Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/10 HABERLER 5 EYLÜL 1990
KORFEZ KRf Zİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖI
i
ANÂPtan, hükümete izne onay
— Ret oyu verdi.
TBMM Başkanı Erdem'in isteği üzerine
hükümete asker gönderme izni verilmesine
ilişkin tezkerenin görüşülmesi bugüne
ertelendi. ANAP grubu bir ret, dört çekimser
oyla izin tezkeresini kabul etti. Ret oyu
kullanan Milli Savunma Komisyonu Başkanı
ve emekli Orgeneral Recep Ergun, 'Harbi tek
başına biz yapmayacağız. Bütün millet
yapıyor. Başbakan, muhalefet liderleriyle
görüşüp onların fikirlerini almalı' dedi.
J
Başbakan Yıldırım Akbulut, grupta yaptığı
konuşmada "tleride Güneydoğu, Kıbrıs, Ege
adaları ve AT ile ilgili sorunlarda söz sahibi
olmamız için bu hareketin içerisinae Türkiye
de yerini almalı. Belki gemi göndeririz, ama
asker göndermek son çaremiz olur" dedi.
Eski bakanlardan Cahit Aral "savaşa
karşıyım" diye bağınnca ANAP
milletvekilleri 'yuh' çekerek "otur yerine,
bakanken böyle konuşmazdın" dediler.
ANKARA (Cumburiyet Biiro-
sn) — Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın isteği üzerine Bakanlar
Kurulu'nda benimsenen "htikii-
mcte asker gönderme izni verilme-
sf'ne ilişkin tezkerenin TBMM
Genel Kurulu'nda görüşülmesi
bugüne kaldı. Başbakan Yıldınm
Akbolut, TBMM Başkanı Kaya
Erdem'in isteği üzerine tezkerenin
Meclis'te görüşülmesinin bugüne
ertelendiğini söyledi. Akbulut,
"Savaş çıkma ibtimalinin çok az"
olduğunu savunarak, "Bn izni
kullanmayabiiiriz. Belki de bölge-
ye bir gemi göndeririz. Asker gön-
dermek en son duşünttlecek şey"
diye konuştu. Asker gönderme iz-
ni verilmesine ilişkin tezkere
ANAP gmbunda dün tartışıldı ve
bir ret, dört çekimser oyla benim-
sendi. Tezkereye karşı tek ret oyu-
nu kullanan TBMM Milli Savun-
ma Komisyonu Başkanı ve emek-
li Orgeneral Recep Ergun, "Bu
meseleyi lek başına bir partiye mal
etmek yanlıştır. Harbi tek başunı-
za biz yapmayacağız. Bıilon mil-
let yapacak" dedi.
ANAP grubunda ilk sözü, hü-
kümetin ilk yetki istemine de karşı
çıkan Milli Savunma Komisyonu
Başkanı emekli Orgenera! Recep
Ergun aldı. Ergun, uzun bir ko-
nuşma yaparak, anayasartın 92.
maddesine göre asker gönderme
ile savaş hali ilanının aynı anlama
geldiğini, bu iki hükmün birbirin-
den aynlamayacağını söyledi. Er-
gun, ilgili yasal düzenlemeleri
okuyarak "Asker gönderme izni
almak demek, savas ilanı ile aynı
anlama gelir" dedi.
Ergun, hükumetin asker gön-
derme ve Türkiye'de yabancı as-
ker bulundurulmasına ilişkin izin
istemine karşı çıkarak şöyle
konuştu:
"Harbi tek başına biz yapma-
yacağız. Harbi tiim millet yapar.
Bu meseleyi tek partiye mal etmek
yanlıştır. Gerekce olarak ileride
Ortadoğu'nun baritasının degişe-
cegi gösteriliyor. Birkaç yıJ sonra
bu söylenen olmazsa, yani Orta-
doğu'nun haritssında bir değişik-
lik olmazsa ne olacak? O zaman
çok büyük sıkıntıya düşeriz. Ay-
nca üç beş paund için harp hesap-
lan yapılmasını da yadırgıyorum.
NATO kuvveüeriyle birtikte sınır-
da tatbikat daba caydıncı oJur. Bn
milletin meselesidir. Başbakan
eger böyle bir izin alınmasına in-
tiyaç duyuyorsa, muhalefet lider-
lerini çağınp göriişmeli, onlann
da fikrini almalıdır."
Ergun'un bu sözlerine Turizm
Bakanı İlban Aküzüm, "Sen as-
ker kafasıyla bakıyorsnn" şeklin-
de tepki gösterince, Ergun sinirle-
nerek, "AUah herkese iki kulak bir
agız vermiş. Önce dinleyin, sonra
konuşursunuz" biçiminde tepki
gösterdi. Ergun'un sözlerine bazj
ANAP'hlar "Senin kadar az dü-
şünseydim, geceleri rahat
nyurdum" diye tepki gösterdiler.
Daha sonra kürsüye çıkan ts-
tanbui Milletvekili Orhan Ergü-
der, Bayrampaşa seçim sonuçları-
ru değerlendirdikten sonra hüku-
metin yetki almasına karşı olma-
dığıru söyledi. Erguder, "Hacda
ölen hacılanmız için Fahd 'Kader'
demişti. Allah'ın işine bakın ki
şimdi bize mubtaç olduiar. Türk-
iye bnynk bir ütkedir, yardıma
muhtaç olanların yardımına
koşar" şeklinde konuştu. Erguder,
"Ama ilk seferinde olduğa gibi
tezkere raetnini muhalefet lideri-
nin eiinde gonirsek olmaz labii"
deyince Akbulut, oturduğu yerden
eliyle "Tezkere gelecek" karşüığını
verdi.
Burdur Mületvekili Fetbj Çelik-
baş da, hükumetin asker gönder-
me iznine karşı çıkarak, "Grupta
nsulüne uygun göriişiilmeyen ka-
rarlardan kendimi bağımsız
sayanm" dedL
ANAP Teşkilat Başkan Yardım-
cısı Ercan Vuralban da Etimesgut
seçimlerinde çalışan Bakan ve mii-
letvekillerine tek tek teşekkür et-
tikten sonra yetkinin gerekli oldu-
ğunu, Türkiye'nin bölgedeki geliş-
melerde söz sahibi olabilmesi için
aktif politika izlemesi gerektiğini
savundu.
Hasan Celal Güzel yanlısı An-
kara Milletvekili Barias Dogn da
hükümete asker gönderme yetki-
sinin verilmesinden yana oidukla-
nnı ifade ederek, "Ancak bn yet-
ki istenildiği gibi kullamJmamalı.
Voksa anayasa iblali olur. Izia için
belli bir yer ve siıre konulmaiıdır"
dedi.
Akbulut
Daha sonra Başbakan Yıldınm
Akbulut kürsüye geldi. Başbakan
Akbulut, asker gönderme iznine
iiişkin tezkereyi ve gerekçesini
okuduktan sonra konuyu müza-
kereye açacağını bildirdi. Eski Ba-
kanlardan Cabit Aral, bu sırada
oturduğu yerden, "Konuyu bura-
da göriişmeye açamazsınız. Bu ko-
nuda gnıp karan abunazsınız. Ben
Medis'ten bu karar geçse de sa-
vaşa karşıyım" diye bağırdı.
Aral'uı bu sözlerine bazı ANAP
milletvekillerinin, "Ynh", "Orv
yerine", "Bakankea böyle
konuşmazdın" şeklinde tepki gös-
terdikleri öğrenildi.
Akbulut'un sözleri
Başbakan Akbulut, konuşma-
sıoa anayasanın 92. maddesimn
1961 Anayasası'nda da yer aldığmı
anlatarak başladı. Akbulut, 1961
Anayasası uyannca dönemin hü-
kümetine asker gönderme izni ve-
rildiğini anımsatarak, anayasaya
aykın bir durum söz konusu ol-
madığmı söyledi. Akbulut, konuş-
masını şöyle sürdürdü:
"Hükümet bn izni almalı ki es-
neklik kabiliyetine ulaşsın. orta-
dogu bugun banıt fıçısı gibL Ama
savaş çıkma ihtimali çok az. Ba-
tılı ülkelerin bölgede askeri güç-
leri var. Bngün 22 ülkenin 78 ge-
misi Körfez'de bulnnuyor. Barji
nın bu hareketi içerisinde bizim de
yer almamız lazım. İleride, Gü-
neydoğu, Kıbns, Ege Adalan ve
Avrupa Toplulugu ile ilgili karşı-
lasabileceğimiz sorunlarda söz sa-
hibi olmamız için Batı ulkeierinin
bu hareketinin içerisinde Türkiye
de yerini almalıdır."
Akbulut, başına kapaJı olarak
yapılan grup toplantısındaki ko-
nuşmasında hükumetin izin alma-
sının, bu izni mutlaka kullanaca-
ğı anlamına da gelmediğini ifade
ederek, Türkiye'nin Körfez'e bel-
ki bir gemi gönderebileceğini kay-
detti. Akbulut, "Belki bir gemi
gönderebiliriz ama asker gdnder-
memiz son çaremiz olur" dedi.
Akbulut, Saddam'ın sadece Ba-
tı ülkeleri ve Ortadoğu için değil
Türkiye için de tenlikeli bir güç ol-
duğunu belirterek, "Saddam per-
vasızdır. Saddam'ın bölgede güç
kazanması Türkiye'yi bnyiik sı-
luntıya sokar" dedi.
Saddam'ın GAP konusunda
Türkiye'yi yalnız bırakmak için
Ortadoğu ülkeleri arasında nabız
yokladığına da işaret eden Akbu-
lut, su sorununun da Saddam ta-
rafından ortaya atıldığına dikka-
ti çekti.
Saddam ile ilgili bir anısını da
aniatan Akbulut, görüşmeleri sı-
rasında Saddam'ın, "NATO amk
dağıldı. ABD guçlü bir ülke ol-
maktan çıkü. ABD'yi destekleyen
ölkelere artık söz geçireraiyor. Bu
dururada siz ne yapacaksmız?" di-
yerek, Türkiye'yi küçümser bir
tarzda konuştuğunu aktardı.
İzin metni ve
Erdem'in uyansı
Başbakan Akbulut, konuşma-
sının sonunda asker gönderme iz-
nine ilişkin hazırlanan tezkereyi
gruba okudu.
Başbakan Akbulut'un konuş-
masuu yaptığı sırada TBMM Baş-
kanı Kaya Erdem ANAP gnıp
başkanvekillerine Danışma Kunı-
lu'nun toplanmadığını anımsata-
rak, "Danışma Kunıla'nu toplan-
tıya çağınnayacaksanız, tezkereyi
bugün görüşmek mümkün
değildir" mesajını gönderdi.
ANAP gnıp başkanvekiileri, bu
uyarıyı ve grup toplantısımn uza-
yacağını dikkate alarak Erdem'e
tezkerenin bugün görüşülmesini
uygun bulduklannı bildirdiler.
Bunun üzerine Başbakan Ak-
bulut da konuşması sırasında,
"Tezkereyi bugün veya yann
TBMM'de görüşiirüz. Ama bn-
gün yetişmeyecek berbalde" dedi.
Akbulut'un konuşmasından son-
ra asker gönderme izni konusu
tartışmaya açıldı.
Grupta tartışma
Grupta söz alan Mardin Millet-
vekili Abdürvabap DizdaroğJn,
hükümete yetki verilmesini savu-
narak, "Ama dikkatli olalım. Sa-
vaş sonrası masava oturaldnğun-
da aldatılan ülke olmayahm" de-
di. Çankırı Milletvekili Ali Çift-
çi, hükümet tezkeresine karşı çık-
marun "a>ıp olduğunu" savundu.
Fethi Çelikbaş, tekrar söz ala-
rak, metne "uluslararası anlaşma-
lar çerçevesinde" hükmünün ek-
lenmesini istedi.
Yozgat Milletvekili Seyit Abmet
Dalkıran, "Ben savaşa hazınm"
derken, Sakarya Milletvekili Yal-
çın Kocak, Kuran'dan bir örnek
vererek Fuat nehri üzerinde "al-
Qa bir dağ buhındnğunn" bunun
da "GAP projesi" olduğunu
savundu.
Milletvekillerinden Hazım Ku-
tay, bhan Aşkın önergeyi savunur-
ken, eski AdaJet Bakanı Necat FJ-
dem, hükumetin bölgeye gemi
göndermesi yetkisınin bulunduğu
görüşünUn doğru olmadığmı, De-
niz Kuvvetleri'nin gönderilmesi
için de hukumete izin verilmesi ge-
rektiğini savundu.
Cahit Aral da söz alarak, "Siz
bölgede çeşitli ülkelerin askerieri-
nin oldnğnnu söylüyorsunuz.
Ama onlann Irak ile sınırian yok"
dedi. Aral, sözkrinj "Bolgeye gön-
dereceğimiz askerlerden üçü öldu-
rulürse, ne olacak? Irak ile sının-
mızda savaş çıkmayacak mı? Böy-
le bir konnda bağlayıcı karar ala-
mazsınız. Ahrsanız da ben bu
grup karannda yokum. Ben bura-
da da genel kurulda da savaşa kar-
şı çıkacağjm."
Tartışmalann sona ermesinden
sonra ANAP grubunda, "hükü-
met tezkeresinin TBMM'ye verüip
verilmemesi" oya sunuldu. El kal-
dırılarak yapılan oylarnada sade-
ce Recep Ergun ret oyu kullanır-
ken, ANAP Kayseri Milletvekili
Nob Mebmet Kaşıkçı, Elazığ Mil-
letvekili Cahit Aral, Trabzon Mil-
letvekili Necmern'n Karadnman ve
Burdur Milletvekili Fethi Çelikbaş
çekimser oy kullandılar. Böylece
tezkere ANAP grubunda kabul
edilmiş oldu.
Akbulut, tezkerenin kabuiün-
den sonra yaptığı kısa konuşma-
da, milletvekillerine teşekkür ede-
rek, "Bazı arkadaşlar savaş çıka-
cakmış gibi konuşu>orlar. Heye-
canlılar. Ama merak etmesinler
böyle bir durum yok" dedi.
Başbakan Akbulut, yaklaşık 3J
saat süren grup toplantısından ay-
rüırken gazetecilerin sorulannı ya-
rutladı. Akbulut, genel kurul gö-
rüşmelerinin bugüne kaldığının
anımsatıiması üzerine,
"TBMM'nin öyle bir temayülü
geldi bana, Sayın Meclis Baskanı-
ndan. Ama gerekçesi nedir,
bilmiyorum" dedi. Başbakan, tez-
kerenin TBMM'de kabul edilece-
ğine inandıgını belirttı. Akbulut'a
yöneltiien sorular ile yanıtlan
şöyle:
"— Bu iznia TBMM'de kabul
edilmesinin artbndan Körfez'e as-
ker gönderilecek mi? Çiiakü yel-
ki artık sizde olacak.
AKBULUT — Yetki hükümet-
te olur.
— Yani Bakanlar Kurulu karar
aldıktan sonra mı göndeririz di-
yorsunuz?
AKBULUT — Tabii gerekiyor-
sa, hükümette konuşacağız, gerek-
li karan vereceğiz. Karar neyin ka-
rarı, ne zaman olur onu hükümet
kararlaştırır.
— Neden Meclis'ten izin abyor-
sunuz da asker gönderme karan-
nı Meclis'ten almıyorsunaz?
AKBULUT — Nasıl yani?
— Neden asker gönderilmesini
Meclis'te taruşmıyorsunnz?
AKBULUT — Şimdi tartışümı-
yor mu?
— Açıklanmayacak kadar sağ-
lam gerekçeleriniz mi var?
AKBULUT — Gerekçeler sağ-
lam ki ısrarcı oluyoruz!'
Tezkerenin verilişi
I ezkererun oylanmasından ön-
ce yapılan yoklamada 276 kişilik
ANAP grubunda 207 milletveki-
linin bulunduğu beiirlendi. Daha
sonra yoklamada bulunmayan
bazı milletvekilleri de salona gel-
diler. Ancak oylamanın yapıldı-
ğı sırada milletvekülerinin bir bo-
lümünün dışarı çıktıkları dikkati
çekti. Bu milletvekillerinden ba-
züan toplantımn uzun sürdüğü
için yemek ve benzeri gereksınme-
lerini karşüamak üzere salondan
aynlırken baalanrun da oy ver-
memek için salondan çıktıklan
beiirlendi.
Oylama sırasında ANAP'm ge-
nel başkan adaylan Mesut Yümaz
ve Hasan Celal Güzel'in de dışa-
nda olduklan saptandı. Güzel,
"Bir isi olduğunu ve bu yıızden
oylamaya kaıılmadıgııu " belirtir-
ken, Mesut Yılmaz da "Yemeğe
çıkbğını, özellikie oylamaya ka-
türoama amacı olmadığuu" söy-
ledi. Yılmaz'ın öğle yemeğini
ANAP Ankara Milletvekili Kamil
Tuğrul Coşkunoglu ve Devlet Ba-
kanı Vehbi Dinçerler ile birlikte
yediği ve onlann da oylamaya ka-
tılmadıklan gözlendi. İlk yetki
tezkeresinin TBMM'de görüşül-
mesi sırasında karşı tavır alan
Dinçerler, dışan çıkmasırun özel
bir amacı olmadığını savundu.
Başbakan Akbulut, bazı ba-
kanlarla birlikte grup toplantısın-
dan sonra TBMM'deki
Başbakanlık odasına giderek bir
süre burada çalışu. Daha sonra
Devlet Bakanı Mustafa Taşar,
Başbakan'ın yamndan aynlarak
tezkere metnini TBMM Başkanı
Kaya Erdem'e verdi.
ABDDEIV TALEP GEIİRSE ALEVACAK İztlV ÇERÇEVESİ3VDE DEĞERLENDİRİLİR DİYEN AKBUUTE
Asker gönderilmesi için istek yokANKARA (Cumhuriyet Büro-
so) — Başbakan Yıldınm Akbu-
lut, ABD'den Irak sınırına aske-
ri yığınak yapma talebi gelirse,
bunu Meclis'ten alacakları izin
çerçevesinde değerlendirecekleri-
ni söyledi. Akbulut, Türkiye'nin
Körfez'e asker göndermesi konu-
sunda başka ülkelerden bir istek
bulunmadığını belirterek "gerekli
tedbirleri zamarunda alabilmemiz
acısından böyle bir iznin hüküme-
te verilmesinde yarar olduğuna
inamyoruz" dedi.
Başbakan Yıldınm Akbulut,
TBMM'de dün düzenlediği basın
toplantısında anayasanın 92.
maddesini okudu ve "Biz savaş
ilanı bariç yetkinin yine
TBMM'de kalması kaydıyla Tnrk
Silahlı Kuvvetleri'nin yabana ül-
keJere gönderihnesine veya yaban-
cı kuvvetlerin Türkiye'de bulun-
masına izin verilmesi konusunda
TBMM'ye müracaat ediyoruz"
diye konuştu.
TBMM Başkanüğı'na sunulan
Başbakanük tezkeresini okuyan
Akbulut devamla şunlan söyledi:
"Türkiye'nin çıkarlannı en iyi
şekilde kollayabilmek, bilbassa
giivenligini en iyi şekilde sağiaya-
Dilmek için gerekli tedbirleri za-
manında almak acısından böyle
bir iznin bükümete verilmesinde
yarar oMufuna inamyorum ve bu
inancla Medis'e müracaat ettik. "
GAZETECtLERtN SORULARINI YAN1TLADI — Başbakan Akbulot, yaptığı basın toplantısında
gazetecilere Anayasa'nın 92. maddesini iki kez okudu ve 'ne anladıklannı' sordu. Bir gazetecinin yanıt
verrack yerine, "camhurbaşkanının ne anladığı önemli' demesi üzerine Akbulut,'ne alakası var' dedi.
Daha sonra gazetecilerin sonı-
larını yanıtlayan Akbulut,
"ABD'nin Irak suunnda bir yı-
ğınak yapma ibtiyacını duyması
halinde tavnnız ne olur" sorusu-
na, "Değerlendiririz. Meclis'ten
alacağımız izne göre değerlendi-
ririz" karşılığını verdi.
Akbulut, "Türkiye'nin güven-
Ugi konusundaki bir endişeden
dolayı mı Medis'ten izirj istediği-
niu" sorulması üzerine şunlan
söyledi:
"Bizim hududumuzda bir
komşumaz, diger bir komşusunu
Uhak etti. Bütün bunlar olurken
Türkiye hiçbir şey olmamışçasına
davranamaz." Turkiye'nin bolge-
deki gelişmelerin dışında kaJama-
yacağını savunan Akbulut, "He-
men asker gönderilraesinin söz
konusu olap olmadığı" yolunda-
ki bir soruyu yarutlarken de "Hü-
kümet bu izni aldıgında illa da
kullanacagız, dernai kullanacağız
diye algüamamak lazım. Hadise-
lere göre hareket edeceğiz. Ancak
bizim savaş gibi bir amacımız ol-
madığının bilinmesi lazım" dedi.
Alınan önlemlerin sorunu silah-
lı bir çatışma olmadan çözmeye
yönelik olduğunu kaydeden Ak-
bulut'a, daha sonra yöneltiien so-
rular ve yanıtlan şöyle:
— Daha önce 12 ağustosta alı-
nan iznin yeterli olduğunu söyle-
miştiniz. Şimdi yeni izin talebi ile
geldiniz. Bu görüş degişikliğinizin
nedeni nedir?
AKBULUT — O günkü konuş-
malar iyi değerlendirilirse biz böy-
le bir yetkinin her an istenebile-
ceğirü de göz önünde tutarak ko-
nuşmuştuk.
— İznin uygulanmasına ilk ön-
ce yabancı askeri güçlerin Türki-
ye'de konuşlandınlmasından mı
başlayacaksımz? *
AKBULUT — Şimdi genel bir
şey söylemek doğru değildir. Onu
hükümetimiz oturup kararlaştıra-
cak ve ona göre değerJendirecek-
tir.
— Yabancı ülkelerin Törkiye'-
ye asker göndermeleri konosum-
da talepleri oldu mu?
AKBULUT — Ambargo kara-
nnın uygulanması dışında her-
hangi bir talep söz konusu olma-
db. Biz, BM kararlarına uygun
olarak kararlar vermeliyiz, ama
inisiyatif bizdeolmalı. Karan hü-
kümet olarak biz verrneliyiz. Ge-
rektiğinde Medis'e biz verraeliyiz.
tnisiyatif bizde olmalı. Belki de
tezkerenin ruhu budur.
— İznin kuflanımında cumhur-
başkanının tavsiyelerini alacak
mısınız?
AKBULUT — Sayın Cumhur-
başkaru devletimizin başıdır. El-
bette ki devletin başının görüşle-
rinden istifade ederiz. Bunda da
hiçbir bela yoktur. Ve inamyoruz
ki memleketin yarannadır. Mem-
leketin yaranna olan görüşlere
açığız, bilgiye de ihtiyacımız var-
dir. Bize yardımcı olmak isteyen
kişilere de kapımız açıktır.
CÜNEYT ARCAYÜREK yazıyor
DEMİREL
Belayı
bulursunuzYetki istenmesinin Bush-Gorbaçov zirvesiyle ilişkisi
olduğunu savunan Demirel, "Türkiye'nin milli
menfaatleri, başımızı derde sokmadan kendimizi ileri
götürme olayıdir. Birisi gelip bizi kalkındıracak falan
değildir. Onun için biz bunun dışında kalmayalım
hesabı yanlıştır "dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — DYP Genel Başkam Süley-
man Demirel, hükumetin Cum-
hurbaşkanı Tnrgut Özal'ın tavsi-
yesi doğrultusunda TBMM'den
asker gönderme yetkisi istemesi-
ni sert bir dille eleştirerek, kaygı
ve şüphelerin teyid edildiğini bil-
dirdi. Demirel, hükümetten son-
ra Meclis'in sıkboğaz edildiğini
bildirerek yetki ısterniyle Bush-
Gorbaçov zirvesi arasında ilişki
olduğunu savundu. Demirel, ikti-
dara "Milleti belaya sokarsanız,
bdayı da bulursunuz" diye seslen-
di ve "Hiç kimse zannetmesin ki
amaline ne kadar bizmet ederse-
niz edin, Türkiye'yi gürlendirip
daha sonra başlanna bir problem
çıkaracak hale gerjrmezler. Sizi ne
yesertiıier ne kunıturiar" dedi.
Demirel, dün hükumetin yetki
isteminin ele almdığı genel kurul
toplantısından önce yapılan DYP
grubunda yetkiyle ilgili görüşlerini
anlattı. Türkiye'yi yönetenleri "sa-
vaş heveslisi" olmakla suçlayan
Demirel, hükümetten sonra Mec-
lis'in sıkboğaz edildiğuıe dikkati
çekerek şunlan söyledi:
"22 giin zarfında Türkiye baş-
ka tehlikelerie karşı karşjya mı
kaldı ki böyle bir yetki lazım ol-
du? Kime yetki? Hükümete. Ne
yetkisi? Dışanya asker gönderme
yetkisi. Dışanya nereye, hangi
maksatla, kac Idşj? Meçbul. Böyle
bir yetkinin kullamlabilirUfi olur
mu? MiOetçe meçhnl. Belki birta-
kım kafalarda malum. Eger ma-
lumsa Türkiye'nin menfaatleri şu
sebeple şuraya asker göndermeyi
gerektiriyor diye Meclis'ten izin al-
malan gerekir. Zaten ekseriyetle-
ri var. Böyle bir şeyi alırlar. As-
lında Meclis'ten almaya kalkük-
lan bu izin Medisteki çoğunluğu
temsil eden kendi gruplanmn hak-
kını ellerinden alıyor. Hükümet
böyle bir yelkiye talip oisa Çan-
kaya tarafından sıkışlınlrnak du-
nımnnda kalmaz. Anlaşıldı ki 12
ağ«stosta muhalefetin zoruyla
topianmış Medis'e atelacele öner-
ge getiren güç Çankaya'dır."
Demirel, krizin başlangıcından
beri Çankaya'dan başlayarak
Türkiye yönetiminin savaş heves-
lisi olduğunun görüldüğunü belir-
terek Autürk'ün "Yurtta sulh ci-
handa sulh" sözlerini anımsattı ve
sözlerini şöyle sürdürdu:
"Hani kimsenin topragında
gözümüz yoktu? 'Efendim bir sa-
vaş çıkacak, bunun sonunda pas-
ta paylaşılacak'. Kimsenin yerin-
de gözünüz yoktu, o ne oldu?
Bundan sonra söyleyemezsiniz
onu. Şimdi fırsat çıktı diye kom-
şulanmıziB usthne biomeyi düşü-
miyorsanız, sizin başımza da o ce-
şil şeyler geMifi zaman, hiç danl-
mayın, gücenmeyin. Men dakka
dukka.. çalma kapıyı, çalarlar ka-
pını Arap atasozüdür. Açık söy-
lüyonım, ayıptır. Henuz orta yer-
de ne savaş var, ne masa var. Pav
ta taksimine kalkışıyorsunuz.
Türkiye'de birtakım zihinler de
buna yatmıştır. tşte budur mace-
ra. Savaşa hevesli değillerse dnrup
durduklan yerde niye savaşa bu-
laşıyoriar.
Bizirn gözümüz komşulannuzın
yağmasında mı? Biri zor duruma
düşse de orayı yağma etsek deme.
Başkalannın gozü de bizim yağ-
mamızda olur sonra. Eğer etrafı-
nızdaki komşulanruzdan herhangj
birisi yeşermeye kalkarsa size hiç
zarar verrnediği halde ileride bu
bana zarar >erir diye onun ezilme-
a için elinizi kolunuzu sıvarsanız
bu fevkalade yanlış bir şey olur.
Sizin yeşermeniz halinde de baş-
kaian aynı duruma düşerler."
Türkiye durup durduğu yerde
savaşa bulaşmasın diye savaş ila-
nı ve asker gönderme yetkisinin
parlamentonun eiinde olduğunu
belirten Demirel, haklı bir savaş
durumunda bunu ülkenin tüm
fertlerine, evvela parlamentoya
anlatılması gerektiğini söyledi.
Demirel, ülkenin bin yıllık tarihin-
de I. Dünya Savaşı öncesinde Al-
man zırhlılannın Kırım'ı bomba-
lamaian dışında ülke topraklan-
nın komşulanna karşı kullandınl-'
madığuıı da anımsatarak yetkinin
verilmesi durumunda Türkiye'nin
krize bulaşması konusunda bir
frenin ortadan kalkacağını vurgu-
ladı. Demirel, yetki isteminde sa-
vaş ilanı konusunun yer almama-
sını da şöyle değerlendirdi:
"Amaç kamufle ediliyor. Türk-
iye'yi savaş ilanı noktasına getir-
dikten sonra savaş ilan etmemek
için savaşa gitmemek için ne ka-
hyor? Siz Türkiye'yi savaşın içtae
sokup getireceksiniz, savaşın Ua-
nı şekilden ibaret olacak. Yani
Türkiye'nin başına ates yağdırdık-
tan sonra savaş ilan etmiyonun di-
yemez ki Türkiye. Bari onu da ahn
da dürüstce olsun bu iş. Paria-
mentoya bir şey falan bınkıyor
değilsiniz.
Ama 'Efendim biz birine söz
verdik, mecburuz. Yerine getir-
mezsek ayıp olacak' diye Türkiyel
yi bir bdaaın içine sokamazsuuz.
Sokarsamz bu millet sizin yaka-
nıza yapışır. 'Millet umurumuzda
değil, belaya sokarız' diyorsanu,
belaya sokarsanız, belayı da bu-
lursunnz."
Türk yönetiminin kafasındaki
senaryonun, "Saddam ezUmeUdir,
Irak güç olmaktan çtkanlmabdH"
şeklinde olduğunu aniatan Demi-
rel, Türkiye'yi yönetenlerin,
"Irak'ın petrol gefiri 46 milyar do-
lar oldu. Saddam bunuala silah-
lanırsa bizim balimiz nke olur?
Öylejse fırsat çıkmışken Saddam
ezilmelidir" diye düşündügtlnü
bildirdi. Dinamik politika sözle-
rinin yutturmaca olduğunu da bil-
diren Demirel, asker gönderme
yetkisinin Meclis'e ait olduğunu ve
bunun devredilemeyeceğini bildir-
di. Demirel, eğer Anayasa Mah-
kemesi'ne itiraz edilebiürse bunun
iptal edileceğini söyledi. Demird,
pastadan pay alma görüşleriyle il-
gili olarak da şunlan söyledi:
"Amerika'nın bir yumrukta bu
işin içinden çıkacağını, arkasın-
dan bize de bir şeyler verecegiBİ
sanıyoriar, ne wrecekse? Türkiye'
nin Avrupa ve ABD tarafından
güçlendirilip bureda ABD'un ileri
karakollan için bir tehlike halise
gerJrOeMlecegiııi, BaO'nm ran oia-
bilecegini kimse zannetmesüı. La-
fımı acayım, blç kimse zaanetme-
sin ki amaline ne kadar hizntet
ederseniz edin, Türkiye'yi güçlea-
dirip daha sonra başlanna bir
problem çıkaracak hale getinnez
onlar. Sizi ne yesertiıier, ne kuro-
turiar. Türkiye'nin milli menfaat-
leri başımızı derde sokmadan ken-
dimizi ileri goturme olayıdır. Bi-
risi gelip bizi kalkındıracak falan
değildir. Onun için biz bunun dı-
şında kalmayalım hesabı yaahş-
hr."
Demirel, hükümete böyle bir
yetki verilmesinin TBMM'nin bir
kenara itılmesi anlamına geleceği-
ni de belirterek Türkiye'nin başı-
na bir çorap örülmesi durumun-
da, Meclis'te bu yetkiyi verenlerin
vebal altında kalacaklannı da vur-
guladı.
Demirel, grupta Çolaklı seçim
sonuclanna da değinerek DYP'nin
kazandığı seçimin sonucunun bas-
kılar sonucu değisarildiğini bildir-
di. Demirel, TKTnin seçim sonuç-
lanyla ilgili haberlerdeki tavnnı
da eleştirdj ve TKTnin seçimi
DYP'nin kazandığını duyunnak-
tan kaçındığını söyledi.
Savaş Çığlıkları...
ANKARA — Büyük olaylarda tek kişinin
peşine takılıyor, olumsuz gelişmeler ortasın-
da küçük kimi olaylarla teselli buluyoruz.
Çankaya'daki Bakanlar Kurulu toplantısın-
dan sonra, başkent "barut fıçısı" gibi. Sa-
vaş çığlıkları atılıyor. Yüzeysel nedenlerie sa-
vaşa girmeyeceğimiz kanıtlanmaya, aslında
"pastadan pay alma" hesaplarıyla "Körfez'-
deki güçlerle birlikte savaşa atılmaya" çalı-
şılıyor.
Hele dün ANAP kulisinde gözlediklerimlz,
gruptaki konuşmalar, bırçok hükümet üye-
siyle iktldar mllletvekillnin "savaş cezbesi-
ne kendilerini kaptırdıklarını" kanıtlıyor.
Çankaya'daki toplantı TÖ'nûn "baskın
basanındır" özündeki klasik uygulamalann-
dan biriydi. Hükümete bastırdı, dünkü gru-
ba izinleri getirdi, öğleden sonra Meclis'ten
geçmeslni istedi. Savaş tannlarını hareke-
te geçirirken aceiesi vardı. "hemen, hemen"
diyordu. Sınırsız yetkileri bir an önce, fiklr-
ler degişmeden, sağduyu kimiterine egemen
olmadan almal/ydı.
Dün ANAP grubu toplandı, gündem dışı
konuşmalarla savaşa uzanacak yetkiler üze-
rinde konuşmalar başladı. Başlangıç bir ge-
nel görüşme havasında değildi, saat
11 OO'di. Oysa saat 15.00'te Meclis toptana-
cak, savaşa sürüklenmemizi TÖ'nün iki du-
dağı arasına sıkıştıracak, ulus yaşamından
çok önemli bir karara ANAP'lılar parmak kal-
dıracaktı.
Meclis'te konunun ete alınması için Da-
nışma Kurulu'nun toplanarak gündemi ye-
niden düzenlemesi gerekiyordu. Meclis Baş-
kanı Erdem, ANAP yetkililerine "bu denll
önemli bir karan, Meclisın muhalefet ve ik-
tidar kanatları en az 24 saat tartışıp görüş-
meden izin tezkeresini gündeme afamaya-
cağını "bildirdi." Yukarıdaki "hemen" diye
bastınyordu, ama Çankaya bağlantılı başkan
vekili Yılmaz Hocaoğlu. Başbakan'la görü-
şerek Erdem'in mantığına uygun bir yanıt
getiriyordu.
Meclis tartışmaları salı gününe bırakıla-
caktı. Üç saatte grubun, bir iki saatte Mec-
lisin "boğazını sıkarak karar geçirme" giri-
şimlerinin önü yirmi dört saat için kapanryor-
du. Gruptaki çığlıklar TÖ'ye bu yetkiyi ve-
recek kalıptaydı, ama hiç değilse, bir gün ka-
zanılıyordu. Önemli bir dönemeçte 24 saat
kazanç sayılıyor, büyük boyutlu olaylar ara-
sında küçük bir olayla seviniyorduk!
Nedenler ise, yine bir umuda bağlanıyor-
du. öyle ya, hukuksal, siyasal ve sosyal yan-
ları iyice incelenmeden ve mantığa oturtul-
madan TÖ'nün yazıp hükumetin eline ver-
diği tezkerede -belki- kimi önemli değişiklik
olabilirdi. Bir olasılık. Örneğin, gidecek as-
kerin ya da savaş gemisinin görevi BM ka-
rarlarına bağlanabilir, sınırsız yetki, bir an-
da sınırlı duruma dönüştürûlebilirdi.
Oysa bizler, asker göndermeden üsleri
ABD yaranna açmaya uzanan hükümet is-
teminin bir anda savaşa girmemizi engelle-
yecek yeni ögelerle donatıtmasında ANAP
grubuna büyük görevler düştüğünü varsa-
yarken ne kadar yanıldığımız dün anlı-
yorduk.
Meğer ANAP grubunda söz sahibi olan-
lar "büyük görevlenn" değil, "küçük
hesapların" adamlarıymış! Mesut Yılmaz,
TÖ'den liderliğe yeşil ışık yakaladığı sanısıy-
la daha önceki görüşlerini değiştiriyor, dün
koridorda gazetecilere 'evet' dıyeceğini 'bir
ama' ekleyerek söylüyordu. 'Ama'nın beş
paralık değeri yoktu. Yılmaz bal gibi yetki-
leri onaytıyordu.
Metni görmeden
Görüşmelerden önce uygar bir demokra-
sinin izleyeceği yol, yetki tezkeresinin met-
nini tartışmacılara vermektı. Ne gezer! Gün-
dem dışı konuşan Recep Ergun Paşa, Fet-
hi Çelikbaş gibi milletvekilleri basındaki ha-
beriere dayanarak "savaşa giden yoldaki
yetkileri" eleştiriyordu
Sadece milletvekiHen metinden bilgisiz ol-
sa, üstû altı kıvırgan birçok gerekçeyle du-
rum geçiştirilebilirdi. Bakanların pek çoğu
tezkerenin içeriğini şöyle böyte biliyor, söz-
cüklerin önem taşıdığı bir metinden haber-
siz görünüyordu. Örneğin savaşın hararetlı
yandaşlarından Turizm Bakanı İlhan Akü-
züm, "Geçmişte Meclisten alınan Kıbrıs ka-
ran gibi bir şey" diyordu. Yetkilerin gerek-
lerine gelince, Aküzüm öylesi açıklamalar
yapıyordu ki üç yetki mi istedi TÖ, aman beş,
on daha, esirgemeden vermeliydik. Nere-
deyse ABD savaş açmasa biz başlatmalıy-
dık. Oysa Kıbrıs karan belirli bir gerekçeye,
daha önemlisi nereye asker gönderileceği-
ni anlaşmalara dayanarak belirteyen bir ka-
rardı. Ustü kapalı gerekçeyle TÖ isterse
Çin'e bile asker gönderebilirdi. Suudi'ye,
Körfez'e hadi hadi!
Yeni izinler sınır gözetmeden verilirse, bal
gibi anayasanın 92. maddesine aykın ola-
caktı. Yofu yordamı bulunur da Anayasa
Mahkemesi'ne gidilirse, Meclis yetkisinin
devredilemeyeceği apaçık ortaya çıkacaktı.
150 asker-bütün donanma
Recep Ergun, TSK İç Hizmet Yasası'nı
okuyarak asker göndermenin -isterse bir sa-
vaş gemisi olsun- savaş açma niteliğinde ol-
duğunu söylüyor. Kuliste bakanlar işlerine
gelmeyen bu irdelemeleri yapan emekli ge-
nerali 'modası geçmiş, tıpkı Demirel gibi ge-
lecekle değil, geçmişle dolu ınsan" diye ta-
nımlıyorlardı. Savaş tutkusu öylesine sarmış-
tı ki kimi bakanları, ANAP'lılan; örneğin Akü-
züm "Biz. dışında kalamayız" diyor, sözüm
ona Körfez bunalımından sonra geniş ufuk-
lardaki yerimizi savunuyordu. "Batı, şayet
Körfez'de bugün onlarla birlikte olmazsak,
barış masasında yer vermez, kaptnın önün-
de bekfetirmiş." Kuşkusuz başı çeken ABD
ile "birlikte olmak zorundaymışız."
O denli savaşa katılım yanlısıydı ki hafif-
ten dalga geçmek için "Oldu olacak, 150 bin
askerle bütünüyle donanmayı Körfez'e
gönderelim" dedim. "Değil mi, değil mi?"
diye şakayı ctddiye aldı. O sırada grupta eski
bakanlardan Oahit Aral "Meclisten grup ka-
rarıyla yetkiler geçse de savaşa karşıyım"
deyince, TÖ'nün 186 asker milletvekilince
yuhalanıyordu:
Yoksun olduğu sözcükleri TÖ'den kapan
Akbulut ise, bu izinlerle hükumetin "esnek
sıyaset" izleyebileceğini öne sürüyor, açık
seçik "Batı'nın Körfez'deki güçleri arasında
yer almamızı" savunuyordu. 'Şimdilik' as-
ker gönderilmeyecekti, kuşkusuz bu da bel-
kiydi, ama bir savaş gemisi -tıpkı Yunanis-
tan gibi- pekaia Körfez'e gidebilirdi. Söz sa-
hibi olmak, hatta ileride "Güneydoğu, Kıb-
rıs, Ege adalan sorunlarında" ağıriığımızı du-
yurmak için gerekliydi asker gönderme, bir
savaş gemisi verme.
Ne denli geniş düşlerle izinlerin hüküme-
te, gruba yutturulduğunu bundan daha iyi
kanıtlayacak örnek zor bulunurdu.
Muhalefet mi? Ne muhalefeti! Halkın eği-
limi mi? Neymiş o! TSK'nın görüşleri mi?
Boşver, modası geçmiş 'yurtta ve dünyada
barış!" Anayasaya aykırılık mı? Geçelim
efendim! Hele biz gönderelim savaş gemi-
sini ya da gemileri. Onlar bozsun kararı!
Adam ve adamlar bu mantık örgüsünde.
TÖ'den öteyi göremiyorlardı.
İnönü, Türkiye'nin "paralı asker durumu-
nadüşûrüldüğünü" söylüyormuş. Bütünlü-.
ğümüzü başka topraklarda kan akıtarak sağ-
lamanın Atatürk mantığıyla "cinayet" oldu-
ğunu vurguluyor, "Meclis bir kişinin vesa-
yeti altına girecek midir" diye soruyormuş.
Oysa yanıtı hemen vermeliydi:
• Hükümet, iktidar grubu ve bunlar aracılı-
ğıyla Meclis, bir kişinin vesayetine çoktan
girdi. Demirel de aynı koşutta. Pastadan pay
alma düşterini, "Batı bizi ne yeşertir ne de
kurutur" drye tanımlıyor. İstanbul'da bir yer-
de TÖ, "Savaşjn Içinde olmayahm, dışında
kalmayalım. Zarara uğramayatım, zaranmtzı
alalım" demişti. Ne demekse bu politika,
dün savaş çığlıklarıyla şöyle değiştirildi:
"İçinde olalım, zararlar bir yana, daha bir
şeyler almak icin savaş yoluyla pazariık ma-
sasına oturalım."
Eleştirilerin sesi ve nefesi öğleden sonra
zayıfladı, zayıfladı. Sonunda grup bir ret, dört
çekimser oya karşı izinleri onayladı. Dört sa-
at içinde.
Böylece, bugünkü Meclis toplantısına ka-
dar izinleri anayasaya uydurmak, sınırsız
yetkiyi sınıriandırmaya dönük olası girişim-
lerde de umut kalmıyordu.
Anayasaya ve ulusal iradeye dayanmayan
TÖ, kimden güç alarak herkese meydan
okuyabiliyordu?
Dün, kulis bu soruya yanıt arıyordu.