22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17KASIM 1990 CUMHURİYET/J ANKARA HAVASICumhuriyet Ankara Bürosu REŞIT ÇOCUK 17 yaş ve sülale Bag-Kur zor durumda mı? Bag-Kur Genel Müdürü HJIml Sabuncu, bu soruyu Bağ-Kur'u 17 yaşında bir delikanlıya benzeterek yanıtlıyor: "17 yaşında bir çocuk, bütün sülalesine bakmak mecburiyetinde; Bu çocuğun daha tam kendine göre bir kemik yapısı oluştu mu? Gereklı tecrübeye sahip oldu mu? Gerekli geliri sağiadık mı ona? Gereklı gelirı tam olarak sağlanmamış bir delikanlıya, yedi sülalesine bakma gıbı bir meziyet yüklediğimız zaman tabii sıkıntılar olur." Bağ-Kur, 17 yaşında Yakında reşit olacak, ama bunaTımı bitmeyecek. BUTÇE GÖRÜŞMELERI Ozal'la fark edilirsiniz Plan ve Bütçe Komisyonu'nda üniversite bütçelerinin görüşülmesi hayli sönük geçti. Bunda, üniversitelerin "hal ve gldlşat"ının bir gün önce Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi sırasında görüşülmesi etkendi. Görüşmeleri hareketlendiren üç milletvekili, SHP İzmir Milletvekılı Birgen Keleş, DYP Nığde Milletvekılı Mahmut Öztürk ve DYP Manisa Milletvekili Sümer Oral oldu, Anadolu Ünrversitesi bütçesi görüşülürken Oral sordu: "14 yıl önce temeli atılan tıp fakültesi hastanesi hâlâ tamamlanamadı. Görüyorum ki bu hastane için yine ödenek ayrılmamış." Rektör Prof.Dr Yılmaz Büyükerşen yanıtladı: "Maalesef öyle, bu gidişle hastane 25 yılda biter." Sıra Dıcie Üniversitesi bütçesine geldiğinde sahneye Öztürk çıktı, art arda verdiğı önergelerle üniversıtenin ödeneklerınin arttırılmasmı istedi. Önergelerin hepsi ANAP'lıfarın oylarıyia reddedildı inönû Ünrversftesi'nin bütçesi oylanırken de Keleş müdahale etti: "Burada bir araştırma hastanesi kurulması için aynlmış 162 milyar lira ödenek görüyorum. Bu kentimizde başka hastane varken onu geliştirmek yerine neden yenısini yapıyorsunuz?" Keleş'in adını venmediği hastane "Turgut Özal Tıp Fakültesi Hastanesi" idi. SClNÜN FOTOĞRAFI Dfldtat! Şapka elden gidiyor? (Fotograf: Abdurrahman Antakyalı/AA) SAGLIK OLSUN Ancak çoğu komisyon üyesi olayın farkında değildi. ANAP'lıiar ise işi biliyorlardı, hep beraber parmaklannı kaldınp ödeneğin komisyondan geçmesinı sağladılar. Dicle Üniversıtesi için verdıği önergeler reddedılen Öztürk artık dayanamadı: "Yazıklar olsun, Malatya'ya gelınce veriyorsunuz, Güneydoğu'ya ise vermiyorsunuz. Burası kral meclisi mi?" öztürk, "özal farkı"nı sonunda anlayabilmtsti. TEDRİSAT BÜTÇESİ Alınak Aksoy'u atlattı Malatya Milletvekili ibrahlm Aksoy, Millı Eğitim bütçesi görüşülmeden önce gazetecileri uyardı: "Çok önemli açıklamalarım olacak. Hepiniz gelin." Komisyon toplandığında Aksoy'un uyarısını dinleyen gazeteci sayısı hayli fazlaydı. Görüşmeler başladı, ilk söz alanlardan biri HEP Milletvekili Mahmut Alınak oldu. Alınak, mecburi din dersi uygulamasını eleştirerek Akyol'a sordu: "Şimdi din dersleri Hanefi Mezhebi'ne göre veriliyor. Oiğer mezheptekiler ne olacak?" Oaha sonra sıra Aksoyda idi. Gazeteciler heyecanla bekliyorlardı. Aksoy, konuşmaya başfadığında düşkırıklığı da geldi. Aksoy, Alınak'ın değindiği 'din derslerinde mezhep ayrımcılığını'nı anlatıyordu. Aksoy, Alınak tarafından atlatılmıştı. Parsayı önce davrandığı için Alınak toplamıştı. Kımilerine göre ise Aksoy 'dan kopya çeken Alınak sınıfı geçmiş, Aksoy ise sınıfta kalmıştı. EMEKLILER Davn üstünde gap Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, geçen hafta sonunda Istanbul ve Ankara'dan gazetecileri de yanına alıp Güneydoğu'ya gitti. Amaç, GAP sağlık master planı hazırlık çalışmaları çerçevesinde incelemelerde bulunmak, bu arada da iki hastane açmakiı. Gezinin ilk durağı olan Urfa'dan Diyarbakır'a geçildi. Helikopterlerle Hakkâri'ye geçilecekti. Ancak yoğun kış şartlan yûzünden "bölücü muhalefet" yerini "hava muhalefet"ine bırakmıştı. Mecburen Diyarbakır'da kaiındı. * * • Şıvgın, Diyarbakır'da da boş durmadı. Devlet hastanesini denetlemeye gidildi. Hastanenin onuncu katına çıkılacaktı. Gazeteciler, üç asansörden birini seçip onuncu katın düğmesıne bastılar. Basmalanyla da asansörün zemin kata düşmesi bir oldu. Asansör "geri vrtesli" çıkmıştı. Hastanedekı aksaklıklar asansörle de sınırlı değildi. Hastanenin başhekimi Şıvgın'a brifıng de verdi. Hastanenin bir numaralı sorunu ilgınçti: "Damdan düşenler!" Başhekım, özellikle yaz aylannda günde 15-20 kişinın damdan düştüğünü söyledı. Hastanenin damdan düşenlere bakmaya yetişemediğini ifade etti. Nedeni, halkın yaz aylarında damlarda yatıp kalkmasıydı. * • • Öğle yemeğinde "kaburga"lar yenirken Sağlık Bakanı Şıvgın'ın "mllliyetçilik" duyguları da uyandı. Bakan'dan ilginç tezler gelmeye başladı. 'Aslında Fransız, Çın mutfağı diye bir şey yoktur. Hepsi Türk mutfağından etkilenmiştir." Şrvgın, "konsarveciliği" de sahiplendi: "İlk konserveyi Türkler yapmıştır. Tarhana çorbası ilk konserve uygulamasıdır." • • • Şıvgın, modern muhasebe şisteminin temellerinin de İslamiyette aranması gerektiğıni düşünüyordu: "Bakın muhasebede bir İtalyan, bir de Amerikan modeli vardır. Amerikan modefinde İtalyan modelinin tersine, giderler sola, gelırler sağa yazılır. Bunun kökeni de İslamıyettedir. Bildiğiniz gibi omuzlarımızda iki melek vardır. Soldaki günahlarımızı, sağdaki sevaplanmızı yazar. Muhasebe sistemindeki bu uygulama, buradan gelmiştir." SUREŞ fSLAMCI KESİM Ben de ödül isterim Başbakan Yıldınm Akbulut, güreşçilere ödül veriyordu. Ama güreşçiler o kadar kalabalıktı kı bir türlü bitmiyordu. Tam 70 güreşçi ve onlann antrenörleri paraJarını almak için kuyruk oluşturduiar. Oysa ödüller, dünya ve Avrupa şampıyonalarında dereceye girenlere veriliyordu. Bu arada geleneksel olarak yapılan Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nde ilk 3 sırayı paylaşanlara da ödül verildi. Tören tam bitti sanılırken takdimcinin, "Ve şimdi de en iyi peşrevci Sayin Başbakanım. Arz ederim" demesiyle bir gazeteci arkadaş, "Kırkpınar güreşleri sırasında ben de oradan geçlyordum, ben de ödül İsterim" dedi. Düdük senaryosu İslamcı dergı Panel, son sayısında "Said-i Nursi"yi kapak yaptı. Oerginin başyazarı Ömer Vehbi Hatipoğlu da Düdük Çalarsa Eğer' başlıklt yazısında, Türkiye'deki son gelişmelere dıkkat çekiyor. Hatipoğlu'nun yazısından bir bölüm aynen şöyle: "Senaryo, her zaman olduğu gibi belli bir konu üzerine kurulmuş. Aktörter, suflörler yerii yerinde. Müzik ve efekt arkadan gelecek. Filmin konusu ise son derece dramatik. Son Türk devletinin, laik cumhuriyetin tehdlt ve tehlike içine girdiğini gören oğlan (baş aktör) bir şeyler yapma gereğini duyar. Milli birlik ve beraberliğı temin etmek, vatanının selametini sağlamak amacıyla kutsal bir mucadeleye girişir. Kötü adama karşı savaşır. Filmde kötü adam (badman) rolü ise mürtecilere verilmiş, öncekinin aksine (On yıl önceki filmde bu rol solcu uşaklara münasip görülmüştü...). Ve nihayet oğlan düdüğü çalar. Kurtarıcı gelir, karşı kaleye şut çeker, tribünlerdekiler bir anda ayağa fırlar ve hepbir ağızdan haykırırlar: Goool diye. Tabii bu kargaşa içinde yan hakemin kaldırdığı bayrak görmezlikten gelinir. Yan hakem ofsayt diye ısrar etmeye kalkışır. Kalkışır kalkışmasına, ama kısa zamanda onun da milli biriik ve beraberliğı tehlikeye düşüren, münafık ve de bölücü bir mürteci oiduğu açığa çıkar. Ve film Harbıye Marşı'nın çalınmasıyla son bulur. Tabii o sırada catık kaşlı, altın saçlı kahramanm görüntüsü fon olarak verilmektedir." Kesiırtiler gelmeyince İşçi emeklileri ile bunların dul ve yetimlerinin haklarını korumak amacıyla kurulan, ancak bugüne kadar temsil ettiğı krtle için ciddi bir çalışma yapmamakla suçlanan İşçi Emeklileri Derneği'nin Genel Başkanı Etem Ezgü, şu günlerde çok dertli. Bir zamanlar Türk-İş içinde sosyal demokrat sendikacılara, TBMM'de de o zamanki AP'nin bir milletvekili olarak sol polıtikacılara karşı aslanlar gibi mücadeie veren Ezgü, son olarak süper emeklilerle başı derde girınce, epeydir sesi duyulmaz oimuştu. Ancak şu günlerde fazlaca sıkışmış olacak ki bir açıklama yaptı ve SSK'nın dernek üyesi olan emeklilerden kestiği aidatların artık kesilmemesinden yakındı. Kendisi milletvekilliğı yaptığı için tanınan bir fıaktan yararlanarak Emekli Sandığı'ndan yüksek bir maaşla emekli olan Ezgü'nün bu günlerdeki sıkıntısını belirten açıklaması şöyle: "İşçi emeklilerinin ayda 500 lira, yılda toplam 6 bin lira olan aidatlannı bugüne kadar SSK aracılığıyla alıyorduk. SSK tahsildarfıktan vazgecti. İşçi emeklilerinin haklarını fazla aradık herhalde, rahatsız oldular." özal: "Saddam'm yerinde olsam Irak için kendimi feda ederdim." Biz de Özal'ın yerinde olsaydık Türkiye için kendimizi feda ederdikl • Erzurum Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof.Dr. Tall Ural, politıkacıların beyın kontrolünden geçirilmesinı istemiş Demek politikacılar için durum umutsuz! Şinasi Nahıt Berker KtM KİME DUM DUMA BEHtç AK PÎKNİK PtYALE M4DRA HIZLI GAZETECİ NECDETŞEN yek.bŞm dönemde ziyareilen 9*9** seyrdckyyordu.. ' Uikkımd** mabktme hûkmü kesmksbjinde. &r <x.k $> n, iiiemcyc fetemtye gelryordu • UMJT d/sındâ txzı gc*iû, tum cesaretlmi toplayp konuşhjn ononU . bir şey /râ'mamışfi Ben ıçendc yatârken e\jlıtı§f — r onurvra yeâiremcdiğt K<" """ 'İMAM\ YOK ARTıK K£NCXHE YASAM ÇİZGİLlK KÂMtL MASARACI AĞAÇ YAŞKEN EĞİLÎR KEMAL GÖKHAN GÜRSES GARFIELD jm DAV1S TARİHTE BÜGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Kasım BAUAR AYINrNB TEPK/! , u/vUi 8AL£ r/trtr/ ~ . 20. rüzyrtiM en BlR WC SOA/B4 PAGıSTE T7EMS/L EOtL - AK, /zL£yıc/e.eGıfi/ ÇOĞU, C4A/L4A/P/e4A/ KOfi/U, /L -
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle