14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhurıycl Matbaacılık ve Gazetecılık Turk Anonım Şırketı adına Nadır \tdı 0 Genel Yavın Muduru Hısan Ctnuü, Vluessese Muduru EHMK Lfakfcgll. Yazı Işlerı Muduru Oka> Gonensın. • Hab*' Merkezı Muduru Vılçın Btyer, Savfa Du2Cnı Yönetmenı All \cmr 0 Temsdcı'er ANKARA AhmelTan. İZMİR Hikmt! (,>tmkı>a. ADANA. Çrtın Vıgenoglıı [, Polılık. Crial B-IK~IK Dı; Habcrler I j , . , Bakı. Ekonomı Ceacu Tntaa. I; Scndıki Şııkm b i n d . kullur Cdıl l » Isıanbul HaSCTle-ı KcflUİ Kaftfc. E|ıtın; Oacay Şaylu. Habrr Araştırma tuwl Derkn. Yun Hjbrrjfr Vtrdrf Do*M ^pof Damitrcart \bdulkadır YBCrtnaa, D zı Yaölar Kcra Çf'T*— Araşi'™» Şafcıa Alpty Duzelıme \bd«Nab Ytzıcı 0 koordınaıor Ahaet KoraJsaJi ^ Malı lîler Lrol Ertm 0 Muhasebe Balral toaef 0 Butvc PlanUma Serp Osmaa*c;coti« 0 Reklam A?şr T«<wı Q Ek Yannlar H.lv. 4ky<X 0 Idarc Hıst?ıa ü«m 0 Ijlelme (tokı ÇHık # B «ı Islmı >M İUİ 0 Psnonel Sevgi Bosnaootlıı UHA KundJtı Başkan Nadır Nsdı Okm <kl»J tHcn Bnv. H m ı Cemıl. Hduact Çrtnlkaja. Okaj Goaeuu. l | n H a n . l l t u ScJrnk. Atı Sme». Ahvl TMI «.«7. .< frvo» (onhc-ıvc: Matbaaolık vc Gazetreılık TA Ş. TlUk Ocajı Cad » 4 1 MU l!1 PK >*S laanlnıl Tcl 512 0< 0< 120 haı) Teta 22Ü6 Fa> (1) 5 » <0 7] f ButoJar \Bkjn. Zıya Gökajp Bl. înkıtop S No 19 4 Td 133 II 41-47, Teles 42344 F**. (4) 133 05 65 9 h » l r H Zıy» Blv 1352 S. 2'3 Td 13 12 30 Tdcıc. 5İ359. Hx (511 19 S3 » tnonll O t l H S N D I fca! I, Tel 19 r 52 (4 İMt), Ttfc». 62155. F«x (71) » Î5 7» TAKVlM: 10 EYLUL 1990 Irasak: 5.04 Guneş: 6.32 Öğle: 13.06 Ikındi: 16.41 Akşam: 19.30 Yatsı: 20.52 YeşillerPartisi'ndeyol ayınmı İfeşünıi, çevreci mi?Genel Başkan ve il-ilçe örgütleri yöneticileri Marmaris'te, 5 genel başkan yardımcısı ise Amasra'da ayrı ayrı toplandılar. MARMARİS (Cumnuriyet) — Yeşiller Partisi'nin Marmaris'te toplanan il ve ilçe örgütleri genel merkezi tanımadıklannı açıldadı- lar. Partinin 5 genel başkan yar- dımcısınjn Amasra'da duzenle- dikJeri etkinliğe katılmayıp Mar- maris'e gelen Yeşiller Partisi Ge- nel Başkanı Celal Ertuğ, "Yeşü hareket >erel inisiyatif hareketi- dir. Genel merkezi ben de tanımı- yornm" dedi. Yeşiller Partisi'nin 2 Haziran 1990 günü Ankara'da yapüan ilk kurultayında tarüşılmayan so- runlar, 8 eylttl cumartesi günü ay- nı anda herrı Marmaris'te hern de Amasra'da iki ayn etkinlikte su yüzüne çıktı. Yeşiller Partisi'nin Adana dı- şındaki tüm il örgütleriyle, ilçe örgütlerinden geien temsilcüer, ilk ^ün MYK üyeleriyle Marma- ris'te bir araya gelerek "Thrizm Kirietiyor" konulu panelde turiz- min sorunlarını tartıştılar. Ikin- ci gün ise iç sorunlannı ele aldı- lar. Toplantıda, Marmaris'e gel- meyip Amasra'ya giden beş genel başkan yardımcısı il ve ilçe örgüt- leri temsilcileri tarafından "cnn- ta" olarak nitelendirildi. Çetin Özkarar ve dığer 4 genel başkan > r ardıması Amasra'ya gel- meyip Marmaris'i tercih edenler için geçen hafta içinde basına açıklamada bulunarak, "Gerçek Yeşiller Amasra'da, çevrecüer Marmaris'te toplanacak" diyerek partinin bir kesirruni siyaset yap- mamakla suçlamışlardı. Genel başkan yardımcıları, "Çcvre so- nınJanna bapsolan Yeşiller Par- tisi'ni, sana>ileşme somnu ve de- mokrasi mücadelesi sonınlanyla buluşturmak için Amasra'ya" di- ye hafta içinde tüm üyelere çağn yaparlarken, Gend Başkan Prof. Dr. Celal Ertug da 20 temmuz- da Foça'da yapılan son MYK toplantısı doğnıltusunda tüm ör- gütün Marmaris'te toplaamasım "rica" etmişti. Mannaris'te etkinliklerin son günü bir araya gelen il ve ilçe ör- gütleri temsilcileri, önümüzdeki aylarda yapılacak olan tuzfik ku- rultayı bir dizi öneri kararı alır- ken genel merkezi protesto etti- ler. Temsilciler, kunıltaya öneri- lecek kararlar arasında parti ge- nel başkanlığının kaJkması ve il, ilçe örgütlerine özerk hareket et- me yetkisi sağianması maddele- rine yer verdiler. Yeşiller'in bundan sonraki MYK toplantısının Izmir'de ya- pılacağa belirtih'yor. Genel Baş- kan Celal Ertuğ, yaşanan sorun- larla ilgili olarak şunlan söyledi: "Sorun karullayla başladı. Başkan yardımcdıgı istediler ver- dik. Aslında ben ber turlu yetki- nin tüm uyelere dağıblmasından yanayım. Ancak bu arkadaşlan- mız yetkileri eUerinde toplamaya çalışmaktadıriar. Bu Yeşil hare- kelin nıfanna aykın. Ben, il ve il- çe örgutlerim gibi duşunuyonım. D ve ilçe örgütleri genel başkan yardımcılannı tanımıyor, ben de tammıyorum. tsterlerse bundan sonraki toplanlı lzmir'de, oraya gelirier. Aksi halde parti dagılır." Din, çocuktan 'esirgenmiyor' Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) bağlı yurt ve yuvalarda 6-12 yaşlarındaki 9 bin çocuğa 'din kültürü dersleri' verilmeye başlandı. AYŞE YILDIRIM Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) bağlı yetiştirme yurtlan ve çocuk yuvalannda din dersleri venlmeye başlandı. SHÇEK Genel Mudur- luğü'nün genelgesi üzerıne 64 yurt ve yuvada barınan 6-12 yaş- lan arasında 9 bin çocuğa "ma- nevi ve moral eğitimi" amacıyla verilmeye başlanan din eğıtimiy- le, gusül abdestinden kabır ziya- retlenne, peygamberin savaşların- dan yemek duasına kadar çeşitli dini kurallar öğretilmeye başlandı. Kunım yetkililerı, bu yeni uy- gulamayla kimsesiz ya da sahip- su çocuklann "UrikatJann kuca- gına döşmesüıin engellenraek istendigini" belirterek "Laikliğe ters düsen bir durum yok" dediler. SHÇEK Genel Müdürlüğu^ nün geniş bir programla din eği- timine başlanma genelgesi bu yıl basında yayımlandı. tllere gönde- rilen genelgeyJe "din kiiltöriı dersleri"mn "ehüveüi kişüerce" verilmesi istendi. Çocuklara uy- gulanacak program 6-9 ve 10-12 yaş gruplarına göre belirlendi. 29 hafta boyunca haftada 4 saat uy- gulanacak derslerde çocuklann "Allah, Elbamdülillah, besraele, tevhkl keümelerinin ne olduguno, kelime-i sehadetin nasıl geürildi- gi, peygamberin dogumu ve ço- cuklngu, snt annesi, ticaret bayatı" ile ilgili bilgilendirilmesi istenirken, aynca şu konulann da ögretilmesi isteniyor: "tslamiyetin şartlan nedir, ye- mek dnası nasıl yapılır, abdesl ve boy abdesti nasıl alınır, namaz nasıl kılımr, meleklerin görevle- ri nelerdir, cin ve şeytan ne de- mektir, cennet-cehennem ne de- mektir, peygamberimiz nasıl le- mlzlik yapardı, kaza ve kadere iman, peyganıberimizin evlemne- si ve çocnklaruun isimleri, Pe>- gamberiere iman, abdestsiz yapıl- mayacak şeyler. gusliin farzlan nelerdir, teyemmıim ne demektir, ölüırj ne demektir, ölümden son- raki hayat, mahşer ne demektir, nzık ve ecel." Genelgede, derslerin çocukla- ra "azmettirilmesi" tek tek ve toplu olarak tekrar ettirilmesi, ilahüer ve bazı hikâyelerie çocuk- lann dikkatinin canlı tutulması ve gerekirse teyp, video ve fotoğ- raflarla takviye edilmesi gerekb"- liği vurgulanırken aynca "Camii, minare, imam, cemaat, kabir, türbe ve müze gibi yeriere çocuk- lann götünilmesi" isteniyor. Yetimhanelerde ağırlıklı din eğitimine başianmasının Diyanet ile SHÇEK'in ortaklaşa bir prog- ramıyla yürürlüğe konduğu öğ- renildi. tl Sosyal Hizmetler Mü- dürluklerine gönderilen genelge- lerle valiliklerden onay alındı. Ocak ayında alınan ilk onaydan sonra derslerin "daha düzenli ve programlı bale getirilmesi" için ıl müftuluklerince komisyon oluşturularak program hazırlan- dı. Mart ayında valilik onayından geçen din dersı programı yuva ve yurtlara gönderildi. Aynca din eğitimini verecek "ehliyetli kişiler" de müftulükçe atandı. SHÇEK yetkiüleri "Bnnda laik- liğe ters düşen bir durum yok" diye görüş belirterek her ilin ken- di bazında program hazırladığı- nı biidirdiler. SHÇEK Genel Müdür Yardım- ası Cahit Gultekin, Cumhuriyet- in sorusu uzerine şunian söyledi: "Çocuklann maddi ihtiyaçla- nnı karşılıyornz da manevi yön- den de bunlann birtakıra bilgiler alması gerekiyor. tşin esası bu. Biz şu bakımdan meseleye bakı- yonız. Bir konuda çocuklara di- ni bilgi lazımsa vereceksin, ver- me>ince başka tarikatlar falan bakıyor. Hem 'Çocuklarımız ta- rikatların kucağına düşmesin. İran sempatizaru olmasın. Cum- huriyet düşmanı ohnasın' diyo- nız, bem de bu eğitiıni başkası- na bırakırsak ki bu Milli Eğitim Bakanhgı'nın paraleHindedir. Me- seleye 6-12 yaş arası diye bakma- yın, bu çocuklann dışanyla ala- kası var. Devletin kovmuş oldu- ğu standartı vermevince bu sefer başka tarikatlar falan ortaja gi- rij orlar. Zaten laikliğe ters duşen bir durum yok. Bu çocuklann maddi yonüyle birlikte manevi- yatına da inanıyonız. Ancak te- mel Milli Eğitim Bakanhgı'dır, bizim onun dışına çıkmamız söz konusu degil." Çok sayıda öykü kitabı ve romanyayımlayan Hakkı Özkan, artıkşiire ağırlık verdi Şîire sevdalanan öykücü'Basın bana ilgi göstermedi. Herzaman iivey evlat durumunda kaldım. Neden? Çünkü yayınevim ve ekonomik gücüm yok. Çünkü herhangi fraksiyonda yer almadım. Çokşey ürettim, ama kalemimle hayatımı kazanamadım.' ALPAY KABACALI İki yaşındayken gelmişti Cağa- loğJu'na; Tasvir Sokağı'nda otu- ruyorlardı. Eyüp Ortaokulu'nun ikinci sınıfından aynlıp Babıâli'- ye döndü. Hemen hemen bütun yaşamı burada geçti... On iki yaşında, Sicilli Ticaret gazetesinin düzeltmeniydi. Sonra matbaacılık raeslegi: Makınecih'k, ustabasıiık, muceüitlik... Çeşitli matbaalarda değişik işler... "Klasik öğrenim görmedim" diyor. "Ailenin dağılması yüzün- den okuldan ayrılmak zorunda kaldım. Ama dünyanın en büyük üniversitesinde, super öğretmen- lerle yetiştim: Yazarlarla şairler- le bir arada, onları, yaptıklannı, öteki insanlan, basın ve yayın dünyasını izleyerek..." 1950'de bir arkadaşıyla Buluş adlı dergiyi çıkardı. İlk öyküsu orada yayımlandı. Üç sayı çıka- bildi Buluş. Başka dergilerde yaz- mayı sürdurdü... 1953-56'da Cumhuriyet'in mat- baasında çalıştı. 1957'delstanbul Belediye Matbaası'nagirdi, sınav- la. Belediyenin Bayın-Yayın Mu- HAKKI OZKAN — Kendimize ozgu bir edebiyat yaratmalı, halkın anlayacağı dille yazmalıyız. PORTRE HAKKI ÖZKAN Gerçekçi, yalın1926'da Bursa'da doğdu. Ortaokuldan ayrılarak yaşama atıldı. Düzeltmenlik, matbaacıhk, mucelbtlik, redaktörluk yaptı. Istanbul Beledıyesi Matbaası'nda ve Basın-Yaym Müdürluğu'nde yirmi beş yıl çalıştı, emeklıye aynldı. Öykuyle edebiyata giren Hakkı Özkan romanlar da yazdı; yaşadığı ortamı gerçekçi bır anlatımla dile getiren gözlemcı ve yalınlıktan yana bir yazar olarak değerlendirildi. Son yıllarda şıire ağırlık verdı. Başlıca kitapları şunlar: öyku: Bakışlann, Unutulmayan, Kuşlar Gibi, KiMİcım. Kız. Roman: Umutsuzlar, Dönuş, Sürtük, Grevden Sonra (Milliyet Yayınları Roman Yanşması'nda mansiyon). Çocuk kitapian: Taş, Babamın Türkuleri, tnci, Kimsesiz Yumurta. Sıtkı Dost Çocuk Edebıyatı Ödulü'nu uç kez (1985'te roman, 1987'de oyun, 1989'da jiır) kazandı. Şıır: Guneşli, Aynalı Çarşılar (Abdi tpekçi Dostluk ve Barış Odulü), Çiçekle, Giil Sesleri. dürluğu'nce çıkanlan tstanbul dergisiyle de ilişkisi vardı. Orada röportajlan, öyküleri yayımlanı- yordu... Belediyenin basımevinde ve Basın-Yayın Müdürluğu'nde yirmi beş yıl çalıştı; emekli oldu... Sürekli yazdı. öykü, roman, masal, oyıın... Arasıra şiir de ya- zıyordu ya, yayımlamıyordu. Derken, çocuk kitapian... "Tank Dursun K.'ya yeni çıkan bir kita- bımı vermek için gitmiştim. Mil- üyet Yayınlan'nı yönetiyordu; bır çocuk romam yazmamı isteyip duruyordu. Romana başlanuştun. Beni görunce sekreterini çağırdı, bir sozleşme hazırlamasını söyle- di. 'Romarun adı ne?' dediler. Daha adını koymamıştım. 'Taş' deyiverdim. Sözleşmeyi imzalat- tılar. On beş gun sonra teslim et- mem gerekiyordu romam, zama- nında vermezsem her gün 100 li- ra ödeyecektim. Gece gundüz ça- lıştım, on beş gun sonra goturup verdim. 3 bin lira telif ucreti öde- diler. O zaman için önemU bir pa- raydı." Bu "tesviJc"ten sonra çocuk ki- tabı yazmaya hız verir Hakkı Öz- kan. Son yıllarda da çocuk ede- biyatı dalında üç ödul alır. O uç bin lira ile başka kitaplar- dan elde ettigi telif ücretleri, Fa- tih'te bir apartman katı alrnasıru sağJayacaktır, 1970'lerde: "Jean de la Hire'in İki Çocu- ğun Devriâlemi kıtabuıı büyuk öl- çüde kendi dusünceme göre değiş- tirerek yeniden yazdım. Daha ön- ce Ateş Çocukları adıyla yine de- ğiştirilerek aktarümıstı Türkçeye. Bizim zamanımızda büyük yanla- lar uyandırmış; çocukları, genç- leri etkilemiş bir kitaptı. Yeniden yazarken on beş cüt olarak düşün- dum, yedi ciltte kesmek zorunda kaldım. 14 bin lira telif ücreti ai- dım. Kız adlı hikâye kitabımdan 12 bin, Sürtük romarumdan da 10 bin lira almıştım. Aynca, bir ya- yınevinde redaktörluk yapıyor- dum. Kısacası, 40 bin lira birik- tirdim..." Apartman daireleri 60-80 bin li- raya satılıyordur o dönemde. Bir arkadası, Guneşh' köyunde oturan tanıdığı bir yapsatçıya götürur Hakkı özkan'ı: "Inanmayacaksınız, orada bir kapıda 'Satılık Köy' tabelası gör- dum. Yapsatçmın evine gittik, ar- kadaşım tanışürdı. 'Ne i$ yapıyor- sun?' dedi. Yazarım, dedim. 'Ne yazıyorsun?' dedi. Roman, de- dim. 'Ne ise yarar?' diye sordu. tşte, halk okur, ders alır, falan... 'Dükkârun nerede?' dedi. Dükkâ- nım yok, evde çalışıyorum, de- dim. 'Yani kaçak mı çalışıyor- sun?' diye sordu... Daireyi 60 bi- ne satıyordu. 40 binini vereyim, geri kalamnı taksite bağlayalım, dedim. Vermedı. 'Kaçak' çalıştı- ğım, dükkânım olmadığı için gu- Yaz tatilinde, kuran kursları, din dersleri 'Hoca efendilefin nezaretinde devam etîi Teyemmüm dersiYıl: 1990. Yer: Trabzon, Gulbahar Hatun Camii. 15-20 çocuk, yaşları 5-11 arası. Ortada bir masa, üstünde 'Hoca Efendi'nin tespihi, saati ve sopası. Öğrenciler diz çökmüş, hocayı dinliyorlar. ERHAN YAZGIN TRABZON — Yazm bitmesine şuracıkta ne kaldı ki? 'Kocaman tatil' bitecek okullar şenlenecek yine. 'Kocaman tatil'de nder ya- pılmadı ki: Denize, köyde ninele- rin, dedelerin yanına gidildi, ağaç göigesinde kitapiar okundu, ko- yun güdüldü ve de kaval çalındı doğaya... Ya bunun dışında neler yaptdar Ayşeler, Fatmalar, Hasan- lar... Okula gidenler ve gidecek olanlar; neler yapmadılar ki? Oyun bir yana, çocuk parkı, sa- lıncaklar bir yana, uzman olma- yan bazı 'Hoca Efendi'lerden 'teyennniim' dersleri aldılar; hem de kınlmaz degil kınlmış sopa eş- liğinde... Yıl 1990... Yer Gulbahar Hatun Camii Trabzon... önü cıvıl cıvıl dolu; topianmış 15-20 çocuk; yaş- ları 5-11 arası... Sanki uzaktan kuş sesini andınyor sesleri... Ortada bir masa; ustünde 'Hoca Efendi'- nin tespihi, saati ve de sopası; kı- nlmaz cinsten olmayan yani kınl- mış. Hoca Efendi'nin öğrencileri diz çökmüşler dizi dizi; pür dik- kat gözler kendisinde, kulaklar ağzından dökülen sözlerde Bir cumle on eşit parcaya bölunup ko- ro halınde tekrarlamyor. "Gelelum teyemmume..." diyor Hoca Efendi... Ondan önce de kı- nlmış soparun bir parçasım kai- dırırken "konişanin..." deyip gu- zel bir haklıyor 'öğrencilerini.' Or- talık sus-pus oluyor. Ve teyem- mum dersi başbyor Karadeniz 1 de!.. Ana okuluna gitmış, bu yıl okula başlayacak Ayşe aval aval bakıyor hocasına: Teyemjrjum ne demek acaba?.." diye mi geçınyor içinden Ayse... "Yenilen içilen bir- şey mi, yoksa bir oyuncak mı?" "Önce elimuzu acalum, açtik mu? Sonra topreğa sürelum, sur- dik mn?.." Ayşe bakıyor anlamsız anlamsız etrafma ve arkadaşlan- na, o da surüyor caminin halısı- na elini; gözu etrafta, caminin önündeki parkta... "Sonra elimu- zu silkeleyelnm, silkeledik mu?.." Ve Hoca Efendi'nin söyledikleri birer birer yapılıyor selin ortalığı yıkıp yok ettiği Trabzon'da... Küçûk Ayşe bu yıl okula başlayacak. 'Araan önıine dön, hoca gormesin'.(Fotograf: Erhan Yazgın) venememiş. Sonra başka bir katı 70 bine aldım." Telif ücretlerinden açılmısken başka bir ilginç anısını da anlatı- yor Hakkı özkan: "Set Kitabevi, Bakışlann adlı hikâye kitabımı yayımlamıstı. Za- man geçti, kitabın çıkması için verdiğim parayı bir türlü alamı- yorum. Sonunda yayınevinin sa- hibi Ankara'ya gitti. Ben de kal- kıp gittim. 27.500 tane 'pay kuponu' verdi, bir çuval... Gü- naydın gazetesi yayımlıyordu bu kuponlan. Onlarla on tane yatak çarşafı, dört ütü, dört battaniye, pasta takımlan, yastık yorgan kı- lıflan, bir sürü şey aldım. Batta- niyeierden birini de Bekir Yüdız'a sattmı." Bugünkü telif ücretleriyle iyi bir köpek kulübesi bile alınamıyor, Hakkı özkan'a göre... flk şiir kitabını 1983'te yayım- ladı. Üyesi bulunduğu yaym ko- operatif, YAZKO, kitabı basmak istemedi önce: "Zaten batmak Uzereyiz, hayatında ilk kez şiir ki- tabı hazırlayan arkadaşlann ki- taplannı da basmaya başlarsak büsbütün batarız" dediler. Ama kitap yayımlandıktan sonra bir- çok arkadaş, bundan sonra yalnız şiir yazmamı istedi. İkinci şiir ki- tabım çıkmadan önce de iki ödul aldım. Abdi Ipekçi Barış ve Dost- luk Ödülu'yle Zonguldak'ta bir gazetenin açtığı yanşmada üçün- cülük." Bu noktada ilgisizlikten yakını- yor Hakkı özkan: "Bu kadar ödül almış olmama rağrnen, basın hiçbir zaman ba- na ilgi göstermedi. Her zaman bir üvey evlat durumunda kaldım. Bunun nedenleri de bana göre şunlar: Bir yayınevim yok. Her- hangi bir fraksiyonda yer alıp uç noktalarda bulunmadım. Ekono- mik gücüm de yok. Her seyin uza- ğmda kaldım, durmadan çahştun. Kırk yılda elliye yakın kitap yaz- dım, çoğu yayırnlanmadı. Çok şey urettim, ama kalemimle hayatımı kazanamadım." Hakkı özkan şiire ağırlık ver- di son yıllarda. "Şiir gecemi gün- düzümu aldı göturdü" diyor. "Yetenekler edjndim şiirle uğraş- tıktan sonra. Türkçenkı çok geniş olanaklan bulunduğunu gördum. Ses olanaklan, söz, içerik olanak- lan... Şiir bır karasevda gibi sa- rıyor, alıp götürüyor insanı..." Yayıncüann "şiir satmıyor" gerekçesiyle şiir kitaplanm bas- mak istememeleri üzenne, kendi kitaplanm çıkaran bir yayınevinin kurulmasım sağladı: "Gördum ki siir satıyor aslın- da... Son zamanlarda fstanbul'- un çeşitli semtlerinde, özeüikle de pazar günleri Beşiktaş'ta, Orta- köy'de, Kadıköy'de kendi kitap- larımı imzaladım. Beşiktaş'ta 1500 kitap satüm kırk günde. Her gün gittim. Ortaköy'de pazar günleri 5O-6O'tan aşağı düşmüyor. 100'e çıktığı da oluyor. Hafta ara- sında, hava durumuna göre gün- de 10-20 kitap..." Bu deneyden yola çıkarak Ya- zarlar Sendikası'na ve kimi bele- diyelere öneri götürdüğünü söy- lüyor Hakkı özkan: "Herkes gelsin, kendi şiirleri- ni okusun, kendi kitabını satsın. Ressamjar resim yapsın... Beledi- yeler bu iş için sokaklar, alaniar ayırsm..." Hakkı Özkan'a göre "Yüzde sekseni okuyup yazmayan bir ül- kede yaşıyoruz. Yalnız imzasım atam, okuduğunu anlamayanı, bir gazete okumayam da okurya- zar sayıyoruz. Böyle bir ttlkede, yazann oyuna gitmeye hakkı yok. Açık seçik, halkımızın anlayaca- ğı an bir dille yazmak zorunda ya- zarlarımız." Aynca, kendimize özgu bir edebiyat yaratmak zo- nındayız. "Bunun için de çok ça- lışmak, her şeyden önce de iyi bir okuyucu olmak gerek. Bir yazar Doğu'yu da Batı'yı da çok yakın- dan bilmeli, tarih bilincine sahip olmalı..." Söz okumaktan açılınca bir de örnek veriyor: "Umberto Eco, ye- ni kitabım yazmak için büyü, ef- sun konusunda beş bin kitap al- mış. Bir ülkede bu konuda beş bin kitap... Müthiş bir kütüphane de- mek! Türk yazannın değil beş bin kitap alacak, beş bin kitabı koya- cak, hatta kafasıru sokacak bir ye- ri varsa ne mutlu..." Hakkı özkan böyle diyor ya ki- taplanmn adından da anlaşılaca- ğı gibi şiirlerinden çiçeği, ıımu- du hiç eksik etmiyor. Ona göre yolda, sokakta bile okurlann kitaplanna ilgi göster- melerinin nedenlerinden biri de bu: "Kar yagsa da yüreğime / çi- çekli dizeler sunuyorum / ancak boytesi >akışır diye şairiere." 'Kadının statüsü ve sorunları başkanlığı'kuruluyor Kadınlar 'milJi görüş'te olacak ANKARA (AA) — Çalışma ve Sosyal Gü- venlık Bakanı tmren Aykuı, dunyada kadın sorunlarıyla ilgili resmi kurum olmayan tek ülkenin Turkiye olduğunu belirterek, bu açı- ğı gidermek amacıyla 'kadının statüsu ve so- runları başkanlığı' kurulacağmı bildirdi. İmren Aykut, TBMM Plan ve Butçe Ko- misyonu'nda konuya ilişkin bilgi verirken, ka- dınlarm sorunlarıyla ilgili olarak 1970 yılın- dan sonra çok sayıda ulkede bakaalık ya da genel mudurluk duzeyinde birimJer oluşturul- duğunu hatırlattı. 1985 yüında Nairobi'de duzenlenen Birles- miş Mılletler Kadınlar Dünya Konferansı'nda, tum ulkelenn bu konuda 'resmi kurumlar' oluşturması yönunde karar alındığını hatır- latan Aykut, Türkiye'nin 'Kadın sorunlarıy- la ilgili bir resmi kurumu omıayan tek ülke' durumundan çıkarüması gerektiğini belirtti. Başkanlık, kadının statusunün korunması, sorunlannın cözumlenmesi için prensip ve po- litikalar beürleyecek, kadının sorunları konu- sunda görev verilmiş kuruluşlar arasında iş- birliği ve koordinasyonu sağlayacak, gönul- lü kuruluşlan yönlendirip destekleyecek. Başkanlığın amaçlarmdan biri de ulusiara- rası kuruluşlara üye olan gOnullu kadın ku- ruluşlan ve derneklenn, oluşturulan 'milli görüş' doğrultusunda yönlendirilmesini sağ- lamak. Çahşma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Aykut, komisyonda yaptığı açıklamada, 'milli göruş' ifadesinin yanlış yorumlanmaması gerektiği- ni, herhangi bir siyası partinin göruşunü yan- sıtmadığım belirterek şunlan söyledi: "Örneğın dıs politikada bir milli göruşu- müz var. Bu da (yurtta sulh, dhanda sulhtur). Bu konudaki milli görüş, kadının cinsiyet far- kı gözetilmeden ve herhangi bir ayrım yapıl- madan toplumda eşit haklara sahip olduğu, toplumun bir konsessusle ortaya çıkardığı gö- rüştur. Bu kuruluşlann Türkiye'nin milli gö- ruşlerı doğrultusunda yönlendirilmesinde bü- yük yarar görüyoruz." OftaJmoloji Kongresi • ANKARA (AA) — Türk Oftalmoloji Derneği Ankara Şubesi'nin duzenledigi 24. Ulusal Türk Oftalmoloji Kongresi başladı. Sağlık Bakanı Halil Şıvgın'ın kısa konuşmasıyla açılan kongrede, Türkiye'de, göz hastalıklan alanında gerçekleştirilen yeni tedavi yöntemleri ve diğer teknik çalıştnalar ele almacak. Kongrede, demek bünyesinde oluşturulan Uvea-Behçet, şaşılık ve Vitreo-Retinal birimlerinin hazırlıklan üç panelde güncel konular da tartışılacak. Taruıı ilacı ve losırlık • İZMİR (ANKA) — Tarla, sera, bağ ve bostanlarda zararlılara karşı kullanılan tanm ilaçlarının spermleri öldürdüğü ve dolayısıyla da kısırlığa yol açtığı belirlendi. Tanm Orman ve Köyişleri Bakanlığı Konıma ve Kontrol Genel Müdürlüğü'nün zirai mücadeleyle ilgili raporuna göre, Türkiye'de yılda ortalama 130milyarliralık tanm ilacı tüketiliyor. Raporda, tanm ilaçlannın çevresel kirlenmenin yani sıra, insan sağlığını da tehdit etmesi açısından öncelikle toz ilaçların, daha sonra ise sıvı ilaçlann kullanımının azaltılmaya çalışıldığı ifade edilirken, tanm ilaçlannın nefes darhğından mide bulantısına, ani zehirlenmeden kansere kadar pek çok hastalığa da yol açtığı belirtildi. Amerikarı yardımı • SİNOP (AA) — Sinop'ta, Türk-Amerikan Ortak Savunma Tesisleri'nde çabşan Amerikalı askerler, bir köy ilkokulunu boyayıp onardılar. Binbaşı Roger Cıllıamson önderliğinde 55 erin katıldığı çalışmalar sonucu, Erfelek ilçesinin Hasandere köyü ilkokulunun iç ve dış cepheleri boyanıp gerekli onanmlar yapıldı. Savunma tesislerinde din adamı olarak görev yapan binbaşı Roger Cıllıamson, harcamalann kilisede ibadet edenlerin bağışlarıyla gerçekleştirildiğini söyledi. ElHalılan Festivali • KAYSERt(AA) — Kayseri'nin Bünyan ilçesinde duzenlenen el halıları festivali dün sona erdi. Festival Tertip Komitesi Başkanı Hayrullah Doğan, Kültür Bakanlığı ve Kaymakamlığın bu yıl ilk kez ortaklaşa duzenledikleri festivalin gelecek yıllarda da sürdurüleceğini söyledi. Doğan, şöyle konuştu: "Bünyan halıları, taklitçilik yüzünden son yıllarda eski özelliklerini kaybctti. Festival, yöremizde dokunan el halılarıru eski kalitesine kavuşturmak amacıyla düzenlendi." Bağbozumu şenlikleri • MANİSA (AA) — Manisa 7. bağbozumu şenlikleri, dün yapılan kunı üzüm yanşması ile sona erdi. 19 Mayıs Stadı'ndaki kunı üzüm yanşmasına, Sancakh Çeşmebaşı köyünden katılan 3 üretici, dereceleri paylaştı. Mustafa Gumüş birinci, Hüseyin Aslan ikinci, Ramazan Yılmaz üçüncü oldu. Dereceye giren üreticilerle, bankalar ve çeşitli kuruluşlar odüller verdiler. 7 eylülde başlayan ve çeşitli etkinliklerle süren şenlikleri, Manisa'nın kardeş şehri olan F.Almanya'nın Ingolstad kentinin belediye başkanı Peter Schnell de izledi. Çin'de yayın hakkı yasası • PEÖN (AA) — Çin, beş yıldan uzun süredir üzerinde çalışüğı yayın hakkına ilişkin ilk yasasını kabui etti. Çin Ulusal Halk Kongresi'nin daimi komitesi önceki gün bir yazann kitabının yayımlanması, tekrar gözden geçirmesine ilişkin haklann korunması, dağıtımını denetlemesi ve yayımlanmasından sonra pay almasını hükme bağlayan yasayı kabui etti. Halkın Günlüğü gazetesinde edebi, sanatsal ve bilimsel eserlerin üreticilerinin, toplumun ruhsal zenginliğdnin yaratıcılan olduğu, toplumun da bu kişilerin büyük bir özveri gerektiren emeklerine saygı duyması ve önem vermesi gerektiği ifade edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle