Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 TEMMUZ 1990 t CUMHURİYET/19
Zaferin
şerefine
Batı Almanya
Fonnüla-1
GrandPru
yanşuu
Brezilyalı iinlii
yanşçı Ayrton
Senna kazandı.
McLaren
Honda marka
arabası Ue
yanşı başiDdan
itibaren önde
götüren
Sanna'nın
ardından gelen
halyan yanşçı
Alessandro
Nannini de
ikindigi akü.
Senna ve
Nannini
kazandıklan
zaferi
şampanya
paüatarak
kntladdar.
Bangladeş'te, her yıl olduğu gibi bu >ıl da yagmurlar yagdı, seller oldu, an-
^ b u k e z 44 ^ ö ) d u ı)ıi(elljn kuzeydoğusundaki Sirajganj bölgesinde
sellerden sonra yiyecek maddelerinden çok, içme suyu kıymete bindi. Sel sulannın, temiz su kaynak-
lanna kanşmasından sonra, Sirajganjhlar, boğazlanna kadar suya girerek içme suyu bulmak için boş
bakraçlanyla kilometrelerce yol tepiyorlar. (Fotoğraf: AP)
Bugün sona eriyor
Kolejler
veyuıt
kayıtlara
Haber Merkezi — Anadolu ve
fen liselerinde asil liste kayıtlan bu-
gün sona eriyor. Yüksek Öğrenim
Kredi ve Yurtlar Kunımu'na bağ-
lı yurttlarda bannmak isteyen öğ-
rencüerin başvurulan da bugünden
itibaren kayıt bürolannda kabul
edilecek.
Anadolu liselerinde birinci ye-
dek liste kayıtlan 1-4 ağustos, ikin-
ci yedek liste kayıtlan 6-9 ağustos
tarihleri arasında yapılacak. Her
iki yedek listeden kontenjanlannı
dolduramayan okullar, 13-16
ağustos tarihleri arasındaön kayıt-
la puan sırasına göre öğrenci ala-
cak. Fen liselerine birinci yedek lis-
te kayıtlan 16-17 ağustos, ikinci ye-
dek liste kayıtlan 3-4 eylül tarihle-
ri arasında gerçekleşecek.
Depremden 11 gün
gün yaşam mücadelesi verdikten sonra otel enkazının altından
sağ olarak kurtanldı ve Manila Hastanesi'ne kaldınldı. 20 ya-
şindaki temizlik gorevlisi Baguio Hyatt, Terraces Oteli'nin 27 ya-
şındaki konıma gorevüsi Arnel Calabia ile birlikte idrarian Ue
yağmur suyunu içerek hayatta kalmayı başardıklan bildirildi.
HABERLEREV DEVAMI
Özal ve Ölçü...
(Başiarafı 1. Sayfada)
cumhurbaşkanı olarak, kendi ülkesinin ba-
sın ve televizyonunu yabancı sermayeye pa-
zarlıyormuşçasına bir tutumu sergilemeye
hakkı yoktur.
(2) Ayrıca, bir ülkede ciddi bir devlet yö-
rvetimi söz konusuysa, o ülkede cumhurbaş-
kanları, yabancı işadamlarının birinci kade-
me görüşme mercii olamazlar; oraya çıkma-
dan önce başka ara kademelerin bulunma-
sı, devlet cıddiyetine daha çok yakışır.
(3) Bunun gibi bir noktaya daha dikkat edil-
mesinde yarar olabilir: Maxwell'le Murdoch'-
un, yÜ2eysel ve sansasyona dönük gazete-
cilik tarzları dolayısıyla, ABD ve Batı Avru-
pa'nın ciddi basın çevrelerinde hiç de ciddi-
ye alınmadıklan gerçeği...
Bu açıdan da bir cumhurbaşkanı, kimin
nakkında konuştuğunu, kiminle görüştüğü-
nü, eğer ölçüleri tutturmak gibi bir niyeti var-
sa, iyi bilmek durumundadır; zira herhangi
bir kişi değildir o.
(4) Evet; bir cumhurbaşkanının. basın ve
televizyonla ilgili olarak yabancı sermayeye
çağrı yapması, kendi başına bir ölçüsüz-
lüktür.
Ama, bunun gibi önem taşıyan bir başka
nokta daha vardır ki gözardı edilemez: Ba-
sın ve televizyon öylesine özellikleri olan bir
alandır ki, yabancı sermayenin girmesi açı-
sından, Batı ülkelerinde bile belirli kurallara
tabi kılınmıştır.
Bu kurailann bir bölümü tekelciliğin önlen-
mesi için konulmuştur. Örneğin Rupert Mur-
doch, ABD'de bu yüzden New York Post ga-
zetesini elden çıkarmaya mecbur bırakıl-
mıştır.
Bazı ülkelerde, örneğin Kanada'da yaban-
cfrfeYniâyenin basın ve televizyonda sahip
olabileceği paylar sınırlanmıştır.
Bu tür kısıtlamalann ötesinde bir nokta da-
ha var: Yabancı sermayenin bir Batı ülkesin-
de ağırlıklı bir basın yayın organını satın al-
ması, hiçbir zaman herhangi bir fabrikanın
satışı gibi algılanmamış ve her zaman büyük
tepkileri beraberinde getirmiştir.
Bunun en tipik örneği, Rupert Murdoch'-
un İngiltere'de 200 yıllık The Times gazete-
sini satın alışıdır. Bu satış hiç de öyle kolay
gerçekleşmemiş, başta parlamento olmak
üzere birçok odakta ciddi araştırma ve so-
ruşturma konusu olmuştur.
Bu nedenlerle, basın ve televizyon alanın-
Ja her türlü tekelleşmeyı önlemek ve bu açı-
dan yabancı sermayeyi de yerli yerine oturt-
mak için, ölçülerin çok iyi saptanması ge-
rekiyor.
Bu konuda muhalefet liderleri İnönü, De-
mirel ve Ecevit'in son günlerde gazetemize
yaptıklan açıklamalar, Çankaya'dan kaynak-
lanan ölçüsüzlük göz önünde tutulunca,
iyimserlik vericidir. Konunun TBMM'de ele
alınması kuşkusuz yararlı olacaktır.
Çekoslovakya ve Macaristan'da da aynı
yol tutulmuştur. Murdoch ve Maxwell'in re-
kabetine sahne olan bu ülkelerde oluşturu-
lan parlamento komisyonları, konuyu araş-
tırmışlardır ve vardıklan sonuçlar da olum-
suz çıkmıştır.
(5) Tüm bu ölçüsüzlüklerin kaynağında,
Sayın Özal'ın tek adamlığa dönük başkan
babaiığı yatıyor. Kuşkusuz onu bu açıdan
özendirenler de var.
Bu kervana son olarak katılan kişinin, ABD
Başkanı George Bush olduğu söylenebilir.
Başkan Bush, Cumhurbaşkanı Özal'ı te-
lefonla aramış, sonra da bir mektup gönder-
miş ve demiş ki:
— Ülkem tarafından, Tûrkiye'nin aleyhine
Yunanistan 'a verilmiş herhangi bir güvence
söz konusu değildir!
Eğer mektubun içeriği gerçekten böyley-
se, Türk-Amerikan ilişkileri açısından olum-
lu bir gelişme sayılabilir bu durum. Ancak bu-
nun için önce mektubun kamuoyuna açık-
lanması gerekiyor.
Bizim burada üzerinde durmak istediğimiz
mektubun içeriği değil, -çünkü bilmiyoruz-
adresidir. Böylesi bir mesajın adresi, Çan-
kaya Köşkü değil, yine Çankaya'daki Baş-
bakanlık Konutu olmalıydı. Çünkü bu ülke-
de yürütmenin gerçek başı, bundan sorum-
lu olan başbakandır, sorumsuz cumhurbaş-
kanı değil.
Örneğin 1960'larda Başkan Johnson, ünlü
"Johnson Mektubu"nu Cumhurbaşkanı Gür-
sel'e değil, Başbakan İnönü'ye postalamıştı.
Başkan Bush'un biryerde adresini şaşı-
ran mektubu, Turgut Özal'ın başkan baba-
lığına destek anlamım taşıyorsa, bu da ülke-
mizdekı ölçüsüzlüğe bir başka katkıdır.
(6) Son bir nokta daha: Cumhurbaşkanı
Özal, geçen haftakı Diyarbakırve Elazığ ko-
nuşmalarında, geçmişte birkaç kez yaptığı
gibi, "Birlik ve beraberlik için Allah'ın ipine
sıkı sıkıya sarılın!" çağrısını yinelemiştir.
Oysa, Türkiye Cumhuriyeti laik-ulusal bir
devlettir. Bir "ulus'tur söz konusu olan,
"ümmet" değil. Ulus, tarih içinde dine da-
yalı bir topluluk olan "ümmet"i parçalayarak
tarih sahnesine çıkmıştır.
Laik cumhuriyet devletinin cumhurbaşka-
nı, "birlik" için "İslam"a çağrı yapamaz.
Çünkü laik bir rejimde isteyen "Allah'ın ipi-
ne sarılır", istemeyen "sarılmaz."
Böylesi bir rejimin cumhurbaşkanı ise her-
kesin cumhurbaşkanı olmak durumundadır.
Biliyoruz yazı uzadı.
Ama ne yapalım, habıre kaçmakta olan öl-
çüleri, ölçülü bir yazıya sığdırmak da gitgi-
de zorlaşıyor.
Cplcİf*-tOİCITl&kll Murdoch'tan TRT'ye Boyner
3 ^ ^ ^ - ^ ^ ^ 3 • ' ^ - ^ • • • * - * • M . l l t l V l l (Boştarafl 1. Sayfada) luyor. Bunlar üzerinde genel in- (Baştarafi 1. Sayfadt
firar önlemi
Adalet Bakanlığf nın cezaevlerinden firarlann
önlenmesi için hazırladığı çalışmaya göre
cezaevleri yöneticileri, çekiç ve tokmakla
akşam ve sabahları pencere, kapı ve ara
bölmeleri kontrol edecekler. Kanalizasyon
sularını sürekli inceleyip tünel kazılıp
kazılmadığını araştıracaklar.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — Cezaevlerinden firarlann
önlenmesi için sürekli "çekiç ve
tokmakla" kontroller yapılacak.
Tutuklu ve hükümlülerin tünel
kazıp kazmadıklannın anlaşılması
amacıyla çöp bidonlan ve kana-
lizasyon sulan sürekli incelenecek.
Adalet Bakanı Oltan Sunguriu
cezaevlerinden firar edenlerin "di-
ger ülkelerden fazla olmadıgını"
belirterek, "Daha çok açık ve ya-
naçtk cezaevlerinden firarlar olu-
yor. Kapalı cezaev!.-ii normal. Sa-
dece Sağmalcılar'daki firar bizi
düşündürüyor. Heniiz çözülmüş
değil" dedi. Cezaevlerinde tünel
kazılıp kazılmadığını anlamak
için bazı teknik dhazlardan da ya-
rarlanmayı duşündüklerini söyle-
yen Sunguriu, "Bu konuda yeterli
bilgimiz yok. Diger bakanlıklar-
dan uzmanlarla gorüşuyoruz.
Petrol arama dhazına benzer alet-
ler alacağız. Firmalarla da
görüşüyonu" diye konuştu.
Bu girişimler sürerken Adalet
BakanlığVnın firarlann önlenmesi
için yaptığı çalışmalarda ilginç ön-
lemler yer aldı. Bu çahşmaya go-
re fırarlara karşı cezaevi yöneti-
cilerinin almalan gereken önlem-
ler şuniar:
• Her akşam ve sabah yapıla-
cak sayımlar sırasında ve her türlü
aramalar esnasında, pencere, ka-
pı, ara bölmelere, ziyaret mahal-
lerindeki demirlere ağaç ve demir
çekçlerie vurulacak, böylece firar
için demûierin kesilip, kesUmediği
titiz bir şekilde kontrol edilecek-
tir. aynca agaç tokmakla, fayans,
lavabo, duvar ve zemin betonla-
ra vurmak suretiyle duvariann ve-
ya zeminlerin delinip-delinmedigi
araştınlacakür.
• Gece nöbetine kalan iofaz ve
koruma başmemurlan Ue 2. mü-
dürler. sababa kadar, nöbetçi in-
faz ve konıma memurlannı denet-
leyecek ve nöbetlerini aksaüp-
aksatmadıklannı, hiikümlü ve tu-
Akbulut: Bölgecilîk istismar edîlmemeli
Başbakan, SHP'nin G.Doğu raporunu asla
tasvip etmediklerini, başta hükümet olmak
üzere ANAP grubunun da buna karşı sonuna
kadar mücadele edeceğini söyledi.
İstanbul Haber Servisi — Baş-
bakan Vıldınm Akbulut, SHP'nin
kamuoyuna açıklanan "Giineydo-
ğu RaponT'nu ve "bu zihniyeti"
asla tasvip etmediklerini, başta
hükümet olmak üzere ANAP gru-
bunun böyle bir rapora karşı so-
nuna kadar mücadele edeceğini
söyledi. Akbulut, tstanbul'da PTT
hastanesinin ek tesis ve idare bi-
nasımn hizmete açılması dolayı-
sıyla düzenlenen törende yaptığı
konuşmada, muhalefetin "haj'al
içinde olduğunu", geçmişte iktidar
PKK ile büyük çatışma
(Baftanfl 1. Sayfada)
sinde devam eden operasyonlan
heükopterle havadan izleyerek bil-
gi aldı. Şırnak'ın Güçlükanat Uçe-
sinde de halka hitap eden Bakan
Aksu, "Kanun hükmündeki ka-
rarnameleri imzalayan Cumhur-
başkanı'm eleştirenlere bir anlam
veremedigini" söyledi.
Çatışmalann, Cumhurbaşkanı
Tnrgnt Özal'ın Güneydoğu Ana-
dolu bölgesine yaptığı 4 günlük
gezisinden sonra yoğunlaşması
dikkat çekti. Özal, bölgeye yaptı-
ğı gezi sırasında "yasadışı örgütün
çökertfleceği", "devlet Ue mücade-
le etmenin delilik olduğu", "işle-
rinin bittigi" yolunda konuşmalar
yapmıştı. Bölgede çatışmalann
yoğunlaşması, PKK'nın 15 Ağus-
tos 1984'te gerçekleştirdiği ilk ey-
lemin yıldönümünün yakJaşması-
na da bağlamyor.
g valiliğinin
çıklaması
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği,
Hakkâri'nin Şemdinli ve Şırnak-
m Beytuşşebap ilçelerinin kırsal
kesiminde önceki sabah başlayan
ve akşam saatlerine kadar devam
eden çatışmalar sonucu toplam 8
PKK'lının ölü, l'inin de sağ ola-
rak ele geçirildiğini bildirdi. Böl-
ge valiliğinden dün yapılan açık-
lamaya göre, "Hakkâri'ye baglı
Şemdinli Uçesinin anır kesiminde
bir grap PKK'lı teröristi izleyen
(tiirnlik güçleri, önceki gün erken
saaderde sıcak lemas" sağladılar.
Çatışmada dört terörist ölü ola-
rak silahlanyla birlikte ele geçiril-
di. Bir militan da yaraü olarak ya-
kalandı.
Şırnak'ın Beytuşşebap Uçesinin
dağlık kesiminde 26 temmuz gü-
nü başlatılan planlı operasyonlar
kapsamında da önceki akşam bir
grup PKK'h ile karşüaşıldı. Bu ça-
tışmada da iki terörist silahlany-
la birlikte ölü olarak ele geçirildi.
Aynı bölgede sürdürülen arazi
arama çalışmalannda da iki
PKK'lının toprağa gömülmüş ce-
setleri bulundu.
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği,
ölü olarak ele geçirilen sekiz
PKK'lının yaralı olarak >Bkalanan
bir PKK'lının kimliklerinin belir-
lenmesine çalışıldığını bildirdi.
Pervari'de
Öte yandan Siirt'in Pervari ilçe-
si yakınlarında dün 20.00 sırala-
nnda bir grup PKK militanıyla
güvenlik güçleri arasında çıkan ça-
tışma sürüyor. Çatışmanın dün
geç saatlere kadar süren bölümün-
de Jandarma Binbaşı Yavuz Kök-
sal ve Yüzbaşı Dogan Sevik'in ya-
ralandığı öğrenildi. Bclgeye gü-
venlik gücü takviyesi yapılırken
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'ne
bu çatışma konusunda herhangi
bir bilgi ulaşmadığı belirtildi.
Aksu bölgede
Bu arada tcişleri Bakanı Abdül-
olduklanm ve olayiara müdahale
edemediklerini savunarak, "Bü-
tün bunlar ortadayken, 'Ben ge-
ride gözyaşı ve kan bırakmadım*
demek, vatandaşı hiçe saymakbr. .
Insanda biraz ar olsa bunlan
söylemez" dedi.
Başbakan Akbulut, dün
PTT'nin Erenköy'deki hastanesi-
nin ek tesis ve idare binasını tö-
renle hizmete açtı. Akbulut, bu-
rada yaptığı konuşmada, "Dogu
ve Güneydoğu bölgeJerine yapdan
kadir Aksu da dün Şırnak ve
Hakkâri yoresinde devam eden
operasyonlan havadan izleyerek
bilgi aldı. Şırnak'ın Güçlükonak
ilçesinde de halka hitap eden Ba-
kan Aksu, kanun hükmündeki
kararnameleri imzalayan Cum-
hurbaşkanı Turgut Özal'ın eleşti-
rilmesine bir anlam veremediğini
söyledi. "Cumhurbaskanımız im-
zaladığı kararnameleri elbette
savunacFk" diyen Aksu ana mu-
halefet partisinin Güneydoğu'da
halka silah ruhsatı verilmesine ve
koruculara karşı cıktığını da ha-
tırlatarak, muhalefet partilerinin
tutumlannı eleştirdi.
Demirerin konuşması
Dün partisinin Kutahya il kong-
resinde konuşan DYP Genel Baş-
kanı Süleyman Demirel, Güney-
doğu'daki olaylara değinerek şöyle
dedi:
"Memleketin bir yerinde kan
dökıilüyor, dün 5 güvenlik gorev-
lisi, önceki gün yine 5 güvenlik gö-
revlisi şehit oluyor. Yılbaşından bu
yana 218 şehitimiz oldu. Bunlar-
dan 80'i güvenlik gorevlisi ve ko-
rucular. Geriye kalanlarda savun-
masız insanlar. Bunlar olaylar
olurken yöneticiler yatlarla gez-
mektedirler. Bunlann halkın ıstı-
rabıyla ilgileri yoktur. Bunlar "eh
ne yapalım oluyor" diyorlar 7 se-
nede 3 bin vatandasımız şehit
edilmiştir. Bu Kıbns şehitlerinin
iki katıdır."
yatınmların herkesçe malum
olduğunu" ifade ederek şunlan
söyledi:
"Batıda ne varsa Dogu ve Gü-
neydoğu Anadolu'da da onlar var.
Tûrkiye'nin haklı olarak o>ündü-
gü ve hükümetimiz zamanında
başlanılan GAP ve Atatürk Barajı
da önüraüzdeki sene bitecek. Ha-
berleşme, elektrik ve altyapı hu-
susunda ulaşamadığımız yer yok.
Her türlü imkân bu bölgeye ve-
rilirken, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, iilkesi ve mUletiyle bolün-
mez bütünlüğü, temeli ortaday-
ken, bir siyasi partinin 'Kürt
raporudur' diye kamuoyuna sun-
dugu raporu, bu zihniyeti tasvip
etmek mürakün değildir. Bu en
azından politik amaçla ortaya ko-
nulan bir çizgiyi gösterir.'"
Bush'un
(Baştarafi 1. Sayfada)
ÂNAP Mechs Grup Başkanve-
kili Yasin Bozkurt da Bush'un
Özal ile görüşerek güvence verme-
sini, "Diplomaside telefon muha-
beresi ve yazıJı metinler bir değer
ifade eder. Bu da bizim için yeter-
li. Bu metinler de arşive geçiyor"
şeklinde değerlendirdi. Bozkurt,
Cumhuriyet muhabirine Telefon-
la yapılan göriişmenin mektupla
da teyid cdilmesi Bush'un ABD
Başkanı olarak Yunanistan ile
yaptıklan anlaşmayı yonımlaması
ve bu yorumunu bize bildirmesi
olarak değer taşır. Bu güvencenin
ileride başka temaslarla da başka
belgelere inlikal ettirileceğine
inanıyorum" dedi. Bozkurt, "Te-
lefonla güvence verilir mi" şeklin-
deki yorumlann objektif olmadı-
gını savundu.
Bozkurt, ''Bush'un Akbulut ye-
rine Özal'ı araması Başbakan'ın
devreden çıkanldığı anlamına gel-
miyor mu" sorusuna, "Şahsi dost-
luktan dolayı Özal'ı aramıştır sa-
nıyorum. Bir de ABD Başkanı'ıun
en üsl dözeydeki yetkiliye mesaj
iletmesi normaldir. Sayın Özal
devleti temsU ediyor" karşılığını
verdi.
tuklulann koguşlardaki faaliyet-
lerini izleyip-izleraediklerini kont-
rol edeceklerdir. Kunım 1. Müdü-
rii ile Kunım Savcısı da ani bir şe-
kilde zaman zaman bu kontrolle-
ri yapacaklardır.
• Kapalı ve açık ziyaretlere son
derece önem verilecek ve her tür-
lü emniyel tedbirieri alındıktan
sonra, 7.7.1988 tarihli ve Ks. 4/V
R/l-E-2/34-87 sayılı genelgenin
B/2 maddesi esaslanna harfiyen
uyularak açık ve kapalı ziyaretler
yaptınlacaktır. Buna göre; Açık
goriişlere başlamadan önce, göriiş
mahalli iyice aranacak, bir anor-
malligin bulunup bulunmadığı,
göıüş yapılacak yerin tedbir yö-
nünde müsait olup olmadıgı, ora-
da herhangi bir suç aletine rast-
lanıp rastlanmadığı, kınk, dökük
bir tarafın bulunup-bulunmadıgı
zabıtla tesbit edilecektir. Açık gö-
riişlerde firan önlemek için, hü-
kümlü ve tutuklular folograflı
kimliklerini yakalanna takacak,
göriiş sona erince, ziyaret mahal-
linden alınıp, koğuslanna yeries-
tirildikteD sonra,koğuşlaırda seri
bir şekilde sayım yapıldıktan ve
mevcudun lam olduğu göruldük-
ten sonra, teşhis ve mukayeseli
tesbit yapıldıktan sonra ancak, zi-
yaretçiler ziyaret mahallinden dı-
şanya çıkartılacaktır.
• Cezaevi idaresinin en başta
gelen görevi, firarian önlemek ol-
duğundan, açık ziyaretlerde,
mümkünse kamera ve benzeri tek-
nik cihazlardan da istifade edile-
cek ve fırarlara mutlaka fırsal ve-
rilmeyecektir.
• Tünel kazma ve duvar delme
fiillerinin onune geçebilmek için,
her ürlü imkânlar kullanılarak,
gece ve gundıizJeri, bina, binanın
zemini ve bahcedeki arazi itina Ue
dinlenecek ve elde edilen bilgiler
üsl makamlara derhal ilettle-
cektir.
• Çatı aralan, bina içinde mel-
riik yerler, sık sık aranacak ve
toprak, araç, gereç.delikvesaire
olup olmadıgı araşbnlacaktr.
• Cezaevi binasımn rogarlan,
cezaevinden çıkan kanalizasyon
sulan, büyük bir titizlikle devamlı
şekilde incelenecek ve sulann bu-
lanık olup olmadıgı, tünel kazma
emare ve belirtilerinin bulunup
bulunmadığı tetkik edilcektir.
• Çöp bidonlan, içindeki par-
çalar ve kırpınhlar koğuşlann ay-
nası, oradaki faaliyetlerin göster-
gesi olduğundan, hergün ihtisas-
laşmış, güvenilir bir personele in-
celettirilecek ve sonuç hakkında
Kurum Savcısına bilgi verile-
cektir.
DemireFden
(Baştarafi 1. Sayfada)
fabrika: başkalan gelsin, kursun,
ama yapılmış fabrikayı yağma
eder gibi başkalanna veraıekle bir
yere gidilemez. Fabrikanın arka-
sında televizyonun 3. kanalını,
sonra başka şeyleri satarsın. Bun-
lar yanlıştır."
Doğan'ın açıklaması
Milliyet gazetesi sahibi Aydın
Dogan, AA'ya yaptığı açıklama-
da, İngiliz gazete patronları Max-
well ve Murdoch'un Türkiye'deki
temaslarını, Milliyet grubunun
dikkatle izlediğini söyledi.
Doğan, bir soru üzerine kendi-
sine gazete satışı konusunda bir
teklif gelmediğini, boyle bir tek-
life yanıonın kesinlikle "hayu-" ola-
cağını belirtirken "Basında ulusal
sermayeden yanayım" dedi.
Do|an, Maxwell'in Hürriyet
gazetesinin yüzde 50'sinden fazla-
sını alabüeceğini sanmadığını kay-
dederek "Yine de sonuç konusun-
da kesin bir şey söylemek
istemiyorum" diye konuştu.
DMP Genel Başkanı Bedrettin
Dalan, dün Ankara'da yabancı
sermayenin Türk basınına girişi
ile ilgili bir soruya karşılık olarak
"Yabancı sermayeye karşı degi-
lim, ancak kaleminizi tümüyle sa-
larsanız, kılıcınızı satmış olursu-
nnz" dedi.
(Baştarafi 1. Sayfada)
raeler yapıdı. Murdoch'un bura-
ya gelerek öneriyi resmen iletme-
si ancak bu öngörusmelerden son-
ra gerçekleşti" dedi. Genel Mü-
dür, .Murdoch'un radyo ve tele-
vizyonculukla ilgili Türk mevzu-
atını "çok iyi inceledigini" ve
öneriyi de buna göre haarlayarak
getirdiğini ekledi.
Erdem, "Murdoch, önerisinde
uzun yayın saatleri boyunca ya-
bancı ve büyük firmaların ilanla-
nna da yer vereceğini, bu ilan ge-
lirlerine TRT'nin yan yarıya or-
tak olabileceğini de bildirdi.
Üçüncü kanal onümüzdeki aylar-
da bütün Türkiye'ye yaygınlaşa-
cak ve bu arada Murdoch'un öne-
rileri incelendikten sonra yeniden
masaya oturulacak" diye
konuştu.
Cumhuriyet muhabirinin
"Murdoch yayınlan TRT'nin de-
netiminde mi olacak" sorusuna,
"Elbette" diye yanıt veren TRT
Genel Müdüru, "Murdoch'un
politikayı da içeren haber yayın-
lannda denetim nasıl olhcak" so-
rusuna karşılık şoyle dedi:
"Önemli meselelerin başında
haber yayınlan geliyor. Henüz bu
konunun hangi biçirae baglanaca-
ğı kesinleşmedi. Yalnız haberlerin
TRT'nin denetiminden geçtikten
sonra yayına girmesi önkoşul ola-
rak gönınüyor. Bu nokta iki ta-
raf arasında ilerideki görüşmeler-
de TRT'nin saptayacağı ve yasa-
lara dayanan ilkeler doğrultusun-
da ele alınacak."
Magic Box olayı üzerine ilke
olarak konuşmamaya karar ver-
diğini söyleyen TRT Genel Müdü-
'fü-ETdem.'üçüfKu kanalm Mur-
doch'a kiralanması halinde "her
türlü yayının TRT deneümi altın-
da yapılacagım" bildirdi. Genel
Müdür özel TV yayınlarının an-
cak anayasanın defiştirilmesiyle
mümkün olabileceğini söyledikten
sonra, "Ancak dünyamn belli baş-
ka ülkelerinde özel TV'ler de dev-
letin denetimi altındadır. Bu de-
netimi saglayan kurumlar ve ku-
ruluşlar vardır" dedi.
Erdem'in verdiği örneklere gö-
re ABD'de, Batı Almanya'da,
ttalya'da, tngiltere'de, Fransa'da
özel TV kuruluşlan baştan sona
devlet denetimi altında bulunu-
yor. Örneğin ABD'de özel TV ku-
rabileceklere, sermayesi, yayıru ki-
min ve kimlerin sürdüreceği sonı-
luyor. Bunlar üzerinde genel in-
celeme yapıldıktan sonra izin ve-
riliyor. Aynca bu ülkelerde yayın-
lann devletin genel yararlan gö-
zetilerek yapılması da sürekli
incelemeye tabi tutuluyor.
Genel Müdür Erdem, TRT'nin
Almanya'da yaptığı yaymlann
da Batı Almanya'nın kurduğu
kurumdan izin aldıktan sonra ger-
çekleştiğini söyledi. Erdem, Batı
Almanya'nın TRT'ye dinsel ya-
yınlar yapmamak gibi konularda
kesin koşullar getirdiğini bildirdi.
Hatta Batı Alrnanya'nın yayınla-
rın yüzde 30'unun kendi ulkesin-
de gerçekleştirilmesini koşula bağ-
ladığını da ekledi.
TRT'nin 12 futbol kulübü ile
anlaştığını, ancak uç bu>1ikler di-
ye adlandırılan Fenerbahçe, Ga-
latasaray, Beşiktaş ile Sanyer'in
TRT ile anlaşmaya yanaşmayaıak
Magic Box'ta direndiğini belirten
Erdem,"Anlaşma yaptıklan ku-
lüplerin anlaşma yapamadıklan
kuiüplerle olan maçlan TRT'nin
naklen yayımlayamayacagım"
söyledi. Bu arada TRT'nin Batı'-
nın spor haberciliğinde ve spor
magazin programlarında guçlü
kuruluşu olan Eurosport'la anlaş-
maya gittiğini açıklayan Erdem,
buradan alınacak programların
anında aktanlacağını belirtti.
Uderler
Magic Box'ta
Költür Servisi — Magic Box, si-
yasi liderlerle yaptığı söyleşi prog-
ramıru bugün ve yarın toplam
dört kez yayımlayacak. Programın
ilk gösterimi bugün 19.00'da Ma-
gic Box'ın uydudan yayın yapan
Starl kanalında gerçekleşecek.
Magic Box Genel Müdürü
Mehmet Turan Akköpriilü'nün
yönetiminde ANAP Genel Başka-
nı ve Başbakan Yıldınm Akbulut,
DYP Genel Başkanı Süleyman
Demirel, DSP Genel Başkanı Bü-
lent Ecevit, MÇP Genel Başkanı
Alpaslan Türkeş, RP Genel Baş-
kanı Necmettin Erbakan ile yapı-
lan söyleşi programırun "Türkiyet
de özd TV nasıl olmalıdır, bu an-
lamda Magic Box'tan neler
beklenmektedir" sorulan çerçeve-
sinde geliştiği bildiriliyor. Prog-
ramda, Magic Box'ın söyleşi baş-
vurusunu reddeden SHP Genel
Başkanı tnönö bulunmuyor.
Güçbirligi çağrısı
(Baştarafi l. Sayfada)
nin gereği olarak 'şeriatçı ve
tarikatçf akımların hız kazanıp
güçlenmesi karşısında seyirci kal-
mayı, hatta açıkça yüreklendirici
olmayı iç politikasının ekseni yap-
mış; bir numaralı süper güce tes-
limiyeti de dış politikasının temeli
edinmiştir.
Ulus desteğinden yoksun kal-
dıkça, 'Allah'tan başka kimseye
hesap vermeme
1
lafına sanlan ik-
tidarın, yedi yıldır demokratik ve
törel denetim yollannı kapayarak
salt şefın gözünün içine, dudağı-
nın kıpırtısına bakarak uyguladı-
ğı sağgörüsuz, sorumsuz yönetim
ve gerek karmaşık iç sorunlarm,
gerek ağır dış baskıların yol açtı-
ğı olumsuz konjonktürün kolay-
laştıneı, hatta özendirici etkisi yü-
zünden gelişme, büyüme, Uzma
olanağı bulan ve denetlenemez
durum almaya başlayan tehlike
karşısında, Atatürkçü Düşünce
Derneği olarak Türk kamuoyuna,
büyük kurtancının yetmiş bir yıl
önce Amasya Genelgesi ve Erzu-
rum Kongresi bildirisinde kullan-
dığı biçemle şöyle seslenmelidir:
1- Yurdun bütünlüğü, ulusun
bağımsızlığı, laik cumhuriyetin
geleceği tehlikededir.
2- Siyasal iktidar, iflas etmis
'devlel ve hükümel anlayışı', âdz,
niteliksiz, 'eyyama' kadrosu ve
gerçeklerden uzak olan, olaylann
gerisinde kalan idare-i
maslahatçı' programı Ue üzerine
aldığı soruraluluğun gereklerini
yerine getirecek niyet ve karara sa-
hip değildir.
3- Lider kadrolanndan, yapıla-
nndan ve programlanndan yansı-
yan özgül nitelikleri dolayısıyla
uyumlu ortak davranışlar içine gi-
remeyen ve girecek gibi de görün-
meyen muhalefet, yeterince etkili
olamamaktadır.
4- Çoğu basın ve parlamento dı-
şı baskı gnıplan, düşünsel ve tin-
sel alanlarda görüş, ilgi ve kaygı-
lannın çok değişik olması nede-
niyle uzlaşamadıkianndan. kamu-
oyu oluşturma ve yönlendirrae
misyonlannı gerektiği gibi yerine
getirememektedirler.
5- YÖK denen kunımun varlı-
ğında, veba salgınına ugramış gi-
bi lükenip edilginleşen üniversite.
bUirnin ve özgür düşöncenin odagı
olarak toplumu aydınlatma işlevi-
ni görememektedir.
6- Ülkeyi şeriat uçunımuna
düşmekten ve uydulaşmaktan
Atatürkçü çaba ve karar kurtara-
bilir. Bunun için Atatürkçü güç-
birliğiııi etken ve Atanırkçü istenci
egemen kılmak gerekir. Atatürk-
çü güçler için zaman yitirmeden,
yasal çizgiler içinde birleşip amaç
yönünde yürekli, dirençli, özveri-
li, uyumlu ve uygar bir savaşıma
atılmak kaçımlmaz bir görev ol-
muştur!.."
Son dönemde Atatürk ilkeleri-
ne yönelik saldınların arttığı, eği-
tim ve öğretimde "anti-laik
uygnlamalara" ağırlık verildiği,
ilahiyat fakültelerinden ve Islam
enstitulerinden mezun olanlann
diyanet işleri kadrolarında görev
almak yerine devlet kuruluşlanna
girmeyi yeğledikleri, bunlann ar-
tan etkinliklerinin laik devlet ilkt-
sine zarar verdiği görüşleri savu-
nulan açıklamada, "Bugün ülke-
miz hortlamış tarikatlann ve us
yoksunlanyla politikacı ya da çı-
karcı sahte dindarlan içeren tari-
katçı kalabalıkların cenneti
durumundadır" denildi.
İslam ülkelerine yöneük olarak
izlenen dış politikadan ABD ile
ilişkilere kadar her alanda Ata-
türk ilkelerinin zedelendiği görü-
şü dile getirilen açıklamada, son
yıllarda •'anti-laik" olarak nitele-
nen gelişmelerden örnekler veril-
di. Toplam 6 sayfalık açıklamanın
son bölümünde de şu görüşlere
yer verildi:
"Gerçekte her biri bir vatana
ihanet suçu niteliginde olan bu
anti-laik tutum ve davranışlan,
kimden ve nereden gelirse gelsin
göğüslemek, şeriat düzeninin ge-
tirilmesi ve uydulaşmanın saglan-
ması yolunda gösterilen çabalan
ve denenen ilkel uygulamalan ka-
muoyuna anlatmak, yargı organ-
lanna duyurmak ve önlemek için
yasal çerçevede her olanağa baş-
vurularak savaşım verilmelidir.
Atatürk'ün yapıtım, ilkelerini,
düşüncesini benimseyip savunan
her demek. tüm özel ve tüzel ki-
siler dayanışmaya girmeli ve güç-
birligi etrnelidir."
(Baştarafi 1. Sayfada)
rarlanmızda iş âleminin temsilci-
lerine danışmayacağız' deniliyor-
sa, bu yoğurt yiyişle iş âlemini ya-
tınma teşvik etmeniz zor."
Hükümetin "memur zammTnı
değerlendirirken ucrette bugün tu-
tulan yol kısa vadeli, kolay, ama
pahalı bir yol. Çünkü memurla-
nn örgütlenme hakkı yoktur diyen
Boyner şu görüşleri dile getirdi:
"Hiçbir zaman iktidann enflas-
yonla mücadele programı, güçlü-
ye karşı direnmeyip, güçsüzden fe-
dakârlık istemek anlamına gelme-
meli. Devletin işçisi ve devletin
memuru arasında ne fark var? Bi-
risi sendikalı greve gidebilir, öbü-
rü devlet memuru agzını açamı-
yorlar."
Serbest piyasa ekonomisinin
oturtulamadığını, ekonominin
kalbinin hâlâ Ankara'da attığını
belirten Boyner, 80 öncesi sistenüi
müdahalelerin olduğunu ancak
şimdi müdahalenin sistem olmak-
tan çıkarak keyfi müdahalelere
dönüştuğünü söyledi. Boyner
"1980 oncesi demokrasiyi çok ha-
fife aldık. Sanki bizimdi ve ömür
boyu bizde kalacaktı. Politikacı-
lar çok hafife aldılar. Kurulma-
ması gereken koalisyonlar kunü-
du, verilmemesi gereken tavizler
verdiler ve gerçekleşmesi gereken
uzlasmayi saglayamadılar. 80'de
demokrasiyi elimizden kaçınver-
dik. Hepimiz demokrasinin ne
muhtesem bir rejim oldugann
80'den sonra kaybedince
habrladık" diye konuştu.
O dönemde bir ifadeye göre
"ceket bol geldi" diyen Boyner,
dernekler ve sendikalarla ilgili ba-
zı yasa maddelerinin yeniden göz-
den geçirüip >ıımuşatıhnası gerek-
tiğini savundu. Boyner "Daha bol
ceketleri giyebilmeyi öğrenmek
zorundayız. Genelde toplumlar
başlanna artık dadı istemiyorlar.
Kendilerine neyin dogru, neyin
yanüş olduğunu öğretecek dadılar
istemiyorlar" dedi.
Dışişlerî
(Baştarafi 1. Sayfada)
Atina'ya bu anlaşmayla verilen
güvencenin hiçbir şekilde Türki-
ye'ye karşı olmadıgını ve doğrui-
tuda kullanılamayacagını açıkça
belirten yazılı bir güvence metni-
ne sahibiz."
Dışişleri Bakanlığı'mn "Müste-
şaret Savunma tşleri Dairesi" baş-
ta olmak üzere ilgili birimlerinin
son 5 yılda AnkaraAVashington
ilişkilerinin seyri konusunda yap-
tıkları değerlendirme, SEtA'nın
geleceğinde Yunan StA'sı ve Er-
meni sorunu olmak üzere iki un-
suru öne çıkarmışn. Bu değerlen-
dirmelerde son dönemde üzerin-
de en çok durulan iki soru
şunlardı:
— ABD ile SEÎA metnine, Yu-
nanistan anlaşmasına eklenen bo-
lüme benzer bir ibare konulsun
mu?
— lkili ilişkilere zarar verecek
"üçuncü" unsurlara karşı müca-
dele yükıimlülüğünü vurgulayan
paragraf, özellikle Ermeni tasansı
benzeri pürüzleri aşmak üzere ge-
nişletilsin mi?
Tûrkiye'nin Yunan StA'sı konu-
sundaki yazılı güvence istemine
ABD yönetiminin karşılık venne-
si, bu sorulardan ilkinin büyük öl-
çüde gündemden çıkmasına neden
oldu. Ancak ikinci soru, özellik-
le 1989 ekiminden itibaren ikili
ilişkilere önemli ölçüde zarar ve-
ren Robert Dole imzalı Enneni ta-
sarısı nedeniyle, değerlendirmele-
rin ön planında yer almaya devam
ediyor. Başkan Bush'un Ermeni
katliamımn 75. yıldönümü oldu-
ğu öne sürülen 24 Nisan 1990 ta-
rihi nedeniyle yayımladığı özel
mesajda Ankara'nın bu konuda-
ki rahatsızlığını pekiştirmişti. An-
cak Dışişleri Bakanlığı'nca yapı-
lan değerlendirmelerde Türk-
Amerikan SEİA'sımn üçüncü un-
surlara ilişkin bölümünde değişik-
liğe gidilmesinin çok güçlü bir gö-
rüş olmadıgı dfa dikkat çekiyor.
Yetkililer, Ermeni sorununun iki-
li ilişkileri etkilememesi ve Beyaz
Saray'ın da bu doğrultuda etkin
tutum alması için mevcut SELA
metninin gerekli uyanlan içerdi-
ği görüşünü taşıyorlar. Bu görü-
şe göre anlaşma metninde ilgili
bölümün genişletilmesi ya da de-
ğiştirilmesi yerine Beyaz Saray'ın
bu bölümdeki yükümlülüklere uy-
gun biçimde hareket etmesi konu-
sunda uyanlması daha etkin bir
yöntem oluşturuyor. Yetkililer,
Yunan SÎA'sına gösterilen tepki-
den sonuç alınmasını da bunun
göstergesi sayıyorlar.