08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 AĞUSTOS 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 .Bir rehine «daha serbest \ • BEYRUT (AA) — 'Lübnan'da rehin tutulan ikinci Isviçreli de dün serbest bırakıldı. Filistin .Devrimci Fraksiyonu (PRF) *adlı grup bugiin Müslümanlann yaşadığı Batı Beynıt'taki An-Naher gazetesine gönderdiği yazılı iaçıklamada, Elic .Erriquez'in (24) serbest bırakıldığını bildirdi. ;Arapça açıklamada, «rehinenin Suriye, Libya ve -Cezayir liderlerinin çabalan üzerine serbest bırakıkhğj kaydedildi. Açıklamayla birlikte, Erriquez'in, sağlıklı ancak bitkin göründüğü bir fotoğrafının fotokopisi gönderildi. Buttoculara tutuklama • tSLAMABAD (AA) — Pakistan'da yeni kurulan geçici hükümet, Cumhurbaşkanı Gulam Ishak Han tarafından başbakanlıktan uzaklaştınlan Benazir Butto taraftarlannı tutuklamaya başladı. Polis, bu sabah erken saatlerde Butto taraftan olduğu tahmin edilen 50 kişinin evine baskın düzenledi ve araJannda Benazir Butto'nun işadamı olan eşinin iki ortağının da bulunduğu sekiz kişiyi tutukladı. Devlete ait konut yapımını fınanse eden kuruluşun başkanı da polis tarafından Londra'ya gidecek bir uçaktan indirildl. Siyasi suçluya itifoar iadesi i • MOSKOVA (AA) — | Sovyet lideri Mihail ;Gorbaçov, 1920'li ve 50'ü ;yıllar arasında uygulanan siyasi baskılar nedeniyle suçlanan kişilere haklannı iade etti. TASS Ajansı'ndan ;yayımlanan kararnamede, bu dönemde haksızlığa uğrayan köylülere ve siyasi, sosyal, dini ve diğer nedenlerle huküm giyen tiim vatandaşlara haklannın iade edildiği bildirildi. Kararnamede aynca, 1920'li ydların ortalarında devrim, parti ve halk adına Stalin yönetiminin sürdürdüğü baskılar ve adaletsizlikler kınandı. Todor Jivkov ifade vermiyor • SOFYA (AA) — Bulgaristan'ın 10 kasımda görevden uzaklaştırılan eski Devlet Başkanı Todor Jivkov, bugün parlamentoda, 35 yıl boyunca uyguladığı sert politikanın "hesabını vermeye" çağrıldı, ancak bu çağnya uymayacağını bildirdi. Ana muhalefetteki Demokratik Güçler Birliği'nin sözcüsü Stoyan Ganev, dün Sofya'da düzenlediği basın toplantısmda, "meclis, Todor Jivkov'u dinlemeye karar verdi. Bu nedenle de • parlamentoda konuşma yapmaya gelmesi gerek" dedi. Ganev, parlamentonun, halen evinde gözhapsinde tutulan Jivkov'a yazılı olarak bazı sorular gönderdiğini bildirdi. Muhalefet sözcüsü, bu soruların, Jivkov'un Türk azınlığa karşı uyguladığı asimilasyon politikası, Bulgaristan'ın 1968'de Çekoslovakya'nın işgalinde oynadığı rol ve ülkedeki ekonomik krizin nedenleri üzerinde yoğunlaştığını kaydetti. Karelya'dan egemenlik • MOSKOVA (AA) — Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov, Baltık cumhuriyetlerinden Estonya'nm "Estonya Sovyet Cumhuriyeti" Anayasası'nı geçersiz ilan etmesini kınadı ve bunun SSCB Anayasası'na aykırı olduğunu söyledi. Öte yandan, Sovyetler Birliği'nin Finlandiya smınndaki özerk Karelya Cumhuriyeti'nin, Rusya Cumhuriyeti ve merkezi Sovyet hükümetine karşı îgemenliğini ilan ettiği ijildirüdi. KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRtZt... KÖRFEZ KRİZİ...KOR1 EZ KR : İki ülke arasında 'genişletilmiş* işbirliğivar Türk-ABDişbirliğibi gözükmüyor. rıImış durumda bırakacaktır. GünevThe New York Times'e göre Türkiye ile ABD arasında askeri ve istihbarat alanlarında işbirliği arttı. Gazete, Türkiye'nin Irak'la olan sımrının Saddam rejimini devirmek amacıyla bu ülkeye silah, para ve ajan sızdırmak açısından yararlı olabileceğini belirtiyor. Dış Haberier Servisi — ABD'nin önde gelen yayın organlanndan New York Times gazetesi, cumartesi günkü sayısında Tür- kiye ile ABD'nin hem askeri hem de istih- barat alanında işbirliğini son Körfez krizi nedeniyle önemli ölçüde genişlettiklerini kaydetti. Tnomas L.Friedman imzasıyla 11-12 Ağustos 1990 tarihli International Herald Tribune gazetesinde yer alan bu ha- beri aşağıda aynen sunuyoruz: Bush yönetiminin bir yetkilisi, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye'nin, Irak Dev- let Başkanı Saddam Hüseyin'e karşı geniş- letilmiş bir askeri ve istihbarat işbirliğinin temellerini oluşturduklarını söyledi. Bu konudaki anlayışa, Ankara'da ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Curahurbaş- kanı Turgut Özal ve diğer üst düzey Türk yetkililer arasındaki göruşmelerde ulaşıldı. ABD yönetimi yetkilisi, bu genişletilmiş işbirliğinin tam olarak ne olduğuna dair ay- rıntıya girmekten kaçındı, ancak bunun Körfez'de olası bir savaş dunımunda Tür- kiye'nin ABD savaş ve bombardıman uçak- lanna bu ülkedeki Usleri kullandırmak için NATO göre\r i görünümü altında izin ver- meyi kapsayacağını ima etti. ABD yönetimi yetkilisi, görüşmelerden sonra "Tam anlamıyla düşmanca bir or- tam olursa miittefikimiz Türklere güvene- bilecegimizden çok eminim" dedi. Yetkili, "Bence Türklerin havasını ve niyetkrini de- gerlendirmek için öniimüzdeki birkaç haf- ta içinde yapacaklannı izlemek gerek" di- ye konuştu. Türkler şu ana dek Irak'ın Kuveyt'i iş- galine tepkilerini ekonomik yaptırımlarla sınırlamış bulunuyorlar (Birleşmiş Millet- ler boykot kararına uyarak Türk toprak- lanndan geçen Irak petrol boru hattını ke- serek). Çelişkiyi askeri bir düzeye çıkarta- rak Irak'ı kızdırmak, Türkiye'nin yapaca- ğı bir şey gibi ABD'li yetkililer yalnızca ima yoluyla konuşuyor ve Türkiye ile ABD arasındaki işbirliğinin tam olarak nereye kadar uza- nacağı, bir ölçüde NATO dışişleri bakan- lannın cuma günü Brüksel'de aldıklan Irak saldınsı dunımunda Türkiye'nin yanında yer alma kararırun derecesine göre ayarla- nacak. James Baker, bu toplantıya Ankara'da- ki temaslanmn ertesinde gitti. ABD yönetimi yetkilisi, özal ve Baker' ın, aynca Türkiye'nin ABD ile son derece dışarıya kapalı durumdaki Irak'ın iç du- rumuyla ilgili bilgi toplanması konusunda istihbarat işbirliğini konuştuklanru söyledi. Yetkilinin söylememesine karşın, Irak'- ın Türkiye ile arasındaki gedikler bulunan sının, bu ülkeye rejimi destabilize etraek amaayla insan, para ve malzeme sokmakta kullanılabilir. Eğer Türkiye, Irak'ın kuşatılmasında as- keri ağırlığım koyarsa bu, büyük bir ihti- malle Irak'la bir savaş dunımunda ABD- nin Türkiye'deki askeri tesislerini, üsleri- ni, depolanru ve istihbarat toplama birim- lerini kullanabilmesi anlamına gelecektir. Bu da Irak'ı düşmanca komşularla sa- ş Güneyde Amerikan, tngiliz ve Suudi Arabistan bir- likleri, kuzeyde Amerikan ve Türk birlik- leri, doğuda Iran birlikleri ve batıda Suri- ye birlikleri. Tek güvenli sınır Urdün kala- cak. Türk yetkililer Baker'a, Irak petrol bo- ru hattını kesmekten dolayı 400 milyon do- iar kayba uğradıklarını anlattılar. Türkle- rin aynı zamanda Bağdat'tan 800 milyon dolar tutanndaki alacakları ve yıllık 1.5 milyar dolarlık ihaleleri ve Irak ile Kuveyt1 teki 300 Türk işcisinin yatınmları ile biri- kimleri de tehlikeye girmiş bulunuyor. ABD'li yetkili, James Baker'ın Özal'a, Türklere bilinmeyen miktarda bir tazminat verilmesi konusunda Kuveyt Emiri Şeyh Cabir El Ahmed El Sabah'tan güvence al- dığını aktardığını söyledi. Yetkili, buna ek olarak ABD yönetimi- nin Türkiye'nin AT üyeliği için başvurusu- nu sıkıştıracağını, uluslararası bankalardan kredi taleplerinin destekleneceğini, Türki- ye'ye ağır malzemelerin satışı için ithalat ve ihracat banka kredi garantilerinin de destekleneceğini ve muhtemelen Ankara- ya askeri yardımın arttırılacağım da kay- detti. OzAL'IN NBC'YE DEMECİ Saddam'ın ne yapacağı belli olmazAmerikan NBC teleyizyonunun sorularını cevaplayan Özal, "Üslerin kullanımı Türkiye'ye saldırı olmasına ya da saldırganla savaşa girmesine bağlı" dedi. ANKARA (Cumhuriyel Büro- su) — Cumhurbaşkanı Turgut özal, Irak lideri Saddam Hüse- yin'i dolaylı olarak Hitler'e ben- zetti ve "Bu adamın ne yapacağı belli degil, bu yiizden biz de ge- rekli önlemleri almak zorunda- yıı" dedi. özal, Irak devlet baş- kanı hakkında "sert" tarumlar kullandığı bu açıklamasını Ame- rikan NBC televizyonunda yaptı. NBC'nin "Güne Başlarken" programında naklen gösterilen yayında, Cumhurbaşkanı Özal TV sunucusu Bryan Gombel'ın New York'tan yönelttiği sorulan yanıtladı. Türk hükümetinin TBMM'den "savaş itanı" yetki- si istemesinin nedenlerini anlatan Cumhurbaşkanı özal, Türkiye'- nin Irak'la çatışrnaya girme ola- sıhğı konusundaki bir soru üzeri- ne, "Şu an tahmin yapmak çok güç. Çünkii Saddam Hüseyin ne yapacağı tahmin edilemeyen biri. Çönkö Irak'ta "one man show" var. Onun (Saddam'ın) yaniış yapması olasılıgına karşı her tiir- Itt öolemi almak zorandayız" de- di. Cumhurbaşkanı Turgut özal, Çankaya Köşkü'nün arka bahçe- sinde dün saat 14.00'te başlayan ve aynı anda ABD'de yayınlanan yedi dakikalık çekim sırasmda, Turkiye'nin petrol boru hattını keserek 2.5-3 milyar dolarhk bir zarara uğramayı göze aldığını da vurguladı. Özal, Türkiye'nin bu tutumun bedelini ödemeye hazır olduğunu belirtirken, tkinci Dün- ya Savaşı'ndan örnek verdi ve DlŞBASINDA ÖZAL "Batı Münih'te Hitler'e testlm ol- du, daha sonra bu daha çok in- samn yaşamına mal oldu" dedi. "Saddam bir Hitler mi" sorusu- na karşılık olarak, şunlan söyledi: "Hayır, söyledigim şu; çok ze- ki, çok sert, çok kararlı. Ancak yanında ikinci; üçüncü, dördün- cü ya da beşinci adam yok. Çev- resinde - bunu boyle yapmamalı- suı - diyecek iyi daıuşmaalan yok. Bu yiizden hata yapabilir." TV sunucusu Bryan GumbeP- ın "Irak'a karşı önlemler alarak ABD'ye ve Batı'ya, onlann size gösterdiğinden daha çok dayantş- ma gösterdiniz. Neden" şeklinde-' ki sorusunu ise Cumhurbaşkanı özal şöyle yanıtladı: "Türkiye Batı'ya yöoelmiştir. NATO, Avrnpa Konseyi ve OECD üyesiyiz. Aynı zamanda Türkiye Müsliiman bir iilkedir. Bu nedenle Doğu ile Batı arasın- da bir köpriiyüz. İslam iilkeleriyk iyi ilişkilerimiz var. Aynı zaman- da Batı içinde yerimiz var. Dola- yısıyla bu, Türkiye'nin gercek ko- numudur. tşgaJ destek görmeme- lidir. Biz de bu yuzden BM'nin ambargo karannı destet-Jiyonız. Türkiye'deki üslerin kullaaımı Türkiye'ye bir saldın olmasına ya da Tnrkiye'Bin saldırganla sava- şa girmesine baglıdır." Baü'danövgü yağıyorDış Haberier Servisi — Cumhurbaşka- m TUrgut Özal, Körfez bunalımı sırasındaki girişimleri ve uluslararası alandaki diplo- matik temaslan nedeniyle Batı basmmda son hafta içinde alışılmadık ölçüde ilgi odağı haline geldi. Yabancı haber ajansla- n, gazete ve dergiler son günlerde Özal- dan övgüyle söz eden haberlere yer veriyor. AP dünkü bir haberinde, "Özal, Körfez krizinin merkeziade" derken, Reuters "Kriz, Özal'ın Türkiye'deki konumunu guçlendiriyor" yorumunu japtı. lngiliz The Independent gazetesi, "Özal Türkiye'nin gelecegi Ue kumar oynuyor" ifadesini kul- landı. AP: Sahnenin merkezinde Amerikan Associated Press (AP), dün Ankara'dan geçtiği Stephen R. VVilson im- zalı haber-yorumunda Cumhurbaşkanı özal'ın Körfez krizinde sahnenin tam or- tasında yer aldığı değerlendirmesini yap- tı. Haber yorumda daha sonra şu görüşle- re yer verildi: "ABD Başkanı George Busb, onu (Özal'ı) özellikle överek zikrediyor. Düzenli olarak gerek kendi ülkesinin gerekse ulus- lararası yaym kuruluşlannın ekranlannda görünüyor. ProfiK biç bugunkü kadar yük- sek olmamıştı. Ancak yurtdışında popolaritesi yükselir- ken Türklerin hepst onun yeni göriinüraün- den memnun degil. Bazılan onun ülkeyi ÖZAL — Körfez kriziyle Baü'da yıldızı partadı. tehlikeli bir yola soktuğundân ve tüm ka- daki Özal tarafından hızlandınldı. rarlan yalmz başına almasından korkuyor. Türkiye, NATO'nun bölgedeki cephe hattındaki ülkesi olarak Irak'ı cezalandır- maya ve Saddam Hüseyin'i daha fazla sal- dırganlıktan caydırmaya yönelik çabalar- da stratejik bir rol üstlenmiştir. Bu çaba- lar. Türkiye'nin Irak'a karşı alacağı güçlü bir tavnn kendisine (Türkiye'ye) özellikle AT başvurusu konusunda daha fazla Batı desteği kazandıracağına inanan 64 yaşın- Reuter: Kontrol Ozal'da Reuter Ajansı da yine Ankara çıkışlı ve John Owen Davies imzalı bir haber- yorumunda Özal'ın, yurtiçindeki konu- munda bu son kriz dönemindeki tutumu nedeniyle güçlendiği öne süriildü. Haber- yorumda özetle şu görüşlere yer verildi: "Türk Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın, muhalefetten gelen 'siyasi faul jnpma' suç- lamalanna karşın, Körfez krizini de alışt nedeniyle popülarilesi yükseliyor. Yetkililer. Türkiye'nin Irak petrol boru hattını kapatma ve diğer yaptınmlar gibi kararlarda kontrolu büyük ölçüde elinde bulundurduğunu söyluyortar. Günluk Sa- bah gazetesinde yer alan bir kamuoyu aras- tırmasında nüfusun yüzde 55.2'sinin Özal 1 ın politikasını destekledigi görülüyor. Bu, krizden önce pek çok Türkün gozünde bir- Ukte değerlendirilen ANAP'ın yüzde 15'lik deüteğiyle karşılaştınlınca çok yiiksek. Muhalefet Ozal'ı. pariamentoyu bir kuk- laya döniiştürmeye çalışmakla itham edi- yor. Independent: Kumar oynuyor Ingiltere'de yayımlanan The Independent gazetesinin Hugh Pope imzalı îstanbul çı- kışlı haber-yorumu da şöyleydi: "Özal, Türkiye'nin gelecegi ile kumar oy- nuyor. Körfez bunahmından gülürnseyerek çıkan tek yiiz Batılı basın-yayının yeniden gözüne giren ve bunalımın savaşa dönüş- meyeceğine bahse girerek. ülkesinin gele- cegini buna baglayan Turgut Özal oldu. Özal, bunalımı yorulmak bilmez bir sekilde Türkiye'nin tanıtımmı yapmak ve kendisi- ni eleştirenlere göre kendinin tanılımını yapmak için kullandı. öte yandan İngiltere'nin ikinci büyük ti- rajlı gazetesi Daily Mirror, Cumhurbaşka- -nı Turgut özal'ı, Körfez bunalımı karşısın- da takındığı tavırdan dolayı kutladı. WASHINGTON Saddam kazanırsa dtinya düzeni sarsılır UFUK GÜLDEMİR WASHINGTON — Dünyanın önde gelen tarihçilerinden, Yakın- doğu uzmanı, yazar, Princeton Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Bernard Lewis, dün Wall Street Jo- urnal gazetesinde yayımlanan ma- kalesini şu satırlarla bitiriyordu: "Yelerince yaşlı olanlar veya ta- rihten ders almasını bilenler hatır- lar ki dünyanın kurulu düzeninin sarsılması ve onu takip eden dün- ya savaşlan hep bu lür saldınlarla başlamtşbr. Japonya'mn Mançur- ya'yı, İtalya'nın Etiyopya'yı, Al- many^'nın Avusturya'yı işgaliyle... Eger Saddam'ın oynadığı kuman kazanmasına izin verilirse, dünya- nın kurulu düzeninde bu tür bir sarsıntı olabilir." Körfez krizi gerçekten de on gün içinde, "bölgesel bir kıvılcımdan" evrensel askeri, dıplomatik, ekono- mik ve siyasi sonuçlar doğurabile- cek bir bunalıma dönüştü. Bir yandan binlerce asker Kör- fez'e kaydırılırken, diğer yandan tüm dünyada, özellikle Amerika 1 da "yeniden, sonu görünmeyen, bedeli yüksek, yıllar sürecek bir kanlı catışmaya mı giriyoruz" so- rusuna yanıt aranıyor. Yanıt ara- nan tek soru bu değil: önceki gün- kü Amerikan basınında Kissinger1 dan Carter'a kadar birçok ünlü ki- şinin ortaya attığı sorular arasın- da şunlar vardı: Saddam Hüseyin bir yandan Ku- veyt'ten çekilmez, diğer yandan da ABD'yi kışkırtıcı bir davramş içi- ne girmezse ilk darbeyi kim vura- cak? Nasır'dan bu yana Arap siyasi yapısını ilk kez böylesine çatırda- tan bu olgu ile nasıl bir arada ya- şanacak? Yıkılan yapı ile tran re- jimine yeniden dünyaya entegras- yon bileti mi kesileceic? ABD so- ğuk savaş ertesinde yavaş y'avaş çe- kilmeyi düşündüğü Avrupa'dan ay- nlışını bu durumda sonu gözük- meyen bir süre için erteleyecek mi? Ortadoğu bir Arap - Israil savaşı- nın arifesinde mi? Amerikan yönetimi Irak'ın Ku- veyt'te kalmasını hiçbir açıdan "BaO için kabul edilebilir bir çözüm" olarak saymıyor. VVashing- ton bir yandan bu görüşünü, Arap- larca bulunabilecek bir çözüm ile "banştunıaya" çalışıyor, diğer yan- dan da Arapların olası bir "Arap planıyla" Irak'ın borçlarının bir kısmını silip Kuveyt'in bir bölümü- nün de Irak'a bırakılacağı bir çö- züme yaklaşmalarım önlemeye ça- lışıyor. Amerika, özetle Saddam'a bir ders vermeyi arzuluyor, fakat nasıl yapacagını kestiremiyor. Bazı Amerikalı uzmanlar, Suu- di Arabistan'ı kolayca işgal olana- ğını artık elinden kaçırmış bulunan Irak'ın, stratejik açıdan, artık kriz- de tetiği Uk çeken el olmaktan uzak duracağım kaydediyor. Bu da Amerika'yı eğer ekonomik Am- bargo ve abluka basansız olursa te- tiği ilk çeken olmaya zorluyor. ATINA Türkiye'ye gıptaYunan gazetelerine göre Yunanistan'ın yeni hükümetinin ABD ve AT ile ilişkilerini düzeltmek amacıyla attığı adımlar şimdilik "rafa kaldırıhyor." STELYO BERBERAKtS l e r i n d e n özellikle Kıbns konu- ATİNA — Yunanistan, Tür- kiye'niıu Ortadoğu'daki gelişme- lere paralel olarak gün geçtikçe kazandığı öneminden kaygılan- maya başladı. Bu konuda Yuna- nistan hükümeti resmi bir açık- lama yapmamakla birlikte, Yu- nan basını "Dışişleri Bakanlıği- na yakın kaynakiara" dayalı ha- berlerinde buna işaret ediyor. Türkiye'nin, Irak ile ekonomik ilişkilerini kesmesinin karşılığın- da, ABD'den oldukça büyük bir ekonomik yardım göreceğine dik: kati çeken gazetelerin yorumla- rında, "Bu yardımın yalnız eko- norai de sınırlanmayacagından, ancak siyasi alanda da Türkiye1 nin 'hatıriannın' yerine getirile- ceginden" söz edih'yor. Bu çerçe- vede Türkiye'nin ABD'den ne gi- bi ödünler isteyeceğinin bilinme- diğini belirten Yunan gazeteleri, Türk-Yunan ilişkilerinin yeni bir aşamaya gireceğini vurguluyorlar. Yunan gazetelerine göre Yuna- sunda Türkiye'ye, baskı yapılma- sını amaçlıyordu. Bu konuda ilk ürünlerin ahnmasına karşın, Bas- ra Körfezi'nde patlak veren kriz, ABD ve AT ülkeleri nezdinde Türkiye'nin yitirmeye başladığı önemi, yeniden ve bu kez daha "görkemli" bir biçimde artmaya başladı. Bu nedenle ne ABD, ne de AT ülkelerinin şu aşamada Türkiye'ye değil Kıbrıs hiçbir ko- nuda baskı yapamayacağına dik- kat çckiliyor. Bu konuda To Vima gazetesi şu yorumu getiriyor: "ABD B«ş- kanı Bush, Türkiye Cumhurbaş- kanı Özal'ı her gün telefonla ara- yıp Körfez konusunda Türkiye1 nin yardımını garantiye almaya çalışırken, Kıbrıs konusunda Törkiye'ye nasıl baskı yapabilir?" Aynı yorumlara göre Türkiye, aralık ayında ABD ile irnzaiaya- cağı Savunma İşbirliği Anlaşma- sı'nda beklenilenlerin ötesinde "ödünler" koparmaya hazırlanı- yor. Yunanistan'ın kaygılan da bu nistan'ın yeni hükümetinin ABD ve noktada toplanıyor. Bu ortamda AT ilişkilerini düzeltmek amacıy- Türkiye ile Yunanistan'a ayrılan 7/10 oranındaki yardımın "Tür- kiye'nin lehine" bozulabileceğin- den endişe duyan Atina, yalmz Türkiye ile değil, ABD ilişkileri- la attığı adımlar, şimdilik "rafa kaldınlıyor." Çıinkü sağ eğilimli Yeni Demokrasi Partisi hüküme- ti, gerek ABD gerekse AT ülke- ni de yeniden "gözden geçirmek" gibi bir durumla karşı karşıya ka- lıyor. EAEYOEPOTYTIIA Saddam Hüseyin, dünya ülke- lerinin baskılarına karşı Kuveyt- ten çekilmesi için tsrail'in işgal et- tiği toprakları terk etmesini şart koşuyor. Saddam, böylelikle Arap ülkelerinin oluşturduğu cepheyi kırmayı amaçlıyor. ABD ile savaşı dahi göze alan Saddam, gün geç- tikçe daha çok yalnızlığa itiliyor. Bu arada Türkiye'de "Her an sa- vaş çıkabilir" düşüncesiyle Türk hükümetine üstün yetkiler verildi. Yunanistan ise "her an Körfez'e çağnlabilir" düşüncesiyle deniz kuvvetlerinin en büyük firkatey- ni Limnos'u hazır bulunduruyor. (13.8.1990) ıunoIrak ordusu, Kuveyt'teki şiddet olaylarını sürdürüyor. Kuveyt'ten Suudi Arabistan'a kaçmayı başa- ran görgü tanıklanna göre, Iraklı askerler insanları kursuna diziyor, kadınlara tecavüz ediyor ve dük- kânları yağmalıyorlar. Bu arada Arap dünyası cephelere ayrılma- ya başladı. Suriye, Mısır ve Fas Batı dünyasını desteklerken Lib- ya, Ürdün ve Ycınen'de anti Batı duygular son avımasına varıyor. (13.8.1990) DUNYADA BUGUN AIJSIRMEN Yeni Oluşumlar Saddam'ın Körfez'de başlartığı macera, TÖ'nün ve ANAP'ın Türkiye'de başlartığı macerayı hızlandınrken önceki gün son de- recede önemli yeni oluşumlar yaşandı. Kuveyt'i işgal edip zengin petrol yataklarını kendi eline ge- çirmek isteyen Saddam'ın komşusu Türkiye'de ise TÖ.1982 Anayasası'nı tağyir edip parlamenter sistemde kimi hüküme- tin, kimi de yasamanın, yani Meclis'in olan yetkileri kendi eline geçirme isteği içindeydi. Çeşitli zamanlarda yapılan kamuoyu yoklamalarının da açık seçik ortaya koyduğu gibi kendi ülkesinden çok Batı'da ve özel- likle ABD'de tutulan, siyasal kariyerinı ABO'nin sempatısi ve des- teğine borçlu bulunan TÖ, Saddam'ın girişımıni fırsat bilerek kendi girişimini güçlendirmek ve yerleştirmek istediği başkan- cı sistemin pekişmesi için yeni adımlar atarken bir yandan da kendi desteklerini hoşnut edecek polıtika oluşturmaya koyuldu. Böylece hükümet tümüyle devre dışı kaldı. Türkiye'nin yüksek çıkarlan da artık onun bunun çocuklarının sünnet düğünlerin- de ele alınır oldu. Son bir haftadır ucu savaşa kadar varabilecek olan gelişme- lerde dış politikanın oluşturuiması ve yönlendirilmesi tümüyle TÖ'nün eline geçmişti. Parlamentonun önceki günkü oturumunda da bol bol gülüm- semelere neden olan Başbakan Yıldırım Akbulut gibi kimi ka- lemler de TÖ'nün son olaylarda sağlıklı bir polıtika iztediğıni ileri sürerek yetki gaspını haklı göstermeye çalışıyorlardı. Oysa gerçek hiç de onlann ileri sürdükleri görüşlerle bağdaş- mıyordu. Bırakın bir yana gaspedilen yetkinin iyi kullanılmış olmasının gaspın sorumluluğunu ortadan kaldıramayacağını, ama TÖ'nün bir süredir yavaş yavaş güya fark ettirmeden kaygan bir yüzey- de sürekli kayarcasına Türkiye'nin bugüne dek uyguladığı poli- tikayı değiştirmekte olduğunu ve zaman zaman NATO'nun bir karar aiması halinde olayın dışında kalamayacağımızı vurgula- yarak Ortadoğu'da NATO bekçiliği yapmamıza yol açacak ye- ni bir rotaya yöneldiğini görmemek elde miydi? Zaten Brüksel'de verilen ve yinelenerek altı çizilen güvence- ler de Türkiye'nin salt savunmada kalamayabileceği izlenimini uyandırmıyor muydu? Birleşmiş Milletler'ın aldığı ambargo kararına uymakta, daha doğrusu kararı uygulamakta gösterilen olağanüstü acelecilik de Türkiye'nin Saddam'ı gözden çıkardığı ve Saddam'ın mutlaka kısa sürede gideceği varsaytmına dayanan, Saddam sonrası için Batı yanında yer almamn yararlarını düşünen. bölgede Batıcı, NATOnun bölgedeki ileri karakolu görevini üstlenmeyefazla- sıyla teşne olma görünümü yaratmıyor muydu? Nitekim TÖ'nün de etkisiyle Akbulut hükümeti dün anayasa- nın 92. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen durum (yani TBMM'nin tatilde veya ara verme halinde olması ve bu sırada Türkiye'nin saldırıya uğraması) dışında da savaş ilanı, yabancı ülkeye asker gönderme veya ülkede asker bulundurma yetki- lerinı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kendisine devretmesini istedi. • Yasamanın, sonra kimbilir kımın eiine geçebılecek olan bu yetkiyi devredebilmesinin olanaksız olduğu açıktı. Ama acaba Akbulut'u böyle bir yetkiyi istemeye iten, yukarılarda birilerinin başkalarına verdiği sözleri kolayca yerine getirebilmesini sağ- lamak çabası mıydı? Çok kişinin böyle düşünmesi doğaldı. Çünkü herkes Akbu- lut'un ya da başkan olduğu kurulun savaş karannı kendi başı- na alamayacağını biliyordu. O zaman acaba yetki kim için isteniyordu? ^ Parlamentonun önceki günkü oturumunun halka açık bölü- rfîünde iktidarı da TÖ politikasını da silindir gibi ezip geçen ve çok akılcı bir çizgi izleyen iki muhalefet lideri İnönü ve Demi- rel'in konuşmaları, kamuoyu kadar kimi ANAP'lılan da etkile- miş olmalı ki sonunda gizli oturumda hükümet istediği yetkiyi daraltmak, yani anayasanın 92. maddesinin 2. fıkrasında cum- hurbaşkanına tanınan yetkide olduğu gibi yalnızca Türkiye'ye bir saldında bulunulması haliyle sıhıriı tutmak zorunluluğunu duy- muştur. iktidarın geri adım atması, muhalefetin büyük başarısıdır An- cak bu durumda yeni bir soru ortaya çıkmaktadır: Akbulut'un, son anda bazı ANAP'lıların da sağduyunun yolunu seçmiş ol- maları üzerine korkarak değiştirdiği metnin kabulü hükümete ne sağlayacak? Öyle ya, zaten kararları veren kişinin elinde 92. maddenin 2. fıkrasındaki yetkiler olduğuna göre yeni karar ne getirecektir? Her şeyden önce yeni karar, yalnızca parlamentonun tatilde veya ara verme halinde değil, toplantıda olduğu sırada da kullanıla- bilecektir ve aynca karar hükümete, yalnız savaş ilanı değil, ya- bancı ülkeye asker gönderme veya ülkede yabancı asker bu- lundurma yetkisini de veriyordu. Gerçekte, yasamanın bir yetkisinin yürütmeye devredilmesi demek olan bu karar geçerli değildi. Yani yasama savaş ilanı halinde kendi yetkisini yürütmeye devredemezdi. Bu açıdan muhalefetin, yumuşatılmış ikinci metinle verilen iz- ne karşı çıkması yerindeydi ve ANAP'ın oylarıyla kabul edilen metin "anayasaya aykırılık" durumunu ortadan kaldıramıyordu. Meclis'te önceki günkü oturumda yeni oluşumlar oldu. Bun- lardan birincisi, muhalefetin.TÖ politikasını yerle bir etmesi ve sonunda TÖ'yü bir adım geriletmesiydi. İkinci yeni oluşum, ANAP içinde bile gidilen yolun korku ve tepki uyandırması ve sonuçta Akbulut'un ilk metni geri çekmek zorunda kafmasıydı. Clçüncü oluşum ise anayasa ile parlamenter rejimi hiçe sayma konusunda kimi TÖ taifesinin yeni yeni adımlar atmış olmala- rıydı. Bütün bunlar, önümüzde daha sıcak, daha kritik günter ol- duğunu gösteriyor. PARÎS Muhalefet, meclis toplantısı istiyor SABETAY VAROL PARlS — Körfez krizi, giderek derinleşirken Paris yönetiminin olaylara temkinü ve dikkatli yak- laşraaya çabaladığı gözleniyor. Ortadoğu'da şu anda bölgeye doğru ilerlemekte olan bir fırka- teynle birlikte 7 Fransız gemisi bulunuyor. Fransa, Körfez bunalımına müdahale etmek üzere yolladığı askeri gucün doğnıdan doğruya kendi ulusal komutanlığına bağlı olduğu noktasmda ısrarh. Fran- sa'nın NATO'nun siyasal planda da olsa, Irak'ın Kuveyt'i işgal ve ilhakına karşı açıkça tavır alma- sı konusunda rahatsızlık duydu- ğu ve Avrupa'nın özerk varlığını vurgulamak için BAB (Batı Av- rupa Birliği) Bakanlar Konseyi'- ni toplantıya çağırdığı geçen gün- lerde haber verilınişti. Muhalefet partileri, genelde Cumhurbaşka- nı François Millerrand'ın izledi- ği bu tavra köklü bir itirazda bu- lunmadı. Sadece aşırı sağ 'Ulusal Cep- he Partisi' lideri Jean-Marie Le Pen, Fransa'nın ABD ile Arap ül- keleri arasında taraf olmaması gerektiğini belirterek hükümeti suçladı. Öte yandan Fransız basınının olaylara yaklaşımını şu şekilde örneklemek mümkün: LE FIGARO Çoğu kez Batı, sahip olduğu refah düzeyi yuzünden aşağılan- mış, tahkir edilmiş halklann ken- disine beslediği nefretin farkına varamıyor. İmparatorluk geçmi- şi, bugünkü egemen görünümü, yozlaşmış ve feodal rejimlere sağ- ladığı destek, bu nefreti besleme- ye yardım ediyor. 'İslam devrimi' denen olay, bir devrimden çok bir itilme duygusu. Biz bu olayda, 'Yoksullan karşıya iten taraf rolü oynuyoruz. Gururu kırılan Müs- lüman halklar, kâfir karşısında birleşme eğilimi gösterebilir. (13.8.1990) BA-AS'm kurucusu Mişel Eflak 1 ın olümünün birinci vıldonü- münde yaptığı bir konuşmada Saddam Hüseyin şöyle demişti: "İslam ve Araplık kavramlannın uzlaşmaz şeyler olduğunu iddia edenler, felakete koşuyor demek- tir." Aynı konuşmasını Saddam, "İslam ve Araplık, tek bir çözüm taşıyabilir" sözleriyle tamamla- mıştı. Saddam'ın, Kudüs olsun, Mekke ve Medine olsun, kutsal yerleri kurtaıma çağnsı, Humey- ni'nin çağrısının yerini alıyor. (13.8.1990)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle