Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 EYLÜL 1990**** HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19
30 Yıl Once, 30 Yıl Sonra.
(Baştarafı 1. Sayfada)
icra organını rahatça denetleyecekti. Basın,
Türkiye'deki hürriyet rejimini lekesiz bir ayna
gibi dünyaya yansıtacaktı.
Bu tatlı rüyayı belki dört yıl kadar yaşadık.
1954 yılı ile beraber hafiften bir geriye dönüş
başladı. Bir kısıntı devrine girdik. Içeriye ve
dışanya karşı demokrat görünüp de yurdu-
muzda fiili bir tek parti rejimini kurup yürüt-
meye imkân olamayacağını, dilimizde tûy bi-
tene dek söylemekten bıkmadık.
Yazık ki ilgililere gerçeği anlatamadık.
Hukuka ve ada/ete sırt çevirenleri bekleyen
akıbet, önünde sonunda hüsrandır. Hukukun
olmadığı yerde jungle rejimi hüküm sürer.
Haktı haksızı değil, kuvvetii zayıfı yener. Böyle
bir idare anlayışı ise insan tabiatına aykındır;
uzun zaman payidar olamaz."
Nadir Nadi'nin bu başyazısının tarihi, 27
Nisan 1960'tır.
Tam bir ay sonra 27 Mayıs gelir, Demok-
rat Parti iktidan silah zoruyla devrilir.
Bir yıl sonra üç darağacı kurulur: Dışişleri
Bakanı Fatin Rüştü Zortu'yia Maliye Bakanı
Hasan Polatkan 16 Eylül, Başbakan Adnan
Menderes 17 Eylül 1961'de İmralı Adası'nda
asılarak idam edilirler.
Böylece, yakın tarihimize gerçekten acı bir
sayfa daha eklenmiş olur.
•
Keşke 27 Mayıs' ı yaşamasaydık.
Keşke idam sehpaları kurulmasaydı.
Keşke ölüm cezası olmasaydı ülkemizde.
Keşke hesaplaşmalar bir sabaha karşı si-
lahla değil, seçim meydanında oyla yapıla-
bilseydi.
Keşke çatışmalar yerine uzlaşmalar belir-
leyebilseydi siyasal yaşantımızı.
. Keşke...
Keşke...
Keşkeleri daha da uzatabiliriz. Ama bir ise
yarayabileceğini sanmıyoruz.
Çünkü, "keşke"\er\e tarihi değiştirmek
olanaksız. Yalnızca şu yapılabilir: Tarihten
ders çıkarmak...
•
Aradan geçen 30 yılın sonunda, artık as-
keri müdahalelerin çözüm olmadığını herkes
anlamış olmalıdır.
Askeri yönetimler, hızla değişen Türkiye'-
nin modernleşme açısından ödemiş olduğu
bir bedel olarak da değerlendirilebilir. Örne-
ğin Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında, bu
ülkelerin modernleşme yolunda yaşadıkları
kanlı devrimler, iç savaşlar, isyanlar, dünya
savaşlan anımsandığında, Türkiye'nin bugü-
ne dek ödemiş olduğu bedelin o denli yük-
sek olmadığı da öne sürülebilir.
Belki de ülkemiz Batı'dakine benzer "ko-
puş'iarı tarihinde yaşamadığı içindir ki, de-
mokrasiyi birtürlü yerli yerine oturtamamış-
tır.
Olabilir.
Ancak demokrasiyi ve insan haklarını bu
ülkede gerçekleştirmek için, yeterli tarihsel
ve siyasal birikimle deneyime artık sahip ol-
duğumuza inanıyoruz.
Yarın İstanbul'da rahmetli Menderes, Zor-
lu ve Polatkan için yapılacak devlet töreni bu
çerçevede değerlendirilebilir. 30 yıllık bir ara-
dan sonra, naaşlar İmralı'dan Edirnekapı'-
daki anıtmezara nakledilirken, siyasal tari-
himizdeki bu acı sayfanın.en iyi biçimde na-
sıl kapatılabileceğini herkes düşünmelidir.
Hem de duygulardan arınarak, serinkanlı
düşünebilmelidir.
Çünkü bu ülkede yalnız Menderes'ler
idam edilmedi, Deniz Gezmiş'ler de idam
edildi...
Çünkü bu ülkede yalnız DP'liler siyasal gö-
rüşlerinden ötürü demir parmaklık arkasına
atılmadılar; ÇHP'liler, AP'liler, MSP'liler,
MHP'liler, TİP'liler, TSİP'liler, TKP'liler,
TİKP'liler de atıldılar...
Ve bugün hâlâ bu ülkenin cezaevlerinde
siyasal suçlular yatıyor; düşüncelerinden do-
layı insanlar yargılanabiliyor, hapsedilebili-
yor, kurşunlanabiliyor bu ülkede hâlâ...
Onun için, sağcısıyla solcusuyla, muhafa-
zakâriarıyla liberaliyle, siviliyle askeriyle, de-
mokrasinin temel kurum ve kurallarında an-
laşabilmeliyiz. Ancak o zaman, bu acı olay-
ları tarihin sayfalanna tamamen gömebiliriz;
onları nesnel biçimde ele alıp, dersler çıkar-
tıp, daha barışçıl bir gelecek kurabiliriz ço-
cuklarımız için.
Eski yaraları gerçekten sarabilmek, de-
mokrasi ve insan haklarında buluşmaktan
geçiyor. Bunda çok geç kaldık Türkiye'de.
Boyner muhalefeti eleştirdi
(Baştarafı 1. Sayfada)
sını istedikkrini kaydetti. Boyner,
"Kuvvetii iktidarlar kadar lutarlı
muhalefet de sıhhalli bir demok-
rasi için elzemdir. Gelecek seçim-
lere kadar, gelecek nesilleri düşü-
nen siyasi kadrolara gerek vardır"
dedi.
TÜSİAD'ın Yüksek Istişare
Konseyi Kuşadası'nda toplandı.
80 üyeden 46'sının katıldığı top-
lantıda iş dünyasınm Körfez kri-
zi, dış ticaret açığı, işçi-işveren iliş-
kileri, gayri menkul ve iştirak sa-
tışlannın vergUendirilmesi ile enf-
lasyon konulannda "huzurlannın
kaçbğı ve endişe içinde oldukla-
n" belirtildi.
Toplantıyı yöneten Yüksek İs-
tişare Konseyi Başkanı Rahmi
Koç, Körfez krizinin getirdiği zin-
cirleme fiyat artışının, enflasyonla
mücadeleyi ikinci plana itmeme-
si ve her ttirlü fiyat artışına bir se-
bep olarak gösterilmemesi gerek-
tiğini vurguladı. Rahmi Koç şöy-
le dedi: "Kronikleşme istidadı
gösteren enflasvon ve ağırlaşan
sosyal şartlar hepimizin huzuru-
nu kacınnaktadır. TÜSİAD ola-
rak enflasyon konusunda kabcı ve
inaadına tedbirlerin alınmasını
Türk ve Ererfin idamla
(Baştarafı 1. Sayfada)
lık fezlekede "devletin birtigini
bozmaya, devletin hâkimiyeti al-
tında bnlunan topraklardan bir
kısmını devlet idaresinden ayırma-
ya yönelik fiillerde bulunmak. ya-
bancı bir ülkede devletin dahili va-
ziyet hakkında maksadı mahsusa
müstenid haber ile milli menfaat-
lere zarar verecek faaliyette bulun-
raak" iddiasında bulunuluyor.
Eren ve Türk hakkında DGM
SavcüığYnca daha önce de "bö-
Bankadan
(Baştarafı 1. Sayfada)
Geceleri koruma görevlisi bu-
lunmayan bankanın arkasmda bu-
lunan pencereden içeri giren soy-
guncuların kasalann bulunduğu
kapıyı kırdıktan sonra içinde pa-
ra bulunan çelik kasayı matkapla
açtıklan ve içinde bulunan para-
yı aldıklan belirlendi.
Olayla ilgili soruşturmayı yürü-
ten asayiş şube görevlileri, odada
iki kasa olmasına karşın içinde
para bulunan kasanın açıldığı, di-
ğer boş olan kasaya ise dokunul-
madığını belirttiler.
Bu arada soygun olayının orta-
ya çıkartüması için tüm banka gö-
revlileri asayiş şube müdürlüğü
görevlilerince evlerinden alınarak
soruşturmaya başlandı.
lıiciilük" iddiasıyla soruşturma
açütnış ve karma komisyonda do-
kunulmazlıklannın kaldırılması
kararlaştınlmıştı. Karma komis-
yonun bu kararı TBMM Genel
Kurulu'nda bckliyor.
Ankara DGM Savcüığı, HEP
milletvekilleri Eren ve Türk hak-
kında idam istemiyle yargılanma-
sına, Türkiye"ye sokuİması yasak
olan "Kürdistan Press" Dergisi ile
bu dergiden ahntı yaparak haber
yazan bir gazetenin, "beyanı"nı
kanıt olarak gösterdi. Fezlekeye
göre, haberi yazan gazetecının,
"Diyarbakır Emniyet Müdüriü-
gü'nde göriip okudugunu ve 2
milletvekilinin Türkiye'ye bakış
açılannı dnynrmak amacıyla ga-
zetede yayımlanmasını sağladığı-
nı" söylediği Kürdistan Press
Dergisi'nde iki milletvekili Türk
ve Eren ile röportajlar yer aldı.
HEP milletvekilleri Eren ve
Türk hakkında uygulanması iste-
nenTCK'nın 125. maddesi "Dev-
let topraklannın tamamını veya
bir kısmını yabancı bir devletin
hâkimiyeti altına koymaya veya
devletin istiklaJini tenkise veya bir-
iiğini bozmaya veya devletin hâki-
miyeti altında bulunan topraklar-
dan bir kısmını devlet idaresinden
ayırmaya matuf bir fiil işleyen
kirase ölüm cezası ile cezalandı-
nlır" hükmünü içeriyor.
samimi olarak beklediğiraizi bir
daha bel'.ımek isterim."
TÜSİAD Yönetim Kurulu Baş-
kanı Cem Boyner de konuşmasın-
da, demokrasinin bu dönemde ye-
ni bir sınavdan geçtiğini belirterek,
"tktidarla muhalefet arasındaki
diyalogsuzluğa" dikkat çekti.
Boyner şöyle devam etti: "Eğer
Körfez'deki gelişmeler kontrolden
çıkarsa siyasetçilerimiz siirdür-
dükleri tutumu onlan bu göreve
getiren ulusumuza nasıl anlata-
caklannı, kendilerini nasıl mazur
göstereceklerini düşünmeliler.
Muhalefet, iyi ve kötö her şeye
muhalif olmak degildir. tktidann
hatalı uygulamalarını TÜSİAD
olarak eleştirdik. Bundan böyle de
eleştirmeye devam edeceğiz. tkti-
dardan siyasi ve ekonomik istik-
ran sağlamasını beklerken muha-
lefetten de istikrara yardımcı ol-
masını beklerdik. Söylenenler ile
yapılanlar arasında tutarlı ve
ujumlu olma zorunluluğu yalnız-
ca iktidar için degil, muhalefet
için de geçerlidir." TÜSİAD Baş-
kanı Cem Boyner, son yıllarda do-
ğudan ve güneyden bir kültür
emperyalizminin geldiğini ve bu-
na karşı konulduğunu da ifade
ederek Cumhurbaşkanı ile hükü-
meti, Körfez krizi sırasında Türk-
iye"yi Batı'nın yarunda tutmalann-
dan dolayı övdü. Boyner şu ifade-
yi kullandı: "Sayın Cumhurbaş-
kanımmn ve hükümetimizin kriz
sırasında Türkiye'yi Batı'nın ya-
nında tutan kararlılıklan, irtica
tehdidine en biiyük darbeyi vur-
muştur. Müsterihiz." Türkiye'nin
Körfez krizi dolayısıyla döviz dar-
boğazına girmemesi için büyük
dikkat göstermesi gerektiğini vur-
gulayan Cem Boyner, "lhracatın
ithalatı karşüama oranının düşük-
lüğü trendi, kamu finansman
açıklannın kronikleşmesi ve enf-
lasyon oranının yüksekliginden
endişe duymaktayız. Kısa vadede
bu alanlarda düzelme eğilimi bek-
lememekleyiz. Bu durum endişe
sebebidir" diye konuştu.
SHP'de Inönü- Baykal kavgası btiyüyor(Baştarafı 1. Sayfada)
sim'e geldi. Buradan toplantırun ya-
pılacağı sinemaya yürüyen Baykal,
görevlilerin giriş kapısını açmama-
sı uzerine kalabalıjın arasında bir
süre bekledi. tnönü de il merkezin-
departililerlegörüştü. Saat 12.45'e
kadar bekledi. Partililere "Bu bir
anlımkurultayı olsun istiyornm. Ve
çok iyimser bakıyonım" dedi. Inö-
nü de daha sonrayuriiyerek sinema
salonuna geldi.
Genel Sekreter Deniz Baykal, si-
nema salonunun iç kapısından hayli
güçlükle vetaraşmalar arasındagir-
dikten sonraen öndesoltaraftaki sı-
ranın başma oturdu ve beklemeye
başladı. Baykal'ın içerigirişisırasın-
da delegeler "Halkçı başkan" diye
bağırarak alkışladı.
Baykal, Inönü salona girince ayaga
kalkarak beklemeye başladı. Daha
sonra yerine oturan Baykal, Inönü
tokalaşmak için elini uzattığında
tekrar ayağa kalkarak kendisiyle to-
kalaştı.
tnönti kürsüde
Protokolle tokalaşmasını ta-
mamladıktan sonra kürsüye çıkan
Inönü, parti içi gelişmeler nede-
niyle yurt ve dünya sorunlannın
unutulduğu gibi bir anlaşılma ol-
maması gerektiğini belirterek
Körfez krizi ile yurtiçindeki eko-
nomik gelişmeler hakkındaki gö-
rüşlerini anlattı.
Niçin seçimli kurultay?
tnönü, sürekli gülümseyerek ve
sakin bir ses tonuyla sürdürdüğü
konuşmasında daha sonra parti
içi sorunlan ele alarak vatandaş-
lann parti yöneticilerinden söyle-
diklerini yapmalannı istedikleri-
ni beh'rtip şunlan söyledi:
"Yeni atalımlan öniiraüzdeki
kuroltayla biriikte partimiz hızla
gerçekleştirecektir. Halkımızın
bizden istedigi, 'Artık bunlan
söylemeyi bırakın, bunlan gerçek-
leştirin. Bunlan programlar halin-
de bize getirin. Yakında bunların
olacağmı görelim. Ve bu yolda si-
ze destek verelim. Ve bazı şeyler
de olsun.' tste bu nokta, şimdi bi-
zi içinde bulunduğumuz odak
noktasına getiriyor. Kurultayımı-
zın esas amacı bu beklentilere ce-
vap verebi'mektir. Bu kurultav
Türkiye'de sosyal demokrasinin
yeni aülımlannın başlangıcı ola-
caktar."
İsterseniz konuşun
SHP'nin seçimli olağanüstü ku-
rultayının sadece bir iç rneseleyi
ele alacağının sanümamasını kay-
deden Inönü, "Amacımız birbi-
rimizle didişmek değildir" dedi.
CHP'nin ülkeye getirdiği hizmet-
leri anlatan ve bu parti içinde de
çekişmeler olduğunu vurgulayan
Inönü, konuşmasının devamında
neden seçimh' olağanüstü kurultay
istediğini anlattı. Daha sonra Bay-
kal'a "isterse daha önce söz
alabilecegini" söyleyen Inönü,
Baykal'ın "hayır" demesi üzeri-
ne konuşmasına devam etti. SHP
tüzüğünde genel başkanın ihtiyaç
duyması durumunda seçimli ku-
rultay isteyebileceğini hatırlatan
tnönü şunlan söyledi:
"Benira bu kunütaydan bekle-
digim partinin yönetim açısından
sağlıklı bir yapıya kavuşmasıdır.
Partinin yönetiminde gördüğüm
bir aksaklığın düzeltilmesi için ku-
rultaya başvuruyorum. O açıdan
olağanüstü kunıltayın önundeki
sorun son derece önemlidir. Av-
nı zamanda kunıltayın deferini
yücelten, kurultayın vereceği ka-
rann önemini yücelten bir nokta-
dayız. Ben kurultaya açıkça diyo-
rum ki sizin vereceğiniz karar,
bundan sonra partinizin çalışma-
lanna başlıca yön veren karar ola-
LAF ATANLARA UYARI — Toplantıya başkanhk >apan İnönü, Baykal'a laf atanlan sık sık uyar-
mak zorunda kaldı. (Fotograf: ügur Saner)
caktir. Siz bepiniz gelecek yöne-
tim kadar sorumluluk taşıyacak-
sınız."
Inönü, kurultaya katılacak de-
legelerin çoğunun toplantıda ol-
duğunu gördüğünü de belirterek
"Delegeler verecekleri karann ne
anlama gelecegini iyice düşün-
sün" çağnsını yaptı. Son günler-
deki istifalarla kurultaya gergin
bir hava içinde gidildiğine dikkat
çeken Inönü, bunun da partiye bir
dağımkhk havası verdiğini söyle-
di. Inönü, önceki gün Istanbul'-
dan on ilçe belediye başkanının
Baykal'ı destekleyen yönde hazır-
ladıklan açıklamaya da değinerek
"Evet böyle bir süreçten geçiyo-
ruz. Kaçınümaz bir süreç, bundan
üzüntii duymaya da gerek yok"
dedi. Inönü şöyle konuştu:
"Konuşmak, tartışmak, fikir-
leri ortaya koymak en sağlıklı fi-
kir neyse onun etrafında bir ara-
ya gelmeye çalışmak normaldir.
Hatta bu arada genel baskan için
normal disiplin kurallannın işle-
tilmesini gerektiren sözler de sar-
fediliyor, onlara da aldırmıyo-
rum. Ama kimse zannetmesin ki
partimiz bir anarşi dönemi yaşı-
yor, öyle bir sey de yok. Ben ge-
nel başkan olarak partinin bir
anarşi havası göstermemesinden
de sorumluyum. Onun için her an
geregini de yapabilirim. Onu dü-
şünmenizi istiyorum. Bir tehdit
olarak değil, ama partinin anar-
şiye kapılmış ne olduğu belli ol-
mayan bir görüntüye kapılması-
nı da kabul edemiyorum."
Konuşmasının bundan sonraki
bölümünde 19 ağustos yerel ara
seçimlerinde Bayrampaşa'da alı-
nan sonuçları ve nedenlerini de-
ğerlendirerek anlatan Inönü,
Trabzon'da bir ilçeye iki kere yö-
netim ataması yapılmasıyla geliş-
melerin başladığını söyledi. înö-
nü daha sonra Genel Sekreter
Yardımcısı Erol Çevikçe'nin isti-
fasıyla hız kazanan gelişmeleri ve
Genel Sekreter Baykal' la arasın-
da geçen telefon konuşmalannı
anlattı. Baykal'ın Çevikçe'nin is-
tifası karşısında "Bekleyelim, biz
zalen topluca istifa edeceğiz" de-
diğini anlatan Inönü, kendisinin
bu tavra "kurultay gerektirir" di-
ye yanıt verdiğini söyledi.
Baykal takımı
Inönü, PM içinde geçmişten de
tanışıklık ve ilişkileri olan kişile-
rin bir takım oluşturduklannı öne
sürerek "Bnrada söz konusu olan
arkadaş gnıbu dediğim grup. Sa-
yın Baykal'ın etrafında bir araya
gelmis bir grup. Geçmişten geli-
yor. Şimdi bu takım PM de eğer
çoğunluktajsa o zaman genel bas-
kanın PM üzerindeki belirleyicı-
liği PM ile biriikte çalışmada ra-
hatça bir çalışma düzeni kurması
her zaman mümkün olmuyor.
Herhangi bir grup PM'de ege-
menliği sağlamışsa eğer, genel
başkan bu gruptan biri degilse o
zaman o genel başkan ile PM'nin
biriikte çahsmasında bu sorun her
zaman çıkar. tşler iyiye gittiği za-
man böyle bir sonıın çıkmayabi-
lir. Ama yeni anhmlar ortaya çık-
bğında PM'nin seçtiği MYKda
flkirierin halka daha iyi götüriil-
mesinde bir eksiklik ortaya
çıkıyor" diye konuştu.
tnönü, PM ve MYK'yı eleştiri-
sini sürdürerek şunlan söyledi:
"Genel başkan olarak ben bir
konuşma yapıyorum ve bu konuş-
mamda bazı hedefler gösteriyo-
rum. Bu hedeflere varmak için
partinin çahşmasını istiyorum. Bu
hedeflerin halka raal edilmesi için
herkesin uğraşmasını istiyorum.
Ama bunlan ben söylediğim için
ister istemez genel başkanla bu he-
defler özdeşleşiyor. Eğer genel
sekreterliğimiz içlerinde dediğim
şekilde bağlılık varsa, o baglılık
genel başkana olan baglılıktan
geçmişten gelen nedenlerle daha
fazlaysa geçmişten gelen yakla-
şımla genel başkanın fikirlerini
halka gölurmeye çalışmıyor. Ge-
nel sekreterimiz bir şey söylüyor
onu halka götürmek için heyet da-
ha çok çalışıyor."
Inönü, Bayrampaşa'-
daki belediye başkan adayırun be-
lirlenme gelişmelerini de anlata-
rak tüm ısranna karşın tuttuğu
adayın PM'deki oylamada kaza-
namadığmı da belirterek "Bu gös-
termiştir ki PM'nin önemli bir ka-
rarda inandığı insan ben değilim"
şeklinde konuştu. İnönü ayrıca
belli bir arkadaş grubundan oluş-
tuğuna inandığı PM'nin yeni bir
genel sekreter belirlemesini doğ-
ru bulmadığını da sözlerine ekle-
yerek neden seçimli olağanüstü
kurultay istediğini, "Yine o arka-
daşlanmız istediğini seçecek. Yi-
ne genel başkanın kontrol edeme-
yeceği bir yapı ortaya çıkacak.
Ama bu defa bütün sorumluluk
artmış olarak genel başkana ge-
lecek. Bunu benim gibi siyasete
yeni girenler değil, siyaseti uzak-
tan izleyenler bile görürler,
anlarlar" sözleriyle açıkladı.
Bağımlılığı
olmayan PM
İnönü, bütün iyi niyetiyle uğ-
rastığını, ancak artık zaman kay-
betmemek gerektiğini belirterek
"Ben demiyorum ki PM'deki ya-
pı genel başkan ne derse evet di-
yecek insanlardan olsun. Yani
genel başkamn takımı olsun. Böy-
le bir şey yok. Genel başkan, ta-
kım kurmak peşinde değil. Benim
bütün istediğim. ben genel başkan
olduğum sürece PM, benimle bir-
iikte çalışacak organ, baska bir
bağlılık görünümü altında olma-
malı. Sadece göriinümüdür, böyle
bir şey yok denemez. Herkes bu
partide böyle bağımlılıklar var mı-
dır, yok mudur biliyor artık. Ku-
rultay üyeleri de biliyor, onun için
birbirimizi aldatmayaltm. PM'yi
seçerken genel başkanın dışında
bir bağlılığın PM'de egemen ol-
masına izin vermeyin. Öyle bir
bağlılık düşünüyorsanız, o bağlı-
lık genel başkanlıkta da kendisi-
ni göstersin. Kurultay, genel
başkanla uyumlu çalışacak bir
PM oluştursun" dedi.
KİM KİMDEN YANA?
*«B>le biriikte geiea ve karşılayaalar:
Milletvekilkri: Hasan Fehmi Güneş, Abdülkadir Ateş,
Hasan Zengin, Mehmet Dönen, Rıza Ilıman. Mehmet
Moğaltay, Ömer Türkçakal, Tahir Köse, Fuat Erçetin,
Ekrem Kangal, Güneş Gürseler, Rıza Yılmaz, Yuksel Çengel,
Ömer Çiftçi, Sedat Doğan, Tevfik Koçak, Fikri Sağlar,
Mustafa Kul, Türkân Akyol.
Belediye başkaıdan: Nurettin Sözen, Kadir Akpınar
(Eyup), Niyazi Yurtsever (Üsküdar), Şevket Arıkan (Beykoz).
Ayrıca SHP'li railletvekilleri, bazı milletvekillerimn
tnönü'ye destek için yurtta çalıştnada bulundukları için
Istanbul'a gelemedikierini belirttiler. Bu milletvekilleri de
şöyle:
Ali üyar, Kâzım Özer, Necati Türkkan, Halil Çulhaoğlu,
Turan Beyazıt, Veli Aksoy, Mehmet Can, Kâzım Ulusoy.
Hikraet Çetin, Onur Kumbaracıbası, Ahmet Ersin, tbrahim
Tu, Ömer Miski, Kamer Genç, Hfidai Oral.
Baykaria biriikte gelea ve karşılayanlar:
Milletvekilleri: Halil Akyüz, Adnan Keskln, Enis Tütüncü,
Mustafa Sangül, Mustafa Timisi.
Belediye Başkanlan: Yıldmm Aktuna (Bakırköy), Ertuğrul
Tığiay (Küçükçekmece), Hüseyin Aslan (Beyoğlu), thsan
Yalçm (Sanyer), Ahmet Naci Akgün (Eminönü), Burhan
Köseoğlu (Pendik), M.Ali Büklü (Kartal), Mahmut özdemir
(Kâğıthane), Hasan Yılmaz (Zeytûıburnu), Şinasi Öktem
(Ümraniye).
tnönü, sık sık alkışlarla kesilen
ve salonu hayli etkilediği görülen
konuşmasının son bölümünde,
"tasfiyeciük olmayacağım" açık-
ladı. tnönü, "Hiçbir tasfiyeciük
anlayışı söz konusu değildir. Par-
tide her kişiye yer vardır. Kimse-
yi dışlamak söz konusu değildir.
Şimdiki ikircikli yapı, bu kurul-
tayda ortadan kalkacakbr" dedi.
İnönü, konuşmasmı bitirdikten
sonra alkışlar nedeniyle bir süre
kürsüden aynlamadı. Baykalcı
delegelerin ise tnönü'yü sessizlik
içinde izledikleri ve herhangi bir
laf atma olmadığı dikkati çekti.
İnönü, Baykal'ı kürsüye "Genel
sekreterimiz sizi bilgilendirecek"
diye davet ederken, başka kimse-
ye söz vermeyeceğini ve başkan-
bk makamında toplantıyı kendi-
sinin yöneteceğini söyledi.
Baykal mikrofonda
Genel Sekreter Deniz Baykal
mikrofona geldiği anda salonda
yuhalamalar ve ıslıklamalar oldu.
Islıklayanlann büyük çoğunluğu-
nun salona sonradan giren partı-
li dinleyiciler olduğu görülürken,
zaman zaman yumnıklaşmalar da
oldu. Bu nedenle konuşmasına
geç başlamak zorunda kalan Bay-
kal, partinin ileriye doğnı atılım
yapması ve tıkanıklığın aşılması
için istifa ettiğini söyleyerek ko-
nuşmasına başladı. tnönu'nün
parti dışı sorunlara ilişkin sözle-
rine katıldığını, ancak kendisinin
genel konulara değinmeyerek
kendi konumunu belirlemek için
konuşacağıru söyledi. Baykal, sı-
kıntı karşısında herkesin reçeteler
ürettiğine dikkat çekerek 19 ağus-
tos yerel seçimleri sonrası içinde
bulunduğu duruınu anlattı. Ağır
bir seçim yenilgisi aldıklarını be-
Iirten Baykal'ın "başka yerlerde
de seçim olsa aynı ölçüde sonuç
vereceğinden kaygı duymakta-
yım" sözleri, ^halamalara neden
oldu.
tnönü, yuhalayanlan ve birbir-
leriyle küfürleşenleri sıksık uyara-
rak "Dinleyin, dinleyin. Lütfen"
dıyerek uyardı. Ancak salondaki
dinleyicüerden bazılarının yum-
ruklasmaya başlamaları üzerine
tnönü, bu kez "Kavga yapmayla
bir yere varamayız. Biz kavgayı
Türkiye'de sosyal demokrasiyi
kurmak için yapacağız" diye ba-
ğırdı. Bazı Baykala delegelerin de
il başkanı Ercan Karakas'ı göste-
rerek suçladıkian duyuldu. Salo-
nun sakinleşmesinden sonra
konuşmasına devam edebilen
Baykal'ın sakin ve ağır ağır ko-
nuştuğu dikkati çekti. Baykal, 19
ağustos seçimlerinin partinin belli
oölgelerdeki röntgenini ortaya
koyduğunu söyleyerek inceleme-
de yerel yönetiinler ile genel poli-
tikada işlerin iyi gitmediğinin
anlaşıldığını belirtti. Bu durumu
her keresinde genel başkanla yap-
tığı görüşmelerde ve parti içi or-
ganlarda aktardığını anlatan
Baykal. şöyle devam etti:
"Bir parti yönetiminin hiç al-
dırmadan görevine devam etme-
sini kendime saygımdan, partime
saygımdan yediremedim, istifa et-
tim. Umut ettik ki genel sekrete-
rin böyle bir durumda istifa
etmesi, durumun önemini, ciddi-
yetini partinin kavramasına yar-
dımcı olacak bir girişimdir.
Partinin bu siyasal tıkanma nok-
tasından ileriye doğru bir hamle
yapması, atılım yapması şansını
elde etmesi demektir."
'İnonti'ye hakaret etme'
Baykal istifa kararını 19 ağus-
tostan hemen sonra aldığı sözle-
rini yineleyerek 1988 yılındaki
kurultayda göreve gelen PM'nin
başanlı işler yaptığını, ancak za-
man içinde suçlandığını, yıpran-
dığını, eleştirildiğim ve p ırtide bir
tıkanıklık noktasına gelindiğini
söyledi. Baykal, Genel Başkan
Erdal tnönu'nün istifalan "top-
lu istifa" gibi yansıttığını belirte-
rek, kendisinin kişisel olarak istifa
ettiğini ve MYK üyelerinin de ar-
dından istifa ettiklerini, bunun bir
toplu istifa olmadığı görüşünü sa-
vundu. Baykal'ın bu sözieri, sa-
lonun tekrar karışmasına neden
olurken, bir partili "Genel başka-
na saygısızlık yapıyorsun, haka-
ret etme" diye laf atınca tekrar
kavga çıktı. tnönü, "Bırakın ko-
nuşsnn. Her şeyi konaşabilir sa-
yın Baykal" derken, Baykal,
"Ben niçin istifa ettiğimi kimse-
den öğrenecek değilim" diye ba-
ğırdı. Baykal, kendi istifasının
ardından MYK'nın istifasının bir
toplu istifa olmadığı görüşünü sık
sık yinelcdiği konuşması tekrar
yuhalanmalarla kesilince İnönü
"Dinleyin diyonım. Önemli şeyler
anlatıyor" dedi.
Kurultay yararlı değil
Seçimli olağanüstü kurultay ka-
rarını alma yetkisinin MYK'de de
bulunduğunu belirterek "Kurul-
tay karannın partiye yarar getir-
meyecegine inanıvorum. tstifadan
sonra genel başkan olağanüstü
kurultay kararı aldı. Bu kurultay
karannın ne gibi gelişmeler yara-
tacagını partimize ne kazandınp
ne kaybettireceğini göreceğiz. Ge-
nel başkan ve partiye hiçbir yarar
getirmeyeceğini tam bir inançla
söylüyorum" dedi. Inönü'nün
1983'ten beri âyaset içinde bulun-
duğunu ve çalıştığı kadrolarla ne
gibi sıkıntılar içine girdiğini de bil-
diklerini söyleyen Baykal, "Bir
kere olsun kendisinden bir şikâ-
yet duymadım. Bana telaffuz bi-
le etseydi geregini anında
yapardım" dedi. Baykal'ın bu
sözleri sonrasında da kavgalar
çıktı, küfürleşmeler oldu. tnönü,
kavga yapanlara "Kuyunuzu kaz-
dırmayın. Dinleyin" diye bağırdı.
Baykal. konuşmasmı sürdüre-
rek "Partinin önünde bir nefer gi-
bi bir milletvekili, üye olarak bu
görevi yıllardanberi olduğu gibi
sürdüreceğim. Böyle bir noktaya
gelince. haa sen genel başkanlığa
geliyorsun, önce seni halletmeli-
yim gibi bir anlayışı da kabul
etmiyorum" şeklinde konuştu.
Baykal'ın, İnönü ile ilk kez ko-
nuştuğunda "siz genel başkanlı-
ğa adaysınız" dediğim söylemesi,
salonda yine kavgaya neden oldu.
Baykal "10 eylülde yerimiz dar,
yerimiz dar demeye kimsenin hak-
kı yoktu" dediği konuşmasının
son bölümünde, "Şimdi dururau
görüyoruz. Olağanüstü kurultay-
da, PM, bugünkü yapının dışın-
da oluşturulacak ve parti huzura
kavuştnnılacak. Ve bu sağlandı-
ğı zaman da partinin sorunlan çö-
zülecek. Bunu 29 eylülde biriikte
göreceğiz. Kurultay, nasıl uygun
görüyorsa öyle karartaşbnr. Ve
kunıltayın karannı sınayacak ka-
dar da sabnm var. Kunıltayın al-
dığı karann başansım, ortaya
koyacağı sonucu biriikte görecek
kadar da sabnm var. Hep bera-
ber yaşayacak ve göreceğiz" de-
di. Baykal, konuşmasmı
bitirirken, "Sayın genel başka-
nım, size partinizin dışa dönük
yasamınızda başanlar dUiyorum"
dedi. Baykal, dun akşam Bakır-
köy Belediye Başkanı Yıldınm
Aktnna'nın verdiği yemeğe, daha
sonra da Zeytinburnu ilçe başka-
nı tbrahim Yiğit'in oğlunun sün-
netine katıldı. İnönü ve Baykal
bugün ayrı ayrı lzmir'e giderek
ikinci bölge toplantısına katıla-
caklar.
w w
G O Z L E M UGUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
1960 ihtilalinden sonra bir başbakan, iki bakan; 21 mayıs
ihtilal girişiminden sonra bir kurmay albay, bir binbaşı; 12
Mart darbesinden sonra üç genç; 12 Eylül darbesinden son-
ra da 28 genç ceza yasasının ünlü 146. maddesinden ölüm
cezalarına çarptırılıp darağaçlannda can verdiler.
Yassıada kararlarına karşı çıkıp bu kararları tinayef sa-
yanlar, 12 Mart ve 12 Eylül mahkemelerinin verdikleri ölüm
cezalarına hep alkış tuttular.
Kur. Albay Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan'ın ölüm
cezalarına TBMM'de ÇHP ve AP'liler ile Aydemir'in 1960
öncesinin gizli örgüt arkadaşları bazı tabii senatörler de oy
kullandılar!
12 Mart döneminde ise başta Süleyman Demirel, Alpas-
lan Türkeş ve Turhan Feyzioğlu olmak üzere AP, MHP ve
Güven Partililer TBMM'de, Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve
Hüseyin İnan'ı bir an önce darağaçlarına göndermek için
birbirleriyle yarıştılar.
Ölüm cezasına karşı olmadan darağaçları arasında si-
yasal görüş, eylem ve ideoloji ayrımı yapmak çağdaş ve de-
mokrat insana yakışmaz.
Yarın 'devlet töreni' ile İmralı'dan alınıp Anıtmezara gö-
mülecek olan Menderes, Zorlu ve Polatkan, dokuz yargıç-
tan oluşan Yüksek Adalet Divanfnca ölüm cezalarına çarp-
tınldılar.
Bu ölüm cezalarını veren Yüksek Adalet Divanı, Salım Ba-
şol başkanlığında Selman Yörük, RızaTunç, Abdullah Üner,
Hıfzı Tüz, Hasan Gürsel, Mehmet Çokgüler, vasfi Göksu
ve Ali Doğan Toran'dan oluşmaktaydı.
Divan, kararını, öğretim üyelerinden seçilen bir kurulun
yaptığı incelemeye dayanarak verdi.
Bu kurulda, Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, Prof. Burhan
Köni, Prof. Nurullah Kunter, Prof. Naci Şensoy, Prof. Sahir
Erman ve Prof. Faruk Erem bulunmaktaydılar.
Yüksek Adalet Divanı üyeleri, Yassıada kararlanndan son-
ra hangi görevlere getirildiler?
Başol, Abdullah Uner ve General Hasan Gürsel daha
sonra Anayasa Mahkemesi üyeliklerine seçildiler. General
Rıza Tunç Askeri Yargıtay Başkanı oldu. Mehmet Çokgüler
Askeri Yargıtay üyeliğine seçildi. Hıfzı Tüz ve Ali Doğan To-
ran da Danıştay üyeliklerine döndüler. Yargıtay üyeliğine dö-
nen Vasfi Göksu, 1962 yılında öldü.
Menderes, Zorlu ve Polatkan, haklarında ölüm cezası is-
teyen başsavcı Altay ömer Egesel Yargıtay Daire Başkanı
oldu. Yardımcılarından Fahrettin Öztürk Danıştay üyeliği-
ne getirildi. Orhan Erdoğan önce üye sonra da Yargıtay Da-
ire Başkanı oldu. Turgut Lüleci, Süleyman Taşer ve Necdet
Dancıoğlu, Servet Tüzün de Askeri Yargıtay üyeliklerine se-
çildiler.
Darıcıoğlu, bugün Anayasa Mahkemesi başkanıdır; Ser-
vet Tüzün de aynı mahkemede üyedir.
İnfazlarda bulunan üsteğmen Akay Şakman, bugün Ge-
nelkurmay Başkanlığı Eğitim Daire Başkanıdır; topçu üs-
teğmen Teoman Koman da bugünün MİT müsteşarıdır!
O günlerin Yassıada İrtibat Subaylığı görevlisi Necip To-
rumtay da bugünün Genelkurmay Başkanıdır!
'Devlet töreni' eğer 27 Mayıs ile bir 'hesaplaşma' ve bir
'öç alma aracı' olarak kullanılacaksa, 27 Mayıs ihtilalinde
şu veya bu görevde bulunanların bugünkü koltuklarında tu-
tulmamaları gerekirdi.
Yok eğer bu tören bütün askeri ihtilallerin kınanacağı bir
gün sayılacaksa, o zaman da 12 Mart ve 12 Eylül uygula-
malannın ve infazlannın da anımsanması gerekmez miydi?
Amaç bunlar değildir; amaç, Menderes, Zorlu ve Polat-
kan'ın kefenlerini bayrak yapıp oy kazanmaktır; o kadar...
Her olayı yaşandığı koşullarda değerlendirmek gerekir.
Bu bakımdan şu olayları da anımsamakta yarar var:
Yassıada kararları, o günlerde cuntalar arası kavgalara
ve çekişmelere de konu olmuştu. 28 Haziran 1960'da bazı
general ve albaylar "Yassıada davasında birinci derecede
suçlular için verilen karariar derhal tastik ve infaz edilecektir"
buyruğunu içeren bir protokol imzaladılar.
Bu protokol, Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay tara-
fından Silahlı Kuvvetler'e genelge olarak yayımlandı.
Bu arada "Silahlı Kuvvetler Birliği" adı alan cuntaya bağ-
lı genç subaylar, Yüksek Adalet Divanı tarafından verilen
15 ölüm cezasını MBK'nın onayını beklemeden infaz etmek
için İmralı Adası'nı bastılar; MBK'ya bağlı subaylar ile Si-
lahlı Kuvvetler Birliği'ne bağlı subaylar arasında sert tartış-
malar yaşandr, iki grup arasındaki silahlı çatışma son da-
kikada önlendi!
Ölüm cezalarının yerine getirilmesine engel olabilmek için
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, Devlet Başkanı Gürsel'e
başvuruyor; bakanlar kurulu üyeleri de infaza engel olabil-
mek için Gürsel'e mektup yazıyorlardı.
MBK'daki oylamada Cemal Gürsel, Fahri Özdilek, Sıtkı
Ulay, Sami Küçük, Osman Köksal, Suphi Gürsoytrak, Se-
lahattin Özgür, Suphi Karaman ve Kamil Karavelioğlu ölüm
cezalarının ömürboyu hapis cezalarına çevrilmesi yönün-
de oy kullandılar. Yüksek Adalet Divanı kararı Mucip Atak-
lı, Fikret Kuytak, Muzaffer Yurdakuler, Ekrem Acuner, Ah-
met Yıldız, Sezai Okan, Vehbi Ersü.Kadri Kaplan, Rafet Ak-
soylu, Haydar Tunçkanat, Şükran Özkaya, Emanullah Çe-
lebi, Mehmet Özgüneşin oylarıyla onandı.
Ve bu karardan sonra 16 Eylül 1961'de Zorlu ve Polatkan,
bir gün sonra da Menderes İmralı Adası'nda idam ediidiler.
Bugün askeri ihtilaller ile oluşturulan siyasal suçlann ne
kadar yapay ve zorlama oldukları anlaşılıyorsa, bu da ka-
zanç sayılmaz. Deviıier değişir, dün suç sayıtan bugün si-
yasal iktidarın felsefesi olur. Bugün suç sayılan düşünce-
ler de belli olmaz, yannki iktidarların dayanaklannı oluşturur.
İşte bu yüzden, siyasal suçlara ve ölüm cezalarına karşı
çıkmadıkça, 'demokraf olunmaz.
Bu 'devlettöreni'n'mverdiği tarih, demokrasi, insanhk ve
'devtef ders/1
bu olmalıdır!
VELİEFKSDİ HİPODROMU"VDAN FIKRETIX«.LHX;U
Tîki-Kıskanma mücadelesi
KEMAL AKYER
1. AYAK: Idmanlarmda çok
formda görünen Tiki ve bu yarı-
şı için iyi hazırlanan Kıskanma
arasındaki sıkı mücadele yarışın
birincisini belirleyecektir. Biz bu
iki tayın da kuponlara yazılma-
sını öneririz. Kayıtlı diğer atlar
üçüncülük için mücadele edecek-
lerdir.
2. AYAK: Son idman ve form du-
rumlarına göre düzelen Osman-
cık l'i başta tutuyoruz. İlkşans ve
Osmanağa sert rakipleri olacak-
tır. Yarışın sürpriz tayı yeni yeni
düzelen Buse'dir.
3. AYAK: Cumartesi günü start
alan Tayga, bu yarışı hedefledi.
Geçen yarışında kapalı gözlük
yazılmadığından koşudan çıkan-
lan Yurdabak çok formda. Pist
çahşmalarında çok iyi görünen
Mücahit, bulduğu müsait kilosu
ile netice alacaktır. llkay'ı sürp-
rizde öneririm.
4. AYAK: Bu mesafelerin kalite-
li tayı olan Calandra, ciddi bir
hazırhk dönemi geçirdi. Pistin
yumuşaması ile ilk şansa sahip-
tir. Yine bu yarış için çok iyi ha-
zırlanan S. Dancer ile Baby Vil-
la da başarılı olacaklardır. Yarı-
şın sürpriz ismi, ağır pistten et-
kilenmezse Gönül 1 oiacaktır.
5. AYAK: Bulduğu üstün formu-
nu muhafaza eden Dokuzoğuz,
bulduğu müsait Kİlosunu değer-
lendirecektir. Ancak çim pistin
ağır oluşu hafif kilolu atlann
şansını arttırıyor. Müsait kilola-
rı ile Alaslan ve Yıldıray, iyi bir
yönetimle netice alabilirler. Ağu
kilosuyla Sagıp da kalitesiyle
sürpriz yapabilir.
6. AYAK: Bu yanşı için yapmış
olduğu hazırbklannda çok iyi gö-
rünen Aral ve Tolgaer arasında-
ki mücadele yanşın birincisini be-
lirleyecektir. Yine ektiri avantajı
ile Ramiz ve Mermi sürpriz ya-
pabilir.
TAHMtNLER
1. KOŞU: F: Abbas (1), PP: Myra
(7), P: Ahşık (2), S: Karaduman
(4).
2. KOŞU: F: Tiki (2), PP: Kıs-
kanma (3), P: Atik (1).
3. KOŞU: F: Osmancık 1 (7), PP:
İlkşans (3), P: Osmanağa (5), S:
Buse (8).
4. KOŞU: F: Tayga (2), PP: Yur-
dabak (3), P: Mücahit (11), S: ll-
kay (10).
5. KOŞU: F: Calandra (8), PP: S.
Dancer (4), P: Baby Villa 1(1), S:
Gönül 1 (9).
6. KOŞU; F: Dokuzoğuz (12),
PP: Alaslan (9), P: Yıldıray (10),
P: Sagıp (1), S: D. Andros (2).
7. KOŞU: F: Aral (2), PP: Tolga-
er (4), P: Ramiz (10), S: Arslan-
kız (71.