05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9JCASIM 1990 Dünya Satranç Şampiyonası Kasparov: 6 Karpov: 6 KÜLTÜR-SANAT CUMHURÎYET/5 KARPOV (Siyah) KASPAROV (Beyaz) SON DURUM (37.Kel) • Kiıltür Servisi — Dunya Satranç Şampiyonası'nın Nevv York bolumu 6-6 berabere sonuçlandı. Çarşamba gecesi oynanan 12. oyun da 37. hamlede beraberlikle sonuçlanınca Gari Kasparov ve Anatoli Karpov birer galibiyet ve onar beraberlikle ilk bolümu tamamlamış oldular. 12. oyunda beyaz taşlarla oynayan Kasparov, yine daha onceki oyunlarda olduğu gibi şah piyonunu surerek oyuna başladı. Oyunu yorumlayan satranç uzmanlan, taraflann oyun boyunca birbirlerine net bir üstunluk sağlayamadıklarım belirttiler. Karpov, son dokuz hamle için sadece dokuz dakikası kaldığından beraberliğe sevinen taraf oldu. Dunya Satranç Şampiyonası'nın ikinci bolumiı 23 kasım tarihinde Fransa'nın Lyon .şehrinde başlayacak. Taraflar burada da Nevv York'ta olduğu gibi 12 oyun oynayacaklar. Toplam 24 oyun sonunda galıbiyetler 1, berabereler 0.5 puan olmak uzere 12.5 puana erişen taraf maçı kazanmış olacak. Eşitlik halinde Kasparov unvanını koruyor. Beyaz: KASPAROV - Siyah: KARPOV (Ruy Lopez Açılışı, Ragosın Varyasyonu) I.e4 e5 2.Af3 Ac6 3.Fb5 a6 4.Fa4 Af6 5.0-0 Fe7 6.Kel b5 7.Fb3 d6 8.c3 0-0 9.h3 Ad7 10.d4 Ff6 Il.a4 Fb7 12.Aa3 exd4 13.cxd4 Aa5 14.Fa2 M 15.Ac4 Axc4 16.Fxc4 Ke8 17.Vb3 Kxe4 18.Fxf7 Şh8 19.Fe3 Ke7 2O.Fd5 c6 21.Fe6 Af8 22.Fg4 a5 23.Kacl Ag6 24.Fh5 Kc8 25.Fg4 Kb8 26.Vc2 Kc7 27.VT5 Ae7 28.Vd3 Ad5 29.Fd2 c5 30.Fe6 Ab6 31.dxc5 dxc5 32.Vxd8+ Kxd8 33.Ff4 Ke7 34.Ag5 Fd5 35.Fxd5 Kxd5 36.Kxe7 Fxe7 37.Kel Beraberlik. Lavvrenee Durrell öldü • Kultiir Servisi — Ünlü İngiliz yazar Lawrence Durrell, geçen çarşamba günü Güney Fransa'daki evinde öldu. Dört romandan oluşan "Iskenderiye Dörtlüsü" adlı yapıtıyla üne erişen Durrell 78 yaşındaydı. "Iskenderiye Dörtlüsü"nü oluşturan "Justine", "Balthazar", "Mountolive" ve "Clea" adlı romanlan Ülker Ince tarafından Turkçeye çevrilen Durrell, 1929'da Hindistan'da doğmuştu. Gençliğinda caz piyanistliği yapan, şiirler yazan Durrell ilk başanlı romanı "Panic Spring'M 1935'te Charles Norden takma adıvia yayımlamış, aynı yıl Ingiltere'den aynlarak Korfu Adası'na yerleşmişti. Yaşamını daha çok Mısır, Yunanistan ve Yugoslavya'da geçiren Durrell, Akdeniz dünyası ve kültürune duyduğu yakınlıkla tanınrttlş', '-' birçoklarmca şiirleri en iyi yapıtlan olarak kabul edilmişti. 1957-60 arasında "İskenderiye Dörtlüsü"nü yazan Durrell, 1977-85 arasında da "Avignon Dörtlüsü"nü kalente almıştı. ' Iskandinav Caz Geceleri • Kültttr Servisi — Sheraton İstanbul Otel ve SAS Service Partner işbirliğiyle düzenlenen "Iskandinav Caz Geceleri", iskandinav "Sing & Swing" Topluluğu'nun katıhmıyla bugün ve yarın Sheraton Oteli'nde yapılacak. Kurulduğundan bu yana çeşitli ulkelerde konserler veren "Sing and Svving" adlı topluluk, erken svving dönemi ve geleneksel cazın yanı sıra müzikaller ve son rock hitleri gibi çağdaş ritmleri de kapsayan bir repertuara sahip. Roy Bunnage, Niels Lichtenberg. Tormod Vinsand, Jorgen Jangmark, Jacob Fischer, Kristian Vinsand, ve , Lene Sadolin'den oluşan topluluğun uluslararası alanda - ün kazanmış bazı müzisyenlerle ortak sahne çahşmalan bulunuyor. "Yıldınm Günleri" gösterimde • Kiiltur Servisi — Tom Crırise ile Robert Duvall'ın başrollerini paylaştıkları "Yıldırım Günleri", bugün Beyoğlu Atlas, Bakırköy 74, Osmanbey Gazi, Beşiktaş Yumurcak ve Çemberlitaş Şafak sinemalarında gösterime giriyor. Yönetmenliğini "Top Gun", "Sosyete Polisi 2" ve "tntikam" gibi filmlere imzasını atan Tony Scott'ın yaptığı film, mesleğinde yukselmek uğruna yaşamını tehlikeye atan bir yanş otomobili surücüsunü konu .ahyor. Amerika'da 230 milyar liraya yakın gişe hasılatı yapan filmin müziklerini "Yağmur Adam", "Bayan Daisy ve Şoförü", "Son împarator", "Kara Yağmur", "Ayrı Bir Dünya" gibi bol ödüllü fdmler için beste yapan Hans Zimmer hazırlamış. Tom Cruise'un da katkısı bulunan filmin öyküsunü Robert Tovvne senaryolaştırmış. Randy Quaid, Nicole Kidman ve Cary Elves de diğer önemli rollerde. Filmin gorüntu yonetmeni ise Ward Russell. 9. ÎSTANBUL KİTAP FUARI'NDA VERA TULYAKOVA HIKMET 9 Kasım 1990 cuma günü saat 16.00-17.00 arasında NAZIM HİKMET üzerine Ataol Behramoğlu ile birlikte bir söyleşi yapacak, aynı gün 14.00-16.00 ve 17.00-19.00 saatleri arasında da TYS standında kitabını imzalayacaktır. S E V E M A ATİLL DORSAY Ballard'ın romanından Spielberg eliyle beyazperdeye 'Güneşİmparatorluğu' Harika da olsa lıâlâ çocııkGömeş hnparatorlngu (Empire of the Sun) / Yönetmen: Steven Spielberg / Senaryo: J.G. Ballard'ın romanından Tom Stoppard / Görüntü: Allen Daviau / Müzik: John VVilliams / Oyuncular: Christian Bale, John Malkovvich, Miranda Richardson, Nigel Havers, Joe Pantoliano, Leslie Phillips, Masato İbu, Emily Richard, Rupert Frazer / Warner Bros yapımı / 154 dakika (Fitaş, Kristal, Sur, Kadıköy Yıldız, Ankara Batı). "Jaws", "E.T.", "tndiana Jones" gibi fîlmleri ve kahra- manlanyla yalmzca son 15 yılın sinemasına değil, kolektif (dün- ya çapında kolektiO bilinçleri- mize de damgasını vuran Steven Spielberg, arada sırada bunun- la yetinmeyip daha "ciddi" işler kotarmaya çaba gösteriyor. "Color Purple", "Güneş İm- paratroluğu" ve son olarak da "Daima" bu tür çabalara örnek- ler oluşturuyor. "Güneş İmparatorluğa", İngi- liz yazan J.G. Ballard'ın şu gün- lerde bizde de yayımlanan özya- şamsal romanmın uyarlaması... 1941 yıhnda annesi, babası ve yeterli bir İngiliz kolonisiyle bir- likte Şanghay'da yaşamakta olan bir İngiliz çocuğunun anı- larına dayanıyor fılm... Bu uzak iılkede bile yalmzca çay saatle- ri, kostumlü "party"leri, tenisi ve başka şeyleriyle tipik İngiliz bir yaşam sürmekle kalmıyor küçük Jim... Aynı zamanda, kendi kendisine kurduğu ve ço- cuksu hayallerle beslenen bir dünyanın da içinde yaşıyor. Bir- den kopan fırtına ve Şanghay'- ın Japonlarca işgali, Jim'i ana babasmdan ayırarak savaş sonu- na dek surecek uzun ve zorlu bir serüvenin içine atacaktır. Bilim kurgudan, "EJrierden, uzay yaratıklarından ve fantas- tik dünyalardan uzaklaşmak, Spielberg'in temel tavrını değiş- ROMANI DA TURKÇEYE ÇEVRİLDİ— "Guneş İmparatorlugu"nun J.G. Ballard imzasını taşıyan romanı da kısa bir siıre önce dilimize çevrildi. Filmde küçük Jim Graham'ı Christian Bale, Bay Maxton'ı da Leslie Phillips oynuyor. tirmiyor. O, dunyaya sanki bu- yümeyen bir çocuğun gözleriy- le bakmaktadır ve bunu, kaç ya- şına gelirse gelsin surdurecektir. "Güneş Imparatorlugu"nun, bir çocuğun (asknda yıllar sonra, büyümüş bir çocuğun) gözleriy- le verilen dünyası, elbette bu açı- dan Spielberg'i ilgilendirmiştir. Ama burada kuşkusuz temel bir çelişki ortaya çıkıyor: Ne denli çocuk olmak istese de Spielberg artık bir yetişkindir. Tıpkı J.G. Ballard'ın da çocukluğunu etki- lemiş müthiş bir serüveni anla- tırken, "büyük" olmaya özgü mesafeyi, dıştan bakışı kullan- maktan kaçınamaması gibi... "Çocuk kalmak" veya "çocuk- Inğunu sürdürmek" savında olan yönetmenler (başta Spiel- berg), bu açıdan temel ve gide- rilemez bir çelişkinin tutsağı oluyorlar gibi geliyor bize... Öte yandan Spielberg, bilinen Spielberg... Sinemasının temel özellikleri hep orada: öncelikle, anlatımında kurduğu o estetik dünya: Günbatımları fonu önü- ne bir askeri saldından, kıpkı- zıl bir gökyüzündeki uçak sava- şımına, bir kadının veya bir as- kerin ölümunden kentteki toplu paniğe ne anlatırsa, anlatsın son kerte estetik biçimde anlatıyor Spielberg... Filmin tümune sin- miş bu estetik, bu her çekimin, her çerçevelemenin içinden fış- kıran özen, her kamera hareke- tinin anlatılana şaşılası uygun- luğu, bir de Spielberg'in değiş- mez muzikçisi John VVilliams- ın, bir zamanların Hollyvvood filmlerinde olduğu gibi (ama kuşkusuz çok daha "modern" biçimde), filmin her önemli sah- nesinî, her duygu veya gerilim anını, insanın içine gömüluver- diği yumuşacık bir yatak gibi sa- rıveren müziğiyle birleşince işte o dayanılmaz Spielberg sineması doğuveriyor!.. Her önemli anı- nın altı iyicene çizilmiş, her ka- resi özenle çekilmiş, her planın- da Hollywood'un milyon dolar- larıyla Spielberg ekolünün o inanılmaz sinema sevgi ve cabası birleşmiş bir sinema, seyircisinin filmin o sahnesindeki duygula- ra, heyecanlara katılmasını, mutlaka ama mutlaka isteyen, empoze eden biraz manipüle edici bir sinema... Ama ote yandan bu "mani- pülas>on"u aşıp gerçekten "sinema" olabilen, duygu ve he- yecanlanmızı John Williams'ın müziği dışında da ayaklandıra- bilen kimi bölümler: Şanghay'- ın Japon baskısmauğraması, bir "gece röntgeni"nde yaşanan ilk cinsel uyanış, atom bombasının uzaktan görünumü ve onunla eşleştirilen "bir ruhun göğe uçması" gökyüzunde oyuncak bir uçakla gerçek uçakların bir- birine karıştığı bir saldırı, 4 yıl sonra, kayıp çocuklarını arayan gergin, kaygılı yüzleriyle toplan- mış ana babalar... Bu ve benze- ri kimi sahneler de Spielberg'in sinemacı özelliklerini bir kez da- ha duyuran ve filme yer yer yad- sınamaz bir çekicilik kazandıran sinema bölümleri oluşturuyor. Velhasıl Spielberg, o aynı Spi- elberg... Amerikan sinemasının "harika çocuğu" o.. Ama hari- ka marika, ne de olsa, hâlâ bir "çocuk." Bunu onun "aleyhine kullanabilirsiniz".ama bu çocuk yanı bir erdem de sayıp onun fılmlerine koşturabilirsiniz. An- cak kuçuk ama akıllı, guçlü ve kişilikli ingiliz veledi Jim'in iç burucu ve heyecanlı öyküsunü izlerken Spielberg'in hiç sorma- dığı veya düşündürmediği şu so- ru da akla gelmiyor değil: Sahi, 1940'ların Şanghay'ında ne arı- yordu lngilizler? Şimdi Sad- dam'ın Irak'ında aradıklarım mı? Doğallıkla kuçük Jim'in se- rüvenini de Saddam'ın rehinele- rinin seruvenlerini şimdi TV'de izlediğimiz gibi heyecanla izliyo- ruz. Ama yine de tarih boyun- ca lngilizlerin (ve sonra da Ame- rikalıların) hep bu uzak ve so- runlu ulkelerde "ne aradıklannı" düşünmek de ya- rarlı zihin cimnastiği olabüir. 'Stanley ve Iris'te Amerikan rüyasının arka bahçesine iyimser bakış Emektardan pembe gerçekçilikStanley ve Iris (Stanley and Iris) / Yönetmen Martin Ritt / Oyuncular: Jane Fonda, Robert de Niro, Svvoosie Kurtz, Martha Plimpton, James Sheridan, Harley Cross, Feodore Chaliapin Jr. / Bir UIP (MGM) yapımı (Beyoğlu Lale, Kadıköy Kadıköy) Amerika'da, dünyanın en zengin, en güçlu ulkesi Ameri- ka'da 20 küsur milyon kişinin " a ç " olduğunu biliyor muydu- nuz? Yine bu ülkede 30 milyo- na yakın "okuma-yazma bilmeyen" yetişkin insan var. "Amerikan mucizesi"nin arka yuzü bu işte... "Amerikan dü- şü", anlaşılan herkes için ger- çekleşmiyor!.. Stanley ve Ins, bu duruma, "arka bahce"ye eğiliyor. Ve bu- nu oldukça gösterişsiz, içten bi- çimde yapıyor. Kocası 8 ay ön- ce ölmuş, iki çocuğunu büyüt- meye çalışan, sürekli kavga eden kızkardeşi ve kocasıyla bir- likte oturan Iris, bir rastlantı so- nucu tanıştığı fınn işçisi Stan- ley'le yakınlık kuruyor. Yaşlı babasıyla birlikte oturan ve "aş- çılıgı gerçekten seven" Stanley'- in kimi garip davTanışlan, Iris'- in dikkatini çekiyor. Ve sonun- da anlıyor: Stanley okuma- yazma bilmemektedir. Babasıy- la gezginci biçimde, o vilayetten bu vilayete geçen çocukluğu, ona bu fırsatı vermemiştir. Stanley'le Iris'in, sıradan bir ka- dınla erkeğin arasında olabile- ceklerden pek farklı biçimde ge- lişmeyen ilişkisi, bu olay yuzün- den kendine özgü bir boyut ka- zanıyor. Iris, artık Stanley için yalnızlığını paylaşabileceği bir kadın değildir yalmzca... Onu "eksikliğinden" kurtaracak, bu yüzden dışına itildiği topluma yeniden kazandırabilecek olan tek kişidir aynı zamanda... "Stanley ve Iris", sinemanın en deneyimli yönetmenlerinden, bugün 70. baharını süren emek- tar Martin Ritt'in her zamanki yalın, gösterişsiz sinemasıyla kotardığı, gücünü ana teması- nın ilginçliğinden ve oyuncula- nnm yeteneğinden alan savsız, küçük, ama hoş bir fılm... "Amerikan gerçeği"nin bu az bilinen yüzü, 2 dev oyuncunun filmlerinin asıl ilginçliğini oluş- turuyor. Ne var ki bu "pembe- gerçekçilik", finalde daha da pembeleşiyor. Çünkü okuma yazma öğrenen ve başka bir kente, sanayi merkezi Detroit'e çalışmaya giden Stanley, bir sü- re sonra Iris'e koca bir arabaya kurulmuş, hayatını yeni baştan kurmuş "zengin" bir adam ola- rak dönecektir. Eee, Amerikan düşü, elbette herkes içindir. Yoksullar ve cahiller için bile!.. Yeter ki çahşıp-çabalayın ve - eğer bilmiyorsanız- okuma da öğreniverin!.. Martin Ritt'in iç- tenlikli filmi, boşluğunu, an- lamsızlığını göstermeye çabala- dığı o "Amerikan düşü"nu so- nunda doğruluyor ve o duşe inançları tazeliyor. Eee, kuşku- suz bu da bir işlev!.. İKİ BÜYÜK O\ L NCU— Amerikan sinemasının deneyimli yö- netmenlerinden Martin Ritt'in "Stanley ve Iris" adlı filminde Ro- bert De Niro ve Jane Fonda başrotleri pavl a ş ı y o r. Claude Zidi'nin Avantacılar' adlıfilmi birinci sınıfbir güldürü Polîs taşlamanın Fransızcası toçkh Fuofcs.. A v a n t a r ı l a r (Les Ripoux) / Yönetmen: Claude Zidi / Senaryo: C. Zidi / Görüntü: Jean - Jacques Tarbes / Müzik: Francis Lai / Oyuncular: Philippe Noiret, Thierry Lhermitte, Grace de Capitani, Regine, Julien Guiomar, Claude Brosset / Fransız filmi / 107 dakika (Dünya) "Avantacılar"ı ulkemizde ne yazık ki 5 yıl gecikmeyle göre- biliyoruz. 1984-85 sinema sezo- nunda Fransa'da inanılmaz bir ilgi goren bu film, "polisteki yodaşma" olayına değinen sa- yısız Amerikan filminin bir tür Fransız versiyonu. Ama yalmz- ca Paris görüntüleriyle değil, konuya tüm yakiaşımıyla da ti- pik Fransız ozellikler içeren... Film, bıze Paris'in göbeğin- de. Barbes yoresinde bir "polis ikilisi"ni tanıtıyor. 20 yıldır böl- gede hizmet veren, her taşı, her köşeyi olduğu kadar, her yos- mayı, her yankesiciyi, her gün- delik soygun yöntemini de avu- cunun içi gibi bilen Rene ve ya- nına Fransız taşrasından yeni gelen, alabildiğine iyi niyetli ve ilke sahibi, "polis okulıT'nda oğrendiklerini uygulamayı ve böylece ortalığı sütliman kılma- yı uman idealist François!.. François, Rene'nin yöntemleri- ne, o rüşvetlere, bedavacıhkla- ra, avantalara, komisyonlara karşı çıkacak, ama kısa zaman- da hanyayı, konyayı anlayarak yaşlı dostunu bile geçecek ve ona bir buyük soygun önerisin- de bulunacaktır!.. "Avantacılar "ın ikilisi, kimi Amerikan filmlerinin özellikle son zarnanlarda sıkça karşımı- za getirdiği polisiyelerdekinden farkb biçimde, bu "kavanoz dipli dünya"yı güldürü süzge- cinden geçirerek bize sunuyor- lar. Filmin sunduğu o -haşa hu- zurdan ve sözumüz meclisten dışan!- "polis yozlaşması", so- nuç olarak dunyayı ve yaşamı daha "yasaıur" hale getirir göz- uküyor. Ve Rene'nin başta on- ca irkilten tutumu, sonunda kendi mantığını kuruyor: Öyle ya, bir semtteki "küçük hırsız- lık"ların açığa çıkanlması, o semtin adı istatistiklerde "kö- tüye çıkacak" diye ust makam- lar tarafından istenmiyorsa, o zavallı "çanta hırsızı"nı yaka- lamanın alemi var mıdır? Eğer bodrum katında kumar oynatan lokanta, sokaktaki kaçak saat satıcısı, köşebâşındaki kadın tel- lalı ve diğerleri, her biri "miişterisi" bulunan, dolayısıy- la topluma "hizmet veren" bu kişiler, yaptıklarının görmezden gelinmesi için polise bedava ye- mek vermeyi veya birkaç yüz frank bastırmayı çok doğal sa- yıyorlarsa, almamak niye? Ve zavallı, idealist taşralı polis FRANSIZ StNEMASININ GENÇ UMUDU— Türkiye'ye 5 yıl gecikmeyle gelen "Avantacılar"- da, usta Philippe Noiret'nin yanı sıra Fransız sinemasının umudu Thierry Lhermitte rol alıyor. François, kendisine kancayı ta- kan dayanılmaz çekicilikteki tele-kız Natasha'ya abayı yakıp onu lüks bir Rus lokantasına götürduğünde, ancak ceketini bile bırakıp çıkabiliyorsa, o lo- kantada ceketlerini bırakmadan çıkanlarm hepsi de paralan ana- larımn ak sütü gibi "helal" ka- zamlmış namuslu kişiler midir? "Avantacılar", bu ve benze- ri sorulan düşündürüyor bize. Ve film, Rene'nin kendine öz- gü "avantacı" mantığını bize neredeyse kabul ettiriyor: Yoz- laşmanın böylesine yaygmlaştı- ğı, âdeta toplumun temellerin- den biri olduğu bir duzende, po- lisin onun dışında kalması dü- şünülebilir mi? Ve film, sinema tarihinin gördüğü en "ahlaka aykın" finallerden biriyle ve "ceza görmeyen bir suç"la bi- tiyor. Onlar ermiş muradına, biz çıkahm kerevetine!.. "Avantacılar", tadını son yıl- larda ne yazık ki unutur gibi ol- duğumuz Fransız sinemasından gelen birinci sınıf bir güldürü; ince bir alayı olgun bir sinema diliyle kusursuz bir görsel seyir- liğe dönuştüren çok hoş bir film. Usta Philippe Noiret ol- sun, Fransız sinemasının genç umudu Thiery Lhermitte olsun, altmdan bir senaryonun kendi- lerine sunduğu güzel rollerin hakkını tam olarak veriyorlar. Filmin şu günlerde gösterime çı- kan devamını da gormeyi di- leyelim... Faıükner'ın iotoğrafçi8i öldü • MISSISSIPPI — (AP) — Yazar William Faulkner'ın özel fotoğrafçısı Jack Cofield öldü. William Faulkner ile ilgili "William Faulkner Cofield Koleksiyonu" adında fotoğraf ağırlıklı bir kitabı yayımlanan fotoğrafçı 63 yaşındaydı. Albümde Nobd Odüllü yazann, Colfıeld'm babası tarafından çekilmiş fotoğrafları da bulunuyor. Deneme testi • Kültür Servisi — Doğan Kardeş, çocuklan sınavlara hazırlıyor. Bu amaçla derginin eki olarak verilen öğrenci Yetiştirme Testleri ilkokul 4. ve 5. sınıf öğrencileri için hazırlandı. 6 ay süreyle Türkçe, matematik, fen bilgisi ve sosyal bilgiler konulannda 4 ayrı test, iki ayda bir de tüm konuları içeren bir deneme testi verilecek. Her ay derslerde işlenen konuları kapsayacak olan testler, yalmzca Anadolu liseleri ve kolejlere hazırlaına amacı taşımıyor. Çocuklanmızın derslerde oğrendiklerini sınayabilecekleri bir yarduncı ders aracı olmayı da amaçhyor. Testleri, öğretmen Nebahat Taner hazırladı. Hir Küçük • Kültür Servisi — "1990 Yunus Nadi ödülleri" senaryo yanşmasında üçüncülük kazanan Cemal Şan'ın "Bir Küçük Bulut" adlı senaryosunun çekimleri tamamlandı. Yönetmenliğini "Sis", "Dönüş", "îsa, Musa, Meryem" gibi filmlere imzasını atan Faruk Turgut'un yaptığı filmin başlıca rollerini Tarık Akan, Füsun Demirel, Osman Alyanak paylaşıyorlar. Filmde, Istanbul'a daha güzel bir yaşam sürdürmeye gelen Saycan'ın (Tarık Akan) Istanbul'un karmaşasında ve iletişimsizliğinde ayakta durabilme savaşını anlatıyor. Türk fotograflan • Kültür Servisi — Fransa'da yayımlanan "France Photographie" adlı fotoğraf dergisinde Türk fotoğrafına yer verildi. Nurl Bilge Ceylan, Orhan Alptürk, Ahmet özyurt ve Sedat Tosunoğlu'nun siyah- beyaz fotoğrafları ile Mehmet Bayhan'ın "Türkiye'de Fotoğraf Çahşmalan ve Türkiye'nin Zenginlikleri" konulu bir yazısı, dergide "Bonjour La Turqie" adıyla yayımlandı. öte yandan önümüzdeki aylarda Yıldız Üniversitesi'nin düzenlediği bir fotoğraf sergisi Fransa'nın çeşitli kentlerini dolaşacak. Türker ^bjectiTte • Kültttr Servisi — Belçika'da yayımlanan "Objectif' adh derginin 100. sayısını kutlamak amacıyla düzenlenen yarışmada Türkiye*den fotoğrafçılar da başan kazandılar. Adnan Ataç'ın bir fotoğrafı derginin kapağını oluştururken Hakan Atmaca, Ilyas Göçmen ve Muzaffer Sütlüoğlu'nun birer fotoğrafı da elemeyi geçerek derginin sayfalan arasında yer aldı. BİLSAK' TA BUGÜN 9 Kasım Cuma: 19.00 Modern Sanat Müzesi Tarüşmalan: Hilmi Yavuz, BeralMadra, Tomur Atagök 19.00 Kadınlarda Cinsel Kung-Fu: tlhan Güngören 19.30 Bilsak Tiyatro Atölyesi:"IşteBaşlşte Gövde işte Kanallar" Yazan: Sevim BURAK Görsel Sanat Atölyeleri Mehmet GÜLERYÜZ yöneüminde (Per.-Cum.) Cafe-Foyer-Bar (Giriş) 12.00-00.30 Rock Cafe-Bar (5.Kat) 12.00-18.00 HeavyMetal 18.00-24.00 Rock Murat Net-Murat Pazar BİLSAK, Sıraselviler Cad., Soğancı Sok.7 CIHANGIR 143 28 79-99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle