25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 23 EYLÜL 1990 NERMİNABADAN-UNA Türkiye'de hergeçen gün güçlenen köktendinci akımlar, giderekyeni konu ve alanlara el atıyor Cinsiyete dayalı ayrımcılık Sunuş Bu incelemede köktendinci Islam • düşüncesi çerçevesinde, kadımn toplumsal konumu ve hukuki statüsü ele almmıştır. Bu yaklaşım, çeşitli feminizm kuramlarının geliştirmiş oldukları ölçütlerle değerlendirilmemiştir. Bu yazı dizisinde göstermeye çalıştığımız husus, laik olmayan bir siyasal düzende kadmlara tanınmayan eşitlikçi, özgür bir konumun hangi yollardan otoriter, buyurgan, katı bir siyasal sisteme dönüştüğüdür. Çağdaş demokrasilerin temel ilkeleri olan özgürlük ve eşitlik, ancak aktif bir siyasal katılımla güçlü bir hayatiyet kazanmaktadır. Etkin bir siyasal katılımın ana koşulu ise demokratik değerlerin ilk aktanldığı aile çevresinde babanın kişiliğinde odaklanan tek bir otoritenin bulunmamasıdır. Tüm karşılaştırmalı araştırmalar göstermiş bulunuyor ki eleştirilmeyen, karşı konulamayan, iradesine direnmeden boyun eğilmesi gereken ataerkil aile sistemlerinin egemen olduğu toplulukların, demokrasinin oyun kurallarını öğrenmeleri son derece zor, yer yer olanaksızdır. Zira çocuk olarak tek bir otoriteye itaat etmeyi öğrenmiş birey, ergin bir kişi olduktan sonra kendisine sunulan tekli siyasal otoriteye uyum göstermeyi doğal saymaktadır. Ataerkil aile yapısına ek olarak kadını biyolojik farklılaşma gerekçesi ile değişik ve eşitsiz bir konumda gören dinsel değerlerin pekiştirildiği bir düzende, bireysel tercihlerin ağır bastığı özgürlükçü bir düzen kurmak bir misli daha güçleşmektedir. örnek olarak seçtiğimiz Pakistan ve Iran'daki düzenlemeler sadece birer prototiptir. Aslında tüm Islam ülkeleri ataerkil aile yapısı ve köktendinci Islamın benimseme ve yaygınlaşma derecesine göre otoriter siyasal sistemlerinden bir türlü kurtulamamaktadırlar. Bu alanda dünya tarihinde en önemli atılım ve denemeyi gerçekleştirmeye çalışan ülke, laiklik ilkesini anayasal sistemine yerleştirmeye çalışan Türkiye olmuştur. Demokrasi mücadelesini değerlendirirken bu öğeye gereken önem ve ağırlığı tanımak vazgeçilmez bir koşuldur. — 1 — Gün geçmiyor ki basınımız laik anayasal düzenimizi içten oyan ve toplumu giderek dinsel buyruklara dayalı bir toplum yaşamına "alıştıran" resim ve haberler getirmesin. Işte birkaç örnek: — ANAP'ın eski milletvekillerinden Doç. Dr. Türkân Ankan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ilk, orta ve lise öğıetmenleri ile öğrencilere önerilen yardımeı ders kitaplarının hukuk sistemi ile ekonomi ve kadın haklarının yeniden İslam esaslarına dayandınlmak istenildiğine dikkati çekmektedir. Ankan, incelediği kitaplardan şu aktarmaları yapmaktadır: "Fiyat koyan, ucuzluk ve pahalılığı me>dana getiren Allah'lır. Mesela bir sel baskını, kuraklık veya başka bir sebep o yılın mahsullerini mahvederse, ister istemez daıiık olacak ve fiyatlar yükselecektir. Bu takdirde eldeki mal, yüzde yiizii aşan nispette olmamak şartıyla, zamlı fiyattan satılabilir " Benzer şekilde Istanbul Üni- .versitesi Hukuk Fakültesi öğre- tim üyelerinden Prof Dr. Aysel Çelikel, imam hatip liselerine önerilen dini bilgiler ders kita- bından şu kısımları aktarmak- tadır: "Mahşer yerinde cennetlikler sağ tarafa, cehennemlikler sol tarafa verilir... Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadmlara gelince, önce onlara ö|üt verin, sonra akıllanmazlarsa yataklannda yalruz bırakın. Yine dinlemezlerse, dövün!" (MiUiyet, 10/7/1990) — Kadınların evlerine, çocuklarına daha çok zaman ayırabilmeleri için bir kısım sendikacıların da benimsedikleri iki saat daha az çalışma süresini getiren bir yasa tasansı parlamentoya sunulmuştur. (Cumhuriyet, 11/7/1990) — Ankara'da valilik Maltepe ve Kızılay'da okullara yüz metre mesafeden daha az olan içkili yerlerle ilgüi olarak ruhsat verme rarlanmakta oldukları eğitim kurumlarında çağdaş, laik du- şünce sistemine sırt çevirmek, Türk toplumunu modernleştir- me girişimlerini küçük ve varlık- h bir kesimin gençlerine yaptır- mak üzere onları yurtdışında en son teknoloji ve bilgilerle donat- mak, gençlerin büyuk çoğunlu- ğunu ise mollalaştırmak suretiy- le ahiret sorunlan ile oyalamak- tırlEvet, Türkiye'de her geçen sadece Türkiye tarafından ger- çekleştirilen çağdaş, laik düzen, giderek güçlenen, iç ve dış odak- larca desteklenen, köktendinci akımlar tarafından ortadan kal- dırılabilecek mi? 55 milyonluk bir toplumun dinamiği hızlı kentleşme ve sanayileşme tem- posu, genişleyen orta sınıfı, ka- dınh erkekli olarak ilerlettiği ka- mu ve özel girişimciliği elbette boyle bir düzenin ülkenin heı Hedef, büyük yığmların yararlanmakta oldukları eğitim kurumlannda çağdaş, laik düşünce sistemine sırt çevirmek, Türk toplumunu modernleştirme girişimlerini küçük ve varlıklı bir kesimin gençlerineyaptırmak üzere onlarî yurtdışında en son teknoloji ve bilgilerle donatmak, gençlerin büyük çof unluğunu ise mollalaştırmak suretiyle ahret sorunları ile oyalamaktır. işlemlerini yeniden değerlendirmeye tabi tutmaya başlamıştır. (MiUiyet, 18/7/1990) — Bayrampaşa'da yapılacak belediye seçimlerine girecek olan Refah Partisi, her mahallede kurduğu seçim bürolarını "haremlik selamlık" olarak ayırmıştır. RP'nin vaatleri arasında "içinde erkek sineği bile olmayan yüz yataklı bir kadın hastanesi" de yer almaktadır. (MiUiyet, 20/7/1990) Nereye kadar, ne genişlikte, hangi kapsamda devam edecek bu girişimler? Yanıtlardan en isabetli ve özlü olanlardan biri- ni tstanbul Üniversitesi Kadın Araştırmaları Merkezi Müdürü olan Prof.Dr. Necla Aral ver- miştir: "Miislüman-Türk insan modeli gerçekleştirilinceye ka- dar!" (Cumhuriyet, 20/7/90). Hedef, büyük yığınların ya- gün güçlenen köktendinci akım- lar yeni alan ve konulara el at- maktadır. Düne kadar anayasal temel haklardan vicdan özgür- lüğüne dayanarak belli bir giy- si ve başortüsü takmak suretiy- le üniversitelerde varlıklannı duyurmaya çalışan Islamcı kız öğrenciler "dava"larında önemli mesafe almış sayılırlar. Şimdi sıra ırk yerine dinden kaynaklanan ve "cinsiyete da- yalı bir aynmcılık rejimi"ni (apartheid) gerçekleştirmeye gelmiş bulunmaktadır. Yalnız erkeklerin ya da kadınların yer aldığı hastaneler, yalnız erkek ya da kadın öğretmenlerin ders okuttukları okuliar, yalnız er- kek ya da kadın memurlarca yö- netilen bankalar, kısacası bir za- manlar Amerika Birleşik Dev- letleri'nde zencilere uygulanma- sında sakmca görülmeyen "eşit fakat ayn" ilkesinin geçerli ola- cağı bir düzen Islam dünyasında bugüne dek köşesinde aynı anda yayılması- na engeldir. Günümüzde "salt İslamcı yaşam" biçimi toplumsal baskı- nın elverdiği her yerleşme biri- minde kök salmaktadır. Bu su- reçte en büyük destek başta imam hatip okulları olmak üze- re resmi ve resmi olmayan eği- tim kurumlan ile bir kısım va- kıflardan gelmektedir. Böylece teknoloji alamnda bir kısım mo- dernleşme göstergeleri gereğin- ce "gelişmiş" görünümü veren J ü r k toplumu, belli fikir odak- ları ve bir kısım kamu yönetici- leri desteği ile parsellenmekte, bölünmekte, kutuplaşmaktadır. Bu farklılaşma günümüz dünyasmın erişmeye çalıştığı çağdaş çoğulculuktan çok fark- lıdır. Çağdaş toplumlann ana hedeflerinin başında çeşitli sos- yal sınıflara mensup vatandaş- ları cinsiyet, ırk, etnik mensu- biyet farİcı gözetmeksizin banş içinde yaşatmak, bütünleştir- mektir. Bu yolda eğitilen "bi- linçli valandaşlar"ın desteği ile halk iradesine dayalı, demokra- tik, hukuka saygılı bir toplum düzeni yaratmaktır. Oysa Türkiye'de giderek ar- tan bir kutuplaşma süreci baş- lamıştır. Yaratılan geniş uçuru- mun bir kenarında Atatürk'ün düşlemiş olduğu evrensel uygar- lık düzeyine erişmeye çalışan, özgür ve rasyonel düşünceli, la- ik değerlere bağh insanlardan oluşan bir küme, diğer kenarın- da ise tüm nimet ve erdemlerin Peygamber'i izleyen ilk eUi yı- lına kadar geri giden bir "geç- mişi diriltme" hareketine inan- mış ve inandınlmış diğer bir kü- me yer almaktadır. Bu sürecin amacı bütünleşmek yerine ayır- mak, çatışmaya ortam yarat- maktır. Sürecin kendini en fazla gös- ordiği diğer bir alan "gerçek" lslamm ne olduğu konusunda aralıksız olarak devam edegelen yoğun tartışmalardır. Yarın: Egemenlik Allah'm Prof. Dr. Nermin Abadan-Unat tstanbul Hukuk Fakültesi'ni 1944'te bitirmiştir. Bir süre "Ulns" gazetesınde çalıştıktan sonra lisansustü öğrenimini ABD'nin Minneasota ve Ankara L'niversitelerinde tamamlamıştır. 1954'te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Faküitesi'ne girdikten sonra 1988'e kadar asistan, doçent ve profesör olarak öğretim üyeliği göreviyapmışrtr. Uzmanlık alaru siyaset sosyolojisi ve psikolojisi, kamuoyu ve kitle iletişim kuramları, uluslararası göç hareketleri ve kadın araştırmalandır. 1978-1980 yılları arasında TBMM'de kontenjan üyeliginde bulunmuş olan N.Abadan-Unat'ın Türkçe, İngilizce ve Almanca yayımlanmış bılimsel eserleri bulunmaktadır. T V E K A DI NŞ Ü K R A N K E 1 E N C İ Yenikanun tasansıyla kadın hareketi iktidann denetimine giriyor, üniversitelerde değil türban, çarşafbileserbest kalabiliyor Türbancılarsavaşıkazanmak üzere İnsan hakları mı, İslam hakları mı? Çalışma Bakanı İmren Aykut tarafından kamuoyuna "bütün dünyada olduğu gibi, bizde de çağdaş, resmi kadın kurumu kuruluyor" şeklinde sunulan yasa değişiklikleri arasında, 'türbancılar' olarak bilinen radikal İşlamcı akımlann zaferi sayılabilecek bir değişiklik de var. Üniversiteler ve YÖK Yasası'nm ilgili maddesini etkileyecek değişiklik bir cümleden ibaret: 'Genel ahlaka ve adaba aykırı olmamak kaydıyla, yüksek öğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir." Yasa tasarısı Meclis'ten geçtiği takdirde, 'kanunun yürürlüğe girmesinden önce yüksek öğretim kurumlarmın, kılık ve kıyafet ile ilgili olarak verilmiş her türlü disiplin cezaları bütün hüküm ve sonuçlanyla birlikte ortadan kalkacak.' Kadın örgütlenmelerini "miüi görüş" çerçevesinde iktidann denetîminde tutmak isteyen 422 sayılı kanun hükmünde kararnameye karşı çıkışlar güçlenirken hükümet sessizce yeni projeleri yaşama geçirdi. Söz konusu kararname, hükümetin kadın örgütlenmelerini denetleme gücünü elmde tutan bazı değişikliklerle geçen hafta yasalaşmak üzere Meclis Bütçe Plan Komisyonu 'ndan geçirildi. Aynı çalışmanın içine saklanan bir diğer yasa değişikliği ile üniversitelere türban ve hatta çarşafla giriş hakkı, geçmiş cezalar ve yargı kararlannı ortadan kaldıracak biçimde sağlamyordu. Türk kamuoyu son şeklini alan ve ANAP oyları ile Meclis'ten kesin önümüzdeki günlerde geçmesi beklenen yasa değişikliklerinden birini sadece "çağdaş, resmi kadın kurumunun kurubnası" olarak öğrendi. Türban yasağının kaldınlması, birincisinin yanında gizkndi. Son sekiz yıl içinde, 'mazlum, insan hakkı çerçevesinde' başarı ile sunulan tartışmanm arkasında, ne kadar güçlü İslamcı akımların yaşadığı, sayısız olay ve örnekle sergilendi. — 1 — Savaş çıktı çıkacak gerginliği- nin yajandığı, SHP'nin hiçbir sorunla ilgilenemeyecek boyut- ta bir iç kavganm içinde boğul- duğu şu günlerde, "Kadın Sta- tüsü ve Sorunlan Genel Miidür- IngiTnün kurulması ile ilgili ka- rarname değişiklikleri, sessiz ve kolay biçimde Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan geçti. Kadın hareket ve örgütlenmele- rini siyasi iktidar denetimine sokmak isteyen yasa değişikliği son şeklini alarak her an Mec- lis'ten geçirilebilecek biçimde hazır hale getirildi. Ahlak ve adaba aykınlık Çalışma Bakam İmren Aykut tarafından, kamuoyuna, "bütün dUnyada olduğu üzere çağdaş resmi kadın kurumu kuruluyor" diye sunulan yasa değişiklikleri arasında hiç sözü edilmeyen, "lörbancüar^ 1 diye bilinen radi- kal İslam akımlannın zaferi sa- yılabilecek bir değişiklik daha var. Üniversiteler, YÖK Yasası- nın ügUi maddesini değiştirecek yasa değişikliği bir cümleden ibaret; "Genel ahlak ve adaba aykın olmamak kaydı ile, yüksek ög- retim kurumlannda kılık ve kı- yafet serbesttir" denüiyor. YÖK Yasası değişikliğinde da- ha önce yer alan, ilgili yasa hii- kümlerini koruyan ifadeler çıka- rıldığı için, yeni öğretim yılına alelacele ve çok sessiz biçimde yetiştirileceği anlaşılan yasa de- ğişikliği, üniversetelere, değil türban, istenirse çarşafla da ra- hatlıkla girilebilmesi olanağım getiriyor. Anayasa Mahkemesi, yargı kararlannı, yıllardır süren tartışmaları, bir kalemde, tür- bancıların savaş kazanması bi- çiminde ortadan kaldıracak ya- sa değişikliğinin, bir de geçici maddesi var; Geçici madde "Bu kanunun yürürlüğe gir- mesinden önce yüksek öğretim kurumlannın kılık ve kıyafet ile ilgili olarak verilmiş her türlü di- siplin cezaları butün hüküm ve sonuçlanyla birlikte ortadan kalkar." Geçici yasa hükmü ile adı konmadan türbanla ilgili tüm geçmişte verilmiş cezalara da af getiriliyor. Yüksek öğre- nim kurumlannda türbancılar dışmda, bu anlamda verilmiş ce- za olmadığı da biliniyor. Şimdi pek çok demokratik ku- mluş, hukukçu, büim adamı ya da üniversite yöneticisi, yargıç, siyasi parti yetkilisi ortaya cıkıp üniversitelere türban ve çarşaf- la girilmesinin serbest buakıl- masımn Atatürk ilke ve devrim- lerine, anayasa ilke ve madde hükürnlerine, Anayasa Mahke- mesi ve Danıştay kararlanna ay- kırı olduğunu öne sürebilirler. Tartijmalan yıUarca devam ede- bilir. Ancak önümüzdeki birkaç gün içinde ANAP oylan ile DYP'nin de bir itirazı olmadan sessizce geçirilmesi beklenen, "çağdaş resmi kadın kurumu kuruluyor" konu başhğı alunda kamuoyunun dikkatinden kaçı- nlan yasa değişikliği karşısuıda; bu itirazlann pratik hiçbir yaran ohnayacak. YÖK Yasası'mn kı- lık kıyafete ilişkin yürürlükteki yasa hükmü, uygulamaya Uişkin yöneımelik ve kararlan, yeni ya- sa değişikliği ile ortadan kalka- cağı için üniversite yönetimleri türban ve çarşafla üniversitele- re girmeyi engelleyici kararlar alamayacaklar. Türban ve çar- şafın "genel ahlak ve adaba aykın" kıyafet olduğunu öne sürme olanağı bulunmayacak. Üniversite yönetimleri, örneğin öğrencilerin kot pantolon giy- melerini, değişik saç modeli ve giysilerini "genel ahlak ve ada- ba aykın" bulup yasaklayabile- cekler. ANAP'ın manevrası 'Türban" çevresinde radikal İslamcı akımların 8 yıldır sür- dürdüğü mücadele, ANAP ikti- darının sessiz, ustaca bir manev- rası ile başarıya ulaşıyor. Uzun bir zamandır laik cum- huriyeti ve kadın haklarını savu- nan ka<iın örgütlenmeleri, hare- ketleri ile büyük dostluk ilişki- leri içinde olan ve onların bir üyesiymiş gibi hareket eden Ça- uşma Bakanı İmren Aykut, ken- di bakanhğma bağlanacak res- mi kadın kurumu çalışmalan içinde, söz konusu yasa değişik- liğinin kamuoyunun dikkatin- den kaçınlarak gerçekleştirilme- sinde görev alıyor. Aykut'un tasarısı llginç, çarpıcı bir gelişme Sa- yın Imren Aykut'un söz konu- su yasa tasanlannın Bütçe Plan Komisyonu'ndan geçirilmesin- den sonra da kadın hakları, çağ- daş kadın ve laikliği savuruna çerçevesinde örgütlenmeye çah- şan, söz konusu yasa değişiklik- lerine şiddetle karşı kadın örgüt- leri ile ilişkisini kesmeyerek ya- pılan değişiklikleri savunması. Kadın örgütlerini, yapılan deği- şikliklerin olumlu olduğu yolun- da etkilemeye çalışması. YÖK Yasası değişikliği söz konusu de- ğilmiş gibi o konuda söz etme- yerek bakanlığına bağlı kurula- cak genel müdürlüğü çok olum- lu bir gelişme olarak sunması. İmren Aykut'un ilgili kadın örgütleri yöneticilerine verdiği bilgiye göre artık hiçbir değişik- liğe uğramadan Meclis'ten geç- mesi an meselesi sayılan her iki yasa değişikliği konusundaki görüşlerini biz de resmen almak istedik. Ancak sorularımıza ya- zılı yanıt almak üzere de olsa kendilerine henüz ulaşamadık. Yarın: Kadınlar 'hayır' diyor Türban tartışmalannın, üni- versite kapüan önündeki protes- to eylemlerinin ilk günlerindey- dik. Gazeteyi ziyarete geüniş bir grup ki o tarihlerde henüz eşarp türü bağlanan türbanlar çıkmış- tı, gazetedeki arkadaşlardan, "iasam haklan" çerçevesinde destek istiyorlardı. tçlerinden biri çok yumuşak ve inandıncı bir ifade ile doğru- dan seslendi: "Şükran Hanım ne güzel siz boynunuza yemeni takmışsınız. Yakışmış. Ben başıma takmak istiyorum. Bir başkası da beline. tnsan haklan savunucusu olarak bizi savunmak göreviniz değil mi?" Söyleyecek bir söz bulamadı- ğımı ve hak verdiğimi arumsıyo- rum. O çerçevede ahndığında, bugün de çok fazla şey söyleme olanağı yok. Oysa aradan geçen bir sekiz yılda, "mazlum, insan hakkı çerçevesinde" başarı ile sunulan tartışmarun arkasında, ne kadar güçlü radikal İslamcı akımların yaşadığı, sayısız olay ve örnekle sergilendi. 801i yıllar Türkiye'de kadın hareket ve örgütlenmelerinde önemli adımların atıldığı yıllar oldu. Feminist, radikal, sosya- list feminist, çağdaş... Kimlik- leri dernekler ve dergiler etrafm- da çok renkli olarak örgütlenin- ce, kadın haklan ve kadın so- nınlan da çok boyutlu güncel- lik kazandı. Siyasi partilerde, sendikalarda kaçımlmaz biçim- de kadınların daha etkili yer al- ması, sorunlarmın gündeme gel- mesi söz konusu oldu. Yine de 80'li yülann gelişme- lerine bir bütün olarak bakıldı- ğında, kadm sorunları, kadın hakları ve bu anlamdaki önem- li örgütlenmeler, geUşmelerin ya- mnda, tam karşıtı önlemler ve gelişmelerin daha da güç kazan- dığını görmek gerekiyor. Bu so- nuca en sürekli, en kitlesel ka- dın hareketi ve eylemlerinin "türban" tarüşması çerçevesin- de türbancılar tarafından ger- çekleştirilmiş olması ile sımrlı varmış değiliz elbette. Şimdilik bazı çarpıa örneklerin altını çiz- mekle yetinelim. Çağdaş kadın- ların gerçekleştirdiği "türban" sergisini basan türbardı kadınla- nn, kendi tek imzalannı geçerli saymayıp şeriata uygun biçimde iki kişinin imzasını bir saymalan da tek basına kadın haklan için tersine çok kötü bir örnek. • Kadın haklan savunuculan ve örgütlenmelerinin çoğalması, güçlenmesi, renklenmesi ile bir- likte çerçeve, tutucu siyasi ikti- dar karşısında muhalefet ağır- hklı bir içerik kazandıkça, baş- langıçta sakıncalı görülmeyen "kadın" konusu siyasi iktidar için giderek önem kazandı. Si- yasi iktidar, Birleşmiş Milletler- in kadmlara karşı her tür aynm- cıhğa karşı çıkan sözleşmesini Türkiye'nin çağdaş, uygar bir ül- ke olduğunu dünyaya göstermek üzere hemen imzaladı, ancak aradan geçen yıllar içinde gerek- lerini yerine getirmek üzere hiç- bir adım atmadı. Birleşmiş Milletler'in kabul edilen sözleşmesine göre Türk hukuk sisteminde yapılması zo- runlu ve kadın haklan karşısın- daki aynma düzenlemeler ol- duğu gibi yerinde sayıyor. Kadm hareket ve örgütlenmelerinin bu konudaki eylemleri, imza kam panyalan ve protestoları siyasi iktidan yerinden kıpırdatmaya yetmedi. • Canlanan kadm haklan tar- tışması ve örgütlenmeleri önce- likle muhalefet partilerini etki- ledi. Siyasi arenada kadın üye ve seçmenden yararlaruna çabası önce muhalefet partilerinde gtlç kazandı. Karşı önlem iktidardan her tür devlet desteğindeki "Türk Kadınını GUçlendirme Vakfı" ile geldi. Devletin eünde- ki her tür propaganda aracımn, TRT ve TV'nin kullamlması da yeterli görülmedi. Devlet gücü ve olanaklanmn kullanıldığı geleneksel Türk ai- lesi ve kadımn yeri ile ilgili ka- rar ve kampanyalar birbirini iz- ledi. Sonunda kadın hareket ve örgütlenmelerinin denetim altı- na alınacağı, "milli düşünce" et- rafında toparlanacağı yasal ön- lemler bulundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle