Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
> OCAK 1991
BAYAN BUSH KAVAL KEMİĞİNİKIRDI — ABD Başkanı
George Bush'un eşi Barbara Bash, Camp David'deki başkan-
hk konutunda tonıulanyla birükte kızak kayarken bir ağaca
çarparak kaval kemigLoi kırdı. (Fotoğraf: AFP)
Saunaya
alkollü
girmeyîn
HELSINKI (UBA) — Yük
sek ısı ve buhar içeren Fin ha-
mamlannda (sauna) görülen ani
ölümleri araştıran doktorlar acı
gerçeği ortaya çıkardılar. Sauna-
dan önce alkol alan kalp ve da-
mar hasiası yaşlı kişilerde ölüm
riskinin arttığı belirlendi.
Finlandiya'da nüfusu 1 milyo-
nun üzerindeki Usimaa kentin-
deki saunalarda görülen ani
ölüm olaylan incelendiğinde
ölenlerin önemli bir bölümünün
saunadan önce alkol aldıkları
belirlendi. Saunada aynı şekilde
ölen 158 kişinin cesedi üzerinde
yapılan otopsi sonucunda ölen-
lerin yüzde 52'sinin saunadan
önce alkol aldıklan saptanırken
ölümlerin genellikk cuma ve cu-
martesi günlerinde meydana
geldiği gözlendi.
CUMHURİYET/19
KÖPEKLERİN EN GÜZELİ — IJnlü çizgi-roman kahrama-
nı Garfield adlı kedinin adaşı 2 yaşındaki köpek, dünya güze-
li seçildi. Sahibi Ralph Dunne'ı sevince boğao Garfield, ödiil
töreni sırasında uslu uslu oturdu. (Fotoğraf: Reuter)
Telefon
abonman
ticretlerî
ANKARA (AA) — Telefon
abonelerinden her yılın ilk ayın-
da alınan telefon yıllık abonman
ücretleri tespit çalısmalan de-
vam ediyor. Yılhk abonman be-
delinin, 100 bin lira olmasının
beklendiği öğr*Tiikii. Bu ücretin
ocak ve mart aylarında olmak
üzere iki taksitte alınacağı kay-
dedildi. FTT Gcnel Müdürlüğü
yetkilileri, yıllık abonman ücret-
lerinin ocak ayının ikinci yarı-
sından itibaren ekstra fatura ile
gönderilmeye başlanacağuu soy-
lediler. Yetküüer, kontör ücreti-
nin de yeniden belirlenebilece-
ğini kaydettiler. Yürürlükteki ta-
rifede, bir kontörlük görüşme
için 200 lira ücret öngörülüyor.
1990'da, yıllık abonman bedeli
de 85 bin lira olarak uygu-
lannuştı.
4
SWISS LADV — En şık, en olaganustü saatlerin orUya çık-
ügı tsviçre'de bu kez doğum kontrolüne de yarayan yeni bir
tiir üretildi. Saat, sahibesinin yumurtlama giınlerini haber ve-
riyor. Yeni ürünün adı "swiss Lady"... (Fotoğraf: Reuter)
HABERLERİN DEVAMI
ABD'den 48 Uçak... Ya da Özal'ın Kuman..
(Baftvafı 1. Sayfada)
diğini belirtirken, şöyle yakınıyordu:
"Saddam Hüseyin görüşmemiz boyunca
Kuveyt'in adını bite ağzına almadı."
BM Genel Sekreteri'nin diplomatik başa-
rısızlığının belli olmasından sonra, Avrupa
Topluluğu da dün Körfez'e yönelik herhan-
gi bir barış girişiminde bulunmaktan vazgeç-
Perez de Cueltar'ın Bağdat'tan ayrılması-
nın hemen arkasından kriz kabinesini top-
lantıya çağıran Saddam Hüseyin, daha son-
ra da Arap gazetecilerme şöyle bir açıklama
yaptı:
"Irak aavaşa hazır; Kuveyt tüm Arap ulu-
su için bir simge haline gelmiştir artık."
Dün sabah ise Irak Ulusal Meclisi toplan-
dı ve Saddam'a savaş yetkisi verdi. Karar alı-
nırken ayağa kalkan 250 Meclis üyesi hep
bir ağızdan bağırdılar:
"Saddam için kanımız ve ruhumuzla ken-
dirpizi feda etmeye haztrız."
İngiltere Başbakanı Major ve ABD Dışiş-
leri Bakanı Baker, dün sabah basına birlik-
te yaptıkları açıklamada, ülkelerinin savaşa
hazır olduklannı bildirdiler. Aynı saatlerde
ABD Başkanı Bush da Saddam'ın "korkunç
bir hata" işlemekte olduğunu söylüyordu
Washinglon'da.
Son anda bir mucize olmazsa, Körfez'de
gidiş savaşa doğrudur. Denilebilir ki sözün,
diplomatik girişimlerin artık hükümsüz kal-
dığı bir ortama girilmiştir.
Böylesi bir savaşın sorumlusu kuşkusuz
en başta Saddam Hüseyin olacaktır. Ama
ondan sonra da sorumluluk sırası, ille de sa-
vaşla çözüme gitmek isteyen, barışçı yolla-
nn ve ambargonun gerektirdiği sabra neden-
se iltifat etmeyen Başkun Bush yönetimine
gelecektir.
Ortadogu. sonu nereye varacağı I
mayan bir kaosun eşiğindedir.
Böyle bir eşiğin aşılmasına ramak kala, ül-
kemizde sorumluluk mevkiinde olan herkes,
Türkiye Cumhurryeti'nin kurucusu Atatûrk'-
ün şu sözlerini bir kez daha okumalıdır:
"Ne yapıp yapıp şu ve bu sebepler için mil-
leti savaşa sürüklemek taraftan değilim. Sa-
vaş zaruh ve hayati olmatı. Hakiki kanaatim
şudur: Milleti savaşa götürünce vicdantmda
azap duymamalıyım. 'Öldüreceğiz' diyenle-
re karşı 'ölmeyeceğiz' diye savaşa girebiliriz.
Lakin millet hayati tehlikeye maruz kalmayın-
ca savaş bir cinayettir." (16 Mart 1923, Söy-
lev ve Demeçler, 2. cilt)
Evet, "Miilet hayati tehlikeye maruz kalma-
yınca, savaş bir cinayettir."
Cumhuriyetimizin kurucusunun bu sözle-
rinin altını bir kez daha çizmemizin neden-
leri artık çok iyi biliniyor.
Özal-ANAP iktidarı, tehlikeli bir kumar oy-
namaktadır. Anayasal açtdan sorumsuz ve
yetkisiz olan Cumhurbaşkanı Sayın Özal,
Başkan Bush yönetimiyle birlikte, ülkemizi
ateşe atabilecekyönelişler içindedir. Sorum-
lu ve yetkili kişilerle organlann dışlandığı bir
döneme damgasını vuran Özal yönetimi, her
an ipin ucunu elinden kaçırabilir.
Dış kaynaklı oldu-birtilere apaçık, son de-
rece tehlikeli bir gidiştir bu.
Türkiye'yi bölgeye yönelik bir rampa gibi
kullanma sorumsuzluğuna bu ülkede hiç
kimse kalkışmamalıdır.
Bunda hiçbir çıkarı olmayan ülkemiz, sa-
vaşın dışında kalmalıdır.
Bu satırları noktaladıktan sonra, dün ak-
şama doğru başkentte ilginç gelişmeler ya-
şandı. Bunların en başında, Akbulut hükü-
metinin Meclis'ten aldığı yetkiye dayanarak
verdiği bir kararla ABD'den 48 savaş uçağı-
nın Türkiye-'ye gelecek olmasıydı.
Başbakan Akbulut, bu konuda kendisine
yöneltilen "ABD'den niçin 48 uçak istediniz?
Acaba Türkiye'ye büyük bir tahdit mi
görülüyor" sorusuna şu yanrtı verdi:
"Biz kendi güvenltğimizi en iyi şekilde sağ-
layabilm&k maksadıyla hareket ediyoruz."
Bu konuda bazı noktaların özellikle vurgu-
lanması gerekir.
VVashington, Körfez krizinin patlamasın-
dan sonra, daha işin başında 48 savaş uça-
ğını kabul etmesi için Ankara nezdinde giri-
şimlerde bulunmuştu. Ama başlangıçta, tıpkı
NATO Çevik Gücû'yle ilgili isteklerinde ol-
duğu gibi, ABD'nin bu girişimi de Ankara ta-
rafından karşılıksız bırakılmıştı.
Ankara'nın bu tutumunda Irak'a karşı kıs-
kırttcı olmaktan kaçınmak yatıyordu. Bu yak-
laşım özellikle Dışişleri ve Genelkurmay çev-
relerinde dikkati çekiyordu.
Ancak bugün gelinen noktada, 48 Ameri-
kan savaş uçağı Türkiye'ye çağnlmış bulu-
nuyor.
Gerçekte ülkeye yabancı silahlı kuvvet ça-
ğırma yetkisi hükümetin değil Büyük Millet
Meclisi'nindir. Ne var ki parlamentodaki
ANAP oylannın çoğunluğuyia bu yetki hükü-
mete devredilmişti. Çok tartışmalı bu yetki
devrine dayanarak Akbulut hükümeti yaban-
cı silahlı kuvveti Türkiye'ye çağırmıştır.
Şimdi akla gelen ilk soru şudur: Türkiye,
Çevik Kuvvet'le, 48 Amerikan savaş uçağın-
dan oluşan yeni filolarla, incirlik üssünden
kaynaklanan faaliyetlerle, bir "saldırıyı" da-
vet edebilecek, bir saldmyı "kışkırtabilecek"
politikaları izleyecek olursa, ne olacaktır?
Özal-ANAP iktidarının yönelişteri, Türkiye'-
yi, VVashington damgalı oldu-bittilerle karşt
karşıya bırakırsa, ne olacaktır?
Bir kez daha altını çiziyoruz: Cumhurbaş-
kanı Özal son derece tehlikeli bir kumar oy-
nuyor. Türkiye bir anda kendini ateşin için-
de bulabilir.
İnşallah iş işten geçmeden, sağduyu ağır
basar.
Piyasaya 2.5 trilyon
ABD'den 48 bombardıman uçağı
(Baştarafı I. Sayfada)
sunda göruş ayrılığı bulunduğu
konusundaki görüşlerin artma-
sına yol açtı.
Dün saat 17.15'te başlayıp
19.30'da sona eren Bakanlar Ku-
rulu toplantısından önceki geliş-
meler özetle şöyle oldu:
Başbakan Yıldırım Akbulut,
saat 14.00'te Köşk'e şiderek
Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile
bir süre görüştu. Görüşme sü-
rerken saat 15.00'te Genelkur-
may Başkanı Orgeneral Doğan
Güreş de Koşk'e
geldi. Güreş'in ardından 15.15'te
Dışişleri Bakanı Ahmet Kurtce-
be Alptemoçin ile Milli Savun-
ma Bakanı Hüsnii Doğan da
Köşk'e gelerek toplantıya katıl-
dılar. Toplantıda son gelişmeler
değerlendirildi. Alptemoçin, în-
giltere Dışişleri Bakanı Douglas
Hurd ile yaptığı görüşme hak-
kında bilgi verdi. Cumhurbaş-
kankğı Köşkü'ndeki toplantı sa-
at 16.30'da sona erdi. Bu toplan-
tıdan önce sabah saatlerinde
Alptemoçin ile Hüsnü Doğan-
ın ayrıca görüştükleri öğrenildi.
Başbakan Akbulut ve bakan-
lar Köşk'ten ayrıldıktan sonra
Cumhurbaşkanı Özal, saat
16.30'da Ankara'da bulunan Ti-
me Dergisi Editorü Strobe Tal-
bot ve ABD'nin Ankara Buyu-
kelçisi Morton Abramonilz'i
kabul etti. Abramowitz"in Tal-
bot'a refakat amacıyla Köşk'e
çıktığı öğrenildi.
Saat 16.45'te Başbakanlığa
gelen Akbulut, saat 17.15'te baş-
layan Bakanlar Kurulu toplan-
tısma başkanhk etti. Akbulut,
Bakanlar Kurulu'ndan sonra ba-
kanlar, gazetecilerin sorulannı
yanıtlamadan, "Başbakan sizi
içeriye alacak. Açıklamayı
yapacak" diyerek Başbakanlık-
tan ayrıldılar. Akbulut, Bakan-
lar Kurulu salonunda Dışişleri
Bakanı Alptemoçin, Milli Sa-
vunma Bakanı Doğan ve Devlet
Bakanı Hükumet Sözcüsü Meh-
met Yazar ile basın toplantısı
yaptı.
Krizin hemen ardından Mec-
lis'e gidilerek 107 ve 108. karar-
lann alındığım hatırlatan Akbu-
lut, bu kararlann yurt dışından
asker gönderme ve asker kabul
etme>i içerdiğini ifade ederek,
"Bugune kadar bu karariar doğ-
nıltusunda hareket ettik. Bu ka-
rar dogrultusunda savunmamı-
za matuf olmak üzere Türkiye^
de bulundurulmak üzere askeri
güç getirilmeani kararlaştırdık.
Ancak bu güçlerin herhangi bir
şekilde saldın olmaksızın hare-
ket etmeleri hususunda verilmiş
bir karanmız yoktur. Ama şart-
lar bir karar vermeyi gerektirdi-
ğindc mutlaka TBMM'ye gidi-
lecek ve onun desteği almacak-
tır. Onun için hiç kimse değişik
yorumlar yapmak suretiyle bu
kritik günlerde vatandaşlarımı-
tm zihnini kanştıracak davra-
nışlarda bulunmamalıdır. Bu-
gün birlik ve beraberliğin mut-
laka sağlanacağı gündür. Yaptı-
ğımız şeyler açıktır ve alenidir.
Türk milletinden sakladığımız
hiçbir husus yoktur ve zaten
mamkün de değildir. Gözler
Önündedir" diye konuştu.
Akbulut, İncirlik Üssü'nün
kullamlması konusunda yetkile-
ri olup olmadığını soran bir baş-
ka gazeteciye de "Biraz evvel
söyledim. Mutlaka bu hususta-
ki karariar yetkili organlar ma-
rifetiyle verilecektir. Hükumet
olarak yetkimiz neyse onu kuU
lanacagız, eger hükümetin yet-
kisi yok ise, Yuce Meclis'e gidip
meselemizî anlatacağız" diye
karşıhk verdi.
Akbulut bir soru üzerine de
TBMM'den bugün yeni bir yet-
ki istemelerinin söz konusu ol-
madığını bildirdi.
Akbulut, "ABD'den niçin 48
uçak istediniz? Acaba Türkiye^
ye biiyttk bir tehdit mi görülü-
yor?" sorusu üzerine de "Biz
kendi güvenliğiraizi en iyi şekil-
de sağlayabümek maksadıyla
hareket ediyoruz" dedi.
Lojistik destek
Akbulut, "Baker, ttsieri kul-
lanmak istedi mi?" sorusuna da
"Bu hususla herhangi bir talep
mevzuu bahis değil. Biz savun-
mamızı sağlayabümek amacıy-
la hareket ediyoruz. Verilmiş bir
karanmız söz konusu değil" ya-
nıtım verdi. Akbulut, "ABD'ye
savaş anında lojistik destek sağ-
layacak mısınız?" sorusuna da
"Sağlanz, evet" diye karşıhk
verdi. Akbulut, "Bu lojistik des-
tek, Türkiye'yi savaşa çekebile-
cek düzeyde olabilecek mi?" so-
rusuna da "Hayır" karşıhğını
verdi. Akbulut'a göre ABD'den
gelecek uçaklar muhtemelen
F-lll tipinde olacak.
Yedeklere çağn yok
Başbakan Akbulut, bir soru
üzerine de olağanüstü hal ilanı
veya yedeklerin askere çağnlma-
sının şu anda söz konusu olma-
dığını söyledi. Akbulut, ABD'-
den hava kuvveti istenmesinin
Irak'ı tahrik anlamı taşıyıp ta-
şımayacağım soran bir gazeteci-
ye de "Hayır, biz savunmamızı
yerine getiriyonız" karşılığını
verdi. Akbulut, ucaklann ne za-
man geleceğini soran bir gaze-
teciye de "Zamanında gelir"
karşılığını verdi.
Bu arada Bakanlar Kuru-
lu'nun cumartesi gunü Özal baş-
kanlığında yaptığı toplantıda
gündeme gelen hükümetin asker
kullanımı konusundaki yetkisi
tartışıldı.
Öte yandari Cumhurbaşkanı
Turgut Özal'ın bugun gerçekleş-
tireceği tstanbul programı iptal
edildi.
(Baştarafı 1. Sayfada)
ra naklinden kaynaklandığı göz-
lendi. Bu arada bazı bankalann
özellikle döviz hesaplannı kapa-
mak isteyen müşterikrinden te-
amullere aykırı bir biçimde ko-
misyon tahsil etmeye çalıştıkla-
n gözlendi. Bir Merkez Banka-
sı yetkilisi, "Hesaplann bloke
edilmesi yönüne gidilecegini
sanmıyorum. Bu büsbütün pa-
nik yaratır. Buna gerek yok"
dedi.
Para peşinde
"Bir savaş halinde paranun
degerini nastl korurum ya da
daha fazla nasıl kazanınm"
kaygısına düşenler, perşembe-
cuma günü başlattıkları döviz
ve TL mevduatı çekme girişim-
lerini dün de sürdürdüler. An-
cak dün geçen hafta sonuna gö-
re döviz mevduatındaki talep-
lerde bir gevşeme olduğu göz-
lendi. Müşterilerinin para çek-
me isteklerini anında karşılaya-
mayan bankalar Merkez Banka-
sı önünde kuyruğa girdiler.
Merkez Bankası bunun üzerine
yabancı bankalarda bulundur-
duğu mevduatının bir bölümü-
nü çekerek uçakla Türkiye'ye
getirtti. Bu yoldan Türkiye'ye
800 milyon mark karşılığı ya-
bancı para getirildi. Cuma gü-
nu uçakla Turkiye'ye ulaştmlan
nakit para Alman Merkez Ban-
kası'ndan 500 milyon mark,
Amerikan Merkez Bankasfn-
dan 100 milyon dolar ve öteki
bankalardan 100 milyon dolar
tutanndaydı.
Gelen yoğun tatejr özerine
Merkez Bankası bankalara
efektif satışında uyguladığı ko-
misyon oramnı binde 1.5'ten
binde 2.5'e çıkardı. Yurtdışın-
dan Türkiye'ye ve yurtiçinde şe-
hirlerarası para naklinde' yaşa-
nan zorluklar ve nakillerin za-
man alması, bankalarda "gecik-
meli ödeme"ye neden oldu. Bu
da para sahiplerinde kısmen te-
laş yarattı. Gecikme bankalar-
da sıkışıkhk ve rahatsızlık yaraU
tı. Bir banka genel müdürünün
ifadesiyle "Genelde mevduatın
yüzde üçü likit olarak tutulu-
yordu, ama yüzde 4'lük bir ta-
İeple karşılaşmışlardı ve açık
vermişlerdi."
Zırhlı araç kuyruğu
tstanbul'da bankalar, Merkez
Bankası'run Karakoy'deki bina-
sında para kuyruğuna girdiler.
Para taşıyan zırhlı araçların
Bankalar Caddesi'ni iki şerit ha-
linde kapladığı ve trafiği engel-
ledikleri dikkati çekti. Araç şo-
förleri sürekli olarak özel ban-
kalara para taşıdıklarını söyle-
diler. Merkez Bankası bankala-
ra munzam karşıhklarına mah-
suben para pompaladı. Hazine
ise gün içinde sürekli kamu ban-
kalarıyla görüşmede bulundu.
Merkez Bankası
Bazı tasarruf sahîplerinin
bankalardaki paralarını çekme-
ye çalışmasının bugünkü maaş
ödemeleri ile çakışması likidite
talebini daha da yükseltti. An-
kara Cumhuriyet Bürosu'nun
haberine gore nakit talebini kar-
şılayabilmek amacıyla Merkez
Bankası cuma günü bankalar
aracılığıyla piyasaya toplam 1.4
trilyon lira sürdü. Merkez Ban-
kası, dün de bankalann yoğun
nakit talepleriyle karşı karşıya
geldi. İlgililer maaş ödemeleriyle
birlikte iki günde piyasaya ve-
rilen toplam likiditenin 2.5 trilyon
lira civarında olduğunu belirttiler.
Bunun sonucunda da emisyon 17
trilyon 9 milyar liraya çıktı.
Bankalarda çekişmeler
Alman onlemlere karşın pa-
ra naklinin zamanında yapıla-
maması \e bazı bankalarm me\'-
duat çekişine "soğuk bakmala-
rı" nedeniyle hesaplannı çek-
mek iste\en müşterilere bazı
banka şubelerinde zorluklar çı-
karıldı. Kimi bankalar hesap
kapatma işlemini "randevu ve-
rerek" yani önümüzdeki gunle-
re bir tarih vererek yaparken ba-
zılarının da 10 milyon veya 5
milyon lira ile sımrlama getir-
dikleri gözlendi. Bu arada ban-
kacılık geleneklerine uygun ol-
mayan bir şekilde daha çok dö-
viz hesaplannı çekmek isteyen-
lere yuzde 3'e kadar varan oran-
larda komisyon engeli çıkarıldı.
Vadeli hesabını bozanların za-
rarlı bile çıkacaklan böyle ko-
misyon uygulaması bazı şube-
lerde sert tartışmalara yol açtı.
Gazetemizi telefonla arayan pa-
ra sahipleri. "bankalann bu uy-
gulamasmın yasal olmadığını ve
haklannın gaspedildiğini" soy-
lediler. Bir bankanın ise 400 bin
lira tutanndaki TL mevduatını
çekmek isteyen bir müşteriden
komisyon almaya çalışması, içi-
ne girdiği zor durumu en iyi an-
latan örnek oldu.
Dün, geçen haftanın son iki
gününe göre dövize olan talep
kısmen gevşerken, TL talebinin
daha da canlandığı dikkati çek-
ti. Dünkü para hareketlerini bir
banka genel müdürü şu sözleriy-
le açıkladı: "Bugün için döviz
talebi yavaşladı. Ancak TL'ye
olan talepte artış oldu. Türki-
ye'nin döviz rezervi yeterlidir.
Şimdi sıkıntımız TL'dt. Onun
da kaynağı bizdedir. Bir şey çık-
maz. Burada spekülasyon peşin-
de olanlar var."
Bu sözleri doğrular biçimde
dün gece Merkez Bankası göz-
etimindeki "Bankalararası Pa-
ra Piyasası"nda (Interbank)
dün işlem hacmi 6 trilyon 150
milyon liraya ulaştı. Piyasada
dün 242 işlem gerçekleşti. Orta-
lama faiz oranı yüzde 64.98'e
yükseldi.
Kredi kısıtlaması
Bankalardan para çekilişi sü-
rerken hem dövizde hem de
TL'de kredi vermeme eğüiminin
ortaya çıktığı bildiriliyor. Bu-
nun bir nedeninin "likiditeye sı-
kışmak" olduğu açıklamrken
bir başka nedeninin de "para-
m fiyatım betkleyememe'-' ol-
duğu söyleniyor.
Ortalama faiz maliyetlerinin
her gün arttığına işaret edilir-
ken, bazı bankalann kredi faiz
oranlannı yükselttikleri ve yüz-
de 80-85'lere çıkardıklan öğre-
nildi. Istanbul Sanayi Odası
Başkanı Memduh Hacıoğlu, ba-
zı firmalann bankalarla olan
ilişkilerinde sıkıntılar meydana
geldiğini ve "kredilerin dondu-
rulduğunu" bildirdi.
Para piyasasındaki bu geliş-
melerin dövize, altına ve borsa-
ya yansıması farklı oldu. Dün
sabah saatlerinde alevlenen ser-
best döviz piyasası öğleden son-
ra dizginlendi ve cuma günkü
değerlerine yakm bir değerle gü-
nü kapattılar. Dolar dün Tah-
takale'de 3140 lira satış fiyatıy-
la günü kapadı. Mark 2050,
sterlin 6050 lira duzeyinde kal-
dı. Altın fiyatlan da geçen haf-
ta sonu değerlerine yakm düzey-
de gerçekleşti. 24 ayar külçe al-
tın 39 bin 800 liradan, Cumhu-
riyet altmı 270 bin liradan satıl-
dı.
Borsada beklenmedik
çıkış
Borsada, dün düşmesi bekle-
nen hisse senedi fiyatlan yüksel-
di. İMKB Birleşik Endeksi ka-
panışta 3367 puana çıkarak cu-
ma gününe göre yüzde 2.8 artış
kaydetti. tşlem hacmi ise 50 mil-
yar lira dolayında gerçekleşti.
Borsadaki dünkü beklenme-
dik artış iki görüşten hareket
edenlerin yaptıkları alıma bağ-
landı. Bu görüşlerden biri savaş
çıktığında borsamn kvıpatılaca-
ğı ve yeniden açıldığında fıyat-
ların yükseleceği olasılığına da-
yanıyor. tkinci görüş ise savaş
olsa bile kısa sürede biteceği ve
bunun etküerinin de büyük ol-
mayacağı, dolayısıyla kriz sona
erdiğinde elinde hisse senedi
olanlann kazançlı çıkacağı biçi-
minde özetleniyor.
Bu arada tstanbul Sanayi
Odası Yönetim Kurulu Başka-
nı Memduh Hacıoğlu, piyasa-
lardaki savaş telaşı konusunda
yaptığı açıklamada şöyle dedi:
"Sanayldniri jurtiçl müşterfsi-
ne mal göndermede tedirginlik
var. Paranın zamanında ödenip
ödenmeyeceginden emin degil-
ler. Bazı temel mallara ve tüke-
tim mallanna hücum var. Tabii
bunun yeri yok. Sakin karşıla-
mak lazım. Panige kapılmadan
olayın geçtnesini beklemek ge-
rekiyor."
Dün tstanbul Ticaret Odası
Başkanı Hamdi Tombak da bir
açıklama yaparak tüm gıda
maddeteri stoklannın ihtiyaçlan
karşüamaya fazlasıyla yeterü ol-
duğunu betirtti.
BAŞKENTTEN AHMET TAN
Özal'ın İkiDudağıANKARA — Türkiye ÖzaU
ın iki dudağında...
Kronometre işlemeye başla-
dı... Yann sabah, ise gitmek ye-
rine sığınaklara koşmayı gerek-
tirecek tüm ''işlemler" tamam-
landı.
Başbakan Akbulnt, 48 Ame-
rikan savaş uçağımn topraklan-
mıza cağnldıgını, Cumhurbaş-
kanı Ozal da eldeki hükümete
savaş yetkisi veren belgenin ge-
çerli olduğunu ilan etti.
Şimdi sıra, Bush'un Irak'a
"vur emri" vermesi veya Sad-
dam'ın Amerikan kuvvetlerine
saldırmasında...
Dün akşam Akbulut'un açık-
ladığı hükumet karanndan son-
ra, patlak verecek savaşta Tür-
kiye'nin tarafsızlığını koruması,
bir başka deyişle saldınlardan
uzak kalması artık çok zor. 48
Amerikan ucağıun Türkiye'yi
korumaktan çok, Irak kuvvetle-
rine hedef olma niteliği daha
ağır basıyor.
Hükumet, "savaşan tarafın
uçaklanna" topraklannı açmak-
la, onlara "lojistik destek'' sağ-
layacağını açıklamakla, dolaylı
olarak savaşta taraf olduğunu
bildirdi.
Artık, bundan böyle Türki-
ye'nin, "biz bu savaşın içinde
yokuz" diyebilme olanağı çok
az...
Bu "gerçek" geçen cumartesi
Özal baskanhğında toplanatı
Bakanlar Kurulu'nda tartışıldı.
Özal ile Akbulut arasında belki
de bugüne dek patlak veren en
büyük görüş aynlığı, bu konu-
da oldu.
Akbulut'a düşen...
Cumhurbaşkanı, 5 eylülde
Meclis'in verdiği yetkinin yeni-
lenmesine gerek olmadığını be-
iirtirken, Akbulut yeni gelişme-
ler ve durum karşısında konu-
nun yeniden Meclis'ten geçiril-
mesi gerektiğini savunuyordu.
Kimi bakanlar Akbulut'u des-
tekler bir tutum takındılar. Ama
sürpru olmadı, Özal'ın gonışleri
kabul edildi. Akbulut'a da ABD
Dışişleri Bakanı Baker'la ek-
spres ziyareti sırasında görüşü-
len 48 savaş uçağımn Türkiyeî
ye geleceği haberini açıklamak
düştü.
Amerikan uçaklannın varüğı,
Türkiye'nin cıkacak savaştaki
pozisyonunu belirleyecek nite-
likte. Askeri stratejistler savaşan
tarafa "lojistik destekle
yetinmeyip" aynca savaş uçağı
yığmağı yapmasına olanak tanı-
manın, dolaylı olarak savaşta ta-
raf olmayı kabul etmek anlamı-
na geldiğini belirüyoriar.
Son mucize yitirken...
Artık, Körfez'de patlak vere-
cek bir savaşı da Türkiye'nin
böyle bir savaşa taraf olmasını
da önleyecek tek şey, bir "son
dakika mucizesi."
Fransa Devlet Başkanı Mitter-
rand'ın banş planı, "sondan bir
dakika önceki mucize" olarak
görülüyordu. Ancak, bu muci-
zenin "bir geçerliliği
kalmadıgını" Fransa'mn Ankara
Büyükelçisi Rouleau. dün ak-
şam Uzeri Cumhuriyete açıkça
itiraf etti.
Dışişleri Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Büyükelçi Çelem'in,
Avrupa Topluluğu'nun Ankara1
daki büyükelçilerine dün verdi-
ği savaş brifinginden sonra,
Fransa Büyükelçisi Türkiye'nin
durumunu da değerlendirirken
"her şey artık Özal'ın ehnde" di-
yordu.
Özal, dün geceki TV konuş-
masında hem muhalefeti suçla-
dı hem de krizi iç politikaya alet
etmemelerini söyledi. Ama, bu
arada Özal da politika yapmak-
tan kendini alamadı.
Özal, bu sabah ANAP millet-
vekilleri ile yapacağı toplantıya
vakit bulurken nedense muhale-
fet liderleri ile görüşmek için
"savaş süresinin" dolmasından
üç gün sonrayı uygun görüyor-
du.
Her şey Özal'ın elinde ve iki
dudağının arasında...
Tanrı Turkü korusun!
w w
G O Z L E M UĞURMUMCU
(BaştarafıJ^Sayfada)
melen'n başlangıcı da olabılir.
Gorbaçov, Litvanya'ya asker gönderirken kendisine gö-
re bir "zamanlama" yapıyor. Bu zamanlama yönteminde de
örneğini 1956 Macar işgali ile Süveyş bunalımmdan alıyor.
1956 yılı 22 ekimi 23 ekime bağlayan gece, Fransa, İn-
giltere ve İsrail yetkilileri, Paris'in Sevres banliyösünde bir
şatoda yaptıkları toplantı sonunda Mısır'a saldın kararı al-
mışlardı.
İsrail, bu gizli karar sonucu 29 ekim günü Mısır'a sal-
dıımıştı.
Aynı ekim ayında Macaristan'da ayaklanma da başlıyor-
du. 23 ekim günû, yüzbinlerce Macar, Moskova yönetimin
tarafından görevinden alınan Başbakan imre Nagy'nin evi-
nin önünde Sovyet karşıtı gösteriler yapıyordu. Nagy, bu
gösteriler sonunda yeniden başbakanlığa getirildi.
Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Kruş-
çev, Polonya'da 1956 yılı haziran aymda baş gösteren Poz-
nan ayaManmas/'ndan sonra Macaristan'da başlayan ayak-
lanmanın öteki devletlere de sıçrayacağından ve Sovyet bk>
kunun çökeceğinden korkmuştu.
Oysa, Kruşçev, Stalin'den sonra gelen ve batı basınında
"raformist" olarak adlandınlan ilk liderdi.
Bugün Gorbaçov neyse, o günlerde de Kruşçev öyleydi.
Bugünkü Gorbaçov, o günkü Kruşçev'i izliyor.
1956 yılı şubat ayında yapılan Sovyetler Birliği Komünist
Partisi 20. Kongresi ile "banş içinde bir arada yaşama" il-
kesi benimsenmişti. Kongrede, sosyalizmde Sovyet mode-
linden başka yollann da varlığı kabul edilmekteydi.
Polonya ve Macaristan da işte 20. kongrede benimsenen
bu başka yolları denemeye kalkmışlardı.
Macar halkı bu denemeyi çok pahalı faturalarla ödedi...
Reformcu Kruşçev'in kişiliğinde "Stalinizm hortlamıştı!
Sovyet tanklan, Macaristan'a girerek direnişi kanla bas-
tırdılar. Batı, bu dramı, gözünün ucuyla izledi. Birleşmiş Mil-
letler Genel Kurulu kararlarıntn da hiçbir etkisi olmadı.
Sosyalist blokta kapitalist sızmalara karşı gerektiğinde
"askeri müdahale" tezi Macaristan olaylan ile resmilik ka-
zandı. O gün için adı konmayan bu doktrine 1968 Çekoslo-
vak işgalinden sonra "Brejnev Doktrini" adı verildi.
Zamanlama ilgincti; Batı, Sovyetler'i, Sovyetler de Batıyı
tolluyordu; ingiltere, Fransa ve İsrail, Macar ayaklanması-
nın başladığı günlerde Mısır'a saldın kararı alıyorlar; Kruş-
çev de tam bugünlerde Sovyet tanklarını Budapeşte'ye yol-
luyordu.
Sovyet tanklan 30 ekim günü Macaristan'a girdiklerinde
İsrail de Albay Ariel Sharon komutasındakı birliklerle Sina
Yanmadaşı'nı kuşatmıştı.
Mısır'a İngiltere ve Fransa saldırısı 31 ekim günü başla-
dı; 4 kasım gûnü de İngiliz ve Fransız birlikleri Port Said
bölgesinden Mısır'a çıktılar.
Sovyetler, Mısır'dan yana tavır almıştı, ABD de Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu'na başvurarak Mısır topraklarının bo-
şaltılmasını istedi. ABD ve Sovyetler'in ayrı ayrı amaçlarla
ağırlıklarını koymalarından sonra çıkarılan "ateştes" karar-
ları ile Süveyş bunalımı çözülebildi.
Süveyş Kanalı sorunu ve Mısır'daki gelişmeler, Sovyet-
ler'in Ortadoğu'da yerleşmesine yol açmıştı.
"Eisenhcwer doktrini" Ortadoğu'ya Sovyetler'in yerieşme-
si nedeniyle oluşturuldu. Bu doktrin, "Ulusiararası komü-
nizmin denetimindeki ülkelere" gerektiğinde Amerika'nın as-
keri müdahalede bulunmasını öngörmekteydi.
Sovyet modeli "Brejnev Doktrini", ABD modeli "Eisenho-
wer doktirini"nm bir benzeriydi, her ikisi de askeri müda-
hale öngörmekteydi.
NATO sorumluluk alanı dışındaki bölgelere NATO'nun as-
keri müdahalede bulunmasını öneren "Out of Ama" dok-
trininin temelinde "Esenhovver doktrini" yatmaktadır.
Bugün sorun, Gorbaçov'un ordu denetimini ne ölçüde
elinde tuttuğudur. Litvanya sorunu, Sovyetler'in "iç /ş/"dir;
bu iç işinde Sovyet ordusu Gorbaçov'u da askeri müdaha-
leye sürüklemiş olabilir. Böyleyse Sovyetler'de "glasnost
bitmiş demektir, tıpkı Kruşçev'in dönemindeki "banş için-
de bir arada yaşama" ilkesinin yine Kruşçev döneminde yok
sayılması gibi.
Gorbaçov'un bundan sonra hangi adımlan atacağı bilin-
miyor. Kruşçev, Süveyş bunalımdan yararlanarak Macar
ayaklanmasmı bastırmış; yine aynı bunalımdan sonra Or-
tadoğu'da köşe başlan tutarak yerleşmişti.
20. yüzyılda, Ortadoğu'da, önce İngiliz, sonra Sovyet ve
sonra da Amerikan çıkarları at oynattı.
Ortadoğu, hiçbir zaman Ortadoğululara bırakılmadı.
Bölgeden bugün Sovyetler çekiliyor, yerini tümüyle ABD
alıyor. İki süper gücün karşılıklı caydırıcılığı üzerine oturan
denge, yerini şimdi "tek süper gücün egemenliğine" bı-
rakıyor.
Bugün son dakikada bir barış urnudu doğmazsa, hem
bölgemiz hem dünya, yeni savaşlarla, yeni gergınliklerle ve
yeni sorunlaria karşıiaşacaktır.
Eisenhovver ve Brejnev doktrinlerinin ideolojik pistlerde
askeri bandolar eşliğinde vals yaptıkları böyle bir dünyada
Kuveyt bunalımının bölgemizde ve ülkemizde ne gibi ge-
I lişrnelere yol açacağını bugünden kim bilebilir ki?
CASA firmasıyla
kredi anlasmasıANKARA (AA) — İspanyol
CASA firmasıyla geçen ay im-
zalanan 52 adet hafif nakliye
uçağının Türkiye"de ortak ureti-
mine yönelik 608 milyon dolar
tutanndaki krediye ilişkin anlaş-
ma Ankara'da imzalandı.
Savunma Sanayii Müsteşarh-
ğı ile tspanyol hükümetinin des-
teğiyle Banco Exıerior de Espa-
na liderliğinde oluşturulan ban-
kalar konsorsiyumundan sağla-
nacak olan kredinin geri ödeme
süresi 17 yıl, yıllık kredi faizi ise
yüzde 7.21 olarak belirlendi.
Savunma Sanayii Müsteşarlı-
ğı'ndan yapılan açıklamada,
sağlanacak olan kredinin CASA
firmasının İspanya'dan ithal
edeceği tüm mal ve hizmetleri fi-
nanse edeceği belirtildi.
Söz konusu finansman pake-
tinin Sa\iınma Sanayii Müste-
şarlığı'nca yürütülmekte olan
projelerin uzun vadede ortaya
çıkabilecek ilave ka>Tiak ihtiya-
cının şimdiden temini açısından
önem taşıdığını belirten müste-
şarhk yetkilileri, kredinin yürür-
İüğe girmesiyle, Hava Kuvvetleri
Komutanlığı'nın ihtiyacı olan
hafif nakliye uçaklannın Üreti-
mine yönelik çahşmaların bir
bütunlük içinde başlatılmasının
da mümkün olacağını kay-
dettiler.
Müsteşarhk yetkilileri, imza-.
lanan kredinin miktar açısından
müsteşarhk tarafından bugüne
kadar imzalanan "en büyük
kredi" olduğuna dikkat çektiler.