Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28ŞUBAT1990**** HABERLERİN DEVAM CUMHURİYET/17
Bush, OzaPa ne dedi?
(Baştarafi 1. Sayfada)
na cevap nileliğinde olmayan Baş-
kan Bush'un mektubunda sert ifa-
delere yer verildigi doğnı degildir"
denildi.
DYP Genel Başkanı Süleyman
Demirel dün partisinin grup top-
lantısında konuşurken Özal ve
3ush arasında bir yazışma oldu-
ğunu giındeme getirdi. Derairel,
"Dünden beri ortada gezen bir şa-
iyaya göre Özal, Bush'a mektup
yazmış ve fevkalade sert cevap al-
mış. Tahkike muhlaçtır. Ne ölçü-
de doğnıdur bilemem, ama önem-
lidir" dedi. Demirel'in bu sözleri
üzerine Dışişleri'nin ilgili birimleri
ve ABD Büyükelçüiği çevreleri,
"Mektubun içeriginin niçin sert
olarak değerlendirildiği ve basına
ne tiır mesajlar verileceği" konu-
sunda yo|un bir "iç tarttşma" ya-
şadılar. Dışişleri yetkilileri Cum-
hurbaşkanlığı'ndan gelen istek
üzerine, konu hakkında resmi
açıklama yapmadılar. Ancak bu
kaynaklar basma bilgi ve görüş
aktarırken Başkan Bush'un Cum-
hurbaskanı Özal'a yazdığı mektu-
bun Ermeni tasarısı konusunda
son gelişmeleri \e Be>r
az Saray'ın
çeşitli açıklamalara daha önce de
yansıyan tutumunu ilettiğini söy-
lediler. Mektuptaki üslubun
"sert" olarak nitelenmesinin
"mümkiin" olmadığı, Demirel'in
"şayia" olarak dile getirdiği bu gö-
rüşun "yanlış bilgilenmeden
kaynaklanabileceği" de Dışişleri
yetkililerince ifade edildi.
Dün akşam saatlerinde Cum-
hurbaşkanlığı Sözcüsü Kaya Tope-
ri tarafından yapılan açıklamada
da şöyle denildi:
"Sayın Cumhurbaşkanı 16 Şu-
bat 1990 gıinii Başkan Bush'a
gönderdiği bir mektupta, ABD
Senatosu Genel Kurulu'nda yapı-
lacak görüşmeler öncesinde "Er-
meni karar tasansı" bakkındaki
göriişlerini ve bunun Tiirk kamu-
oyu bakımmdan arzettiği hassasi-
yeti bir kere daha dile getirmişler-
dir.
Bu raesajla eşzamanlı olarak
Başkan Bush tarafından resen
gönderilen bir mektup, 17 Şubat
1990 günü Sayın Curnhurbaşka-
nı'na Dışişleri Bakanlığı aracılı-
ğıyla iletilmiştir.
Yolda karşılaşan ve dolayısıyla
Cumhurbaşkanı'nın mektubuna
cevap niteliğinde olmayan Başkan
Bush'un mektubunda sert ifade-
lere yer verildigi dogru değildir.
Başkan Bush'un mektubunda
"Ermeni karar tasansı" ile ilgili
çalışmalar özetlenmiştir.
Daha evvel YVasbington'da ya-
pılan göriişmelerde ve Cumhur-
başkanımızın gönderdiği mektup-
ta ifade edilen görüşlerimiz bu ve-
sile ile Dışişleri Bakanlığı aracılı-
ğıyla Ankara'daki ABD Büyükel-
çiliği'ne şifahen bir kere daha tek-
rarlanmıştır."
lnönü. partisinin gnıp toplan-
tısında yaptıgı konuşmada,
TBMM'nin dış politika konusun-
da genel gönışme yapmasınıtı
ABD'deki tamşmalara etkisi ola-
cagını ifade ederken, "Bunu yapa-
raamamızın nedeni, ANAP'ın her
zamanki Meclis korkusu" dedi.
Tasarıya yine fren
Tanita
EVET/HMIR
OKTMAKBAL
(Baştarafi 2. Sayfada)
güvenmek istiyor, SHP'nin demokrasi yolunda başarılı olmasını
bekliyor.
ANAP çöktü. Çökecek değil, gerçek anlamda çöktü. İlk ge-
nel seçimde oyları barajı aşarsa yine de iyi! Bakıyorum bu ger-
çeği kendileri göremiyor) Ya da görmezlikten geliyorlar! Görse-
ler ne yapar eder partilerarası bir kurul toplar Seçım Yasası'nı
günün koşullarına uydurmaya çalışırlar. Bu Seçim Yasası ile
ANAP'ın Mecliste bir grup oluşturması bile kuşkuludur. Yapıla-
cak iş, ülke ölçüsündeki yüzde 10'luk barajın kaldırılması, il ba-
rajlarının da indirilmesi. Belki yeni seçim yasası Meclis'e gire-
cek partilerin sayısını arttırır, ama gerçek anlamda demokratik
bir oluşumun ortaya çıkmasmı sağlar. Demokrasi, her şeyden
önce 'çok seslilik' değil midir? Tek sesli' bir parlamento uygu-
lamasını yıllardır yaşadık, bir yarar gördük mü?
Yeni bir seçim yasası günün en önemli konusudur. Bunun ge-
reğini herkesten önce ANAP'lılar düşünmelidirler. Erken bir se-
çimde bu yasa uygulanırsa, yenilginin en büyüğüne uğrayacak-
larını bilmelidirler.
(Baştarafi 1. Sayfada)
rpıyor. Ikinci albümü "Sweet
Keeper" ile dünyada ve Türkiye'-
de listeleri altüst eden Tanita Ti-
karam, caz dünyastnvn "prima-
donna"sı Sarah Vaughan, Manos
Hadjidakis'in besıelerini, sanat-
çının kendisinin yöneteceği or-
kestra eşliğinde söyieyecek olan
Yunanlı şarkıcı Maria Farando-
uri, modern dansın yaratıcısı ola-
rak kabul edilen Martha Grah^nı,
bir piyano mitosu olarak kabul
edilen Dave Bnıbeck, La Scala
yaylı çalgılar topluluğu ile konser
verecek olan soprano Katia Ric-
ciarelli, SSCB Moiseyev Halk
Dansları Topluluğu, Paco Pena
flamenco topluluğu, gitarcı Geor-
ge Benson bunlardan bir kaçı.
Orkestra konserleri, oda müzi-
ği, resitaller, vokal müzik, opera,
caz, bale, milzikal, folk. pop,
-dans ve geleneksel sanatlar dalın-
da pek çok ünlu sanatçının kon-
ser \e gosterilerinin izlenebilece-
ği festivalde bu yıl Cemal Reşit
Rey Konser Salonu da kullanıla-
cak.
Silopfde
(Baştarafi I. Sayfada)
ekibi ile tlçe Jandarma Bölük Ko-
mutanlığı'na bağlı güvenlik güç-
leri ilçe çıkışında saldırganlann
arkadaşlan olduklan sanılan bir
grup teröristle karşılaştı. Çıkan
çatışmada henuz isimleri belirle-
nemeyen bir er yasamıru yitirirken
bir astsubayla dört er de yaralan-
dı.
Saldmdan sağ olarak kurtulan
Hacı Aydınhk'ın gelini ve ölenler-
den Mehmet Aydırüık'ın eşi Susun
Aydınhk şunlan anlattr.
Gece 23 sıralanydı. Odamızın
içi karanlıktı. Üç kisi yattığımız
odanın kapısını açarak içeri gir-
di. Bu arada karşı odada bulunan
kaympederim Haa ile kaynanam
Hikmet ve iki çocuğunu da bizim
odaya getirdiler. Bana da Kürtçe
'Bizim bunlarla gorulecek hesabı-
mız var. Sen kuçuk çocuklan alıp
karşı odaya geç' dediler. Ben de
çocuklarla birlikte karşı odaya
geçtim. Kısa bir süre sonra silah
sesleri geldi. Koşup odaya girdi-
ğimde her taraf kan içinde>di.
(Baştarafi 1. Sayfada)
"Kongre Karan" adı verilen, baş-
kanın onaymı gerektirmeyen ye-
ni bir metni her an getirebileceği
gibi Temsilciler Meclisi'de de bu
yönde bir hareketlenme olabilir.
Türk makamlarımn beklentisi de
Temsilciler Meclisi'nin önümüz-
deki günlerde bu yönde bir giri-
şime sahne olabileceği yönünde.
Zaten dün de Senato'daki oylama
sırasında Temsilciler Meclisi'nde
karar tasansı lehinde imfa topla-
ma kampanyası yürütülüyordu.
Ermeni tasarısının görüşülme-
sine dün TSİ 21.15'te başlandı.
İlk konuşmayı yapan Virginia Se-
natörü Robert Byrd, demokratik
örneklerle, Doğu Anadolu'daki
ölümlerin karşılıklı olduğunu ve
bu yüzden de buna soykırım dam-
gası vurulamayacağını anlattı.
Bunun üzerine söz alan tasarının
sahibi Senatör Dole, İngiliz istih-
barat Servisi'nin Osmanlı arşivin-
den elde ettiği ve bugün imha edil-
miş olabileceğini ima ettiği bir bel-
geden soykırımın kanıtlandığını
ileri sürdü. Dole, "Türkler Ue Oiş-
kiler kötüleşirse sanki bu işten bir
tek biz zarar gorecekmişiz gibi ko-
nuşuyorlar. Her yıl verdiğimiz
500 milyon dolarlık çtkten
bahsetmiyorlar" dedi.
Türkiye'ninSenato üzeritıdeki
baskısından yakman Dole " Eğer
oylama gizli yapılsa bu tasan co-
ğunluk oyu ile gecerdi"dedi.
Dole'dan sonra söz alan Sena-
tör Paul Simon, şöyle konuştu:
"Tiirk hükiimetine buradaki
müzakerelere >ol açan itirazlan
nedeniyle teşekkür etmeliyiz. Bu
itirazlar sayesinde Amerikahlar,
Ermenilerin o dönemde jasadık-
lannı daha iyi öğrendi."
Senatör John Kerry ise,
"Tehcir" politikasının tüm Erme-
nilerin ortadan yok olacağı umu-
larak yürürlüğe konduğunu ileri
surdü ve "Dağlardan inen Kürt
kadınlan bile gavur öldürerek se-
vaba girmek için göç halindeki
Ermenileri bıcakla öldürdü" di-
ye konuştu.
Senatör Carl Levin, Avrupa
Parlamentosu'nun soykırım ko-
nusunda bir karar kabul ettiğini
belirterek, "Müttefik Avrupalılar
kabul ediyor, biz neden etmeye-
lim" diye sordu.
Daha sonra yeniden söz alan
Senatör Byrd, şöyle konuştu:
"O bölgede tsrail var. İsrail bi-
zim dostumuz. Türkiye de dostu-
muz. Gelecekte İsrail ve Atneri-
ka'nm o bölgedeki Türkiye'ye ilı-
tiyacı olacaktır. Böylesine hayati
bir stratejik pozisyondaki Türki-
ye yeni bir İran olursa Allah ts-
rail'in yardımcısı olsun."
Byrd'in konuşmasından sonra
tasan lehine söz alan Paul Sarbe-
nes, geçmişte Türklerin Ermeni-
leri sistematik ve metodik bir şe-
kilde yok ettiğini ileri sürdü ve
"Şimdi, bu hiç olmamış gibi ta-
rihin bu sayfası Türkler tarafın-
dan yeniden yazılmak isteniyor"
diye konuştu. Senatör Ted Ken-
nedy, Osmanlı İmparatorluğu'-
nun Ermenilere davranışımri "in-
sanlık dışı" olduğunu iddia etti ve
Senato'yu karar tasansı lehine oy
kullanmaya çağırdı.
Dinleyici localanna 50 kadar
Ermeniyi getirdiği görülen Sena-
tör Dole, oylamadan önceki son
konuşmasında ise şunları söyledi:
"Bir kez daha söylüyorum, uz-
laşmaya hazınm. Tasanyı gunde-
me alalım, ondan sonra ben bir
değişiklik önergesi ile bunu yumu-
şatacağım. Aynca, Beyaz Saray'-
ın onaylamak zorunda olmayaca-
ğı bir hale getireceğûn. Zaten Baş-
kan ftush da bu yönde düşünü-
yor. Eğer bu şekilde geçirirsek çı-
kacak karar kanun kuvvetinde ol-
maz."
Dole bu sözlerinden sonra,
Başkan Bush'un kendisine gön-
derdiği mektuptan satırlar okudu.
Buna göre, Başkan Bush, kendi-
sinin onayını gerektirmeyecek,
kanun kuvvetinde olmayan bir
anma gününe tam destek veriyor.
Bu konuşmalardan sonra Dole,
Bush'un da desteklediğini söyle-
diği yeni öneriyi başkanlık kürsü-
süne verdi. Fakat Senatör Byrd,
ayağa kalkarak itiraz etti. Bu iti-
raz üzerine yeni öneri yüriiTİüğe
konulamadı ve tasarının Adalet
Komitesi'nden geçen şeklinin
gündeme alınıp alınmaması için
oylamaya geçildi.
Kandemir'in mektubu
Türkiye'nin Washington Buyü-
kelçisi Nüzhet Kandemir, önceki
gün ABD Başkanı Bush'un Ulu-
sal Güvenlik Danışmanı Scowc-
roft'a gönderdiği mektupta,
"Hükümetinin verdiği talimat
uyannca. Amerikan yönetiminin,
yapılacak ikinci oylamada başa-
nmızı tehlikeye düşürecek bir ha-
reketten kaçınmasını talep
ediyorum" dedi. Kandemir bu
mektubu, Scowcroft'tan üç gün
önce istediği randevu talebine ya-
nıt gelmemesi üzerine gönderdi.
Denktaş
(Baştarafi 1. Sayfada)
de Kıbrıs Türk tarafının tutumu-
na açıklayan ve görüşulmesi ge-
rektiğini düşündiiğiim konulann
listesini içeren bir niyet mektubu-
nu de Cuellar ve Vasiliu'ya
verdim" dedi. Vasiliu'nun böyle
bir metin verip vermediğine iliş-
kin soruya ise Denktaş, "Hayır
vermedi. Verip vermeyeceğini de
bilmiyonım. Çünkü yaptıgı açık-
lamalardan öyle anlıyorum ki yi-
ne belgelerden kaçmak istiyor.
Bu, bizim sorunumuz değil. Biz
söylediğimizi de yaptığımızı da
yapacagımızj da belgeleyeceğiz ki
ileride yalan yanlış propaganda-
ya yenik düşmeyelim" karşılığı-
nı verdi.
TSt 19.45'te sona eren görüş-
meden çıkan Rauf Denktaş,
"Topyeknn bir anlaşmanın ana
hatlan üzerinde göriişüyonız" de-
di. Rum lideri Vasiliu ise görüş-
meden çıkarken son derece sinir-
li göründü ve Denktaş'm açıkla-
maları üzerine sorulan soruları
yanıtlamayı reddetti. Vasiliu,
"Görüşmeler üzerinde bir şey
söylememek üzere anlaştık. Diğer
tarafın bu konudaki tutumuna
kanşmam. Bir şey söylemeyece-
ğim" dedi.
Denktaş, öğleden önceki görüş-
melere yanında danışmanı Müm-
taı Soysal ye KKTC New York
Temsilcisi Özer Koray ile birlikte
geldi. Denktaş, Vasiliu'dan önce
de Cuellar ile 20 dakika kadar bir-
likte çalıştı. Denktaş aynca, sa-
bahki göruşmelerde anlaşma met-
ninde ve başhklannda Türk ve
Rı^m tarafı için "toplum" terimi-
nin ne anlamda kullanılacağı üze-
rinde tartıştıklarım da kaydetti.
KKTC Cumhurbaşkanı Denk-
taş, öğle yemeğinde de ABD Dı-
şişleri Kıbns Koordinatörü Büyü-
kelçi Nelson Ledsky bir araya gel-
di. Denktaş yemekten sonra, ikinci
oturum öncesi BM Genel Sekre-
teri de Cuellar'ın isteği üzerine
BM binasında Cuellar ile 45 da-
kika süren bir görüşme yaptı.
Denktaş, Cuellar'ın yaruna öngö-
rülen toplantı saatinden yanm sa-
at önce çıktı. Buna karşılık Vasi-
liu'nun da Cuellar'ın önerdiği gö-
rüşmeye, randevu saatinden 15
dakika geç geldiği dikkat çekti.
Kıbrıs zirvesinin dünkü ikinci
oturumu ise TSİ 23.15'te, ilk top-
lantının yapıldığı salonda başla-
dı Denktaş ve Vasiliu, bugün de
BM'de TSİ 11.00'de bir araya ge-
lerek ikili görüşmelere devam ede-
cekler.
1
G O Z L E M UĞUR MUMCU
(Baştarafi 1. Sayfada)
Barış Derneği davasında iki yılı aşkın tutukluluk.
Orhan Apaydın'ı ölümcül hastalık Kartal-Maltepe ve Sağmalcı-
lar cezaevlerinde yakalamıştı. Orhan Apaydın. Sağmalcılar Ceza-
evi'nden Haydarpaşa Devlet Hastanesi'ne götürülürken elleri ar-
kadan kelepçelenmişti.
Orhan Apaydın'ın bu hastaneye son götürülüşü oldu. Bundan
sonra hastaneye hiç gitmedi. Bazı dostları. Milli Gûvenlik Konseyi
Genel Sekreteri'ne kadar gidip Apaydtn'ın hastaneye yatınlması
ıçın gereken girişımlerde bulundular.
Orhan Apaydın'ın hastaneye yatınlması için gereken emir de çık-
mıştı.
"Değil mı ki" dedi "eHerimi arkadan kelepçeleyerek hastaneye gö-
türecekler, burada ölürüm, gitmem!"
Aynı günlerde kaçakçılık suçu sanıkları, Selimiye Kışlası'nda, Ka-
bakoz'da ve Sağmalcılar cezaevlerinde bir elleri balda bir elleri yağ-
da yaşıyoriardı.
Barış Derneği davası sanıkları cezaevınden duruşma salonuna
getirilirken "sevk zinciri" ile birbirterine bağlanıyorlardı. Zincirin boş-
ta kalan son bölümü de bir öğretım üyesi sanığın boynuna dolanı-
yordu.
Orhan Apaydın. DİSK'in avukatıydı.
DİSK davasında savcı "savaş hali hükümleri"n\n uygulanmasmı
istemiş; Apaydın, bu isteme karşı savunmasını yaparken iki nefer
aracılığı ite zoria duruşma salonunun dışına çıkarılmıştı.
Apaydın, duruşma salonundan çıkarılırken bağırıyordu:
— Savunma makamı olarak sesimizi duyurmak istiyoruz...
Savunma hakkının gereği gibi kullanılması çok kişiyi tedirgin et-
meye yetmişti DİSK avukatlarının seslerinı kısmak için yeni dava-
lar acıldı.
Davalardan bıri işte bu 'Barış Derneği' davasıydı.
DİSK'in avukatı Apaydm'dı. Apaydın, Ba«ş Derneği davası ne-
deniyle tutuklanınca Apaydın'ı Halit Çelenk ve Turgut Kazan'ın da
aralarında bulundukları avukatlar savunacaklardı.
Bu kez, Avukat Çelenk ve Kazan'a karşı da "2. Barış Derneği
davası" açılıyor ve bu avukatlar da sanık sandalyelerine oturtulu-
yordu.
Orhan Apaydın'ın ağabeyı Avukat Burhan Apaydın hakkında da
"adliyenin manevi şahsiyetine hakaret" suçundan dava açıtmıştı.
Sıkıyönetımce savunma mesleğine karşı açılan savaş bunlarla
da bitmedi.
1983 yılında çıkarılan bir yasa gücünde kararname ile Apaydın
kardeşlerle Avukat Halit Çelenk ve Turgut Kazan'ın avukatlık yap-
malan da yasaklanmıştı. Avukatlık Yasası'nı değiştiren kararname,
"haklannda kamu davası açılan avukatların" işten yasaklanmaları-
nı öngörüyordu.
Askerı dönemde çıkarılan bu yasa gücündeki kararname, o pek
liberal, o pek demokrat ve pek sivil toplumcu ANAP döneminde
yasalaştı.
Orhan Apaydın. tutuklandığında İstanbul Barosu başkanıydı. Ba-
ro başkanlığı Apaydın'ın elinden bu dönemde asker zoruyla alın-
mıştı.
İki yılı aşkın süre hapis yatan Apaydın, cezaevinde yakalandığı
ölümcül hastalık nedeniyle yurtdışına gitmek istedi. Salıverılmış-
ti; üstelik askeri rejim gitmiş, yerine sivil yönetimi bırakmıştı.
Apaydın'a pasaport verilmedi.
Ağabeyı Burhan Apaydın ve yakın dostlarının başvurdukları bü-
tün kapılar tek tek yüzlere kapanıyordu.
Aynı günlerde ANAP, çıkardığı yasa gücünde kararname ile al-
tın ve döviz kaçakçılığı davası sanıkları ile ilgili yasakları bir çırpı-
da kaldırmıştı.
Bu acımasız uygulamalan yapanlar kimlerdı?
Onlar çoktan unutuldular. Hem adlarının ne önemi var?
İşte görülüyor Onlar çoktan unutuldular: Anımsansalar bite bu
paslı kelepçeler, o sevk zincirlerı ile akla gelıyorlar. Adları bu sevk
zincirlerinin halkalarıyla biriikte anılıyor, ama Apaydın unutulma-
dı.
Orhan Apaydın'ın biieklerindekı kelepçe, bugün bir altın bilezik
gibi parıldayıp 12 Eylül karanlıklannı aydınlatıyor!
COK RENKLİLİGİN KUYUMUEMLAK BANKASI;
çağdaş bankacılığın
gerektirdiğifarkh
hizmetleri sizlere
s u n u y o r .
EMLAK BANKASI;
çağdaş bankacılık
hizmetlerinden en
d o ğ r u ş e k i l d e
yaraıianabilmeniz
için, 436 şubesiyle
hizmet veriyor.
EMLAK BANKASI'na
uğrayın, çağdaş
b a n k a c ı l ı k
hizmetlerimizle
t a n ı ş ı n .
H e r h i z m e t ,
u z m a n I a r ı
tarafından size
ulaştırılacaktır.
KULUSLARARASI İIİŞKİUR
KÜÇÜK, BÜYÜK
TASARRUFLARINIZ
İÇİN TÜRKİYE'NİN
HER Y E R İ N D E
4 3 6 ŞUBEMİZLE
H İ Z M E T İ N İ Z E
H A Z I R 1 Z .
EMLAK BANKASI