28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 12 AĞUSTOS 1990 AtatürkçüDüşüneeDerneğTnin Güçbirliği Çagrısı HEFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Katilleri hâlâ bulunamayan Devrim Şehidi Prof. Muammer Aksoy tarafından kurulmuş olan Ata- türkçü Duşunce Derneği, bir bildiri yayımlayıp Ata- türkçü kuruluşlan, laikliği koruma yolunda güçbir- liğine çağırdı. Buna ilişkin bir baberi Cumhuriyet Gazetesi'nin 30.7.1990 tarihli sayısında okudum. Derneğin yönetim kurulunca kaleme alınıp bir ör- neği bana da ulaştırılan bildirinin önemli bölüra- lerine, bu dernefin kurucu uyesi ve onursal başka- nı kimliğiyle, bugünku yazımda yer veriyorum: "Bilindiği gibi, ATATÜRK Yeni Türkiye'yi kurar- ken, yapıtının temelini laiklik ilkesiyle atmış, göv- desini ve çatısını cumhnriyetçilik ilkesiyle örüp çat- mış, özû kültür, özgürluk ve bağımsızhk bilinci olan nlusalcıhk ilkeşini harç diye kullanmıştır. Devlet- çilik, halkçılık ve devrimcilik ilkelerini de uygula- ma yöntemi, işlevi ve amacı olarak belirlemiştir. O büyük devrim ustasının özene bezene ortaya çıkardığı ve ustüne titrediği bu yapıt, kendisi ölün- ce, ilkin, bakım ve koruma yetersizliği nedeniyle yıp- ranırken, giderek, savsaklamadan saldınya dek va- ran aykın davranışlaj dolayısıyla çatlayıp dökülme- ye başlamış, son zamanlardaki açık ve kapsamlı yı- kıcılık uygulamalanyla da çökmeye yiız tutmuştur. Turkiye Curahuriyeti'nın ve Türk ulusunun çağdaş- lık yoiundan saptırılması ve uygarlaşmaktan alıko- nulması için neredeyse yanm yüzyüdır sürdürülen planlı, sinsi gericilik etkinlikleri günumüzde buyük bir ivme kazanırken, "kor kör parmağım gözüne" denebilecek pervasız uygulamalar biçimini almjjtır. ATATÜRK'ün tüm sivil öğretim kuruınlannı Ma- arif Vekâleti çatısı altında topladığı 1924 yılı ko- şullarında, yeni rejimden yana din adamı gereksi- niminden söz edildiği için, açılmasına izin verdiği, ancak sayılarını azalta azalta 1930'da sıfırladığı imam-hatip okulları ile 1934'te ve 1936'da ortadan kaldırdığı İlâhiyat Fakültesi ve îslâm tlimleri Ens- titüsü, çeyrek yüzyılı aşan bir iktidan yitinne kor- kusuna düşmüş devrim partisinin, "Tevhid-i Ted- risat Kanunu"nun —belirtilen koşullarda konmuş— "din öğretımi" ile ilgili 4. maddesıni kullandığı ve "aydın din adamı" sloganı arkasına sakladığı 1949-1950 tarihli anti-laik ödünler paketi arasında yeniden gündeme geldikten sonra, karşıdevrimci ye- ni ıktidarca çabucak canlandırılmış, o günden bu- güne de yavaş yavaştan koşar adıma ve oradan son sürate dek varan bir tempoyla geliştirilerek, laik eği- tim sistemini aşan ve yutan bir canavar yaratılmış- tır (...). Gerek imam-hatip okullarını, gerek ilâhiyat fa- kültelerini ve yüksek islam enstitülerini bitiren genç- ler, nedense Diyanet Işleri kadrolannda görev al- maya pek istekli olmamakta, bunun yerine eğitim, yargı, sivil yönetim, güvenlik örgütleri başta olmak üzere, başka devlet kurumlanna girmeyi yeğlemek- tedirler. Gerçekte, söz konusu yerlere özellikle yer- leştirilen bu gençler, oralarda yükselerek ya da ora- lardan yasama ve yürütme organlanna atlayarak ka- mu düzenini, devlet yönetimini, dış politikayı yön- lendirecek konum ve etkinlik kazanmaktadırlar. Ay- rıca, yasal, hatta anayasal güvence altına alınarak ya da yasadışı olsa bile resmen göz yumularak var- lığı ve etkinliği sağlanan, yalmz dinsel değil, belki daha çok ideolojik ve siyasal işlev görerek körpe be- yinler çürütülen imam-hatip okuUarında ve kuran kurslarında, sayıları yüzbinleri bulan çocuklardan militan kadrolar yetiştirilmektedir. Bu süreç için- de, en küçük daireden en üst kata değin tüm devlet kuruluş ve kunımlan kendi mescitlerini oluştur- makta ve ülkede bir cami yapımı seferberliğinin sü- rtıp gitmesine karşın, olur olmaz her yerde toplu namazlara durulmaktadır. Sonuna dek açılmış ho- parlörlerden yankılanan Arapça ezan sesleri, insan- ları inanca ve ibadete değil, sanki karanlık yarınla- ra çağırmaktadır. (...) Dindarlığın meczupluğa ve gösterişe dönüş- türüldüğu tarikatçılık, kişilerin kolay ün, etkinlik ve çıkar kazanmalanna, dolayısıyla dinin devlet iş- lerine karıştırümasına ve siyasal araç olarak kulla- nılmasına yardımcı olduğu içindir ki ATATÜRK ta- rafından yasaklanmıstı. tlgili devrim yasası, 1982 Anayasası'nın 174. maddesiyle yürürlükleri tanınan ve güvence altına alınan yasalar arasında yer alma- sına karşın, bugün ülkemiz hortlamış tarikatların ve us yoksunlanyla politikacı ya da çikarcı sahte dindarlan içeren tarikatçı kalabalıklannın ceoneti durumundadır. (...) (...) Son zamanlarda, çok sayıda kamu görevlisi- ninin kendisine bir ortaçağ yetkilisi havası vermiş olması dikkat çekmiştir. örneğin, hangi çağda ya- şadığını unutan bu gibi kişilerden biri olan eski Urfa Valisi, kendi iline gelmiş bir bakanı, kadın olduğu için, halk önünde konusmaktan alıkoymaya kalkış- mıştır. Çalışma Bakam Imren Aykut, olay üzerine basına, ''ya o gider, ya ben" açıklamasını yapmış- sa da vali, Başbakan Akbulut'un koruyucu kanat- ları altında, Denizli'ye atanarak ödüllendirilir ve orada görkemli bir yobaz gösterisi ile karşılanırken, sözünü unutmu; ve yerinde oturmuştur. Bir baş- kası, Konya Valisi, bu kentin otobüslerinde haremlik-selamhk uygulamasına kalkışmakla un- lü belediye başkanıyla birlikte, "Ebû tshak Kâze- rûnî Zâviyesi"ni dinsel eğitime açma geriliğini gös- termiştir. (...) Son gunlerde ise, on valimiz —iki Yargıtay üyesi ve bir emniyet müdurü de yanlarmda bulunduğu halde— Suudi Arabistan Içişleri Bakanlığınca da- vet edilmek ve giderleri "Râbıtatu'I Âlemî'l Îslâm" adb iınlü şeriat yayma örgütünce karşılanmak üzere, gidip "hac farîzasını"(!) yerine getirmişlerdir. 600 yurttaşımızın ezilerek öldüğü seytan tünelini özel protokol koşullarında güle gttle geçip, günahlann- dan arınarak(!) sağ ve esen geri dönen bu valiler, basın karşısında, eski bir "hacı vali" olan tçişleri Bakanı AbdUlkadir Aksu'nun tutarsız açıklamala- nyla savunulmuslardır. Basından öğrenildiğine göre, "hacı" olan valilerimizin sayısı 25'e ulaşmıştır. (...) Görev unvanlarının başında "cumhuriyet" sıfa- tını yalmz kendileri taşıyan Türk Adaletinin "iddia makamı" sahipleri bütttn bu olaylan sütre gerisin- den sessizce izlemektedirler. (...) Anayasanın her gun, 163. maddenin her an çiğ- nenmekte olduğu koşullarda, cumhuriyet savcıları durumu kamksamış ve benimsemiş görünmekte- dirler. Şeriatçı kadınlann ideolojik üniformasını oluş- turan "başörtüsü", Anayasa Mahkemesi'nin kara- nna karşın, YÖK üniversitelerinde eylemli olarak kendini kabul ettirmiş dururndadır. Bu yılın başla- rında, öğretim üyelerinin toplu tepkilerinden güç alarak, "başörtusü yasağT koyma yürekliliği(!) gos- termiş olan kimi üniversitderin yöneticileri, şeriatçı basından gelen eleştiri ve tehditler üzerine, yöne- tim olarak görmemezliğe geidikleri başörtüluleri tek tek öğretim elemanlarıyla karşı karşıya bırakmayı bir strateji olarak benimsemişlerdir. Bu gibi gevşek- likleri fırsat bilen şeriatçılar, "Müslüman-Türk ge- leneklerine uygun insan modeli" dokumaktan ve "Îslâm tnkılâbı" gerektiğinden söz etmeye başla- mışlardır. Bu gelişmeler olurken, bir süre önce, baş- örtüsüne ve 163'ün kaldırılmasına karşı çıkanlan, salt demokrasi ve insan hakları adına eleştiren ve küçüraseyen en ileridler, bir parca duraksamış ve suskunlaşmış görünmektedirler. * • * Gerçekte heT biri bir vatana ihanet saçn niteli- ğinde olan bu anti-laik tutum ve davraruşlan, kim- den ve nereden gelirse gelsin, göğüslemek, şeriat dü- zeninin getirilmesi ve uydulaşmanın sağlanması yo- lunda gösterilen çabaları ve denenen ilkel uygula- malan kamuoyuna anlatmak, yargı organlanna du- yurmak ve önlemek için yasal çerçevede her olana- ğa bavurularak savaşım verilmeudir. ATATÜRK'ün yapıtını, ilkelerini, düşüncesini be- nimseyip savunan her dernek, tüm özel ve tüzel ki- şiler dayaruşmaya girmeli ve güçbirliği etmelidir. NOT: Gcçen hıfta çıkan "MitsoUkis ve Evren" boşlıklı yiiıda sozu edilen Ege hmritalanniD yan metnine konalmı- 9 unutulmuş. Bu haritalan aşajıya kovuyor, okurlanmızdan özur düiyonız. Cumhuriyet 1 l > 3UL5AHİSUN 12 mile göre Ega DenUI AYDIN CANER IÇERDEN VE DISARDAN (Anılar, röportajlar) îlhan Selçuk: "Türkiyemizin 1980'lerde nasıl 'çağ atladığım' anlamak için bu kitabı okumalı. Ülkemizin birinci yüzü televizyondadır; ikinci yüzü seyretmek isteyenlere işte bir belgeseL.." İsteme adresi: Gazipaşa Bulvan Toros Cad. 279. Sokak Sökün Apt. B Blok Kat 1, Adana TeLl73717 Ödemeli gönderilir. YACHT • ANSİKLOPEDİSt'nin Birinci fasikülü okurlanmızııı eline geçti. ÇOK BEĞENtLDt Türkiye'de yachtçılık tarihini anlatan Ikinci fasikül de okurlanna postalandı. : Türkiye'de yayınlanan Uk Yacht Ansiklopedisi'ne ancak YACHT okuyarak sahip olabilirsiniz. EVET/HAYIR OKT4YAKBAL Saraç'ın Anısına... "Bir ozanın kendi şiirini açıklaması hem güç hem gereksiz. Benim şiirim üzerine birtakım şeyler yazıldı. Ama ben bir ipucu vereyim. Benim şiirim prizmatik btr şiirdir. Her okunduğunda bir başka görüntü veren, başka bir yoruma yol açabilen bir şiir. Bir de suskunluğu konuşan bir şiir. Kendini kolay ele vermeyen bu şiir okuyucudan da belli bir çaba, belli bir kültürel birikim, kav- ramlarda da belli bir yalınlık, kısacası belli bir düzey ister." Tahsin Saraç, Asya-Afrika Yazarlar Derneği'nin Lotus Ödülü : nü aldıktan sonra bir soruyu böyle yanıtlamıştı. Bir şairin kendi yazdıklarını açıklaması zordur, belki de olanaksızdır. Şairin ne demek, ne anlatmak istediğini dizeler belirtir, duyurur. Sanat yapıtı sanatçının eltnden çıktık- tan sonra okurun malıdır. Oku- run yorumuna, değerlendirmesi- ne katlanmak zorundadır. Saraç kendi şiirıne en iyi tanımlamayı yapmış. Gerçekten de Saraç'ın şiiri okurundan belli bir çaba, onun deyışıyle bir 'düzey 1 ister. Belki Saraç'ın yaygın bir üne sa- hip bir şair olamayışının nedeni budur. Tahsin Saraç'ı ben Fazıl Hüs- nü Dağlarca araciığıyla tanımış- tım. 1960 önceleri... Saraç o sı- rada bir askeri okulda Fransız- caöğretmeniydı. Yedeksubaylı- ğını ögretmen olarak yapmaktay- dı. Sık sık Dağlarca'nın yanında gördûğüm esmer delikanlının şair okjuğunu önceleri bileme- dim. Ama Dağlarca'ya karşı bü- yük bir sevgi, ilgi duyduğu açık- tı. Amacı Dağlarca'nın şiirlerini Fransızcaya çevırmektı. Sonun- da bunu da başardı. Türk Edebiyalçılar Birliği'nin Şehir Tıyatrosu'nda düzenlediği yazın gecesinde Dağlarca'nın şi- irlerini okumuştu. Sanat dünya- sına ilk adım atışı sanırım böyle oldu. Sonra dergilerde şiirleri ya- y/mlanmaya başladı. Oztürkçe Sözcüklerı kullanmasıyla dikka- ti çekıyordu. Alışılmadık bir şey- di bu, bu yüzden şiirleri kolayca benimsenmiyordu. Kimseye benzemeyen bir şair Kendi de- diği gibi 'prizmatik' dizelerin şa- iri... Tahsin Saraç'laTDK yönetim kurullarında birlikte çalıştık. Dil devriminin en hızlı savunucula- rından biriydi. Ateşli konuşma- styla, beğenmediğı, sevmediği düşüncelere, görüşlere en sert biçimde karşı çıkmasıyla apayrı bir kişilik. 12 Mart'ta bir 'ıhbar' sonucu tutuklanmıştı. Küitür Ba- kanı Halman'ın özel ilgisiyle kı- sa sürede özgürlüğe kavuştu. Bir ara da 'Esmer' adlı bir şiiri yüzünden yine başı derde girdi. Sanki esmer demek, esmeri öv- mek, ülkeyi bölmekti, bir ayrırrv cılıktı! Ağır bir kalp hastası ola- rak güç yıllar yaşadı. 12 Mart, 12 Eylül, sağcı yönetımler boyunca her türlü görevden dışlandı. Ken- di özel çalışmalarıyla, çevirileriy- le, şiirlerıyle, sözlük alanındaki yararlı yapıtlanyla sürdürdü ya- şamını... Son olarak 1989'da gazetemı- zın ödül dağrtma törenine gel- mişti. İbrahim Paşa Konağı'nın geniş avlusunda bir ara konuş- tuk. Yeni krtaplan çıkmıştı. Lotus Ödülü almıştı. Fransa ona ünlü nişanını vermişti. Başarılarının sevinci içindeydi. Her zamanki gibi canlı, coşkulu, hareketli... İki gün sonra ölüm haberini aJ- dık. Genç yaşta aramızdan ay- rıldı. Şiirterinın yanı sıra Fransız- ca bilgisi, bu alandakı çalışma- ları, Türkçeye vurgunluğu, inançlı toplumculuğu ile yalmz (Arkaa .(,. Sayfada) VEFAT Konseyimiz Genel Sekreteri Doç. Dr. RECEP AKDUR'un annesi ŞERİFEAKDUR vefat etmiştir. Ailesi ve yakınlarma başsağlığı dileriz. TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ ANKARA 15. SULH CEZA MAHKEMESİ Esas: 1990/405 Karar: 1990/535 Hâkim: Seyfettin Ozkan Kâtip: Işık Seyfe Sanık: YUSUF LİMAN, Mehraet oğlu, Esine"den olma, 1945 do- ğumlu, Rize ili Çamhhemşin nüfusuna kayıtlı halen Keciören Şenlik Mah. Baldıran Sk. No: U / ^ d a oturur. Evli dört çocuklu, okur ya- zar sabıkasız. Suç: Gıda maddeleri nizamnamesine muhalefet etmek. Suç tarihi: 20.2.1990 Sanığın gıda maddeleri nizamnamesine muhalefet etmek sucundan TCYÎnın 398.402/1, 647/4 üç ay cürme vasıta kıldığı meslek ve sana- tının tatilıne ve takdiren YEDt GÜN işyerinin kapatılmasına, hükum özetinin kapatma süresi kadar göze çarpan bir yerine asılmasına, ka- rarın kesinleşmesini raüteakip, hüküm özetinin Ankara'da tirajı yüz- binin üzerinde bulunan bir gazetede derhal ilan olunmasına, 400 TL. yargılama giderinin alınmasına, sanığın yttzune karşı Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi. 14.6.1990 l IATA AGENT - With foreign connections seeking experienced executives to establish its incoming department in Şişli. - The right candidate must be bilingual and should have a proven track record in travel sector. - Applications with full C.V. and recent photo should be forvvarded to the attn of Gülşen Tellioğlu "Değirmenyolu Sok. Kutay İş Merkezi, A Blok, K:2, Bostancı" by latest 31 August 1990. I ÖZGÜR ÖZCAN'ın debkanhh§a geçişini kutlanz. FÜGEN - KADRİ AKBULUT T r ş İ M D İ T Ü R K İ Y E ' D E VOLVO AMACTIR.Şimdi, Türkiye de amacına ulaşıyor. Çeliği ile ünlü İsveç teknolojisinin ürünü, sağlam, güvenli, konforlu Volvo, kendisini bekleyenler için.şimdi tüm modelleri ile Türkiye'de. Volvo, dünyanın her yerinde, denenmiş sağlamlığı, ileri güvenliği ve erişilmez konforu ile birinci sınıf bir kalite ve prestij göstergesi oldu. Birinci sınıf bir 'amaç' olarak secildi, beğenildi ve 'Volvo'da yaşamak' seçkin bir yaşamm gereği olarak süreklilik kazandı. Çünkü Volvo, kendisini seçenlerin gelişkin beğenilerini yansıtırken, 'Volvo kültürü' de değişik ülkelere ulaştı. Dünyanın her yerinde 'araç rhı ? amaçmı V tartışmasını sona erdiren Volvo şimdi, güçlü yedek parça ve servis garantisiyle, yaygın satış örgütüyle, ciddi kuruluş OYTAŞ tarafından Türkiye'ye sunuluyor. Türkiye, dünyanın Volvo ile tanıdığı 4 can güvenliği'ne kavuşuyor. 'Sağlamlığın konforu' olan tüm modelleri Volvo Show Roomlarda sergileniyor. En iyisini bekleyen, en iyisini amaçlayanlar icin: Şimdi Türkiye'de Volvo amaçtır. VOLVO OTOMOBİLLERİ ve YEDEK PARCALARI TURKtYE GENEL DtSTRtBÜTORU OYTAS tC ve DIS TİCARET A.$. Mechsı Mebusan Cad No 81 Oyak Uhanı Kat. 5 Sahpazan 80040, istanbul Tel (1) 143 26 40(4 hatl - 143 65 29 Ankara: Mithatpasa Cad No 48/2 Bırlık tşhanı, Yemşehır 06420 Tel. (4) 131 56 46-47 Izmir Yalı Cad No: 170/A Karsıyaka 35600 Tel: 151) 11 87 49 OYTAS bir OYAK kurulusudur. V O L V O Ş İ M D İ T Ü R K İ Y E ' D E ! VOLVO
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle