c e M u t f a ğ ı R e z e r v a s v o n : 1 6 8 6 6 6 0 , 1 6 8 6 6 6 1 İLAN ANKARA İFLAS MÜDÜRLÜĞÜNDEN 984/37 Ankara Asliye 1. Ticaret Mahkemesi'nin 2/11/1984 tarih ve 984/163 esas sayılı kararı ile iflasının açılmasına karar verilen, An- kara Meşrutiyet Caddesi No. 17'24 adreste ve ticaret sicilinin 3/410-1980 sayısında kayıtlı Celalettin Eskicioğlu hakkındaki iflası bukereaynı mahkemenin 17/12/1990 tarih ve 683/724. sayılı kararı ile HK'nın 254 maddesi geregince kapatılmasına karar verilmiş ol- duğu IİK'nın 166. maddesi geregince ilanen tebliğ olunur. 25/12/1990 Basın: 17402 ADRES VE TELEFON DEĞİŞİKÜĞİ Avukat İSMET KOÇ, bürosunu Şişlı Abide-i Hürrıyet Cad.İskete Sok. Emek Apt. No: 4/2, 80260 Şişli-lstarrbul adresine taşımıştır. Tel: 147 94 5 3 - 148 91JM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle