22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 AĞUSTOS 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN nletEOfoloji Genet Müdûtiûğü'n- den alınan bilgiye göre yurdun ku- zeydoğu kesimleri parçalı bulut- lu, ötekı yerler az bulufju ve açık geçecek. HAVA SICAKLIĞI: Değiş- meyecek. RÜZGÂR: Kuzey ve do- ğu, yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. Denizlerimizde: Akdeniz'de gûnbatısı ve karayel. diğer denizterimizde yıldız ve poy- razrJan 2-4, Karadeniz ve Ege açık- lanndâ 5 kuvvetinde saatte 4-16, Karadeniz ve Ege açıklannda 21 deniz mili hızla esecek. Dalga yök- sekliği 0.3-0.5 Karadeniz ve Ege Mana Mapaarı A açıklannda 1 metre dolayında bulunacak. Van Gölû'nde hava: Az bulutlu ve açık geçecek. Rüzgâr kuzey ve doğu yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. Göl küçük dalgalı olacak. Gönüş uzakJığı 10 km. dolayında bulunacak y Alyon Afln Ankara Arnakya Antalya Artvın ;sy*ı BaJıkesi' Bılecik B:ng* Bıtlts Bokı Bursa Çanaklale Çofum Oemli A 34°22°Dıyart>akır A 28° 18° Edirne A 35 o 24°Erz>ncan A 28° 10° Erzurum A 30° 12° Eskışedır A 30°1S°Gazıanl«p A 31° 24° Gıresm A 32° 20° Gümüshane A A 26° 17° Hakfcari A A 35°20°!S(>arta A 31° 18° lstanbul A 28°15°izmır A 34°20°Kars A 32° 21° Kasamonu A 28° 12° Kayseri A 32° 16° KırMareli A 31° 21° Konya A 26° 9°Kuatıya A 34° 19° Maiatya 36° 19° Manısa 31° 18° K Maraş 32° 15° Mereın 29° 9°Muğla 30° 15° Muş 36° 23° Nı$de 27°20°Ordu 29°15°Ri2e 29° 16° Samsun 30° 14° Siırt 29°20°Sinop 34°20°Sıvas 26° 8°1e(ordaO 27° 9°Trabzon 28° 9°Tu(ice» 31° 18° Uşax 29° 16° Van 29° 14° Ymgal 34°20°Zonguldak A 34° 21° A 35° 21° A 30° 24° A 33° 21° A 31° 18° A 29° 13° A 26° 21° A 29° 21° A 26° 20° A 35°22 1> A 27° 18° A 29° 12° A 29° 20° A 28° 20° A 34° 20° A 30° 13° A 27° 14° A 26° 11° A 24° 19° açık DuMiu yaflmurlu IJm as» A-açık B-ttulullu 6-gûneşlı K-tarîı S-ssS Y^ajmurtu Kahire* DÜNYA'DA BUGÜN Amstertam Y 26° Amman A 38° Atma A 31° A 43° A 31° A 29° A 28° A 25° A 28° A 26° A 28° A 27° A 31° A 46° A 45° A 29° A 32° Y 25° A 32° Y 24° A 28° A 33° Lenıngrad Barcelons Basel Belgrad Berlın Bonn Brûksel Buûapeştt Cenevre Cezjyır CkMe Oubaı Franıtfurî Gırne Hefeink» Kahtrs Kooentıag Köln Uffcoşa Mad-ıd Mlano Montreaı MosMoa Munih New Ybrk Oslo Pans Prag Sofya Sam Tunus Varçna Venetfk Vıyana A 24° Y 24° A 30° A 29° A 27° A 22° A 27° A 31° Y 23° A 29° A 26° A 44° A 27° A 30° A 34° A 29° A 35° A 26° A 28° A 30° VVashngton A 30° Zühh A 29° BULMACA SOLDAN SAÇA: 1/ Herhangi bir canlı türünün yapısal ve görevsel gelişiminde yaşantı, öğrenme gibi edinilmiş etmerüere değil, kalıtımsa) olan- lara ağırlık ve öncelik veren görüş. 2/ Kalay oksit katılarak do- nuklaştırılmış ya da kemik tozu katılarak yarı donuk hale geti- rilmiş cam... Bağışla- ma. 3/ Bıçak bileme- ye yarayan çelikten, çubuk biçirainde araç... Asya'da bir ırmak. 4/ Uğraş... Tramvay sürücüsü. 5/ "Evet" anlamın- da kullanılan biı sözcük... Bir nota. 6/ Tanntanımaz... Oruca başlama zama- nı. 7/ Eski özel otomobillerin karoser- biçimi. 8/ Biçira... Argoda esrar. 9/ Dinlenmek için çalışmaya ara verme... Sermaye kuruluşlannda ortaklann ödenmemiş sermayeyi tamamlamaya çağrılmasi. YUKARIDAN AŞAClYA: 1/ Ad belirtilerek yapılan. 2/ Büyük kent serserisi... Ateşli ve tehli- keli bir bağırsak hastalığı. 3/ Içine sulu şeyler koymaya yarar k'ap... Bir sesin yarun ton kalınlaştınlacağnu gösteren nota işareti. 4/ Ek... Sınır nisaıu. 5/ Hem ruhtan hem de organizmadan ayn olan ve tilm organik etkinliklerin temelinde bulunan bir yasam ilkesinin var ol- duğunu öne süren öğreti. 6/ Küçük rnağara... Böcek ısırmasıyla olu- şan yumru. 7/ Parola... Züppe 8/ Samanla karışık tahıl... Tellü- rün simgesi. 9/ Antalya'mn bir ilçesi. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Bu seneki danslar istiklâl Lisesi I 1IJIIK KAVIIISA H\Ş(.tM>l 29 AGUSTOS 1930 Müttehidei Amerika'nın dans hocaları bu sene için kabul edilecek danslar hakkında tetkikat icra etmisler ve neticede bu seneki dans modasının uzun etek modası ile mütenasip bir şekilde olmasına karar vermişlerdir. Balo ve suvarelerde giyilen tuvaletler yerlere temas edecek derecede uzun olduğundan seri hareketli danslar meyanında ağır hareketli danslar bulunması muvafık görülmüş ve yeni danslann başına ağır valslar ithal edilmiştir. Bundan sonra ağır Fokstrot ve seri Fokstrot ve Tango gelmektedir. Ağır hatveler uzun etek modasına daha ziyade uyduğundan geçen seneye kadar pek zi^ade dans edilmekte olan Vals-bosten terkedilmiştir. Ağır Fokstrot ihtiyarlann dans edeceği kadar yavaş olduğundan bu dansa yalnız gençler değil, ihtiyarlar da rağbet edeceklerdir. Ağır Fokstrotta erkek vücudünü dik tutmalı ve Fokstrotta olduğu gibi ayağını yavaşça arkadan öne getirmelidir. Seri Fokstrot daha seri hatveler ve Turlardan mürekkeptir. Yeni tayyarelerimiz Tayyare Cemiyeti lstanbul Vilâyet şubesinin topladığı ianelerle evvelce îstanbul, Beyazıt, Fatih ve îstanbul balıkçılan tayyareleri mübayaa edilmiş ve geçen sene bu tayyarelere Yeşilköy'de halkın yüksek tezahüratı arasında merasimi mahsusa ile at takılmıştı. Bu sene de tstanbul namına aynca üç tayyarenin daha izafesi takarrür etmiştir. Bu tayyareler iane raiktarları binnisbe fazla olan (Beyoğlu), (Üsküdar) ve (Adalar) namlarını taşıyacaktır. Muhterem Îstanbul halkının Tayyare Cemiyetine gösterdiği yüksek alâka ve muavenet sayesinde her sene hava kuvvetleriraize bir kaç tayyare ilâve edilmek suretile (lstanbul hava filosu) vücude gelmektedir. 30 YIL ÖNCE Çumhuriyet Şehir Tiyatrosu 29 AĞUSTOS 1960 tş başında bulunduğu kısa müddet içinde İstanbul'un tiyatro ihtiyacını hissederek hemen faaliyete geçen Belediye Reisi Kurmay AJbay Şefık Erensü, lstanbul ve Üsküdar'da iki tiyatronun inşaasına karar vermiştir. Bu cümleden olarak dün saat 1 l'de yapılan sâde bir törenle Saraçhanebajında 400 kişilik bir tiyatronun temeli atılmıştır. Törende Vali, Belediye Reisi ve tiyatro sanatkârları hazır bulunmuştur. 55 günde tamamlanarak, 15 ekimde perdelerini açacak olan tiyatronun bütün roasrafları Belediye tarafından yapılacak ve bu suretle çok ucuza mal olacak tır. Temele harç atılmadan Belediye Reisi kısa bir konuşma yapmış ve konuşmasında yetişen sanatkâra ve halkın ihtiyacına karşı bir tiyatronun yapılmasının şart olduğundan bu münasebetle faaliyete geçerek bu küçük fakat bir vazife görebilecek tiyatronun temeline ilk harcın Vali Tulga tarafından konulmasını rica etmiştir. Buna karşılık Vali Tulga, kendisine teşekkür etmiş ve sözlerine devamla "Türk tiyatrosuna büyük emek vermiş üstadımız Muhsin Ertuğrul'un, ilk harcı koymasım rica ederim" diyerek malayı Muhsin Ertuğrul'a uzatmıştır. Muhsin Ertuğrul'un ilk harcı koymasından sonra insaata bilfiil başlanmıştır. Öğrendiğimize göre 15 gün sonra da Üsküdar tiyatrosunun temeli atılacak ve bu tiyatro da 15 kasımda faaliyete geçecektir. Saraçhanebaşında yapılmakta olan tiyatro 10 metre genisliğinde olup 400 kişiyi rahatça alabilecek ve Bozdoğan kemerinin hemen yanında olmasına rağmen onun tarihi kıymetini gölgelemiyecektir. Tiyatronun koltukları DarüJâcezede yapılmıya başlanmıştır. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Ertnğrul Kitaba sevgi 29 AĞUSTOS 1989 Cumhuriyet Kitap Külübü'ün Beyoğlu Mis Sokak'taki "Kitap Günleri" etkinliği olanca canhlıgjyla sürüyor. Kitapseverlerin büyük bir ilgi gösterdikleri "Kitap Günleri"nde dün Yaşar Kemal kitapiarını imzaladı. "Dayanışma" amacıyla başta Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen olmak üzere milletvekilleri, sanatçılar, yazarlar, yayıncılar, partililer ve çok sayıda yurttaş, Cumhuriyet Kitap Kulübü'nü ziyaret etti, Yaşar Kemal'e kitaplannı imzalattı. TARTISMA Antik Tiyatroların Kullanınu Üzerine Antik tiyatrolar her yıl belirli sayıda "nitelikli gösterilere mekân oluşturmalıdırlar ve bu, performanslan gerçekleştiren sanatçılar için de bir onur nedeni olmalıdır. t)lkenüz hiç kuşkusuz bir tarih, kültur ve bun- lara bağlı olarak da turizm cennetidir. Fek çok es- ki uygarlığın beşiği olan Anadolu, güney ve ba- üsında eski Yonan ve Roma uygarkklanmn çeşitli yapılanru da banndırmaktadır. Tiyatrolar bu uy- garhklann günümüze kadar gelebilmiş kentleri- nin en görkemli yapılanndandır. Bu tiyatrolar- dan baalan bugüne kadar oldukça iyi durumda gelebilmişlerdir. Günümüzde de çeşitli festival- lere, konserlerevegösterilere mekân oluşturmak- tadırlar. Aynı zamanda özellikle turizm sezonun- da, çok sayıda yerli ve yabana turisti ağırlamak- tadır. 2000 yılhk tiyatrolann kullanılabilir durumda olmaları ülkemiz için büyük bir şanstır. Ancak kullanım sürecinde, gösterilerin sıklığı vetürünün belirlenmesi ve izleyici sa>isınm saptanması gibi özen gösterilmesi gereken bazı noktalar vardır. Aspendos Tiyatrosu yalnızca Anadolu'nun de- ğil, tüm Avnıpa ve Kuzey Afrika,Romatiyatro- lan içindede en iyi korunmuş durumda olanıdır. Bu tiyatronun maksimum kapasitesi 9000 kişidir. Oditoryumu oldukça dik eğimli bir yamacaotur- muştur. (Eğim alt kavea'da 30 derece, üst 'kaw- «'da ise 38 derecedir.) Bu eğim nedeniyle de gör- sel ve akustik özellikleri açısından diğer tiyatro- lardan daha üstündüı. Mayıs ayında akustik ölçümler yapmak için gittiğimiz bu tiyatronun kullanım biçimi endişe vericiydi. O hafta sonu bir konser vardı. Konser günü ziyaret ettiğimiztiyatroya ölçümler yapmak üzere tekrar gittik. Tiyatro ve çevresi bir çöplük görünümündeydi. Meşrubat kutulan, pet şişeler ve kâğıt ambalajlar bütün çevreye yayümıştı. Ti- yatro bir oranda temizlenebilmişti, ancak çevre- sinin temizlenmesi dahauzun sürealacak durum- daydı. öğrendiğimize göre tiyatroya kapasitesi- nin üzerinde izleyici ahnmıştı. Ah yapısı henüz ta- mamlanmamış, ıslak hacimleri (WC-lavabo) bu kapasite için yetersiz olan tiyatroya, bu sayıda iz- leyici alınması doğru muydu? Yine öğrendiğimi- ze göre bu tiyatro çok kısa bir süre önce bir baş- ka konser ve birgazetenin cekilişi için yineolduk- ça büyük bir izleyici tarafından kullanılmıştı. Yanlış anlaşılmasın, "thatrolann kaptana kilit takılıp kuUanıbnasın" denilmek istenmiyor. El- bette tarihi yapılar kullanılarak ve gereğinde ba- kım ve onanmlan yapılarak yaşamahdırlar. An- cak bu kullanım bilinçli olmalıdır. Tiyatrolann kapasiteleri saptanmalı, bu saptama sırasında statik durumları da göz onüne alınmalıdır. Aspendos en iyi durumdaki tiyatro olmasına rağ- men, eksik ve onanm gerektiren bölümleri var- dır. Side Tiyatrosu'nda üst 'kavea'da birkaç sıra- nın mevcut olmaması gjbi daha önemli eksiklik- ler vardır. Eksik bölümler ve bunlann yarataca- ğı statik dengesizlikler düşünülerek bu tiyatrolara görünen kapasitelerinin daha altında bir izleyi- ci kitlesi alınmalıdır. Kültur varlıkları açısından çok zengin olan Anadolu'da 50 kadar büyük, küçük tiyatronun kazılan yapılmış ya da yapılmakta olup bu tiyat- rolar toprak yüzeyine çıkartılmışür. Yaklaşık bu sayıda tiyatronun ise izleri mevcut olup gün ışı- ğına çıkartılacaklan zamanı beklemektedirler. Kazı ve onanm için sırada bekleyen bunca tiyat- ro yapısı varken iyi durumda bulunan tiyatrola- nn daha bilinçli kullanımına özen gösterilmesi özellikle önem taşımaktadır. Onanmlann da uz- manlar tarafından yapüması gerekmektedir. Uz- man olmayan >1ikleniciler tarafından yapılan res- torasyonlarda geriye dönulmesi güç olan büyük yanlışlıklar yapılmaktadır. Side Tiyatrosu'nun onanmı sırasında malzeme kalmlığının düşünül- memesi sonucunda oturma sıralanndan birisi ek- silmiştir. Bunun sonucunda yalnızca tiyatronun mimarisi ve geometrisi bozulmakla kalmamış, geometriye bağlı olarak akustik özellikleri de bo- zulmuştur. Turizm açısından da büyük bir potansiyel oluş- turan tiyatrolar her gün çok sayıda turist tarafın- dan ziyaretedilmektedir. Diğer tarihi yapüann ol- duğu gibi tiyatrolann korunmasında da rehber- lere önemli görevler düşmektedir. Onanmlan sürmekte olan (Perge vb.) tiyatrolar gezdirilirken, statik olarak yeterince sağlam olmayan bolüm- lere (örneğin Perge Tiyatrosu'nda sahne yapısı) dikkat edilmesi gerekmektedir. Yine turist sayı- suım çokluğu açısından bu tiyatrolarda yığüımı önlemek için turlann bir merkezden organize edilmesi ve turist sayısının günün her saatine ya- yümasuun sağlanması yararlı olabilir. Tiyatrolarm kullanımmda özen gösterilmesi gereken bir başka nokta ise gösterilerin türünün ve sıklığının behrlenmesidir. Antik tiyatrolar her yıl belirli sayıda nitelikli gösterilere mekân oluş- turmaudırlar vebu, performanslan gerçekleşti- ren sanatçılar için de bir onur nedeni olmalıdır. Yerh' ve yabana sanatçılardan otoritelerce veya kamuoyu tarafından seçüeceklere yer verilirken gösterilerin türü ve sayısı konusundada seçici ol- znakta yarar vardır. Tarihi bir atmosfer içinde gösteriler izlemek büyük bir zevktir. Bu zevki gelecek ku^aklara da aktarabilmek için kullanımda bilinçli olmak ge- rekmektedir. Ügili yöneticilerin de konuya duyar- lılıkla eğileceği umuduyla... DEMET FRKLI Gazi Üniversitesi Mimarlık Ögretim Görevlisi Bl. Yerel Seçimler ve SHP Emekten yana ağırbklı, kitle partisi olduğunu her yerde savunan SHP uygulamalan ile bu görüntüsünü bulandırmıştır. Geçen ağustos ayı içinde yeni kurulan 13 ilçe ve 1 beldede yapılan seçimlerde Sosyal Demok- rat Halkcı Parti'nin (SHP) aldığı sonuç gerek sos- yal demokratlar, gerekseSHP yönetimi açısından düşündürücü bir tabloyu ortaya koymaktadır. Seçim yapılan yerleşim birimlerinin önemli öl- çeğini oluşturan Bayrampaşa ve Etimesgut'ta SHP'nin 5 ve 3'üncü parti olması çağdaş Türki- ye beklentisindeki halkın umudu olan SHP yö- netimindebazıgerçeklerin gün ışığma pkmasıge- rekliliğini, ister istemez gündeme getirmektedir. Güvenilir bir lider olan Erdal tnönıi dışındaki parti yönetiminin, Türk siyasal yasamındaki olaylara kendi kişisel görüşlerine egemen gözlük- lerle baktıklan 26 Mart 1989 yerel seçimlerinden sonra SHP'nin aldığı başansız sonuçlarla kanıt- lanmaktadır. SHP içinde Gend Sekreter Deniz Baykal ve yönetiminin bir sosyal demokrat par- tiye yakifmayacak politikalar uygulaması da bu olumsuzsonuçlardaetkili olmaktadır. Parti yö- netimi sosyal demokrat yapıya uymayan "benden olmayan yaşamasın" düşüncesini terk ederek, bundan sonrası için neler >-apılabılir, bunun he- sabını yapmalıdırlar. SHP'nin küçük yerleşim birimlerindedeolsa aldığı başansız sonuçlarda, parti içi çekişmenin ve hizibin yanı sıra ana muhalefet görevini yapa- mamanın sıkıntısı ile beraberinde getirdiği, kendi programım Türk seçmenine net anlatamama- nın etken olduğu kuşkusuzdur. Emekten ya- na ağırbklı kitle partisi olduğunu her yerde sa- vunulan SHP uygulamalan ile bu görüntüsü- nü bulandırmıştır. Parti içi demokrasiyi savu- nan SHP seçimle gelen yöntimleri anlaşılmaz Istîf a Edecek misiııiz? Oyle inanıyorum ki bu yenilginin de faturasım başkalarına çıkaracaklar ve yine bu olaydan ders ahnmayarak SHP'nin geleceğini karartacaklardır. 19 Ağustos 1990 kısmi yerel seçimlerinde SHP umduğunu bulamadı; hatta çok önem verdiği ts- tanbul Ba> rampaşa'da oy oranını yüzde 8.5'e in- direrek seçmenden bir uyan tokadı yedi. Hemen ardından Genel SekreterSajın Baykal; "Ana mu- hakfet olarak, bizün bundan almamız gereken dersler elbet vardır" dedi. Keşke aklıru başına devşirip ders alsa SHP. Ama biz, halktan yediği bu tokattan sonra da SHP'nin ders alacağına inanmıyoruz. Çünkü, bu kaçıncı alınması gereken ders? "Parti küçük olsun, benim olsun" diyen anla- yış SHP yönetiminde etkinliğini sürdürdükçe, pek yakın bir gelecekte SHP'nin tabanı eriyecek, koca örgüt tabela particiliğine düşecektir. Bu gö- rüş gün geçtikçe yaygmlaşmakta ve yaşanılan olaylar da bunu doğYulamaktadır: 1- lstanbul gibialtı milyon insanınyaşadığ] bü- yük bir kentt salt genel merkez'e egemen olan hi- zipçi bir ekibin isteği olsun diye "Garaj toplantılan" tezgâhlanarak tabanın beğenisine ve tercihine itibar edilmediği içindir ki il yönetim kurulu başkan veüyeleri seçimi üç kezyinelendi. Üçünde de hizipçi başlan yenildi. Partiye gönül verenlerde güven bunalımı yaratıldı; parti yara al- dı. Ders alındı mı? 2- Türkiyegenelinde 130"u aşkın il ve ilçe örgü- tünde seçim sonuçlan, salt genel merkez hizipçi- lerinin "istemezük!n çığlıklanyla iptal edildi; küs- künlükler yaratıldı; tabanda kaymalar oldu, güç kaybına uğrandı. Ders alındı mı? 3- Hizipçilik ve ayak oyunları o kadar düzey- sizleşti ki, akıl ve mantık adamı, sabırlı ve hesap- çılığıylatanınan Genel Başkan Sayın Erdal tnö- nii istifanın eşiğine geldi. Sayın tnönü istifaetsey- di SHP'nin dağılacağım herkes biliyordu... Bu önemli olaya karşın ders alındı mı? Şimdi, "benim adayım olsun" mantığıyla ha- reket eden hizip başlan, partiye gönül ve hizmet veren üyeleri listeden silerek yaratükları küskün- lük sonucu Bayrampaşa gibi önemli bir ilçede se- çim kaybına neden olduklan halde, öyleinanıyo- tstanbul bir nedenle feshetmiş parti içi demokrasiyi ya- ralamıştır. Bu ve daha başka nedenler sosyal demokrat parti SHP'yi yapılan seçimlerde 5. sıralara kadar indirebiimektedir. SHP'nin bu yapıdan ve bugünkü olumsuz tab- lodan uzaklaşabilmesi için en büyük görev, par- ti tabanı ve parti içindeki güven veren politikalara veonu üretecek politikacılara düşmektedir. Gü- ven verecek, halkın umudunu tekrar kazanabile- cek alternatif programlar sunacak bir yönetim SHP içinde her zaman var olmuştur ve her zaman da olacaktır. Yeter ki yapılacak savaşımdan vaz- geçilmesin. Bir ülkenin sağlıklı bir demokrasiye kavuşmasının önemli etmenlerden biri de sağlıklı bir sosyal demokrat partiye sahip olmakla olasıdır. SHP'ye umut vermiş milyonlarca seçmen "Kü- çük olsun, benim olsun" ilkesini yadsıyıp, "Bü- yük olsun hepimizin olsun" ilkesini benimse- mektedir. ŞÜKRÜ KARAMAN Ankara rum ki bu yenilginin de faturasım başkalanna çı- karacaklar ve yinebu olaydan ders ahnmayarak SHP'nin geleceğini karartacaklardır. Yeri gelmişken belirtelim ki, Sajin Büknt Ece- vit, Bayrampaşa yengisinde partisinin başansı- nı fazla abartmasm. Çünkü, DSP'nin buradaki başansı, SHP hizip başlarımn yarattıklan olum- suzluklardan kaynaklanmıştır. Parti hizip başlan külahlanru önlerine koyup şu sorulan düşünmelidirler: A- Kendileri için de "befld iktidar yolunu açar" aymazlığıyla demokrasiyi yaşatma savaşımı ver- meyen SHP yönetimi, yürürlükteki bu çarpık se- çim sistemini değiştirmek için ne gibi etkinlikler gösterecektir? B- Demokratik kitle örgütlerinde üyelerin ve özellikle kendilerine oy veren seçmenlerin birer robot olmadıklanm SHP hizip başları, daha ne zamana kadar görmezlikten geleceklerdir? C- Yerel seçimlerde oy orampj.yüzde yirmile- redüşüren ANAP için: "Halk destegini \itiren bir iktidar derhal isrifa etmeli ve genel seçimlere gitmelidir" diye bağıran SHP hizip başlan, 19 Ağustos 1990 kısmi yerel seçimlerinde parti oy- lanru yüzde onlara düşürdükleri için başta Sayın Baykal olmak üzere istifa edecekler midir? LÜTFt KALELİ Amasra Belediye Başkanı'ııa Açık Mektup Sayın Başkan, Amasra'ya çok yakın bir yerde termik santral kurulacağı söyleniyor. Basında haberlerini de okuduk. Turizm Folklor Derneği bu felaketin önüne geçmek için can atıyor. Siz Belediye Başkanı olarak bu felakete karşı nasıl bir davranış içindesiniz? Korkunç bir beton cehennemine dönüşmüş bulunan tstanbul'dan kısa bir süre için de ol- sa, uzaklaşarak, suyun toprağın ve yeşilin ku- cağında olalım diye, bundan kısa bir süre ön- ce yıllık ıznimizi gecirmek üzere eşinıle birlikte ilçeniz Amasra'ya geldik. İlçenizde kaJdığım süre içinde, ortalıkta bir tek temizlik işçisine rastlamadım. Sadece bir gün Sinop'a giden yolda yürürken açık kasalı bir kamyonu, doldurduğu çöplerin kokusunu ortalığa yayarak ormana koştururken gördüm. Duyduğuma göre çöpler orman içinde açık bir alana bırakılırmış. llçeyi sarmalayan koyların sahilleri giderek katı atıklar yoluyla kirleni- yor. Mesleğiniz mimar mühendismiş. Gördük- lerim, duyduklarım mesleğinizin ruhuna hiç de uygun değil. İlçenin ortasında küçücük ha- rabe bir parkınız var. Çamların birkaçı kuru- muş. Diğerleri de kurumak üzere. Parkta çi- çekler için ayrılmış alanlar darmadağınık ol- muş, geçiş yolları yitip gitmiş. Çocuklar için ayrılmış alanda kala kala salıncakla, iki kay- dırak kalmış. Yollann bir kısmım betonlamışsınız. Ama o nasü bir betondur ki oyulmaya, içindeki ça- kıllar sağa sola savrulmaya başlamış. Üniver- sitede, en sağlam beton nasıl dökülür, eminim ki size okutmuşlardır. İlçenin doğu, güney ve güne batı yönlerinde orman içinde kaba iske- letleri bitmiş, beş altı katlı beton yığınlan gör- düm. Bölgedeki maden sendikasına ait inşa- atlarmış. Sayın Başkan, mühendisliğinizin, mi- marhğınızın aşkına, o güzel dağlara, o dağla- n sarmalamış o güzel ormanlara, o güzel de- nize nasıl böyle bir uyumsuzluğu reva gördü- nüz? O maden sendikası yöneticileri de işci- lere bu çirkin binalan nasıl reva görmüşler? Sayın Başkan, Amasra'ya çok yakın bir yer- de termik santral kurulacağı söyleniyor. Ba- sında haberlerini de okuduk. Turizm Folklor Dernegi bu felaketin önüne geçmek için can atıyor. Siz Belediye Başkanı olarak bu felakete karşı nasıl bir davramş içindesiniz? Bunlardan ayn olarak gördüğüm, özünde insan unsuru bulunan bazı güzelliklere de de- ğinmeyi borç biliyorum. Amasra sahilleri bo- ^nca dizilmiş olan, çay bahçelerini işleten- lerin hizmetlerindeki içtenlik dolu konukse- ver davranışları, hemen göze batan güzellik- lerden biriydi. Bu işleticilerin o güzel bahçe- leri arabesk müzdk istilasına uğratmamış ol- malannı da ayn bir saygı değer davramş ola- rak gördük. Umanm bu güzelliklerini korurlar. Hem bu işleticilerin, hem diğer es- nafın kazıklayıcı davranışlardan uzak, sıcak davraruşlar göstermeleri Amasra'nın güzellik- lerine güzellik katmaktadır. Dıleriz her daim böyle kalırlar. Onları güzel görmek isteriz. Sayın Başkan, doymaz bir kâr hırsıyla, kö- şe dönücülük azgınlığının ülkemizin güzellik- lerine saldırdığı bir zamanda, varlığını koru- yan güzel yurt köşelerine sahip çıkmak, baş- ta siz yerel yöneticiler olmak üzere hepimizin temel yurttaşlık görevidir. Mektubu bu gözle oku^cağınızı umar, bu dilekler doğrultusunda size başarılar dilerim. ŞAMtL İLTER lstanbul POLTIİKA VE OTESİ MEHMED KEMAL Sanşın Bir Kurt... Nâzım Hikmet'in Moskova'da oturduğu ev mûze olsun diye Bonn'da imza topluyorlarmış. Almanya başkenti Bonn'da topla- nan imzaların Moskova'da ne kadar değeri olur bilemiyorum. Ya- zar ve şairlerin anılarma Batı'da değer verildiğini biliyorum. Otu- rulan her yeri müze yapamasalar bile 'filan kes burada oturdu' bir plaket asıyorlar. Sait Maden'le Batum'da geniş bir caddede gidiyorduk. Sait kiril alfabesini bildiği için duvarda bir yazıyı sökmek için hece- lemeye başladı söktü: "Çehov ve Maksim Gorki, filan yıllarda bu evde oturmuşlardı." Sovyetler Bırliği'nde olsun, Avrupa kentlerinde olsun böylesi müze ve plaketlere çok rastlafiır. Bu sanatçılara gösterilen bir saygıdır. Moskova'ya gittim ama ne Nâzım'ın mezannı, ne de evini görebildim. Tur dedikleri bir grupla gezildiği için harra, gürra gi- diyor, program dışına çıkılarnıyordu. Benim çevremde kime sor- dumsa da Nâzım'ın evini de mezarını da bilen yoktu. Dahası çoğu kışi benim bildiğimi sanmıştı. Gittiğimizde günlerden cumartesi, pazardı. Elçiliğe teiefon et- tikse elçilik duvardı. Telefona çıkan ne Nâzım'ı biliyordu, ne de Türkçeyi... Hadi yurtdışında böyle, peki yurtiçinde? Bursa hapishanesi Nâzım'ın orda yatması ile ünlüdür. Birçok şiirinde, yazısında Nâ- zım, bu hapishaneyi anlatır. Nâzım'la birlikte burda Orhan Ke- mal ve ressam Balaban da yatmışlardır. Bursa hapishanesinin yıkılarak yeniden hapishane ya da otel olacağı söyleniyor. hapishane de olsa, otel de olsa bir plaket ası- larak buranın daha önce hapis damı olduğu ve burada şu şu sanatçıların yattığı anlatılsa iyi olur. Hapishane eskiden kentin çok uzağındaydı. Şimdi ortasına düşmüştür. Elbette bunca de- gerlenmiş bir arsayı boş bırakmazlar. Son yıllarda otel hevesi- miz çok kabarmıştır. Kentin ortasına düşen yeri otel yaparlar. Kim- se de Nâzım yattı diye bunca değerli bir arsayı yeniden hapis- haneye çeviremez. Şimdilik plaketlerle yetmmek bile yeterlidir. Bir hatırlatmadır. Başında Mehmet Fuat dostumuzun bulunduğu 'Adam Yayınları' Nâzım Hikmet'in bütün yapıtlarını (şiirlerini, oyunlan- nı, romanlannı, öbür düzyazılannı) yayımlamaya başladı. Bun- dan önce bütün şiirlerini sekiz ciltte topladı. Şairin hiçbir kitabı- na almadığı çocukluk ve çıraklık dönemi ürünleri ayn bir ciltte çıktı. Bütün oyunları (piyesleri) de dört ciltte basıldı. Geriye ro- manları kalıyordu. Şimdi romanlannın üç cildi elimin altındadır. Bunlar 'Kan Konuşmaz', Yeşil Elmalar' Yaşamak Hakkı' ardına eklenmiştir, "Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim' dir. Belleğimde yanılıyor muyum? Son Posta gazetesinde 'Kan Konuşmaz' tefrıka ediliyordu. Babam romanı okumak için ga- zeteye abone olmuştu. Cumhuriyet okuru olan babam onun ya- nına bir de Son Posta'yı eklemiştir. Nâzım Hikmet adı o yıllarda sıralamanın en önünde gelirdi. Solculuk ve sağcılık keskin çiz- gılerie birbirinden ayrılmadığı için yazarlar sağcı olsun, solcu ol- sun bir arada görünürlerdi. Gazete için de, okur için de bunda bir sakınca yoktu. Bir anı daha... Lisede öğrenci idik. Nâzım, Harp Okulu ola- yından ötürü Soğukkuyu hapishanesinde yatıyordu. Bir gün de- diler ki herhalde avukatları söylüyor. 'Nâzım, Merkez Komutan- lığı'na getiriliyor.' Komutanlık Ankara Palas'ın altında, Gençlik Par- kına yakındı. Okul arkadaşlan toplandık, komutanlığın karşısın- daki Gençlik Parkı'nın ağaçları ardına saklandık. Nâzım geçer- ken görecektik. Epeyce bekledik. Bir askeri araçla Nâzım'ı ge- tirdiler. Ordan gördük, sanşın, uzun boylu, yakışıklı biriydi. Ata- türk için 'Sanşın bir kurda benziyordu' der ya Nâzım da öyleydi. Şairi ilk görüşümdü. Sonradan A^ıkatı Saffet Nezihi'den dinlemişimdir; Nâzım'ı sor- gu için komutanhğa getirirlermiş. Bizim görüşümüz de bu sor- gulamalardan birine rastlamış. Yıllar geçti, nerelerden nereye doğru geldik. Ne Merkez Ko- mutanlığı var, ne Soğukkuyu'daki hapishane... Geçende Anka- ra'ya gittiğimde gördüm, yıkmışlar, oteller yapıyorlardı. (.ALI^ANLARIN SORULARI/SORUMARI YILMAZ ŞİPAL "Tazminat mı Avans mı?" SORU: Bir özel şirketle 20 yıJdan fazla süredir çaüşıyorum. 1991 yılı başında SSK'dan emekli olmayı düşünüyorum. Bana, uzun bir süre önce kıdem tazminatım ödendL Ancak kıdem tazminatı ödendikten sonra ara vermedea çalışmaya devam ettira. Duyduğuma göre çalışmaya ara vermeden ödenen kı- dem tazminatlan, avans niteliginde kabul ediliyormuş. Bunun yasal dayanagını bulamadım. Emekli olduğumda bana, çalışma süremin ttraü üze- rinden mi yoksa kıdem tazminatı aJdığım süreden son- rası için mi ödeme yapılacak? Öğrenmek istedigim, vıllar önce bana >apılan bu öde- me, tazminat mı avans mı? N.A. YANIT: Bu sorunun yanıtını Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 26.12.1985 tarih, 1985/10295 esas ve 1985/12710 kararına bıraka- lım. •"Davacı 29.9.1960 tarihinden 1.8.1984 tarihine kadar davalı iş- verenin değişik inşaat işlerinde hiç ara vermeksizin sürekli olarak hizmet akdi ilişkisi içerisinde çalışmasını sürdürmüştür. En son 1.8.1984 tarihinde tenkisat, daha açıklayıcı ve yasal ifadesiyle iş- veren tarafından bir bütünlük ve devamlılık olduğu halde ara yer- de 1.12.1968-14.3.1973-1.4.1977 tarihlerinde kıdem tazminatı adı altında bir kısım ödemeler yapılmıştır. Oysa kıdem tazminatı hakkı bozucu yenilik doğuran insani haklardandır. Daha açık ve tamam- layıcı ifadeyle bu hak mutlak surette hizmet akdi ilişkisinin yasa- da öngörülen sebeplerle sona ermesi halinde doğan haklardandır. Akdi ilişki sona ermeden böyle bir hakkın doğduğundan söz et- mek mümkün değildir. Hak doğmadan önce yapılan bir ödeme olsa olsa hukuki anlamda ileride doğacak olan hakka mahsuben yapılan bir avans ortaya getirir ki böyle bir düşünceye de hukuk uygulamasında itibar edilemez. Uyuşmazükta davalı tarafından bir de 1.4.1977 tarihine kadar- ki hizmetleri kapsayan bir ibraname ile bu tarihten sonraki hiz- metlere ilişkin kıdem tazminatı ve diğer haklarla ilgili ibranameler ibraz edilmiştir. Hukuki belge ve kurallann iş hukukunun kendi- sine özgü yorum esaslan içerisinde değerlendirilmesi yapıldığın- da içerik bakımından yukarıda yapılan avans niteliğindeki ödemeleri içerdiği, bunlar dışında bir ödeme savı ileri sürülmedi- ğine göre kapsamında başka bir ödemenin bulunduğu düşünule- meyeceğinden gerçek anlamda bir ibra belgesi sayılması hatadır. O halde aslında bir bütün olan hizmetin tamamı üzerinden kıdem tazminatı hesabı yapılmah, ödenenler düşülmek suretiyle sonuca gidilmelidir. (...)" Yoruma yer bırakmayan bu y'argı kararı uyarınca, hizmet akdi sürerken ödenen kıdem tazminatının avans niteliginde olduğu açık ve seçiktir. * Kaynak 1) Yargıtay Kararlan dergisi, temmuz 1986, sayı 7; sayfa 980 2) Yasa Hukuk dergisi, mart 1986, sayfa 393 3) Lebib Yalkın Yayınları, cilt AA/13, sıra no: 267 T.C ANKARA 13. SULH CEZA MAHKEMESt HÜKÜM ÖZETİ Esas No : 1989/1249 Karar No : 1990/233 Hâkim : Şükrü Türktemel Kâtip : Sebahat Biçki Sanık : Mustafa Kül, Hüseyin oğlu, 1941 doğumlu, Ankara ili Çubuk İlçesi Akkuzlu köyü nüf. kay. olup, Seyranbağlan mah. 401'de oturur. Evli beş çocuklu okuryazar sabıkalı, fınncı, Türk, Islam. Suç : Gıda maddeleri nizanmanesine muhalefet etmek. Suç Tarihi : 27.7.1989 Sanığın Gıda Maddeleri Nizamnamesine muhalefet etmek suçun- dan TCY'nin 398. 647/4, 402/2 üç ay cürme vasıta kıldığı meslek ve sanatının tadiline ve takdiren yedi gün işyerinin kapatılmasına, hüküm özetinin kapatma süresi kadar göze çarpan bir yerine asıl- m.-ısma, kararın kesinleşmesini müteakip, hüküm özetinin Ankara1 da lirajı yüz binin üzerinde bulunan bir gazetede derhal ilan olunmasına 120ft— Lira yargılama giderinin alınmasına, sanığın, yok- luğunda Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi. 6.2.1990
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle