Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 AĞUSTOS 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3
.Bir rehine
«daha serbest
\ • BEYRUT (AA) —
'Lübnan'da rehin tutulan
ikinci Isviçreli de dün
serbest bırakıldı. Filistin
.Devrimci Fraksiyonu (PRF)
*adlı grup bugiin
Müslümanlann yaşadığı
Batı Beynıt'taki An-Naher
gazetesine gönderdiği yazılı
iaçıklamada, Elic
.Erriquez'in (24) serbest
bırakıldığını bildirdi.
;Arapça açıklamada,
«rehinenin Suriye, Libya ve
-Cezayir liderlerinin çabalan
üzerine serbest bırakıkhğj
kaydedildi. Açıklamayla
birlikte, Erriquez'in, sağlıklı
ancak bitkin göründüğü bir
fotoğrafının fotokopisi
gönderildi.
Buttoculara
tutuklama
• tSLAMABAD (AA) —
Pakistan'da yeni kurulan
geçici hükümet,
Cumhurbaşkanı Gulam
Ishak Han tarafından
başbakanlıktan
uzaklaştınlan Benazir Butto
taraftarlannı tutuklamaya
başladı. Polis, bu sabah
erken saatlerde Butto
taraftan olduğu tahmin
edilen 50 kişinin evine
baskın düzenledi ve
araJannda Benazir
Butto'nun işadamı olan
eşinin iki ortağının da
bulunduğu sekiz kişiyi
tutukladı. Devlete ait konut
yapımını fınanse eden
kuruluşun başkanı da polis
tarafından Londra'ya
gidecek bir uçaktan
indirildl.
Siyasi suçluya
itifoar iadesi
i • MOSKOVA (AA) —
| Sovyet lideri Mihail
;Gorbaçov, 1920'li ve 50'ü
;yıllar arasında uygulanan
siyasi baskılar nedeniyle
suçlanan kişilere haklannı
iade etti. TASS Ajansı'ndan
;yayımlanan kararnamede,
bu dönemde haksızlığa
uğrayan köylülere ve siyasi,
sosyal, dini ve diğer
nedenlerle huküm giyen
tiim vatandaşlara haklannın
iade edildiği bildirildi.
Kararnamede aynca, 1920'li
ydların ortalarında devrim,
parti ve halk adına Stalin
yönetiminin sürdürdüğü
baskılar ve adaletsizlikler
kınandı.
Todor Jivkov
ifade vermiyor
• SOFYA (AA) —
Bulgaristan'ın 10 kasımda
görevden uzaklaştırılan eski
Devlet Başkanı Todor
Jivkov, bugün
parlamentoda, 35 yıl
boyunca uyguladığı sert
politikanın "hesabını
vermeye" çağrıldı, ancak bu
çağnya uymayacağını
bildirdi. Ana muhalefetteki
Demokratik Güçler
Birliği'nin sözcüsü Stoyan
Ganev, dün Sofya'da
düzenlediği basın
toplantısmda, "meclis,
Todor Jivkov'u dinlemeye
karar verdi. Bu nedenle de •
parlamentoda konuşma
yapmaya gelmesi gerek"
dedi. Ganev,
parlamentonun, halen
evinde gözhapsinde tutulan
Jivkov'a yazılı olarak bazı
sorular gönderdiğini
bildirdi. Muhalefet sözcüsü,
bu soruların, Jivkov'un
Türk azınlığa karşı
uyguladığı asimilasyon
politikası, Bulgaristan'ın
1968'de Çekoslovakya'nın
işgalinde oynadığı rol ve
ülkedeki ekonomik krizin
nedenleri üzerinde
yoğunlaştığını kaydetti.
Karelya'dan
egemenlik
• MOSKOVA (AA) —
Sovyetler Birliği Devlet
Başkanı Mihail Gorbaçov,
Baltık cumhuriyetlerinden
Estonya'nm "Estonya
Sovyet Cumhuriyeti"
Anayasası'nı geçersiz ilan
etmesini kınadı ve bunun
SSCB Anayasası'na aykırı
olduğunu söyledi. Öte
yandan, Sovyetler
Birliği'nin Finlandiya
smınndaki özerk Karelya
Cumhuriyeti'nin, Rusya
Cumhuriyeti ve merkezi
Sovyet hükümetine karşı
îgemenliğini ilan ettiği
ijildirüdi.
KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRtZt... KÖRFEZ KRİZİ...KOR1 EZ KR
: İki ülke arasında 'genişletilmiş* işbirliğivar
Türk-ABDişbirliğibi gözükmüyor. rıImış durumda bırakacaktır. GünevThe New York Times'e göre Türkiye ile ABD arasında askeri
ve istihbarat alanlarında işbirliği arttı. Gazete, Türkiye'nin
Irak'la olan sımrının Saddam rejimini devirmek amacıyla bu
ülkeye silah, para ve ajan sızdırmak açısından yararlı
olabileceğini belirtiyor.
Dış Haberier Servisi — ABD'nin önde
gelen yayın organlanndan New York Times
gazetesi, cumartesi günkü sayısında Tür-
kiye ile ABD'nin hem askeri hem de istih-
barat alanında işbirliğini son Körfez krizi
nedeniyle önemli ölçüde genişlettiklerini
kaydetti. Tnomas L.Friedman imzasıyla
11-12 Ağustos 1990 tarihli International
Herald Tribune gazetesinde yer alan bu ha-
beri aşağıda aynen sunuyoruz:
Bush yönetiminin bir yetkilisi, Amerika
Birleşik Devletleri ve Türkiye'nin, Irak Dev-
let Başkanı Saddam Hüseyin'e karşı geniş-
letilmiş bir askeri ve istihbarat işbirliğinin
temellerini oluşturduklarını söyledi.
Bu konudaki anlayışa, Ankara'da ABD
Dışişleri Bakanı James Baker, Curahurbaş-
kanı Turgut Özal ve diğer üst düzey Türk
yetkililer arasındaki göruşmelerde ulaşıldı.
ABD yönetimi yetkilisi, bu genişletilmiş
işbirliğinin tam olarak ne olduğuna dair ay-
rıntıya girmekten kaçındı, ancak bunun
Körfez'de olası bir savaş dunımunda Tür-
kiye'nin ABD savaş ve bombardıman uçak-
lanna bu ülkedeki Usleri kullandırmak için
NATO göre\r
i görünümü altında izin ver-
meyi kapsayacağını ima etti.
ABD yönetimi yetkilisi, görüşmelerden
sonra "Tam anlamıyla düşmanca bir or-
tam olursa miittefikimiz Türklere güvene-
bilecegimizden çok eminim" dedi. Yetkili,
"Bence Türklerin havasını ve niyetkrini de-
gerlendirmek için öniimüzdeki birkaç haf-
ta içinde yapacaklannı izlemek gerek" di-
ye konuştu.
Türkler şu ana dek Irak'ın Kuveyt'i iş-
galine tepkilerini ekonomik yaptırımlarla
sınırlamış bulunuyorlar (Birleşmiş Millet-
ler boykot kararına uyarak Türk toprak-
lanndan geçen Irak petrol boru hattını ke-
serek). Çelişkiyi askeri bir düzeye çıkarta-
rak Irak'ı kızdırmak, Türkiye'nin yapaca-
ğı bir şey gibi
ABD'li yetkililer yalnızca ima yoluyla
konuşuyor ve Türkiye ile ABD arasındaki
işbirliğinin tam olarak nereye kadar uza-
nacağı, bir ölçüde NATO dışişleri bakan-
lannın cuma günü Brüksel'de aldıklan Irak
saldınsı dunımunda Türkiye'nin yanında
yer alma kararırun derecesine göre ayarla-
nacak.
James Baker, bu toplantıya Ankara'da-
ki temaslanmn ertesinde gitti.
ABD yönetimi yetkilisi, özal ve Baker'
ın, aynca Türkiye'nin ABD ile son derece
dışarıya kapalı durumdaki Irak'ın iç du-
rumuyla ilgili bilgi toplanması konusunda
istihbarat işbirliğini konuştuklanru söyledi.
Yetkilinin söylememesine karşın, Irak'-
ın Türkiye ile arasındaki gedikler bulunan
sının, bu ülkeye rejimi destabilize etraek
amaayla insan, para ve malzeme sokmakta
kullanılabilir.
Eğer Türkiye, Irak'ın kuşatılmasında as-
keri ağırlığım koyarsa bu, büyük bir ihti-
malle Irak'la bir savaş dunımunda ABD-
nin Türkiye'deki askeri tesislerini, üsleri-
ni, depolanru ve istihbarat toplama birim-
lerini kullanabilmesi anlamına gelecektir.
Bu da Irak'ı düşmanca komşularla sa-
ş Güneyde
Amerikan, tngiliz ve Suudi Arabistan bir-
likleri, kuzeyde Amerikan ve Türk birlik-
leri, doğuda Iran birlikleri ve batıda Suri-
ye birlikleri. Tek güvenli sınır Urdün kala-
cak.
Türk yetkililer Baker'a, Irak petrol bo-
ru hattını kesmekten dolayı 400 milyon do-
iar kayba uğradıklarını anlattılar. Türkle-
rin aynı zamanda Bağdat'tan 800 milyon
dolar tutanndaki alacakları ve yıllık 1.5
milyar dolarlık ihaleleri ve Irak ile Kuveyt1
teki 300 Türk işcisinin yatınmları ile biri-
kimleri de tehlikeye girmiş bulunuyor.
ABD'li yetkili, James Baker'ın Özal'a,
Türklere bilinmeyen miktarda bir tazminat
verilmesi konusunda Kuveyt Emiri Şeyh
Cabir El Ahmed El Sabah'tan güvence al-
dığını aktardığını söyledi.
Yetkili, buna ek olarak ABD yönetimi-
nin Türkiye'nin AT üyeliği için başvurusu-
nu sıkıştıracağını, uluslararası bankalardan
kredi taleplerinin destekleneceğini, Türki-
ye'ye ağır malzemelerin satışı için ithalat
ve ihracat banka kredi garantilerinin de
destekleneceğini ve muhtemelen Ankara-
ya askeri yardımın arttırılacağım da kay-
detti.
OzAL'IN NBC'YE DEMECİ
Saddam'ın ne yapacağı belli olmazAmerikan NBC teleyizyonunun sorularını
cevaplayan Özal, "Üslerin kullanımı
Türkiye'ye saldırı olmasına ya da saldırganla
savaşa girmesine bağlı" dedi.
ANKARA (Cumhuriyel Büro-
su) — Cumhurbaşkanı Turgut
özal, Irak lideri Saddam Hüse-
yin'i dolaylı olarak Hitler'e ben-
zetti ve "Bu adamın ne yapacağı
belli degil, bu yiizden biz de ge-
rekli önlemleri almak zorunda-
yıı" dedi. özal, Irak devlet baş-
kanı hakkında "sert" tarumlar
kullandığı bu açıklamasını Ame-
rikan NBC televizyonunda yaptı.
NBC'nin "Güne Başlarken"
programında naklen gösterilen
yayında, Cumhurbaşkanı Özal
TV sunucusu Bryan Gombel'ın
New York'tan yönelttiği sorulan
yanıtladı. Türk hükümetinin
TBMM'den "savaş itanı" yetki-
si istemesinin nedenlerini anlatan
Cumhurbaşkanı özal, Türkiye'-
nin Irak'la çatışrnaya girme ola-
sıhğı konusundaki bir soru üzeri-
ne, "Şu an tahmin yapmak çok
güç. Çünkii Saddam Hüseyin ne
yapacağı tahmin edilemeyen biri.
Çönkö Irak'ta "one man show"
var. Onun (Saddam'ın) yaniış
yapması olasılıgına karşı her tiir-
Itt öolemi almak zorandayız" de-
di.
Cumhurbaşkanı Turgut özal,
Çankaya Köşkü'nün arka bahçe-
sinde dün saat 14.00'te başlayan
ve aynı anda ABD'de yayınlanan
yedi dakikalık çekim sırasmda,
Turkiye'nin petrol boru hattını
keserek 2.5-3 milyar dolarhk bir
zarara uğramayı göze aldığını da
vurguladı. Özal, Türkiye'nin bu
tutumun bedelini ödemeye hazır
olduğunu belirtirken, tkinci Dün-
ya Savaşı'ndan örnek verdi ve
DlŞBASINDA ÖZAL
"Batı Münih'te Hitler'e testlm ol-
du, daha sonra bu daha çok in-
samn yaşamına mal oldu" dedi.
"Saddam bir Hitler mi" sorusu-
na karşılık olarak, şunlan söyledi:
"Hayır, söyledigim şu; çok ze-
ki, çok sert, çok kararlı. Ancak
yanında ikinci; üçüncü, dördün-
cü ya da beşinci adam yok. Çev-
resinde - bunu boyle yapmamalı-
suı - diyecek iyi daıuşmaalan yok.
Bu yiizden hata yapabilir."
TV sunucusu Bryan GumbeP-
ın "Irak'a karşı önlemler alarak
ABD'ye ve Batı'ya, onlann size
gösterdiğinden daha çok dayantş-
ma gösterdiniz. Neden" şeklinde-'
ki sorusunu ise Cumhurbaşkanı
özal şöyle yanıtladı:
"Türkiye Batı'ya yöoelmiştir.
NATO, Avrnpa Konseyi ve
OECD üyesiyiz. Aynı zamanda
Türkiye Müsliiman bir iilkedir.
Bu nedenle Doğu ile Batı arasın-
da bir köpriiyüz. İslam iilkeleriyk
iyi ilişkilerimiz var. Aynı zaman-
da Batı içinde yerimiz var. Dola-
yısıyla bu, Türkiye'nin gercek ko-
numudur. tşgaJ destek görmeme-
lidir. Biz de bu yuzden BM'nin
ambargo karannı destet-Jiyonız.
Türkiye'deki üslerin kullaaımı
Türkiye'ye bir saldın olmasına ya
da Tnrkiye'Bin saldırganla sava-
şa girmesine baglıdır."
Baü'danövgü yağıyorDış Haberier Servisi — Cumhurbaşka-
m TUrgut Özal, Körfez bunalımı sırasındaki
girişimleri ve uluslararası alandaki diplo-
matik temaslan nedeniyle Batı basmmda
son hafta içinde alışılmadık ölçüde ilgi
odağı haline geldi. Yabancı haber ajansla-
n, gazete ve dergiler son günlerde Özal-
dan övgüyle söz eden haberlere yer veriyor.
AP dünkü bir haberinde, "Özal, Körfez
krizinin merkeziade" derken, Reuters
"Kriz, Özal'ın Türkiye'deki konumunu
guçlendiriyor" yorumunu japtı. lngiliz The
Independent gazetesi, "Özal Türkiye'nin
gelecegi Ue kumar oynuyor" ifadesini kul-
landı.
AP: Sahnenin merkezinde
Amerikan Associated Press (AP), dün
Ankara'dan geçtiği Stephen R. VVilson im-
zalı haber-yorumunda Cumhurbaşkanı
özal'ın Körfez krizinde sahnenin tam or-
tasında yer aldığı değerlendirmesini yap-
tı. Haber yorumda daha sonra şu görüşle-
re yer verildi:
"ABD Başkanı George Busb, onu
(Özal'ı) özellikle överek zikrediyor. Düzenli
olarak gerek kendi ülkesinin gerekse ulus-
lararası yaym kuruluşlannın ekranlannda
görünüyor. ProfiK biç bugunkü kadar yük-
sek olmamıştı.
Ancak yurtdışında popolaritesi yükselir-
ken Türklerin hepst onun yeni göriinüraün-
den memnun degil. Bazılan onun ülkeyi
ÖZAL — Körfez kriziyle Baü'da yıldızı partadı.
tehlikeli bir yola soktuğundân ve tüm ka- daki Özal tarafından hızlandınldı.
rarlan yalmz başına almasından korkuyor.
Türkiye, NATO'nun bölgedeki cephe
hattındaki ülkesi olarak Irak'ı cezalandır-
maya ve Saddam Hüseyin'i daha fazla sal-
dırganlıktan caydırmaya yönelik çabalar-
da stratejik bir rol üstlenmiştir. Bu çaba-
lar. Türkiye'nin Irak'a karşı alacağı güçlü
bir tavnn kendisine (Türkiye'ye) özellikle
AT başvurusu konusunda daha fazla Batı
desteği kazandıracağına inanan 64 yaşın-
Reuter: Kontrol Ozal'da
Reuter Ajansı da yine Ankara çıkışlı ve
John Owen Davies imzalı bir haber-
yorumunda Özal'ın, yurtiçindeki konu-
munda bu son kriz dönemindeki tutumu
nedeniyle güçlendiği öne süriildü. Haber-
yorumda özetle şu görüşlere yer verildi:
"Türk Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın,
muhalefetten gelen 'siyasi faul jnpma' suç-
lamalanna karşın, Körfez krizini de alışt
nedeniyle popülarilesi yükseliyor.
Yetkililer. Türkiye'nin Irak petrol boru
hattını kapatma ve diğer yaptınmlar gibi
kararlarda kontrolu büyük ölçüde elinde
bulundurduğunu söyluyortar. Günluk Sa-
bah gazetesinde yer alan bir kamuoyu aras-
tırmasında nüfusun yüzde 55.2'sinin Özal
1
ın politikasını destekledigi görülüyor. Bu,
krizden önce pek çok Türkün gozünde bir-
Ukte değerlendirilen ANAP'ın yüzde 15'lik
deüteğiyle karşılaştınlınca çok yiiksek.
Muhalefet Ozal'ı. pariamentoyu bir kuk-
laya döniiştürmeye çalışmakla itham edi-
yor.
Independent: Kumar oynuyor
Ingiltere'de yayımlanan The Independent
gazetesinin Hugh Pope imzalı îstanbul çı-
kışlı haber-yorumu da şöyleydi:
"Özal, Türkiye'nin gelecegi ile kumar oy-
nuyor. Körfez bunahmından gülürnseyerek
çıkan tek yiiz Batılı basın-yayının yeniden
gözüne giren ve bunalımın savaşa dönüş-
meyeceğine bahse girerek. ülkesinin gele-
cegini buna baglayan Turgut Özal oldu.
Özal, bunalımı yorulmak bilmez bir sekilde
Türkiye'nin tanıtımmı yapmak ve kendisi-
ni eleştirenlere göre kendinin tanılımını
yapmak için kullandı.
öte yandan İngiltere'nin ikinci büyük ti-
rajlı gazetesi Daily Mirror, Cumhurbaşka-
-nı Turgut özal'ı, Körfez bunalımı karşısın-
da takındığı tavırdan dolayı kutladı.
WASHINGTON
Saddam kazanırsa
dtinya düzeni sarsılır
UFUK GÜLDEMİR
WASHINGTON — Dünyanın
önde gelen tarihçilerinden, Yakın-
doğu uzmanı, yazar, Princeton
Üniversitesi öğretim üyesi Prof.
Bernard Lewis, dün Wall Street Jo-
urnal gazetesinde yayımlanan ma-
kalesini şu satırlarla bitiriyordu:
"Yelerince yaşlı olanlar veya ta-
rihten ders almasını bilenler hatır-
lar ki dünyanın kurulu düzeninin
sarsılması ve onu takip eden dün-
ya savaşlan hep bu lür saldınlarla
başlamtşbr. Japonya'mn Mançur-
ya'yı, İtalya'nın Etiyopya'yı, Al-
many^'nın Avusturya'yı işgaliyle...
Eger Saddam'ın oynadığı kuman
kazanmasına izin verilirse, dünya-
nın kurulu düzeninde bu tür bir
sarsıntı olabilir."
Körfez krizi gerçekten de on gün
içinde, "bölgesel bir kıvılcımdan"
evrensel askeri, dıplomatik, ekono-
mik ve siyasi sonuçlar doğurabile-
cek bir bunalıma dönüştü.
Bir yandan binlerce asker Kör-
fez'e kaydırılırken, diğer yandan
tüm dünyada, özellikle Amerika
1
da "yeniden, sonu görünmeyen,
bedeli yüksek, yıllar sürecek bir
kanlı catışmaya mı giriyoruz" so-
rusuna yanıt aranıyor. Yanıt ara-
nan tek soru bu değil: önceki gün-
kü Amerikan basınında Kissinger1
dan Carter'a kadar birçok ünlü ki-
şinin ortaya attığı sorular arasın-
da şunlar vardı:
Saddam Hüseyin bir yandan Ku-
veyt'ten çekilmez, diğer yandan da
ABD'yi kışkırtıcı bir davramş içi-
ne girmezse ilk darbeyi kim vura-
cak? Nasır'dan bu yana Arap siyasi
yapısını ilk kez böylesine çatırda-
tan bu olgu ile nasıl bir arada ya-
şanacak? Yıkılan yapı ile tran re-
jimine yeniden dünyaya entegras-
yon bileti mi kesileceic? ABD so-
ğuk savaş ertesinde yavaş y'avaş çe-
kilmeyi düşündüğü Avrupa'dan ay-
nlışını bu durumda sonu gözük-
meyen bir süre için erteleyecek mi?
Ortadoğu bir Arap - Israil savaşı-
nın arifesinde mi?
Amerikan yönetimi Irak'ın Ku-
veyt'te kalmasını hiçbir açıdan
"BaO için kabul edilebilir bir
çözüm" olarak saymıyor. VVashing-
ton bir yandan bu görüşünü, Arap-
larca bulunabilecek bir çözüm ile
"banştunıaya" çalışıyor, diğer yan-
dan da Arapların olası bir "Arap
planıyla" Irak'ın borçlarının bir
kısmını silip Kuveyt'in bir bölümü-
nün de Irak'a bırakılacağı bir çö-
züme yaklaşmalarım önlemeye ça-
lışıyor. Amerika, özetle Saddam'a
bir ders vermeyi arzuluyor, fakat
nasıl yapacagını kestiremiyor.
Bazı Amerikalı uzmanlar, Suu-
di Arabistan'ı kolayca işgal olana-
ğını artık elinden kaçırmış bulunan
Irak'ın, stratejik açıdan, artık kriz-
de tetiği Uk çeken el olmaktan uzak
duracağım kaydediyor. Bu da
Amerika'yı eğer ekonomik Am-
bargo ve abluka basansız olursa te-
tiği ilk çeken olmaya zorluyor.
ATINA
Türkiye'ye gıptaYunan gazetelerine göre Yunanistan'ın yeni
hükümetinin ABD ve AT ile ilişkilerini düzeltmek
amacıyla attığı adımlar şimdilik "rafa
kaldırıhyor."
STELYO BERBERAKtS l e r i n d e n
özellikle Kıbns konu-
ATİNA — Yunanistan, Tür-
kiye'niıu Ortadoğu'daki gelişme-
lere paralel olarak gün geçtikçe
kazandığı öneminden kaygılan-
maya başladı. Bu konuda Yuna-
nistan hükümeti resmi bir açık-
lama yapmamakla birlikte, Yu-
nan basını "Dışişleri Bakanlıği-
na yakın kaynakiara" dayalı ha-
berlerinde buna işaret ediyor.
Türkiye'nin, Irak ile ekonomik
ilişkilerini kesmesinin karşılığın-
da, ABD'den oldukça büyük bir
ekonomik yardım göreceğine dik:
kati çeken gazetelerin yorumla-
rında, "Bu yardımın yalnız eko-
norai de sınırlanmayacagından,
ancak siyasi alanda da Türkiye1
nin 'hatıriannın' yerine getirile-
ceginden" söz edih'yor. Bu çerçe-
vede Türkiye'nin ABD'den ne gi-
bi ödünler isteyeceğinin bilinme-
diğini belirten Yunan gazeteleri,
Türk-Yunan ilişkilerinin yeni bir
aşamaya gireceğini vurguluyorlar.
Yunan gazetelerine göre Yuna-
sunda Türkiye'ye, baskı yapılma-
sını amaçlıyordu. Bu konuda ilk
ürünlerin ahnmasına karşın, Bas-
ra Körfezi'nde patlak veren kriz,
ABD ve AT ülkeleri nezdinde
Türkiye'nin yitirmeye başladığı
önemi, yeniden ve bu kez daha
"görkemli" bir biçimde artmaya
başladı. Bu nedenle ne ABD, ne
de AT ülkelerinin şu aşamada
Türkiye'ye değil Kıbrıs hiçbir ko-
nuda baskı yapamayacağına dik-
kat çckiliyor.
Bu konuda To Vima gazetesi
şu yorumu getiriyor: "ABD B«ş-
kanı Bush, Türkiye Cumhurbaş-
kanı Özal'ı her gün telefonla ara-
yıp Körfez konusunda Türkiye1
nin yardımını garantiye almaya
çalışırken, Kıbrıs konusunda
Törkiye'ye nasıl baskı yapabilir?"
Aynı yorumlara göre Türkiye,
aralık ayında ABD ile irnzaiaya-
cağı Savunma İşbirliği Anlaşma-
sı'nda beklenilenlerin ötesinde
"ödünler" koparmaya hazırlanı-
yor. Yunanistan'ın kaygılan da bu
nistan'ın yeni hükümetinin ABD ve noktada toplanıyor. Bu ortamda
AT ilişkilerini düzeltmek amacıy- Türkiye ile Yunanistan'a ayrılan
7/10 oranındaki yardımın "Tür-
kiye'nin lehine" bozulabileceğin-
den endişe duyan Atina, yalmz
Türkiye ile değil, ABD ilişkileri-
la attığı adımlar, şimdilik "rafa
kaldınlıyor." Çıinkü sağ eğilimli
Yeni Demokrasi Partisi hüküme-
ti, gerek ABD gerekse AT ülke-
ni de yeniden "gözden geçirmek"
gibi bir durumla karşı karşıya ka-
lıyor.
EAEYOEPOTYTIIA
Saddam Hüseyin, dünya ülke-
lerinin baskılarına karşı Kuveyt-
ten çekilmesi için tsrail'in işgal et-
tiği toprakları terk etmesini şart
koşuyor. Saddam, böylelikle Arap
ülkelerinin oluşturduğu cepheyi
kırmayı amaçlıyor. ABD ile savaşı
dahi göze alan Saddam, gün geç-
tikçe daha çok yalnızlığa itiliyor.
Bu arada Türkiye'de "Her an sa-
vaş çıkabilir" düşüncesiyle Türk
hükümetine üstün yetkiler verildi.
Yunanistan ise "her an Körfez'e
çağnlabilir" düşüncesiyle deniz
kuvvetlerinin en büyük firkatey-
ni Limnos'u hazır bulunduruyor.
(13.8.1990)
ıunoIrak ordusu, Kuveyt'teki şiddet
olaylarını sürdürüyor. Kuveyt'ten
Suudi Arabistan'a kaçmayı başa-
ran görgü tanıklanna göre, Iraklı
askerler insanları kursuna diziyor,
kadınlara tecavüz ediyor ve dük-
kânları yağmalıyorlar. Bu arada
Arap dünyası cephelere ayrılma-
ya başladı. Suriye, Mısır ve Fas
Batı dünyasını desteklerken Lib-
ya, Ürdün ve Ycınen'de anti Batı
duygular son avımasına varıyor.
(13.8.1990)
DUNYADA BUGUN
AIJSIRMEN
Yeni Oluşumlar
Saddam'ın Körfez'de başlartığı macera, TÖ'nün ve ANAP'ın
Türkiye'de başlartığı macerayı hızlandınrken önceki gün son de-
recede önemli yeni oluşumlar yaşandı.
Kuveyt'i işgal edip zengin petrol yataklarını kendi eline ge-
çirmek isteyen Saddam'ın komşusu Türkiye'de ise TÖ.1982
Anayasası'nı tağyir edip parlamenter sistemde kimi hüküme-
tin, kimi de yasamanın, yani Meclis'in olan yetkileri kendi eline
geçirme isteği içindeydi.
Çeşitli zamanlarda yapılan kamuoyu yoklamalarının da açık
seçik ortaya koyduğu gibi kendi ülkesinden çok Batı'da ve özel-
likle ABD'de tutulan, siyasal kariyerinı ABO'nin sempatısi ve des-
teğine borçlu bulunan TÖ, Saddam'ın girişımıni fırsat bilerek
kendi girişimini güçlendirmek ve yerleştirmek istediği başkan-
cı sistemin pekişmesi için yeni adımlar atarken bir yandan da
kendi desteklerini hoşnut edecek polıtika oluşturmaya koyuldu.
Böylece hükümet tümüyle devre dışı kaldı. Türkiye'nin yüksek
çıkarlan da artık onun bunun çocuklarının sünnet düğünlerin-
de ele alınır oldu.
Son bir haftadır ucu savaşa kadar varabilecek olan gelişme-
lerde dış politikanın oluşturuiması ve yönlendirilmesi tümüyle
TÖ'nün eline geçmişti.
Parlamentonun önceki günkü oturumunda da bol bol gülüm-
semelere neden olan Başbakan Yıldırım Akbulut gibi kimi ka-
lemler de TÖ'nün son olaylarda sağlıklı bir polıtika iztediğıni ileri
sürerek yetki gaspını haklı göstermeye çalışıyorlardı.
Oysa gerçek hiç de onlann ileri sürdükleri görüşlerle bağdaş-
mıyordu.
Bırakın bir yana gaspedilen yetkinin iyi kullanılmış olmasının
gaspın sorumluluğunu ortadan kaldıramayacağını, ama TÖ'nün
bir süredir yavaş yavaş güya fark ettirmeden kaygan bir yüzey-
de sürekli kayarcasına Türkiye'nin bugüne dek uyguladığı poli-
tikayı değiştirmekte olduğunu ve zaman zaman NATO'nun bir
karar aiması halinde olayın dışında kalamayacağımızı vurgula-
yarak Ortadoğu'da NATO bekçiliği yapmamıza yol açacak ye-
ni bir rotaya yöneldiğini görmemek elde miydi?
Zaten Brüksel'de verilen ve yinelenerek altı çizilen güvence-
ler de Türkiye'nin salt savunmada kalamayabileceği izlenimini
uyandırmıyor muydu?
Birleşmiş Milletler'ın aldığı ambargo kararına uymakta, daha
doğrusu kararı uygulamakta gösterilen olağanüstü acelecilik de
Türkiye'nin Saddam'ı gözden çıkardığı ve Saddam'ın mutlaka
kısa sürede gideceği varsaytmına dayanan, Saddam sonrası için
Batı yanında yer almamn yararlarını düşünen. bölgede Batıcı,
NATOnun bölgedeki ileri karakolu görevini üstlenmeyefazla-
sıyla teşne olma görünümü yaratmıyor muydu?
Nitekim TÖ'nün de etkisiyle Akbulut hükümeti dün anayasa-
nın 92. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen durum (yani
TBMM'nin tatilde veya ara verme halinde olması ve bu sırada
Türkiye'nin saldırıya uğraması) dışında da savaş ilanı, yabancı
ülkeye asker gönderme veya ülkede asker bulundurma yetki-
lerinı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kendisine devretmesini
istedi.
• Yasamanın, sonra kimbilir kımın eiine geçebılecek olan bu
yetkiyi devredebilmesinin olanaksız olduğu açıktı. Ama acaba
Akbulut'u böyle bir yetkiyi istemeye iten, yukarılarda birilerinin
başkalarına verdiği sözleri kolayca yerine getirebilmesini sağ-
lamak çabası mıydı?
Çok kişinin böyle düşünmesi doğaldı. Çünkü herkes Akbu-
lut'un ya da başkan olduğu kurulun savaş karannı kendi başı-
na alamayacağını biliyordu.
O zaman acaba yetki kim için isteniyordu?
^ Parlamentonun önceki günkü oturumunun halka açık bölü-
rfîünde iktidarı da TÖ politikasını da silindir gibi ezip geçen ve
çok akılcı bir çizgi izleyen iki muhalefet lideri İnönü ve Demi-
rel'in konuşmaları, kamuoyu kadar kimi ANAP'lılan da etkile-
miş olmalı ki sonunda gizli oturumda hükümet istediği yetkiyi
daraltmak, yani anayasanın 92. maddesinin 2. fıkrasında cum-
hurbaşkanına tanınan yetkide olduğu gibi yalnızca Türkiye'ye
bir saldında bulunulması haliyle sıhıriı tutmak zorunluluğunu duy-
muştur.
iktidarın geri adım atması, muhalefetin büyük başarısıdır An-
cak bu durumda yeni bir soru ortaya çıkmaktadır: Akbulut'un,
son anda bazı ANAP'lıların da sağduyunun yolunu seçmiş ol-
maları üzerine korkarak değiştirdiği metnin kabulü hükümete
ne sağlayacak?
Öyle ya, zaten kararları veren kişinin elinde 92. maddenin 2.
fıkrasındaki yetkiler olduğuna göre yeni karar ne getirecektir?
Her şeyden önce yeni karar, yalnızca parlamentonun tatilde veya
ara verme halinde değil, toplantıda olduğu sırada da kullanıla-
bilecektir ve aynca karar hükümete, yalnız savaş ilanı değil, ya-
bancı ülkeye asker gönderme veya ülkede yabancı asker bu-
lundurma yetkisini de veriyordu.
Gerçekte, yasamanın bir yetkisinin yürütmeye devredilmesi
demek olan bu karar geçerli değildi. Yani yasama savaş ilanı
halinde kendi yetkisini yürütmeye devredemezdi.
Bu açıdan muhalefetin, yumuşatılmış ikinci metinle verilen iz-
ne karşı çıkması yerindeydi ve ANAP'ın oylarıyla kabul edilen
metin "anayasaya aykırılık" durumunu ortadan kaldıramıyordu.
Meclis'te önceki günkü oturumda yeni oluşumlar oldu. Bun-
lardan birincisi, muhalefetin.TÖ politikasını yerle bir etmesi ve
sonunda TÖ'yü bir adım geriletmesiydi. İkinci yeni oluşum,
ANAP içinde bile gidilen yolun korku ve tepki uyandırması ve
sonuçta Akbulut'un ilk metni geri çekmek zorunda kafmasıydı.
Clçüncü oluşum ise anayasa ile parlamenter rejimi hiçe sayma
konusunda kimi TÖ taifesinin yeni yeni adımlar atmış olmala-
rıydı.
Bütün bunlar, önümüzde daha sıcak, daha kritik günter ol-
duğunu gösteriyor.
PARÎS
Muhalefet, meclis
toplantısı istiyor
SABETAY VAROL
PARlS — Körfez krizi, giderek
derinleşirken Paris yönetiminin
olaylara temkinü ve dikkatli yak-
laşraaya çabaladığı gözleniyor.
Ortadoğu'da şu anda bölgeye
doğru ilerlemekte olan bir fırka-
teynle birlikte 7 Fransız gemisi
bulunuyor.
Fransa, Körfez bunalımına
müdahale etmek üzere yolladığı
askeri gucün doğnıdan doğruya
kendi ulusal komutanlığına bağlı
olduğu noktasmda ısrarh. Fran-
sa'nın NATO'nun siyasal planda
da olsa, Irak'ın Kuveyt'i işgal ve
ilhakına karşı açıkça tavır alma-
sı konusunda rahatsızlık duydu-
ğu ve Avrupa'nın özerk varlığını
vurgulamak için BAB (Batı Av-
rupa Birliği) Bakanlar Konseyi'-
ni toplantıya çağırdığı geçen gün-
lerde haber verilınişti. Muhalefet
partileri, genelde Cumhurbaşka-
nı François Millerrand'ın izledi-
ği bu tavra köklü bir itirazda bu-
lunmadı.
Sadece aşırı sağ 'Ulusal Cep-
he Partisi' lideri Jean-Marie Le
Pen, Fransa'nın ABD ile Arap ül-
keleri arasında taraf olmaması
gerektiğini belirterek hükümeti
suçladı.
Öte yandan Fransız basınının
olaylara yaklaşımını şu şekilde
örneklemek mümkün:
LE FIGARO
Çoğu kez Batı, sahip olduğu
refah düzeyi yuzünden aşağılan-
mış, tahkir edilmiş halklann ken-
disine beslediği nefretin farkına
varamıyor. İmparatorluk geçmi-
şi, bugünkü egemen görünümü,
yozlaşmış ve feodal rejimlere sağ-
ladığı destek, bu nefreti besleme-
ye yardım ediyor. 'İslam devrimi'
denen olay, bir devrimden çok bir
itilme duygusu. Biz bu olayda,
'Yoksullan karşıya iten taraf rolü
oynuyoruz. Gururu kırılan Müs-
lüman halklar, kâfir karşısında
birleşme eğilimi gösterebilir.
(13.8.1990)
BA-AS'm kurucusu Mişel Eflak
1
ın olümünün birinci vıldonü-
münde yaptığı bir konuşmada
Saddam Hüseyin şöyle demişti:
"İslam ve Araplık kavramlannın
uzlaşmaz şeyler olduğunu iddia
edenler, felakete koşuyor demek-
tir." Aynı konuşmasını Saddam,
"İslam ve Araplık, tek bir çözüm
taşıyabilir" sözleriyle tamamla-
mıştı. Saddam'ın, Kudüs olsun,
Mekke ve Medine olsun, kutsal
yerleri kurtaıma çağnsı, Humey-
ni'nin çağrısının yerini alıyor.
(13.8.1990)