14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 16EYLÜL 1990 MENDERES1 BÜNYA S I HİKMETÜZDEMlR Devletçilik dönemi sona ermiş, sermaye birikimi hızlanmış, tekpartiyönetimine karşı tepküeryoğunlaşmaya başlamıştı Menderes'ihangiTürkiyeyarattı? Sunuş öykü ve tiyatro dünyamızın ünlü adı Haldun Taner'in aklına şu takılıyor: 'Türk tarihinde gerçek kahraman kimdir?' öyle bir kişi arar ki *kusursuz' otsun, büyük çoğunluk gönül rahatlığı ile *işte kahraman' diyebilsin. 'Mithat Paşa olabüir mi?' diye düşünür. İncelemeye koyulur. Bir süre sonra görür ki 'ilk hürriyet Yıllardır Menderes hakkında yazılan, her biri birer ağıt veya mersiyeden ibaret olan yakınmalar, onun siyasi düşünce ve eylemini açıklamamakta... Bu şekilde 'Menderes'in dramı' acıklı bir Öyküden öteye geçemez. 1945' şehidimiz' pek çok zaaf ile yaşamıştır. Büyük umutla giriştiği Mithat Paşa incelemesinden ve kahraman arayışı sevdasından vazgeçer. Aradan zaman geçtikten sonra tarihi şahsiyetleri değerlendirirken soğukkanlı olmak gerekir. Çok partili politikamızın en uzun süre görevde kalabilen başbakam Adnan Menderes için bugüne kadar yapıldığı şekilde birbirine taban tabana zıt şeyler söylemek mümkün. Kanımca onun günahlarını veya sevaplarını abartarak aynı yanlışı yapan çevrelerin buluşabilecekleri ortak bir nokta var. Menderes, cumhuriyet tarihinin ilk 'sivü kahramanı 'dır. Siyasi liderleri hep ordudan gelen bir toplum için bu çok önemli. Mustafa Kemal ve Ismet Paşa'ların, Mareşal Çakmak'lann, General Karabekir'lerin dolaştığı gökyüzünde, halkın yarattıgı bir sivil lider. Demokrat Parti'nin 1 numaralı kurucusu Celal Bayar hakkında aynı değerlendirmeyi yapmak güç. Bilindiği üzere Bayar, cumhuriyetin asker kökenli liderleri gibi 'devlet' ekolündedir. Menderes'in Bayar'dan farkı 'resmi kahraman' olmayışıdır. parti rejimine muhalefet etmek durumunda kalan ve kendi siyasi partileri Demokrat Parti'yi kuran Menderes ve arkadaşları, 1923'tenberi devlet eliyle yaratılmaya çalışılan Türk burjuvazisinin rktidara tek başına talip olabileceğini haber vermekteydi - — 1 — Adnan Menderes'i değerlendir- meye başlarken, onun yetişme ve gelişme ortamı kadar, yaşadığı iç ve dış politik iklimi de dikkate al- mak, çağdaşı öteki politikacılar- la birlikte düşünmek doğru ola- caktır. Bu ise, her şeyden önce, onun dünyasına nüfuz etmek de- mektir. Yoksa, kuilanılagelen ha- liyle Menderes'in 'dramı' acıklı bir öyküden öteye geçmez. Tıpkı, yıllardır onun hakkında yazılan, fakat ne akla hizmet ise her biri birer ağıt veya mersiyeden ibaret olan yakınmalarda yapıldığı gibi. Çok sayıdaki bu kitaplar arasın- da belki Şevket Sûreyy» Ayde- mir'inki dışında, Menderes'i an- latan, onun siyasi düşünce ve ey- İkinci Dünya Savaşı yıllarında faşist dalgaya karşı 'Buyurun Adnan Bey, söz sizin' 1943 yüı. tkinci Dünya Savaşı olanca şiddeti ile süniyor. Büyuk Millet Meclisi Ekonomi Komis- yonu'nda bir kanun tasarısı gö- rüşülüyor. Dönemin tek parti Genei Sekreteri Memduh Şevkel Esendai'ın mistik loncacılığı ile Başbakan Şökrü Saracoğlu'nun nasyonal sosyalizme hafiften özentili milliyetçiliğinin izlerinı taşıyan bir tasarı: Ticaret ve Sa- nayi Odalan, Esnaf Odalan, Ti- caret borsalan kanunu. Tasarı- yı hazırlayanlar, mecburi sendi- ka prensibine dayanıyorlar, tüc- car ve sanayici ayn ayn ticaret ve sanayi odalanna; esnaf, esnaf odalanna, borsaya bağlı madde- lerin ticaretı ile uğraşanlar da ay- nca borsaya yazılmak zorunda tutuluyorlar. Yönetim kurulları- na ve örgut meclislenne, iş hayatı üzerinde duzenieyici tedbirler al- maktan mesleği görme yasağı ka- rarına kadar yetkiler tanınıyor, hükümetin kontrolü arttınhyor. Faşizme karşı... Yü 1943. Meclis'in Ekonomi Komisyonu'nda, tüccar ve sanayici üzerinde hükümet kontrolünü arttıran bir tasarı görüşülmektedir. MilletvekiUerinden çoğu tasanyı destekler. önündeki kâğıtlara notlar alan, geriye taranmış saçları, solgun yüzü, ince birer çizgiden ibaret dudaklarıyla Adnan Menderes de komisyondadır. Komisyon Başkanı bir ara, 'Buyurun Adnan Bey' der. Adnan Bey şöyle konuşur: Tüccarı, sanayiciyi, esnafı bir çeşit mecburi korporasyonlara bağlıyorlar. Bu bakımdan nasyonal sosyalist Almanya ile faşist İtalya'nm iktisadi teşekküüerini bize getirmek istiyorlar, buna da, biz milli ve tarihi mtiesseselerimiz loncalan canlandınyoruz diyorlar. Lonca mı değil mi bilmem. Ancak bu düpedüz faşist nasyonal sosyalist korporasyon anlayışıdır! Ekonomi komisyonunun eski meclis binasının giriş rolünde, sağda, merdivenin hemen yanın- daki odasında Başkan Fuat Sir- men'in tam karşısında oturan bir milletvekili var. önündeki kâğıt- lara notlar alan, geriye taranmış ve oldukça geniş alnı çevreleyen saçlar, solgun bir ytiz, ucu biraz öne eğik bir burun, ince, birer çizgiden ibaret dudaklar... Bem- beyaz boynu sıkan dar bir ya- ka... Konuşmalar başladıktan son- ra görülüyor ki, milletvekilleri- nin çoğu tasanyı destekliyor. Ba- ası gerçekten inanarak, bazısı da hükümet ve parti genel sekrete- rinin hoşuna gitmek için, getiri- len düzenlemenin geleneklerimizi carüandıracağından, lonca örgut- lenmesinin geçmişte oynadığı ro- Jün buyülduğünden, ekonomimi- zin bu tasarı ile milli hüviyet ka- zanacağından dem vuruyorlar. Komisyon başkanı bir ara, '9u- yurun Adnan Be>, söz sizin' di- yor. Tam karşısında oturan mil- letvekili başını kaldırıyor. Yuzü- ne iki yeni çizgi ekleniyor, göz- ler ve burun ddikleri. Konuşma- \a başlıyor: 'Projeyi dikkatie okudum, gü- zel. Yepyeni muesseseler kurulu- yorlar. Araa hangi istikamette? Tuccan, sanaviciyi, esnafı bir çe- şit mecburi korporasyonlara baf- lıjorlar. Bu bakımdan nasyonal sosvalist Almanja ile faşist İtaJ- >a'nın iktisadi teşekkullerini bi- ze getirmek istiyorlar, buna da, bi/ milli ve tarihi miiesseseıniz loncalan canlandınyonız. diyor- lar. Lonca mı değil mi bilmem, >alnız gordıigum, karşımıza ge- lenin düpeduz bir korporasyon olduğudur. Faşisl korporasyon, nasyonal sosjalist korporasyon! Bizi nereye göturmek istiyorlar?' Ardından kalkar, dışarı jfik- mak uzeredir. Komisyon başka- nı, 'Dunın, Adnan Bey, anlatacak- lar elbet, dinleyin" der. Aldırmaz. Çıkarken şöyle ses- lenır: 'Ne söyleyecelclerini arkadas- lardan ögrenirim.' 1943'te kara Avrupası'ndaki gelişmelere paralel olarak faşist dalganın Tiirkiye'de de yüksel- raeye başladığı hesaba katılırsa, bir milletvekilinın yukandaki tiirden değerlendirmeler yapması anlamlıdır ve cesaret isteyen b» iştir. lemini açıklayıp irdeleyen bir eser raaalesef bulunmamaktadır. Menderes, ne Nimet Arzık'ın ifade ettiği gibi 'provasız, çok bü- yük bir role çıkan aktordür', ne de Necip Fazd Kısakürek'in ta- nımlamasıyla 'silik bir CHP mebusu'.. Bu anlamda Adnan Menderes'- in öyküsü, Turk burjuva sınıfının doğuş ve gelişme tarihiyle birlik- te ele alınmak durumundadır. 1923'te Cumhuriyet ilan edildi- ğinde, tstanbul ve Anadolu'da sı- nai ve girişimci becerisi olan ke- sim son derece zayıflamıştı. Bun- da, esasen Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan nufus değişimi- nin de önemli rolu olrnuştur. Hal- buki o gunlerde girişimci bir top- luluğa şiddetle ihtiyaç bulunmak- tadır. Bu nedenledir ki ertesi yıl toplanan tzmir tktisat Kongresi'- nde, genç cumhuriyetin kanatlan altında sağlanan yasal ve finansal destek ile çiftçilerden, esnaftan ve ticaret erbabından oluşan kesimin teşvik edılmesi kararlaştırılmıştır. Devletın bizzat işletmecilik yap- maması, buna karşılık, baa tekel- lerin imtiyazlı şirketlere dağıtıla- rak ihaleler yolu ve tesvik tedbir- leri ile özel sermaye birikimini ve kapitalist gelişmeyi hızlandırıcı bir politika, dönemin başlıca özel- liğidir. Bununla birlikte uygula- maları saf anlamda liberal politi- ka diye almak doğru olmaz. Ter- sine, devletin duzenieyici ve ko- rumacı yam çok belirgindir. Dev- let, özellikle baymdırlık ve sana- yi dallannda girişimlerde bulun- muş olup, izlenen demiryolu po- litikası da aynı yöndedir. Fakat devletin daha fazla iktisadi faali- yete girişecek birikimi olmadığı da ayrıca belirtilmelidir. Kapitalizm ve devletçilik 1929'dan sonra kapitalist gelış- menin önşartlarmdan biri olan et- kili bir gümrük politikasımn uy- gulanma imkânlanna kavuşulun- ca, artan gumruk geliri kamu ma- liyesini beslemiş ve böylece dev- letin müdahale imkânlarında ar- tışlar görulmuştür. Özel girişimcüerin teşvikinden beklenen sonucun elde edileme- mesi ve bu arada başgösteren dünya krizinin iç pazarda yol aç- tığı hasar, ekonomiye doğrudan müdahaleyi zorunlu kılmıştır. Milli ekonomi açısından çok önemli ekonomik sınai projelerin, elektrik santrallannın, çimento, demir ve çelik fabrikalarmın ku- rulması, topragı sulama ve iyileş- tirilme çalışmalarının yürütülmesi ve bütün bunlar için özel girişimin gelişebileceği onarrun hazırlanma- sı gerekmektedir. öte yandan, as- keri ve toplumsal amaçlarla da çe- şitli yatınmlann devletçe yapüma- sı zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Devletçiliğe yönelişin nedenle- rı kısaca bunlardır. Yoksa, o za- manlar 'Kadrocn' aydınların ve- ya 1960'larda 'Yöncüler'in iddia ettikleri gibi, devletçilik, kapita- list ve sosyalist gelişme stratejile- rine alternatif bir üçüncü yol de- ğildir veya uygulayanlann da böy- le bir niyetleri bulunmanıaktadır. Bu bakımdan, 1932-39 döne- minde uygulanan politikayı, öte- ki ideolojik unsurlarıyla birlikte Aydın-Yassıada hattındaki önemli duraklar1889 Aydın doğumlu. 1930 Fethi Okyar'ın liderliğindeki Serbest Cumhuriyetçi Fırka'nın Aydın II Başkanı. 1931 Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan Aydın Milletvekili. 1945'e kadar Büyük Millet Meclisi'nin farkh komisyonlannda çalışıyor. Bir süre parti müfettişligi yapıyor. 1945 Toprak mülkiyetini kısıtlayan tasarıya karşı çıkıyor. Aynı yıl Celal Bayar, Fuat Köpnılü ve Refik Koraltan ile birlikte imzaladıklan 'dörtlü takrir' diye anılan ünlü önergeyi parti grup başkanhgına veriyorlar. 1846 Demokrat Parti'nin kurucuları arasında yer alıyor. Aynı zamanda partisinin Kütahya Milletvekili oluyor. 1950 seçimJeri kazandıktan sonra Başbakan ve Parti Genel Başkanı. Bu görevleri 10 yıl sürüyor. 1960 Askeri darbe ile iktidardan uzakiaştırılıyor. 1961 Arkadaşları Fatin Ruştü Zorlu ve Hasan Polatkan ile birlikte asılarak jdam ediliyor. milli sanayileşme çabası olarak yorumlamak; fakat, 1920'lerde benimsenmiş olan kapitalist geliş- me stratejisinin alternatifî diye düşünmemek gerekir. Tamamen özel şartlann zorladıgı devletçilik, aslında, kapitaiist gelişme mode- liain içinden türetilmiş bir politi- kadır. DenUebihr ki, 1923-31 ve 1932-39 dönemleri, kapitalist ge- lişmeye yönelmiş, geri kalmış, fa- kat, siyasi bagımsızlığına sahip bir ülkede, 20. yüzyıl başlarında bir- birini tamamlayan iki alternatif politikadır. Bu çerçevede sanayi kesiminin 1930'lardagüçlenmeye başlaması şaşırtıa değildir. İlk iki üç yıl dışında, uygulanan yeni po- litika hiçbir şekilde özel girişim- ciyi iktisadi faaliyetlerden uzak tutmamıştır. Tam tersine, kont- • Ikinci Dünya Savaşı'nın sonu, adeta 30'lar devletçiliğinin tarihi görevini tamamladığını ilan etmiştir. Yeni yorum, 1930'lardakigibi devletin iktisadi egemenlik alanını genişletme yönünde değil, ters yönde, devlet işletmeciliğine bir sınır çizmedir. Şavaş sonrası iktisadi hamleyi iç kaynaklara dayanarak başlatma imkânsızlığı, gelişen iç burjuvazi ve büyük arazi sahibi kesimini, Kurtuluş Savaşı'na önderlik eden asker-sivil kökenli bürokrasi ile zoraki ittifakı bozmaya zorlamıştır. rol, teşvik anlamında olmuştur. Bu sayede kapilalist dünya eko- nomisi, ağır bir bunalım yaşar- ken, Türk ekonomisi korumacı ve devletçi politikalarla anlamlı bir birikim ve sanayileşme temposu gerçek]eştirebümiştir. Yapılan bu tahlil şunun için önemlidir: 1945'te tek parti reji- mine muhalefet etmek durumun- da kalan ve kendi siyasi partileri Demokrat Parti'yi kuran Mende- res ve arkadaşları, 1923'ten beri devlet eliyle yaratılmaya çalışılan Türk burjuvazisinin iktidara tek başına talip olabileceğini haber vermektedirler. Kaldı ki, savaşın sonu, adeta 30'lar devletçiliğinin tarihi göre- vini tamamladığını ilan etmiştir. Tahmin edileceği üzere, savaş yıl- larında özel sermaye birikimi hız- lanmıştır. Bu ise tarihi ve ekono- mik görevini yerine getiren bir po- litikanın, kısmen onun eski uygu- layıcıları tarafından bile reddedil- mesine yol açmışdır. • Yeni yorum, 1930'lardakigibi, devletin iktisadi egemenlik alanı- nı genişletme yönünde değil, ters yönde, devlet işletmeciliğine bir sınır çizmedir. Savaş biterken mil- li ekonomideki kaynaklar kuru- tulmuş olduğundan, iktisadi ham- leyi iç kaynaklara dayanarak baş- latma imkânsızlığı, gelişen iç bur- juvazi ve büyük arazi sahibi ke- simi, Kurtuluş Savaşı'na önderlik eden asker-sivil kökenli bürokrasi ile olan zoraki ittifakını bozma- ya itmiştır. YABI1V: D»rtltt takıHbr"" Kahramanmaraş doğumlu Dr. Hikmet özdemir yüksek öğrenimini Ankara'da Ortadoğu Arame Idaresi Enstitüsü (lisans) ve Siyasal Bılgiler Fakültesi'nde (doktora) tamamladı. Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika tncelemeleri Okulu'nda da bir yıl süre ile çauşmalarını sürdüren Dr. özdemir'in yayımlanmış üç kitabı bulunmaktadır: Yön Hareketi (Bilgi Y., 1986* Rejim ve Asker (Afa Y., 1989), Devlet Krizi (Afa Y., 1989). Menderes ile Bayafın ilk karşılaşması Celal Bayar, daha sonra birlikte Demokrat Pcrti'yl kuracakları ve 10 yıl ülke yönetiminde yine birlikte söz sahibi olacaklan Adnan tflenderes'le, o henüz 15-16 yaşmdayken, 1. Dunya Savaşı arifesinde karşılaşmıştı. Bayar, 'Başvekilim Adnan Menderes' adlı kitabmda olayı şöyle anlatıyor Adnan Menderes'i, Birinci Dünya Savaşı arifesi gunlerinde tanıdım. O zaman İttihat ve Terakki Fırkası'nın (Partisi) tzmir Katib-i Mes'ulü idim. 1908 inkılabıyla birlikte Türkiye'de birçok sosyal hamlelere girişilmişti. Bu arada öğretim sistemimiz de yeni baştan gözden geçirilmiş ve aydın, vatansever, feragetli bir nesil. yetiştinnek için yeni okullar ' açılması kararlaştırılmıştı. Bu okulların adı: "İttihak ve Terakki Mektepleri" idi. Bunlardan bir tanesi de Izmir'de kurulmuştur. Menderes, ilkin bu okulda okumuş, fakat bu yıllarda ben kendisini tanımıyordum. Sonra bu okuldan Kızılçullu'daki Amerikan Koleji'ne geçmiş. lşte ilk temasımız bu sıralarda oldu. Bir gün Kızılçullu Amerikan Koleji'nden üç gencin benimle görüşmek istediklerini haber verdiler. Kabul ettim. Hemen, hemen aynı yaşlarda üç gençti. Temiz giyinmişlerdi. 15-16 yaşlannda görünüyorlardı. Içlerinden biri konuşmaya başladt. Okudukları Amerikan Koleji'nde, eğitim kadrosu içinde mısyoner rahipler varmış. Bunlar Müslüman çalışıyorduk. Yabancı okullar işi de bu arada idi. Bir taraftan okul idaresi ile bir taraftan Maarif Müdürlüğu ile temasa geçtim. Tahkikat açtırdım. Ve bu konu, günün meselesi olarak gazetelere intikal etti. Sanıyorum, bazı Hıristiyanlık gayretine diişmüş hocalann değiştirilmesi ve okul idaresinin dikkati çekilmesiyle işi tatlıya bağlamıştık. Kapitülasyonlar, daha derin tedbirler almamıza izin vermiyordu... Milliyetçi ve Müslümaıı Menderes Bütün bunlan anlatrnakta maksadım, Menderes hakkında açık bir fikir verebilmek içindir. Okul çağında bir gencin kendi okulunda olup bitenlere dikkatli olması, çevresindeki hocaların bazı arkadaşları üzerinde yaptıkları cahşmalan gözden kaçırmaması, bunlan iyi değerlendirmesi, en sonra da buna engel olabilmek için çagın etkili devlet adamlanna başvurup derdini anlatacak ölçüde cesur olması, bir kifâyeti gösuriyordu. Aynca genç Menderes'in bu davranışında milliyet duyguları ve dine saygısı apaçıktır. Eğer iyi yetişmekte olan bir genç olmasaydı, hiç şüphesiz misyoner öğtetmenlerin giriştikleri bu çalışmalan doğru olarak değerlendırmesine imkân yoktu. Böylece Menderes'in okul hayatından başlayan cevherli yanını tespit etmiş oluyorurn. Onun milliyetçilik anlayışı, dinine karşı duyduğu Bir gün Kızılçullu Amerikan Koleji'nden üç gencin benimle görüşmek istediklerini haber verdiler. Kabul ettim. Hemen hemen aynı yaşlarda üç gençti. Temiz giyinmişlerdi. 15-16 yaşlannda görünüyorlardı. Içlerinden biri konuşmaya başladı... öğrenciler üzerinde işliyorlar ve Hıristiyan yapmaya" çahşıyorlarmış. Bu gençlerin şikâyeti bu idi. Çok heyecanlı idiler. Yürekten konuşuyorlardı. Gördüklerini, vatansever bir duygu ile dile getiriyorlardı. Bana misyonerlerin yakınlık sağladıkları iki öğrencinin adlannı, okul numaralarını da yazdırdılar. Okullan ile "Devlet" olarak ilgilenilmesini istediler. Kapitülasyonlara karşı idik Ben bu konu üzerinde yeterince durdum. Biliyorsunuz o çağlar kapitülasyonlar çağı idi. Yabancı okullar tam bir bağımsızlık içinde eğitim yapıyorlardı. Biz tttihat ve Terakki fırkası olarak kapitülasyonlara karşı idik. Fakat bunlan kaldırmak o günün işi değildi. Ancak bazı uygulama konulanndaki haklanmızdan faydalanarak tesirlerini azaltmaya saygı, örarünün sonuna kadar değişmeden devam etmiştir. Yukanda anlattığım olaydaki gençlerden birinin Adnan Menderes olduğunu da çok sonraları, kendisiyle yakın dost olduğumuz yıllarda kendisinden ögrenmiştim. Benim hatırımda kalan, sadece olayın kendisi idi. Buna özel bir önem verdiğim ve üzerinde durduğum için de unutmamışımdır. Bir gün kendisiyle görüşürken, "Hatırlar mısınız?" dedi. "Sizin tzmir Kâtib-i Mesullüğünüz sırasında, Kızılçullu Amerikan Koleji'nden üç öğrenci sizi ziyarete gelmiş ve okullannda bazı misyoner hocalann Müslüman gençleri Hıristiyan yapmaya çalıştığından şikâyet etmişlerdi. tşte o üç öğrenciden biri benim..." O zaman hafızamı toplayıp gelen üç gençten zayıf, narin, uçuk benizli, gözleri kıvıkımlı gencin, sonradan dostum olan Adnan Menderes olduğunu hatırladım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle