Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 23 EYLÜL 1990
NERMİNABADAN-UNA
Türkiye'de hergeçen gün güçlenen köktendinci akımlar, giderekyeni konu ve alanlara el atıyor
Cinsiyete dayalı ayrımcılık
Sunuş
Bu incelemede köktendinci Islam
• düşüncesi çerçevesinde, kadımn
toplumsal konumu ve hukuki statüsü
ele almmıştır. Bu yaklaşım, çeşitli feminizm
kuramlarının geliştirmiş oldukları ölçütlerle değerlendirilmemiştir. Bu
yazı dizisinde göstermeye çalıştığımız husus, laik olmayan bir siyasal
düzende kadmlara tanınmayan eşitlikçi, özgür bir konumun hangi
yollardan otoriter, buyurgan, katı bir siyasal sisteme dönüştüğüdür.
Çağdaş demokrasilerin temel ilkeleri olan özgürlük ve eşitlik, ancak
aktif bir siyasal katılımla güçlü bir hayatiyet kazanmaktadır. Etkin
bir siyasal katılımın ana koşulu ise demokratik değerlerin ilk
aktanldığı aile çevresinde babanın kişiliğinde odaklanan tek bir
otoritenin bulunmamasıdır. Tüm karşılaştırmalı araştırmalar
göstermiş bulunuyor ki eleştirilmeyen, karşı konulamayan, iradesine
direnmeden boyun eğilmesi gereken ataerkil aile sistemlerinin egemen
olduğu toplulukların, demokrasinin oyun kurallarını öğrenmeleri son
derece zor, yer yer olanaksızdır. Zira çocuk olarak tek bir otoriteye
itaat etmeyi öğrenmiş birey, ergin bir kişi olduktan sonra kendisine
sunulan tekli siyasal otoriteye uyum göstermeyi doğal saymaktadır.
Ataerkil aile yapısına ek olarak kadını biyolojik farklılaşma gerekçesi
ile değişik ve eşitsiz bir konumda gören dinsel değerlerin pekiştirildiği
bir düzende, bireysel tercihlerin ağır bastığı özgürlükçü bir düzen
kurmak bir misli daha güçleşmektedir.
örnek olarak seçtiğimiz Pakistan ve Iran'daki düzenlemeler sadece
birer prototiptir. Aslında tüm Islam ülkeleri ataerkil aile yapısı ve
köktendinci Islamın benimseme ve yaygınlaşma derecesine göre
otoriter siyasal sistemlerinden bir türlü kurtulamamaktadırlar. Bu
alanda dünya tarihinde en önemli atılım ve denemeyi
gerçekleştirmeye çalışan ülke, laiklik ilkesini anayasal sistemine
yerleştirmeye çalışan Türkiye olmuştur. Demokrasi mücadelesini
değerlendirirken bu öğeye gereken önem ve ağırlığı tanımak
vazgeçilmez bir koşuldur.
— 1 —
Gün geçmiyor ki basınımız
laik anayasal düzenimizi içten
oyan ve toplumu giderek dinsel
buyruklara dayalı bir toplum
yaşamına "alıştıran" resim ve
haberler getirmesin. Işte birkaç
örnek:
— ANAP'ın eski
milletvekillerinden Doç. Dr.
Türkân Ankan Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından ilk, orta
ve lise öğıetmenleri ile
öğrencilere önerilen yardımeı
ders kitaplarının hukuk
sistemi ile ekonomi ve kadın
haklarının yeniden İslam
esaslarına dayandınlmak
istenildiğine dikkati
çekmektedir. Ankan,
incelediği kitaplardan şu
aktarmaları yapmaktadır:
"Fiyat koyan, ucuzluk ve
pahalılığı me>dana getiren
Allah'lır. Mesela bir sel
baskını, kuraklık veya başka
bir sebep o yılın mahsullerini
mahvederse, ister istemez
daıiık olacak ve fiyatlar
yükselecektir. Bu takdirde
eldeki mal, yüzde yiizii aşan
nispette olmamak şartıyla,
zamlı fiyattan satılabilir "
Benzer şekilde Istanbul Üni-
.versitesi Hukuk Fakültesi öğre-
tim üyelerinden Prof Dr. Aysel
Çelikel, imam hatip liselerine
önerilen dini bilgiler ders kita-
bından şu kısımları aktarmak-
tadır:
"Mahşer yerinde cennetlikler
sağ tarafa, cehennemlikler sol
tarafa verilir... Fenalık ve
geçimsizliklerinden
korktuğunuz kadmlara
gelince, önce onlara ö|üt
verin, sonra akıllanmazlarsa
yataklannda yalruz bırakın.
Yine dinlemezlerse, dövün!"
(MiUiyet, 10/7/1990)
— Kadınların evlerine,
çocuklarına daha çok zaman
ayırabilmeleri için bir kısım
sendikacıların da
benimsedikleri iki saat daha
az çalışma süresini getiren bir
yasa tasansı parlamentoya
sunulmuştur. (Cumhuriyet,
11/7/1990)
— Ankara'da valilik Maltepe
ve Kızılay'da okullara yüz
metre mesafeden daha az
olan içkili yerlerle ilgüi
olarak ruhsat verme
rarlanmakta oldukları eğitim
kurumlarında çağdaş, laik du-
şünce sistemine sırt çevirmek,
Türk toplumunu modernleştir-
me girişimlerini küçük ve varlık-
h bir kesimin gençlerine yaptır-
mak üzere onları yurtdışında en
son teknoloji ve bilgilerle donat-
mak, gençlerin büyuk çoğunlu-
ğunu ise mollalaştırmak suretiy-
le ahiret sorunlan ile oyalamak-
tırlEvet, Türkiye'de her geçen
sadece Türkiye tarafından ger-
çekleştirilen çağdaş, laik düzen,
giderek güçlenen, iç ve dış odak-
larca desteklenen, köktendinci
akımlar tarafından ortadan kal-
dırılabilecek mi? 55 milyonluk
bir toplumun dinamiği hızlı
kentleşme ve sanayileşme tem-
posu, genişleyen orta sınıfı, ka-
dınh erkekli olarak ilerlettiği ka-
mu ve özel girişimciliği elbette
boyle bir düzenin ülkenin heı
Hedef, büyük yığmların yararlanmakta oldukları eğitim
kurumlannda çağdaş, laik düşünce sistemine sırt
çevirmek, Türk toplumunu modernleştirme girişimlerini küçük
ve varlıklı bir kesimin gençlerineyaptırmak üzere onlarî
yurtdışında en son teknoloji ve bilgilerle donatmak, gençlerin
büyük çof unluğunu ise mollalaştırmak suretiyle ahret
sorunları ile oyalamaktır.
işlemlerini yeniden
değerlendirmeye tabi tutmaya
başlamıştır. (MiUiyet,
18/7/1990)
— Bayrampaşa'da yapılacak
belediye seçimlerine girecek
olan Refah Partisi, her
mahallede kurduğu seçim
bürolarını "haremlik
selamlık" olarak ayırmıştır.
RP'nin vaatleri arasında
"içinde erkek sineği bile
olmayan yüz yataklı bir
kadın hastanesi" de yer
almaktadır. (MiUiyet,
20/7/1990)
Nereye kadar, ne genişlikte,
hangi kapsamda devam edecek
bu girişimler? Yanıtlardan en
isabetli ve özlü olanlardan biri-
ni tstanbul Üniversitesi Kadın
Araştırmaları Merkezi Müdürü
olan Prof.Dr. Necla Aral ver-
miştir: "Miislüman-Türk insan
modeli gerçekleştirilinceye ka-
dar!" (Cumhuriyet, 20/7/90).
Hedef, büyük yığınların ya-
gün güçlenen köktendinci akım-
lar yeni alan ve konulara el at-
maktadır. Düne kadar anayasal
temel haklardan vicdan özgür-
lüğüne dayanarak belli bir giy-
si ve başortüsü takmak suretiy-
le üniversitelerde varlıklannı
duyurmaya çalışan Islamcı kız
öğrenciler "dava"larında
önemli mesafe almış sayılırlar.
Şimdi sıra ırk yerine dinden
kaynaklanan ve "cinsiyete da-
yalı bir aynmcılık rejimi"ni
(apartheid) gerçekleştirmeye
gelmiş bulunmaktadır. Yalnız
erkeklerin ya da kadınların yer
aldığı hastaneler, yalnız erkek
ya da kadın öğretmenlerin ders
okuttukları okuliar, yalnız er-
kek ya da kadın memurlarca yö-
netilen bankalar, kısacası bir za-
manlar Amerika Birleşik Dev-
letleri'nde zencilere uygulanma-
sında sakmca görülmeyen "eşit
fakat ayn" ilkesinin geçerli ola-
cağı bir düzen
Islam dünyasında bugüne dek
köşesinde aynı anda yayılması-
na engeldir.
Günümüzde "salt İslamcı
yaşam" biçimi toplumsal baskı-
nın elverdiği her yerleşme biri-
minde kök salmaktadır. Bu su-
reçte en büyük destek başta
imam hatip okulları olmak üze-
re resmi ve resmi olmayan eği-
tim kurumlan ile bir kısım va-
kıflardan gelmektedir. Böylece
teknoloji alamnda bir kısım mo-
dernleşme göstergeleri gereğin-
ce "gelişmiş" görünümü veren
J ü r k toplumu, belli fikir odak-
ları ve bir kısım kamu yönetici-
leri desteği ile parsellenmekte,
bölünmekte, kutuplaşmaktadır.
Bu farklılaşma günümüz
dünyasmın erişmeye çalıştığı
çağdaş çoğulculuktan çok fark-
lıdır. Çağdaş toplumlann ana
hedeflerinin başında çeşitli sos-
yal sınıflara mensup vatandaş-
ları cinsiyet, ırk, etnik mensu-
biyet farİcı gözetmeksizin banş
içinde yaşatmak, bütünleştir-
mektir. Bu yolda eğitilen "bi-
linçli valandaşlar"ın desteği ile
halk iradesine dayalı, demokra-
tik, hukuka saygılı bir toplum
düzeni yaratmaktır.
Oysa Türkiye'de giderek ar-
tan bir kutuplaşma süreci baş-
lamıştır. Yaratılan geniş uçuru-
mun bir kenarında Atatürk'ün
düşlemiş olduğu evrensel uygar-
lık düzeyine erişmeye çalışan,
özgür ve rasyonel düşünceli, la-
ik değerlere bağh insanlardan
oluşan bir küme, diğer kenarın-
da ise tüm nimet ve erdemlerin
Peygamber'i izleyen ilk eUi yı-
lına kadar geri giden bir "geç-
mişi diriltme" hareketine inan-
mış ve inandınlmış diğer bir kü-
me yer almaktadır. Bu sürecin
amacı bütünleşmek yerine ayır-
mak, çatışmaya ortam yarat-
maktır.
Sürecin kendini en fazla gös-
ordiği diğer bir alan "gerçek"
lslamm ne olduğu konusunda
aralıksız olarak devam edegelen
yoğun tartışmalardır.
Yarın: Egemenlik
Allah'm
Prof. Dr. Nermin Abadan-Unat
tstanbul Hukuk Fakültesi'ni
1944'te bitirmiştir. Bir süre "Ulns"
gazetesınde çalıştıktan sonra
lisansustü öğrenimini ABD'nin
Minneasota ve Ankara
L'niversitelerinde tamamlamıştır.
1954'te Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Faküitesi'ne girdikten
sonra 1988'e kadar asistan, doçent
ve profesör olarak öğretim üyeliği
göreviyapmışrtr. Uzmanlık alaru
siyaset sosyolojisi ve psikolojisi,
kamuoyu ve kitle iletişim
kuramları, uluslararası göç
hareketleri ve kadın
araştırmalandır. 1978-1980 yılları
arasında TBMM'de kontenjan
üyeliginde bulunmuş olan
N.Abadan-Unat'ın Türkçe,
İngilizce ve Almanca yayımlanmış
bılimsel eserleri bulunmaktadır.
T V E K A DI NŞ Ü K R A N K E 1 E N C İ
Yenikanun tasansıyla kadın hareketi iktidann denetimine giriyor, üniversitelerde değil türban, çarşafbileserbest kalabiliyor
Türbancılarsavaşıkazanmak üzere
İnsan hakları mı,
İslam hakları mı?
Çalışma Bakanı İmren Aykut tarafından kamuoyuna
"bütün dünyada olduğu gibi, bizde de çağdaş, resmi
kadın kurumu kuruluyor" şeklinde sunulan yasa
değişiklikleri arasında, 'türbancılar' olarak bilinen radikal
İşlamcı akımlann zaferi sayılabilecek bir değişiklik de var.
Üniversiteler ve YÖK Yasası'nm ilgili maddesini etkileyecek
değişiklik bir cümleden ibaret: 'Genel ahlaka ve adaba
aykırı olmamak kaydıyla, yüksek öğretim kurumlarında
kılık ve kıyafet serbesttir."
Yasa tasarısı Meclis'ten geçtiği takdirde, 'kanunun
yürürlüğe girmesinden önce yüksek öğretim
kurumlarmın, kılık ve kıyafet ile ilgili olarak verilmiş her
türlü disiplin cezaları bütün hüküm ve sonuçlanyla birlikte
ortadan kalkacak.'
Kadın örgütlenmelerini "miüi görüş" çerçevesinde
iktidann denetîminde tutmak isteyen 422 sayılı kanun
hükmünde kararnameye karşı çıkışlar güçlenirken
hükümet sessizce yeni projeleri yaşama geçirdi. Söz
konusu kararname, hükümetin kadın
örgütlenmelerini denetleme gücünü elmde tutan bazı
değişikliklerle geçen hafta yasalaşmak üzere Meclis
Bütçe Plan Komisyonu 'ndan geçirildi. Aynı
çalışmanın içine saklanan bir diğer yasa değişikliği
ile üniversitelere türban ve hatta çarşafla giriş
hakkı, geçmiş cezalar ve yargı kararlannı ortadan
kaldıracak biçimde sağlamyordu. Türk kamuoyu
son şeklini alan ve ANAP oyları ile Meclis'ten kesin
önümüzdeki günlerde geçmesi beklenen yasa
değişikliklerinden birini sadece "çağdaş, resmi kadın
kurumunun kurubnası" olarak öğrendi. Türban
yasağının kaldınlması, birincisinin yanında gizkndi.
Son sekiz yıl içinde, 'mazlum, insan
hakkı çerçevesinde' başarı ile sunulan
tartışmanm arkasında, ne kadar güçlü
İslamcı akımların yaşadığı, sayısız olay ve
örnekle sergilendi.
— 1 —
Savaş çıktı çıkacak gerginliği-
nin yajandığı, SHP'nin hiçbir
sorunla ilgilenemeyecek boyut-
ta bir iç kavganm içinde boğul-
duğu şu günlerde, "Kadın Sta-
tüsü ve Sorunlan Genel Miidür-
IngiTnün kurulması ile ilgili ka-
rarname değişiklikleri, sessiz ve
kolay biçimde Meclis Plan ve
Bütçe Komisyonu'ndan geçti.
Kadın hareket ve örgütlenmele-
rini siyasi iktidar denetimine
sokmak isteyen yasa değişikliği
son şeklini alarak her an Mec-
lis'ten geçirilebilecek biçimde
hazır hale getirildi.
Ahlak ve adaba
aykınlık
Çalışma Bakam İmren Aykut
tarafından, kamuoyuna, "bütün
dUnyada olduğu üzere çağdaş
resmi kadın kurumu kuruluyor"
diye sunulan yasa değişiklikleri
arasında hiç sözü edilmeyen,
"lörbancüar^
1
diye bilinen radi-
kal İslam akımlannın zaferi sa-
yılabilecek bir değişiklik daha
var. Üniversiteler, YÖK Yasası-
nın ügUi maddesini değiştirecek
yasa değişikliği bir cümleden
ibaret;
"Genel ahlak ve adaba aykın
olmamak kaydı ile, yüksek ög-
retim kurumlannda kılık ve kı-
yafet serbesttir" denüiyor.
YÖK Yasası değişikliğinde da-
ha önce yer alan, ilgili yasa hii-
kümlerini koruyan ifadeler çıka-
rıldığı için, yeni öğretim yılına
alelacele ve çok sessiz biçimde
yetiştirileceği anlaşılan yasa de-
ğişikliği, üniversetelere, değil
türban, istenirse çarşafla da ra-
hatlıkla girilebilmesi olanağım
getiriyor. Anayasa Mahkemesi,
yargı kararlannı, yıllardır süren
tartışmaları, bir kalemde, tür-
bancıların savaş kazanması bi-
çiminde ortadan kaldıracak ya-
sa değişikliğinin, bir de geçici
maddesi var;
Geçici madde
"Bu kanunun yürürlüğe gir-
mesinden önce yüksek öğretim
kurumlannın kılık ve kıyafet ile
ilgili olarak verilmiş her türlü di-
siplin cezaları butün hüküm ve
sonuçlanyla birlikte ortadan
kalkar." Geçici yasa hükmü ile
adı konmadan türbanla ilgili
tüm geçmişte verilmiş cezalara
da af getiriliyor. Yüksek öğre-
nim kurumlannda türbancılar
dışmda, bu anlamda verilmiş ce-
za olmadığı da biliniyor.
Şimdi pek çok demokratik ku-
mluş, hukukçu, büim adamı ya
da üniversite yöneticisi, yargıç,
siyasi parti yetkilisi ortaya cıkıp
üniversitelere türban ve çarşaf-
la girilmesinin serbest buakıl-
masımn Atatürk ilke ve devrim-
lerine, anayasa ilke ve madde
hükürnlerine, Anayasa Mahke-
mesi ve Danıştay kararlanna ay-
kırı olduğunu öne sürebilirler.
Tartijmalan yıUarca devam ede-
bilir. Ancak önümüzdeki birkaç
gün içinde ANAP oylan ile
DYP'nin de bir itirazı olmadan
sessizce geçirilmesi beklenen,
"çağdaş resmi kadın kurumu
kuruluyor" konu başhğı alunda
kamuoyunun dikkatinden kaçı-
nlan yasa değişikliği karşısuıda;
bu itirazlann pratik hiçbir yaran
ohnayacak. YÖK Yasası'mn kı-
lık kıyafete ilişkin yürürlükteki
yasa hükmü, uygulamaya Uişkin
yöneımelik ve kararlan, yeni ya-
sa değişikliği ile ortadan kalka-
cağı için üniversite yönetimleri
türban ve çarşafla üniversitele-
re girmeyi engelleyici kararlar
alamayacaklar. Türban ve çar-
şafın "genel ahlak ve adaba
aykın" kıyafet olduğunu öne
sürme olanağı bulunmayacak.
Üniversite yönetimleri, örneğin
öğrencilerin kot pantolon giy-
melerini, değişik saç modeli ve
giysilerini "genel ahlak ve ada-
ba aykın" bulup yasaklayabile-
cekler.
ANAP'ın manevrası
'Türban" çevresinde radikal
İslamcı akımların 8 yıldır sür-
dürdüğü mücadele, ANAP ikti-
darının sessiz, ustaca bir manev-
rası ile başarıya ulaşıyor.
Uzun bir zamandır laik cum-
huriyeti ve kadın haklarını savu-
nan ka<iın örgütlenmeleri, hare-
ketleri ile büyük dostluk ilişki-
leri içinde olan ve onların bir
üyesiymiş gibi hareket eden Ça-
uşma Bakanı İmren Aykut, ken-
di bakanhğma bağlanacak res-
mi kadın kurumu çalışmalan
içinde, söz konusu yasa değişik-
liğinin kamuoyunun dikkatin-
den kaçınlarak gerçekleştirilme-
sinde görev alıyor.
Aykut'un tasarısı
llginç, çarpıcı bir gelişme Sa-
yın Imren Aykut'un söz konu-
su yasa tasanlannın Bütçe Plan
Komisyonu'ndan geçirilmesin-
den sonra da kadın hakları, çağ-
daş kadın ve laikliği savuruna
çerçevesinde örgütlenmeye çah-
şan, söz konusu yasa değişiklik-
lerine şiddetle karşı kadın örgüt-
leri ile ilişkisini kesmeyerek ya-
pılan değişiklikleri savunması.
Kadın örgütlerini, yapılan deği-
şikliklerin olumlu olduğu yolun-
da etkilemeye çalışması. YÖK
Yasası değişikliği söz konusu de-
ğilmiş gibi o konuda söz etme-
yerek bakanlığına bağlı kurula-
cak genel müdürlüğü çok olum-
lu bir gelişme olarak sunması.
İmren Aykut'un ilgili kadın
örgütleri yöneticilerine verdiği
bilgiye göre artık hiçbir değişik-
liğe uğramadan Meclis'ten geç-
mesi an meselesi sayılan her iki
yasa değişikliği konusundaki
görüşlerini biz de resmen almak
istedik.
Ancak sorularımıza ya-
zılı yanıt almak üzere de olsa
kendilerine henüz ulaşamadık.
Yarın: Kadınlar
'hayır' diyor
Türban tartışmalannın, üni-
versite kapüan önündeki protes-
to eylemlerinin ilk günlerindey-
dik. Gazeteyi ziyarete geüniş bir
grup ki o tarihlerde henüz eşarp
türü bağlanan türbanlar çıkmış-
tı, gazetedeki arkadaşlardan,
"iasam haklan" çerçevesinde
destek istiyorlardı.
tçlerinden biri çok yumuşak
ve inandıncı bir ifade ile doğru-
dan seslendi:
"Şükran Hanım ne güzel siz
boynunuza yemeni takmışsınız.
Yakışmış. Ben başıma takmak
istiyorum. Bir başkası da beline.
tnsan haklan savunucusu olarak
bizi savunmak göreviniz değil
mi?"
Söyleyecek bir söz bulamadı-
ğımı ve hak verdiğimi arumsıyo-
rum. O çerçevede ahndığında,
bugün de çok fazla şey söyleme
olanağı yok. Oysa aradan geçen
bir sekiz yılda, "mazlum, insan
hakkı çerçevesinde" başarı ile
sunulan tartışmarun arkasında,
ne kadar güçlü radikal İslamcı
akımların yaşadığı, sayısız olay
ve örnekle sergilendi.
801i yıllar Türkiye'de kadın
hareket ve örgütlenmelerinde
önemli adımların atıldığı yıllar
oldu. Feminist, radikal, sosya-
list feminist, çağdaş... Kimlik-
leri dernekler ve dergiler etrafm-
da çok renkli olarak örgütlenin-
ce, kadın haklan ve kadın so-
nınlan da çok boyutlu güncel-
lik kazandı. Siyasi partilerde,
sendikalarda kaçımlmaz biçim-
de kadınların daha etkili yer al-
ması, sorunlarmın gündeme gel-
mesi söz konusu oldu.
Yine de 80'li yülann gelişme-
lerine bir bütün olarak bakıldı-
ğında, kadm sorunları, kadın
hakları ve bu anlamdaki önem-
li örgütlenmeler, geUşmelerin ya-
mnda, tam karşıtı önlemler ve
gelişmelerin daha da güç kazan-
dığını görmek gerekiyor. Bu so-
nuca en sürekli, en kitlesel ka-
dın hareketi ve eylemlerinin
"türban" tarüşması çerçevesin-
de türbancılar tarafından ger-
çekleştirilmiş olması ile sımrlı
varmış değiliz elbette. Şimdilik
bazı çarpıa örneklerin altını çiz-
mekle yetinelim. Çağdaş kadın-
ların gerçekleştirdiği "türban"
sergisini basan türbardı kadınla-
nn, kendi tek imzalannı geçerli
saymayıp şeriata uygun biçimde
iki kişinin imzasını bir saymalan
da tek basına kadın haklan için
tersine çok kötü bir örnek.
• Kadın haklan savunuculan
ve örgütlenmelerinin çoğalması,
güçlenmesi, renklenmesi ile bir-
likte çerçeve, tutucu siyasi ikti-
dar karşısında muhalefet ağır-
hklı bir içerik kazandıkça, baş-
langıçta sakıncalı görülmeyen
"kadın" konusu siyasi iktidar
için giderek önem kazandı. Si-
yasi iktidar, Birleşmiş Milletler-
in kadmlara karşı her tür aynm-
cıhğa karşı çıkan sözleşmesini
Türkiye'nin çağdaş, uygar bir ül-
ke olduğunu dünyaya göstermek
üzere hemen imzaladı, ancak
aradan geçen yıllar içinde gerek-
lerini yerine getirmek üzere hiç-
bir adım atmadı.
Birleşmiş Milletler'in kabul
edilen sözleşmesine göre Türk
hukuk sisteminde yapılması zo-
runlu ve kadın haklan karşısın-
daki aynma düzenlemeler ol-
duğu gibi yerinde sayıyor. Kadm
hareket ve örgütlenmelerinin bu
konudaki eylemleri, imza kam
panyalan ve protestoları siyasi
iktidan yerinden kıpırdatmaya
yetmedi.
• Canlanan kadm haklan tar-
tışması ve örgütlenmeleri önce-
likle muhalefet partilerini etki-
ledi. Siyasi arenada kadın üye ve
seçmenden yararlaruna çabası
önce muhalefet partilerinde gtlç
kazandı. Karşı önlem iktidardan
her tür devlet desteğindeki
"Türk Kadınını GUçlendirme
Vakfı" ile geldi. Devletin eünde-
ki her tür propaganda aracımn,
TRT ve TV'nin kullamlması da
yeterli görülmedi.
Devlet gücü ve olanaklanmn
kullanıldığı geleneksel Türk ai-
lesi ve kadımn yeri ile ilgili ka-
rar ve kampanyalar birbirini iz-
ledi. Sonunda kadın hareket ve
örgütlenmelerinin denetim altı-
na alınacağı, "milli düşünce" et-
rafında toparlanacağı yasal ön-
lemler bulundu.