03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 KASIM 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TURKJYE'DE BUGUN Devlet Meteoroloji işlen Genel Müdüriüğü'nden alınan Mgiye gö- re yurdun batı kesımleri parçalı buluftj, Marmara ile yurdun ıç ke- simleri sabart saatlennde yer yer sisü, ötekı yerier az bulutlu ve açık geçecek. HAVA SICAKLIĞI: Art- maya devam edecek RÜZGAR Gûney ve batı yönlerden hafif. ara sıra orta kuvvette esecek. Denız- ierde: Akdenız gün doğusu ve poyraz, diğer denızierde kıble ve lodostan 2-4, yer yer 5 kuvvetin- de, saatte 4-16, yer yer 21 deniz mili hızla esecek Van Gött'nde Mana hava: Az bulutlu ve açık geçecek. Rûzgâr gûney ve batı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. Göl küçük dalgaiı olacak. Görüş uzaklığı 10 km dolayında buluna- cak. Mıyaman Afycn Ajr. Antara Antakya Antalya Artvtn AyC:n BaJıkesır Bılecrt Bıngöı B.U.S Bohı Bursa Çanakfcale Corum Dencf A 26° 12° DıyarUatar S 20° 8°Edıme A 18° 0°Erancan A 15° PErzurum B 8° -4° EsJoşeh» S 18° 3°Gaaantep A 24° 14° Gıresun A 25° 8°Gûım«haneA A 10» 3°HaMdn A 25° 12° IsparO S 21° 5°lstantHil A 19° 6°bnw A 15° 0°Kars A 14° 3-fastamonu A A 18° 0°Kaysen S 21° 11° KırUaret A 21° 11° Konya A 15° -4° Kûtahya A 20° 9°Maaya 19° PManısa 18° 5°KMaraş 9° -3° Mersın •2° -14°Muğla 16° 1°Muş 18° 5°Nığ((e 17° 10° Ordu 9° 4° REB 14° 4° Samsun 20° 1°Sıırt 20° 11° Smop 24°M°Sıras -1° -11°Wardaj 15° (Plfateofl 15° Cümceli 19° 8°ltşak 11° 0° Van 17° yvbzgat 15°-1° ZOüguMak A 23° 10° A 18° 6° A 24° 13° A 23° 8* A 3°-1° A 16° 1° A 17° 10° A 15° 8° A 18° 10° A 18° 4° A 17° 12° A 8°-5° A 19° 10° A 17° 10° A 14°-1° A 21° 6° A 3° 1° Y 14° 0° A 17° 11° açı* y j sclı A-açık B-buiuöü G-flüne$lı K'karlı S-ssk Y-yajnwrlu • Sam Kahıre • DÜNYA'DA BUGÜN Amsttrdam ¥ 14° Amman A 26° Aüna Bafrtal Baıctiona Belgraû Berfn Bom Bfûteel Budapeşte Cenevre Crayır Odde Duta' FranMurt Sra Htisnto Katııte Kopenhag Köln Lefkosa Y 2t° A 28° A 19° B 11° B 10° B 13° B 13° Y 13° B 8° 8 12° A 24° A 30° A 23° B 12° A 24° y ,o A 31° Y ir> B 13° A 24° Lenıngrad Loodra Madrıd Mılano Uontreal Moskova Munıh Ne* Yort Oslo Pans Prag Rıyad Roma Sofya Sara Y -2° Y 13° A 21° A 10° B 12° B 4° M12° B 11° Y 3° B 15° Y 13° A 27° Y 17° B 13° A 25° A 32° A 25° Y 11° A 15° ..._._ B 12° VVashngton B 10° Zürıh B 11° d Tunus Varçova Venedık Vıyana BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Astrolojide belirli bir tarihte, Güneş'in, Ay'ın ve gezegenle- rin göreli konumla- nnı ve burçlann yükselme ve gün or- ta işaretlerini göste- ren gök haritası. 2/ Ismaiüye tarikatının önderlerine verilen ad... Afrika'da bir ülke. 3/ Eski evlerde pencere hizasından sokağa doğru çıkın- tısı olan kafesli bö- lüm... Muğla'nın bir ilçesi. 4/ Ender, seyrek... Orta Ana- dolu'da bir göl. 5/ Kanlı basur has- talığı. 6/ SSCB'de, mülkiyeti emek- çi topluluklannın ya da dernekleri- nin elinde olan kooperatif şirket... Bir nota. 7/ Çayın etkili maddesi... Lütesyumun simgesi. 8/ Bir adın ya da sözcüğün baş harfi. 9/ Baston... Maun da denilen büyük bir orman ağacı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Vücudun herhangi bir yerini hafifçe çizip üzerine boynuz, bardak ya da şişe oturtarak kan alma. 2/ Iyi huylu kimse... Baş- kan. 3/ Boyun eğen, kendisini başkasının buyruğuna bırakan... Özen. 4/ Zevk. 5/ Genellikle birbirine ekli metal levhalardan oluşan soyut heykel... Nazi partisinin hücüm kıtasını simgele- yen harfler. 6/ Kurçatoryum elementinin simgesi... Hayvanla- ra vurulan damga... Istem dışı yapılan hareket. 7/ Eski Mısır inanışında suaygırı avcısı olarak tasvir edilen tann... Şaşma be- lirten bir ünlem. 8/ Bazı hayvanların vücut yüzeyini örten kü- çük levha biçiminde deri türevi... Yapıştırma resim. 9/ Katışık- sız... Uzun tüylü bir süs köpeği. ı . 60 YDL ÖNCE Cumhuriyet Serbest Fırka feshedildi 17 KASIM 1930 Dunkü istizah müzakeresi devam ederken S.Fırkanın faaliyetten vaz geçeceği mahiyetli bir rivayet Meclis salonunda dönüp duruyordu. Bu şayianın Ağaoğlu Ahmet Beyden çıktığı da söyleniyordu. Dünkü celsenin gece yarısına kadar sürmesi tahkikata imkân bırakmamıştı. Bugünkü tahkikatım şu neticeyi verdi: Daha evvelki gün S.F. azası arasında böyle bir fikir tebellür etmiş ve azanın hemen hepsi o zaman bu kanaat uzerinde mutabık kalmıştır. Şayi olduğuna göre S.F. merkez heyeti arasında bir muddettir tesanütsüzlük vardı. Bu şerait altında işin başanlamıyacağını açıkça görüşüyorlardı. Bu vaziyetten kurtulmak için blok fikrini ortaya attılar. Bizzat Fethi B. bu fikri memnuniyetle karşıladığını söyledi. Fakat bu da yürümeyince ve Halk Fırkası tarafı buna yanaşmayınca başka çare aramak zaruri oldu. İstizah guntı meclis koridorlarında Ağaoğlu Ahmet B. e atfen S. Fırkanın parasızlık yüzünden taşra teşkilatını lâğvetmeğe ve fırkayı dağıtmaya karar verdiği şüyu buldu. Fethi Beyin o günkü nutkundan da dağılma fikri sarahaten anlaşılıyordu. Nihayet bugün öğleden evvel ve sonra ve geceki üç içtimada fesih karan verilmiştir. Geceki içtima saat 11.5 kadar devam etmiştir. Akşam üzeri yapılan içtimaı müteakip Fethi ve Nuri Beyler Çankaya'ya gittiler. Onlan takiben Meclis Reisi Kâzım ve Basvekil Ismet Pş. lar da oraya gitmişlerdir. OIHHATİNİZL j b l _ İHMAU _ JCLL. f / MkJ* b>r frtkpf»* \\ ET*1 ŞüniZ'î ' »! .V.1 Ittıl »• Mitn \mtfAâ taffiııul tıtıvtMİ'ia jalnıı Iltyoj* TflBCİ mtr4*mnüa$i num ^i*h I" Iıırk lıraiı l »rarta i: 30 YIL ONCE Cumhuriyel MBK toplantıları 17 KASIM 1960 Milli Birlik Komitesi, 13 kasımdan beri seri halinde toplantılar >-apmakta ve müzakerelerinin harice sızmaması hususunda azami hassasiyet göstermektedir. Uzerinde uğraşılan mevzuların ekserisi, bugüne kadar umumi efkârda ve gazetelerde tenkid konusu yapılanlardır. Aldığımız haberlere göre Milli Birlik Komitesi, Ülkü ve Kültür Birliğine ait hazırlanan kanun teklifini gündemine almıyacaktır. Bu suretle kanun teklifi, müzakere edilmek şansını dahi kaybetmiştir. Bundan başka 13 kasımdan önce alınıp da menfi tezahürleri görülen bilcümle kararlar iptal olunmuştur. Komite bundan böyle, Kira Kanunu, Arazi Vergisi Kanunu gibi kanun tekliflerini görüşmemek hususunda prensip karan almıştır. Bu gibi kanun teklifleri gerektiği takdirde Kurucu Mecliste karara bağlanacaktır. Affedilen üyeler Bir kaç gün evvel vazifelerinden effedilen ve emekliye sevkedilen 14 Milli Birlik Komitesi uyesinin dış memleket Büyük Elçiliklerimizde muşavirliklere tâyin edildikleri, Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi Umum Müdürü Hasan Istinyeli tarafından bugun resmen açıklanmıştır. Yeni müşavirlerimiz en geç ayın sonunda yeni vazifelerinde bulunacaklar ve ailelerini de beraber götüreceklerdir. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet ANAP dönemeçte 17 KASIM 1989 ANAP'ın ilk olağanüstu kongresi bugün saat 14.00'te Selim Sırn Tarcan Spor Salonu'nda toplanacak. Eski Başbakan ve Genel Başkan Turgut Özal'ın :umhurbaşkanj seçilmesiyle boşalan ANAP Genel Başkanlığı için eski bakanlardan Gaziantep Milletvekili Hasan Celal Güzel ile Özal'ın başbakan olarak atadığı fildırım Akbulut çekişecek. Olağanüstu kongre sonucu ile ilgili çelişkili tahminler yapılırken sonucu, delege îğırlığını oluşturan büyük kentlerin tercihleri ile •congrede genel başkan adaylarının yapacağı tonuşmalann belirlemesi bekleniyor. TAKT1ŞMA Bükent; Kent.Devlet Bilim alanında çalışmaya kendilerini hazırlayanlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin onlara sunabileceği dar olanaklarla ve özgürlüksüz bir bilimsel ortamda nasıl çahşıp bilime katkıda bulunabilecekler? 22 Ekim 1990 tarihli gazetede "Eğitim- de aslan payı Bilkent'e" haberini okuduk- tan sonra "Eğitim ve öğretimde kaynakla- nn kullanımı açısından Tıirkije düzeyinde eşitlik var mı, hani nerede?" sorularının olumlu yanıtı artık ufukta bile değil, uzay- da bir yerde, şeklinde olmalı. Tiirkiye'nin genelde üniversiteleri arasın- da bile 3 büyük kentin dışında kalanlarla diğerleri arasında öğretim elemanı, ders araç-gereçleri açısından eşitsizlik varken ve her ders ythna orta oğretim, "Doğuda, gü- neyde ögretmen ve dersiik yetersiz" klişe- leşmiş haberi ile başhyorken, Bilkent'e ay- nlan maddi olanağın niçinini irdelemek yanbş bir uğraş olmasa gerek... Iki noktayı, her seyden önce açıklamak- ta yarar var. Bilkent'e olumsuz bakmak, eğitim-öğretime karşı çıkmaJda eşdeğerüdir. Burada eşitsizlik ilkesiyle davranılarak bu üniversiteye aynlan paraya karşı çıkdmak- tadır. Kuruluşunda, hukuk açısından eksik yönler bulunsa bile bunlann ötesinde ve uzerinde eğitim-öğretim gibi kutsal bir ama- ca yönelik olması, saygınlığına leke düşür- memeli. Türkiye için iyi, doğru ve güzel sözcükJeri ile tanımlanabüecek bir bilim ku- rumudur. Üniversitenin temeli atıhrken, devletten hiç yardım -örtülü ödenekten bile- almamış- tır şeklındeki düşüncenin doğru olduğunu varsayıyoruz. Bu aşamalardan geçtikten sonra da velilerden alınan astronomik tu- tarda yıllık eğitim ücreti, üniversiteyi kali- tesinden kayıp olmadan ayakta tutabilecek düzeydedir. Oğrenciler de getirdikleri bu kapitali sonuna değin sömürerek geri gö- türmediklerine göre... Peki öyleyse gerek yüksek öğrenimin ge- rekse orta öğrenimin rızkından kesilerek ya- ratılan bu "aslan payı" Bilkent'e aktanlı- yor. Niçin sorusunu sonraya bırakarak bi- raz üniversitenin yerleşim alanında gezine- lim. Bu tür okulların İcampuslanndan içe- riye girince Amerika havası solur, Coca- Cola suyu içersiniz. Dinlenme, spor ve ba- rınma hizmetleri öğrencilere post-modern olanaklarla sunulur. Bu öyle bir atmosfer- dir ki hoş havası insana yaşam boyu alış- kanhk yaratır. Bu konforun bindebiri bile lstanbul taşrasındaki okullarda hiç yoktur. "Milli Eğitimde aslan payı Bilkent'e ay- nldı, niçin?" sorusunu yine öteleyelim. Bu kez, burada okuyan "memleketimjzin in- san manzaralanna" bir göz gezdirelim. Bu tür okullarda yetişen insanlanmız ülkeleri- ne, ailelerine, sokaklarına giderek, özben- liklerine yabancılaşmaktadırlar. Bu olguyu, yine kendilerinin ürettiği ve benimsedikle- ri bir tümce ile açıklamaktadırlar: "Yaşa- dıgın kentte, sürgiinde gibisİDİ" Böylesine Türk ulusunun, arabesk dışı özdeğerlerine yabancı yetişen insanlar ile- ride yönetici kadrolara geçince, ülke sorun- larına nasıl çözümler getirebüecekler? Yö- netilen kadrosunda iş yasantısına katıldık- lannda, nasıl bir "Türk" yöneticinin buy- ruğunda çalışırken huzurlu ve üretken ola- bilecekler? Bilim alanında çaüşmaya ken- dilerini hazırlayanlar, Türkiye Cumhuriye- ti'nin onlara sunabileceği dar olanaklarla ve özgürlüksüz bir bilimsel ortamda nasıl çahşıp bilime katkıda bulunabilecekler? Doyumsuzluğun getirdiği bunalımla ilk fır- satta kendilerini yurtdışına atmaya baka- caklar. Onlan kınamamalıyız. ldealist ol- ma, ülke sınırlan ile çerçevelenmemeli. On- lar artık insanlık ideali ile insanlık için ca- lışac%klardır. Içlerinden çok az bir bölümü "kader kurbanı" ya da yurt sevgisi ile bilinçli ola- rak Türkiye Cumhuriyeti için çalışmayı se- çerse, ne mutlu Türkiye'ye... Onlan şim- diden saygı ile selamlamalıyız... Diğerlerinin düşüncesi, "tahla sıraiarda dirsek çürüterek" kazandıklan bilgi biriki- mini ucuza kapattırmamak için dev şirket- lerin, holdinglerin katlannda koltuk kap- mak uğruna yarışa çıkmak olacaktır. On- lara hak vermiyor değiliz. "Şovenist" duygularla konunun irdelen- diği düşüncesine kapıhnmamalı; çünkü ev- rensellik, salt Amerikan usulü eğitim siste- minden geçmiyor. Evrensellik eşittir. öyle olsaydı "Avrupa" olgusunu, Asya-Afrika kültürlerini yok saymak gerekirdi. Evren- selliğin ilk basamağı, ön koşulu önce ken- dini, ulusunu tanımaktır. Konuyu daha çok dağıtmadan herhalde artık, "Eğitimde aslan payı Bilkent'e ne için ayrüdı" sorusunu sorabjliriz... Öncelikle, Türkiye ve Türk insanı için hakça, eşitçe ve özgürce bir eğitim-öğretime ulaşabilme umuduyla... NtLGÜN SELtMOĞLU Yeşüyurt/İstanbul Toplumsal Sorun: Is Kazaları Çalışma yaşamımızın temel sorunlarından birini oluşturan iş kazaları yoğun olarak maden, inşaat ve orman işkollannda meydana gelmektedir. Bu üç işkolunun yapısal özelliği ise genelde kırsal kökenli işçilerin bu işkolunda çalışması ve işçilerin eğitiro: düzeylerinin düşüklüğüdür. Toplumsal ve önlenemez bir sorun olan iş kazaları, çalışma yasamımızda ve ulusal düzeyde sürekli olarak gündemde yer al- maktadır. Yurdumuzda iş kazaları, özellik,- le maden iş kolunda kendini belirgin ola- rak göstermektedir. Yapılan istatistiki arastırmalar iş kaza- ları açısından, ulusumuz adına olumsuz bir tablo sergilemektedir. Yurdumuzda iş ka- zaları sonucu her gün 4 işçi yasamını yitir- mekte, 7 işçi ise sakat kalmaktadır. Doğal afet olarak tanımlanan iş kazalarında Tür- kiye, Avnıpa'da birinci, dünyada ikinci sı- rayı almaktadır. SSK verilerine göre 1988 yüında ülkemiz- de 171.769 iş kazası olmuş ve bu kazalar- da 1.163 işçi yasamını yitirmiş. 2.170 işçi de sürekli işgöremez duruma düşmüştür. İş kazaları sonucu yitirilen işgünü sayısı 1988'de 22.690 olup, iş kazaları sonucu iş- çilerin yaşamlannı yitirmeleri, sakat kalma- lan ve diğer olumsuz koşullara itilmeleri ya- nı sıra kaybolan işgünü maliyetleri açısın- dan da önemli bir rakamdır. Çalışma yaşamımızın temel sorunlann- dan birini oluşturan iş kazaları yoğun ola- rak maden, inşaat ve orman işkollannda meydana gelmektedir. Bu uç işkolunun ya- Gündem pısal özelliği ise genelde kırsal kökenli iş- çilerin iş kolunda çalışması ve işçilerin eği- tim düzeylerinin düşüklüğüdür. Anayasamızda "Çalışanlann korunma- sı ve bakımı" temel maddeler arasında yer almaktadır. tş sağlığı ve iş güvenliği alanın- da çalışanlan koruyacak pek çok yasa bu- lunmasına karşın, bu yasaların kâğıt uze- rinde kaldtğı yasanan olaylarla görülmek- tedir. İş kazaları sorununun mevzuat yö- nü Batı ülkeleri ile eşdeğerde olmasma kar- şın çalışma koşullan sanayi devrimi sırasm- daki koşullarla eşdeğerdedir. Bu sorunun çözümü işçiye verilen değer ya da insana ve- rilen değer üe ilgilidir. Ülkemizde devletin ön plana çıkarılarak insanın değersiz bir varlık gibi görülmesi anlayışı sürdükçe so- runa kısa vadede çözüm beklenemez. Toplumsal bir sorun olan iş kazalarının önlenemez yükselişi nasıl önlenebilir veya en az düzeye indirilebilir? Bu sorunun çö- zümlenmesinde temel ilkenin başında işçi- nin eğitimi gelmektedir. işçi çalıştığı işko- lunda gerekli bilgiye sahip olmadan üreti- mi sürdürmekte, küçük bir kaza sonucun- da ise ne yapacağını bilememektedir. İkinci temel madde ise işçinin çalışacağı makine veya servisi hakkında kendisini bil- gili kılmak, o konu hakkında denevim ka- 1990 Türkiyesi'nde uzerinde anlaşmaya varmamız gerek en nokta, cumhuriyetin "muvaffak" olup olmaması mı yoksa cumhuriyetin "ilelebet muhafaza ve müdafaası" mıdır? Değerli yazar Sayın Prof. Dr. Toktamış Ateş, 30 Ekim 1990 tarihli "Cumhuriyeti Anlamak" başlıklı yazısında soruyor: "Acaba Türkiye Cumhuriyeti büyük Ata- türk'ün işaret eltiği gibi mesut, rauzaffer ve muvaffak olmuş mudur?" Yanıtını yi- ne kendisi veriyor: "Türkiye Cumhuriyeti mesut, muzaffer ve muvaffak olmuştur." Kanıtlan anılan yazıda açıklandığı gibi bu görüşe katılmamak olası değildir. Bu ka- nıyı pekiştirmek için yeni kanıtlar ileri sür- meye de gerek yoktur. Ancak 1990 Türkiyesi'nde uzerinde an- laşmaya varmamız gereken nokta, cumhu- riyetin "muvaffak"olup olmaması mı yok- sa cumhuriyetin "ilelebet muhafaza ve müdafaası" mıdır? Aşağıda bir iki örneği verilen cumhuriyeti ortadan kaldırmaya ka- rarh olduklannı gösterir yüzlerce planlı olay ortadaysa uzerinde düşünmemiz gereken husus, cumhuriyetin "muhafaza ve müda- faasıdır." Bilindiği üzere köktendinci düşünce or- taya çıktığı günden bu yana, esas düşünce- si olan "Tüm insanları dogmatik kurallan ile çerçevelenmiş çatı altında toplamak ve onlan bu kurallarla yönetmek" düşünce- sinden vazgeçmemiştir. Yine köktendinci düşünce kendi dogmatik kurallannın dışm- da hiçbir düşünceyi kabul etmemiş, yerleş- me ve yayılma dönemlerinde taktik gereği hoşgörülü görünmüş, egemenliğini oluştur- duğu anda da "kendinden olmayan" kişi- leri öldürmekte ve kurumlan yıkmakta hiç- bir beis görmemiştir. Son öldürme olayla- n, demokratik kurumlara ve kültürlere sal- dırılar bunun örneği olmuştur. Büyük Atatürk'ün ulusuyla bütünleşerek binbir özveriyle kurduğu 67 yıllık Türkiye Cumhuriyeti işte bu köktendinci düşünce- zandırmak olmalıdır. İşçi hiç tanımadığı makineler karşısında çalışmakta, buna kar- şın makine konusunda yeterli bilgiyi taşı- mamaktadır. Bunun yanı sıra işyeri denetimlerinin sık- laştınlması, mttfettişlerin işyerlerinin dene- timinde dikkatli olmasını sağlamak, işgü- venliği derslerini okullarda okutmak, "Üniversite-işçi-işveren" üçlüsünün eğiti- mine yönelmek gibi. tş kazalarırun önlenmesinde denetimle- rin önemi aynca daha belirgin olarak or- taya çıkmaktadır. Çok sağlıksu koşullar- da üretim yapılan işyerleri bilinmesine kar- şın, yeterli denetimlerin yapılamaması so- nucu bunlar birer mantar gibi artmaktadır. Burada görev iş müfettişlerinin yoğun ça- basına kalmaktadır. Ülkemizde her yıl binlerce insanımızı yi- tiren, geriye gözüyaşlı dul kadın ve yetim çocuklar bırakan toplumsal sorun iş kaza- larına karşı ulusça duyarü olmak bir görev- dir. Binlerce emekçinin yaşamımn yitiğine neden olan ve her yıl sistematik olarak iv- me kazanan iş kazalarında sigortasız ola- rak çalışan işçilerin uğradığı iş kazaları da göz önüne alımrsa olayın toplumsal ve eko- nomik yönü daha da ciddi boyutlara var- maktadır. İş kazalanna karşı alınacak önlemler dü- zenlenen haftalar ve kuru birkaç sözle sı- mrlı kalmamalı, etkin önlemler ve işçi eği- timi ön plana alınmalıdır. ŞÜKRÜ KARAMAN Ankara nin tehdidi, hem de ciddi bir tehdidi altın- dadır. Bu düşünce şimdilik Cumhuriyet Bayramı'nda Cumhuriyet düşmanı Said-i Nursi'ye mevüt okutmakta ise de bu hızla giderse tüm cumhuriyete mevlit okutabile- cektir. Şimdilik tüm kamu kurumlannda ve di- ğer dinci derneklerde"mümâşât" dönemi örgütlenmesini yapan bu düşünce bu döne- mi tamamladığı zaman korkanm ki iş iş- ten geçmiş olacaktır. Bu nedenle bugünkü ivedi somnumuz, cumhuriyeti "ilelebet muhafaza ve müdafaa" konusunda gerekli önlemleri al- maktır. Yüzyılların savaşımı ile elde edilen insan hak ve özgürlüklerini ve çağdaş, laik yaşamı kaybetmek istemiyorsak, önümüz- de başka seçenek yoktur. Bu önlemlerin de en başta geleni cumhuriyetin değerini bilen tüm kişi ve kunıluşlann yerine göre demok- ratik kitle örgütlerinde, sendikalarda ve partilerde birleşmesi ve çağdaş, laik ve de- mokrat düşünce ile donanmasıdır. SEMİH ÜLGENCİ Burdur OKURLARDAN Adli ve İdari Personel Ayrıını KaJknıalı TBMM Bütçe ve Plan Komisyonu'nda 31.10.1990 tarihinde kabul edilen yasa tasansına göre adli personele en yüksek devlet memurunun % 25'ine kadar varan oranlarda tazminat verilmesi kabul edildi. Ancak, Sayın Adalet Bakanı M. Oltan SUNGURLU, komisyon başkanı ve üyeleri, Türkiye genelinde yaklaşık 50.000 Adalet Bakanlığı personeline bu hakkı verirken merkezde, bakanlıkta çalışan yaklaşık 800 personeli bu haktan mahrurn bıraktı. Çünkü komisyona göre bakanlık merkezinde çalışan 800 personel adli değil idari personeldi. Bakanlıkta çalışan 800 personel, idari personelse aynı yerde görev yapan 150 tetkik hâkimi de idari personeldir. Oysa 150 tetkik hâkimi hiçbir yargüama ve adli iş yapmadan maasları tutannda her ay hâkim tazminatı alabilmektedirler. Yan yana görev yapan insanlardan 150'si adli personel, 800 tanesi idari personel. Mahkemelerde ve savcıhklarda hâkim ve cumhuriyet savcılannın emrinde çalışan, onlann verdikleri kararlan yazan ve diğer görevleri yerine getiren görevliler adli personel (mübasirler dahil), ama bakanlıkta 150 tetkik hâkiminin (ki bunlar da mevcut yasaya göre adli personeldir) emrinde çalışan, onlann verdikleri yazılan yazan ve diğer görevleri yerine getiren memurlar ise idari personel sayılmaktadır. Bir bakanlık personeli hiçbir ek eğitim ve öğretim görmeden isteği ve isteği dışında mahkemelere zabıt kâtibi ve mUbaşir olabiliyor ve idari personellikten çıkıp adli personel olabiliyor. Adli personel tazminatından yararlanabiliyor, ama bakanlıkta kalınca idari personel oluyor ve adli personel tazminatından yararlanamıyor. Adli personel olmak bu kaûar kolaysa neden bakanlık merkezinde çalışan 800 personel adli personel kabul edilmiyor. TBMM Genel Kurulu'nda bu yanlışlığın düzeltilmesini bekliyor ve tasanya emefi geçen ve geçecek olan herkese sonsuz teşekkür ediyoruz. Adalet Bakanlığı Personeli POUTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Kalpak Başta, Tabanca Belde... Milletvekilliği ettiği dönemde Yahya Kemal'e, "Üstat, An- kara'nın nesini seversin?" diye sorarlarmış. Sevgisizliğini be- (irtmek için, "İstanbul'a dönmesini.." dermiş. Gerçekten de İstanbul tutkusu olan milletvekilleri Ankara'yı pek sevmez- lerdi. Cuma oldu mu yataklı vagona binerier, İstanbul'da so- luğu alırlar, pazartesi gene yataklıyla dönerlerdi. 1950de Demokratlar gelince, onlann istanbullu milletve- killeri pazartesini de tatil arasına kattılar. Meclis, cumartesi, pazar, pazartesi tatildi, salı günü çalışmaya başlardı. Böyle- ce İstanbul tutkunu olan milletvekilleri bir gün daha kazanı- yorlardı. Hacı Bayram Veli'nin torunlarından olan Fuat Bayramoğ- lu, Yahya Kemal'in Ankara'yı öven iki dizesinin bulunduğu- nu söylüyor, şöyle: "Ey Ankara, ey lâtif belde / Kalpak başta, tabanca belde". Bu başta kalpaklı, belde tabancalı kent An- kara'dır. Övgü mü diyelim, yoksa görüntü mü? Eski Ankara için Belediye Başkanı Murat Karayalçın pa- halı kâğıda basılmış bir kitap, bir de dergi çıkardı. Kitapta, Fuat Bayramoğlu elektriğin Ankara'ya ilk gelişini şöyle anlatır: "...Atatürk'ün gelmesinden kısa bir süre önce elektrik gel- mişti. Ankara'ya elektrik geldi' dediler. Tabakhaneye bir ba- raka kurulmuş. İçinde bir makine ve şalter. Elektrik yanıyor. Gittik, baktık, gördük. Kısa bir hat çekilmişti. Kısa bir süre sonra da sinema geldi. Postanenin yanındaki taş yapıdır, onun altında ilk sinemayı seyrettik." Bir yerde okumuştum, şimdi anımsamıyorum. Elektriğin ilk kez Bomonti yakınlarına kurulan bir motordan alındığını yazıyordu. Ama bu Atatürk'ün gelişinden sonra. Elektriğin mahallelere verildiğini iyice hatırlıyorum. Yılını bilemeyece- ğim, ama kentin mahallelerinde teller çekilmeye başlandı. Kağnıpazar mahallesine pazar kuruiurdu. Gecesinde müt- hiş bir yağmur. Teller kopmuş. Pazarcılar telleri kaldıralım der- ken cereyan çarpmış, üç amele ölmüştü. Ustaları gelinceye değin kimse elini tellere dokunamadı. O yılların en iyi oteli Taşhan'dır. Ulus alanındaki otel taş- tan yapıkjığı için bu adı almıştır. Niğde mutasarrrfı Cemal Bey işletiyor. Oğullarından Suphi ve Necdet'leTaş Mektep'te (An- kara Lisesi'nde) okuduk. Suphi Taşhan akranları içinde de- ğerli birşairdi. Ne yazık ki 27 Mayıs olayları sırasında baskı altında can verdi. 27 Mayıs özgürlüklerini göremedi. Yahya Kemal Ankara'ya geldiğinde Taşhan'da bir süre ka- lıyor. Otel'in altında Fresko Bar ünlüdür. Sonra Taşhan'dan ayrılıp Yahudi mahallesinde bir eve taşınıyor. Yahudiler iyi pansiyoncu. Ankara değişirken başka şeyler de değişiyor. Harf (alfabe), giyim kuşam, tartı, sonunda dil değişiyor. Alfabe Encümeni (Komisyonu) dil değiştikten sonra Dil Encümeni (Komisyonu) oluyor. Celal Sahir (Erozan), Ahmet Rasim, İbrahim Necli (Dil- men) bir sözlük hazırlıyorlar. Başbakan Ismet Paşa, "üırousse'un Türkçesini yapın, yeter!" diyor. Çalışmaya başlıyoriar, görüyorlar ki Osmanlıca da Türkçe de bunun için yetersizdir. Yeni sözcükler, yeni terimler gerekiyor. Eski Ankarada içki de önemli, ama yasak!.. Gizli gizli içi- liyor. Gizli rakı çeken polis müdürü Dilaver'dir. Lokantalann bir köşesi var, içenler oraya sığınıyor. Yobazların bundan ha- beri var, "Medreseleri kapatıyorsunuz, meyhaneleri açıyorsunuz" diye çıkışıyorlar. Ahmet Rasim'in bir öyküsü var. Bir toplantıda soruyorlar, eşeğin önüne bir kova su, bir kova rakı koysalar hangisini içer? Suyu, diye yanıtlıyorlar. Nede- nini bir keyif ehli söylüyor: Eşekliğinden. Âtatürk Meclisleri'rv de bu öykü çok anlatılırmış. Bir akşam çiftlikte içilirken bir çoban çocuğu çağınyorlar. Falih Rıfkı anlatıyor: "Gel bakalım çocuğum" diye çağırdı. Çocuk sofraya ya- naşınca soruyor, "Bir eşeğin önüne bir kova su, bir kova ra- kı koysalar hangisini içer?" Çocuk kadehlerdeki rakıya ba- karak, "Rakıyı..." demesin mi? Atatürk gülerek 'Aman ne- den olduğunu sormayalım..." der. Falih Rrtkı, olaya gülüp geç- tik, diyor. VEFAT Sevgili kardeşimiz ve kayınbiraderim REŞAT İNCE'yi kaybettik. Cenazesi 17 Kasım Cumartesi (bugün) öğle namazmı müteakip Süleymaniye Merkez Camii'nden İcaldıniacaktır. AİLESt Sevgili MtTAT ENÇ Öğretmenimiz! 60 yıldır görmeyen güzel gözlerin şimdi bilsbütün kapandı. Seni kaybettiğimize üzülmüyoruz. Eserlerin nice gözler açtı. Seni iki yıl daha yaşatmak için önce giden SABAHAT öğretmenimizin yanında huzur içinde yat. Ögrencin >rYAZÎ ALTUNYA EĞtTtMİŞ SENDtKASI GENEL BAŞKANI Cumhuriyet Kitap Kulübü Sıvas Temsilcimiz OSMAN YILDIRIM ile FERDA FARIMAZ evlendiler. Mutluluklar dileriz. CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ CKK Kulübü Uşak Temsilcimiz AHMET AKKUŞ ile BERRIN BULUTTEKIN evlendiler. Mutluluklar dileriz. CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ İSTANBUL ÜÇÜNCÜ ASLİYE CEZA MAHKEMESİ Esas No: 1990/395 Ceza Hâkimi: Ahmet Zeki Polat 20716 Y.l. Müdürü: Sırn Töreli 213 sayılı yasaya muhalefet suçundan sanık Cemalettin oğlu 1959 doğumlu Mehmet Kırcı hakkında tstanbul C. Savcılığı'nın 28.2.1990 tarih, 1990/4529 esas sayılı iddianamesiyle mahkememize açılan ka- mu davasının yapılan 21.9.1990 tarihli oturum sonunda: GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 360/1 TCY, 94., 647/6. maddeleri gereğince: İKİ AY HAPİS VE BU KADAR MÜDDET TİCARET, ZANA- AT VE MESLEK İCRASINDAN MAHRUMİYETİNE, verilen ce- zalann ERTELENMESlhfE 21.9.1990 tarihinde karar verildi. 18.10.1990
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle