Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 KASIM 1990 CUMHURİYET/17
HAVA DURUMU TURKJYE'DE BUGUN
Devlet Meteoroloji işlen Genel
Müdüriüğü'nden alınan Mgiye gö-
re yurdun batı kesımleri parçalı
buluftj, Marmara ile yurdun ıç ke-
simleri sabart saatlennde yer yer
sisü, ötekı yerier az bulutlu ve açık
geçecek. HAVA SICAKLIĞI: Art-
maya devam edecek RÜZGAR
Gûney ve batı yönlerden hafif. ara
sıra orta kuvvette esecek. Denız-
ierde: Akdenız gün doğusu ve
poyraz, diğer denızierde kıble ve
lodostan 2-4, yer yer 5 kuvvetin-
de, saatte 4-16, yer yer 21 deniz
mili hızla esecek Van Gött'nde
Mana
hava: Az bulutlu ve açık geçecek. Rûzgâr gûney ve batı
yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. Göl küçük
dalgaiı olacak. Görüş uzaklığı 10 km dolayında buluna-
cak.
Mıyaman
Afycn
Ajr.
Antara
Antakya
Antalya
Artvtn
AyC:n
BaJıkesır
Bılecrt
Bıngöı
B.U.S
Bohı
Bursa
Çanakfcale
Corum
Dencf
A 26° 12° DıyarUatar
S 20° 8°Edıme
A 18° 0°Erancan
A 15° PErzurum
B 8° -4° EsJoşeh»
S 18° 3°Gaaantep
A 24° 14° Gıresun
A 25° 8°Gûım«haneA
A 10» 3°HaMdn
A 25° 12° IsparO
S 21° 5°lstantHil
A 19° 6°bnw
A 15° 0°Kars
A 14° 3-fastamonu A
A 18° 0°Kaysen
S 21° 11° KırUaret
A 21° 11° Konya
A 15° -4° Kûtahya
A 20° 9°Maaya
19° PManısa
18° 5°KMaraş
9° -3° Mersın
•2° -14°Muğla
16° 1°Muş
18° 5°Nığ((e
17° 10° Ordu
9° 4° REB
14° 4° Samsun
20° 1°Sıırt
20° 11° Smop
24°M°Sıras
-1° -11°Wardaj
15° (Plfateofl
15° Cümceli
19° 8°ltşak
11° 0° Van
17° yvbzgat
15°-1° ZOüguMak
A 23° 10°
A 18° 6°
A 24° 13°
A 23° 8*
A 3°-1°
A 16° 1°
A 17° 10°
A 15° 8°
A 18° 10°
A 18° 4°
A 17° 12°
A 8°-5°
A 19° 10°
A 17° 10°
A 14°-1°
A 21° 6°
A 3° 1°
Y 14° 0°
A 17° 11°
açı* y j sclı A-açık B-buiuöü G-flüne$lı K'karlı S-ssk Y-yajnwrlu
• Sam
Kahıre •
DÜNYA'DA BUGÜN
Amsttrdam ¥ 14°
Amman A 26°
Aüna
Bafrtal
Baıctiona
Belgraû
Berfn
Bom
Bfûteel
Budapeşte
Cenevre
Crayır
Odde
Duta'
FranMurt
Sra
Htisnto
Katııte
Kopenhag
Köln
Lefkosa
Y 2t°
A 28°
A 19°
B 11°
B 10°
B 13°
B 13°
Y 13°
B 8°
8 12°
A 24°
A 30°
A 23°
B 12°
A 24°
y ,o
A 31°
Y ir>
B 13°
A 24°
Lenıngrad
Loodra
Madrıd
Mılano
Uontreal
Moskova
Munıh
Ne* Yort
Oslo
Pans
Prag
Rıyad
Roma
Sofya
Sara
Y -2°
Y 13°
A 21°
A 10°
B 12°
B 4°
M12°
B 11°
Y 3°
B 15°
Y 13°
A 27°
Y 17°
B 13°
A 25°
A 32°
A 25°
Y 11°
A 15°
..._._ B 12°
VVashngton B 10°
Zürıh B 11°
d
Tunus
Varçova
Venedık
Vıyana
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Astrolojide belirli
bir tarihte, Güneş'in,
Ay'ın ve gezegenle-
rin göreli konumla-
nnı ve burçlann
yükselme ve gün or-
ta işaretlerini göste-
ren gök haritası. 2/
Ismaiüye tarikatının
önderlerine verilen
ad... Afrika'da bir
ülke. 3/ Eski evlerde
pencere hizasından
sokağa doğru çıkın-
tısı olan kafesli bö-
lüm... Muğla'nın bir
ilçesi. 4/ Ender, seyrek... Orta Ana-
dolu'da bir göl. 5/ Kanlı basur has-
talığı. 6/ SSCB'de, mülkiyeti emek-
çi topluluklannın ya da dernekleri-
nin elinde olan kooperatif şirket...
Bir nota. 7/ Çayın etkili maddesi...
Lütesyumun simgesi. 8/ Bir adın ya
da sözcüğün baş harfi. 9/ Baston...
Maun da denilen büyük bir orman
ağacı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Vücudun herhangi bir yerini hafifçe çizip üzerine boynuz,
bardak ya da şişe oturtarak kan alma. 2/ Iyi huylu kimse... Baş-
kan. 3/ Boyun eğen, kendisini başkasının buyruğuna bırakan...
Özen. 4/ Zevk. 5/ Genellikle birbirine ekli metal levhalardan
oluşan soyut heykel... Nazi partisinin hücüm kıtasını simgele-
yen harfler. 6/ Kurçatoryum elementinin simgesi... Hayvanla-
ra vurulan damga... Istem dışı yapılan hareket. 7/ Eski Mısır
inanışında suaygırı avcısı olarak tasvir edilen tann... Şaşma be-
lirten bir ünlem. 8/ Bazı hayvanların vücut yüzeyini örten kü-
çük levha biçiminde deri türevi... Yapıştırma resim. 9/ Katışık-
sız... Uzun tüylü bir süs köpeği.
ı .
60 YDL ÖNCE Cumhuriyet
Serbest Fırka feshedildi
17 KASIM 1930
Dunkü istizah müzakeresi devam ederken S.Fırkanın
faaliyetten vaz geçeceği mahiyetli bir rivayet Meclis
salonunda dönüp duruyordu. Bu şayianın Ağaoğlu
Ahmet Beyden çıktığı da söyleniyordu. Dünkü celsenin
gece yarısına kadar sürmesi tahkikata imkân
bırakmamıştı.
Bugünkü tahkikatım şu neticeyi verdi:
Daha evvelki gün S.F. azası arasında böyle bir fikir
tebellür etmiş ve azanın hemen hepsi o zaman bu kanaat
uzerinde mutabık kalmıştır.
Şayi olduğuna göre S.F.
merkez heyeti arasında bir
muddettir tesanütsüzlük
vardı. Bu şerait altında işin
başanlamıyacağını açıkça
görüşüyorlardı. Bu vaziyetten
kurtulmak için blok fikrini
ortaya attılar. Bizzat Fethi B.
bu fikri memnuniyetle
karşıladığını söyledi. Fakat
bu da yürümeyince ve Halk
Fırkası tarafı buna
yanaşmayınca başka çare
aramak zaruri oldu.
İstizah guntı meclis
koridorlarında Ağaoğlu
Ahmet B. e atfen S. Fırkanın
parasızlık yüzünden taşra
teşkilatını lâğvetmeğe ve
fırkayı dağıtmaya karar
verdiği şüyu buldu. Fethi Beyin o günkü nutkundan da
dağılma fikri sarahaten anlaşılıyordu.
Nihayet bugün öğleden evvel ve sonra ve geceki üç
içtimada fesih karan verilmiştir.
Geceki içtima saat 11.5 kadar devam etmiştir. Akşam
üzeri yapılan içtimaı müteakip Fethi ve Nuri Beyler
Çankaya'ya gittiler. Onlan takiben Meclis Reisi Kâzım ve
Basvekil Ismet Pş. lar da oraya gitmişlerdir.
OIHHATİNİZL j b l
_ İHMAU _ JCLL.
f /
MkJ* b>r frtkpf»* \\
ET*1
ŞüniZ'î ' »! .V.1
Ittıl »• Mitn \mtfAâ taffiııul
tıtıvtMİ'ia jalnıı Iltyoj*
TflBCİ mtr4*mnüa$i num
^i*h I" Iıırk lıraiı
l
»rarta
i:
30 YIL ONCE Cumhuriyel
MBK toplantıları
17 KASIM 1960
Milli Birlik Komitesi, 13 kasımdan beri seri halinde
toplantılar >-apmakta ve müzakerelerinin harice
sızmaması hususunda azami hassasiyet göstermektedir.
Uzerinde uğraşılan mevzuların ekserisi, bugüne kadar
umumi efkârda ve gazetelerde tenkid konusu
yapılanlardır.
Aldığımız haberlere göre Milli Birlik Komitesi, Ülkü ve
Kültür Birliğine ait hazırlanan kanun teklifini gündemine
almıyacaktır. Bu suretle kanun teklifi, müzakere edilmek
şansını dahi kaybetmiştir. Bundan başka 13 kasımdan
önce alınıp da menfi tezahürleri görülen bilcümle
kararlar iptal olunmuştur.
Komite bundan böyle, Kira Kanunu, Arazi Vergisi
Kanunu gibi kanun tekliflerini görüşmemek hususunda
prensip karan almıştır. Bu gibi kanun teklifleri gerektiği
takdirde Kurucu Mecliste karara bağlanacaktır.
Affedilen üyeler
Bir kaç gün evvel vazifelerinden effedilen ve emekliye
sevkedilen 14 Milli Birlik Komitesi uyesinin dış
memleket Büyük Elçiliklerimizde muşavirliklere tâyin
edildikleri, Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi
Umum Müdürü Hasan Istinyeli tarafından bugun
resmen açıklanmıştır.
Yeni müşavirlerimiz en geç ayın sonunda yeni
vazifelerinde bulunacaklar ve ailelerini de beraber
götüreceklerdir.
GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet
ANAP dönemeçte
17 KASIM 1989
ANAP'ın ilk olağanüstu kongresi bugün saat 14.00'te
Selim Sırn Tarcan Spor Salonu'nda toplanacak. Eski
Başbakan ve Genel Başkan Turgut Özal'ın
:umhurbaşkanj seçilmesiyle boşalan ANAP Genel
Başkanlığı için eski bakanlardan Gaziantep Milletvekili
Hasan Celal Güzel ile Özal'ın başbakan olarak atadığı
fildırım Akbulut çekişecek. Olağanüstu kongre sonucu
ile ilgili çelişkili tahminler yapılırken sonucu, delege
îğırlığını oluşturan büyük kentlerin tercihleri ile
•congrede genel başkan adaylarının yapacağı
tonuşmalann belirlemesi bekleniyor.
TAKT1ŞMA
Bükent; Kent.Devlet
Bilim alanında çalışmaya kendilerini hazırlayanlar, Türkiye
Cumhuriyeti'nin onlara sunabileceği dar olanaklarla ve
özgürlüksüz bir bilimsel ortamda nasıl çahşıp bilime katkıda
bulunabilecekler?
22 Ekim 1990 tarihli gazetede "Eğitim-
de aslan payı Bilkent'e" haberini okuduk-
tan sonra "Eğitim ve öğretimde kaynakla-
nn kullanımı açısından Tıirkije düzeyinde
eşitlik var mı, hani nerede?" sorularının
olumlu yanıtı artık ufukta bile değil, uzay-
da bir yerde, şeklinde olmalı.
Tiirkiye'nin genelde üniversiteleri arasın-
da bile 3 büyük kentin dışında kalanlarla
diğerleri arasında öğretim elemanı, ders
araç-gereçleri açısından eşitsizlik varken ve
her ders ythna orta oğretim, "Doğuda, gü-
neyde ögretmen ve dersiik yetersiz" klişe-
leşmiş haberi ile başhyorken, Bilkent'e ay-
nlan maddi olanağın niçinini irdelemek
yanbş bir uğraş olmasa gerek...
Iki noktayı, her seyden önce açıklamak-
ta yarar var. Bilkent'e olumsuz bakmak,
eğitim-öğretime karşı çıkmaJda eşdeğerüdir.
Burada eşitsizlik ilkesiyle davranılarak bu
üniversiteye aynlan paraya karşı çıkdmak-
tadır. Kuruluşunda, hukuk açısından eksik
yönler bulunsa bile bunlann ötesinde ve
uzerinde eğitim-öğretim gibi kutsal bir ama-
ca yönelik olması, saygınlığına leke düşür-
memeli. Türkiye için iyi, doğru ve güzel
sözcükJeri ile tanımlanabüecek bir bilim ku-
rumudur.
Üniversitenin temeli atıhrken, devletten
hiç yardım -örtülü ödenekten bile- almamış-
tır şeklındeki düşüncenin doğru olduğunu
varsayıyoruz. Bu aşamalardan geçtikten
sonra da velilerden alınan astronomik tu-
tarda yıllık eğitim ücreti, üniversiteyi kali-
tesinden kayıp olmadan ayakta tutabilecek
düzeydedir. Oğrenciler de getirdikleri bu
kapitali sonuna değin sömürerek geri gö-
türmediklerine göre...
Peki öyleyse gerek yüksek öğrenimin ge-
rekse orta öğrenimin rızkından kesilerek ya-
ratılan bu "aslan payı" Bilkent'e aktanlı-
yor. Niçin sorusunu sonraya bırakarak bi-
raz üniversitenin yerleşim alanında gezine-
lim. Bu tür okulların İcampuslanndan içe-
riye girince Amerika havası solur, Coca-
Cola suyu içersiniz. Dinlenme, spor ve ba-
rınma hizmetleri öğrencilere post-modern
olanaklarla sunulur. Bu öyle bir atmosfer-
dir ki hoş havası insana yaşam boyu alış-
kanhk yaratır. Bu konforun bindebiri bile
lstanbul taşrasındaki okullarda hiç yoktur.
"Milli Eğitimde aslan payı Bilkent'e ay-
nldı, niçin?" sorusunu yine öteleyelim. Bu
kez, burada okuyan "memleketimjzin in-
san manzaralanna" bir göz gezdirelim. Bu
tür okullarda yetişen insanlanmız ülkeleri-
ne, ailelerine, sokaklarına giderek, özben-
liklerine yabancılaşmaktadırlar. Bu olguyu,
yine kendilerinin ürettiği ve benimsedikle-
ri bir tümce ile açıklamaktadırlar: "Yaşa-
dıgın kentte, sürgiinde gibisİDİ"
Böylesine Türk ulusunun, arabesk dışı
özdeğerlerine yabancı yetişen insanlar ile-
ride yönetici kadrolara geçince, ülke sorun-
larına nasıl çözümler getirebüecekler? Yö-
netilen kadrosunda iş yasantısına katıldık-
lannda, nasıl bir "Türk" yöneticinin buy-
ruğunda çalışırken huzurlu ve üretken ola-
bilecekler? Bilim alanında çaüşmaya ken-
dilerini hazırlayanlar, Türkiye Cumhuriye-
ti'nin onlara sunabileceği dar olanaklarla
ve özgürlüksüz bir bilimsel ortamda nasıl
çahşıp bilime katkıda bulunabilecekler?
Doyumsuzluğun getirdiği bunalımla ilk fır-
satta kendilerini yurtdışına atmaya baka-
caklar. Onlan kınamamalıyız. ldealist ol-
ma, ülke sınırlan ile çerçevelenmemeli. On-
lar artık insanlık ideali ile insanlık için ca-
lışac%klardır.
Içlerinden çok az bir bölümü "kader
kurbanı" ya da yurt sevgisi ile bilinçli ola-
rak Türkiye Cumhuriyeti için çalışmayı se-
çerse, ne mutlu Türkiye'ye... Onlan şim-
diden saygı ile selamlamalıyız...
Diğerlerinin düşüncesi, "tahla sıraiarda
dirsek çürüterek" kazandıklan bilgi biriki-
mini ucuza kapattırmamak için dev şirket-
lerin, holdinglerin katlannda koltuk kap-
mak uğruna yarışa çıkmak olacaktır. On-
lara hak vermiyor değiliz.
"Şovenist" duygularla konunun irdelen-
diği düşüncesine kapıhnmamalı; çünkü ev-
rensellik, salt Amerikan usulü eğitim siste-
minden geçmiyor. Evrensellik eşittir. öyle
olsaydı "Avrupa" olgusunu, Asya-Afrika
kültürlerini yok saymak gerekirdi. Evren-
selliğin ilk basamağı, ön koşulu önce ken-
dini, ulusunu tanımaktır.
Konuyu daha çok dağıtmadan herhalde
artık, "Eğitimde aslan payı Bilkent'e ne için
ayrüdı" sorusunu sorabjliriz...
Öncelikle, Türkiye ve Türk insanı için
hakça, eşitçe ve özgürce bir eğitim-öğretime
ulaşabilme umuduyla...
NtLGÜN SELtMOĞLU
Yeşüyurt/İstanbul
Toplumsal Sorun: Is Kazaları
Çalışma yaşamımızın temel sorunlarından birini oluşturan iş
kazaları yoğun olarak maden, inşaat ve orman işkollannda
meydana gelmektedir. Bu üç işkolunun yapısal özelliği ise
genelde kırsal kökenli işçilerin bu işkolunda çalışması ve
işçilerin eğitiro: düzeylerinin düşüklüğüdür.
Toplumsal ve önlenemez bir sorun olan
iş kazaları, çalışma yasamımızda ve ulusal
düzeyde sürekli olarak gündemde yer al-
maktadır. Yurdumuzda iş kazaları, özellik,-
le maden iş kolunda kendini belirgin ola-
rak göstermektedir.
Yapılan istatistiki arastırmalar iş kaza-
ları açısından, ulusumuz adına olumsuz bir
tablo sergilemektedir. Yurdumuzda iş ka-
zaları sonucu her gün 4 işçi yasamını yitir-
mekte, 7 işçi ise sakat kalmaktadır. Doğal
afet olarak tanımlanan iş kazalarında Tür-
kiye, Avnıpa'da birinci, dünyada ikinci sı-
rayı almaktadır.
SSK verilerine göre 1988 yüında ülkemiz-
de 171.769 iş kazası olmuş ve bu kazalar-
da 1.163 işçi yasamını yitirmiş. 2.170 işçi
de sürekli işgöremez duruma düşmüştür. İş
kazaları sonucu yitirilen işgünü sayısı
1988'de 22.690 olup, iş kazaları sonucu iş-
çilerin yaşamlannı yitirmeleri, sakat kalma-
lan ve diğer olumsuz koşullara itilmeleri ya-
nı sıra kaybolan işgünü maliyetleri açısın-
dan da önemli bir rakamdır.
Çalışma yaşamımızın temel sorunlann-
dan birini oluşturan iş kazaları yoğun ola-
rak maden, inşaat ve orman işkollannda
meydana gelmektedir. Bu uç işkolunun ya-
Gündem
pısal özelliği ise genelde kırsal kökenli iş-
çilerin iş kolunda çalışması ve işçilerin eği-
tim düzeylerinin düşüklüğüdür.
Anayasamızda "Çalışanlann korunma-
sı ve bakımı" temel maddeler arasında yer
almaktadır. tş sağlığı ve iş güvenliği alanın-
da çalışanlan koruyacak pek çok yasa bu-
lunmasına karşın, bu yasaların kâğıt uze-
rinde kaldtğı yasanan olaylarla görülmek-
tedir. İş kazaları sorununun mevzuat yö-
nü Batı ülkeleri ile eşdeğerde olmasma kar-
şın çalışma koşullan sanayi devrimi sırasm-
daki koşullarla eşdeğerdedir. Bu sorunun
çözümü işçiye verilen değer ya da insana ve-
rilen değer üe ilgilidir. Ülkemizde devletin
ön plana çıkarılarak insanın değersiz bir
varlık gibi görülmesi anlayışı sürdükçe so-
runa kısa vadede çözüm beklenemez.
Toplumsal bir sorun olan iş kazalarının
önlenemez yükselişi nasıl önlenebilir veya
en az düzeye indirilebilir? Bu sorunun çö-
zümlenmesinde temel ilkenin başında işçi-
nin eğitimi gelmektedir. işçi çalıştığı işko-
lunda gerekli bilgiye sahip olmadan üreti-
mi sürdürmekte, küçük bir kaza sonucun-
da ise ne yapacağını bilememektedir.
İkinci temel madde ise işçinin çalışacağı
makine veya servisi hakkında kendisini bil-
gili kılmak, o konu hakkında denevim ka-
1990 Türkiyesi'nde uzerinde anlaşmaya varmamız gerek en
nokta, cumhuriyetin "muvaffak" olup olmaması mı yoksa
cumhuriyetin "ilelebet muhafaza ve müdafaası" mıdır?
Değerli yazar Sayın Prof. Dr. Toktamış
Ateş, 30 Ekim 1990 tarihli "Cumhuriyeti
Anlamak" başlıklı yazısında soruyor:
"Acaba Türkiye Cumhuriyeti büyük Ata-
türk'ün işaret eltiği gibi mesut, rauzaffer
ve muvaffak olmuş mudur?" Yanıtını yi-
ne kendisi veriyor: "Türkiye Cumhuriyeti
mesut, muzaffer ve muvaffak olmuştur."
Kanıtlan anılan yazıda açıklandığı gibi bu
görüşe katılmamak olası değildir. Bu ka-
nıyı pekiştirmek için yeni kanıtlar ileri sür-
meye de gerek yoktur.
Ancak 1990 Türkiyesi'nde uzerinde an-
laşmaya varmamız gereken nokta, cumhu-
riyetin "muvaffak"olup olmaması mı yok-
sa cumhuriyetin "ilelebet muhafaza ve
müdafaası" mıdır? Aşağıda bir iki örneği
verilen cumhuriyeti ortadan kaldırmaya ka-
rarh olduklannı gösterir yüzlerce planlı olay
ortadaysa uzerinde düşünmemiz gereken
husus, cumhuriyetin "muhafaza ve müda-
faasıdır."
Bilindiği üzere köktendinci düşünce or-
taya çıktığı günden bu yana, esas düşünce-
si olan "Tüm insanları dogmatik kurallan
ile çerçevelenmiş çatı altında toplamak ve
onlan bu kurallarla yönetmek" düşünce-
sinden vazgeçmemiştir. Yine köktendinci
düşünce kendi dogmatik kurallannın dışm-
da hiçbir düşünceyi kabul etmemiş, yerleş-
me ve yayılma dönemlerinde taktik gereği
hoşgörülü görünmüş, egemenliğini oluştur-
duğu anda da "kendinden olmayan" kişi-
leri öldürmekte ve kurumlan yıkmakta hiç-
bir beis görmemiştir. Son öldürme olayla-
n, demokratik kurumlara ve kültürlere sal-
dırılar bunun örneği olmuştur.
Büyük Atatürk'ün ulusuyla bütünleşerek
binbir özveriyle kurduğu 67 yıllık Türkiye
Cumhuriyeti işte bu köktendinci düşünce-
zandırmak olmalıdır. İşçi hiç tanımadığı
makineler karşısında çalışmakta, buna kar-
şın makine konusunda yeterli bilgiyi taşı-
mamaktadır.
Bunun yanı sıra işyeri denetimlerinin sık-
laştınlması, mttfettişlerin işyerlerinin dene-
timinde dikkatli olmasını sağlamak, işgü-
venliği derslerini okullarda okutmak,
"Üniversite-işçi-işveren" üçlüsünün eğiti-
mine yönelmek gibi.
tş kazalarırun önlenmesinde denetimle-
rin önemi aynca daha belirgin olarak or-
taya çıkmaktadır. Çok sağlıksu koşullar-
da üretim yapılan işyerleri bilinmesine kar-
şın, yeterli denetimlerin yapılamaması so-
nucu bunlar birer mantar gibi artmaktadır.
Burada görev iş müfettişlerinin yoğun ça-
basına kalmaktadır.
Ülkemizde her yıl binlerce insanımızı yi-
tiren, geriye gözüyaşlı dul kadın ve yetim
çocuklar bırakan toplumsal sorun iş kaza-
larına karşı ulusça duyarü olmak bir görev-
dir. Binlerce emekçinin yaşamımn yitiğine
neden olan ve her yıl sistematik olarak iv-
me kazanan iş kazalarında sigortasız ola-
rak çalışan işçilerin uğradığı iş kazaları da
göz önüne alımrsa olayın toplumsal ve eko-
nomik yönü daha da ciddi boyutlara var-
maktadır.
İş kazalanna karşı alınacak önlemler dü-
zenlenen haftalar ve kuru birkaç sözle sı-
mrlı kalmamalı, etkin önlemler ve işçi eği-
timi ön plana alınmalıdır.
ŞÜKRÜ KARAMAN
Ankara
nin tehdidi, hem de ciddi bir tehdidi altın-
dadır. Bu düşünce şimdilik Cumhuriyet
Bayramı'nda Cumhuriyet düşmanı Said-i
Nursi'ye mevüt okutmakta ise de bu hızla
giderse tüm cumhuriyete mevlit okutabile-
cektir.
Şimdilik tüm kamu kurumlannda ve di-
ğer dinci derneklerde"mümâşât" dönemi
örgütlenmesini yapan bu düşünce bu döne-
mi tamamladığı zaman korkanm ki iş iş-
ten geçmiş olacaktır.
Bu nedenle bugünkü ivedi somnumuz,
cumhuriyeti "ilelebet muhafaza ve
müdafaa" konusunda gerekli önlemleri al-
maktır. Yüzyılların savaşımı ile elde edilen
insan hak ve özgürlüklerini ve çağdaş, laik
yaşamı kaybetmek istemiyorsak, önümüz-
de başka seçenek yoktur. Bu önlemlerin de
en başta geleni cumhuriyetin değerini bilen
tüm kişi ve kunıluşlann yerine göre demok-
ratik kitle örgütlerinde, sendikalarda ve
partilerde birleşmesi ve çağdaş, laik ve de-
mokrat düşünce ile donanmasıdır.
SEMİH ÜLGENCİ
Burdur
OKURLARDAN
Adli ve İdari Personel Ayrıını KaJknıalı
TBMM Bütçe ve Plan
Komisyonu'nda 31.10.1990
tarihinde kabul edilen yasa
tasansına göre adli personele
en yüksek devlet memurunun
% 25'ine kadar varan
oranlarda tazminat verilmesi
kabul edildi.
Ancak, Sayın Adalet Bakanı
M. Oltan SUNGURLU,
komisyon başkanı ve üyeleri,
Türkiye genelinde yaklaşık
50.000 Adalet Bakanlığı
personeline bu hakkı verirken
merkezde, bakanlıkta çalışan
yaklaşık 800 personeli bu
haktan mahrurn bıraktı.
Çünkü komisyona göre
bakanlık merkezinde çalışan
800 personel adli değil idari
personeldi.
Bakanlıkta çalışan 800
personel, idari personelse
aynı yerde görev yapan 150
tetkik hâkimi de idari
personeldir. Oysa 150 tetkik
hâkimi hiçbir yargüama ve
adli iş yapmadan maasları
tutannda her ay hâkim
tazminatı alabilmektedirler.
Yan yana görev yapan
insanlardan 150'si adli
personel, 800 tanesi idari
personel. Mahkemelerde ve
savcıhklarda hâkim ve
cumhuriyet savcılannın
emrinde çalışan, onlann
verdikleri kararlan yazan ve
diğer görevleri yerine getiren
görevliler adli personel
(mübasirler dahil), ama
bakanlıkta 150 tetkik
hâkiminin (ki bunlar da
mevcut yasaya göre adli
personeldir) emrinde çalışan,
onlann verdikleri yazılan
yazan ve diğer görevleri
yerine getiren memurlar ise
idari personel sayılmaktadır.
Bir bakanlık personeli hiçbir
ek eğitim ve öğretim
görmeden isteği ve isteği
dışında mahkemelere zabıt
kâtibi ve mUbaşir olabiliyor
ve idari personellikten çıkıp
adli personel olabiliyor. Adli
personel tazminatından
yararlanabiliyor, ama
bakanlıkta kalınca idari
personel oluyor ve adli
personel tazminatından
yararlanamıyor. Adli personel
olmak bu kaûar kolaysa
neden bakanlık merkezinde
çalışan 800 personel adli
personel kabul edilmiyor.
TBMM Genel Kurulu'nda bu
yanlışlığın düzeltilmesini
bekliyor ve tasanya emefi
geçen ve geçecek olan herkese
sonsuz teşekkür ediyoruz.
Adalet Bakanlığı Personeli
POUTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Kalpak Başta, Tabanca
Belde...
Milletvekilliği ettiği dönemde Yahya Kemal'e, "Üstat, An-
kara'nın nesini seversin?" diye sorarlarmış. Sevgisizliğini be-
(irtmek için, "İstanbul'a dönmesini.." dermiş. Gerçekten de
İstanbul tutkusu olan milletvekilleri Ankara'yı pek sevmez-
lerdi. Cuma oldu mu yataklı vagona binerier, İstanbul'da so-
luğu alırlar, pazartesi gene yataklıyla dönerlerdi.
1950de Demokratlar gelince, onlann istanbullu milletve-
killeri pazartesini de tatil arasına kattılar. Meclis, cumartesi,
pazar, pazartesi tatildi, salı günü çalışmaya başlardı. Böyle-
ce İstanbul tutkunu olan milletvekilleri bir gün daha kazanı-
yorlardı.
Hacı Bayram Veli'nin torunlarından olan Fuat Bayramoğ-
lu, Yahya Kemal'in Ankara'yı öven iki dizesinin bulunduğu-
nu söylüyor, şöyle: "Ey Ankara, ey lâtif belde / Kalpak başta,
tabanca belde". Bu başta kalpaklı, belde tabancalı kent An-
kara'dır. Övgü mü diyelim, yoksa görüntü mü?
Eski Ankara için Belediye Başkanı Murat Karayalçın pa-
halı kâğıda basılmış bir kitap, bir de dergi çıkardı. Kitapta,
Fuat Bayramoğlu elektriğin Ankara'ya ilk gelişini şöyle anlatır:
"...Atatürk'ün gelmesinden kısa bir süre önce elektrik gel-
mişti. Ankara'ya elektrik geldi' dediler. Tabakhaneye bir ba-
raka kurulmuş. İçinde bir makine ve şalter. Elektrik yanıyor.
Gittik, baktık, gördük. Kısa bir hat çekilmişti. Kısa bir süre
sonra da sinema geldi. Postanenin yanındaki taş yapıdır,
onun altında ilk sinemayı seyrettik."
Bir yerde okumuştum, şimdi anımsamıyorum. Elektriğin
ilk kez Bomonti yakınlarına kurulan bir motordan alındığını
yazıyordu. Ama bu Atatürk'ün gelişinden sonra. Elektriğin
mahallelere verildiğini iyice hatırlıyorum. Yılını bilemeyece-
ğim, ama kentin mahallelerinde teller çekilmeye başlandı.
Kağnıpazar mahallesine pazar kuruiurdu. Gecesinde müt-
hiş bir yağmur. Teller kopmuş. Pazarcılar telleri kaldıralım der-
ken cereyan çarpmış, üç amele ölmüştü. Ustaları gelinceye
değin kimse elini tellere dokunamadı.
O yılların en iyi oteli Taşhan'dır. Ulus alanındaki otel taş-
tan yapıkjığı için bu adı almıştır. Niğde mutasarrrfı Cemal Bey
işletiyor. Oğullarından Suphi ve Necdet'leTaş Mektep'te (An-
kara Lisesi'nde) okuduk. Suphi Taşhan akranları içinde de-
ğerli birşairdi. Ne yazık ki 27 Mayıs olayları sırasında baskı
altında can verdi. 27 Mayıs özgürlüklerini göremedi.
Yahya Kemal Ankara'ya geldiğinde Taşhan'da bir süre ka-
lıyor. Otel'in altında Fresko Bar ünlüdür. Sonra Taşhan'dan
ayrılıp Yahudi mahallesinde bir eve taşınıyor. Yahudiler iyi
pansiyoncu.
Ankara değişirken başka şeyler de değişiyor. Harf (alfabe),
giyim kuşam, tartı, sonunda dil değişiyor. Alfabe Encümeni
(Komisyonu) dil değiştikten sonra Dil Encümeni (Komisyonu)
oluyor. Celal Sahir (Erozan), Ahmet Rasim, İbrahim Necli (Dil-
men) bir sözlük hazırlıyorlar. Başbakan Ismet Paşa,
"üırousse'un Türkçesini yapın, yeter!" diyor. Çalışmaya
başlıyoriar, görüyorlar ki Osmanlıca da Türkçe de bunun için
yetersizdir. Yeni sözcükler, yeni terimler gerekiyor.
Eski Ankarada içki de önemli, ama yasak!.. Gizli gizli içi-
liyor. Gizli rakı çeken polis müdürü Dilaver'dir. Lokantalann
bir köşesi var, içenler oraya sığınıyor. Yobazların bundan ha-
beri var, "Medreseleri kapatıyorsunuz, meyhaneleri
açıyorsunuz" diye çıkışıyorlar. Ahmet Rasim'in bir öyküsü var.
Bir toplantıda soruyorlar, eşeğin önüne bir kova su, bir kova
rakı koysalar hangisini içer? Suyu, diye yanıtlıyorlar. Nede-
nini bir keyif ehli söylüyor: Eşekliğinden. Âtatürk Meclisleri'rv
de bu öykü çok anlatılırmış. Bir akşam çiftlikte içilirken bir
çoban çocuğu çağınyorlar. Falih Rıfkı anlatıyor:
"Gel bakalım çocuğum" diye çağırdı. Çocuk sofraya ya-
naşınca soruyor, "Bir eşeğin önüne bir kova su, bir kova ra-
kı koysalar hangisini içer?" Çocuk kadehlerdeki rakıya ba-
karak, "Rakıyı..." demesin mi? Atatürk gülerek 'Aman ne-
den olduğunu sormayalım..." der. Falih Rrtkı, olaya gülüp geç-
tik, diyor.
VEFAT
Sevgili kardeşimiz ve kayınbiraderim
REŞAT İNCE'yi
kaybettik. Cenazesi 17 Kasım
Cumartesi (bugün) öğle namazmı
müteakip Süleymaniye Merkez
Camii'nden İcaldıniacaktır.
AİLESt
Sevgili
MtTAT ENÇ
Öğretmenimiz!
60 yıldır görmeyen güzel gözlerin şimdi bilsbütün
kapandı. Seni kaybettiğimize üzülmüyoruz.
Eserlerin nice gözler açtı.
Seni iki yıl daha yaşatmak için önce giden SABAHAT
öğretmenimizin yanında huzur içinde yat.
Ögrencin
>rYAZÎ ALTUNYA
EĞtTtMİŞ SENDtKASI
GENEL BAŞKANI
Cumhuriyet Kitap Kulübü
Sıvas Temsilcimiz
OSMAN YILDIRIM
ile
FERDA FARIMAZ
evlendiler.
Mutluluklar dileriz.
CUMHURİYET KİTAP
KULÜBÜ
CKK Kulübü
Uşak Temsilcimiz
AHMET AKKUŞ
ile
BERRIN BULUTTEKIN
evlendiler.
Mutluluklar dileriz.
CUMHURİYET KİTAP
KULÜBÜ
İSTANBUL
ÜÇÜNCÜ ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
Esas No: 1990/395
Ceza Hâkimi: Ahmet Zeki Polat 20716
Y.l. Müdürü: Sırn Töreli
213 sayılı yasaya muhalefet suçundan sanık Cemalettin oğlu 1959
doğumlu Mehmet Kırcı hakkında tstanbul C. Savcılığı'nın 28.2.1990
tarih, 1990/4529 esas sayılı iddianamesiyle mahkememize açılan ka-
mu davasının yapılan 21.9.1990 tarihli oturum sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 360/1
TCY, 94., 647/6. maddeleri gereğince:
İKİ AY HAPİS VE BU KADAR MÜDDET TİCARET, ZANA-
AT VE MESLEK İCRASINDAN MAHRUMİYETİNE, verilen ce-
zalann ERTELENMESlhfE 21.9.1990 tarihinde karar verildi. 18.10.1990