25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 16 EYLÜL 1990 tstanbul Sanayi Odası Başkanı Memduh Hacıoğlu: Kriz politikası sessizlik isterTürkiye'de sanayinin kalbi sayılan İstanbul'un Sanayi Odası Başkanhğı'm bu yıhn başında devralan Memduh Hacıoğlu, göreve başladığı andan itibaren odayı ekonomi politikalarının belirlenmesinde aktifleştireceğini, tstanbul Sanayi Odası'nın (ÎSO) sanayinin gerçek temsilcisi olduğunu belirtmişti. Hacıoğlu, Türkiye'nin yeniden sanayileşmesi gerektiği görüşünden hareketle bir dizi çalışma başlattı. Yeniden sanayileşmenin yeni bir model temelinde gerçekleşmesi gerektiğinden söz eden, ancak politik kadrolar içinde görüşlerinin yankılanabileceği muhataplarının olmadığından yakınan Hacıoğlu ile Ekonomi Servisi Şefimiz Cengiz Turhan konuştu. SÖYLEŞİ CENGİZ TURHAN ~" itz "Yeniden Sanayileşme Hamlesi"n- den söz ederken Türkiye hiç beklenmedik bir durumun ortasmda buluverdi kendisini. Kör- fez krizi Türkiye ekonomisini nasıl bir nokta- da yakaladı? 1990 tüm dünya için önemli bir yıl oldu. Do- ğu Avrupa'daki değişim, insanlann siyaset ağır- lıklı değil, ekonomi ağırlıklı bir dünya özlemi içinde olduğunu, daha fazla üretip daha fazla tüketebilecekleri, daha serbest olabilecekleri demokratik bir ortam arayışı içinde olduğunu çarpıcı biçimde gösterdi. Dünyanın soğuk sa- vaş dönemini geride bıraktığı, kaynaklann si- lahlanma harcamaları yerine toplumların sivil gelişmesinde ve daha iyi standartlara ulaşma- sında kullanılabileceği fikirleri ortaya atıliyor- du. Ama Irak'ın bu hareketi dünyayı yeniden siyasetin ön plana çıktığı bir noktaya getirdi. Türkiye'nin burada çok farkh bir konumu var. 88'de başlayan duraklama döneminde ekono- mi büyük yaralar almıştı. Hem duraklama hem yüksek enflasyon, yani tam bir stagflasyon yaşanırken 89'daki yerel seçimlerden sonra ANAP hükümeti halkın gösterdiği tepkiye ba- karak köklü bir değişikliğe gitti. Dışa dönük büyümeyi bir kenara koyup içeride tüketimi arttırıcı, insanlann satın alma gücünü arttın- cı ekonomik kararlar alındı. Ağustostan ağus- tosa bakarsak, bir yıl içinde iyi bir büyüme hızı gösteren bir ekonomi ortaya çıktı. Bir başan- nın söz konusu olduğunu kabul etmek lazım. Başarı şurada: Geçmişte yaşananlardan ve ge- nel kurallardan hareketle yüzde 7'nin üzerin- deki büyümeden sonra Ulkenin enflasyonu mutlaka yükselir savlan vardır. Son 12 ayda bu gerçekleşmedi. Yüzde 10'luk bir büytlme var, fakat enflasyonda da yüzde 60 küsurlardan yüzde 40'lara doğru inen bir trend var. Şunu da vurgulamak lazım: Türkiye'de ekonomi on yılda bir mutlaka darboğaza giriyordu. 90 yı- lında tamamen farklı bir durum görüyoruz. WttKtmÇok yüksek büyüme hızıntn gecikmeli enflasyonist etkisiyine desöz konusu olabilir. Mutlaka söz konusu olabilir. Bütün mesele enflasyonun teşhisini iyi koyabilmek. Kamu harcamalanmn disiplin altına almabildiği dö- nemlerde enflasyon kontrol altma alınabüiyor. Son 12 ay için bunu söyleyebiliriz. KİT zamla- rı -Irak krizinden önceki dönemi kastediyorum- aşağı yukan döviz kurlannın ar- tışı ile orantılı, ortalama yıllık yüzde 30 düze- yinde tutuldu. Bunun enflasyona hemen olum- İu etkisi oldu. Türkiye'nin ithalatının yüksek olması nedeniyle, döviz kurlannın enflasyonun çok altında tutulmasınm, enflasyona olumlu bir etkisi var. Bunun yanında, gümrüklerde ya- pılan indirimlerin ithalatı ucuzlatıcı ek bir et- kisi oldu. Kısa vadede başarı var, tamam. An- cak bu başannın sağlanmasımn orta ve uzun vadeli maliyeti kamuya ne oldu? Bir kere iç borçlanma yüksek derecede arttı. Devlet büt- çesi neredeyse bir borç bütçesi oldu. Devlet ya- tırımlan, GAP hariç hemen hemen durdunıl- du ve tamamen özel sektör ağırhklı bir ekono- mi uygulaması söz konusu oldu. Yatınmlann durdurulması hakikaten bir ihtiyaçtan kaynak- landı. Ama gelin görün ki şu anda bütçede ya- tınm yapacak kaynaklan bulmakta güçlük çe- kiyonız. Bu, uzun vadede Türkiye*yi belli bir çıkmaza götürecektir. Bu kaynaklann yaratıl- ması lazım. Başarıyla uygulanacak iyi bir ver- gi reformu kaynak yaratabilir. Vergi hakikaten, vergi ödemeye mahkûm edümiş çok dar bir ke- simden ahnmakta. Verginin artık yaygınlaştı- rılması şart. Yoksa kaynak yaratmak için yine enflasyona başvuruimak zorunda kalınacak. •••••Mİkinci yol her zaman daha yakın gözüktü şimdiye kadar. E, tabii bu kolay yol da ondan. Sanayici ya- tınmdan caydınldı. Yatınm ortamının acil ola- rak yeniden oluşturulması gerekli. Türkiye bir iki sene daha sallanırsa tren kacar. Bakıyorsu- nuz, bir iki yatınm projesi var. Otomobilde bir hamle var. Onun dışında köklü bir şey yok or- tada. Düşünülen yatınmlarm çoğu iç tüketime yönelik. Halbuki Türkiye'nin ihtiyacı o değil. Türkiye bugün sanayileşmenin tam bir dönüm noktasmda. Ya bu işi yapacağım ya da bitecek bu iş. O noktaya geldik. •••••\Diyelim ki yarın sizin özlediğiniz or- tamm oluşturulmasına yönelik somut adımlar atıldı. Para ağırlıklı politikalar terk edilip üre- tim ağırlıklı politikalar merkeze oturtuldu. Sa- nayiciler olarak siz buna hazır mısınız? O transformasyon çok zor şimdi. DÖrt mak- roekonomik hedef vardır: 1) Tam istihdam, 2) Ekonomik büyüme, 3) ödemeler dengesinin balansta tutulması, 4) Ekonomik istikrar. ts- tikrar bu hedeflerden yalmzca biridir. Biz ne yaptık? Enflasyonu yüzde 40'ta tutacağız diye bir sürü şeyden vazgeçtik. Evet, dört hedefı bir arada yürütmek zordur ve Türkiye'nin bunlar arasında tercihler yapması gerekir. Bir dönem için kısa vadeli istikrara ağırlık verebilirsiniz. Ama şu anda Türkiye'nin ekonomik büyüme ve tam istihdam halini yaratması lazımdır. İç tüketimi olumlu etkileyecek, ama daha çok dı- şa dönük yatınmlar lazım ki uzun vadede dö- viz darboğazma yeniden girilmesin. Aynca ih- racatı arttırarak ülke ekonomisi daha sağlıklı büyür. Bunun da istikran olumlu yönde etki- leyeceğine ben inamyorum. Sadece iç piyasa için çalıştığınızda iki sene içinde döviz darbo- ğazına girersiniz. Ona girdiğiniz anda da za- ten istikran unutmak zorundasınız. Kısa vadeli başarüar, uzun vadedeki başannın aynası ol- muyor. •••••Gdreve geldiğinizde, tSO'nun sanayi politikalarının belirlenmesinde öncülüğü ûst- leneceğini söylediniz- Bu çerçevede bir hazırlı- ğınız var herhalde? Hazırhklanmızı aşağı yukan tamamlamak üzereyiz. Türkiye'nin 9O'lı yıllarda tercihlerinin ne olması gerektiği konusunda ekonomiden so- rumlu ünitelerde bir tarüşma içindeyiz. Araş- tırma dairemizin verilerini DlE'nin verileriyle birleştirerek rakamsal bir temelde, Türkiye'nin gerçeklerinin ne olduğu ve ileriye dönük ola- rak nasıl bir ekonomi politikası izlenmesi ge- rektiği üzerinde çahşıyoruz. ••••WBYani yeni bir sanayileşme programı hazırlıyorsunuz. Ana hatları neler bu progra- mın? Hangi sektörlere öncelik veriyorsunuz? önceki konuşmalarınızda ekonominin sahibi olmadığını söylemiştiniz Bu durumda nasıl bir temas noktası buldunuz hükümet içinde? Türkiye, ekonomik büyümeye yönelik selek- tif bir sanayileşme politikasını mutlaka uygu- lamalı, yeni bir sanayileşme hamlesi yapmalı. PAZAR KONUĞU u °" ı n a y a E M D UH H A C I O Ğ L U 1947yılında Üskûp'te doğdu, Istanbul Robert Kolej ve Iktisadi Ticari llimler Yüksekokulu tşletme Bölümü 'nden mezun oldu. 1968 yılından bu yana gıda sanayiinde çahşmalannı sürdüren Memduh Hacıoğlu, halen Balin Şekerleme ve Gıda Maddeleri Tic. ve San. AŞ'de yönetim kurulu başkanvekilliği ve genel müdürlüğü yapıyor, Istanbul Sanayi Odası meclisine 1972 yılında giren Memduh Hacıoğlu, 1980-81 ve 1984-86, 1986-87 dönemlerinde İSO Yönetim Kurulu'nda görev aldı. 1987-1989 döneminde yönetim kurul başkanvekilliği hizmetini yürüten Hacıoğlu, 1989-1991 faaliyet döneminde de yönetim kurulu başkanlığı görevine seçildi. Evli ve bir çocuk babası olan Memduh Hacıoğlu Ingilizce biliyor. löylece yeniden krize döndük. Körfez krizi neleri geriye attı, engelledi? Benim korkum daha çok uzun vadeli etki- leri üzerine. Bu kriz 5-6 ay daha sürerse Tür- kiye'nin ileriye dönük bazı planlannı olumsuz etkileyecektir. örneğin dediğiniz gibi yeni ya- tınm hamlesi... Bunda 6 aylık bir gecikme da- ha belki 3-4 yıla mal olacakür. Mevcut kaynak- lan haklı olarak askeri harcamalara aktarma- ya başladığımız andan itibaren, bu eğer uzun bir müddet devam edecek olursa, ileriye dönük hamlelerin hepsinin kaynaksız kalmasına sebep olacaktır. •••••MPeki, böyle hassas bir noktada iziene- cek politika ne olmalıydı, bundan sonra ne ol- malı? Bunu siyasi açıdan incelemek istemiyorum. Bu siyasilerin işi. Ama ekonomik açıdan ince- leyebiliriz ki siyasete de mutlak surette etkisi olacaktır. Bu krizin önümüzdeki bir yılda eko- nomiye getireceği kayıp hızla hesaplanabildi: 4-4.5 milyar dolar. Buna karşı ne tedbir alına- cağının çok acil bir biçimde düşünülmesi la- zım. Bizlerin sanayici olarak, başta enerji ol- mak üzere bir tasarrufa yönelmemiz, döviz kul- lanımmı minimize etmemiz gerekli. Son dö- nemde sanayide, fiyatı iç piyasadan ucuzsa it- hal malı kullanmak bir alışkanlık haline gel- di. Bugün iç kaynaklara dönmemiz ve bunlan optimum seviyede kullanmamız lazım. Bu, ör- neğin daha pahalı girdi anlamına gelebilir ve kısa vadede bir yük getirebiür, ama uzun va- dede ayakta durabilmek için bu gerekli. Tüke- ticinin de buna paralel bir hareketi olmalı ve bunu gönüllü olarak yapmah. İçeride üretilen her şey birinci tercih olarak kullanılmah. Mali yönden çok önemli bir fark varsa veya içeride bulunamıyorsa başka tabii. Burada gönülluluk önemli. •••^•/Tr/zi/ı bir savaşa dönüşmesi halinde, Türkiye'nin bu savaşta yer alması gerektiğini, bunun yeniden oluşacak stratejik dengeler için- de iyi bir yer kapmayı sağlayacağını savunan- lar var. Aynı şekilde bunu yeni oluşacak den- gelerin getireceği ekonomikfırsatlardan yarar- lanmanın önkoşullarından biri olarak gören- ler de var. Sizin yaklaşımınız nedir? Her şeyden evvel banştan yana biri olduğu- Memdnh Hacıoğln, gelecege yönelik uzun vadeli politikaların tum toplum tarefından tartışılıp benimscnmesi gdıüştnde. (Fotograf: Suat Kozlakln) Biz oda olarak şu sektör lokomotif olacak di- yemeyiz. Bu bir sürü spekülasyona yol açar. Ama birtakım kriterler getireceğiz. Bu kriter- lere uyan sektörlerin ülke ekonomisine katkı- lan optimum olacaktır diyeceğiz. Bunuyzpar- ken DPT ile birlikte cahşmakta yarar var. DPT ile ilişkilerimiz çok iyi. Ekonomiye optimum katkıda bulunabilmenin kriterlerini beUrleyip DPT, hükümet ve muhalefet partileri nezdin- de bu konuyu tartışacağız. Gerek SHP ile ge- rek DYP ile fikir teatisinde bulunuyoruz zaten. Sanayileşme konusunda bize en yakın isim Devlet Bakanı Işın Çelebi. Kendisinin özel sek- törde profesyonel olarak çalışmış olması, olay- lan daha iyi görebilmesini sağlıyor. Zaten plan- lama da ona bağlı. Kjsa vadede istikrann sağlanması başanldı. Hem yüksek büyüme hızına ulaşıldı hem de enflasyon yüzde 60 küsurlardan 40'lara doğru çekildi. Ancak bu başannın sağlanmasımn kamuya orta ve uzun vadeli maliyeti ne oldu? Devlet bütçesi neredeyse bir borç bütçesi oldu. ITÜSÎAD'la bir temasımz oldu mu? Onların da buna benzer bir çalışması var. Onların da ''Sanayileşme Stratejisi" diye bir çalışmalan var. Oturduk tartıştık. Tabii bu ko- nuda farklı bir düşünce içinde olmamak için iki taraf da görüşlerini ortaya koymak duru- munda. önümüzdeki günlerde onun tartışma- sım yapacağız. Ama genelde zannediyorum, görüşler çok ortak. ^^___K7emsil ettiğiniz kesimler açısmdan yi- ne de birtakımfarklılıklann olması kaçınılmaz. Bizim odamızın görüşleri, daha çok orta ve ufak boy sanayicinin çoğunluğunun sorunla- nna eğilen bir ağırlık taşır. Büyük sanayicinin sorunlannın oda içinde tartışılmasınm yararı- m görmüyoruz. TÜSİAD gibi kunıluşlann ve büyük grupların zaten hükümetle diyaloglan var ve bu sayede sorunlarını gayet rahat halle- diyorlar. Biz, orta ve ufak boy sanayicimizin. ilerdeki politikalarla nasıl gelişebileceğinin ara- yışı içindeyiz. Burada tabii TÜSİAD'la zaman zaman çatışacağımız noktalar olabilir. Ama ge- nelde bir birleşme, bir arada yaşama var. Ge- leceğin sanayi yapısı, artık endüstrilerde, bü- >1ik bir işletrrie ve etrafında orta ve küçük boy çok sayıda işletme olarak şekilleniyor. Orta ve küçük boydakiler, belli standartlar dahilinde büyuk işletmeye hizmet veriyorlar. Bunun ilk uygulaması Japonya'da görülüyor. Ingiltere ol- sun, Fransa olsun böyle bir reforma ihtiyaç his- settiler. Hantal bir kuruluş içinde her şeyin en- tegre olarak üretildiği bir sanayi tesisi değil, bü- yük bir bilgi birikimi olan, teknolojisi yüksek, o teknolojiyi ufak ünitelere dağıtabilen ve ufak ünitelerden her zaman istediği kalitede malı çok etkin ve hesaplı bir şekilde alabilecek bir sistem... Yeni sanayileşme stratejisi böyle artık dünyada. Bu açıdan baktığmızda da kuçük ve orta boy işletmelerle büyük işletmelerin men- faatlerinin bir arada tartışıldığı bir ortam söz konusu. Yine de dünyadaki tröst, kartel olu- şumları içinde mutlak surette büyük sermaye- nin kendine has, küçük ve orta işletmeleri men- fi yönde etkileyecek çıkarları vardır tabii. Ba- na kalırsa bundan sonra Türkiye'deki büyük sermaye de benim söylediğim modele yakın bi- çimde örgütlenecektir. ^^^^•âu yaklaşımm kendi üyeleriniz arasın- da benimsenme düzeyi nedir? Bunlar daha çok yeni. Bunu kamuoyunda tartışmaya açmadık. Bunlann oluşması zaman alıyor. Tam belli bir tarih koyduk, şu zaman- da bitirelim diye, kriz çıktı. Şimdi bazı ilavele- rin yapılması gerekli. Sanayileşme dedik. Se- ne başında bunun bir sivil toplum sanayileş- mesi olması lazım diyorduk. Ortadoğu'daki kriz bu felsefeyi bir kenara koydu, ülkenin as- keri harcamalannın kısıtlanamayacağı bir or- mu söylemeliyim. Bir savaş doğduğunda, bu- na katılmak bize ne getirir ne götürürün hesa- bım yaparken öncelikle "ne götürür" kısmım yapmamız lazım. En kötü ihtimalle savaşın ge- tireceği tahribatın, yüklerin en asgariye indi- rilmesi söz konusu. Savaşta bir kaybeden bir kazanan taraf vardır. Kazanan taraf içinde ol- duğunuzda, gelecek olan nimetler ortadadır. Bunlar o zaman değerlendirüir. Ama kaybeden tarafta ohnak da var. Bunun ülkeyi içine so- kacağı güç koşullan hesaba katmak lazım. Bu sanayicinin risk almasına benzemez. Gelişme- ler sizin dışımzda. Bugüne kadarki politikalar- da aşınya kaçılrmş olduğu kanaatinde değilim. Yalnız böyle hassas anlarda her şey yüksek sesle konuşulmamalı. Bunlar kritik konulardır. Tar- •ir savaş söz konusu olduğunda, buna katılmanın getirecekleri, götürecekleri hesaplanırken önce "ne götüreceği" dikkate alınmalıdır. Bugüne kadarki politikalarda aşınya kaçılmış olduğu kanaatinde değilim. Ancak böyle hassas anlarda her şey yüksek sesle konuşulmamalı. tışmalann daha derinden yapılması gerekir. Her türlü ihtimalin, her gün boy boy açıklan- masını ben pek uygun görmüyorum. Daha se- rinkanlı olunmalı ve düşüncenin daha gizli kal- dığı bir ortamda bu işin götürülmesinde yarar var. \Bunun iç politik nedenleri var tabiL Bu arada kriz, dikkatleri iç poliükadan dışa- rıya çevirmiş oldu. Gözlerimizi tekrar içeriye çevirirsek ne görüyoruz? Bayrampaşa'da alınan seçim sonuçlan hem B iktidardaki parti hem de yerel yönetimdeki SHP için bir uyandır. İki taraf da her türlü im- kânı kullandı. Ama toplum artık kısa vadeli bazı imkânlann tanınmasını bir siyasi tercih se- bebi olarak görmediğini ortaya koydu. Bayrampaşa'nm bu reaksiyonunu ben demok- rasi açısmdan sevindirici buluyorum. Siyasi partiler bundan gereken dersi alacaktır. ••••15/z Ekrem Pakdemirli ve Mesut Yıl- maz'ın istifalanndan sonra "Bu hükümetin ge- leceği yok" demiştiniz, Şimdi ne düşünüyor- sunuz? Şu anda aynı şeyleri söylemek mümkün de- ğil. Bu sözleri muhalefetteki siyasi partilerin daha güçlü olduklan bir noktada söylemiştim. Iktidar partisi de daha zayıf görunüyordu. Ama hükümetin uyguladığı ekonomi politika- sımn ülkeyi bir istikrar ortamına götürdüğü- nü gördük, kendini toparladı. Muhalefetin imajı ise zayıfladı. Muhalefetin söyleyecek ye- ni bir sözünün olmayışı bunda etken benim gördüğüm. Aynı tarzda muhalefet yapmak top- lumu yoruyor. Bu yapı, ekonomik istikrarla birlikte bir erken seçim ortamını ortadan kal- dırdı. •••••Bu arada sizin hükümetle olan diya- loğunuzda da bir gelişme oldu galiba. Kısa vadeli istikrar politikalan için evet. Ama ülkenin uzun vadeli sanayileşmesi konu- sunda hükümetle aynı görüşte değiliz. Bu ko- nuya pek sıcak baktıklannı söyleyemiyoruz. Bunun nedeni de kısa vadede başarmak duru- munda olduklan istikrar politikalannı ön plan- da tutmalan. •••••iA/uAa/e/er/e paralellik sağlayabildiği- niz noktalar daha da az ama... Sosyal demokratlarla görüş aynhklanmız te- melinde şuralarda: Türkiye'nin karma ekono- miden yana olmaması lazım artık. Sosyal de- mokraüar bu işin böyle devamında ısrarhlar. Bunun yamnda serbest piyasa ekonomisi kav- ramlannda büyük çelişkiler içindeler. Bunlar dışında genelde sanayileşme, eğitim politika- larında çelişki içinde olduğumuz söylenemez. Doğru Yol Partisi ile ise genelinde yine serbest piyasa ekonomisinin uygulanması konusunda hemfikir değiliz. Doğru Yol'un programlann- dan ve Sayın Demirel'in konuşmalanndan bu partinin eski modellerin devamından yana ol- duğu ortaya çıkıyor. Eski sanayileşme politi- kalannır. tekranmn ülkeye yarar getireceğine biz inanmıyoruz. İki partinin de ortak olarak Türkiye'nin ileriye dönük politikalannın ne ol- ayrampaşa seçimleri toplumun, artık kısa vadeli bazı imkânlann tanınmasını bir siyasi tercih sebebi olarak görmediğini ortaya koydu. Bu hem iktidar partisi hem de yerel yönetimdeki parti için uyarıdır. "Hükümetin geleceğinin olmadığını", iktidar partisinin güç kaybettiği bir dönemde söylemiştim, ama bir istikrar sağladılar. ması lazım geldiği konusunda alternatif yara- tamadıklan kesin bir biçimde ortada. önümüzdeki on yıllarda Türkiye'nin geleceğine giden yolu çizmek için sizin gördü- ğünüz 'ilk adım', çıkış noktası nedir? Bu noktada önce eğitim konusuna değinmek lazım. Batılı sanayileşmiş bir toplum olmanın önkoşulu, her şeyden önce eğitilmiş insanlara sahip olmaktır. Dünyayı da yeniden keşfetme- yelim. Bunun Batı'da modeli var. Türkiye'nin koşullanna adapte edilebilir. Nüfus planlaması meselesi çok önemli bunun yanında. Ne yapar- sak yapalım bugünkü nüfus artışıyla bir şeye yetişmenin imkânı yok. Çıkış noktasına gelin- ce: O noktamn hesabını iyi yapmak lazım. Bu- nun hesabım yaptıktan sonra bunu bütün top- lumun tartışarak benimsemesi lazım. Yük her- kese eşit olarak dağılmalı. Yola hep birlikte çık- mak bir zorunluluk artık. Herkesin oluru alın- mah. Kimseyi bu işe zorla koşamazsınız. Ina- narak yapılması lazım. ilk adım geniş anlamda politik sahnede atılacak o zaman, ki demokratik bir tartışma ortamı içinde geleceğin yolu çizilebil- sin. Aşağı yukan öyle tabii. Bunlara sahip çıka- cak bir politik gücün toplumu ikna etmesi la- zım. Toplumun da bir inançla ona olur vermesi lazım. Bu oluru olan gücün de bunu başlatması lazım. Biz de demokratik baskı unsurlan ola- rak sadece eleştiri yapmayıp kendi açımızda politikalann uzun vadede hangi unsurlan ta- şıması gerektiğini ortaya koymalıyız. Partiler de politikalannı oluştururken odalan, üniver- siteleri, diğer demokratik baskı unsurlanm din- lemek zonındadırlar. •——•••Sizce demokratik baskı unsurlan, öz- lediğiniz tartışmanın yaygın biçimde gerçekleş- mesini sağlayacak tüm kanatlan içeren biryel- paze oluşturabiliyor mu? Bu yelpaze oluşmak zorunda. Türkiye'nin sosyo-ekonomik politikalannı oturup tartışma- sının zamanı gelmiştir. Bir işçi kesimi, bir sa- nayi kesimi, bir üniversite kesimi kendi açıla- nndan bu politikalan alternatif üretip masa- ya koymah ve bu konuda bir konsensusa va- nlmalıdır. Vakit kaybetmenin anlamı yok. Tre- ni de bir vagon, iki vagonla hareket ettirme- nin anlamı yok. Bütün vagonlar arka arkaya dizilmek zorunda. Parça parça kalkınma ol- maz, Batılılaşma olmaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle