Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 16EYLÜL 1990
MENDERES1 BÜNYA S I HİKMETÜZDEMlR
Devletçilik dönemi sona ermiş, sermaye birikimi hızlanmış, tekpartiyönetimine karşı tepküeryoğunlaşmaya başlamıştı
Menderes'ihangiTürkiyeyarattı?
Sunuş
öykü ve tiyatro
dünyamızın
ünlü adı
Haldun Taner'in aklına şu
takılıyor: 'Türk tarihinde gerçek
kahraman kimdir?' öyle bir kişi
arar ki *kusursuz' otsun, büyük
çoğunluk gönül rahatlığı ile *işte
kahraman' diyebilsin.
'Mithat Paşa olabüir mi?' diye
düşünür. İncelemeye koyulur. Bir
süre sonra görür ki 'ilk hürriyet
Yıllardır
Menderes
hakkında yazılan,
her biri birer ağıt
veya mersiyeden
ibaret olan
yakınmalar, onun
siyasi düşünce ve
eylemini
açıklamamakta...
Bu şekilde
'Menderes'in
dramı' acıklı bir
Öyküden öteye
geçemez.
1945'
şehidimiz' pek çok zaaf ile
yaşamıştır. Büyük umutla giriştiği
Mithat Paşa incelemesinden ve
kahraman arayışı sevdasından
vazgeçer.
Aradan zaman geçtikten sonra
tarihi şahsiyetleri değerlendirirken
soğukkanlı olmak gerekir.
Çok partili politikamızın en uzun
süre görevde kalabilen başbakam
Adnan Menderes için bugüne
kadar yapıldığı şekilde birbirine
taban tabana zıt şeyler söylemek
mümkün.
Kanımca onun günahlarını veya
sevaplarını abartarak aynı yanlışı
yapan çevrelerin buluşabilecekleri
ortak bir nokta var.
Menderes, cumhuriyet tarihinin
ilk 'sivü kahramanı 'dır. Siyasi
liderleri hep ordudan gelen bir
toplum için bu çok önemli.
Mustafa Kemal ve Ismet
Paşa'ların, Mareşal
Çakmak'lann, General
Karabekir'lerin dolaştığı
gökyüzünde, halkın yarattıgı bir
sivil lider.
Demokrat Parti'nin 1 numaralı
kurucusu Celal Bayar
hakkında aynı değerlendirmeyi
yapmak güç. Bilindiği üzere
Bayar, cumhuriyetin asker kökenli
liderleri gibi 'devlet' ekolündedir.
Menderes'in Bayar'dan farkı
'resmi kahraman' olmayışıdır.
parti rejimine
muhalefet etmek
durumunda kalan
ve kendi siyasi
partileri Demokrat
Parti'yi kuran
Menderes ve
arkadaşları,
1923'tenberi devlet
eliyle yaratılmaya
çalışılan Türk
burjuvazisinin
rktidara tek başına
talip olabileceğini
haber vermekteydi
- — 1 —
Adnan Menderes'i değerlendir-
meye başlarken, onun yetişme ve
gelişme ortamı kadar, yaşadığı iç
ve dış politik iklimi de dikkate al-
mak, çağdaşı öteki politikacılar-
la birlikte düşünmek doğru ola-
caktır. Bu ise, her şeyden önce,
onun dünyasına nüfuz etmek de-
mektir. Yoksa, kuilanılagelen ha-
liyle Menderes'in 'dramı' acıklı
bir öyküden öteye geçmez. Tıpkı,
yıllardır onun hakkında yazılan,
fakat ne akla hizmet ise her biri
birer ağıt veya mersiyeden ibaret
olan yakınmalarda yapıldığı gibi.
Çok sayıdaki bu kitaplar arasın-
da belki Şevket Sûreyy» Ayde-
mir'inki dışında, Menderes'i an-
latan, onun siyasi düşünce ve ey-
İkinci Dünya Savaşı yıllarında faşist dalgaya karşı
'Buyurun Adnan Bey, söz sizin'
1943 yüı. tkinci Dünya Savaşı
olanca şiddeti ile süniyor. Büyuk
Millet Meclisi Ekonomi Komis-
yonu'nda bir kanun tasarısı gö-
rüşülüyor. Dönemin tek parti
Genei Sekreteri Memduh Şevkel
Esendai'ın mistik loncacılığı ile
Başbakan Şökrü Saracoğlu'nun
nasyonal sosyalizme hafiften
özentili milliyetçiliğinin izlerinı
taşıyan bir tasarı: Ticaret ve Sa-
nayi Odalan, Esnaf Odalan, Ti-
caret borsalan kanunu. Tasarı-
yı hazırlayanlar, mecburi sendi-
ka prensibine dayanıyorlar, tüc-
car ve sanayici ayn ayn ticaret ve
sanayi odalanna; esnaf, esnaf
odalanna, borsaya bağlı madde-
lerin ticaretı ile uğraşanlar da ay-
nca borsaya yazılmak zorunda
tutuluyorlar. Yönetim kurulları-
na ve örgut meclislenne, iş hayatı
üzerinde duzenieyici tedbirler al-
maktan mesleği görme yasağı ka-
rarına kadar yetkiler tanınıyor,
hükümetin kontrolü arttınhyor.
Faşizme karşı...
Yü 1943. Meclis'in Ekonomi Komisyonu'nda,
tüccar ve sanayici üzerinde hükümet
kontrolünü arttıran bir tasarı
görüşülmektedir. MilletvekiUerinden çoğu
tasanyı destekler. önündeki kâğıtlara notlar
alan, geriye taranmış saçları, solgun yüzü,
ince birer çizgiden ibaret dudaklarıyla Adnan
Menderes de komisyondadır. Komisyon
Başkanı bir ara, 'Buyurun Adnan Bey' der.
Adnan Bey şöyle konuşur: Tüccarı,
sanayiciyi, esnafı bir çeşit mecburi
korporasyonlara bağlıyorlar. Bu bakımdan
nasyonal sosyalist Almanya ile faşist
İtalya'nm iktisadi teşekküüerini bize
getirmek istiyorlar, buna da, biz milli ve
tarihi mtiesseselerimiz loncalan
canlandınyoruz diyorlar. Lonca mı değil mi
bilmem. Ancak bu düpedüz faşist nasyonal
sosyalist korporasyon anlayışıdır!
Ekonomi komisyonunun eski
meclis binasının giriş rolünde,
sağda, merdivenin hemen yanın-
daki odasında Başkan Fuat Sir-
men'in tam karşısında oturan bir
milletvekili var. önündeki kâğıt-
lara notlar alan, geriye taranmış
ve oldukça geniş alnı çevreleyen
saçlar, solgun bir ytiz, ucu biraz
öne eğik bir burun, ince, birer
çizgiden ibaret dudaklar... Bem-
beyaz boynu sıkan dar bir ya-
ka...
Konuşmalar başladıktan son-
ra görülüyor ki, milletvekilleri-
nin çoğu tasanyı destekliyor. Ba-
ası gerçekten inanarak, bazısı da
hükümet ve parti genel sekrete-
rinin hoşuna gitmek için, getiri-
len düzenlemenin geleneklerimizi
carüandıracağından, lonca örgut-
lenmesinin geçmişte oynadığı ro-
Jün buyülduğünden, ekonomimi-
zin bu tasarı ile milli hüviyet ka-
zanacağından dem vuruyorlar.
Komisyon başkanı bir ara, '9u-
yurun Adnan Be>, söz sizin' di-
yor. Tam karşısında oturan mil-
letvekili başını kaldırıyor. Yuzü-
ne iki yeni çizgi ekleniyor, göz-
ler ve burun ddikleri. Konuşma-
\a başlıyor:
'Projeyi dikkatie okudum, gü-
zel. Yepyeni muesseseler kurulu-
yorlar. Araa hangi istikamette?
Tuccan, sanaviciyi, esnafı bir çe-
şit mecburi korporasyonlara baf-
lıjorlar. Bu bakımdan nasyonal
sosvalist Almanja ile faşist İtaJ-
>a'nın iktisadi teşekkullerini bi-
ze getirmek istiyorlar, buna da,
bi/ milli ve tarihi miiesseseıniz
loncalan canlandınyonız. diyor-
lar. Lonca mı değil mi bilmem,
>alnız gordıigum, karşımıza ge-
lenin düpeduz bir korporasyon
olduğudur. Faşisl korporasyon,
nasyonal sosjalist korporasyon!
Bizi nereye göturmek istiyorlar?'
Ardından kalkar, dışarı jfik-
mak uzeredir. Komisyon başka-
nı, 'Dunın, Adnan Bey, anlatacak-
lar elbet, dinleyin" der.
Aldırmaz. Çıkarken şöyle ses-
lenır:
'Ne söyleyecelclerini arkadas-
lardan ögrenirim.'
1943'te kara Avrupası'ndaki
gelişmelere paralel olarak faşist
dalganın Tiirkiye'de de yüksel-
raeye başladığı hesaba katılırsa,
bir milletvekilinın yukandaki
tiirden değerlendirmeler yapması
anlamlıdır ve cesaret isteyen b»
iştir.
lemini açıklayıp irdeleyen bir eser
raaalesef bulunmamaktadır.
Menderes, ne Nimet Arzık'ın
ifade ettiği gibi 'provasız, çok bü-
yük bir role çıkan aktordür', ne
de Necip Fazd Kısakürek'in ta-
nımlamasıyla 'silik bir CHP
mebusu'..
Bu anlamda Adnan Menderes'-
in öyküsü, Turk burjuva sınıfının
doğuş ve gelişme tarihiyle birlik-
te ele alınmak durumundadır.
1923'te Cumhuriyet ilan edildi-
ğinde, tstanbul ve Anadolu'da sı-
nai ve girişimci becerisi olan ke-
sim son derece zayıflamıştı. Bun-
da, esasen Türkiye ile Yunanistan
arasında yapılan nufus değişimi-
nin de önemli rolu olrnuştur. Hal-
buki o gunlerde girişimci bir top-
luluğa şiddetle ihtiyaç bulunmak-
tadır. Bu nedenledir ki ertesi yıl
toplanan tzmir tktisat Kongresi'-
nde, genç cumhuriyetin kanatlan
altında sağlanan yasal ve finansal
destek ile çiftçilerden, esnaftan ve
ticaret erbabından oluşan kesimin
teşvik edılmesi kararlaştırılmıştır.
Devletın bizzat işletmecilik yap-
maması, buna karşılık, baa tekel-
lerin imtiyazlı şirketlere dağıtıla-
rak ihaleler yolu ve tesvik tedbir-
leri ile özel sermaye birikimini ve
kapitalist gelişmeyi hızlandırıcı
bir politika, dönemin başlıca özel-
liğidir. Bununla birlikte uygula-
maları saf anlamda liberal politi-
ka diye almak doğru olmaz. Ter-
sine, devletin duzenieyici ve ko-
rumacı yam çok belirgindir. Dev-
let, özellikle baymdırlık ve sana-
yi dallannda girişimlerde bulun-
muş olup, izlenen demiryolu po-
litikası da aynı yöndedir. Fakat
devletin daha fazla iktisadi faali-
yete girişecek birikimi olmadığı da
ayrıca belirtilmelidir.
Kapitalizm ve
devletçilik
1929'dan sonra kapitalist gelış-
menin önşartlarmdan biri olan et-
kili bir gümrük politikasımn uy-
gulanma imkânlanna kavuşulun-
ca, artan gumruk geliri kamu ma-
liyesini beslemiş ve böylece dev-
letin müdahale imkânlarında ar-
tışlar görulmuştür.
Özel girişimcüerin teşvikinden
beklenen sonucun elde edileme-
mesi ve bu arada başgösteren
dünya krizinin iç pazarda yol aç-
tığı hasar, ekonomiye doğrudan
müdahaleyi zorunlu kılmıştır.
Milli ekonomi açısından çok
önemli ekonomik sınai projelerin,
elektrik santrallannın, çimento,
demir ve çelik fabrikalarmın ku-
rulması, topragı sulama ve iyileş-
tirilme çalışmalarının yürütülmesi
ve bütün bunlar için özel girişimin
gelişebileceği onarrun hazırlanma-
sı gerekmektedir. öte yandan, as-
keri ve toplumsal amaçlarla da çe-
şitli yatınmlann devletçe yapüma-
sı zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Devletçiliğe yönelişin nedenle-
rı kısaca bunlardır. Yoksa, o za-
manlar 'Kadrocn' aydınların ve-
ya 1960'larda 'Yöncüler'in iddia
ettikleri gibi, devletçilik, kapita-
list ve sosyalist gelişme stratejile-
rine alternatif bir üçüncü yol de-
ğildir veya uygulayanlann da böy-
le bir niyetleri bulunmanıaktadır.
Bu bakımdan, 1932-39 döne-
minde uygulanan politikayı, öte-
ki ideolojik unsurlarıyla birlikte
Aydın-Yassıada hattındaki önemli duraklar1889 Aydın doğumlu.
1930 Fethi Okyar'ın liderliğindeki Serbest
Cumhuriyetçi Fırka'nın Aydın II Başkanı.
1931 Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan Aydın
Milletvekili. 1945'e kadar Büyük Millet
Meclisi'nin farkh komisyonlannda çalışıyor. Bir
süre parti müfettişligi yapıyor.
1945 Toprak mülkiyetini kısıtlayan tasarıya karşı
çıkıyor. Aynı yıl Celal Bayar, Fuat Köpnılü ve
Refik Koraltan ile birlikte imzaladıklan 'dörtlü
takrir' diye anılan ünlü önergeyi parti grup
başkanhgına veriyorlar.
1846 Demokrat Parti'nin kurucuları arasında yer
alıyor. Aynı zamanda partisinin Kütahya
Milletvekili oluyor.
1950 seçimJeri kazandıktan sonra Başbakan ve
Parti Genel Başkanı. Bu görevleri 10 yıl sürüyor.
1960 Askeri darbe ile iktidardan uzakiaştırılıyor.
1961 Arkadaşları Fatin Ruştü Zorlu ve
Hasan Polatkan ile birlikte asılarak
jdam ediliyor.
milli sanayileşme çabası olarak
yorumlamak; fakat, 1920'lerde
benimsenmiş olan kapitalist geliş-
me stratejisinin alternatifî diye
düşünmemek gerekir. Tamamen
özel şartlann zorladıgı devletçilik,
aslında, kapitaiist gelişme mode-
liain içinden türetilmiş bir politi-
kadır. DenUebihr ki, 1923-31 ve
1932-39 dönemleri, kapitalist ge-
lişmeye yönelmiş, geri kalmış, fa-
kat, siyasi bagımsızlığına sahip bir
ülkede, 20. yüzyıl başlarında bir-
birini tamamlayan iki alternatif
politikadır. Bu çerçevede sanayi
kesiminin 1930'lardagüçlenmeye
başlaması şaşırtıa değildir. İlk iki
üç yıl dışında, uygulanan yeni po-
litika hiçbir şekilde özel girişim-
ciyi iktisadi faaliyetlerden uzak
tutmamıştır. Tam tersine, kont-
•
Ikinci Dünya
Savaşı'nın sonu,
adeta 30'lar
devletçiliğinin tarihi
görevini
tamamladığını ilan
etmiştir. Yeni
yorum,
1930'lardakigibi
devletin iktisadi
egemenlik alanını
genişletme yönünde
değil, ters yönde,
devlet
işletmeciliğine bir
sınır çizmedir.
Şavaş sonrası
iktisadi hamleyi iç
kaynaklara
dayanarak
başlatma
imkânsızlığı,
gelişen iç burjuvazi
ve büyük arazi
sahibi kesimini,
Kurtuluş Savaşı'na
önderlik eden
asker-sivil kökenli
bürokrasi ile zoraki
ittifakı bozmaya
zorlamıştır.
rol, teşvik anlamında olmuştur.
Bu sayede kapilalist dünya eko-
nomisi, ağır bir bunalım yaşar-
ken, Türk ekonomisi korumacı ve
devletçi politikalarla anlamlı bir
birikim ve sanayileşme temposu
gerçek]eştirebümiştir.
Yapılan bu tahlil şunun için
önemlidir: 1945'te tek parti reji-
mine muhalefet etmek durumun-
da kalan ve kendi siyasi partileri
Demokrat Parti'yi kuran Mende-
res ve arkadaşları, 1923'ten beri
devlet eliyle yaratılmaya çalışılan
Türk burjuvazisinin iktidara tek
başına talip olabileceğini haber
vermektedirler.
Kaldı ki, savaşın sonu, adeta
30'lar devletçiliğinin tarihi göre-
vini tamamladığını ilan etmiştir.
Tahmin edileceği üzere, savaş yıl-
larında özel sermaye birikimi hız-
lanmıştır. Bu ise tarihi ve ekono-
mik görevini yerine getiren bir po-
litikanın, kısmen onun eski uygu-
layıcıları tarafından bile reddedil-
mesine yol açmışdır.
• Yeni yorum, 1930'lardakigibi,
devletin iktisadi egemenlik alanı-
nı genişletme yönünde değil, ters
yönde, devlet işletmeciliğine bir
sınır çizmedir. Savaş biterken mil-
li ekonomideki kaynaklar kuru-
tulmuş olduğundan, iktisadi ham-
leyi iç kaynaklara dayanarak baş-
latma imkânsızlığı, gelişen iç bur-
juvazi ve büyük arazi sahibi ke-
simi, Kurtuluş Savaşı'na önderlik
eden asker-sivil kökenli bürokrasi
ile olan zoraki ittifakını bozma-
ya itmiştır.
YABI1V: D»rtltt takıHbr""
Kahramanmaraş doğumlu Dr.
Hikmet özdemir yüksek
öğrenimini Ankara'da Ortadoğu
Arame Idaresi Enstitüsü (lisans)
ve Siyasal Bılgiler Fakültesi'nde
(doktora) tamamladı. Londra
Üniversitesi Doğu ve Afrika
tncelemeleri Okulu'nda da bir
yıl süre ile çauşmalarını
sürdüren Dr. özdemir'in
yayımlanmış üç kitabı
bulunmaktadır: Yön Hareketi
(Bilgi Y., 1986* Rejim ve Asker
(Afa Y., 1989), Devlet Krizi
(Afa Y., 1989).
Menderes ile
Bayafın ilk
karşılaşması
Celal Bayar, daha sonra
birlikte Demokrat Pcrti'yl
kuracakları ve 10 yıl ülke
yönetiminde yine birlikte söz
sahibi olacaklan Adnan
tflenderes'le, o henüz 15-16
yaşmdayken, 1. Dunya Savaşı
arifesinde karşılaşmıştı. Bayar,
'Başvekilim Adnan Menderes'
adlı kitabmda olayı şöyle
anlatıyor
Adnan Menderes'i, Birinci
Dünya Savaşı arifesi
gunlerinde tanıdım. O zaman
İttihat ve Terakki Fırkası'nın
(Partisi) tzmir Katib-i
Mes'ulü idim. 1908
inkılabıyla birlikte Türkiye'de
birçok sosyal hamlelere
girişilmişti. Bu arada öğretim
sistemimiz de yeni baştan
gözden geçirilmiş ve aydın,
vatansever, feragetli bir nesil.
yetiştinnek için yeni okullar
' açılması kararlaştırılmıştı. Bu
okulların adı: "İttihak ve
Terakki Mektepleri" idi.
Bunlardan bir tanesi de
Izmir'de kurulmuştur.
Menderes, ilkin bu okulda
okumuş, fakat bu yıllarda
ben kendisini tanımıyordum.
Sonra bu okuldan
Kızılçullu'daki Amerikan
Koleji'ne geçmiş. lşte ilk
temasımız bu sıralarda oldu.
Bir gün Kızılçullu Amerikan
Koleji'nden üç gencin benimle
görüşmek istediklerini haber
verdiler. Kabul ettim. Hemen,
hemen aynı yaşlarda üç
gençti. Temiz giyinmişlerdi.
15-16 yaşlannda
görünüyorlardı. Içlerinden
biri konuşmaya başladt.
Okudukları Amerikan
Koleji'nde, eğitim kadrosu
içinde mısyoner rahipler
varmış. Bunlar Müslüman
çalışıyorduk. Yabancı okullar
işi de bu arada idi.
Bir taraftan okul idaresi ile
bir taraftan Maarif
Müdürlüğu ile temasa geçtim.
Tahkikat açtırdım. Ve bu
konu, günün meselesi olarak
gazetelere intikal etti.
Sanıyorum, bazı Hıristiyanlık
gayretine diişmüş hocalann
değiştirilmesi ve okul
idaresinin dikkati çekilmesiyle
işi tatlıya bağlamıştık.
Kapitülasyonlar, daha derin
tedbirler almamıza izin
vermiyordu...
Milliyetçi ve
Müslümaıı Menderes
Bütün bunlan anlatrnakta
maksadım, Menderes
hakkında açık bir fikir
verebilmek içindir. Okul
çağında bir gencin kendi
okulunda olup bitenlere
dikkatli olması, çevresindeki
hocaların bazı arkadaşları
üzerinde yaptıkları cahşmalan
gözden kaçırmaması, bunlan
iyi değerlendirmesi, en sonra
da buna engel olabilmek için
çagın etkili devlet adamlanna
başvurup derdini anlatacak
ölçüde cesur olması, bir
kifâyeti gösuriyordu. Aynca
genç Menderes'in bu
davranışında milliyet
duyguları ve dine saygısı
apaçıktır. Eğer iyi yetişmekte
olan bir genç olmasaydı, hiç
şüphesiz misyoner
öğtetmenlerin giriştikleri bu
çalışmalan doğru olarak
değerlendırmesine imkân
yoktu. Böylece Menderes'in
okul hayatından başlayan
cevherli yanını tespit etmiş
oluyorurn. Onun milliyetçilik
anlayışı, dinine karşı duyduğu
Bir gün Kızılçullu Amerikan Koleji'nden üç
gencin benimle görüşmek istediklerini haber
verdiler. Kabul ettim. Hemen hemen aynı
yaşlarda üç gençti. Temiz giyinmişlerdi.
15-16 yaşlannda görünüyorlardı. Içlerinden
biri konuşmaya başladı...
öğrenciler üzerinde işliyorlar
ve Hıristiyan yapmaya"
çahşıyorlarmış. Bu gençlerin
şikâyeti bu idi.
Çok heyecanlı idiler.
Yürekten konuşuyorlardı.
Gördüklerini, vatansever bir
duygu ile dile getiriyorlardı.
Bana misyonerlerin yakınlık
sağladıkları iki öğrencinin
adlannı, okul numaralarını
da yazdırdılar. Okullan ile
"Devlet" olarak
ilgilenilmesini istediler.
Kapitülasyonlara
karşı idik
Ben bu konu üzerinde
yeterince durdum.
Biliyorsunuz o çağlar
kapitülasyonlar çağı idi.
Yabancı okullar tam bir
bağımsızlık içinde eğitim
yapıyorlardı. Biz tttihat ve
Terakki fırkası olarak
kapitülasyonlara karşı idik.
Fakat bunlan kaldırmak o
günün işi değildi. Ancak bazı
uygulama konulanndaki
haklanmızdan faydalanarak
tesirlerini azaltmaya
saygı, örarünün sonuna kadar
değişmeden devam etmiştir.
Yukanda anlattığım olaydaki
gençlerden birinin Adnan
Menderes olduğunu da çok
sonraları, kendisiyle yakın
dost olduğumuz yıllarda
kendisinden ögrenmiştim.
Benim hatırımda kalan,
sadece olayın kendisi idi.
Buna özel bir önem verdiğim
ve üzerinde durduğum için de
unutmamışımdır. Bir gün
kendisiyle görüşürken,
"Hatırlar mısınız?" dedi.
"Sizin tzmir Kâtib-i
Mesullüğünüz sırasında,
Kızılçullu Amerikan
Koleji'nden üç öğrenci sizi
ziyarete gelmiş ve okullannda
bazı misyoner hocalann
Müslüman gençleri Hıristiyan
yapmaya çalıştığından şikâyet
etmişlerdi. tşte o üç
öğrenciden biri benim..."
O zaman hafızamı toplayıp
gelen üç gençten zayıf, narin,
uçuk benizli, gözleri kıvıkımlı
gencin, sonradan dostum olan
Adnan Menderes olduğunu
hatırladım.