Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 AĞUSTOS 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/15
KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KORFEZ KRİZİ... KÖI
SUUDÎ ARABİSTAN
ABD üslerindefaaliyet hızlanıyorSuudi Arabistan'a gelen Amerikah askerlerin ilk iniş tıoktası
olan üsde son günlerde büyük bir hareket gözleniyor. Suudi ve
Amerikan F-15'leri ile Suudi ve İngiliz Tornadolannın yanısıra
savaş helikopterlerinden oluşturulan filolar da göze çarpıyor.
Suudi Arabistan'a onbinlerce askerin yanı sıra onlara rnoral
vermek ve inceleme amacıyla ABD Senatosu'ndan 8 kişilik bir
Kongre ekibi geldi.
SEMİH İDtZ
SAVAŞA HAZIRIZ — Sundi Arabistan'daki ABD'li askerler, çöle yavaş yavaş altşülar. (Fotograf: Semih Idiz)
DAHRAN — "Bush'a söyleyin, işi uzat-
masın". Genç ABD'li asker, Kuveyt sını-
rına yakın üsde Başkan'a mesajıru önceki
gün bu sözlerle gönderiyordu. Hem de ül-
kesinden ziyarete gelen senatörlerle.
Suudi Arabistan'a hava yoluyla gelen
Amerikalı askerlerin ilk iniş noktalan olan
üssü üç gün içinde ikinci kez ziyaret ediyo-
ruz. Ancak bu kez birlikte olduklarımız
farklı. ABD Senatosu'nda Errneni tasarı-
sını sunan Cumhuriyetçi Kansas Senatörü
Bob Dole başkanlığındaki 8 kişilik Kongre
heyeti de "inceleme ve moral verme" ama-
cıyla üsde.
Üsde iki gün öncesine oranla raeydana
gelen fark hemen gözleniyor: Suudi ve
Amerikan F-15'leri ile Suudi ve İngiliz Tor-
nadolannın yanı sıra bu kez savaş helikop-
terlerinden oluşan fîlolann da oluştunıldu-
ğu göze çarpıyor. Vietnam'dan anımsanan
dev "Chinook" helikopterlerinin yarunda
küçük, fakat ölümcül "Huey" ve "Cobra"
helikopterleri de yerlerini almış. Ancak
bunların sayüarı gizli tutuluyor.
Bu arada asker ve teçhizat getiren Galaxy
tipi taşıma uçaklan ile "PANAM", "U«l-
ted" ve American" gibi havayollanndan ki-
ralanan Boeingler S'er, 10'ar dakikalık ara-
laıla üsse sürekli inip kalkıyor. "Çöl Kal-
kanı" operasyonunun lojıstiginden sorumlu
Yunan asıllı Amerikalı General Wiüiaın Pa-
gonis'in, önceki gün gazetecilere usse gün-
de ortalama 50 büyük uçagın indiğini söy-
lerken abartmadığı açıkça görüluyor.
Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri'nin
ABD'ye hemen hemen tümüyle devrettiği
bu üssün her yerinde yoğun faaliyet süril-
yor. Taşıma uçaklannın yanı sıra dakika
başına brr F-15 veya Tornado savaş uçağı,
Cobra ve Huey helikopteri kalkıyor, gök-
te geniş bir daire çızdikten sonra iniyor. Bu
arada her tarafta çeşit ceşit bombalar ve as-
keri teçhizat yığınlan dikkat çekiyor.
Kendisini Tuğgeneral Rkhard Timmos
diye tanıtan subaya bir ara yanaşıyoruz.
Yumuşak yapıda bir adam çıkıyor karşımı-
BOZER'İN CUMHURİYETE DEMECİ:
Güvenlik Konseyi kararı bize
yeni yükümlülük getirmiyor
IRAK'taklkllltteslsler
Ali Bozer, şu anda Türkiye'ye yönelik bir tehditten söz
edilemeyeceğini, ancak bölgede herhangi bir askeri etkinliğe
girilip girilmeyeceği konusunda kesin karar vermek için erken
olduğunu söyledi.
YASEMİN ÇONGAR
ANKARA — Dışişleri Bakanı Ali Bozer,
BM Güvenlik Konseyi'nin 665 sayılı kara-
rının Türkiye'ye yeni bir yükümlülük ge-
tinnediğini, ancak bölgede herhangi bir as-
keri etkinliğe girilip girilmeyeceği konusun-
da kesin karar vermek için erken olduğu-
nu söyledi. Bozer, Körfez krizinde Türki-
ye'nin yaptığı fedakârhğın herkes tarafın-
dan takdir edildiğini belirterek, "Baü ca-
miasımn krizde Türkiye'nin oynadıgı rol-
den dersler çıkarması gerekir" dedi. Bozer,
Ankara-Bağdat ilişkilerinin geleceğini
Irak'mbelirleyeceğini vurgulayarak, "Biz
Irak halkıaa düşmanca hisler bcslemiyonız.
Tutumumuz prensip meselesidir" diye
konuştu.
Şam, Amman ve Kahire'yi kapsayan
dört günlük gezisi önceki akşam sona eren
Dışişleri Bakanı Bozer, Körfez krizinde ge-
linen noktada Türkiye'nin yeri ve rolünü
Cumhuriyet'e değerlendirdi. Bozer'le yap-
tığımız söyleşi şöyle:
— Sayın Bozer, BM Giivenlik Konseyi'-
nin 665 sayüı karan Türkiye'ye yeni bir yü-
kömlülük geüriyor mu?
BOZER — 665 sayüı karar esas itibanyla
Türkiye'ye yeni bir yük getirmiyor. Çün-
kü Türkiye, esasen ambargoyu gerektiği gi-
bi ve titizlikle uygulamıştır. Bir de bunun
dışında 665 sayılı karar daha ziyade bölge-
de bazı güçleri bulunan devletlere hitap et-
mektedir. Türkiye sorumluluklarını idrak
ederek ambargoyu uygularmş olduğu cihet-
le bu karann Türkiye'ye direkt olarak ek
bir yukümlülüğu yoktur.
— Gelinen noktada, Türkiye'nin Kör-
fez'de herhangi bir askeri girişimin içinde
yer alması sizce gerekli rai? S. Arabistan'a
asker gönderilmesi ya da ablukaya gemi ve-
rilmesi diişüniıiüyor mu? Dış ulkelerin
Türkiye'den böyle bir beklentisi var mı?
BOZER — Dış ülkeler tarafından böyle
bir konuya temas edilmedi. Zaten Türki-
ye'nin yapmış olduğu fedakârlık herkesin
takdiri içindedir. Bu safhada asker gönder-
menin gerekip gerekmediği sorusuna cevap
vermek güçtür. Olayların gelişmesine göre
Türkiye isabetli kararlar alacaktır. Ancak
şu anda, bugünkü şartlar muvacehesinde,
nereye ve nasıl asker gönderileceğine iliş-
kin bir talep vaki olmadan herhangi bİT
hükme varmak için erkendir. Durum, olay-
lann gelişmesine göre değerlendirilir. Bir ül-
kenin talebi olabüir. BM çerçevesinde böyle
bir zorunluluk gündeme gelebilir. Şu anda
bu talebin nereden geleceğini kestirmek
mümkün değildir. Ancak bu durumda, be-
nim görüşüm öteden beri TBMM karanna
başvurulmasının şart olduğu yolundadır.
— Körfez kriziyle ilgili barış göriişmele-
rinin yapılacağından. bu görüşmelere Tür-
kiye'nin de katılması gerektiginden söz edi-
liyordu. Sizce Türkiye böyle bir platfonn-
da kaülımcı ya da taraf olabilir mi?
BOZER — Böyle bir ihtimalden söz edil-
mektedir. özellikle son gezimde benzeri fi-
Cuellar-Aziz görüşmesinden
sonuç beklenmiyor
NEW YORK (Comburiyet) — Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri Perez de Cuellar
ile Irak Dışişleri Bakanı Tank Aziz'in ya-
nn Amman'da yapacaği görüşmeden sonuç
ahnması beklenmiyor. BM diplomatlan gö-
rüşmeyi "diplomaük kanallann tümüyle tü-
ketilmesine yönelik bir girişim" olarak ni-
telendiriyorlar. Sekretarya görevuierine göre
görüşme, "diplomatik ve siyasi önlemlerin
sonuna dek kullanüması çabası" olacak. Pe-
rez de Cuellar, görüşmede hedefin "şimdi-
ye degin çıkan bütün BM kararlannın ha-
yata geçirilmesi için anlaşmaya varmak
olduğunu" söyledi. Cuellar, perşembe gü-
nü başlayacak görüşmenin ne kadar süre-
ceğinin belirlenmediğini, gelişmelere göre
bir seyir izleneceğini" belirtti.
Görüşmede, Güvenlik Konseyi kararları-
KöNUK YAZAR
nın hayata geçirilmesi yolunda anlaşmayı
hedefleyen sekretarya görevlileri "en azın-
dan banşçıl bir müzakere yolu açmayı" de-
neyecek. Cuellar'ın misyonuna destek veren
Batüı ulke diplomatlan, "sonuç aünmaması
durumunda Irak kendini daha da zor bir
pozisyona sokmuş olacak" yorumunu ya-
pıyor.
Ust düzeyde bir Türk diplomatına göre,
"Görüşmenin sonuç vermemesi ya da ver-
mesi uzun dönemde sorunu değiştirmeye-
cek. Saddam Hüseyin ve Irak'ın kimyasal
gücüûe bir çözün bulunması yolunda radi-
kai adımlar atılması kaçınılmaz görünüyor.
1 ağustostan geçen pazara değin ABD böyle
bir adımı atmaya şimdiki kadar hazır de-
ğildi. Şimdiden sonra mevsim değışikliği, di-
ğjejJtoşuUaj^dahaelverişli dunımagiriyor!'
kirlere muhatap oldum. Ancak bunun ne
ölçüde realist olduğu hususunda tereddüt-
lerim vardır. Türkiye bugüne kadar aktif
bir politika izlemiştir. Esasında komşumuz
olan ülkderde meydana gelen bir krize karşı
da ilgisiz kalmamız düşünülemez. Bu itibar-
la Türkiye bu aktif, yapıcı ve barışcı poli-
tikasım sürdürecektir. Türkiye'nin daha
sonraki katkısı ve şekli, olayların gelişimi-
ne göre somut biçimde ortaya çıkacaktır.
— Körfez krizi Irak'ta bir yönetim de-
ğişikliğine >ol açmadan sona ererse, Anka-
ra - Bagdat ilişkilerinin sancılı bir dönem-
den geçecegi değerlendirmelerine katılıyor
musanuz?
BOZER — Biz Irak halkına düşmanca
hisler beslemiyoruz. Bizim tutumumuz bir
prensip meselesidir. Prensip olarak Türki-
ye tecavüzü ve ilhakı tasvip edemez. Tutu-
mumuz da bu istikamettedir. Bu itibarla bu
tutumun takdiri ve ilişkilerin ileride şekil-
lenmesi Irak hükümetine aittir.
Şu anda tehdit yok
— Sizce şu anda, Körfez krizi ile baglan-
tılı olarak, Türkiye birincisi askeri; ikinci-
si etnik ya da dinsel temelde bütünlüge yö-
nelik bir tehditle karşı karşıya mıdır?
BOZER — Şu anda böyle bir tehditten
söz edilemez. Ancak olayların gelişmesi çok
değişik senaryolar ortaya çıkarabilir. O iti-
barla, Türkiye'nin Batı camiasıyla birlikte
hareket ederken olaylara karşı çok hassas
ve dikkatli olması gerekir.
— Körfez krizinde oynadıgı rolttn Tür-
kiye'nin AT nezdinde önemini arttırdıgı ve
Ankara-topluluk ilişkilerinin bu nedenle da-
ha iyi bir çizgiye oturabüecegine inanıyor
musunuz?
BOZER — Körfez krizinin bu açıdan en
önemli tarafı, Türkiye'nin jeopolitik duru-
munun somut bir biçimde anlaşılmasına
yardımcı olmasıdır. Biz öteden beri bu gö-
rüşü muhataplarımıza aktardık. Türkiye'-
nin bu bölgede Avrupa'nın sının olduğu-
nu ifade ettik. Türkiye'nin banş ve istik-
rar içinde bir ülke olmasının sağladığı
olumlu katkılan dile getirdik. Sarurım bu
olay, bu görüşlerimizin ne kadar yerinde ol-
duğunu somut olarak teyid etmektedir. Baü
Avnıpa ı-lkelerinin, genel deyimle Batı ca-
miasımn bu krizden ve Türkiye'nin oyna-
dıgı rolden dersler çıkararak Türkiye'nin
önemini bir kez daha değerlendirmeleridir.
Bu noktada görüşbirliği olursa Türkiye'nin
toplulukla ilişkilerine de daha gerçekçi açı-
dan yaklaşılacağı ve Türkiye'nin Avnıpa'-
daki sulh ve istikrann devamında hatta Av-
rupa'nın bütünleşmesinde ne kadar önem-
li rol oynayabileceği daha iyi değerlendiril-
miş olur. Bu krizle birlikte Batı'mn yakla-
şamırun bu açıdan da değerlendirilmesi za-
rureti açıkça ortaya çıkmıştır.
Irak'U bukiOMi dotac ralineri. üfcanm
tfikelimM taijiUyı gOmle 320.000 varil
petrol Orettyor Ink'n ihrac*ı büyük
öiçüde ham petrol üzBrine turakı. Buna
kar^ıbk Kuvcyt'in JhracJtmm bftyük
MUmûnû petrol ûrünlen
oluşturuyor.
Irak. baisttc fûzelenra y j y
Irak'ın 36 Scud (uzun manai karadan
kanya fûzeler) rampasmn bir Imnm
Kuveyt'e yerteşOnüOmcten endışe adilyor.
ıncak henOı bunu doCnıtıyacak bir bügt
KİMYASAL SİUHLAH
Saddam'ın en korkunç kimyasal
sıiahlaıı bu tesısterde gekffiriU
Tesıstef ABO'mn ba$lıca
hedeflennm arasndt yer ahyor
vebu tndenta yabancı
rehinelenn buntva
yerteşbnMıiısanıhvoı
0R0U
Irak ın 1 000 000
asker ve 5 500 tanta vjr
Muhafız hriıklernın $0 000
asken, tu$ka bir Mlgeye
yerteşbnlmek ûztre Kuvtyt'ten
çek*». ancak Kuvtyf» MM
160.000 I t * astort bukmyar.
Petrol
rafinenlen
Kimyasal• Mmyasaı
I sılah —;-—
Asken
ûsler
Nükleer
tesısler üslen
Fta
tesısten
za. "Hazırhldar nasıl gidiyor?" diye soru-
yonız. "82. Hava lodirme Tümeni olarak
biz hazınz" yanıtım veriyor. "Ama balen
•»ker geliyor" anımsatmamız üzerine,
"Onlar 101. Hava tndirme ve 24. Mekani-
M'lere ait. Bunlann helikopterleri ve tank-
lan geimeye devam ediyor" diyor.
Sonra öğreniyoruz ki, 82. Tümen, "kö-
tü adam" Noriega'yı tutuklamak için Pa-
nama'yı istila eden tümenden başkası de-
ğjl. Şimdi ise "kötü adam Saddam'Mn pe-
şinde. Yani bir tür "uluslararası polislik"
görevini üstlenmiş bulunuyor.
Hemen yammızdaki General Pagonis'e
dönüyoruz. Lojistik açıdan Türkiye'den bir
destek alıp almadıklarım soruyoruz. "Şim-
dilik almıyonız. Ama cografi konnmu ne-
denryle daha sonra olabilir" diye yamtlıyor.
Bunlar "arka planda" cereyan ederken,
önde Bob Dole ve diğer senatörler, birbir-
leriyle boğuşan Amerikalı gazetecilerin ab-
lukası altında, askerlerle sohbet ediyorlar.
Bir mangayı denetleyen Senatör Dole'un
yaruna yaklaşıyoruz, "Merhaba asker, ne-
relisin?" türünden sorular yöneltiyor.
Wisconsinli bir erle uzun uzun konuştuk-
tan sonra Dole yanındaki zenci ere geçiyor.
Elini sıkıyor. Tekrar birinci ere dönüyor ve
konuşmaya devam ediyor. Bitirdikten sonra
zenciye yönelik küçük bir tebessümden son-
ra yanındaki beyaz ere geçiyor. Dole'un ha-
reketi kasıtlı mı değil mi bilemiyoruz. Ama
zenci erin yüzttndeki hayal kınklığı açıkça
okunuyor.
Dole bu sefer konuşmaya başladıgı be-
yaz erin boynundaki metal künyeyi eline
alıp bakıyor. "Benim zamanımdan beri hiç
degişmeoüş" diyor. Hemen aklımıza, 2.
Dünya Savaşı'nda kendisini tedavi eden Er-
meni doktor ve Dole'un bundan dolayı Er-
menilere karşı duyduğu "vefa borcu" ge-
liyor.
Dole'e Türk gazeteci olduğumuzu söyle-
yince hissettiği huzursuzluğu gizlemeye ça-
lışıyor. Aramızda şu küçük sohbet geçiyor:
" — Yakın geçmiste, Türkiye'ye yapüan
askeri yardımın kesilip Dogu Avrupa'ya
kaydınlmasım savundunuz. Bu olanlardan
sonra halen aynı fikirde misiniz?
DOLE — Hayır, yanılıyorsunuz. Ben bir
Ermeni tasansım savunuyordum. Soykınm-
la ilgili bir tasarıydı.
— An» naal olur? Bu konnda New York
Tirnes'da bir yazmız bile çıkb. Türkiye, Mı-
sır ve tsrail'e verilen yardımlann Dogu Av-
rupa'ya kaydınlması gerektigini >azdınız.
DOLE — Hayır. Sadece 'Dış yardımları
tekrar gözden gecirelim' demiştim. 'Aske-
ri yardımı keselim' demedim. Amerika'da
bütçe açığı dediğimiz büyük bir sorunumuz
var, biÛyorsunuz.
— Tlrkiye bu krizde ABD'nin yanında
yer aldı. tkili savunma işbirligimiz hakkın-
da şimdi ne düşünüyorsunnz?
DOLE — Bence ikili savunma işbirligi-
miz çok iyi ve yapıcı olmuştur. Çok kuv-
vetli bir isbiruğimiz var. Türkiye çok iyi bir
muttefik. Bunu tekrar kanıtladı.
— Yani işbirliginin surmesini istersiniz
öyle mi?
DOLE — Kesinlikle."
Söz konusu işbirliğini bozmaya kendisi-
ni adamış bir senatörden bu sözleri dinle-
mek bize bir hayli ilginç geldi. Dole konu-
yu uzatmak istemeyip yammızdan ayrıla-
rak sorulanmıza fırsat vermiyor.
Bu kez New York'tan Cumhuriyetçi Se-
natör Alfonse D'Amato'nun yanına gidi-
yoruz. D'Amato birkaç dakika önce Ame-
rikalı gazetecilere, "Benim elimde olsaydı
Saddam'ı hemen havaya uçururdum. Bu
adam hayatta oldnkça dünya emin bir yer
oimaz" demişti. Bize de Türkiye'nin çok
büyük bir özveri örneği ile bu krizde gere-
keni yaptığıru belirtiyor D'Amato, "Kongre
bundan böyle Türkiye'yi kuvvetli bir mut-
tefik olarak görecektir" diyor.
BUSH, KONGRE'DE KONUŞTU
'İşgalinbedeli ağır olacak'
ABD Başkanı Bush, Saddam Hüseyin'in krizi genişletmeye
çalışması halinde bedeli daha ağır ödeyeceğini söyledi.
ÜFUK GÜLDEMtR
WASHINGTON — ABD Başkanı Geor-
ge Bush, Irak lideri Saddam Hüseyin'in kri-
zi genişletmeye çalışması halinde bedeli da-
ha ağır ödeyeceğini söyledi.
Bush, Saddam Hüseyin'in Irak televiz-
yonundaki konuşmasından yaklaşık üç saat
sonra TSİ 22.00 sıralarında Kongre üyele-
riyle bir araya geldi. Bush, Kongre üyele-
rine, yanında Genelkurmay Başkanı Colin
Powell, ve CIA Başkam WUliam VVebster,
Dışişleri Bakanı James Baker, Savunma
Bakanı Dick Cheney olduğu halde Kuveyt
krizi ile ilgili bir brifing verdi. Bu brifın-
gin ilk 10 dakikası basına açık olarak ya-
pıldı. Bush, burada yaptığı konuşmada,
kriz başladığında Dışişleri Bakanı James
Baker'in NATO üyelerinin desteğini sağla-
mak üzere Ankara ve Brüksd'e gittiğini, bu
misyonun "olağanüstü başarüı " olduğunu
söyledi. Bush konuşmasında, Türkiye ve
Suudi Arabistan'a, Irak petrol boru hattı
vanalanm kapatmalanndan söz ettiği sırada
"öacü rolleri icin bir kez daha teşekkür
ediyornm" dedi. Bush'un şükran duygula-
nnı Kongre üyelerinin önünde bir kez da-
ha dile getirmesi dikkati çekti.
Bush konuşmasımn son bölümünde, bu-
güne kadar Irak'a yapılmış en sert uyan
olarak kabul edilen şu cümleleri sarf etti:
"Niyetimiz ne? Tüm diinya ile birlikte
Irak'ı geri çekilmeye ikna etmek. Bu gayri
nteşru işgalden hiçbir çıkar saglayamaz. Tu-
tunmaya çabsırsa agır bedel öder. Eger krizi
genişletmeye çahşırsa bedel daha da agır-
laşır."
Irak'ın kaybedeceği savaştan kazanç ummak yanlıştırBtLSAY KURUÇ
2 ağustostan önce dünya piyasaları dü-
şük faizler ve yükselen borsalar ile canlılık
içinde görünüyordu. Doğu-Batı arasında
buzların erimesinden doğacak piyasa bir-
leşmeleri, fon akımlan ve ölçek genişleme-
leri dünya piyasalarındaki iyimserliği ayn-
ca artürıyordu. 2 ağustostan sonra isler ter-
sine döndü. Belirsizlik yayümaya başladı.
Değişikhkten en çok etküenen ABD ve
onunla aynı doğrultuda birleşen devletler,
çareyi Saddam'ın bir an önce devrilmesin-
de gördüler. Çabuk davranarak bunu bir ke-
sin tavır haline getirdiler. Ama bu tutum
Saddam'ın devrilmesini veya etkilenmesini
sağlamadığı gibi dünya piyasalarındaki be-
hrsizliklerin büyümesine de engel olamadı.
2 ağustostan başlayan gelişmeler için 'ateşi
söndürerek' cözülecek kadar basit olmadı-
ğını gösteriyor.
Bugünkü tablo şöyle özellikler gösteriyor:
1- Arap dünyasında ve Ortadoğu'da dev-
letlerin birbirlerinin iç işlerine kanşması da
işgaller ve ilhaklar da istisna değildir. Ege-
menlik ve sımrlara saygı konusunda ortak
kabuller pek yerleşmiş sayılmaz.
2- Bölgede zenginlikle giiçsnzlük iç içe-
dir. Bölgenin söz sahijleri zengin olsalar da
güçsüzdürler. Mısır'ın 1970"lerin sonlann-
da Arap dünyası liderliğinden çekilmesin-
den doğan boşluk, ABD desteği ile Suudi
Arabistan ve Kuveyt Şeyhliği gibi petrol zen-
ginlerine dayanarak doldurulmaya gmşildi.
S. Arabistan ve Kuveyt'in, Irak'a tran kar-
şısında güçlenmesi ve savaşması için 60 mil-
yar dolar yardım yapması bunun örneğidir.
3- Fakat ABD'nin destek verdiği bu re-
jim, özünde zayıf kaldı ve bölgede bir kud-
ret boşlngu oluştu. Irak şimdi bu boşluğu
doldurmak üzere askeri/ideolojik güç mer-
kezi olarak çıkış yapıyor.
4- Irak'ın çıkısı, ayrıca göçmekte olan
OPEC'in patronluğunu ve petrolün söz sa-
hipliğini üstlenmek üzere yapılan bir ham-
le oluyon Hem petrolün üretimini ve fiya-
tım kontrol etmek, hem de Arap liderliği-
ne soyunmak. Hamle öyle bir zamanda ya-
pılmıştır ki hem Irak'ın bu ikisini birden
gerçekleştirebilmesi pek zor, hatta olanak-
sızdır; hem de bu rolün Irak'tan zorla (sa-
vaşla) geri alınabilmesi dünya ekonomisini
çalkalayacak ölçüde maliyetlidir ve ekono-
mik beh'rsizlikiere gebedir.
5- Bu ortamda, savaşsız bile olsa bir sa-
vaş beklentisi vardır ve en azmdan petro-
lün kontrolündeki belirsizlikle beslenmek-
tedir. Irak şu anda günlük OPEC üretimi-
nin yüzde 20'si olan 4.5 milyon varili elin-
de tutuyor. Ayrıca S. Arabistan'ın büyük
üretim alanına isterse imha edebilecek ka-
dar yakın bulunuyor. Prof. Ergun Türkcan^
ın belirttiği gibi "Savaş olursa bu dinami-
tin üzerinde" olacaktır. Dünyamn mal ve
sermaye piyasaları bu belirsizlere kulak da-
yamıştır. Bir çatışma, fiyatları değiştirecek-
tir. Hızlı bir yükseliş herkesi bir şekilde et-
kileyecektir.
6- Savaşın maliyeti az değildir. Bölgede-
ki Amerikan kuvvetinin günlük maliyetinin
100 milyon dolar olduğu söyleniyor. Bu
azalmaz, artabihr. Oysa 1990 ABD ekono-
misi için iyi bir yıl olmamışür. Büyüme hı-
zı yüzde l'de kalmıştır. Savaş bütçe açığıru
büyütebüir ve enflasyona yol açabilir. ABD
dünyaya enflasyon ihraç edebilir.
7- Savaşın finansman kaynağı belli değil-
dir. ABD'nin başrolü oynayacağı bir sava-
şa, örneğin R Almanya ciddi kaynak ayı-
racak gibi görünmüyor. Kaynaklaruu D. Al-
manya'ya bağlamış haldedir. Japonya, alt-
yapı yatırımlanna yöneldiğini belirterek bi-
raz çekimser görünüyor. ABD'nin doğrudan
harekete geçirebileceği kaynakların ise
'silahsızlanma-perestroyka' senaryosu gereği
SSCB'ye yönelmesi beklenmektedir.
Bu ortamda ABD'nin öncülük ettiği stra-
teji bugünkü statükonun kısa sürede değış-
mesidir. Bunun iki aşama halinde duşünül-
düğü gözleniyor. İlk aşamada Saddam'ın
yönetimden ayrılması ve Irak'ın askeri gü-
cünün zayıflaması istenmektedir. (Irak'ın
gücü aynı kahrsa, Saddam veya bir başkası
Ortadoğu'da Irak'ın söz sahibi olduğu bu-
günkü tabloyu sürdürecektir.) tkinci aşama
ise bölgede bir tür petrol NATO'sunun ku-
rulmasıdır. Çünkü bugün bulunan Ameri-
kan askeri orada uzun süre kalamaz. ABD1
nin desteklediği S. Arabistan, Kuveyt gibi
şeyhlik veya arkaik krallık rejimlerinin ise
kendilerini bile koruyamayacaklan ortaya
çıkmıştır. (2 ağustosta, Saddam bir bakıma
bu rejimlere 'günlerin sayılı' demiştir.)
tlk aşama şu ana kadar ABD ve onun ha-
rekete geçirdiği geniş bir yelpaze içinde ka-
bul görmüştür. tkinci aşama henüz açık se-
çik konuşulmamıştır. Fakat "OPEC'in ko-
lu kanadı kınldığına göre "bundan sonra
düşük fiyatlı (veya istikrarlı) bir petrol po-
litikasının güvenlik rejimi ne olacak?" so-
rusunun kapalı kapılar arkasında konuşul-
duğunu tahmin etmek zor değildir. Kaldı ki
Arap ülkelerinin çoğunda Amerikan aleyh-
tarlığı gelişmektedir.
Türkiye bu krizde, yüksek makamların
yürüttüğü bir politika ile ABD ve S. Ara-
bistan'ı çok yakından ve çok çabuk izleye-
rek, onlarla uyumlu bir çizgi içine girdi.
Şöyle bir düşüncenin egemen olduğu anla-
şılıyor: (1) Başlangıcta bir miktar ekonomik
kaybımız olur. (Ki bu 3 milyar dolar gibi
hesaplanmıştır) ama Irak geriledikten son-
ra kazanırız; (2) Irak diplomaside veya sa-
vaş alanında yenilirse sivasal olarak da ka-
zanınz.
Şu noktalar dikkat çekicidir:
1- Bu çizgi Türkiye'ye şu ana kadar gele-
ceğe dönük bir ekonomik kazanç veya ka-
yıplann karşılanması güvencesi sağlama-
mıştır. Oysa örneğin küçük Urdün, ABD ile
pazarlık etmiş ve olası kayıplarını şimdiden
Birleşmiş Milletler güvencesi altm almıştır.
2- Petrolün varili 20-25 dolar (ve öteki
mal fiyatları da buna uygun düzeyde) iken
verilen sözlerin, örneğin 50-60 dolarlık bir
fiyat ortamında da aynen geçerli olanacagı
sanmak hayal olur. O başka bir ortamdır.
(60 dolarlık ortam, benzinin 10 bin TUye
çıkması demek olur. Hele savaş veya ona es-
değer bir yıkım olursa, ekonomik kaynak-
lar bundan zarar gören ülkelere ve bölgele-
re yönelecektir. Türkiye ise uğrayacağı eko-
nomik zaran (ki bu 3 milyar doları çok aşa-
bilir) kendi vatandaşından başkasına öde-
temez.
3- Bir 'petrol NATO'su ortamına gelin-
diği takdirde, Türkiye büyük olasılıkla o
vakte kadar hiçbir ekonomik destek gönne-
miş olacak, fakat böyle bir örgute kaülına
destek görebUecegi soylenecektir. Türkiye'vi
petrolün üreticisi değil bekçisi olmaya yö-
neltecek öyle bir ortam, ülkeyi Arap dün-
yasının kendine özgü sorunlanna çeker.
4- Genel olarak Batı'nın ve 1950'lerden
bu yana da ABD'nin bir yandan bölgedeki
arkaik rejimleri desteklerken, bir yandan da
hep krizleri 'bir çılgın adam'a fatura eden
gekneksel bir tavrı vardır. Bu 'çılgın adam'
Nasır'dan Saddam'a kadar hep oradadır!
Krizkrin nedenlerine böyle sığ bir yaklaşım-
la inilemez, ama bu politikaya ortak olan
bizim gibi komşu ülkeler, bu uyumlu çizgi
içinde kraldan çok kralcı durumuna düşer-
ler. Bugün de bunun belirtileri görüluyor.
5- Türkiye'nin, Irak'ın kaybedeceği bir sa-
vaştan siyasal kazanç umması ise apayn ve
yanhşlarla dolu bir düşuncedir. Bu, cum-
huriyetin temeli olan Lozan'ın hiç tahmin
etmeyecegimiz ve istemeyeceğimiz bir biçim-
de tartışma malzemesi haline getirilmesine
kadar varabilir. Sımrlanmızın güvencesinin
kornşulanmızın güvencesine yakından bağh
olduğundan daha doğru ve daha pratik bir
ilke aramak gereksizdir.
Bütün bunlar, ABD'nin öncülük ettiği
stratejiye bağlı olarak akla gelen şeylerdir.
Eğer sorun "Ya Saddam ya Bush" biçiminde
değil, farklı yollar arayarak düşünülebilir-
se, başka ortamlara, başka çözümlere veya
başka krizlere gidilebilir.