Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GORÜŞLER 28 HAZİRAN 1990
Yargıtay Karanm
Düzeltmeli
Böyle bir kararın Yargıtay'dan çıkması, Türk. adaleti için büyük bir
talihsizliktir. Karar, baro-yargı ilişkilerinde güven duygusunu sarsacak
niteliktedir. Hukukçular arasında haklı olarak düş kırıklığı yaratmış,
Adalet Bakanlığı'nın vesayeti yanında bir de Yargıtay'ın vesayetinden
söz edilmesine yol açmıştır.
M. İSKENDER ÖZTURANLI İzmir Barosu Avukatlanndan
Turk ulusu yüz yıh aşkın bir zamandan beri öz-
gürlük savaşı verraektedir. Ama özgürlüğe kavuş-
muş değildir. Düşüncelerinden oturü cezaevlerin-
de çile çeken insanların sayısı eksileceğine, gittikçe
çoğalmıştır. Düşünceler suçlanmış, kitaplar suçlan-
mış, duşunürler ve yazarlar suçlanmıştır. Oysa dıi-
şunce ozgurlüğünün nimetlerinden bol bol yarar-
lanan ileri düzeydeki toplumlar, soyul bir özgürlü-
ğün hiçbir anlam taşımadığı gerçeğine yıllar önce-
si ulaşmışlardır. Özgürlükle birükte sozde kaian eşit-
liğin de bir ışe yaramadığını, doğal insan hakları-
nın yeterli olrnadığmı saptayarak kJasik hakların ya-
nında sosyal hakları da gerçekleştirme yolunu tut-
muşlardır. Giderek söz özgürlüğünun, vicdan öz-
gürluğünun, düşünce ve basın ozgurlüğünün yanı
sıra "ekonomik düşunce özgürlüğu" de önem ka-
zanmıştır.
Toplumcu yeni haklar
Özgürlükle eşitlik arasında bir denge sağlanma-
sı yoluna gidilmiştir. Başkalarının mutsuzluğu üze-
rine kunılan mutlulukların, başkalarının ezginliği
üzerine dayandırılan zenginlikJerin insanlık düşiin-
cesine aykırı olduğu görulmüş, boylece klasik kişi
hakları, ekonomik-sosyal ve kültürel haklarla do-
natılmıştır.
Gerçekten de klasik kişi hakları, insan gibi ya-
şama olanağı sağlayamamıştır toplumlara. Mutlu-
lukla birlikte mutsuzluk da getirmiştır yeryüzüne.
Çok küçuk bir azınlığa mutluluk, büyük çoğunlu-
ğa ise mutsuzluk vermıştir. Çoğu insanın yazgısını
değiştirememiş, aç insan hep aç, yoksul insan hep
yoksul, mutsuz insan hep mutsuz kalmıştır. Bu kor-
kular içinde yaşayan insanın hiçbir zaman özgür
olamayacağı anlaşılınca, sosyal ve ekonomik hak-
lar çıkmıştır ortaya.
Gunümuzün önemli sorunlarından biri, klasik
hakları bir yana atarak onlann yerine başka hak-
lar getirmek değil, insanlığa mal olan bu hakları
yeni sosyal ve ekonomik haklarla tamamlamaktır.
tşte 1961 Anayasası ile beiirlenen ve 1982 Anaya-
sası ile de aynen benimsenen "hak arama
dzgürlüğü" bu yeni haklardan ve özgürlüklerden-
dir. Üstelik her iki anayasa da bu özgürlüğe, "Sos-
yal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" bölümünde
değil, "Temel Haklar" bolümünde yer vermiştir.
*
Hak arama ozgurlüğü, savunma özgürlüğünden
ayrılamaz. Savunma özgürlüğu olmazsa, hak ara-
ma özgurluğü yok demektir. Hakkını savunama-
yan bir kişinin, onu elde etmesi olanaksızdır.
Ancak bir ülkede hak arama ozgurlüğünün tam
anlamıyla var olabilmesi için savunma mesleğinin
de özgür ve bağımsız olması gereklidir. Aynca tek
tek avukatlann bağımsız olmaları yeterli değildir.
Meslek kuruluşu olan barolar ve barolar birliği de
bağımsız olmalıdır. Savunma ve hak arama özgür-
lüğüne giden yol, barolann bağımsızlığından geçer.
Ne yazık ki Türkiye Baroları ve Barolar Birliği
bağımsız değildir. Kararlarının birçoğu Adalet Ba-
kam'nın onayı ile geçerlik kazanmaktadır. Son söz
Adalet Bakanlığı'nındır. 1980 yılından sonra Avu-
katlık Yasası sekiz kez değiştirilmiş, önce Adalet Ba-
karu'na, yargı karan olmadan barolan kapatma yet-
kisi verilmiştir. Sonra da Dernekler Yasası'na ekle-
nen bir madde ile anayasanın birer kamu kurumu
niteliğinde meslek kuruluşu olarak belirlediği ba-
rolar, dernekler düzeyine indirgenmiştir. Barolann
bağımlı olduğu bir yerde, savunma özgürlüğünden,
hukuk devletinden ve hukukun ustünlüğiinden söz
edilemeyeceği göz ardı edilmiştir.
Yargıtay için büyük talihsizlik
Türkiye Barolan, Adalet Bakanlığı'nın egemen-
liğinden kurtulmak için onurlu bir savaşım verrnek-
tedir. Bu savaşımı zaman zaman Yargıtay da des-
teklemektedir. Bu nedenle 25 Mayıs 1990 tarihli bir
yazı ile Adalet Yıh'nın açıhşında Türkiye Barolar
Birliği Başkanı'nın yapacağı konuşma metninin Yar-
gıtay'ca istenmesi çok düşündürücü olmuştur. Yar-
gıtay Başkanlar Kurulu'nun oybirliği ile aldığı 'bu
karardan anlaşılacağına göre gönderilecek metin be-
ğenilirse programa alınacak, begenilmezse konuş-
maya izin verilmeyecektir.
Oncelikle söyleyelim ki böyle bir kararın Yargj-
tay'dan çıkması, Turk adaleti için büyük bir talih-
sizliktir. Karar, baro-yargı ilişkilerinde güven duy-
gusunu sarsacak niteliktedir. Hukukçular arasında
haklı olarak düş kırıklığı yaratmış, Adalet Bakan-
uğl'nın vesayeti yanında bir de Yargıtay'ın vesaye-
tinden söz edilmesine yol açmıştır.
Bu kararın alınmasındaki etken, eğer Türkiye Ba-
rolar Birliği Başkanı Sayın önder Sav'ın 10 Mayıs
1990 günü Danıştay'm kuruluş yıldönümu nedeniy-
le, Cumhurbaşkanı'nın önünde kamu gucündeki ka-
rarnameleri eleştirmesi ve adalet sorunları üzerin-
de durması ise durum daha da tehlikeli boyutlara
ulasmış demektir. Bu asamada "yargının üzerinde
siyasal bir baskı mı var" kuşkusu ortaya çıkmak-
tadır. Üstelik hemen arkasından Anayasa Mahke-
mesi Sayın Başkanı Necdet Dancıoğlu'nun, Başba-
kan Yıkîırım Akbulut'u övücü bir konuşma yapması
ve Başbakan'ın onunde Yüksek Mahkeme'nin ha-
calı kararlarından söz etmesi, bu kaygı ve kuşkuyu
doğrular niteliktedir.
Bu durum karşısında "yargı adamlanmıza ve var-
gı organlarımıza ne oluyor" diye sormak herhalde
hakkımızdır. Ve bazı gerçekler üzerinde durmanın
da tam sırasıdır.
Yıl 1981'dir. Anayasayı yaprnakla görevli Danış-
ma Meclısı çeşitli kuruluşlardan göruş ıstemiştir.
Bunların arasında Yargıtay da vardır. Yüce Yargı-
tayımız, Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu Baş-
kanlıgı'na verdiği yanıtta, "Turk Ceza Yasası'nın 141
ve 142. maddelerine hiçbir yorumayer vermeyecek
biçimde açık ve seçik kaynak teşkil edecek bir huk-
mün yeni anayasada yer almasını" önermiştir. Bu
öneri uzerine anayasanın 14. maddesine Türk Ce-
za Yasası'nın 141 ve 142. maddelerinde bulunan şu
yargı getirilmiştir: "Anayasada yer alan hak ve hür-
riyetlerin hiçbiri... sosyal bir sınıfın diğer sosyal sı-
nıflar üzerinde egemenliğini sağlamak... amacıyla
kullamlamaz" Türkiye barolanrun yıllardan beri sa-
vundukları düşünce özgürlüğu ve duşuncenin suç
sayılmaması yolundaki göruşu bu suretle tarihe ka-
rışmış, düşünce suçlarına anayasal bir dayanak ka-
zandınlmıştır. Bu öneriden sonra Turk Anayasası,
ceza yasası biçimine dönüşturülmüştür. Bilindiği gi-
bi şimdi hemen hemen tum siyasal partiler bu iki
maddenin karşısındadırlar. Yargıtay'ın 1981 tarihli
önerisinin çağdışı ve gerçek dıjı olduğu açıkça or-
taya çıkmıştır.
Yüksek Mahkeme bu içtihadını 1988 yılında de-
ğiştirmiş ve Yargıtay Birinci Başkanı Sayın Ahmet
Coşar, Adalet Yılı'nı açış konuşmasında, "Türk Ce-
za Yasası'nın 141 ve 142. maddeleri toplumumuz için
gereksizdir... Siyasal suç kavramına açıklık getiril-
meli ve bunun sınırları daraltılmahdır... Eyleme dö-
nüşmemiş düşünce cezalandırılmamahdır... Eylem
kavramının ölçu ve sınırlannın da belirlenmesi
gereklidir" tümcelerini kullanmıştır. Hiç kuşkusuz
bu değerlendirme o günkü Yargıtay Başkanı'nın de-
ğil, Yüksek Mahkeme'nin bir değerlendirmesidir.
Yargıtay'ın altı yıl sonra içtihad değiştirmesi ve ger-
çek kimliğine kavuşması ne kadar sevindirici olduy-
sa, bugün bambaşka siyasal bir kimlikle ortaya çık-
ması o kadar üzücu olmuştur.
Sonuç
Ama unutulmasın ki savunma hakkı kutsal bir
hak, savunma özgürlüğu kutsal bir özgürluktür. Sa-
vunmanın böylesine ustun tutulmasının tek nede-
ni, hukukun üstunluğüdür. Çünku savunma onu-
runu hukukun onurundan almıştır. Bu onuru hiç
kimsenin ve hiçbir kuruluşun zedelemeye hakkı yok-
tur. Onun korunması ve yaşatılması ise başta yar-
gıçlar, savcılar ve avukatlar olmak uzere tum hu-
kukçuların görevidir. Türkiye Barolar Birliği, ko-
numu ve savaşımı gereği hiçbir zaman yazılı bir me-
tin gönderraeyeceğine ve gondermemesi gerektiği-
ne göre yapılacak şey kararın yeniden gözden geçi-
rilmesi ve düzeltilmesidir.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Cezaevlerinden Seslenişler"Oğlum büyüdün mü
Garip yürüdün mü
Benim hapse düşmeme
Çok üzüldün mü?
Yaşın üç oldu mu
Babanı sordun mu
Hapse düşmemı duyup
Ağlayıp durdun mu?"
Buca Kapalı Cezaevi'nde hükümlü Turgay Algan, 17 Haziran
Babalar Günü'nde oğluna bu dizelerle seslenmiş: "Oğlumun adı
Oğuz - Baban sana kılavuz - Yavrum bana üzülme - Yakında ka-
vuşuruz."
Adalet Bakanlığı'nın yayımladığı "İnfaz Postası" gazetesi son
sayısını Babalar Günü dolayısıyia mahkûmların yazdığı şiirlere
ayırmış. Yukarıda dizelerini okuduğunuz Turgay Algan da yıllar-
dır oğlundan ayrı düşmüş babalardan bıri...
İzmir Çocuk Islahevi Kız Koğuşu'ndan Türkân Sağlam da ba-
basına şu dizelerle seslenmiş:
"Dertlerımi paylastın - Umutlarıma kavuşturdun - Suçumu sana
anlatamadım - Canım babacığım - Beni dünyaya getirdin - Sen-
siz dünyam zindan - Suçumu sana anlatamadım - Canım baba-
cığım."
Başka bir genç kız da babasına içini şöyle dökmüş:
"Mutluluğu kaybettim bulamaz oldum - Dostlan artık göremez
oldum - Buralarda kimsesiz kaldım - Kendı kaderime kendım da-
rıldım - Sen bana neden darıldın babam - Kızın da bir gün mut-
lu olacak - Dört duvar arasından elbet çıkacak - O da bir gûn
özgürlüğu tadacak - Gözümde tütüyorsun özledım babam."
Dört duvar arasında yaşayanların kimi baba, ana özlemi çe-
ker, kimieşçocuközlemi... Ozlemin tadı yok demişti bir sinema
sanatçısı. Öztemin tadı, ancak kapalı duvariar ardında vardır. Acı
bir tattır bu. Ozleyecek bir kişisı, bir umudu olmak...
Erzincan Çayırlı Kapalı Cezaevı'nden Gürol Çevik, "Beni bu
hallere getirenler utansın" diyor. "Duştüm buraya on sekizimde"
diye başlamış. Şöyle sûrdürüyor:
"Her yanım duvarlarla çevrili - Etrafı askerlerle örülü - Bede-
nim hasretle gömülü - Beni bu hallere getirenler utansın - Sa-
bahtan erken uyanırım - Anamı babamı görür sanırım - Sonra
anlarım kı hep aldanırım - Beni bu hale getirenler utansın."
Keşap-Giresun Kapalı Cezaevı'nden Ali Naci Erkan'ın tek is-
teği de çocuklarına kavuşmak:
"Uzaktan geldım pek çok yorgunum - Efkârlıyım benliğimden
vurgunum - Gonca güldüm yel vurdu solgunum - Bırakın beni
çocuk.'arıma gideyim - Sular akar dağlardan yavaş yavaş - Kal-
mışım burada ben an arkadaş - Haber yok kimseden can gar-
daş - Bırakın beni çocuklarıma gideyim."
Son genel af çıkalı 16 yıl oldu sanırım. Ecevıt hükümeti ikti-
dardaydı. Yıl 1974. Bunca zaman geçti aradan. Hapishaneler dol-
du doldu, bir türlü boşalmadı. Seçimler oldu, iktidarlar değişti,
dünyada büyük oluşumlar, büyük olaylar yaşandı. Duvarlar yı-
kıldı, partiler yeni biçimler aldı, ıdeolojiler anlam degiştirdi. Ama
biz hep aynı yasaklamacı, cezalandırmacı anlayışı sürdürdük.
Dünyanın en eskı komünist partileri adlarını sosyalist partıye çe-
virdi, bız hâlâ komünist partilerin kurulmaması için uğraş veri-
yoruz.
Cezaevlerimizde on bınlerce insan var. Bunların büyük bölü-
mü genç. İçlerinden çoğu 'Beni bu hale getirenler utansın' di-
yor. Yıllar akıp gıtmiş. on sekiz - yirmi yaşında içeri girmiş olan-
lar otuz yaşlarına gelmiş, birtakım olayların insanları bugün bam-
başka nitelikler, kişilikler kazanm/ş. Biz hâlâ gençlerimizi yıllar-
ca dört duvar arasına kapatmayı bir başarı sayıyoruz!
"Bazı gûnler bir yıl gibi geçiyor - Bazı yıllar ise bir gün misali
- Bir gün dönüp baktım yatan aynaya - Saçlarım ağarmış kırlar
misali."
Adalet Bakanlığı tarafından çıkartılan on beş günlük İnfaz
Postası' 17 Haziran Babalar Günü'nde koskoca bir sayfayı hü-
kümlülerin özgürlüğe özlem şiirleriyle. yakınlanna seslenişleriyle
doldurduğuna göre ilgili çevreler, sorumlular da dört duvar ara-
sındakilerin bir an önce kurtuluşa ermelerinden yanadırlar.
Evet, cezaevlerindeki on binlerce yurttaşı özgürlüklerine ka-
vuşturmanın vakti çoktan gelip geçti. Yirmi birinci yüzyıla on kala
bütün Türkiye böyle bir genel bağışlama bekliyor.
TÜRKMEIS
"...Yolun duşerse kıyıya bir gun
Ve maviliklenni seyre dalarsai) denizın
dalgaiara götüs germiş olanları halırla
sclamla yüıeğin sevgi dolu
çunku onlar fınınayla çarpıştılar
Eşit olmayan savaşta
sana iiman gösterdiier uzaita."
UNUTMAYACAĞIZ
DEVRİMCİARKADAŞLARIADINA
MECİTDEMİR
İZMİR-KÜLTÜRPARK VE FUAR
YARIŞMA JÜRİSİ'NDEN
DUYURU
Jüri görevini sürdürmektedir. 21.6.1990 günü İzmir'de
yapılan ve oda başkanı ile sekreterinin de katıldığı jüri
toplantısında jürinin seçici üyeleri aşağıdaki görüşte
birleştiklerini açıklamışlardır; yarışmanın bu koşullarda
sonuçlanması halinde, Mimarlar Odası'nın İzmir Bölge
Idare Mahkemesi'nde açtığı dava ile ilgili durum, açıklık
kazanıncaya kadar jüri yarışmaya katılan projeler
üzerinde değerlendirme çalışmasını başlatmayacaktır.
TEŞEKKÜR
Bypass ameliyatınu basanyîa gerçekleştiren
Sn.Doc.Dr. ÖHAD BAKAY'a
Sn.Ux.Dr. TUFAN PAKER'e
Sn.As.Dr. BÜLENT POLATa
Anestezist
Sn.Doç.Dr. OSMAA BAYINDIRa
Sn.Ux.Dr. DEMET AŞKPTa
ve tüm ameliyat ekibine, aynca yakın ilgilerini gördüğum 1Ü
Kaıdiyoloji EnstitüsO Kardiovasküler Cerrahi Bölümü'nün tıim
uzman, aiijun doktor, hemşire ve personeline teşekkür ederim.
TURANFIRAnj
TEŞEKKÜR
Beni saglıgıma kavuşturan, hastalığun süresince yakın ilgilerini
esirgemeyen
Sn.Prof.Dr. MUZAFFER ÖZTÜRK'e
Sn.Prof.Dr. NURAJV YAaCIOCUTna
Sn.Prof.Dr. DEMZ GÜZELSOVa
Fizyoterapist
Sn.Prof.Dr. MLGÜN CÜRSES ve ekibine
Kauterlerimi yapan
Sn.Doc.Dr. SEBVET ÖZTÜRK ve ekibine
Yoğun Bakım Ünitesi, 18. Servis ve 3. Servis basta olmak üzere
burada isımlcrinı sayamadıgun fü Kardiyoloji Enstitüsü'nOn
tum uzman, asistan doktor, hemşire ve personeline teşekkür
edcrira.
TURAIVFIRArU
PENCERE
Z İ R A A T » T A M H İ Z M E T B A N K A C I L I Ğ I
Azerbaycaıfda CHP
Kurulacakmış...
Arkadaşımız Faruk Bildirici, Azerbaycan'da Prof.Dr. Bahtiyar
Vahapzade ile konuşmuş. Vahapzade, bağımsızlık yanlısı mu-
haJefetin önde gelenlerinden...
Faruk Bildirici soruyor:
" — Azerbaycan'tn özgürlüğu konusunda ne diyorsunuz?"
Vahapzade:
" — Azerbaycan'/n özgürlüğu yarım bir özgürlüktür; tam özgûr-
lük değildir"
'— Azerbaycan bağımsız değil mi?"
"— Sözde. Sözde federe bir devlettir, Ancak aslında federe bir
devlet bUe değil. PeM kendimizin değil, ihraç ettiğimiz şeyler ken-
dimizin değil. Biz Sovyetler'e çahşıyoruz. Biz ona çalışıyoruz. İs-
tklalimizi kazanalım. Bağımsızlığımızı kazanalım."
"— Nasıl bir devlet biçimi istiyorsunuz? Azerbaycan, Sovyat-
ler'den tamamen aynlmaiı mı?"
'— Elbette biz onu arzu ediyonız."
"— Sizce tam özgühüğün yolu nedir?"
— Gorbaçcv vermez. Biz almalıyız. Nasıl alacağımızı şimdi-
den söyleyemem. Silahla olmayacak. Demokratik yolla yanipar-
lamento yoluyla olacak."
"— Komünist Parti'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?"
'— Komünist Parti'nin geleceği kalmadı; Cumhuriyet Halk Par-
tisi adıyla yenibirparti kuracağız." (Cumhuriyet 27 Haziran 1990)
•
Zamanlar iç içe yaşamyor. Yaşlı gezegenimizde bir yandan Av-
rupa'da devletlerin bağımsızlığını törpüleyecek girişimler sürer-
ken öte yandan Baltık'tan Kafkaslar'a ve Orta Asya'ya kadar ba-
ğımsızlık rüzgârları esiyor. Sovyetler'in uluslar mozayiğinde "er-
ken sosyalizm" ile "geç milliyetçilik"\r\ sorunları çakışırken Batı
Avrupa'nın ileri kapitalist ülkeleri, aralanndaki sınırları kaldırmak
ve tek devlette bütünleşmek sürecini yaşıyorlar.
Neden?..
Çok değil, bir kuşak önce Fransa ile Almanya arasında gele-
neksel düşmanlık geçerliyken yeni bir asamaya nasıl geçildi?
Bu sorunun yanıtını önce ekonomik boyutlarda aramak gere-
kiyor. Avrupa kültürü, yaşlı kıtada yaşayan halklar arasında el-
bette tarihsel ortak payda oluşturmaktadır; ama süper kapitaliz-
min gerekleri ulusal sınırları zoriamadan önce tek bir devlet dü-
şüncesi hep düşlem olarak kalmıştı.
Avrupa, geçmişinde önce din savaşlannı, sonra ulusal savaş-
ları, ardından paylaşım savaşlannı yaşadı. Dünyanın hiçbir kıta-
sında böylesine kan dökülmemış; yalnız İkinci Dünya Savaşı'n-
da ölen 40 milyon insanın yüzde 9O'ı, belki daha da çoğu Avru-
pa'ya gömûlmüştür. Şimdi demokrası, insan hakları ve temel öz-
gürlükterfeteefesiüzerinde yükselen ekonomik bütünleşme, geç-
mişteki çok acı deneyimlerin bilinçaltına yerlesen derslerinden
de kaynaklanıyor.
•
Ancak Kafkasya'da tarihin bir başka evresi yaşamyor.
Prof. Dr. Bahtiyar Vahapzade, Azerbaycan için bağımsızlığın
ne demek olduğunu şöyle vurguluyor:
'— Yüzyıllar önce yitmlen bir seyitekrarelde etmek ko/aydeğB..."
Elbet kolay değil...
Bağımsızlık halkın özgürlüğu; özgürlük bireyin bağımsızlığt-
dır. Bu kavramlar ''maddi" temellere otururlar; soyut telsefe ürünü
değillerdir. Belirii bir gedşmişlik düzeyini vurgular bağımsızlık fikri
ve özgür düşünce...
Vahapzade diyor ki:
— Azerisaycan'da (bağımsızlık
için) Cumhuriyet Halk Parbsi adıy-
la yeni bir parti kuracağız..."
Kursunlar...
Ama kurmak bir şey değil;
Azeri kardeşlerimiz ondan son-
ra dikkat etsinler...
Cumhuriyet Halk Partisi'ni ku-
rup bagımsızlıklarını da sağladık-
tan sonra tarihsel bilincten yok-
sun beş general darbeyle iKtida-
ra geçip partilerini kapatmasın...
Tarih 30 Haziran Cumartesi
Resmi Tatil.
Emeklilere
Sayın Emekliler,
Size hiç bir zaman hizmetten kaçınmayan Ziraat,
29 Haziran Cuma akşamına kadar maaşınızı ala-
mamanız durumunda, Şubeleri ve Özel İşlem
Merkezleri ile, 30 Haziran Cumartesi günü de hiz-
metinizde olacak.
Emekli aylığınızı her zaman aldığınız Ziraat'ten
ya da Özel İşlem Merkezi'nden kolayca alın,
bayramı rahat karştlaym.
Sayın Vergi Mükellefleri,
Vergilerinizi daha rahat ödeyebilmeniz için,
Ziraat'in ilgili Şubeleri 2 Temmuz Pazartesi
(Arife günü) de tam gün hizmetinizde olacak.
Ziraat, devlete ve vergi mükellefi vatandaşlan-
mıza hizmetini bu tatil gününde de sürdürecek.
TC ZÎRAÂT BANKASI2 I R A A T S I Z B İ R T Ü R K İ Y E D U 5 U N U I E M E Z
mmıTURSEM'İKJ
LONDRA,CKPOTD, CAMBRIDGK
BOURNEMDUTH,BRiGîrrON.
H S n S H r aDE
rADA BÛTUH YILİN6IUZCE Ö6RENİU
12TAKSİTTE Ö
KOUNUGl
EDİYOR/
... ,KURSIAR
• TİCARİ İN6İÜZCE
• TüdiZM İNGİLİZÇESI
•BANKACIUK İN6İLİZCESİ
•5INAY ÜURSLARI: Cambndge
•Fırst Ccrtıficdte, Proficıencu ,
turnem
İNGİLİZLİSANOKULLARİ
DANIŞKA MERKEZİ
Cumhuriyet Cad. 173/4-B Elmadağ
80230 Istanbul Hılton Otefı Karşısı
Tel 1483977-148 7943-148 2849
Fax 132 97 29. Tlx-27498 tusmtr
.17-27 Yaşında Bayanlara
İNGİLTERE'de
İNGİLİZCE'yi
Ucuza öğrenmek için gûvenilir tek
yol AU PAlBHiK yapmaKtır.
DERİN ÜMtTED ŞTİ.
Bwbwo6 Bui Mazturpefa Sc* 2/9
Başmaflst Ten 161 43 86-87
Ankara 213 68 67 l^nır 22 38 88
Türkiye'nin en güzel
diiğün salonlan
NİŞANTAŞI
1 RfcSTAURANT
Düğün Salonlan
150 kişi ıçın
Yemeklı 1 785 000
Yemekli mezeli 2.175.000
Kez: 147 62 39 -147 74 40
• Sakmkmmtz klimaltdır •