25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhuriyet Matbaacılık « Gazetecıhk Turk Mıomm Şırketı adına Nadîr N«ll 0 Genei Ya\ın Mudurü Hasan Cemal. Muessese Muduru ElBİne l Ştklljy, Yazı Işlcn Müduru Ofcty Gonenai. 9 Hahcr Merkezı Muduru YaJfin Bayer, Sa\fa Dılzenı Yannmenı Alı Acar £ Temsılaler ANKARA Ahrael Tan, I7MIR Hikm« Çctinkn*. ADASA Çetia k Poiınka C<w latluuc. DıS Hateta Eıtu •akı. Ekonoım CMfta Tırtaa. I; Stna.u ş«kn» K«MCI. Kuhur Criml l«f. l.antu, Haberier luaal kJKak. Egılım Gnoj Şaytaa. HatMT Vaitınna Imct BertM. Yun Haberlen Needct Dofaa. Spor Danısman AMa&ad» t n k n Dız: Yaıılar Kcna l,«*sl« Majtıraa Şataa Alp». Duıekme U M 1 Yma 0 Koofdıniior Ahatı bnbuı 0 Majı I,ra Lroi Lrk.ı 0 Muhasebe Bakal lfcatr £ Bmçc PUslama Sofi OıankaKolla 0 Rckljır AJV Tora 0 tk YjMnlar Hılyı Akyol 0 ldare H.sryı. Ganr 0 ijJetror ÖUa Çtülı 0 Bılgi Islem Vul l»l # Perond faı™ Xw/u/u Batkan Vadır Nadı Okun Attal t.»j» Drer. Huuı Ccsmal, H A M Çclıafca* Okı» Bosncıotlıı Sdnk. Alı S r a » . Aka»t Ta> 0 Basan x Yeym. Cunüıur yt: Vfaibaacılık ıt Gareecıiık T A Ş TUrk Oca* Cad. 39/41 -U3J4 tst PK : « lstanbul Tel !I2 05 05 120 ha'l. Tele» 22246, Fu. (1) 5 » «0 72 0 Bvrolar Aakm. Zı>a Gdulp Bl> Inkılap S. No 19 4 Te! 133 11 41-47, TdOL 42344. Fax (4) 133 05 65 0 b a i r H Zıya Blv 1352 S. 2 3 Tel IS 12 30, TdoL 52359, fVL (51) 19 53 » Adaaı: Indnu Cad 119 S No l u ! Tel 19 )" 52 14 hao Teta 62155. Faı: (71) 19 25 78 TAKVİM: 23 EYLÜL 1990 Imsak: 4.19 Güneş: 5.45 Öğle: 12.01 Ikindi: 15.26 Akşam: 18.08 Yatsı: 19.28 PamukkcJe için araç yasağı geliyor DENİZLİ (Cumhuriyet) — Travertenleri kararan ve tari- hi dokusu bozulmaya başla- yap Pamukkale'yi kurtarmak için ilk adım atıldı. 'Beyaz cennet'in korunması ve yaşa- tılması amacıyla 16 meslek ör- gütünün oluşturduğu izleme kurulu, bilim adamlannın da görüşünü alarak Pamukkale'- ye araç girişinin yasaklanma- sı yönünde bir rapor hazırla- dı. Rapor, Vali Alpaslan Ka- racan başkanlığındaki koruma kurulunca da olumlu karşılan- dı. Yerli ve yabancı bilim adamlannın katıldığı "Pa- mnkkale'yi koruyalım, yaşatalım" sempozyumun so- nuç bildirgesinde yer alan ilke kararlan çerçevesinde 'beyaz cetuıct'i kurtarma çalışmalan- na hız verildi. Pamukkale'nin korunması amacıyla açılan imar islah plaalan ihalesini kazanan Uzel firmasının, beldenin son 30 yülık durumunu dikkate ala- rak bir rapor hanrladığı belir- tildi. Rapor, Vali Alpaslan Karacan başkanlığındaki ko- ruma kurulunda değerlendiril- dikten sonra, imar islah plan- lannın yapımına geçilecek. Bu arada Pamukkale'ye araç gi- rişinin yasaklanması yönünde j bir rapor hazırlayan izleme kurulu da, kurul başkanı Vali Karacan'a başvurarak hemen önlem alınmasını istedi. öneriyi olumlu karşılayan vali, imar islah planlannda bu konunun da ele alınacağını bil- dirdi. tzleme kurulu, aynca antik SİT bolgesinde piknik faaliyetlerinin de yasaklanma- sını önerdi. Bu önerinin de ku- rul üyeleri arasında olumlu karşılandığı kaydedildi. Bilim adamlannın görüşle- ri doğnıltusunda izleme kunı- lunca haarlanan raporda ko- nuya Uişkin şu değerlendirme yapıldı: "Egzoz gazlan, traverten teraslânnı kirietiyor. Arsçlarnı çıkardığı saranülar antik do- knyu yıpraüyor. Taşıtlann kir- liliğin yanında giiniltüye yol açması, antik SİT alanı içinde hem fiziksel bem işitsel kirii- lige neden oluyor. Traverten- lerde ve SİT bolgesinde yaya- lara ait \ollann araçiar tara- fından işgal edilmesi oiumsuz bir görüntü yaratoyor." Rüzgârı kendinden, görkemi tarihten gelen giysi 90 kışındayine soluklan kesecek SihirliCoveri'nin bir pantolon yelek bluz takıını. Son derece sade, ama üstüne kenarları incecik deri biyeli bir pelerin attığınızda bambaşka bir kıyafet olup çıkıyor ortaya, soluk kesici. Döndürüp döndürüp baktırıcı bir şey. riıı dansıMantonun büyük rakibi, insanoğlunun en eski en gözde giysilerinden biri pelerin. Kökü Asurlulara, Babil'e, Roma'ya uzanıyor. Ortaçağda yeni çağda her zaman rastlamak mümkün pelerine. Hiç bırakılamayan, hiç terk edilemeyen eski bir sevgili gibi... Öyle bir özlemle geri geldi ki pelerin, modacılar kullanmaya yetişemiyorlar bu kış. Mantonun papucu dama atıldı ya pelerin onun tahtına kuruldu. Giymesi daha doğrusu şöylece omuzlara atması hem kolay hem zor. Zorluğu; havasında, hava vermekte, havalı giymekte. ENRICO COVERI'nin bir takımı. Pantolon ve yelek pas rengi, krepdöşin gömlek fuşya, pelerin kırmızı renkte. BALMAHN'den bir gece kıyafeti mat siyah çoraplar, si)-ah bir kortaj iistii alün işlemeler ve taşlaria tüylerie bezdi. Ve bir de dev eşarp!- NECLÂ SEYHUN At binenin, kıLç kuşananın, pelerin de omuzuna atıp savu- ranın mı?.. Resme bakarsanız öyle. Enrico Coveri'nin manke- ni, böyle bir sözü doğruluyor. Ama bu fotoğraflık bir 'an'. So- kakhk, gündelik değil. Ne var ki savrulmasa bile pe- lerin gene de havalı giyilmesi, gi- yilirken hava katüması gereken bir kıyafet. Yani hem kolay, hem de zor. Mantonun büyük rakibi, in- san oğlunun handiyse en baştan bu yana gözde giysisi pelerin. Asurlularda, BâbilliJerde var pe- lerin; eski Mısır'da, eski Yu- nan'da, eski Roma'da. Orta- çağda, yeniçağda. Fransa'da, Ingiltere'de, Italya'da, tspan- ya'da, Almanya'da. Sağda, sol- da her yerde... Pelerin hiç bırakılmamış, hiç terk edilmemiş bir sevgili. Yal- nızca kadmlar değil, erkekler de çok sevmişler onu. Ama kadın gibi vefalı davranmasını büeme- mişler. Yoksa tarih boyunca, dönem dönem, o ne saltanatlı pelerin kullanmaktır öyle?.. Ya- kası, çevresi en kıymetli kürk- lerle bezeli, ustü altın iplikle, in- ci ve taşlarla işli ne zengin, ne görkemli pelerinler... Uzunu, kısası, iki katlısı... Erkeklerde pelerin deyince, üç silahşörleri kim hatırlamaz?.. Sırta olanca saltanatıyla atılan uzun pelerinler, konçlu, upu- zun botlar... Tüylü geniş şapka- lar... Kadın modası unutamadı gitti bu guzelliği... Zaman za- man aramıza kadın silahşörlerin katılmasımn nedeni bu!.. Evet, kimi uzun, kimi kısa, kimi tek kat, kimi iki kat, kimi garnitürlü, kimisi sade. Yünlü- den, kadifeden, ipCkten, tafta- dan, lameden, tülden... Yerine göre. öyle bir özlemle geri geldi ki pelerin, modacılar kullanmaya yetişemiyorlar bu kış. Manto- nun pabucu dama atıldı ya, pe- lerin onun tahtına kuruldu. Giy- mesi, daha doğrusu şöylece omuzlara alması hem kolay, hem zor. Zorluğu havasında. Hava vermekte, havalı giymek- te. Aynı şekilde hava gerektiren bir aksesuar da eşarplar, şal- lar... Dev boyutlarda. Bir tay- yörün, bir pantolon takımın, bir gece elbisesinin üstüne atılan bir şal, bir dev eşarp mantonun ye- rini alıyor bu kış. Umalım ki 90-91 kışı geçen yılki gibi yumu- şak geçsin. Aksi halde eşarbı, şah manto yerine seçenler, bu- runlarmı kapının dışına çıkar- makta pek de istekli olacaklar denemez. Aslında soğuk bir yana bıra- kılırsa şıklığına, çalımına diye- cek yok. Orneğin BaJmain'in stilisti Eric Mortensen, yıhn en ilgi çekici gece kıyafetlerini (bir çorap bir korsaj) dev eşarplar- la tamamlıyor. YUrekli olanla- ra göre bir model. Bir de elbet- te çok genç olmak koşulu var. Zaten bu yıl Balmain'den gi- yinmek ya da Balmain stili gi- yinmek hayli yürek isteyen bir iş. Mortensen Balmain moda evinden aynlmadan önce, yal- nızca klasik modeller yapmadı- ğını -yöneticilerle anlaşmazlık konusu bu zaten- gerektiğinde en genç, en çılgın modellerin de üstesinden gelebileceğini kanıt- lamak amacıyla çok şık, çok de- ğişik, çok gözüpek bir koleksi- yon sundu. Bol eşarplı, bol pe- lerinli. Pelerinin üstündeki renk renk ıri yamalar, deri dikişlerle tutturulmuş. Ama pelerini onun çılgın açı- sından almayan bir sürü moda- cı var. Daha aklı başında, daha klasik pelerinlerle giriyorlar kı- şa. Pelerin, zaten havalı bir kı- yafet. Onun havas ile yetiniyor- lar. Onun modele katkısını ye- terli buluyorlar. En basit bir model örneğin. Diyelim ki, Enrico Coveri'nin bir pantalon, yelek, bluz takımı. Son derece sade. Ama üstüne kenarları incecik deri biyeli bir pelerin attığınızda bambaşka bir kıyafet olup çıkıyor ortaya. So- luk kesici. Döndürüp döndürüp baktıncı bir şey. Deri biyeyi pelerinlerde kul- lanan modacılar bir hayli 90 kı- şında. Bazılan deri yerine saten biyeler geçiyorlar. Bazılan pele- rinleri ve eşarplan upuzun deri saçaklarla beziyor. Aman aman!... Evet, pelerin modanın gözde giysisi. Nefertiti'dsn Marie An- toinette'e, sokaktaki kadından saraydaki kadına. Gidici bir ^moda değil pelerin. Gitse de ge- *ne gelir. Ama pelerinde 90-91 kışını kaçırmayın. Ister yamalı, ister biyeli, ister sacaklı kulla- nın. Yalnız unutmayın ki onun si- ze bir hava katması için sizin de onu güzel 'taşımanız', onu ha- valandırmanız gerek!.. Antikaticaretüıde merkez:MarmarisÖZGEN ACAR MARMARİS / NEW YORK — "Amerikan Sikkecilik Dernegi" anlamına gelen "The Amerkan Numisraatk Society" adlı örgut dünyada her türlü pa- ra konusunda bılgisine başvuru- lacak ciddi bir kuruluştur. Bu kuruluşun yayını olan bi- limsel bir kitabın yazarı Bayan Hyla A. Troxell "The Colnage of The Lycian League" adlı ki- tabının 127'nci sayfasında "1976 Mannaris defınesi"nden söz edi- yor. Definenin 200 adet Likya sikkesinden oluştuğu sanılıyor. Yazar, defıneden 87 sikkeye sahip olan bir yabancı koleksi- yoncunun izniyle bunlan ince- lemiş. Sahibi, Avrupalı satıanın bunlann Marmaris'te bulundu- ğunu söylediğini aktanyor. Bir başka yabancı koleksiyoncuya yine aynı sikkelerden Marma- ris'ten önerilmiş. Yazar define- nin gömülüş tarihini İ.Ö. 25 yüı- na tarihliyor. önemli bir sikke bilimci olan Bayan Troxell Karya bolgesinde yer alan Marmaris'in, Likya'ya yakınlığına karşın hiçbir biçim- de Likya Birliği çevresinde pa- ra basmadığını anımsattıktan sonra "Mannaris, son ydlarda giineybatı Anadolu'da sikke ti- caretinin önemli bir raerkezi olmuştur" diyor. Kendisi de Marmaris'e gitmiş olan yazann bu kitabı !982 tarihini taşıyor. Marmaris'i sadece sikke değil her türlü antika ticaretinde ve kacakçüığmda böylesine önemli bir merkez haline getiren kişiyi tammak ister misiniz? Bunun için oldukça gerilere 1960'lann başına gitmek gerekir. Milas - Bodrum yolu bugün- kü gibi deniz kenarında değil. Ormanla kaph dağ ve vadilerden kıvnla kıvnla giderdi. Hele Gul- lük'ten sonraki 30-40 kilometre- lik orman yolu saatlerce Lnsanın başını dondurürdü. 1966'lar- da yapılan asfalt yol ile sure kısalmıştı. Ancak yine de bir- kaç saat gerekliydi. Milas- tan Bodrum'a ulaşmak için. Güllük ile Bodrum arasında ha- lıları ila ünlü bir köy vardır. Mumcular ya da Çömlekçi... Milas ve Bodrum pazanna inemeyen orman köylülerine seyyar satıcılar eşek üzerinde mal götürürlerdi. Bu çerçilerin yanı sıra eşekle seyyar sabun sa- tıcılığı yapan bir kişi de Çömlek- A N T I K A T A L A N I Şişleme deHkleri Özellikle suyun bollaşıp toprağı yumuşatmaya başladığı bir mevsimde Damlıboğaz köyüne gitmişseniz, çimler üzerinde adım başında 2-3 cm. çapında deliklerle karşılaşırsınız. Bunlar, antika avcılarının demir çubukları yumuşak toprağa soktukları şişleme delikleridir. Tamdık heykeller Günün birinde Londra'daki bir müzayedenin kataloğu karıştınlırken belli olmaz, "Saaa.... Satttt... Sattım" diye tokmak inmeden 50 bin sterlin değer biçilen bronz, 15 cm, erkek, sırtında post, elinde sopa olan nefis bir Herkül heykelciği ya da Madison Caddesi'nde 1.5 milyon dolarbk bir Anadolu heykeh* tamdık çıkabilir. DAMLIBOĞAZ SERAMİĞİ — Efes Müzesi'ndeki "Rodos üpi" Damüboğaz seramik kaplan i|e New York'ta Atlantis Galerisi'ndeki Damlıboğaz seramigini kıyaslamak için arkeolog olmaya gerek yok. Mnstafa (Güner) Merzifonlu çi köyünden Mustafa Güner (57) idi. Yollar geliştikçe sabun- cu satıcılığını kamyonet ile yap- maya başlamıştı. Mustafa Günerin şimdi Mar- maris'te bir pasajı, halıcı mağa- zası, kuyumcu dükkânı, seyahat acentası, mavi yolculuk yapan 3-4 yatı vardır. Rodos'ta bir Yu- nan ile ortak halıcı dükkânının bulunduğu ve halıcılıkta Türkj- ye'ye "hayali ihracatı" öğrettiği söylenir. Tlpkı Alaşehirli seyyar DDT satıası Nihat Kolasın gibi Çöm- lekcili seyyar saban satıcısı ve soyadını sonra lakabı olan Mer- zifonlu'ya değiştirecek Mustafa Gnner'in öyküsü oldukça ilginç- tir. önemli Leleg ve Karya yerleş- meleri olan çevredeki dağ köy- lerinin kadınlan iki antik sik- keyle genç Mustafa'dan çok sa- bun almışlardır. Mustafa bu alışverişten hoşnut kalıncasa- bunculuğu bırakıp halıcıhk ve antikacıhğa geçmiştir. Ünlü Mi- las halılarının gerçek merkezi olan Çömlekçi çevresinde Mus- tafa, eski haiı ve antika toplayıp kesesini doldurmaya başlar. Marmaris, Bodrum'a kıyasla turizme daha önce açılır. Bunun üzerine Mustafa 1964 yılında kapağı Marmaris'e atar. Kardeş- leri Münir ve Ziya"ya kıyasla çok daha cin olduğunu herkes kabul eder. Yakınları Mustafa Merzi- fonJu'dan "Ne babası ogJana, ne de oğlu babasua güvenir. Kazık atmaya, kandırmaya ba>üdığı ve herkesi de kendisi gibi sandığı için güvensizltk içinde yaşar" di- ye söz ederler. Bu arada antikacılık işini da- ha da genişleten Mustafa Mer- zifonlu Izmir'e, Kapahçarşı'ya ve hatta Rodos üzerinden doğruca Avrupa'ya da mal vermeye baş- lar. Rodos bağlantılarını adına dün değindiğimiz Niko Patrik- yadis yapar. Çoğunlukla Mus- tafa'nın Niko'ya mal verdiği, za- man zaman da onun Yunanis- tan'dan getirdiği birinci sınıf sahte sikkeleri pazarladığı söy- lenir. Arkeoloji dunyasında "Rodos Tipi" denilen topraktan yapıl- mış bir tür çanak çömlek vardır. Bunlar, Batı dünyasına ilk kez Rodos'tan gebniş ya da orada ilk kez bulunmuş olacak ki bu ad- la anılır bu tür seramikler. Kirli portakal renginde, ince ve sulu kilden yapılmış bu sera- mikleri, kahverengi boyalı çeşitli hayvan motifleri ve hilal biçi- minde tekıarlanan desenler, ge- ometrik çizgiler, süsler. Genel- h'kle I.Ö. 650-600 yıllanna tarih- lenirler. Elinize pergeli alıp en fazla 25 km yarıçapında bir da- ire çizecek olursanız bu alana gi- ren yöredir bence bu toprak eş- yanın da vatanı. Bugün bile bu yörede kiremit ve tuğla işçiliği, yerel toprağm özelliğinden dolayı bu yörede gelişmiştir. Bu daire içine giren ve benzeri eserler veren, pek çok yere kıyasla sadece bir köyü ör- nek olarak vereceğim. Milas'tan Bodrum'a giderken Pilav Tepe*ye gelmeden önce sağdan ayrılan yol arabamzı Damlıboğaz köyüne götürür. köye bir köprüden geçilerek gi- rilir. Köy eğiümli bir arazi üze- rinde, küçük bir çaya bakar bi- çimde kurulmuştur. Köye girme- yip, köprüden geçtikten sonra çay boyunca ilerlerseniz, kınk dökük, duzgün yontulrnuş taş yığınlan görürsünüz. İlkel sonar: Şişleme özellikle suyun bollaşıp top- rağı yumuşatmaya başladığı bir mevsimde köye gitmişseniz, çim- ler üzerinde adım başında rast- layacağınız 2-3 cm çapındaki de- liklere ne türlü bir hayvanın gi- rip çıktığmı düşünür, düşünür bir türlü bulamazsınız. Oysa bu delikler antika avalannın demir çubuklan yumuşak toprağa soktukları "şişleme" delikleridir. Bu işin uzmanlanndan biri olan köyün zeki muhtan şöyle anlatıyor: "Şiş toprağın derin- Uklerinde ilerieyebUdigi kadar sokulnr. Bütün amaç, şiş ilerier- ken (tok) diye bir ses duvabil- mektir. Bu ses duyııJduktan son- ra çevresi kısa arabklaria yeni- den şişlenir ve aşağıdaki meza- nn bnyökiüğü befirlenir. iş bun- dan sonra şişin (tok) sesini ver- diği yere kadar kazma kürek sal- lamakür. Mezann içinden çıkan ölii bediyelerinin içinde en mak- bulii hiç kuşkusuz altın eşyadır." Bir çeşit ilkel (sonar) sayıla- bilecek şişleme yöntemi ile Damlıboğaz'daki bu ölüler ken- tinden (nekropolis) özellikle bu Rodos tipi seramik eşya, yamaç- taki köy evlerinin bahçelerindeki çapalarda ise değerli eserler çık- maktadır. Nehir boyunda biraz yürüdü- Pnüzde Türkiye'de bir Kültür Bakanlığı'ndan, eski adı ile Es- ki Eserler ve Müzeler Genel Mü- dürlüğü'nün varhğmdan kuşku duyarsınız. Yıllardır burası şiş- lene şişlene, mezarlar üstüste yı- ğılıp kınla kırıla neredeyse ne- hir boyunca yürünecek yer kal- mamıştır. Köylülere, Merzifon- lu'ya, Aydıner'lere, Kolasın'lara yüzde yüz hak verirsiniz. "Ye- meyenin malını yerler" diye. Dilerim Kültür Bakanlığı Bodrum ve Milas müzelerine, Muğla Kültür Müdürlüğü'ne, Milas ve Bodrum kaymakamla- nna şu soruyu sorsun: "Damlıboğaz'daki bu soygu- nu gönnediniz mi? Gördttyseniz neden miidahak edip, genel mii- diirliıge ve bakanlığa bilgi ver- mediniz?" Bana öyle geliyor ki 3-5 yıldır Bodrum ve Milas müzesindeki görevlilerin diilerinde tüy, dak- tilolannda şerit, tükenmez ka- lemlerinde mürekkep kalmadı Ankara'daki ilgilileri uyara uya- ra. Acaba, buna karşılık Anka- ra'daki ilgililer ne yaptı? Neden burada bir kurtancı kazı yapıl- madı? İki yıl önce Datça Yanımada- sı'nda Nihat Kolasın'ın "Perili Köşk"ünde tatil yapan ve bu ser- lerden birkaç tanesini pazarla- yan Robert Hecht ile bu toprak eşyanın kökeninin Rodos mu yoksa Milas yöresi mi olduğu konusunda bir büimsel görüş ahşverişinde bulunmuştuk. Bu sırada Merzifonlu'nun da ku- laklanm çınlatmışük. Mustafa Merzifonlu 27 Ağus- tos 1983 günü kardeşi Münir Göner ile beraber tutuklandığm- da Marmaris Asliye Ceza Mah- kemesi bazı bronz eserler ile bir- likte iki adet de Damlıboğaz se- ramiğine el koymustu. Bodrum Müzesi'ndeki bu eserler ile New York'ta satılan seramikler ara- sında hiç fark yoktu. Milasli halıcı Ahmet Döamez gibi Merzifonlu'nun adamlanna mal vermek istemeyen baa köy- lüler ise kınk-dökük parçalan yakındaki Milas Müzesi'ne sa- tıyorlar, kaliteli mallan ise gelir- leri daha fazla olan Efes ve Fet- hiye müzelerine götürüyorlardı. Bu dürüst insanlara karşılık Merzifonlu'ya mal verenler çok olmalıydı ki Damlıboğaz sera- mikleri New York'ta işportaya düşmüştü. Toprak Mahsulleri Ofisi ürünü almak için köylü- nün ayağına gittiği halde, Eski Eserler ve Müzeler Genel Mü- dürlüğü bugüne kadar değil bu- rada bir kurtancı kazı yapmak, köylülerin tarihsel bağlantılan yok edercesine yaptıklan kazıla- rından çıkan eserleri satın ala- cak müzeler arası dengeli bir ör- gütlenmeyi bile kuramamıştı. Merzifonlu kapanda 1970*161^ başında bir kez da- ha başı polisle derde girmis olan Mustafa Merzifonlu 1983'te, ön- ce rüşvetten ve sonra eski eser kaçakçüığmdan tutuklandı. Fet- hiye'de gözaltına aunan bazı an- tika kaçakçılan Merzifonlu'nun adım açıklayınca Merzifonlu Muğla'ya getirildi. Daha yolda arabada rüşvetin kapısıru yarım milyon liradan açtı. Bu sırada başta Muğla Vali- (Arkası 19. Sayfada) K.Çamkca'da kuşgünleri • Istanbol Haber Servisi — Doğal Hayatı Koruma Derneği'nin düzenlediği kuş izleme günü bugün lstanbul Küçük Çamlıca tepesinde saat ll'de başlıyor. Her yıl onbinlerce yırtıcı kuş, sonbahar aylannda Avrupa ve kuzey ülkelerinden geh'p Afrika ve sıcak ülkelere göç ederken, lstanbul Boğazı üzerinden geçiyorlar. Değişik kuş türlerini görmek ve tammak, kuşlann yaşamı üzerine geniş bilgi almak isteyenJer K.Çamlıca'da doğaya yakın bir gün geçirebilirler. Doğal Hayatı Koruma Derneği, doğaseverleri dürbünleri ile birlikte K.Çambca'ya çağınyor. Derneğin de bir miktar dürbünü doğaseverlere tahsis edebileceğı belirtiliyor. Kaçak acente perişan etti • ANTALYA (AA) — Kaçak seyahat acenjesinin Türkiye'ye getirttiği bir grup Federal Alman turist, acentenin otel paralannı ödememesi üzerine bir süre rehin kaldı. Olay, Federal Alman gazetelerinde "tatil skandalı.. Türk polisi Nurnberglileri otellerine hapsetti" şeklinde yer aldı. Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği Antalya Bölgesel Yürütme Kurulu Genel Sekreteri Abdullah Tekin, olayın doğnı olduğunu, Prima-Tur adlı kaçak acentenin, Morgen und Abdndlend Reisen fırması aracılığjyla getirttiği turist grubunun otel giderlerini ödememesi üzerine turistlerin otelden aynlmalanna izln verilmediğini ve bir süre otelde tutulduğunu bildirdi. Çevre Konferansı • ANKARA (ANKA) — Türkiye Çevre Sorunlan Vakfı tarafından 3-5 ekim tarihleri arasında Turban Çeşme Oteli'nde "Türizm ve Çevre" konulu bir konferans düzenlenecek. Konferansa turizm ve çevre konusunda uzmanlaşmış Türk bilim adamlannın ve yöneticilerinin yam sıra Federal Almanya'dan da turizm uzmanlan katılacak. Konferansta sunulacak tebliğlerin daha sonra bir kitapta toplanacağı bildirildi. Çayönü'de yeni • ERGANİ/BİSMtL (AA) — Diyarbakır'm Bismil ilçesi yakınlarındaki Üçtepe ve Ergani ilçesindeki Çayönü höyuklerinde surdürülen arkeolojik kaalann bu yılki bölümü tamamlandı. İki yıl önce Bismil ilçesi yakınlanndaki Üçtepe höyüğünde lstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Veli Sevin başkanlığmda başlatüan kazıların bu yılki bölümünde Asur, Mittanni, Hurri, Roma, Bizans ve Selçuk dönemlerine ait eserlerle mimari kahntılann ortaya çıkarıldığını, bu medeniyetlere ışık tutacak bilgdler elde edildiğini söyledi. Kirli havaya karşı vakıf • ERZURUM (AA) — Erzurum, Erzincan ve Muş'ta özellikle kış aylannda görülen hava kirliliğini önlemek amacıyla Çevre Koruma Vakfı kuruldu. Erzunım Valisi EmruUah Zeybek, vakfm öncelikle arahk, ocak ve şubat aylannda ciddi boyutlara ulaşan hava kirliliğini asgariye indirmek için çalışmalar yapacağım bildirdi. İlk plauda hava kirlinğini ölçen aletlerin satın alınacağını belirten Vali Zeybek şunlan söyledi: "llgili Devlet Bakanhğı'mn talimatıyla kurul^n ÇevTe Koruma Vakfı'na 250 milyon lira kaynak gönderildi. Bu ödenekle hava ve çevre kirliliğinin önlenmesi için daha etkin çalışmalar yapacağız." Manıflu'nun kodu degişti • ANKARA (AA) — Çankın'ya bağlı Maruflu merkezinin otomatik telefon görüşmelerindeki kod numarası değiştirildi. PTT Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre Manıflu'nun otomatik telefon görüşmelerinde '467-29' olan kodu dünden itibaren '4683-8' oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle