08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZt-RÖPORTAJ 14 AĞUSTOS 1990 KEMALIZM VE İSLAM DUNYASI-a MustafaKemal, hilafetin kaldınlmasına kadar, bütün Müslüman ülkelerde 'tslamın Kılıcı* olarak görülüyordu. IslamdünyasındaAtatürk olayıBatılı ülkelere karşı mücadelesinde bir 'İslam kahramanı' olarak bütün Müslüman ülkelerden maddi ve manevi destek gören Mustafa Kemal, özellikle hilafetin kaldınlmasından sonra İslam dünyasmdaki itibarını yitirmeye başladı. Ancak Türkiye, bazılannın safça umduklan gibi bir İslam ayaklanmasmın başma geçmiş olmasa dahi yurtsever, kahraman Mustafa Kemal imajı, ortak İslam bilincinde derinlemesine kök saldı. FRANÇOIS GEORGEON Fransa Beferı Bılımler V'akfı Çağdaş Turkıye Incelemelerı Grubu Enver Sedat anılannda Kahire 1 deki baba evjnin duvarlannı süs- leyen tablolardan söz eder. Bun- lardan birinden, Mustafa Kemal Ataiürkten özellikle etkiienmişti. Sedat, "Kemal Ataturk. buton İs- lam dünyasında yiıceltilmisri, çün- kü o ülkesini kurtaran ve yeniden inşa eden bir liderdi" diyor. Sedat'ın anılarını yayımladığı dönemde, Müslüman Kardeşler dağıttıkları bildirilerde Mısır gençliğine tslamın düşmanlannı sıralıyordu. Bunların arasında Be- gin. Nasır, Brcjnev ve... Mustafa Kemal yer ahyordu. Mustafa Ke- mal'e, tslamda laikliği başlattığı, Islamın kendisi kadar eski bir ku- rum olan hilafeti kaldırdığı ve Müslümanlann Arap dilini kul- lanmalanna engel olduğu için sal- dırıyorlardı. Mustafa Kemal, İs- lam davasına sın çeviren gerçek bir "bain" olarak görülmeliydi. Hayranlık ve nefret. Ölümün- den bugüne kadar yanm yüzyıl- dan fazla bir süre geçmiş oiması- na rağmen, Mustafa Kemal en aşı- n duygulara yol apyor. Kemalizm, Avrupa dışında güç- lü yankılar uyandırdı. Bugün "Üçimcii Danya" adım verdiği- miz, Latin Amerika'dan Uzakdo- ğu'ya kadar uzanan alanda, Tür- kiye'nin 1919'dan sonraki atılımı ve uygulanan reforralar çoğunluk- la tutku dolu bir dikkatle izlendi. Bağımsızbğı kazanmak, ekono- mik-sosyal kalkınmayı sağlamak için uygulanacak reçetelerle ilgili olarak Kemalizmden alınacak dersler araştuıldı. Kemalizmin etkilerinin Müslü- man ülkelerde çok daha önemli olduğunu tasavvur etmek güç ol- masa gerektir. Kendileri de kurtu- luş ve modernlesme sorunlan ile karşı karşıya bulunan Müslüman topluluklan, "Kemalizm" karşı- sında kayıtsız kalamazlardı. Bununla birlikte, Kemalizmin Müslüman ülkeler üzerinde yarat- tığı etkinin, tarihçiler tarafından oldukça ihmal edflmiş bir konu olduğunu kabul etmek gerekir. Bu eksikliğin nedenleri kolayca ortaya çıkanlabilir. Yanm yflzyüdan be- ri Müslüman ülkelerin hepsinde, iç etkileşimleri ve dış etkileri (Ba- tı'dan gelenler dışında) hesaba kat- mayan geçmişin dar yorumu ege- men oldu. Ortadoğu'nun Arap ül- kelerinde Osmanlı geçmişi ihmal edildi, Türk etkileri en alt düzeye indirildi. Bununla birlikte birkaç yıldan beri yeni bir anlayış şekilleniyor. Mustafa Kemal'in 1981'deki yü- züncü doğum yıldönümü, Müslü- man ülkelerin bazı tarihçilerine Kemalizmin, ulkeierinin kurtuluş süreci içinde oynadığı rolü hatır- lattı. Dahası, günümüzde Müslü- man ülkelerde tanık olduğumuz Islamcı gelişme, bu ülkelerin ay- dınlannı ve araştırmacılarını, Türk modernlesme tecrübesi ile kendi ulkeierinin tecrübeleri ara- sındaki ilişki üzerine eğümeye ite- bilir. Mustafa Kemal'den önceki Türkiye 1900'ler dolayında tslam ülke- lerindeki durum gözlendığinde, geleneksel ya da "yapısal" olarak nitelendirilebilecek bir Türk dost- luğunun az çok her yerde mevcut olduğu görülür, özellikle eski Os- manlı eyaletlerinde. Hicem Cahit, Tunus'la ilgili olarak "lsUnbul- dan esen bütün ruzgârlara karşı dnynlan öziem"den söz ediyor. Osmanlı tmparatorluğu 19. yüzyılın sonunda İslam dünyası- nın bünyesinde yeni bir önem ka- zandı. Osmanlı tmparatorluğu, Avrupa emperyalizmine kafa tut- ma gücüne sahip son bağımsız ts- lam devleti olarak görülüyordu. Büyük güçierin tslam üzerindeki baskılan her yerde artmıştı. tslam dünyasında gözler îstanbul'a çev- rilmişti. Endonezya'daki Müslü- manlar, Hollanda sömürgeriliği- ne karşı mücadelede Osmanlı yar- dımına gtlveniyorlardı. Hindis- tan'daki, Rusya'daki, Cezayir'de- ki Müslümanlar son umutlanm Osmanlı'ya bağlamıslardı. Osmanlı tmparatorluğu'na kar- şı bu yeni ilgi tahlil edildiğinde, birçok boyut taşıdığı görülür. Her şeyden önce tslami bir boyut. Bü- tün Müslümanlar lstanbul'a hali- fenin merkezi olarak bakarlar. Halife, Müslüman dayanışmasının simgesi olarak belirir. ' Bu dini boyutun yanı sıra Os- manlı tmparatorluğu daha dünye- vi biçimde Doğulu, Asyalı, kendisi ile kader birlıği edümesi mümkün bir güç olarak algüanmıştır. Bazı aydınlar, Osmanlı tmparatorlu- ğu'nun Ortadoğu'nun Japonyası olabileceğini öne sürdüler. Rusya Müslümanları arasında kendini gösteren bir başka boyut, kendileri ile Osmanlı Türkleri ara- sında var olan etnik birliğin vur- gulanmaya başlanmasıdır. Kınm ya da Kazan Tatarlan, Azeriler ve Başkırlar panslavizme karşı mü- cadelelerinde, Osmanlı Türkleri- ne güveniyorlardı. Rusya Azer- baycanı'nın Müslümanları Şii tran'ın geleneksel etkilerinden uzaklaşarak, gözierini Sünni Os- manlı tmparatorluğu'na çevirdiler. 1908 Jön Türk devrimi, tslam Yıl 1931. Mustafa Kemal Ataturk Irak Kralı Faysal'ı kabul ediyor. yaruna asıldı. Bu tablo içinde Suriye, Irak ve Filistin'e apayn bir yer ayınnak uygun olur. Islam dünyasının gözierini Os- manlı Imparatorluğu'na çevirdiği bir sırada, Ortadoğu'da anti-Türk Arap milliyetçiliğinin Uk belirtileri ortaya çıkıyordu. Bu tezahürlerin başlangıçta Suriye ve Lübnan'ın Hıristiyanlanndan geldiği bir ger- çek. Beyrut ve Şam'daki daha ge- nis çevrelere daha sonra yayümış- tır. Cemal Paşa tarafından Şam- da uygulanan baskıcı politika ay- nlığı hızlandırmıştır. Bu böigede anti-Türkçülük ol- dukça sınırb ve konjonktüre bağ- lı bir olgu olarak kalnuştır. Orta- doğu'nun seçkinlerinin önemlice bir bölümünün tstanbul okulla- nnda, Osmanhlığa göre eğitildik- lerini, bunların dünya savaşından önce imparatorluğa birçok aske- ri ve sivil kadro sağladığuu hatır- latmak gerekir. Osmanlı yenilgisinin ve mütare- kenin şoka uğratuğı İslam dünya- sı, 1919 bahanndan itibaren Tür- kiye'deki olaylan büyük bir dik- katle izlemeye koyuldu. Mustafa Kemal'in Avrupa'ya meydan oku- yuşunu heyecanla izlemeye başla- dı. Türklerin tzmir'e girişi (9 Eylül 1922) Fas'tan Endonezya'ya kadar İslam dünyasında büyük gösteri- lerle kutlandı. Etiyopya'da Adis Ababa'daki Müslümanlar arasın- da gösteriler düzenlendiğinin ka- nıtlan vardır Türk dostu gösterilerde sapta- nan ortak nokta; yükselen Mus- tafa Kemai portreleridir. Tunus^ tan Mustafa Kemal'e yollanan kutlama telgraflarırun incelenme- si, duygulanru dile getirenlerin de- ğişik kökenlerini ortaya koyuyor: Zanaatkârlar, memurlar, tüccar- lar, öğrenciler vb... Bu dönemde Ingjlizlerin ve Fransızlann hâkimiyetindeki yer- lerde, "Yasasıo Türkiye" diye ba- ğırmak, kendi kurtuluş isteğinin dolaylı ifadesiydi. Feroz Abmet- in Hindistan Müslümanları ile il- gili sözlerini kuşkusuz tslam dün- yasının bütününe yayabiliriz: "Türklerin yenilgisi, Müsloman- lar için bir felakct olurdu." Hindistan'da hılafet hareketi, 1919"da Müslüman aydınlar ve ulema tarafından kuruldu. Ama- a, Türkiye konusunda daha uzlaş- macı bir tutum alması için tngil- tere üzerinde baskı yapmaktı. Hi- lafet hareketi, Hindistan'da topla- dığı bağışlar sayesinde Anadolu direnişine değerli bir mali destek sağladı. Hilafet hareketi, Musta- fa KemaJ'i, Boğaziçi kıyılarında hapis tutulan halifeyi kurtaracak olan "tslamın lolıcT gibi görüyor- du. Öte yandan Hintli Müslüman- lar, Türklerle çatışmaya son ver- mediği takdirde tslam dünyasının genel bir ayaklanma içine girece- ğini Londra'da lngilizlere belirtti- ler. 1923'ün başında Mustafa Ke- mal'in ve Türkiye'nin tslam dün- yası içindeki itibarı muazzamdı. Bir yıl sonra Ankara'daki Büyük Miliet Meclisi'nce alınan hilafetin kaldırılması kararı, tslam dunya- sını "şaşkınlığiD", "kanşıklıgın", "büyük bir üzuntunun", "öfke- nin" içine itti. Mustafa Kemal'in ve Türkiye'nin görüntüsü birden- bire değişti. Hilafetin kaldırılması tslam dünyasının tepesinde kururasal bir boşluk yaratmıştı. Bu boşluğu doldurmak için bazı girisimlerde bulunuldu. Hicazlı ve Filistinli otoriteler, Kral Hoseyin'i halife ilan ettiler. Fas Sultam, Mısır Kra- lı, Afganıstan Kralı da bu yönde girisimlerde bulundular. Ancak bu projelerin hiçbiri sonuç venne- di. En şiddetli tepki Hindistan'dan geldi. Hilafet hareketinin liderle- ri, stratejilerini panislamizm etra- fında çizmişlerdi. Hindistan'daki Müslüman kitlelerin seferber edil- mesini, hilafet teması etrafında gerçekleştireceklerini öne süriryor- Dil devrimi ve Doğu TürkleriSiraSlüÜa dünyasında değişik biçimlerde al- ,c , , o gıiandı. Ancak tslam dünyasının alfabenin uygulanması, Sovyet büyük böiümü Jön Türk devri- cumhuriyetlerindeki Müslüman tsiam dünyasının büyük cesaretlendirmiş ve alfabenin,latinizasyonu her yerde birbiri ardı sıra uygulanmıştır. ren konularda, Kemalist hareket Sovyet doğu cumhuriyetlerinde genel tasvip görmüştür. Ancak Türkiye'deki Kemalist reform- harf devrimi (alfabenin Laünleş- lann Sovyet doğu cumhuriyetle- tirümesi) ve bunu izleyen yıllarda- İLBER ORTAYLIbir kanıtını buldu. Islam ülkele- rinde oluşan Türk yanlısı çekir- n . dekler ve partüer, kendi toplum- Ank - ÜnL S '->" K a / BlL Fak - larını tstanbul modeline göre mo- dernleşmeye zorladılar. Jön Türk devriminin kahramanı, Trablus- taki ve Balkanlar'daki inançlı raü- cahit Enver Paşa, Islam dünyasın- da muazzam itibar kazandı. Yeni doğan pek çok çocuğa Enver adı verildi. (En ünlüleri Enver Sedat ve Enver Hoca) En\w Paşa'nın re- simleri halife-sultarun resimlerinin rinde kültürel hayat üzerinde ne gibi etkiler yaptığı, nasıl karşılan- dığı soruları henüz yeterince ce- vaplandınlmanuştır. Türkiye'de Medeni Kanun'un kabulü, kadın haklanmn tanın- ması, saltanat ve hilafetin kaldı- rılması gibi yapısal değişim geti- ki dil ve tarih alanındaki Kema- list kültür politikalannın değer- ! endirilişi, farklı boyutlarda ol- muştur. Latin harflerinin Sovyet iktida- nrun ilk yıllannda bazı doğu cum- huriyetlerinde Türkiye'den önce, çoğunda ise Türkiye'den sonra kabul edildiğini biliyoruz. Sovyet Azerbeycanı'nda 1922-23 yıllarmda kabul edilen Latin alfabesinin uygulamadaki zorluklannı, Türkiye'de cesaret kıncı bir örnek olarak görenler çoktu. Çünkü Azeri Latin alfabe- si, ilk anda yaygın ve işlek olarak kullanılabilen bir yazı olmamıştı. Azeri Latin alfabesi bu aksaklık- lar nedeniyle Slav Kiril alfabesi- nin kabul ediidiği 1939'a kadar surekli değişikük geçirmek zorun- da kalmıştı. Sovyetler Birliği'nde Türk dih konusan halklar arasında, Latin alfabesinin asıl kabulü yayılma dönemi, 1928'de Türkiye'de alfa- benin Latinleştirilmesinden son- ra başlar. Haarlanan yeni alfabe- nin uygulanması, Sovet periferi cumhuriyetlerindeki Müslüman aydınlan cesaretlendirmiş ve alfa- benin Latinizasyonu her yerde birbiri ardı sıra uygulanmıştır. Esasen daha 1926 Bakü Türkoloji Kongresi esnasında bütün Türko Tatar diller için Latin harfleri esa- sına dayanan bir transtripsiyon alfabesi hazırlanması, temenni karanna bağlanmıştı. Yakutlar 19. yüzyıldan beri Çuvaçlar ise Rus misyonerlerinin etkisiyle 1871'den beri Rus Kiril alfabesi- ni kullandıkları haJde, Bakû Kongresi'nde Yakutlar'm da La- tin harflerini kabul etmek istedik- leri görülür. lardı. Oysa Türkler hilafeti kaldı- rarak, onlann "siyasi yapılanmn temeUerini yerie bir etmişlerdi." Htlafet hareketinin üderlerinin gözünde Mustafa Kemal, Hindis- tan Müslümanlanmn Türklere yaptığı yardımlan unutan bir nan- kör, tslama ihanet eden biriydi. Hindisıan'ın dışında tepkiler daha ılımlılaşıyor. Mısırhlar hila- fetin kaldınlmasını mahkûm etti- ler, ancak bu olayda Mısır'm ön- derliğiai tslam dünyasına kabul ettirme fırsatını gördüler. Şii tran'da katıksız Sünni bir kuru- raun ortadan kalkışı görmezlikten gelinmeye çalışıldı. Tepkiler toplumsal kategorilere göre de farklı oldu. Ulema, büyük çoğunluğu itibanyla hilafetin kal- dırılmasına karşı çıktı. Ancak bu hareketi haklı bulan bazı din adamlan da çıktı. Ali Abdül Ra- zik Kahire'de 1925'te yayımlanan ünlü eserinde bu yolu tuttu. An- cak Ei-Ezber ulemasınca toplum dışına itildi. Cezayir'de büyük re- formcu tbn Badis Osmanlı hali- fesinin tarihı yenilgisini ve ahlaki çöküşünü vurguluyor ve hilafeti kaldırdığı için Mustafa Kemal'e hak veriyordu. Sati El-Hiisri'ye göre hilafet Türklerin ve Arapla- rın ulusal uyanışlannın önündeki başlıca engeldi. Mustafa Kemal hilafeti kaldırarak, tslam dünya- sının kurtuluşunu mümkün kıl- mıştı. Mustafa Kemal'e karşı yürütü- len propagandanın amacına ula- şıp ulaşmadığı kesin olarak belli değildir. Her durumda, her yerde amacına ulaşmamıştır. Bu dö- nemde hem Mustafa Kemal'e hem de tbn-i Suud'a hayranlık besleyen Müslümanlar bulmak güç değil- dir. Mustafa Kemal'in halkın ka- tıldığı gösterilerde, kalabalıklarca lanetlendiğini gösteren hiçbir ya- zılı belgeye sahip değiliz. Müslü- man kitlelerin Mustafa Kemal'i buyük bir yurtsever olarak gönne- DUYURU Belediyemizde açık bulunan memur kadrolarına aşağıda unvanları belirtilen elemanlar sınavla alı- nacaktır. S.No. Sinıfı Invanı Derecesi Adedi Aranan Vasıf 1 THS Teknisyen 9 2 THS Teknisyen 9 3 THS Teknisyen 9 4 THS Teknisyen 10 5 THS Surveyan 12 6 THS Surveyan 12 7 SHS Hayvan Sağiık Mem. 10 8 GİH Memur 10-11-12 9 GİH Ambar Memuru 11 10 GJH Dağnıcı 12 11 GİH Daktilograf 12 12 YHS Yardımcı Hizmetler 13 1 Harita Teknikeri Şehir ve Bölge Planlamacısı Yüksek Mimar Jeoloji Mühendisi Elektrik Mühendisi Çevre Mühendisi Veteriner-Hayvan sağiık mem. 19 Lise ve dengi Ortaokul ve dengi Ortaokul ve dengi Ortaokul tlkokul SINAVA KATILACAKLARDA ARANAN ŞARTLAR 1- 657 sayılı yasanın 48. maddesinde aranan şartlara sahip olması, 2- Daha once memuriyet yapmamış olması, 3- Teknik hizmetler sınıfında olanlarm yukarıda "ARANAN VASIFLAR"böIümündeki unvanlara sahip olması gerekmektedir. İstekliler ilanı takip eden 15 gun içinde Belediyemiz Personel Müdürlüğü'nden temin edecekleri iş talep formunu doldump iki fotoğrafla birlikte aynı mudüriuğe verip sınava gıris kartlannı alacaklar- dır. Yazıb sınav 1.9.1990 günu saat 10.00'da Sarıyer Belediye Baskanlığı binasında yapılacaktır. SARIYER BELEDİYE BAŞKANLIĞI T.C AFYON C SAVCILIĞI Sayı: 1990/1975 Uam Afyon Gokçe Mahallesi nufusuna kayıtlı ve sııcuk imalatçılığı ya- par Mehmet ve Havva oğlu, 1947 d.lu, Halil Ibrahim Tabur 9.11 1988 suç tarihinde sağlığa zarar verecek derecede bozuk sucuk imal edip satmak suçundan hakkında kamu davası açılmış olup, yapılan yar- gılaması sonucunda: Afyon Sulh Ceza Mahkemesi'nin 18.6.1990 gün ve 324-551 sayılı kararı ile TCK'nın 398, 647/4, CK: 72, 402/1-2 maddeleri eereğince 32000^- TL. ağır para, 7 gun işyerinin kapatılmaM. 3 a\ !iıe>>lekten men cezası ile ıeczi>esine karar verilmiştir. TCK'nın 398 maddesı gereğınce ılan olunur. 6.8 1990 Basın: 31558 KEMALİZMİN DRAM Vedat Nedim Tör 2. bası 2000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul Öderaeli gönderilmez. Nufus cüzdanımı, yurtdışı paiaportumu kaybettim. Hukumsüzdür. BİSNAZ SEYDAN Genel Başkanı ERDAL İNÖNÜ Gçnel Sekreteri DENIZBAYKAL Yarın Bayrampaşa'da 75 Ağustos 1990 Çarşamba - Saat:18.00 Yıldmm Mahallesi -Şehit Kamil Cad. (Otobüs son durağı) ye devam etmiş olrcalan mtim- kündür. Mustafa Kemal'in itiban sür- mekle birlikte, görüntüsü yavaş yavaş değişti. Muzaffer şef, **!«• lam itatıramyııı" tipi, yerinı gide- rek daha sivil, dünyçvi bir tipe bı- raktı: Bir dizi cesur reform saye- sinde ülkesini ortaçağdan modem uygarlığa geçiren devlet adamı ti- pine... Mustafa Kemal 1928'de dikkat çekici bir reforma girişti. Latin al- fabesi kabul edildi ve Arap alfa- besinin yerine zorunlu kılındı. Ye- ni alfabenin yaygınlaşması, Tür- kiye'den sonra Osmanlı tmpara- torluğu'nun Türkçe konusan top- luluklannda, Balkanlar'da ve Kıb- ns'ta çok hızlrgerçekleşti. Alfabe- nin Latinleştinlmesi Türkçe konu- san Müslümanların dışında baş- ka hiçbir ülkede uygulanmadı. Fa- kat Türk örneği resmi düzeyde desteklenmemiş olsa bile, örneğin Mısır'da ve tran'da kişisel proje- leri cesaretlendirdi. Türkiye'deki alfabe değışikliği, Mustafa Ke- mal'in Türkiye^yi tslam'dan ko- parmasımn yeni bir işareti olarak yorumlandı. Günümüzde bu re- form, Müslüman ve özellikle Arap kamuoyu tarafından en az kabul gören reform olma özelliğini ko- rumaktadır. Oysa aynı reform Türkiye'de Kemalizmin en temel kazanımlanndan biri olarak gö- rülmektedir. tkinci Dünya Savaşı'nın eşiğin- deki tslam dünyasında Kemalizm- le ilgili nasıl bir bilanço çıkanla- bilir? Kemalizm ortak tslam bilin- cinde nasıl bir yer tutuyordu? ts- lam coğrafi mekânında ne ölçüde yaygındı? Dini planda hilafet kurumunun kaldırılması, Müslümanların bü- yük çoğunluğunu Türkiye'den uzaklaştırmıştı. Müslümanların büyük çoğunluğu hilafetin tslam birliğinin simgesi olma özelliğinin yanı sıra, tslam dünyasında hayati rol oynayan bir kurum olabilece- ğini düşünüyorlardı. öte yandan Türkler, birleşik vegüçlü bir üm- met hayalini bozmuş olduklan için de kınanmışlardı. Stratejik olarak bakıldığında, 1930"^ yıllann Türkiyesi, tslam dünyasının kurtuluş umutlannı artık şahsında somutlaştırmıyor- du. tmparatorluğun 1918'deyıkı- lışı, tslamın hamisi Osmanlı gü- cü efsanesine kesin darbeyi indir- mişti. Türkiye'nin Lozan'da ken- di başına hareket etmesi ve Baülı güçlerle anlaşması, genel olarak Müslüman dünyaya karşı ilgisiz- liğine, Musul ve Hatay üzerinde- ki taleplerinin eklenmesi gibi ne- denler, Kemalist Türkiye'nin iha- net ettiği duygusunun Müslüman- lar arasında yaygınlaşmasına kat- kıda bulundu. Ancak Türkiye bazılannın saf- ça umduklan gibi, tslam ayaklan- masmın başına geçmemiş olsa bi- le, yurtsever, kahraman Mustafa Kemal imajı ortak tslam bilincin- de derinlemesine kök saldı. tdeolojık planda bakıldığında, buna ıstenirse modernlesme de de- nebiür, Kemalist Türkiye'nin etki- si, Osmanlı lmparatorluğu'nca Tanzimat'tan beri uygulanan siya- si ve fikri etkinin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Medeni Kanun'un benirnsenmesi, kadının kurtuluşu, giyim-kuşam reformu, alfabenin değiştirilmesi, ağır sanayinin ge- lişmesi ile birlikte 30'lu yıllann Türkiyesi öteki İslam ülkelerine kıyasla "flerieyen" bir devletin bü- tün görüntülerini sunuyor ve ken- disini İslam ülkelerine bir model olarak dayatma eğih'mi içinde gö- rülüyordu. 2. Dünya Savaşı'nın eşiğinde Müslüman ülkelerde Kemalizmin coğrafyası çizildiğinde, büyük dengesizlikleri ortaya koyar. An- cak bu ufuk turuna başlamadan önce, bir uyan yapmak gerekiyor. Hiçbir İslam ülkesi "Kemalisf ol- madı, Kemalizm az çok derin iz- lerin az çok derin taıtışmalann konusu oldu. Ancak hiçbir yerde blok halinde uyarlanmadı. Her şeyden önce Osmanlı tmparator- luğu'nun Türkiye'den kopmuş eski Türk toplulukları ayırt edilebilir: Balkan, Kıbns ve Ortadoğu Türk- leri, Bulgaristan'daki Türk toplu- luğu örneği, alfabe değışikliği gi- bi bir yeniliğin Türk toplumun- ca sünger gibi emildiğini gösteri- yor. Bu tutumun, eskiden İstan- bul'a bağımlı olan bütün Türk topluluklannda karşımıza çıkması ve diğer alanlara da yayüması mümkündür. tkinci bir grup Iran ve Afganis- tan gibi bağımsız Müslüman ülke- lerdir. Burada Kemalist etki, hem daha çarpıcı hem de daha bütfln- sel gibi görünmektedir. Mısır gibi bir ülkede Kemaliz- min etkisi, o ölçüde çarpıcı olma- makla birlikte, az da olmadı. tki dünya savaşı sırasında Mısu-'ın si- yasaJ, sosyal, kültürel modernles- me sürecinde, basında, Meclis'te sürekli olarak, aynı sıralarda Türkiye'nin karşılaştığı şeylerle karşılaşmak çarpıcıdır. Bu nokta- da, kuşkusuz etkinin de ötesinde "yankılanma" olgusundan söz et- mek gerekir. Geri kalan bölgelerde Kemaliz- min şurada burada fikir tartışma- lanna müdahale ettiğini, tepkile- re yol açtığını, aydınlan ve siya- set adamlarını sorguladığını görii- yoruz. Malezya'dan Endonezya 1 ya kadar... BtTTt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle