07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 TEMMUZ 1990 t CUMHURİYET/19 Zaferin şerefine Batı Almanya Fonnüla-1 GrandPru yanşuu Brezilyalı iinlii yanşçı Ayrton Senna kazandı. McLaren Honda marka arabası Ue yanşı başiDdan itibaren önde götüren Sanna'nın ardından gelen halyan yanşçı Alessandro Nannini de ikindigi akü. Senna ve Nannini kazandıklan zaferi şampanya paüatarak kntladdar. Bangladeş'te, her yıl olduğu gibi bu >ıl da yagmurlar yagdı, seller oldu, an- ^ b u k e z 44 ^ ö ) d u ı)ıi(elljn kuzeydoğusundaki Sirajganj bölgesinde sellerden sonra yiyecek maddelerinden çok, içme suyu kıymete bindi. Sel sulannın, temiz su kaynak- lanna kanşmasından sonra, Sirajganjhlar, boğazlanna kadar suya girerek içme suyu bulmak için boş bakraçlanyla kilometrelerce yol tepiyorlar. (Fotoğraf: AP) Bugün sona eriyor Kolejler veyuıt kayıtlara Haber Merkezi — Anadolu ve fen liselerinde asil liste kayıtlan bu- gün sona eriyor. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kunımu'na bağ- lı yurttlarda bannmak isteyen öğ- rencüerin başvurulan da bugünden itibaren kayıt bürolannda kabul edilecek. Anadolu liselerinde birinci ye- dek liste kayıtlan 1-4 ağustos, ikin- ci yedek liste kayıtlan 6-9 ağustos tarihleri arasında yapılacak. Her iki yedek listeden kontenjanlannı dolduramayan okullar, 13-16 ağustos tarihleri arasındaön kayıt- la puan sırasına göre öğrenci ala- cak. Fen liselerine birinci yedek lis- te kayıtlan 16-17 ağustos, ikinci ye- dek liste kayıtlan 3-4 eylül tarihle- ri arasında gerçekleşecek. Depremden 11 gün gün yaşam mücadelesi verdikten sonra otel enkazının altından sağ olarak kurtanldı ve Manila Hastanesi'ne kaldınldı. 20 ya- şindaki temizlik gorevlisi Baguio Hyatt, Terraces Oteli'nin 27 ya- şındaki konıma gorevüsi Arnel Calabia ile birlikte idrarian Ue yağmur suyunu içerek hayatta kalmayı başardıklan bildirildi. HABERLEREV DEVAMI Özal ve Ölçü... (Başiarafı 1. Sayfada) cumhurbaşkanı olarak, kendi ülkesinin ba- sın ve televizyonunu yabancı sermayeye pa- zarlıyormuşçasına bir tutumu sergilemeye hakkı yoktur. (2) Ayrıca, bir ülkede ciddi bir devlet yö- rvetimi söz konusuysa, o ülkede cumhurbaş- kanları, yabancı işadamlarının birinci kade- me görüşme mercii olamazlar; oraya çıkma- dan önce başka ara kademelerin bulunma- sı, devlet cıddiyetine daha çok yakışır. (3) Bunun gibi bir noktaya daha dikkat edil- mesinde yarar olabilir: Maxwell'le Murdoch'- un, yÜ2eysel ve sansasyona dönük gazete- cilik tarzları dolayısıyla, ABD ve Batı Avru- pa'nın ciddi basın çevrelerinde hiç de ciddi- ye alınmadıklan gerçeği... Bu açıdan da bir cumhurbaşkanı, kimin nakkında konuştuğunu, kiminle görüştüğü- nü, eğer ölçüleri tutturmak gibi bir niyeti var- sa, iyi bilmek durumundadır; zira herhangi bir kişi değildir o. (4) Evet; bir cumhurbaşkanının. basın ve televizyonla ilgili olarak yabancı sermayeye çağrı yapması, kendi başına bir ölçüsüz- lüktür. Ama, bunun gibi önem taşıyan bir başka nokta daha vardır ki gözardı edilemez: Ba- sın ve televizyon öylesine özellikleri olan bir alandır ki, yabancı sermayenin girmesi açı- sından, Batı ülkelerinde bile belirli kurallara tabi kılınmıştır. Bu kurailann bir bölümü tekelciliğin önlen- mesi için konulmuştur. Örneğin Rupert Mur- doch, ABD'de bu yüzden New York Post ga- zetesini elden çıkarmaya mecbur bırakıl- mıştır. Bazı ülkelerde, örneğin Kanada'da yaban- cfrfeYniâyenin basın ve televizyonda sahip olabileceği paylar sınırlanmıştır. Bu tür kısıtlamalann ötesinde bir nokta da- ha var: Yabancı sermayenin bir Batı ülkesin- de ağırlıklı bir basın yayın organını satın al- ması, hiçbir zaman herhangi bir fabrikanın satışı gibi algılanmamış ve her zaman büyük tepkileri beraberinde getirmiştir. Bunun en tipik örneği, Rupert Murdoch'- un İngiltere'de 200 yıllık The Times gazete- sini satın alışıdır. Bu satış hiç de öyle kolay gerçekleşmemiş, başta parlamento olmak üzere birçok odakta ciddi araştırma ve so- ruşturma konusu olmuştur. Bu nedenlerle, basın ve televizyon alanın- Ja her türlü tekelleşmeyı önlemek ve bu açı- dan yabancı sermayeyi de yerli yerine oturt- mak için, ölçülerin çok iyi saptanması ge- rekiyor. Bu konuda muhalefet liderleri İnönü, De- mirel ve Ecevit'in son günlerde gazetemize yaptıklan açıklamalar, Çankaya'dan kaynak- lanan ölçüsüzlük göz önünde tutulunca, iyimserlik vericidir. Konunun TBMM'de ele alınması kuşkusuz yararlı olacaktır. Çekoslovakya ve Macaristan'da da aynı yol tutulmuştur. Murdoch ve Maxwell'in re- kabetine sahne olan bu ülkelerde oluşturu- lan parlamento komisyonları, konuyu araş- tırmışlardır ve vardıklan sonuçlar da olum- suz çıkmıştır. (5) Tüm bu ölçüsüzlüklerin kaynağında, Sayın Özal'ın tek adamlığa dönük başkan babaiığı yatıyor. Kuşkusuz onu bu açıdan özendirenler de var. Bu kervana son olarak katılan kişinin, ABD Başkanı George Bush olduğu söylenebilir. Başkan Bush, Cumhurbaşkanı Özal'ı te- lefonla aramış, sonra da bir mektup gönder- miş ve demiş ki: — Ülkem tarafından, Tûrkiye'nin aleyhine Yunanistan 'a verilmiş herhangi bir güvence söz konusu değildir! Eğer mektubun içeriği gerçekten böyley- se, Türk-Amerikan ilişkileri açısından olum- lu bir gelişme sayılabilir bu durum. Ancak bu- nun için önce mektubun kamuoyuna açık- lanması gerekiyor. Bizim burada üzerinde durmak istediğimiz mektubun içeriği değil, -çünkü bilmiyoruz- adresidir. Böylesi bir mesajın adresi, Çan- kaya Köşkü değil, yine Çankaya'daki Baş- bakanlık Konutu olmalıydı. Çünkü bu ülke- de yürütmenin gerçek başı, bundan sorum- lu olan başbakandır, sorumsuz cumhurbaş- kanı değil. Örneğin 1960'larda Başkan Johnson, ünlü "Johnson Mektubu"nu Cumhurbaşkanı Gür- sel'e değil, Başbakan İnönü'ye postalamıştı. Başkan Bush'un biryerde adresini şaşı- ran mektubu, Turgut Özal'ın başkan baba- lığına destek anlamım taşıyorsa, bu da ülke- mizdekı ölçüsüzlüğe bir başka katkıdır. (6) Son bir nokta daha: Cumhurbaşkanı Özal, geçen haftakı Diyarbakırve Elazığ ko- nuşmalarında, geçmişte birkaç kez yaptığı gibi, "Birlik ve beraberlik için Allah'ın ipine sıkı sıkıya sarılın!" çağrısını yinelemiştir. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti laik-ulusal bir devlettir. Bir "ulus'tur söz konusu olan, "ümmet" değil. Ulus, tarih içinde dine da- yalı bir topluluk olan "ümmet"i parçalayarak tarih sahnesine çıkmıştır. Laik cumhuriyet devletinin cumhurbaşka- nı, "birlik" için "İslam"a çağrı yapamaz. Çünkü laik bir rejimde isteyen "Allah'ın ipi- ne sarılır", istemeyen "sarılmaz." Böylesi bir rejimin cumhurbaşkanı ise her- kesin cumhurbaşkanı olmak durumundadır. Biliyoruz yazı uzadı. Ama ne yapalım, habıre kaçmakta olan öl- çüleri, ölçülü bir yazıya sığdırmak da gitgi- de zorlaşıyor. Cplcİf*-tOİCITl&kll Murdoch'tan TRT'ye Boyner 3 ^ ^ ^ - ^ ^ ^ 3 • ' ^ - ^ • • • * - * • M . l l t l V l l (Boştarafl 1. Sayfada) luyor. Bunlar üzerinde genel in- (Baştarafi 1. Sayfadt firar önlemi Adalet Bakanlığf nın cezaevlerinden firarlann önlenmesi için hazırladığı çalışmaya göre cezaevleri yöneticileri, çekiç ve tokmakla akşam ve sabahları pencere, kapı ve ara bölmeleri kontrol edecekler. Kanalizasyon sularını sürekli inceleyip tünel kazılıp kazılmadığını araştıracaklar. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Cezaevlerinden firarlann önlenmesi için sürekli "çekiç ve tokmakla" kontroller yapılacak. Tutuklu ve hükümlülerin tünel kazıp kazmadıklannın anlaşılması amacıyla çöp bidonlan ve kana- lizasyon sulan sürekli incelenecek. Adalet Bakanı Oltan Sunguriu cezaevlerinden firar edenlerin "di- ger ülkelerden fazla olmadıgını" belirterek, "Daha çok açık ve ya- naçtk cezaevlerinden firarlar olu- yor. Kapalı cezaev!.-ii normal. Sa- dece Sağmalcılar'daki firar bizi düşündürüyor. Heniiz çözülmüş değil" dedi. Cezaevlerinde tünel kazılıp kazılmadığını anlamak için bazı teknik dhazlardan da ya- rarlanmayı duşündüklerini söyle- yen Sunguriu, "Bu konuda yeterli bilgimiz yok. Diger bakanlıklar- dan uzmanlarla gorüşuyoruz. Petrol arama dhazına benzer alet- ler alacağız. Firmalarla da görüşüyonu" diye konuştu. Bu girişimler sürerken Adalet BakanlığVnın firarlann önlenmesi için yaptığı çalışmalarda ilginç ön- lemler yer aldı. Bu çahşmaya go- re fırarlara karşı cezaevi yöneti- cilerinin almalan gereken önlem- ler şuniar: • Her akşam ve sabah yapıla- cak sayımlar sırasında ve her türlü aramalar esnasında, pencere, ka- pı, ara bölmelere, ziyaret mahal- lerindeki demirlere ağaç ve demir çekçlerie vurulacak, böylece firar için demûierin kesilip, kesUmediği titiz bir şekilde kontrol edilecek- tir. aynca agaç tokmakla, fayans, lavabo, duvar ve zemin betonla- ra vurmak suretiyle duvariann ve- ya zeminlerin delinip-delinmedigi araştınlacakür. • Gece nöbetine kalan iofaz ve koruma başmemurlan Ue 2. mü- dürler. sababa kadar, nöbetçi in- faz ve konıma memurlannı denet- leyecek ve nöbetlerini aksaüp- aksatmadıklannı, hiikümlü ve tu- Akbulut: Bölgecilîk istismar edîlmemeli Başbakan, SHP'nin G.Doğu raporunu asla tasvip etmediklerini, başta hükümet olmak üzere ANAP grubunun da buna karşı sonuna kadar mücadele edeceğini söyledi. İstanbul Haber Servisi — Baş- bakan Vıldınm Akbulut, SHP'nin kamuoyuna açıklanan "Giineydo- ğu RaponT'nu ve "bu zihniyeti" asla tasvip etmediklerini, başta hükümet olmak üzere ANAP gru- bunun böyle bir rapora karşı so- nuna kadar mücadele edeceğini söyledi. Akbulut, tstanbul'da PTT hastanesinin ek tesis ve idare bi- nasımn hizmete açılması dolayı- sıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, muhalefetin "haj'al içinde olduğunu", geçmişte iktidar PKK ile büyük çatışma (Baftanfl 1. Sayfada) sinde devam eden operasyonlan heükopterle havadan izleyerek bil- gi aldı. Şırnak'ın Güçlükanat Uçe- sinde de halka hitap eden Bakan Aksu, "Kanun hükmündeki ka- rarnameleri imzalayan Cumhur- başkanı'm eleştirenlere bir anlam veremedigini" söyledi. Çatışmalann, Cumhurbaşkanı Tnrgnt Özal'ın Güneydoğu Ana- dolu bölgesine yaptığı 4 günlük gezisinden sonra yoğunlaşması dikkat çekti. Özal, bölgeye yaptı- ğı gezi sırasında "yasadışı örgütün çökertfleceği", "devlet Ue mücade- le etmenin delilik olduğu", "işle- rinin bittigi" yolunda konuşmalar yapmıştı. Bölgede çatışmalann yoğunlaşması, PKK'nın 15 Ağus- tos 1984'te gerçekleştirdiği ilk ey- lemin yıldönümünün yakJaşması- na da bağlamyor. g valiliğinin çıklaması Olağanüstü Hal Bölge Valiliği, Hakkâri'nin Şemdinli ve Şırnak- m Beytuşşebap ilçelerinin kırsal kesiminde önceki sabah başlayan ve akşam saatlerine kadar devam eden çatışmalar sonucu toplam 8 PKK'lının ölü, l'inin de sağ ola- rak ele geçirildiğini bildirdi. Böl- ge valiliğinden dün yapılan açık- lamaya göre, "Hakkâri'ye baglı Şemdinli Uçesinin anır kesiminde bir grap PKK'lı teröristi izleyen (tiirnlik güçleri, önceki gün erken saaderde sıcak lemas" sağladılar. Çatışmada dört terörist ölü ola- rak silahlanyla birlikte ele geçiril- di. Bir militan da yaraü olarak ya- kalandı. Şırnak'ın Beytuşşebap Uçesinin dağlık kesiminde 26 temmuz gü- nü başlatılan planlı operasyonlar kapsamında da önceki akşam bir grup PKK'h ile karşüaşıldı. Bu ça- tışmada da iki terörist silahlany- la birlikte ölü olarak ele geçirildi. Aynı bölgede sürdürülen arazi arama çalışmalannda da iki PKK'lının toprağa gömülmüş ce- setleri bulundu. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği, ölü olarak ele geçirilen sekiz PKK'lının yaralı olarak >Bkalanan bir PKK'lının kimliklerinin belir- lenmesine çalışıldığını bildirdi. Pervari'de Öte yandan Siirt'in Pervari ilçe- si yakınlarında dün 20.00 sırala- nnda bir grup PKK militanıyla güvenlik güçleri arasında çıkan ça- tışma sürüyor. Çatışmanın dün geç saatlere kadar süren bölümün- de Jandarma Binbaşı Yavuz Kök- sal ve Yüzbaşı Dogan Sevik'in ya- ralandığı öğrenildi. Bclgeye gü- venlik gücü takviyesi yapılırken Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'ne bu çatışma konusunda herhangi bir bilgi ulaşmadığı belirtildi. Aksu bölgede Bu arada tcişleri Bakanı Abdül- olduklanm ve olayiara müdahale edemediklerini savunarak, "Bü- tün bunlar ortadayken, 'Ben ge- ride gözyaşı ve kan bırakmadım* demek, vatandaşı hiçe saymakbr. . Insanda biraz ar olsa bunlan söylemez" dedi. Başbakan Akbulut, dün PTT'nin Erenköy'deki hastanesi- nin ek tesis ve idare binasını tö- renle hizmete açtı. Akbulut, bu- rada yaptığı konuşmada, "Dogu ve Güneydoğu bölgeJerine yapdan kadir Aksu da dün Şırnak ve Hakkâri yoresinde devam eden operasyonlan havadan izleyerek bilgi aldı. Şırnak'ın Güçlükonak ilçesinde de halka hitap eden Ba- kan Aksu, kanun hükmündeki kararnameleri imzalayan Cum- hurbaşkanı Turgut Özal'ın eleşti- rilmesine bir anlam veremediğini söyledi. "Cumhurbaskanımız im- zaladığı kararnameleri elbette savunacFk" diyen Aksu ana mu- halefet partisinin Güneydoğu'da halka silah ruhsatı verilmesine ve koruculara karşı cıktığını da ha- tırlatarak, muhalefet partilerinin tutumlannı eleştirdi. Demirerin konuşması Dün partisinin Kutahya il kong- resinde konuşan DYP Genel Baş- kanı Süleyman Demirel, Güney- doğu'daki olaylara değinerek şöyle dedi: "Memleketin bir yerinde kan dökıilüyor, dün 5 güvenlik gorev- lisi, önceki gün yine 5 güvenlik gö- revlisi şehit oluyor. Yılbaşından bu yana 218 şehitimiz oldu. Bunlar- dan 80'i güvenlik gorevlisi ve ko- rucular. Geriye kalanlarda savun- masız insanlar. Bunlar olaylar olurken yöneticiler yatlarla gez- mektedirler. Bunlann halkın ıstı- rabıyla ilgileri yoktur. Bunlar "eh ne yapalım oluyor" diyorlar 7 se- nede 3 bin vatandasımız şehit edilmiştir. Bu Kıbns şehitlerinin iki katıdır." yatınmların herkesçe malum olduğunu" ifade ederek şunlan söyledi: "Batıda ne varsa Dogu ve Gü- neydoğu Anadolu'da da onlar var. Tûrkiye'nin haklı olarak o>ündü- gü ve hükümetimiz zamanında başlanılan GAP ve Atatürk Barajı da önüraüzdeki sene bitecek. Ha- berleşme, elektrik ve altyapı hu- susunda ulaşamadığımız yer yok. Her türlü imkân bu bölgeye ve- rilirken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, iilkesi ve mUletiyle bolün- mez bütünlüğü, temeli ortaday- ken, bir siyasi partinin 'Kürt raporudur' diye kamuoyuna sun- dugu raporu, bu zihniyeti tasvip etmek mürakün değildir. Bu en azından politik amaçla ortaya ko- nulan bir çizgiyi gösterir.'" Bush'un (Baştarafi 1. Sayfada) ÂNAP Mechs Grup Başkanve- kili Yasin Bozkurt da Bush'un Özal ile görüşerek güvence verme- sini, "Diplomaside telefon muha- beresi ve yazıJı metinler bir değer ifade eder. Bu da bizim için yeter- li. Bu metinler de arşive geçiyor" şeklinde değerlendirdi. Bozkurt, Cumhuriyet muhabirine Telefon- la yapılan göriişmenin mektupla da teyid cdilmesi Bush'un ABD Başkanı olarak Yunanistan ile yaptıklan anlaşmayı yonımlaması ve bu yorumunu bize bildirmesi olarak değer taşır. Bu güvencenin ileride başka temaslarla da başka belgelere inlikal ettirileceğine inanıyorum" dedi. Bozkurt, "Te- lefonla güvence verilir mi" şeklin- deki yorumlann objektif olmadı- gını savundu. Bozkurt, ''Bush'un Akbulut ye- rine Özal'ı araması Başbakan'ın devreden çıkanldığı anlamına gel- miyor mu" sorusuna, "Şahsi dost- luktan dolayı Özal'ı aramıştır sa- nıyorum. Bir de ABD Başkanı'ıun en üsl dözeydeki yetkiliye mesaj iletmesi normaldir. Sayın Özal devleti temsU ediyor" karşılığını verdi. tuklulann koguşlardaki faaliyet- lerini izleyip-izleraediklerini kont- rol edeceklerdir. Kunım 1. Müdü- rii ile Kunım Savcısı da ani bir şe- kilde zaman zaman bu kontrolle- ri yapacaklardır. • Kapalı ve açık ziyaretlere son derece önem verilecek ve her tür- lü emniyel tedbirieri alındıktan sonra, 7.7.1988 tarihli ve Ks. 4/V R/l-E-2/34-87 sayılı genelgenin B/2 maddesi esaslanna harfiyen uyularak açık ve kapalı ziyaretler yaptınlacaktır. Buna göre; Açık goriişlere başlamadan önce, göriiş mahalli iyice aranacak, bir anor- malligin bulunup bulunmadığı, göıüş yapılacak yerin tedbir yö- nünde müsait olup olmadıgı, ora- da herhangi bir suç aletine rast- lanıp rastlanmadığı, kınk, dökük bir tarafın bulunup-bulunmadıgı zabıtla tesbit edilecektir. Açık gö- riişlerde firan önlemek için, hü- kümlü ve tutuklular folograflı kimliklerini yakalanna takacak, göriiş sona erince, ziyaret mahal- linden alınıp, koğuslanna yeries- tirildikteD sonra,koğuşlaırda seri bir şekilde sayım yapıldıktan ve mevcudun lam olduğu göruldük- ten sonra, teşhis ve mukayeseli tesbit yapıldıktan sonra ancak, zi- yaretçiler ziyaret mahallinden dı- şanya çıkartılacaktır. • Cezaevi idaresinin en başta gelen görevi, firarian önlemek ol- duğundan, açık ziyaretlerde, mümkünse kamera ve benzeri tek- nik cihazlardan da istifade edile- cek ve fırarlara mutlaka fırsal ve- rilmeyecektir. • Tünel kazma ve duvar delme fiillerinin onune geçebilmek için, her ürlü imkânlar kullanılarak, gece ve gundıizJeri, bina, binanın zemini ve bahcedeki arazi itina Ue dinlenecek ve elde edilen bilgiler üsl makamlara derhal ilettle- cektir. • Çatı aralan, bina içinde mel- riik yerler, sık sık aranacak ve toprak, araç, gereç.delikvesaire olup olmadıgı araşbnlacaktr. • Cezaevi binasımn rogarlan, cezaevinden çıkan kanalizasyon sulan, büyük bir titizlikle devamlı şekilde incelenecek ve sulann bu- lanık olup olmadıgı, tünel kazma emare ve belirtilerinin bulunup bulunmadığı tetkik edilcektir. • Çöp bidonlan, içindeki par- çalar ve kırpınhlar koğuşlann ay- nası, oradaki faaliyetlerin göster- gesi olduğundan, hergün ihtisas- laşmış, güvenilir bir personele in- celettirilecek ve sonuç hakkında Kurum Savcısına bilgi verile- cektir. DemireFden (Baştarafi 1. Sayfada) fabrika: başkalan gelsin, kursun, ama yapılmış fabrikayı yağma eder gibi başkalanna veraıekle bir yere gidilemez. Fabrikanın arka- sında televizyonun 3. kanalını, sonra başka şeyleri satarsın. Bun- lar yanlıştır." Doğan'ın açıklaması Milliyet gazetesi sahibi Aydın Dogan, AA'ya yaptığı açıklama- da, İngiliz gazete patronları Max- well ve Murdoch'un Türkiye'deki temaslarını, Milliyet grubunun dikkatle izlediğini söyledi. Doğan, bir soru üzerine kendi- sine gazete satışı konusunda bir teklif gelmediğini, boyle bir tek- life yanıonın kesinlikle "hayu-" ola- cağını belirtirken "Basında ulusal sermayeden yanayım" dedi. Do|an, Maxwell'in Hürriyet gazetesinin yüzde 50'sinden fazla- sını alabüeceğini sanmadığını kay- dederek "Yine de sonuç konusun- da kesin bir şey söylemek istemiyorum" diye konuştu. DMP Genel Başkanı Bedrettin Dalan, dün Ankara'da yabancı sermayenin Türk basınına girişi ile ilgili bir soruya karşılık olarak "Yabancı sermayeye karşı degi- lim, ancak kaleminizi tümüyle sa- larsanız, kılıcınızı satmış olursu- nnz" dedi. (Baştarafi 1. Sayfada) raeler yapıdı. Murdoch'un bura- ya gelerek öneriyi resmen iletme- si ancak bu öngörusmelerden son- ra gerçekleşti" dedi. Genel Mü- dür, .Murdoch'un radyo ve tele- vizyonculukla ilgili Türk mevzu- atını "çok iyi inceledigini" ve öneriyi de buna göre haarlayarak getirdiğini ekledi. Erdem, "Murdoch, önerisinde uzun yayın saatleri boyunca ya- bancı ve büyük firmaların ilanla- nna da yer vereceğini, bu ilan ge- lirlerine TRT'nin yan yarıya or- tak olabileceğini de bildirdi. Üçüncü kanal onümüzdeki aylar- da bütün Türkiye'ye yaygınlaşa- cak ve bu arada Murdoch'un öne- rileri incelendikten sonra yeniden masaya oturulacak" diye konuştu. Cumhuriyet muhabirinin "Murdoch yayınlan TRT'nin de- netiminde mi olacak" sorusuna, "Elbette" diye yanıt veren TRT Genel Müdüru, "Murdoch'un politikayı da içeren haber yayın- lannda denetim nasıl olhcak" so- rusuna karşılık şoyle dedi: "Önemli meselelerin başında haber yayınlan geliyor. Henüz bu konunun hangi biçirae baglanaca- ğı kesinleşmedi. Yalnız haberlerin TRT'nin denetiminden geçtikten sonra yayına girmesi önkoşul ola- rak gönınüyor. Bu nokta iki ta- raf arasında ilerideki görüşmeler- de TRT'nin saptayacağı ve yasa- lara dayanan ilkeler doğrultusun- da ele alınacak." Magic Box olayı üzerine ilke olarak konuşmamaya karar ver- diğini söyleyen TRT Genel Müdü- 'fü-ETdem.'üçüfKu kanalm Mur- doch'a kiralanması halinde "her türlü yayının TRT deneümi altın- da yapılacagım" bildirdi. Genel Müdür özel TV yayınlarının an- cak anayasanın defiştirilmesiyle mümkün olabileceğini söyledikten sonra, "Ancak dünyamn belli baş- ka ülkelerinde özel TV'ler de dev- letin denetimi altındadır. Bu de- netimi saglayan kurumlar ve ku- ruluşlar vardır" dedi. Erdem'in verdiği örneklere gö- re ABD'de, Batı Almanya'da, ttalya'da, tngiltere'de, Fransa'da özel TV kuruluşlan baştan sona devlet denetimi altında bulunu- yor. Örneğin ABD'de özel TV ku- rabileceklere, sermayesi, yayıru ki- min ve kimlerin sürdüreceği sonı- luyor. Bunlar üzerinde genel in- celeme yapıldıktan sonra izin ve- riliyor. Aynca bu ülkelerde yayın- lann devletin genel yararlan gö- zetilerek yapılması da sürekli incelemeye tabi tutuluyor. Genel Müdür Erdem, TRT'nin Almanya'da yaptığı yaymlann da Batı Almanya'nın kurduğu kurumdan izin aldıktan sonra ger- çekleştiğini söyledi. Erdem, Batı Almanya'nın TRT'ye dinsel ya- yınlar yapmamak gibi konularda kesin koşullar getirdiğini bildirdi. Hatta Batı Alrnanya'nın yayınla- rın yüzde 30'unun kendi ulkesin- de gerçekleştirilmesini koşula bağ- ladığını da ekledi. TRT'nin 12 futbol kulübü ile anlaştığını, ancak uç bu>1ikler di- ye adlandırılan Fenerbahçe, Ga- latasaray, Beşiktaş ile Sanyer'in TRT ile anlaşmaya yanaşmayaıak Magic Box'ta direndiğini belirten Erdem,"Anlaşma yaptıklan ku- lüplerin anlaşma yapamadıklan kuiüplerle olan maçlan TRT'nin naklen yayımlayamayacagım" söyledi. Bu arada TRT'nin Batı'- nın spor haberciliğinde ve spor magazin programlarında guçlü kuruluşu olan Eurosport'la anlaş- maya gittiğini açıklayan Erdem, buradan alınacak programların anında aktanlacağını belirtti. Uderler Magic Box'ta Költür Servisi — Magic Box, si- yasi liderlerle yaptığı söyleşi prog- ramıru bugün ve yarın toplam dört kez yayımlayacak. Programın ilk gösterimi bugün 19.00'da Ma- gic Box'ın uydudan yayın yapan Starl kanalında gerçekleşecek. Magic Box Genel Müdürü Mehmet Turan Akköpriilü'nün yönetiminde ANAP Genel Başka- nı ve Başbakan Yıldınm Akbulut, DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, DSP Genel Başkanı Bü- lent Ecevit, MÇP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş, RP Genel Baş- kanı Necmettin Erbakan ile yapı- lan söyleşi programırun "Türkiyet de özd TV nasıl olmalıdır, bu an- lamda Magic Box'tan neler beklenmektedir" sorulan çerçeve- sinde geliştiği bildiriliyor. Prog- ramda, Magic Box'ın söyleşi baş- vurusunu reddeden SHP Genel Başkanı tnönö bulunmuyor. Güçbirligi çağrısı (Baştarafi l. Sayfada) nin gereği olarak 'şeriatçı ve tarikatçf akımların hız kazanıp güçlenmesi karşısında seyirci kal- mayı, hatta açıkça yüreklendirici olmayı iç politikasının ekseni yap- mış; bir numaralı süper güce tes- limiyeti de dış politikasının temeli edinmiştir. Ulus desteğinden yoksun kal- dıkça, 'Allah'tan başka kimseye hesap vermeme 1 lafına sanlan ik- tidarın, yedi yıldır demokratik ve törel denetim yollannı kapayarak salt şefın gözünün içine, dudağı- nın kıpırtısına bakarak uyguladı- ğı sağgörüsuz, sorumsuz yönetim ve gerek karmaşık iç sorunlarm, gerek ağır dış baskıların yol açtı- ğı olumsuz konjonktürün kolay- laştıneı, hatta özendirici etkisi yü- zünden gelişme, büyüme, Uzma olanağı bulan ve denetlenemez durum almaya başlayan tehlike karşısında, Atatürkçü Düşünce Derneği olarak Türk kamuoyuna, büyük kurtancının yetmiş bir yıl önce Amasya Genelgesi ve Erzu- rum Kongresi bildirisinde kullan- dığı biçemle şöyle seslenmelidir: 1- Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı, laik cumhuriyetin geleceği tehlikededir. 2- Siyasal iktidar, iflas etmis 'devlel ve hükümel anlayışı', âdz, niteliksiz, 'eyyama' kadrosu ve gerçeklerden uzak olan, olaylann gerisinde kalan idare-i maslahatçı' programı Ue üzerine aldığı soruraluluğun gereklerini yerine getirecek niyet ve karara sa- hip değildir. 3- Lider kadrolanndan, yapıla- nndan ve programlanndan yansı- yan özgül nitelikleri dolayısıyla uyumlu ortak davranışlar içine gi- remeyen ve girecek gibi de görün- meyen muhalefet, yeterince etkili olamamaktadır. 4- Çoğu basın ve parlamento dı- şı baskı gnıplan, düşünsel ve tin- sel alanlarda görüş, ilgi ve kaygı- lannın çok değişik olması nede- niyle uzlaşamadıkianndan. kamu- oyu oluşturma ve yönlendirrae misyonlannı gerektiği gibi yerine getirememektedirler. 5- YÖK denen kunımun varlı- ğında, veba salgınına ugramış gi- bi lükenip edilginleşen üniversite. bUirnin ve özgür düşöncenin odagı olarak toplumu aydınlatma işlevi- ni görememektedir. 6- Ülkeyi şeriat uçunımuna düşmekten ve uydulaşmaktan Atatürkçü çaba ve karar kurtara- bilir. Bunun için Atatürkçü güç- birliğiııi etken ve Atanırkçü istenci egemen kılmak gerekir. Atatürk- çü güçler için zaman yitirmeden, yasal çizgiler içinde birleşip amaç yönünde yürekli, dirençli, özveri- li, uyumlu ve uygar bir savaşıma atılmak kaçımlmaz bir görev ol- muştur!.." Son dönemde Atatürk ilkeleri- ne yönelik saldınların arttığı, eği- tim ve öğretimde "anti-laik uygnlamalara" ağırlık verildiği, ilahiyat fakültelerinden ve Islam enstitulerinden mezun olanlann diyanet işleri kadrolarında görev almak yerine devlet kuruluşlanna girmeyi yeğledikleri, bunlann ar- tan etkinliklerinin laik devlet ilkt- sine zarar verdiği görüşleri savu- nulan açıklamada, "Bugün ülke- miz hortlamış tarikatlann ve us yoksunlanyla politikacı ya da çı- karcı sahte dindarlan içeren tari- katçı kalabalıkların cenneti durumundadır" denildi. İslam ülkelerine yöneük olarak izlenen dış politikadan ABD ile ilişkilere kadar her alanda Ata- türk ilkelerinin zedelendiği görü- şü dile getirilen açıklamada, son yıllarda •'anti-laik" olarak nitele- nen gelişmelerden örnekler veril- di. Toplam 6 sayfalık açıklamanın son bölümünde de şu görüşlere yer verildi: "Gerçekte her biri bir vatana ihanet suçu niteliginde olan bu anti-laik tutum ve davranışlan, kimden ve nereden gelirse gelsin göğüslemek, şeriat düzeninin ge- tirilmesi ve uydulaşmanın saglan- ması yolunda gösterilen çabalan ve denenen ilkel uygulamalan ka- muoyuna anlatmak, yargı organ- lanna duyurmak ve önlemek için yasal çerçevede her olanağa baş- vurularak savaşım verilmelidir. Atatürk'ün yapıtım, ilkelerini, düşüncesini benimseyip savunan her demek. tüm özel ve tüzel ki- siler dayanışmaya girmeli ve güç- birligi etrnelidir." (Baştarafi 1. Sayfada) rarlanmızda iş âleminin temsilci- lerine danışmayacağız' deniliyor- sa, bu yoğurt yiyişle iş âlemini ya- tınma teşvik etmeniz zor." Hükümetin "memur zammTnı değerlendirirken ucrette bugün tu- tulan yol kısa vadeli, kolay, ama pahalı bir yol. Çünkü memurla- nn örgütlenme hakkı yoktur diyen Boyner şu görüşleri dile getirdi: "Hiçbir zaman iktidann enflas- yonla mücadele programı, güçlü- ye karşı direnmeyip, güçsüzden fe- dakârlık istemek anlamına gelme- meli. Devletin işçisi ve devletin memuru arasında ne fark var? Bi- risi sendikalı greve gidebilir, öbü- rü devlet memuru agzını açamı- yorlar." Serbest piyasa ekonomisinin oturtulamadığını, ekonominin kalbinin hâlâ Ankara'da attığını belirten Boyner, 80 öncesi sistenüi müdahalelerin olduğunu ancak şimdi müdahalenin sistem olmak- tan çıkarak keyfi müdahalelere dönüştuğünü söyledi. Boyner "1980 oncesi demokrasiyi çok ha- fife aldık. Sanki bizimdi ve ömür boyu bizde kalacaktı. Politikacı- lar çok hafife aldılar. Kurulma- ması gereken koalisyonlar kunü- du, verilmemesi gereken tavizler verdiler ve gerçekleşmesi gereken uzlasmayi saglayamadılar. 80'de demokrasiyi elimizden kaçınver- dik. Hepimiz demokrasinin ne muhtesem bir rejim oldugann 80'den sonra kaybedince habrladık" diye konuştu. O dönemde bir ifadeye göre "ceket bol geldi" diyen Boyner, dernekler ve sendikalarla ilgili ba- zı yasa maddelerinin yeniden göz- den geçirüip >ıımuşatıhnası gerek- tiğini savundu. Boyner "Daha bol ceketleri giyebilmeyi öğrenmek zorundayız. Genelde toplumlar başlanna artık dadı istemiyorlar. Kendilerine neyin dogru, neyin yanüş olduğunu öğretecek dadılar istemiyorlar" dedi. Dışişlerî (Baştarafi 1. Sayfada) Atina'ya bu anlaşmayla verilen güvencenin hiçbir şekilde Türki- ye'ye karşı olmadıgını ve doğrui- tuda kullanılamayacagını açıkça belirten yazılı bir güvence metni- ne sahibiz." Dışişleri Bakanlığı'mn "Müste- şaret Savunma tşleri Dairesi" baş- ta olmak üzere ilgili birimlerinin son 5 yılda AnkaraAVashington ilişkilerinin seyri konusunda yap- tıkları değerlendirme, SEtA'nın geleceğinde Yunan StA'sı ve Er- meni sorunu olmak üzere iki un- suru öne çıkarmışn. Bu değerlen- dirmelerde son dönemde üzerin- de en çok durulan iki soru şunlardı: — ABD ile SEÎA metnine, Yu- nanistan anlaşmasına eklenen bo- lüme benzer bir ibare konulsun mu? — lkili ilişkilere zarar verecek "üçuncü" unsurlara karşı müca- dele yükıimlülüğünü vurgulayan paragraf, özellikle Ermeni tasansı benzeri pürüzleri aşmak üzere ge- nişletilsin mi? Tûrkiye'nin Yunan StA'sı konu- sundaki yazılı güvence istemine ABD yönetiminin karşılık venne- si, bu sorulardan ilkinin büyük öl- çüde gündemden çıkmasına neden oldu. Ancak ikinci soru, özellik- le 1989 ekiminden itibaren ikili ilişkilere önemli ölçüde zarar ve- ren Robert Dole imzalı Enneni ta- sarısı nedeniyle, değerlendirmele- rin ön planında yer almaya devam ediyor. Başkan Bush'un Ermeni katliamımn 75. yıldönümü oldu- ğu öne sürülen 24 Nisan 1990 ta- rihi nedeniyle yayımladığı özel mesajda Ankara'nın bu konuda- ki rahatsızlığını pekiştirmişti. An- cak Dışişleri Bakanlığı'nca yapı- lan değerlendirmelerde Türk- Amerikan SEİA'sımn üçüncü un- surlara ilişkin bölümünde değişik- liğe gidilmesinin çok güçlü bir gö- rüş olmadıgı dfa dikkat çekiyor. Yetkililer, Ermeni sorununun iki- li ilişkileri etkilememesi ve Beyaz Saray'ın da bu doğrultuda etkin tutum alması için mevcut SELA metninin gerekli uyanlan içerdi- ği görüşünü taşıyorlar. Bu görü- şe göre anlaşma metninde ilgili bölümün genişletilmesi ya da de- ğiştirilmesi yerine Beyaz Saray'ın bu bölümdeki yükümlülüklere uy- gun biçimde hareket etmesi konu- sunda uyanlması daha etkin bir yöntem oluşturuyor. Yetkililer, Yunan SÎA'sına gösterilen tepki- den sonuç alınmasını da bunun göstergesi sayıyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle