25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EYLÜL 1990**** HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19 30 Yıl Once, 30 Yıl Sonra. (Baştarafı 1. Sayfada) icra organını rahatça denetleyecekti. Basın, Türkiye'deki hürriyet rejimini lekesiz bir ayna gibi dünyaya yansıtacaktı. Bu tatlı rüyayı belki dört yıl kadar yaşadık. 1954 yılı ile beraber hafiften bir geriye dönüş başladı. Bir kısıntı devrine girdik. Içeriye ve dışanya karşı demokrat görünüp de yurdu- muzda fiili bir tek parti rejimini kurup yürüt- meye imkân olamayacağını, dilimizde tûy bi- tene dek söylemekten bıkmadık. Yazık ki ilgililere gerçeği anlatamadık. Hukuka ve ada/ete sırt çevirenleri bekleyen akıbet, önünde sonunda hüsrandır. Hukukun olmadığı yerde jungle rejimi hüküm sürer. Haktı haksızı değil, kuvvetii zayıfı yener. Böyle bir idare anlayışı ise insan tabiatına aykındır; uzun zaman payidar olamaz." Nadir Nadi'nin bu başyazısının tarihi, 27 Nisan 1960'tır. Tam bir ay sonra 27 Mayıs gelir, Demok- rat Parti iktidan silah zoruyla devrilir. Bir yıl sonra üç darağacı kurulur: Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zortu'yia Maliye Bakanı Hasan Polatkan 16 Eylül, Başbakan Adnan Menderes 17 Eylül 1961'de İmralı Adası'nda asılarak idam edilirler. Böylece, yakın tarihimize gerçekten acı bir sayfa daha eklenmiş olur. • Keşke 27 Mayıs' ı yaşamasaydık. Keşke idam sehpaları kurulmasaydı. Keşke ölüm cezası olmasaydı ülkemizde. Keşke hesaplaşmalar bir sabaha karşı si- lahla değil, seçim meydanında oyla yapıla- bilseydi. Keşke çatışmalar yerine uzlaşmalar belir- leyebilseydi siyasal yaşantımızı. . Keşke... Keşke... Keşkeleri daha da uzatabiliriz. Ama bir ise yarayabileceğini sanmıyoruz. Çünkü, "keşke"\er\e tarihi değiştirmek olanaksız. Yalnızca şu yapılabilir: Tarihten ders çıkarmak... • Aradan geçen 30 yılın sonunda, artık as- keri müdahalelerin çözüm olmadığını herkes anlamış olmalıdır. Askeri yönetimler, hızla değişen Türkiye'- nin modernleşme açısından ödemiş olduğu bir bedel olarak da değerlendirilebilir. Örne- ğin Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında, bu ülkelerin modernleşme yolunda yaşadıkları kanlı devrimler, iç savaşlar, isyanlar, dünya savaşlan anımsandığında, Türkiye'nin bugü- ne dek ödemiş olduğu bedelin o denli yük- sek olmadığı da öne sürülebilir. Belki de ülkemiz Batı'dakine benzer "ko- puş'iarı tarihinde yaşamadığı içindir ki, de- mokrasiyi birtürlü yerli yerine oturtamamış- tır. Olabilir. Ancak demokrasiyi ve insan haklarını bu ülkede gerçekleştirmek için, yeterli tarihsel ve siyasal birikimle deneyime artık sahip ol- duğumuza inanıyoruz. Yarın İstanbul'da rahmetli Menderes, Zor- lu ve Polatkan için yapılacak devlet töreni bu çerçevede değerlendirilebilir. 30 yıllık bir ara- dan sonra, naaşlar İmralı'dan Edirnekapı'- daki anıtmezara nakledilirken, siyasal tari- himizdeki bu acı sayfanın.en iyi biçimde na- sıl kapatılabileceğini herkes düşünmelidir. Hem de duygulardan arınarak, serinkanlı düşünebilmelidir. Çünkü bu ülkede yalnız Menderes'ler idam edilmedi, Deniz Gezmiş'ler de idam edildi... Çünkü bu ülkede yalnız DP'liler siyasal gö- rüşlerinden ötürü demir parmaklık arkasına atılmadılar; ÇHP'liler, AP'liler, MSP'liler, MHP'liler, TİP'liler, TSİP'liler, TKP'liler, TİKP'liler de atıldılar... Ve bugün hâlâ bu ülkenin cezaevlerinde siyasal suçlular yatıyor; düşüncelerinden do- layı insanlar yargılanabiliyor, hapsedilebili- yor, kurşunlanabiliyor bu ülkede hâlâ... Onun için, sağcısıyla solcusuyla, muhafa- zakâriarıyla liberaliyle, siviliyle askeriyle, de- mokrasinin temel kurum ve kurallarında an- laşabilmeliyiz. Ancak o zaman, bu acı olay- ları tarihin sayfalanna tamamen gömebiliriz; onları nesnel biçimde ele alıp, dersler çıkar- tıp, daha barışçıl bir gelecek kurabiliriz ço- cuklarımız için. Eski yaraları gerçekten sarabilmek, de- mokrasi ve insan haklarında buluşmaktan geçiyor. Bunda çok geç kaldık Türkiye'de. Boyner muhalefeti eleştirdi (Baştarafı 1. Sayfada) sını istedikkrini kaydetti. Boyner, "Kuvvetii iktidarlar kadar lutarlı muhalefet de sıhhalli bir demok- rasi için elzemdir. Gelecek seçim- lere kadar, gelecek nesilleri düşü- nen siyasi kadrolara gerek vardır" dedi. TÜSİAD'ın Yüksek Istişare Konseyi Kuşadası'nda toplandı. 80 üyeden 46'sının katıldığı top- lantıda iş dünyasınm Körfez kri- zi, dış ticaret açığı, işçi-işveren iliş- kileri, gayri menkul ve iştirak sa- tışlannın vergUendirilmesi ile enf- lasyon konulannda "huzurlannın kaçbğı ve endişe içinde oldukla- n" belirtildi. Toplantıyı yöneten Yüksek İs- tişare Konseyi Başkanı Rahmi Koç, Körfez krizinin getirdiği zin- cirleme fiyat artışının, enflasyonla mücadeleyi ikinci plana itmeme- si ve her ttirlü fiyat artışına bir se- bep olarak gösterilmemesi gerek- tiğini vurguladı. Rahmi Koç şöy- le dedi: "Kronikleşme istidadı gösteren enflasvon ve ağırlaşan sosyal şartlar hepimizin huzuru- nu kacınnaktadır. TÜSİAD ola- rak enflasyon konusunda kabcı ve inaadına tedbirlerin alınmasını Türk ve Ererfin idamla (Baştarafı 1. Sayfada) lık fezlekede "devletin birtigini bozmaya, devletin hâkimiyeti al- tında bnlunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırma- ya yönelik fiillerde bulunmak. ya- bancı bir ülkede devletin dahili va- ziyet hakkında maksadı mahsusa müstenid haber ile milli menfaat- lere zarar verecek faaliyette bulun- raak" iddiasında bulunuluyor. Eren ve Türk hakkında DGM SavcüığYnca daha önce de "bö- Bankadan (Baştarafı 1. Sayfada) Geceleri koruma görevlisi bu- lunmayan bankanın arkasmda bu- lunan pencereden içeri giren soy- guncuların kasalann bulunduğu kapıyı kırdıktan sonra içinde pa- ra bulunan çelik kasayı matkapla açtıklan ve içinde bulunan para- yı aldıklan belirlendi. Olayla ilgili soruşturmayı yürü- ten asayiş şube görevlileri, odada iki kasa olmasına karşın içinde para bulunan kasanın açıldığı, di- ğer boş olan kasaya ise dokunul- madığını belirttiler. Bu arada soygun olayının orta- ya çıkartüması için tüm banka gö- revlileri asayiş şube müdürlüğü görevlilerince evlerinden alınarak soruşturmaya başlandı. lıiciilük" iddiasıyla soruşturma açütnış ve karma komisyonda do- kunulmazlıklannın kaldırılması kararlaştınlmıştı. Karma komis- yonun bu kararı TBMM Genel Kurulu'nda bckliyor. Ankara DGM Savcüığı, HEP milletvekilleri Eren ve Türk hak- kında idam istemiyle yargılanma- sına, Türkiye"ye sokuİması yasak olan "Kürdistan Press" Dergisi ile bu dergiden ahntı yaparak haber yazan bir gazetenin, "beyanı"nı kanıt olarak gösterdi. Fezlekeye göre, haberi yazan gazetecının, "Diyarbakır Emniyet Müdüriü- gü'nde göriip okudugunu ve 2 milletvekilinin Türkiye'ye bakış açılannı dnynrmak amacıyla ga- zetede yayımlanmasını sağladığı- nı" söylediği Kürdistan Press Dergisi'nde iki milletvekili Türk ve Eren ile röportajlar yer aldı. HEP milletvekilleri Eren ve Türk hakkında uygulanması iste- nenTCK'nın 125. maddesi "Dev- let topraklannın tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin hâkimiyeti altına koymaya veya devletin istiklaJini tenkise veya bir- iiğini bozmaya veya devletin hâki- miyeti altında bulunan topraklar- dan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf bir fiil işleyen kirase ölüm cezası ile cezalandı- nlır" hükmünü içeriyor. samimi olarak beklediğiraizi bir daha bel'.ımek isterim." TÜSİAD Yönetim Kurulu Baş- kanı Cem Boyner de konuşmasın- da, demokrasinin bu dönemde ye- ni bir sınavdan geçtiğini belirterek, "tktidarla muhalefet arasındaki diyalogsuzluğa" dikkat çekti. Boyner şöyle devam etti: "Eğer Körfez'deki gelişmeler kontrolden çıkarsa siyasetçilerimiz siirdür- dükleri tutumu onlan bu göreve getiren ulusumuza nasıl anlata- caklannı, kendilerini nasıl mazur göstereceklerini düşünmeliler. Muhalefet, iyi ve kötö her şeye muhalif olmak degildir. tktidann hatalı uygulamalarını TÜSİAD olarak eleştirdik. Bundan böyle de eleştirmeye devam edeceğiz. tkti- dardan siyasi ve ekonomik istik- ran sağlamasını beklerken muha- lefetten de istikrara yardımcı ol- masını beklerdik. Söylenenler ile yapılanlar arasında tutarlı ve ujumlu olma zorunluluğu yalnız- ca iktidar için degil, muhalefet için de geçerlidir." TÜSİAD Baş- kanı Cem Boyner, son yıllarda do- ğudan ve güneyden bir kültür emperyalizminin geldiğini ve bu- na karşı konulduğunu da ifade ederek Cumhurbaşkanı ile hükü- meti, Körfez krizi sırasında Türk- iye"yi Batı'nın yarunda tutmalann- dan dolayı övdü. Boyner şu ifade- yi kullandı: "Sayın Cumhurbaş- kanımmn ve hükümetimizin kriz sırasında Türkiye'yi Batı'nın ya- nında tutan kararlılıklan, irtica tehdidine en biiyük darbeyi vur- muştur. Müsterihiz." Türkiye'nin Körfez krizi dolayısıyla döviz dar- boğazına girmemesi için büyük dikkat göstermesi gerektiğini vur- gulayan Cem Boyner, "lhracatın ithalatı karşüama oranının düşük- lüğü trendi, kamu finansman açıklannın kronikleşmesi ve enf- lasyon oranının yüksekliginden endişe duymaktayız. Kısa vadede bu alanlarda düzelme eğilimi bek- lememekleyiz. Bu durum endişe sebebidir" diye konuştu. SHP'de Inönü- Baykal kavgası btiyüyor(Baştarafı 1. Sayfada) sim'e geldi. Buradan toplantırun ya- pılacağı sinemaya yürüyen Baykal, görevlilerin giriş kapısını açmama- sı uzerine kalabalıjın arasında bir süre bekledi. tnönü de il merkezin- departililerlegörüştü. Saat 12.45'e kadar bekledi. Partililere "Bu bir anlımkurultayı olsun istiyornm. Ve çok iyimser bakıyonım" dedi. Inö- nü de daha sonrayuriiyerek sinema salonuna geldi. Genel Sekreter Deniz Baykal, si- nema salonunun iç kapısından hayli güçlükle vetaraşmalar arasındagir- dikten sonraen öndesoltaraftaki sı- ranın başma oturdu ve beklemeye başladı. Baykal'ın içerigirişisırasın- da delegeler "Halkçı başkan" diye bağırarak alkışladı. Baykal, Inönü salona girince ayaga kalkarak beklemeye başladı. Daha sonra yerine oturan Baykal, Inönü tokalaşmak için elini uzattığında tekrar ayağa kalkarak kendisiyle to- kalaştı. tnönti kürsüde Protokolle tokalaşmasını ta- mamladıktan sonra kürsüye çıkan Inönü, parti içi gelişmeler nede- niyle yurt ve dünya sorunlannın unutulduğu gibi bir anlaşılma ol- maması gerektiğini belirterek Körfez krizi ile yurtiçindeki eko- nomik gelişmeler hakkındaki gö- rüşlerini anlattı. Niçin seçimli kurultay? tnönü, sürekli gülümseyerek ve sakin bir ses tonuyla sürdürdüğü konuşmasında daha sonra parti içi sorunlan ele alarak vatandaş- lann parti yöneticilerinden söyle- diklerini yapmalannı istedikleri- ni beh'rtip şunlan söyledi: "Yeni atalımlan öniiraüzdeki kuroltayla biriikte partimiz hızla gerçekleştirecektir. Halkımızın bizden istedigi, 'Artık bunlan söylemeyi bırakın, bunlan gerçek- leştirin. Bunlan programlar halin- de bize getirin. Yakında bunların olacağmı görelim. Ve bu yolda si- ze destek verelim. Ve bazı şeyler de olsun.' tste bu nokta, şimdi bi- zi içinde bulunduğumuz odak noktasına getiriyor. Kurultayımı- zın esas amacı bu beklentilere ce- vap verebi'mektir. Bu kurultav Türkiye'de sosyal demokrasinin yeni aülımlannın başlangıcı ola- caktar." İsterseniz konuşun SHP'nin seçimli olağanüstü ku- rultayının sadece bir iç rneseleyi ele alacağının sanümamasını kay- deden Inönü, "Amacımız birbi- rimizle didişmek değildir" dedi. CHP'nin ülkeye getirdiği hizmet- leri anlatan ve bu parti içinde de çekişmeler olduğunu vurgulayan Inönü, konuşmasının devamında neden seçimh' olağanüstü kurultay istediğini anlattı. Daha sonra Bay- kal'a "isterse daha önce söz alabilecegini" söyleyen Inönü, Baykal'ın "hayır" demesi üzeri- ne konuşmasına devam etti. SHP tüzüğünde genel başkanın ihtiyaç duyması durumunda seçimli ku- rultay isteyebileceğini hatırlatan tnönü şunlan söyledi: "Benira bu kunütaydan bekle- digim partinin yönetim açısından sağlıklı bir yapıya kavuşmasıdır. Partinin yönetiminde gördüğüm bir aksaklığın düzeltilmesi için ku- rultaya başvuruyorum. O açıdan olağanüstü kunıltayın önundeki sorun son derece önemlidir. Av- nı zamanda kunıltayın deferini yücelten, kurultayın vereceği ka- rann önemini yücelten bir nokta- dayız. Ben kurultaya açıkça diyo- rum ki sizin vereceğiniz karar, bundan sonra partinizin çalışma- lanna başlıca yön veren karar ola- LAF ATANLARA UYARI — Toplantıya başkanhk >apan İnönü, Baykal'a laf atanlan sık sık uyar- mak zorunda kaldı. (Fotograf: ügur Saner) caktir. Siz bepiniz gelecek yöne- tim kadar sorumluluk taşıyacak- sınız." Inönü, kurultaya katılacak de- legelerin çoğunun toplantıda ol- duğunu gördüğünü de belirterek "Delegeler verecekleri karann ne anlama gelecegini iyice düşün- sün" çağnsını yaptı. Son günler- deki istifalarla kurultaya gergin bir hava içinde gidildiğine dikkat çeken Inönü, bunun da partiye bir dağımkhk havası verdiğini söyle- di. Inönü, önceki gün Istanbul'- dan on ilçe belediye başkanının Baykal'ı destekleyen yönde hazır- ladıklan açıklamaya da değinerek "Evet böyle bir süreçten geçiyo- ruz. Kaçınümaz bir süreç, bundan üzüntii duymaya da gerek yok" dedi. Inönü şöyle konuştu: "Konuşmak, tartışmak, fikir- leri ortaya koymak en sağlıklı fi- kir neyse onun etrafında bir ara- ya gelmeye çalışmak normaldir. Hatta bu arada genel baskan için normal disiplin kurallannın işle- tilmesini gerektiren sözler de sar- fediliyor, onlara da aldırmıyo- rum. Ama kimse zannetmesin ki partimiz bir anarşi dönemi yaşı- yor, öyle bir sey de yok. Ben ge- nel başkan olarak partinin bir anarşi havası göstermemesinden de sorumluyum. Onun için her an geregini de yapabilirim. Onu dü- şünmenizi istiyorum. Bir tehdit olarak değil, ama partinin anar- şiye kapılmış ne olduğu belli ol- mayan bir görüntüye kapılması- nı da kabul edemiyorum." Konuşmasının bundan sonraki bölümünde 19 ağustos yerel ara seçimlerinde Bayrampaşa'da alı- nan sonuçları ve nedenlerini de- ğerlendirerek anlatan Inönü, Trabzon'da bir ilçeye iki kere yö- netim ataması yapılmasıyla geliş- melerin başladığını söyledi. înö- nü daha sonra Genel Sekreter Yardımcısı Erol Çevikçe'nin isti- fasıyla hız kazanan gelişmeleri ve Genel Sekreter Baykal' la arasın- da geçen telefon konuşmalannı anlattı. Baykal'ın Çevikçe'nin is- tifası karşısında "Bekleyelim, biz zalen topluca istifa edeceğiz" de- diğini anlatan Inönü, kendisinin bu tavra "kurultay gerektirir" di- ye yanıt verdiğini söyledi. Baykal takımı Inönü, PM içinde geçmişten de tanışıklık ve ilişkileri olan kişile- rin bir takım oluşturduklannı öne sürerek "Bnrada söz konusu olan arkadaş gnıbu dediğim grup. Sa- yın Baykal'ın etrafında bir araya gelmis bir grup. Geçmişten geli- yor. Şimdi bu takım PM de eğer çoğunluktajsa o zaman genel bas- kanın PM üzerindeki belirleyicı- liği PM ile biriikte çalışmada ra- hatça bir çalışma düzeni kurması her zaman mümkün olmuyor. Herhangi bir grup PM'de ege- menliği sağlamışsa eğer, genel başkan bu gruptan biri degilse o zaman o genel başkan ile PM'nin biriikte çahsmasında bu sorun her zaman çıkar. tşler iyiye gittiği za- man böyle bir sonıın çıkmayabi- lir. Ama yeni anhmlar ortaya çık- bğında PM'nin seçtiği MYKda flkirierin halka daha iyi götüriil- mesinde bir eksiklik ortaya çıkıyor" diye konuştu. tnönü, PM ve MYK'yı eleştiri- sini sürdürerek şunlan söyledi: "Genel başkan olarak ben bir konuşma yapıyorum ve bu konuş- mamda bazı hedefler gösteriyo- rum. Bu hedeflere varmak için partinin çahşmasını istiyorum. Bu hedeflerin halka raal edilmesi için herkesin uğraşmasını istiyorum. Ama bunlan ben söylediğim için ister istemez genel başkanla bu he- defler özdeşleşiyor. Eğer genel sekreterliğimiz içlerinde dediğim şekilde bağlılık varsa, o baglılık genel başkana olan baglılıktan geçmişten gelen nedenlerle daha fazlaysa geçmişten gelen yakla- şımla genel başkanın fikirlerini halka gölurmeye çalışmıyor. Ge- nel sekreterimiz bir şey söylüyor onu halka götürmek için heyet da- ha çok çalışıyor." Inönü, Bayrampaşa'- daki belediye başkan adayırun be- lirlenme gelişmelerini de anlata- rak tüm ısranna karşın tuttuğu adayın PM'deki oylamada kaza- namadığmı da belirterek "Bu gös- termiştir ki PM'nin önemli bir ka- rarda inandığı insan ben değilim" şeklinde konuştu. İnönü ayrıca belli bir arkadaş grubundan oluş- tuğuna inandığı PM'nin yeni bir genel sekreter belirlemesini doğ- ru bulmadığını da sözlerine ekle- yerek neden seçimli olağanüstü kurultay istediğini, "Yine o arka- daşlanmız istediğini seçecek. Yi- ne genel başkanın kontrol edeme- yeceği bir yapı ortaya çıkacak. Ama bu defa bütün sorumluluk artmış olarak genel başkana ge- lecek. Bunu benim gibi siyasete yeni girenler değil, siyaseti uzak- tan izleyenler bile görürler, anlarlar" sözleriyle açıkladı. Bağımlılığı olmayan PM İnönü, bütün iyi niyetiyle uğ- rastığını, ancak artık zaman kay- betmemek gerektiğini belirterek "Ben demiyorum ki PM'deki ya- pı genel başkan ne derse evet di- yecek insanlardan olsun. Yani genel başkamn takımı olsun. Böy- le bir şey yok. Genel başkan, ta- kım kurmak peşinde değil. Benim bütün istediğim. ben genel başkan olduğum sürece PM, benimle bir- iikte çalışacak organ, baska bir bağlılık görünümü altında olma- malı. Sadece göriinümüdür, böyle bir şey yok denemez. Herkes bu partide böyle bağımlılıklar var mı- dır, yok mudur biliyor artık. Ku- rultay üyeleri de biliyor, onun için birbirimizi aldatmayaltm. PM'yi seçerken genel başkanın dışında bir bağlılığın PM'de egemen ol- masına izin vermeyin. Öyle bir bağlılık düşünüyorsanız, o bağlı- lık genel başkanlıkta da kendisi- ni göstersin. Kurultay, genel başkanla uyumlu çalışacak bir PM oluştursun" dedi. KİM KİMDEN YANA? *«B>le biriikte geiea ve karşılayaalar: Milletvekilkri: Hasan Fehmi Güneş, Abdülkadir Ateş, Hasan Zengin, Mehmet Dönen, Rıza Ilıman. Mehmet Moğaltay, Ömer Türkçakal, Tahir Köse, Fuat Erçetin, Ekrem Kangal, Güneş Gürseler, Rıza Yılmaz, Yuksel Çengel, Ömer Çiftçi, Sedat Doğan, Tevfik Koçak, Fikri Sağlar, Mustafa Kul, Türkân Akyol. Belediye başkaıdan: Nurettin Sözen, Kadir Akpınar (Eyup), Niyazi Yurtsever (Üsküdar), Şevket Arıkan (Beykoz). Ayrıca SHP'li railletvekilleri, bazı milletvekillerimn tnönü'ye destek için yurtta çalıştnada bulundukları için Istanbul'a gelemedikierini belirttiler. Bu milletvekilleri de şöyle: Ali üyar, Kâzım Özer, Necati Türkkan, Halil Çulhaoğlu, Turan Beyazıt, Veli Aksoy, Mehmet Can, Kâzım Ulusoy. Hikraet Çetin, Onur Kumbaracıbası, Ahmet Ersin, tbrahim Tu, Ömer Miski, Kamer Genç, Hfidai Oral. Baykaria biriikte gelea ve karşılayanlar: Milletvekilleri: Halil Akyüz, Adnan Keskln, Enis Tütüncü, Mustafa Sangül, Mustafa Timisi. Belediye Başkanlan: Yıldmm Aktuna (Bakırköy), Ertuğrul Tığiay (Küçükçekmece), Hüseyin Aslan (Beyoğlu), thsan Yalçm (Sanyer), Ahmet Naci Akgün (Eminönü), Burhan Köseoğlu (Pendik), M.Ali Büklü (Kartal), Mahmut özdemir (Kâğıthane), Hasan Yılmaz (Zeytûıburnu), Şinasi Öktem (Ümraniye). tnönü, sık sık alkışlarla kesilen ve salonu hayli etkilediği görülen konuşmasının son bölümünde, "tasfiyeciük olmayacağım" açık- ladı. tnönü, "Hiçbir tasfiyeciük anlayışı söz konusu değildir. Par- tide her kişiye yer vardır. Kimse- yi dışlamak söz konusu değildir. Şimdiki ikircikli yapı, bu kurul- tayda ortadan kalkacakbr" dedi. İnönü, konuşmasmı bitirdikten sonra alkışlar nedeniyle bir süre kürsüden aynlamadı. Baykalcı delegelerin ise tnönü'yü sessizlik içinde izledikleri ve herhangi bir laf atma olmadığı dikkati çekti. İnönü, Baykal'ı kürsüye "Genel sekreterimiz sizi bilgilendirecek" diye davet ederken, başka kimse- ye söz vermeyeceğini ve başkan- bk makamında toplantıyı kendi- sinin yöneteceğini söyledi. Baykal mikrofonda Genel Sekreter Deniz Baykal mikrofona geldiği anda salonda yuhalamalar ve ıslıklamalar oldu. Islıklayanlann büyük çoğunluğu- nun salona sonradan giren partı- li dinleyiciler olduğu görülürken, zaman zaman yumnıklaşmalar da oldu. Bu nedenle konuşmasına geç başlamak zorunda kalan Bay- kal, partinin ileriye doğnı atılım yapması ve tıkanıklığın aşılması için istifa ettiğini söyleyerek ko- nuşmasına başladı. tnönu'nün parti dışı sorunlara ilişkin sözle- rine katıldığını, ancak kendisinin genel konulara değinmeyerek kendi konumunu belirlemek için konuşacağıru söyledi. Baykal, sı- kıntı karşısında herkesin reçeteler ürettiğine dikkat çekerek 19 ağus- tos yerel seçimleri sonrası içinde bulunduğu duruınu anlattı. Ağır bir seçim yenilgisi aldıklarını be- Iirten Baykal'ın "başka yerlerde de seçim olsa aynı ölçüde sonuç vereceğinden kaygı duymakta- yım" sözleri, ^halamalara neden oldu. tnönü, yuhalayanlan ve birbir- leriyle küfürleşenleri sıksık uyara- rak "Dinleyin, dinleyin. Lütfen" dıyerek uyardı. Ancak salondaki dinleyicüerden bazılarının yum- ruklasmaya başlamaları üzerine tnönü, bu kez "Kavga yapmayla bir yere varamayız. Biz kavgayı Türkiye'de sosyal demokrasiyi kurmak için yapacağız" diye ba- ğırdı. Bazı Baykala delegelerin de il başkanı Ercan Karakas'ı göste- rerek suçladıkian duyuldu. Salo- nun sakinleşmesinden sonra konuşmasına devam edebilen Baykal'ın sakin ve ağır ağır ko- nuştuğu dikkati çekti. Baykal, 19 ağustos seçimlerinin partinin belli oölgelerdeki röntgenini ortaya koyduğunu söyleyerek inceleme- de yerel yönetiinler ile genel poli- tikada işlerin iyi gitmediğinin anlaşıldığını belirtti. Bu durumu her keresinde genel başkanla yap- tığı görüşmelerde ve parti içi or- ganlarda aktardığını anlatan Baykal. şöyle devam etti: "Bir parti yönetiminin hiç al- dırmadan görevine devam etme- sini kendime saygımdan, partime saygımdan yediremedim, istifa et- tim. Umut ettik ki genel sekrete- rin böyle bir durumda istifa etmesi, durumun önemini, ciddi- yetini partinin kavramasına yar- dımcı olacak bir girişimdir. Partinin bu siyasal tıkanma nok- tasından ileriye doğru bir hamle yapması, atılım yapması şansını elde etmesi demektir." 'İnonti'ye hakaret etme' Baykal istifa kararını 19 ağus- tostan hemen sonra aldığı sözle- rini yineleyerek 1988 yılındaki kurultayda göreve gelen PM'nin başanlı işler yaptığını, ancak za- man içinde suçlandığını, yıpran- dığını, eleştirildiğim ve p ırtide bir tıkanıklık noktasına gelindiğini söyledi. Baykal, Genel Başkan Erdal tnönu'nün istifalan "top- lu istifa" gibi yansıttığını belirte- rek, kendisinin kişisel olarak istifa ettiğini ve MYK üyelerinin de ar- dından istifa ettiklerini, bunun bir toplu istifa olmadığı görüşünü sa- vundu. Baykal'ın bu sözieri, sa- lonun tekrar karışmasına neden olurken, bir partili "Genel başka- na saygısızlık yapıyorsun, haka- ret etme" diye laf atınca tekrar kavga çıktı. tnönü, "Bırakın ko- nuşsnn. Her şeyi konaşabilir sa- yın Baykal" derken, Baykal, "Ben niçin istifa ettiğimi kimse- den öğrenecek değilim" diye ba- ğırdı. Baykal, kendi istifasının ardından MYK'nın istifasının bir toplu istifa olmadığı görüşünü sık sık yinelcdiği konuşması tekrar yuhalanmalarla kesilince İnönü "Dinleyin diyonım. Önemli şeyler anlatıyor" dedi. Kurultay yararlı değil Seçimli olağanüstü kurultay ka- rarını alma yetkisinin MYK'de de bulunduğunu belirterek "Kurul- tay karannın partiye yarar getir- meyecegine inanıvorum. tstifadan sonra genel başkan olağanüstü kurultay kararı aldı. Bu kurultay karannın ne gibi gelişmeler yara- tacagını partimize ne kazandınp ne kaybettireceğini göreceğiz. Ge- nel başkan ve partiye hiçbir yarar getirmeyeceğini tam bir inançla söylüyorum" dedi. Inönü'nün 1983'ten beri âyaset içinde bulun- duğunu ve çalıştığı kadrolarla ne gibi sıkıntılar içine girdiğini de bil- diklerini söyleyen Baykal, "Bir kere olsun kendisinden bir şikâ- yet duymadım. Bana telaffuz bi- le etseydi geregini anında yapardım" dedi. Baykal'ın bu sözleri sonrasında da kavgalar çıktı, küfürleşmeler oldu. tnönü, kavga yapanlara "Kuyunuzu kaz- dırmayın. Dinleyin" diye bağırdı. Baykal. konuşmasmı sürdüre- rek "Partinin önünde bir nefer gi- bi bir milletvekili, üye olarak bu görevi yıllardanberi olduğu gibi sürdüreceğim. Böyle bir noktaya gelince. haa sen genel başkanlığa geliyorsun, önce seni halletmeli- yim gibi bir anlayışı da kabul etmiyorum" şeklinde konuştu. Baykal'ın, İnönü ile ilk kez ko- nuştuğunda "siz genel başkanlı- ğa adaysınız" dediğim söylemesi, salonda yine kavgaya neden oldu. Baykal "10 eylülde yerimiz dar, yerimiz dar demeye kimsenin hak- kı yoktu" dediği konuşmasının son bölümünde, "Şimdi dururau görüyoruz. Olağanüstü kurultay- da, PM, bugünkü yapının dışın- da oluşturulacak ve parti huzura kavuştnnılacak. Ve bu sağlandı- ğı zaman da partinin sorunlan çö- zülecek. Bunu 29 eylülde biriikte göreceğiz. Kurultay, nasıl uygun görüyorsa öyle karartaşbnr. Ve kunıltayın karannı sınayacak ka- dar da sabnm var. Kunıltayın al- dığı karann başansım, ortaya koyacağı sonucu biriikte görecek kadar da sabnm var. Hep bera- ber yaşayacak ve göreceğiz" de- di. Baykal, konuşmasmı bitirirken, "Sayın genel başka- nım, size partinizin dışa dönük yasamınızda başanlar dUiyorum" dedi. Baykal, dun akşam Bakır- köy Belediye Başkanı Yıldınm Aktnna'nın verdiği yemeğe, daha sonra da Zeytinburnu ilçe başka- nı tbrahim Yiğit'in oğlunun sün- netine katıldı. İnönü ve Baykal bugün ayrı ayrı lzmir'e giderek ikinci bölge toplantısına katıla- caklar. w w G O Z L E M UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) 1960 ihtilalinden sonra bir başbakan, iki bakan; 21 mayıs ihtilal girişiminden sonra bir kurmay albay, bir binbaşı; 12 Mart darbesinden sonra üç genç; 12 Eylül darbesinden son- ra da 28 genç ceza yasasının ünlü 146. maddesinden ölüm cezalarına çarptırılıp darağaçlannda can verdiler. Yassıada kararlarına karşı çıkıp bu kararları tinayef sa- yanlar, 12 Mart ve 12 Eylül mahkemelerinin verdikleri ölüm cezalarına hep alkış tuttular. Kur. Albay Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan'ın ölüm cezalarına TBMM'de ÇHP ve AP'liler ile Aydemir'in 1960 öncesinin gizli örgüt arkadaşları bazı tabii senatörler de oy kullandılar! 12 Mart döneminde ise başta Süleyman Demirel, Alpas- lan Türkeş ve Turhan Feyzioğlu olmak üzere AP, MHP ve Güven Partililer TBMM'de, Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan'ı bir an önce darağaçlarına göndermek için birbirleriyle yarıştılar. Ölüm cezasına karşı olmadan darağaçları arasında si- yasal görüş, eylem ve ideoloji ayrımı yapmak çağdaş ve de- mokrat insana yakışmaz. Yarın 'devlet töreni' ile İmralı'dan alınıp Anıtmezara gö- mülecek olan Menderes, Zorlu ve Polatkan, dokuz yargıç- tan oluşan Yüksek Adalet Divanfnca ölüm cezalarına çarp- tınldılar. Bu ölüm cezalarını veren Yüksek Adalet Divanı, Salım Ba- şol başkanlığında Selman Yörük, RızaTunç, Abdullah Üner, Hıfzı Tüz, Hasan Gürsel, Mehmet Çokgüler, vasfi Göksu ve Ali Doğan Toran'dan oluşmaktaydı. Divan, kararını, öğretim üyelerinden seçilen bir kurulun yaptığı incelemeye dayanarak verdi. Bu kurulda, Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, Prof. Burhan Köni, Prof. Nurullah Kunter, Prof. Naci Şensoy, Prof. Sahir Erman ve Prof. Faruk Erem bulunmaktaydılar. Yüksek Adalet Divanı üyeleri, Yassıada kararlanndan son- ra hangi görevlere getirildiler? Başol, Abdullah Uner ve General Hasan Gürsel daha sonra Anayasa Mahkemesi üyeliklerine seçildiler. General Rıza Tunç Askeri Yargıtay Başkanı oldu. Mehmet Çokgüler Askeri Yargıtay üyeliğine seçildi. Hıfzı Tüz ve Ali Doğan To- ran da Danıştay üyeliklerine döndüler. Yargıtay üyeliğine dö- nen Vasfi Göksu, 1962 yılında öldü. Menderes, Zorlu ve Polatkan, haklarında ölüm cezası is- teyen başsavcı Altay ömer Egesel Yargıtay Daire Başkanı oldu. Yardımcılarından Fahrettin Öztürk Danıştay üyeliği- ne getirildi. Orhan Erdoğan önce üye sonra da Yargıtay Da- ire Başkanı oldu. Turgut Lüleci, Süleyman Taşer ve Necdet Dancıoğlu, Servet Tüzün de Askeri Yargıtay üyeliklerine se- çildiler. Darıcıoğlu, bugün Anayasa Mahkemesi başkanıdır; Ser- vet Tüzün de aynı mahkemede üyedir. İnfazlarda bulunan üsteğmen Akay Şakman, bugün Ge- nelkurmay Başkanlığı Eğitim Daire Başkanıdır; topçu üs- teğmen Teoman Koman da bugünün MİT müsteşarıdır! O günlerin Yassıada İrtibat Subaylığı görevlisi Necip To- rumtay da bugünün Genelkurmay Başkanıdır! 'Devlet töreni' eğer 27 Mayıs ile bir 'hesaplaşma' ve bir 'öç alma aracı' olarak kullanılacaksa, 27 Mayıs ihtilalinde şu veya bu görevde bulunanların bugünkü koltuklarında tu- tulmamaları gerekirdi. Yok eğer bu tören bütün askeri ihtilallerin kınanacağı bir gün sayılacaksa, o zaman da 12 Mart ve 12 Eylül uygula- malannın ve infazlannın da anımsanması gerekmez miydi? Amaç bunlar değildir; amaç, Menderes, Zorlu ve Polat- kan'ın kefenlerini bayrak yapıp oy kazanmaktır; o kadar... Her olayı yaşandığı koşullarda değerlendirmek gerekir. Bu bakımdan şu olayları da anımsamakta yarar var: Yassıada kararları, o günlerde cuntalar arası kavgalara ve çekişmelere de konu olmuştu. 28 Haziran 1960'da bazı general ve albaylar "Yassıada davasında birinci derecede suçlular için verilen karariar derhal tastik ve infaz edilecektir" buyruğunu içeren bir protokol imzaladılar. Bu protokol, Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay tara- fından Silahlı Kuvvetler'e genelge olarak yayımlandı. Bu arada "Silahlı Kuvvetler Birliği" adı alan cuntaya bağ- lı genç subaylar, Yüksek Adalet Divanı tarafından verilen 15 ölüm cezasını MBK'nın onayını beklemeden infaz etmek için İmralı Adası'nı bastılar; MBK'ya bağlı subaylar ile Si- lahlı Kuvvetler Birliği'ne bağlı subaylar arasında sert tartış- malar yaşandr, iki grup arasındaki silahlı çatışma son da- kikada önlendi! Ölüm cezalarının yerine getirilmesine engel olabilmek için CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, Devlet Başkanı Gürsel'e başvuruyor; bakanlar kurulu üyeleri de infaza engel olabil- mek için Gürsel'e mektup yazıyorlardı. MBK'daki oylamada Cemal Gürsel, Fahri Özdilek, Sıtkı Ulay, Sami Küçük, Osman Köksal, Suphi Gürsoytrak, Se- lahattin Özgür, Suphi Karaman ve Kamil Karavelioğlu ölüm cezalarının ömürboyu hapis cezalarına çevrilmesi yönün- de oy kullandılar. Yüksek Adalet Divanı kararı Mucip Atak- lı, Fikret Kuytak, Muzaffer Yurdakuler, Ekrem Acuner, Ah- met Yıldız, Sezai Okan, Vehbi Ersü.Kadri Kaplan, Rafet Ak- soylu, Haydar Tunçkanat, Şükran Özkaya, Emanullah Çe- lebi, Mehmet Özgüneşin oylarıyla onandı. Ve bu karardan sonra 16 Eylül 1961'de Zorlu ve Polatkan, bir gün sonra da Menderes İmralı Adası'nda idam ediidiler. Bugün askeri ihtilaller ile oluşturulan siyasal suçlann ne kadar yapay ve zorlama oldukları anlaşılıyorsa, bu da ka- zanç sayılmaz. Deviıier değişir, dün suç sayıtan bugün si- yasal iktidarın felsefesi olur. Bugün suç sayılan düşünce- ler de belli olmaz, yannki iktidarların dayanaklannı oluşturur. İşte bu yüzden, siyasal suçlara ve ölüm cezalarına karşı çıkmadıkça, 'demokraf olunmaz. Bu 'devlettöreni'n'mverdiği tarih, demokrasi, insanhk ve 'devtef ders/1 bu olmalıdır! VELİEFKSDİ HİPODROMU"VDAN FIKRETIX«.LHX;U Tîki-Kıskanma mücadelesi KEMAL AKYER 1. AYAK: Idmanlarmda çok formda görünen Tiki ve bu yarı- şı için iyi hazırlanan Kıskanma arasındaki sıkı mücadele yarışın birincisini belirleyecektir. Biz bu iki tayın da kuponlara yazılma- sını öneririz. Kayıtlı diğer atlar üçüncülük için mücadele edecek- lerdir. 2. AYAK: Son idman ve form du- rumlarına göre düzelen Osman- cık l'i başta tutuyoruz. İlkşans ve Osmanağa sert rakipleri olacak- tır. Yarışın sürpriz tayı yeni yeni düzelen Buse'dir. 3. AYAK: Cumartesi günü start alan Tayga, bu yarışı hedefledi. Geçen yarışında kapalı gözlük yazılmadığından koşudan çıkan- lan Yurdabak çok formda. Pist çahşmalarında çok iyi görünen Mücahit, bulduğu müsait kilosu ile netice alacaktır. llkay'ı sürp- rizde öneririm. 4. AYAK: Bu mesafelerin kalite- li tayı olan Calandra, ciddi bir hazırhk dönemi geçirdi. Pistin yumuşaması ile ilk şansa sahip- tir. Yine bu yarış için çok iyi ha- zırlanan S. Dancer ile Baby Vil- la da başarılı olacaklardır. Yarı- şın sürpriz ismi, ağır pistten et- kilenmezse Gönül 1 oiacaktır. 5. AYAK: Bulduğu üstün formu- nu muhafaza eden Dokuzoğuz, bulduğu müsait Kİlosunu değer- lendirecektir. Ancak çim pistin ağır oluşu hafif kilolu atlann şansını arttırıyor. Müsait kilola- rı ile Alaslan ve Yıldıray, iyi bir yönetimle netice alabilirler. Ağu kilosuyla Sagıp da kalitesiyle sürpriz yapabilir. 6. AYAK: Bu yanşı için yapmış olduğu hazırbklannda çok iyi gö- rünen Aral ve Tolgaer arasında- ki mücadele yanşın birincisini be- lirleyecektir. Yine ektiri avantajı ile Ramiz ve Mermi sürpriz ya- pabilir. TAHMtNLER 1. KOŞU: F: Abbas (1), PP: Myra (7), P: Ahşık (2), S: Karaduman (4). 2. KOŞU: F: Tiki (2), PP: Kıs- kanma (3), P: Atik (1). 3. KOŞU: F: Osmancık 1 (7), PP: İlkşans (3), P: Osmanağa (5), S: Buse (8). 4. KOŞU: F: Tayga (2), PP: Yur- dabak (3), P: Mücahit (11), S: ll- kay (10). 5. KOŞU: F: Calandra (8), PP: S. Dancer (4), P: Baby Villa 1(1), S: Gönül 1 (9). 6. KOŞU; F: Dokuzoğuz (12), PP: Alaslan (9), P: Yıldıray (10), P: Sagıp (1), S: D. Andros (2). 7. KOŞU: F: Aral (2), PP: Tolga- er (4), P: Ramiz (10), S: Arslan- kız (71.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle