29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EYLÜL 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN r Genel Müdürtüöü'nden alınan brtgıye göre yurdun kuzey KS- sinfcri paüçak, yer yef çok bukıtlu, Or- ta ve Doğu Karadeniz, Iç Anadokı'nun kuzeydoğusu ile DoÖu Anadolu'nun kuzeyı sajanak ve gök gûnjltükj sa- danak yaöışlı, öteta yertef u buluttu geçecek. HAA SICAKUĞI. Yuröun ku- ze kesımlennde hraz daha azalacak, öteki yefterde önemlı bir değiştktık ol- ma^cak. Rüzgâr kuzey ve bao y6n- lerten hafif ara sıra orta kımette ya- jış atan yerierte kuvvetlice esecek. Demzlerimiaie: Akrteniz'de günbatısı ve lodos öMd dencJerimıale yildız ve poyraalan 2-4, yer yer 5 kuvvetinde saatte 4-16, yer yer 21 denız mılı hızla esecek, Dalga yûkseklığı 0.3-05 met- re, açıMaröa zaman zaman 1 metre dolaytnda oiacak Van Gölû'n- de hava Az buluflu geçecek, rüzgâr ^uzey ve batı yönlerden ha- fif ara sıra orta kuvvetîe esecek. Göl Kûçflk dalgalı oiacak gönjş uzakfığı 10 km dolayında bulunacak Stoc* Hngfll BrHs Bokı Bursa ÇanaMote Çorum DerazJ A 32° 21° Dıyaftalor A 26? W Ebım« A 34° 18° Erzmcan A 25° 8°Erajrum Y 25° 4° Esteşetnr A 26° 12° Gaaantfijı A 3ff>23°Gın!5un A 30° 18° Gûmuşhane Y Y 24° W HaW*i A A 30° 17° IspJrta A 26° 14° Istanbul A 26° 16° lznw A 30° 11° Kare A 29° 10° Kastamonu A 24° 9°Kaysen A 27° 14° Krttare* A 26°16°Konyj Y 25° TKOahfl A 30°17°Maiayı 33°17°Maı»sa 25° 14° K Maraş 26°10°Meran 25° 2°MuJla 25° 11° Muş 34° 18° NıOde 25° 16° 0n)u 25° 10° Rue 30°15°Samsun 29° 10= Sıırt 24° 16° Sınop 30°17°Stvas 24° 4-feKiraaO 25° 9°lrata>n 27° ?>TimcfHı 26°13°Jşa* 28° 11° VSn g 29" S°Zonguldak A 29° 16° A 32° 19° A 30° 22° A 31° 18° A 29° 11° A 27° 10° Y 25° 16° Y 26°17° Y 25° 15° A 33° 20° A 22°1<° Y 25° 8° A 25" 15° Y 26° 16° Y 27° 11° A 25° 13° A 26° 12° Y 25° 8° A 22° 15° buiırtu ^ yajmuriu ^ sıst K kartı A-aç* 8-buMlu G-guneşlı (Murlı S-sısi Yyaflmurtı BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Tahta bir iskelete çadır bezi cinsi bir kumaş gerilerek yapı- lan bahçe koltuğu. 2/ Uçakların yolcu indi- rip bindirdilderi pist... Konya ilinde bir ba- raj. 3/ Bir soru sözü... Çanakkale savaşlann- da döktüğü mayınlar- la üç düşman zırhlısı- nın batmasını sağla- mış bir gemimiz. 4/ Bir müzik yapıtını oluşturan notalan se- se çevirme... Yüz. 5/ Padişahın bir toprağı birine mülk ola- rak ya da sadece gelirinden yararlan- ması için vermesi... Çölden esen ruz- gâr. 6/ Buyuk çivi... Sicim yenne kul- lanüan ince ve uzun deri parçası. 7/ En çok... Kraliçe. 8/ Fazladan kılınan na- maz ya da tutulan oruç... Ender, sey- rek. 9/ ttalya'da bir kent. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Motorlu taşıtlardaki vites kutusu. 2/ Eskrimde bir karşılaşma türü... Si- lahlı koy delikanlısı. 3/ Zirkonyum elementinin simgesi... Sunu. 4/ Belli bir işkolunda usta, kalfa ve çırakları içine alan dernek... Eski Yunan ve Roma'da yaşamı, töreleri taklit amacı guden komedi tü- rü. 5/ Haysiyet... Temiz, iffetli. 6/ Tatsız tuzsuz yiyecekler için kul- lanılan bir sözcuk... Yabancı. 7/ Büyuk demiryolu durağı... Ödünç alınan ya da verilen şey. 8/ Bir çeşit ttalyan peyniri. 9/ Eskiden Karagöz oynatılan kahvelere verilen ad... Trinketa ve mayistra yel- kenlerini baş taraftan serenin üzerine kaldırmada kullanılan halat- lara verilen ad. 60 YIL ÖNCE CumhuriYet Fethi B.inbeyanatı Z 1 5 EYLÜL 1930 Fethi Bey, yeniden şu beyanatta bulunarak şunları söylemiştir: "— tzmir seyahatim, memleket dahilinde yapmağı kararlaştırdığım seyahatlerin birincisidir. On gün kadar tzmir'de ikamet edeceğimi tahmin ediyorum. Nutkumun esasları hakkında şimdiden malûmat vermek istemem. Çünkü tesirini kaybettirebüir. Nutkum, fırkamın esas prensiplerini izah mahiyetinde olacaktır. Bittabi tarafımdan vetrîmesi icap eden cevaplan da ihmai etmiyeceğim. Nutuk, sarih olacaktır. Ortaya attığırn fikir ve prensiplerdeki isabetin rnünakaşası kabil olmıyan birer bakjkat olduğu meydana çıkacaktır. lzmir'den avdette kara tarikini tercih edecek, muayyen istasyonlardan geçeceğim. Fakat tevakkuf etmiyeccğirn. tzrnir teşkilâtımız esasen haarlanmaktadır. Izmir'de gayyur ve emin arkadaşlarımız vardır." Fethi Bey, buradan vapurla geçerken kendisini karşüıyanlara kısa bir nutuk söyledi. Yeni fırka lideri, altı bin kelime tutan nutkunu irat edeceği yerin tayinini, tzmir'de halka bırakacaktır. Nutuk, hükütnetin icraatına bazı tarizleri, şimendiferlerin fazlaya mal olduğuna, vergilerin ağırhğına, mübadelenin fenalığına, bütçeye ve israfa dair kısımları havidir. Yeni fırka erkârundan Reşit Galip B., Bandırma tarikile lzmir'e gelerek Fethi Beye iltihak edecektir. Pullara rağbet Demir yolunun iltisakı ve Sıvas istasyonunun resmi kuşadj münasebetile hükumet tarafından siirsaj yaptırılan pullara rağbet ziyadedir. Halkımız bunlardan tedarik etmekte ve hatıra olarak saklamaktadır. Sursajh pullar on parahktan 250 kuruşluğa kadar 29 çeşittir. Pullar kıymetli asliyelerinden birer rniktar tenzil edilmiş olduğu halde satılmaktadır. Butun serinin mecmuu fiatı 593 buçuk kuruştur. Yalnız tiraj miktannın neşredilmemesi ecnebilerin rağbetini azaltrmştır. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyel Ha.bib Burgiba5 EYLÜL 1960 Tunus Cumhurbaşkaru Habib Burgiba, dün gece Kayruvan'daki büyük camide yaptığı bir konuşmada, Cezayir meselesine temasla demiştir ki: "Afrika'nın birçok ülkesinde tarihin gelişmesinden habersiz görünen Fransız sörnürgeciliğinin Cezayir'de eskisi gibi devam etmesi, direnmesı Habib Bargibı ve hayat, hürriyet ve bağımsızlık hakkının tarunması için tek bir insan gibi ayaklanan Cezayir halkının ihtilâl gerçeğini anlamaması kadar insana endişe veren hiçbir şey yoktur. "Tarihin hükmü, sert ve merhametsiz olacaktır. Fransa, Afrika'nın başka yerlerinde kaybetmediğini Cezayir'de kaybedecektir. Cezayir halkının mücadelesi bağımsızlığa kadar sürecektir. Eğer Fransa, arada geçen süre içinde durumunu değiştirmezse, Cezayir'in bağımsızlığı Fransa ile elele değil, ona karşı olarak gerçekleştirilecektir. "Tunus, Cezayirli kardeşlerine yardıma devam edecek ve kurtuluşu için en tesirli vasıtaları verecektir. Bu, bizim, savaşın siirüp gitmesini istediğimiz mânasına gelmez." Daha sonra Afrika olaylanna teraas eden Burgiba, 1960 yıhnın Afrika kıt'ası için bir dönum noktası olduğunu ve bu hususun uzun uzadıya düşünulmeğe değer birşey olduğunu söylemiştir. GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet Enflasyon çıkmazı5 EYLÜL 1989 Enflasyonun tırmanış eğilimi sürüyor. Devlet Istatistik Enstitüsü (DtE), ağustos ayında tüketici fıyatlannm ytizde 4.0, toptan eşya fıyatlanrun da yüzde 3.1 yukseldiğini saptadı. Toptan fiyatlarda 12 aylık artış yüzde 74.7 ile geçen ayki düzeyini korurken, tüketici fiyatlarının 12 aylık artışı yüzde 72.4'ten yüzde 73.3'e çıktı. Tüketici fıyatlannın gelecekteki durumunun "habercisi" sayılan toptan eşya fiyatlarında 8 aylık artış da yüzde 44.7'ye tırmanarak tüketici fıyatlannı 6.5 puandan fazla geride bıraktı. Fiyat endekslerini hesaplayan kuruluşlann ağustos ayma ilişkin verileri dün açıklandı. Istanbul Ticaret Odası ve Devlet tstatistik Enstitüsü'nün rakamlan, enflasyondaki tırmanış eğiliminin surdüğünu ortaya koydu. Helsınkı .,. Lenıngrad- > f c • J Moskova •Berlın -Ç^- "V-V Parıs ^ v^- V-W~ 7 J-Vıyana •5Q: / »Zurıh /iviadnd r ^ ^ £^>«Belgrad ~>k. Tunus Karıire«'->T<~ DUNYA'DA BUGÜN Amssrtam Y 20° Anuıan A 35° Atuu A 28° A 28° A 30° A 25° Y 22° A 25° A 26° Y 21° Y 21° A 26° A 29° A 42° Bvcekma Bastf BP Borm Brüteel Budapeşte Cenevre Cezayir Odde Oubaı FraiHurt Lenıngfad Loodra Madnd Mıtano Montrea) Mostora Mürah Karure Kopenhag Letoşa A i*° A 35° Y 16° A 32° Y 20= A 26° A 32° Oslo Pans Prag Rıyad Roma Sofya Şam lei/Wıv ll.TUS vaşaa venedık Vıyına Y 17° Y 23° A 31° A 28° A 26° Y 15° A 27° A 31° Y 18° A 27° Y 22° A 43° A 29° Y 22° A 35" A 30° A 33° Y 20° Y 26° A 21° VVaSfnngtocı A 28° Zûrtı A 25° T4RTISMA Birleşmiş l>Iilletler ve Türkiye Bugün sayılan 16O'ı bulan ve ne tam egemen ne tam eşit, her biri kendi çıkarının peşinde koşan devletlerden kurulu Birleşmiş Milletler ortamında Türkiye'nin durumu nazikleşmiş ve hatta tehlikeli bir hal almıştır. Türkiye, Birleşmiş Milletler'in asli üyelerin- den biridir. 1945 San Fransisco Konferansı- nın davetçisi hükümetler, yeni teşkılatın ku- nıcu üyelerinden biri olmaya TüTkiye'yi "Uraf- sız" olduğu için çağırmamışlardır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten bu yana "ta- rafsız" olmamıştır. Atatürk'e yakıştırılan bir soz vardır: "Bitaraf olmak bertaraf olraaktr" dediği söylenir. Söylemişse doğnı söylemiştir. 1935'e kadar Sovyetler Birligi'yle sıkı üişkiler kurmuş Türkiye, o tarihten itibaren rotasmı değiştirerek özellikle 1939 savaşından önce In- giltere ve Fransa'yla ittifak antlaşması imza- lamıştır. Savaşın beklenmedik şekilde mütte- fiklerin aleyhine gelişmesi, Türkiye'yi savaşın dışında tutmuştur. Ancak ülkemiz, sadakat ve sempatüerinin kimden yana olduğunu her za- man kesin şekilde belirtmiştir. Türkiye, son anda Almanya'ya savaş ilan ederek ve o sayededir kı -o tarihte dar anlam- daki "Birieşmiş Milleüer"e kabul edilerek- San Fransisco Konferansı'na katılma hakkını ka- zanmıştır. Kurulduğunda sadece 51 üyesi bulunan teş- kilat, 1945'ten 1960'a kadar bir Amerikan ve beyaz insanlaı kulübü niteliğini korumuştur. Türkiye o yıllarda hep dost ve müttefiklerinin suyundan giderek ve 1950'lerde en sıcak dö- nemini yaşayan soğuk savaş süresince onlar- dan yana, Amerika'nın sahibi olduğu otoma- tik çoğunluğun daima içindedir. Türkiye'nin bu sadık davranışı yuzünden onun gibi tecrü- beli ve olgun bir devletten beklenmeyecek oy vermeleriyle prestiji gölgelenmiştir. Ömeğin; Cezajrtt bir bağımsızlık savaşı verirken hak ve hakkaniyeti bir tarafa bırakarak Fransa'yı des- tekleyici oy vermesini, Cezayir için yaşamsal bir kararda çekimser kalmasını ve bu yuzden karann duşmesini Cezayir hiçbir zaman unut- mamıştır. Buna karsılık Çin Halk Cumhuriyeti'nin, Birleşmiş Milletler'e kabulünde 1971'de, leh- de verdiğimiz oy, Çin tarafından şükranla kar- şılanmış ve Çin'in bize karşı davranışını olum- lu şekilde etkilemiştir. 1975'te Siyonizmi', Na- zizm ile eşit tutan karara olumlu oy vermemiz ise aym neticeyi vermemiştir. Birleşmiş Mil- letler tarihinde bir dönüm noktası olan 1960'tan itibaren, özellikle Amerikan çoğun- luğunun erozyona uğraması ve üye sayısının 100'ün çok üstüne çıkması ve siyah insanla- nn kulübü doldurması üzerine Türkiye, yavaş yavaş 3. Dunya ülkeleriyle birlikte oy kullan- maya başlamış, bu defa da Batı'ya yaranama- mıştır. Türkiye, ırkçı Güney Afrika devletinin "apartheid" siyasetini herkes gibi yermişse de bu ülkeyle arada bir açık kapalı ticaret yap- ması da doğnı tutumunu gölgelendiren b» di- ğer konudur. Birleşmiş Milletler'de Türkiye, "Baü gnıbu ve diğerieri" denilen grubun üyesidir. Bu gnıp- ta Avnıpa devletlerine ek olarak Amerika Bir- leşik Devletleri, Kanada, Yeni Zelanda, Avust- ralya ve Japonya vardır. Bellibaşlı organlara, değişik gruplar, önceden saptanmış belirli sa- yıda adayla katılırlar. Uç büyük devletin, ya- ni Amerika, Ingiltere ve Fransa'nm hemen da- ima aday gösterilmeleri handikapının yanı'ba- şında biz bir de Yunanisüuı engelini aşmak zo- runda kalırız. Ne zaman adayhğımızı koysak grup, "Ama Yunanistan da adayhğım koydu, geiin vazgeçin, oyu filana verelim" der bızi at- latırlar. Bugun sayılan 16O'ı bulan ve ne tam ege- men ne tam eşit, her biri kendi çıkannm pe- şinde koşan devletlerden kurulu Birleşmiş Mil- letler ortamında Türkiye'nin durumu nazik- leşmiş ve hatta tehlikeli bir hal almıştır. Bir defa bu üyelerin otuz dördünün nüfusunun bir milyondan az olduğunu unutmamak ve tam üye sayısının en az yuzde onunun bir zaman- lar Türkiye'nin fıili yönetimi ve egemenliğin- de olduğunu anımsamak gerekir. Bu ülkeler, Türkiye'yi saygı, endişe, merak, düşmanlık, bazen açık, bazen kapalı korku bisleriyle izlerler. Ülkemizi çevreleyen komşu- larımız da aynı psikoz içindedir. Bu ortam içinde tutumumuz ne olmahdır? Birleşmiş Milletler teşkilatı, özellikle barış ve güvenliğin sağlamp korunmasmda eksik ve sakat doğmuştur, ama sosyal ve insan hakla- rı alanlarında büyük adımlar atılmıştır. Birleşmiş Milletler Yasası'nın bu konular- daki ilkelerini candan benımsemekte büyük fayda vardır. Örneğin, teşkilat öncülüğünde hazırlanan ve ülkelerin onayına sunulan tn- san Haklan Sözkşmeleri'ne katümabyız. Üye- lerin çıkarlanndan fedakârlıkta bulunmadık- ları bir politik kunıluşta gerekli rolü oynaya- bilmemiz için ciddiyetimizi koruyabilmeliyiz, caydıncı gücümüzü ve inandırıcılığımızı art- tırmalıyız. Hoşgörillük, ifade hürriyetine say- gı, insan onuruna değer hususundaki zihni- yetimizi değiştirerek aralarına katılntak iste- diğimiz "aynı diişünce>i taşıyan ve ideal ve sos- yal gelenekler, özguriüğe saygı ve hukukun us- tiioluğu hususlannda ortak bir mirasa sahip" ülkelerin "Ne anyor aramızda bu insanlar?" demelerini önleyecek bir tutum içine girmeli- yiz. Prof. Dr. İLHAN LUTEM Istanbul Üniversite, Bilimsellik ve Dışarıdan Doçentlîk Doçent ya da profesör unvanlarım toplumumuzda "ticari meta" olarak en az kullananlar üniversite dışından sınavla bu unvanı kazanmış kişilerdir. Cumhuriyel Gazetesi'nin 24 Ağustos 1990 günu "Tartışma" sutunlarında yayımlanan "Hariçten Docentlik Kaldınlmalıdır" başlıkh yazıda; doçentliğin akademik bir "unvan" ol- duğu ve üniversite dışı kurumlarda bu unva- nın edinilmesinin ve kullanılmasının sakınca- lanna değinilmiştir. Yalnız akademik sistemi ilgilendiren bu unvanın "ticari meta" olarak kullanıldığı da savunulmaktadır. Bu konunun çok boyutlu tartışılmasında yarar vardır. "Profesör" kelime anlamıyla "Yiiksek öğ- relim kunımunda en iist duzey oğrelim uye- si, "Doçenl" ise "üniversite derecesi profe- sör ile asistan arasında yer alan oğretim uye- si (îng. University Lecturer, Assıstant profes- sor, Fr. Professeur adjoinct) olarak tanımlan- maktadır. Bu tanımlamalar adı geçen unvan- ların, özellikle konumuz olan hekimlik ala- nında, bu mesleğin eğitim ve oğretimini yapanlara ait olraası ve hekimlik pratiği ile il- gili olarak kullarulmaması gerektiğini akla ge- tirmektedir. Ancak "ticari" hekimlik prati- ğinde unvanların oteden beri kullanılmakta ol- duğu da bir gerçektir. Profesör ve doçent unvanlarının daha ya- kından bakıldığında ve uluslararası termino- lojide, esasen belirli "konumlan" gösterdiği de bilinmektedir. Bu konumlara "bir fakül- levi bitirdikten sonra o bilim dalının en yuk- sek asamasına vardığım sınavla ya da basan- lı bir eserle gösterenler" yani, doktora yapan- lar layık olmaktadır. Doğal olarak doktora eğitimi de üniversi'elerde yapılmakta ve do- çentük sınavını kazananlar içerisinde üniver- sitelerden giren adaylann oranıyla (duyarhk) sınavı kazanamayanlar arasında üniversite dı- şından giren adaylann oranı (özgüllük) ince- lendiğinde °7o 100'e varan duyarhk ve ozgül- luk ile adı geçen sınavı kazanmada üniversite ortamından aday olmanın "en önemli tek faktör" durumunda olduğu da gorulmekte- dir. Bu da mesleğinde üst düzeye gelebilme- nin üniversite ortamıyla sınırlanması anlamına gelmekte ve konunun özündeki temel >anıl- gıyı ortaya koymaktadır. Pozitivizm ve bilimselliği güncel yaşamın- da özümseyemeyen "gelişmekte olan" top- lumlarda kişilerin gerçek özellikleri ve yete- nekleriyle değil de unvanlanna göre değerlen- dirilmeleri sık karşılaşılan bir olgudur. Bu top- lumlann diğer belirgin bir özelliği ise kısıtla- yıcı ve yasaklayıcı olmalandır. Her iki ozel- liğin de artık toplumumuzdan silinmeleri ge- rekmektedir. Doçent ya da profesör unvanlarım toplumumuzda "ticari meta" ola- rak en az kullananlar üniversite dışından sı- navla bu unvanı kazanmış kişilerdir. Esasen sayılan da pek az olan bu kişilerin gerçek amaçlan mesleklerinde guncel kalabılmektır. Bu kişilerin, hekimlik uygulamasında mezu- niyet sonrası eğitimin hemen hiç olmadığı ül- kemizde ve hızla değişen dünya koşullarında, "oynnu kurallarına göre oynamış ve başarmış" bile olsalar, bu erek uğrunda har- camak zorunda kaldıkları emeği salt "ticari amaç" ile açıklamak en azından insafsızlık- tır. Aksi takdirde Doçentlik'in herkesin ka- zanabileceği ve pek fazla emek de gerektirme- yen bir unvan olduğunu kabul etmek gereke- cektir. Soruna daha gerçekçi bakıldığında unvan- ların ait olduklan yerlerde kullanılmaları ko- şulu zaten tartışmasız olmalıdır. Adı geçen un- vanlar universitede ders verirken gecerli ohna- lı, sadece üniversite içinde kullanılmalıdır. An- cak amaç; bilimselliği arkasında saklamak is- tediğimiz >Tjksek üniversite duvarlarını yıka- rak, toplumun tumüne yaymak olmalıdır. Üniversite kısıtlayıcılıgın simgesi olmamahdır. "Dışandan"da olsa bir şeyler üretmeye çalı- şanlara üniversjte kapıları sonuna kadar açık olmalı ve bu girişimler desteklenmelidir. Ge- ri kalmışhğı yırtabilecek tek silah olan bilim- selliğin toplumumuzdafilizlenebilmesinin,te- mel koşullarından birisi de budur. Üniversi- te dışından docentlik sınavı ise bu ara>ış içinde olanlann seslerini duyurmalarına araç olmak- tan öte pek fazla anlamı olmayan gelip geçici bir uygulama olarak er ya da geç tarihteki ye- rini alacaktır. Doç Dr. MEHMET NEŞŞAR SSK Denizli Hastanesi Genel Cerrahi Lzmanı VEFAT Kayseri eşrafından merhum Mustafa Dunıöz ve merhume Necmiye Duruöz'ün evlatları: Mustafa Duruöz ve merhume Fevziye Önder'in kardeşleri: Kübra Yazar, Ülker Yazar, Necmiye Yazar ile Yaşar Yazar, merhum Berkel Soysal ve Ömer Öztürk'ün kayınvalideleri: Yasemin Yazar, merhume Sema Yazar, Jülide Yazar, Mustafa Yazar, Volkan Yazar'm babaanneleri: Belgin Yazar, Oktay Yazar, Vuslat Yazar, Berna Soysal, Beste Soysal, Burcu Öztürk ve Ufuk Öztürk'ün anneanneleri: Devlet Bakanı Mehmet Yazar, Aysel Yazar, Nafız Yazar, Kemal Yazar, Yüksel Soysal ve Fatma Öztürk'ün anneleri: Merhum Mustafa Yazar (Çantıkoğlu)'nun çok değerli eşi, SERVET YAZAR Hanımefendi4.9.1990 günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Değerli naaşı 5.9.1990 çarşamba günü Kayseri Hunat Camii'nde kıhnacak öğle namazını müteakip Kayseri şehir asri mezarhğında toprağa verilecektir. Allah rahmet eylesin. AİLESİ NOT. Çelenk göndermek isteyenlerin Sema Yazar G«nçlik Vakfı'nın T. Vakıflar Bankası Merkez Şube - Ankara nezdindeki 2009882 nolu hesabına bağışta bulunmalan rica olunur. ELEMAN ALINACAK Gece bekçileri, kapı kontrolleri, bayan santral, aşçı, bulaşıkçı, garson, komi alınacakhr. Başvuru TSYD Levent Tesisleri Levent Caddesi 51 TARABYA'DA SANATÇILAR ye DOSTLAR KOOPERATİFİ'NDEKİ HAKKIMI DEVREDİYORUM 178 42 11 POLTITKA VE OTESI MEHMED KEMAL Ey Bu Topraklar İçin... Amerika, hiçbir zaman kendi sınıriarı içinde bir savaşa girmedi. Amerika'nın savaş verecek sınırları da yok. Şöyie bir haritaya bak- tığımızda Amerika'nın iki yanı deniz, altında ve üstünde birer dev- let yar. Kuzeyinde Kanada duruyor, bir savaş olasılığı yok. Gü- neyindekı Meksika ile savaş vermez. Amerika birçok savaşa girdi. Birinci Dünya Savaşı'nı alacak olursak, bu savaş Amerika savaşa girmeden sona erdi. İkinci Dünya Savaşı'na girdi, atom bombası ile bu savaşı bitirdi. Kore ve Vietnam savaşları ise Amerika sınırları dışında oldu. Bu sa- vaşta başkalarını döğüştürdü, kendi seyretti. Şimdi Ortadoğu'da bir savaş vermek üzeredir. Bu savaş da görüyorsunuz kendi sınırlarında olmayacak. Eğer gerçekten bir savaş isteniyorsa, buna da başkalarını sokacaktır. Çünkü Suudi Arabistan neresi, Amerika neresi... Amerikan petrol krallarının Saddam'la gizli bir anlaşması yoksa, belki bir savaş olacaktır. Bu savaştada Ortadoğu, petrol krallarının elıne geçecektir. Da- ha şimdiden Suudi topraklanndaki petrol Amerikalılann eline geç- medi mi? Denetimi artık Amerika'nın elinde değil mi? Ortadoğu'da petrol için bir savaş verilecekse biz bu savaşa bulaşmayalım istiyoruz. Ama görülüyor ki iktidar partisinin lide- ri bir savaşa niyetlidir. Ne denli savaşın dışında kalalım diyor- sak, son tavsiyeleri ile bizi savaşa yakiaştınyor. Meclis kürsüsürv den verilen tavsiye kararları bir savaşa yaklaşma değilse nedir? Bizim kuzeyde zaten Irak'a sınırımız var. Irak'ın güneyindeki Su- udi topraklarına asker göndermenın anlamı nedir? Suudi toprakları üstüne, Sovyetler Birliği'ni kuşkuya düşüre- cek kadar silah, araç ve gereç yığılmıştır. Tam banş geliyor der- ken denge bozulmuştur. Dengenın bozulmasında kımin çıkarı varsa savaşı da isteyen odur. Şimdı soracaksınız, "Bu kavgada bize ne oluyor?" Bizim bu oyunda kârımız yok, zararımız var. Amerika ile sınır değiliz. Or- tadoğu'da sınırı olmayan Amerika gelip Suudi Arabistan'a yer- leşebılir. Eski yöntemı değil mi? Amerika bir yere bulaşacaksa gelip o yerin sınırına dayanmaz mı? Şimdi dayandı. Bize diyor- lar ki "Gel sen de Suudi toprağına asker gönder." Biz gûneydeki Suudi sınırına ne diye asker gönderelim? Bi- zim Kuzey'de Irak'la sınırımız yok mu? Komutanlar da herkesin gözüne baka baka gidip oradaki askeri denetliyorlar. Bundan son- rasına ne denir? Ulusal Kurtuluş Savaşı döneminden beri Amerika'nın bizim topraklarda gözü var. Gizli belgeler açıklandığında bunlar görü- lüyor. Bir savaş zamanında gezdiler dolaştılar, Amerikan man- dasının sökmeveceğini anladılar, gittiler. Amerikan yardımı dal- gası ile İnönü yakasını verdi, zor kurtuldu. Ardından Gelen Ce- lal Bayar NATÖ'ya girmek için elinden geleni ardına koymadı. Kore'de yüzlerce Türk çocuğu sonu 38'inci dairede biten kav- gada telef olup gitmedi mi? Sonunda Amerika bizi NATO'ya aldı, ama Anadolu toprağının tûrlü köşelerinde kaç tane üs kurdu? Bu üsler şimdi başımıza bela değil mi? NATO gücünüyitirdi, ama üsler yitirmedi... Kimi- leri bu üsleri gızlemek için "Us yok, tesis var..." demediler mi? Şimdi ayıktılar, ama iş işten geçti... Kıbns olayiarından ötürü Amerika, Irak'a koyduğu gibi bize de ambargo koymadı mı? Hani canımız, ciğerimizdı, bu ambargo ne oluyordu? Amerika'dan kımseye hayır yoktur, ama bize hiç yoktur. Sokaklara düşüp ne kadar 'go home, go home' diye ba- ğırıp dursak gıtmezler. Bir yerlere gizlenirler, sırası geldi mi çı- kıp gelirler. Şunu iyi bilin bizim sınırımız vardır da Amerika'nın sınırı yok- tur. Eli uzundur, nereye uzatsa oraya erişir... Bir savaş Amerika ile İsrail'in işine yarar, ey bu topraklar için savasmai' isteyenleri.. ÇAUŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZŞİPAL "Işyerimi Kapatıyonım" ''" ": SORU: Ben, SSK'dan 1976 yılında emekli oldum. Halen de emekli maaşı almaya devam ediyorum. Ancak daha önce 1972'de bir atölye açmış olduğum- dan, Bag-Kur'a kaydolmuştum ve 1972'den beri primi- mi odemekteyim. Şimdi yaşım 57 oldugundan ve Bağ-Kur hizmeüm dc 1990-1972 = 18 yılı doldurdugundan, Bag-Kur'dan da emekli olmak istiyonım. Yalnız, "İki kunımdan emekli olunamaz", yani "tkind kez emekli maaşı alamazsın" diyorlar. Artık sağ bacağımdaki rahatsızlık yurumemi engel- lediği gibi çalışmamı da engelliyor. Bu nedenle de işye- rirai kapaü\orum. Devlet dairelerinde, o servisten o servise dolaşabilecek durumda degilim. Bana durumumu yasa maddelerine dayanarak açık- lar mısınız? OA. YANIT: 1479 sayılı Bağ-Kur Yasası'mn 24. maddesinde, kimlerin Bağ-Kur sigortalısı olması, kimlerin yasa kapsamı dışında kalma- sı gerektiği açıklanmıştır. Yasarun yürürluğe girdiği nisan 1972 tarihindeki gecerli hükmune göre Bağ-Kur Yasası'nın, "Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamı dı- şında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmak- sızm kendi adına ve hesabına çalışan esnaf ve sanatkârlar ile diğer bağımsız çalışanlar"a uygulanması öngörülmüştü. Yasa, çeşitli tarihlerde değişime uğramıştır. Bugünkü uygulama- da, yasayla ya da yasarun verdiği yetkiye dayanarak kurulu sosyal guvenlik kuruluşlarına "prim veya kesenek ödeyenlerle bu tur ku- ruluşlardan malulluk veya yaşlılık ayhğı ile daimi tam işgöremez- lik geliri almakta olanlar, aylık veya gelir bağlanması için talepte bulunmuş olanlar (dul ve yetim aylığı veya Sosyal Sigortalar Ku- rumu'ndan geçici veya sürekli kısmi işgöremezlik geliri alanlar ha- riç", Bağ-Kur kapsamına alınmazlar. Bağ-Kur Yasası'nın yürurlüğe girdiği 1972 yılında, bir işverene hizmet akdiyle bağlı olarak ve Sosyal Sigortalar Yasası kapsamın- da çalışmanız, Bağ-Kur sigortalısı olmanızı engeller. SSK kapsa- mında faal sigortalı olduğunuz süre için Bağ-Kur sigortalılıgı geçersizdir. SSK'dan yaşlılık aylığı bağlandığı 1976 yılından günümüze ka- dar geçen süre içinde de SSK'dan yaşlılık aylığı almanız, Bağ-Kur sigortalısı olmanızı yine engeller. Bu süre içinde Bağ-Kur sigorta- lılığınız geçersizdir. Bağ-Kur Yasası'nın 55. maddesi, "yersiz alınan primlerin geri verilmesi" ile ilgilidir. Maddeye göre "yanhş ve yersiz olarak alın- dığı anlaşılan primler, alındığı tarihten itibaren 10 sene geçmemiş ise sigortaJıya geri verilirf' Gerek sigortalı olarak çalıştığınız, gerekse yaşlılık ayhğı almak- ta olduğunuz süreler için odenen Bağ-Kur primleri "yanlış ve yersiz" abndığı için bu süreler geçersiz sayılır ve 1980 ve sonrası ödediği- niz primler geri verilir. Mühendis TAHİR BAHADIR'ı kaybettik. Acımız sonsuz "Söyle, Kim hak kazandı ölüme" Çarşamba (bugün) Karacaahmet'ten defnedilecektir. (Öğlen) ÇOCUKLARI ALİ VE TARIK BAHADIR IffiP ADOTİRK'ÜN YANINDA Salih Bozok-Cemal S.Bozok 4000 lıra (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-Istanbul Ödemeii gönderilmez. SAVAŞ YILLARENDA BÎR SÜRGÜN Kemal Sülker 3000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-Istanbul Ödemdi gönderilmez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle