03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet SahibL Cumhuriycl Matbaacıkk vc « » » « ~ » Türt Anomm Şirketi adıaa Na«r Nati 0 Genel Yayın MüdüriL Haaaa Ccad, Macssesc Mûdıirü. Eatar Ufakfcfl, lfrzı l*len Müduru Ofcar rfiınd». 0 Hjtjer Mcrtezı MOdüni. Yılpa fcjtr. Siyfa Duzcnı YOoetmcm: A l \ n r 0 Tmstiolrr ANKARA: AkaM 1 a , İZMİR: H l u M Cotakm, ADANA: ÇMta Yl*eaotta ll Pobnk» Ctklfc»!••»'l. IX H>bcrler E^.. k b Ekonom, c<«fb ltotaa. Ij S°»ükı j t t n baaci. Kultur Cdal Uan. laanbul Hıbcrkn I n d ^ H . Eimm b m Ş«yh>. Yun Htbcrltn «ec*< [>•*•». Spor Dautmuu AHMtıfc Yaotau. Cta YKiUr b ı a Ç-y-*- Anftıra Ş*UM MfV. DüzcKmc AMılla* Yma 0 KoorduuUr Ahan Kankaa # Vlal, Iskr Enl Ertal 0 Muhasefcr M n l lfca» 0 Butft PUufcuı*. Strjı Ogtmttyojl» 0 RekUıtı Am *••• 0 Ek byıniaı Hito Uıri 0 Idirc. HaBTİa G<nr 0 isfcmç O^n Çdtt 0 Bılp-istOT M b l ( Penond Srrfi Okn> U W YMç» l ı a i r m l ı Sd<afc. A» Stan. AtaH ' &m* » H.woı Cmnlııınja MattaKiık vt GueudU TAJ Tllrk Oa* Od. M/41 Ca|rt#I 54334 Isı PK 246 - tıUaiıuL Tet 512 OS 05 (20 hal), Tekc 2224i. Fu. (1) 32t M 72 0 Sunfer Aafcan: Zıya GOkalp Blv. lafcılap £ No 19/4. ü t 133 II 41-47. b 42M4, J«L (4| 113 05 63 0 hmlr. H. Z*. Bh 1352 S. 2/3. Td: 13 12 ». Ttfct 5235». Fu: (31) 1» 53 <• 0 **—: lntUll CU I» S. No. 1 Kal 1. M. 19 37 52 (4 hal). TUet 42155. FK (71) M S 7* TAKVİM: 17 KASIM 1990 Imsak: 5.18 Güneş: 6.46 öğle: 11.53 İkindi: 14.28 Akşam: 16.51 Yatsı: 18.15 Bakandan basın toplantısı Çiçek: Flöıtü komışmam, yazarıın Devlet Bakanı Cemil Çiçek, 'flört' konusundaki sözlerinin çarpıtıldığını öne sürerek, 'Böyle hassas konuda konuşmam, ancak yazılı olarak cevap veririm' dedi. Çiçek, 'cami fonu'nu savundu. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — Devlet Bakanı Ce- mil Çiçek üniversite öğretim göreviilerinin laikliği koruma çerçevesindeki eylemleri konu- sunda "dış mibraklar"ın her zaman Türkiye aleyhinde plan- ları olduğunu vurgulayarak "Şimdi de laikliğe taraf olan- lar olmayanlar, inananlar inan- raayanlar tarzında bence bir başka konu gundeme getirilme- ye çalışılıyor. Bu konuda so- ğukkanlı davranmak dunımundayız" dedi. Çiçek TBMM Bütçe ve Plan Komis- yonu'ndan geçen ve "Cami Fonu" diye adlandırılan yasa teklifiyle ilgili olarak da "Ye- ni cami yapmak diye bir şey yok. Köpru, medrese, han, ha- mam, kervansaray ve cami gi- bi eski eserlerin restorasyonu için bir teklif" dedi. Çiçek söy- lediklerinin çarpıtıldığını vur- gulayarak "flört" ve benzeri konularla ilgili soruları bundan böyle yazılı olarak yanıtlayaca- ğını söyledi. "Aile Misafirhanesi" adı al- tında değişik gerekçelerle evle- rinden aynlan bayanlann geçici süreyle kalabilecekleri bir evi açmak için tzmir'e gelen Bakan Çiçek düzenlediği toplantıda kendisine bağlı kuruluşların et- kinlikleriyle ilgili bilgi verdi. Sosyal Yardımlaşma ve Da- yanışma Vakfı'nın etkinlikle- rinden söz eden Çiçek 1990'ın 9 aylık bolumünde fondan 345 milyar liralık harcama yapıldı- ğını, bunun 99 milyarlık bölü- münün il ve ilçelerdeki vakıf- lar aracılıgıyla, 31 milyarlık bö- lümünün yatınmlar için, 214 milyarlık tutannın da Bulgaris- tan göçmenlerı ağırhklı olmak üzere Türkiye'ye gelenler için harcandığını söyledi. Daha sonra gazetecilerin so- rularını yanıtlayan Çiçek, üni- versite öğretim göreviilerinin eylemlerinin değerlendirilme- siyle ilgili olarak "Kanunlar çerçevesinde gereken, ilgili ma- kamlarca yapılır" dedi. "Bakan Çiçek, farklı görüşle- rin olacağını, yasalar çerçeve- sinde tartışmanın en iyi yol olduğunu, kavgaya, peşin hfl- kümlere gerek olmadığını söy- ledi. Bakan Çiçek, TBMM Bütçe Plan Komisyonu'ndan geçen ve "Cami Fonu" diye adlandı- rılan düzenlemeyle ilgili olarak da son günlerde sözlerinin "maksatlı" olarak çarpıtıldığı- nı vurguladı ve "Yani cami ya- pımı için fon kullanılmayacak. Böyle bir şey yok. Kültiir eser- lerimizi konımak için banka- lardan, fînans kuruluşlanndan, sigorta şirkellerinden yiızde 2 pay alınacak. 7 bin 600 eski eserimiz var. Bunlann restoras- yonu için Vakıflar Genel Mti- dttrlttğiı'niin bütçesi yetmiyor. Yaklaşık 40 milyarlık bu fon kulturel değerlerimizin bakımı, onanmı için kullanılacak" de- di. Çiçek hükümet olarak Afro- disias kapısının açıldığını anım- satırken de "Bundan bir sıkınb duymuyoruz. Bir başka kultu- re ait unsuru ortaya çıkanyo- nız, bundan da iftihar ediyo- ruz, biitün dünya kıiltürune, bütiin insanlıga hizmet ediyo- ruz diye. Kendimizden bu ka- dar korkmanın maksadını an- lamıyoruz. Bu memlekette Türk olduğumuzu söyleyeme- yecek miyiz? " dedi. Bakan Çiçek "flörtiin fahi- şelik olduğu" sozleriyle ilgili olarak sözlerinin çarptınldığı- nı vurguladı ve bu türden has- sas konularla ilgili soruları ya- zılı alıp yazılı yanıtlayacağını bildirdi. Bakan Çiçek, "Cinsel ilişkiyi hayvani bir içgüdii ola- rak mı degeriendiriyorsunuz?" sorumuz üzerine "Bu tur soru- ları yazılı alacağım, cevaplan da yazılı olacak" diye cevap verdi. Çiçek soruyu yazılı ha- zırlamamız üzerine "bugün ol- mamak sartıyla" dedi. Sııltansazlıgı flamingosuz kaldı HAKAN KARA İZMIR — Anadolu'daki en önemli sulak alaniardan biri sa- yılan, 200'ün üzerinde kuş tu- runun barındığı Sultansazlığı kuruyor. Uzmanlar, onlem alınmaması halinde sulak ala- nın tumuyle yok olacağını be- lirtiyorlar. Uluslararası öneme sahip Sultansazlığı'nın tabiatı koruma alanı ilan edilmesine karşın DSİ'nin buraya akan su kaynağını kestiği, bölgenin bu nedenle giderek kuruduğu, kuş varlığının da hızla azaldığı be- lirtiliyor. Sonbahar-kış döne- minde binlerce flamingonun bulunduğu Sultansazlığı'na bu yıl gidenler, alanın kuşları ba- rındıracak özelliklerini giderek yitirmesi nedeniyle artık fla- mingoları göremiyorlar. SAMSUN latılıokııl öğrencisi yetersiz besleniyor CEMtL CİĞERİM SAMSUN — 500'den faz- la yatılı ve pansiyonlu okul- larda öğrenim gören ilk, or- ta ve lise düzeyindeki 130 bin kadar öğrenci yetersiz ve den- gesiz beslenme ile karşı kar- şıya bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı "Yatılı ve pansi- yonlu okullar için beslenme rehberi"nde gunlük yiyecek bedeli, 2450 lira olarak gös- terildi. Hacettepe Universitesi Beslenme ve Diyetetik Bölü- mü Başkanı Prof. Sevinç Yü- cecan, "tlkokul öğrencileri- nin enerji ve besin öğelerini karşılamak için gunlük 3.020, ortaöğrenim için ise 5.190 lira gereklidir" dedi. Konuştuğumuz bazı okul- lann müdür ve yöneticileri de bakanlığın saptadığı yemek- leri öğrencilere veremedikle- rini söylediler. En büyük so- runlarının et olduğuna da de- ğindiler. Erciyes dağı eteklerinde yer alan Sultansazlığı ıle ilgili ola- rak Alman çevreciler tarafın- dan 1984 yılında yapılan bir araştırmada DSİ çalışmalannın sazlığın geleceğini tehdit ettiği belirtilmişti. Tabiatı koruma alanı olan Sultansazlığı'ndaki su sev iyelerinin gerçekleştirilen çalışmalarla etkilenmeyeceğine DSI yetkililerinin soz verdiğini anımsatan Doğal Hayatı Koru- ma Derneği (DHKD) uzmanla- rı, "Ancak DSt bu sözunü tut- madı ve Sultansazlığı şimdi yok olmanın eşiğinde" dediler. DHKD'den Ajlin Erkman \e Gernand Magnin, Sultansazlı- ğı'nda 200'u aşkın kuş turunun barındığını, bunlar arasında Avrupa'da turleri giderek tu- kendiği için kırmızı listeye alı- nan çok türun de yer aldığını belirttiler. Alt tarafı Antalya Müzesi'nde olan heykelin üst kısmı New York'ta çıktı HerküTün üstü bulıınduNew York'ta Metropolitan Sanat Müzesi - galerisinde sergilenen Banker Leon Levy'nin özel koleksiyonunda bir Herkül heykelinin üst kısmı yer alıyor. Araştırma sonucu Herkül heykelinin alt bölümünün Antalya Müzesi'nde olduğu saptandı. Herkül'ün üst kısmınm Perge kazıları sırasında çalınıp yurtdışına satıldığı sanılıyor. Daha önce bir Herkül lahtini parça parça kesip satan tarihi eser kaçakçısı bazı kişilerin, Herkül heykellerinin çeşitli bölümlerini sattığı biliniyor. Üzgün Herkül, Türkiye'ye dönmeyi bekliyor. ÖZGEN ACAR NEW YORK — Turkiye'den kaçınlan ve antik dunyanın "su- perman"i sayılan bir Herkül heykelinin baş ve göğsunü tamı tamamına 10 yıl sonra New York'un gobeğinde buldum. "Antina talanı" dizisini izle- yen okurlar anımsayacaklardır. 22 Eylül 1990 günü Cumhuri- yet'te, "Herkiirü dilim dilim kestiler" başlıklı bölümde An- talya'nın Perge antik kentinden çıkarılan bir lahdin kaçırıiış öy- küsünu anlatmıştım. Öyküde Antalya'nın Aksu il- çesinin Macun İcoyünde ekim 1972'de Süleyman Çoban (lütfen bu adı unutmayınız) adlı bir köylü, tarlasında Herkül'ün 12 işini gösteren bir halit bulmuş- tu. Lahdi dilim dilim kesen Sü- leyman Çoban bunu kaçakçıla- ra 110 bin liraya satmış ve bir traktör satın almıştı. îstanbul 1 da 4 Nisan 1973'te Kumkapı'da çocuklar bir kum kamyonu üze- rinde oynarken bu lahdin bazı parçaJannı bulmuş, polise haber vermiş ve uzmanlar teşhisini koymuştu: "Dört bir yanında Herkül'ün 12 işini anlatan bir lahde ait olup. l.S 2-3. yy'da yapılmış bir Roma eserinden kesilmiş dört parçadır. Öteki parçalar kayıp- tır." Soz konusu dizide, kayıp par- çalann bazılannın bulunuşunu anlatmış ve hâlâ kayıp olanlann fotoğrafları ile şu anda Avrupa 1 da hangi özel koleksiyonda bu- lunduğunu açıklamıştım. Herkül lahdi ile ilgili bu ya- zıyı, "Turkiye'den kaçırılmış en değerli eserieri herkesten önce gorme alışkanlığına sahip bu koleksiyoncu ile Turk hukume- tinin bir sanatsaJ-diplomatik go- ruşme yapmasında herhalde va- rar oisa gerek" sozüyle noktala- mıştım. Aradan iki ay geçtiği halde Kültür Bakanlığı'nın bu konuda ne gibi bir sanatsal-diplomatik gorüşme yaptığını, sonucun ne olduğunu doğrusu insan merak ediyor. Biz Herkül lahdini bir yana bırakıp bu Herkül heyke- line dönelim. Lahit peşinde Herkül lahdinin kayıp parça- larını ararken çalmadığım kapı kalmamıştı. Çaldığım her kapı- dan eli boş dönuyordum. "An- tika talanı" yazı dizimi kapak konusu yapan Amerika'nm un- lü "Connoisseur" dergisine bir telefon geldi ve aradığım Herkül parçalarının onümuzdeki gün- lerde bir özel koleksiyonda ser- gileneceği duyuruldu. Çok sonra bir rastlantı sonu- cu, telefon edenin Avrupa'da bir antika dergisi yayımlayan ve ay- nı zamanda New York'ta iki an- tika galerisi sahıbi olan bir kişi olduğunu öğrendiğimde şaşıra- caktım. Çunkü dergisinde, sik- ke tuccan bir Amerikalı yazann benim hakkımda "Türk hiıkii- metinin ajam" diye yazdığı bir yazıyı da yayımlamıştı. Nasıl oluyordu da "Connoisseur" ara- cılığı ile bana ipucu ulaştırıyor- du. Sonradan amacının, rahip iki firmaya bulaştıkları "Herkül lahdi" ve "Herkül heykeli" ka- çakçılığı ile ilgili olarak kazık at- mak olduğunu öğrenecektim. "Connoisseur" dergisi aralık ayı sayısında sergiyi tanıtan bir yazı hazırlamayı düşünüyordu. Metropolitan Sanat Müzesi'nin (MET) özel galerisinde New York'un sekiz sıfırlı dolar zen- ginlerinden bir banker olan Le- on Levy ve eşi Shelby White J ın özel koleksiyonu bu adla sergi- lenecekti. Levy, kendisi New York'ta oturduğu halde Londralı ünlü bir antika tüccan aracüığıyla ge- çen haziran ayında New York'- ta "Sotheby's" müzayedesinde 1.8 milyon dolara (yaklaşık 5 milyar liraya, bir başka deyimle Türkiye'nin toplam üç yıllık ar- keolojik kaa bütçesi) bir toprak vazoyu satın almıştı. Daha satışa çıkmadan sergi- nin kataloğunda Herkül ve lahit parçalan ile ilgili bölümlerin fo- tokopileri elime ulaştı. Bunlar arasında gerçekten Turkiye'den kaçırılmış lahit parçalan vardı. Ama hiçbiri sözünü ettiğimiz Herkül lahdine ait değildi. Ne- fîs bir Hürkül başı ve (göğüsle beli arasında yamuk inen) bir gövde parçasından oluşan bir Herkül vardı. Ancak "muhbir" galeri sahibi "Herkül lahdi ile Herkül heyketini" birbirine ka- nştırmıştı. Eskiden New York Metropo- litan Sanat Müzesi'nin müdür- lüğünü 10 yıl yapmış olan der- ginin genel yayın müdürünü ara- yı'p muhbirin yanıldığını bildir- dim ve teşekkür ettim. Nerede gördüm? Fakslanan görüntüler belli be- lirsizdi, ama içime bir kurt düş- muştü: "Sergiye çıkacak bu Herkül heykelini ben bir yerden anımsıyordura. Ama nereden? Bu heykei parçası bende bir baş- ka eserle ilgili bir çağnşım yapı- yordu. Ama neyle?" Sergi açılır açılmaz müzeye gittim. Heykeli bir kez daha gözlerimle gördum. Evet, bu heykei bana bir şey söylüyordu. Ama neydi? KDV'si ile birlikte serginin kataloğunu 50 dolara (yaklaşık 140 bin lira) satın al- dım. Heykeli gösteren ve hak- kında bilgi veren sayfasının fo- tokopisini çıkardım ve Antalya Müzesi'nin değerli Müdüru Sa- yın Kayhan Dörtlük'e Cumhu- riyet Antalya Bürosu aracılığı ile faksladım. Niye başka bir mü- zeye değil? Bu sorunun yanıtını bugün kendim dahi veremiyo- rum. Çünkü içimdeki bir ses bu heykelin gizeminin Antalya Mü- zesi'nde olduğunu söylüyordu. New York ile Antalya'arasın- daki saat farkından dolayı erte- si sabah Sayın Dörtlük, Antal- ya'dan telefon ediyor ve müjde- yi veriyordu: "Özgen Be\, Herkül'ün alt kısmı bizim muzede. Gerek ben ve gerek uzman arkadaşlar gidip fakstaki resimle heykelin bizdeki HERKÜL KİMDİR? ALTI ANTALYA'DA, ÜSTÜ NEW YORK'TA — Bu fotoğrafın iki parçası ayrı ayrı çekilmiş resimlerden monle edildi. Alt bö- lum Antalya Müzesi'ndeki Herkül heykelini gosteriyor. Üst bö- lüm ise şu sıralar Ne» Vork Metropolitan Müzesi'nde ozel bir koleksiyonda sergileniyor. Zorla kahraman yapılan köleHerkül Günümüzün "Süperman"i gibi -şüçlü ve kahramandır. Sonsuz ıyiliksever, doğanın afetlerine karşı yıkılmaz savaş ve savunma yeteneğine sahiptir. Jobn Steinbeck'in "Fareler ve İnsanlar"ındaki Leni gibi gucünü denetleyemediği için başı beladan eksik olmaz. Kahramanlığa zorla itilen bir köledir. 12 işini bitirdikten, sonra bir yanlışlık sonucu yanarak ölür. Cornelius C. Vermule III, Boston Güzel Sanatlar Müzesi'ne 1981 yılında kaydedilmiş bu heykelle ilgili olarak katalogda özetle şöyle yazıyor: "Ünlu heykeltıraş Sikyonlu Lysippos'un İÖ 330 yılında Bergama'da yaptığı eserin İS 170-192 yılları arasında yapılmış Roma kopyasıdır. Yorgun Herkül heykeli Yunan İmparatorluk döneminde Lysippos'un en populer yapıtıdır. Herhalde bir grup heykelle birlikte bir kamu binasında duruyordu. Levy'nin Herkül'ünü yapan heykeltıraş, ne olursa olsun, Yunan anıtsal heykelciliğinin Roma İmparatorluk dunyasındaki devamını sağlamada en anlamlı kalkıyı yapmıştır." Prof. Jale Inan Envanter'inde özetle şoyle diyor: "Herakles (Herkül) sopası üzerine atılmış. iyi işlenmiş aslan postundan meydana gelmektedir. Karın ve bacak adaleleri abartılarak işlenmiştir. Heykei onöç parça olup birleştirilmiştir." Menopoz döneminde çocıık, hayal değil Dış Habeıier Servisi — Yapay döllenme- de devrim yaratan teknikler sayesinde artık kadınlar menopozdan sonra bile çocuk sa- hibi olabilecekler. Binlerce yıldır hamile kalabilmenin tek bir yolu vardı ve bu yolla ya çocuk sahibi olu- nabiliyor ya da olunamıyordu. Şimdi ise ge- lişen çeşitli teknikler -yapay döllenme, tup bebek- sayesinde doğal yolun dışında da ha- mile kalınabiliyor. Sürekli gelişmelerin ya- şandıgı bu tekniklere başvuruhnasırun nede- ni gittikçe daha çok sayıda çiftin ana baba olmak için 30'lu ve hatta 4O'lı yaşlara kadar beklemeleri ve bu yaşta hamile kalmanın güçleşmesi. Geçen haftay'ayımlanan iki ra- por işte bu yaşlardakı çiftlere ve hatta me- nopoza girmiş olanlara ve fallop tüpleri ka- palı olduğu için hamile kalamayanlara ümit ışığı yaktı. Time dergisinın konuyla ilgili haberine gö- re New England Journal of Medicine'da ya- yımlanan bir rapor, menopoza giren, yani yumurtalıkları artık çalışmayan kadınların da çocuk sahibi olabilecekleri bir yontemi kamuoyuna sundu. Dr. Mark Sauer başkanlığında bir ekip, ileri yaşlardaki kadınların yumurtalık dışm- daki tüm uretim organlannm sağhkb kalma- sı gerçeğinden yola çıkarak yaşları 40 ila 44 arasında değişen kadınların rahimlerine da- ha genç kadınlardan alınarak kendi kocala- nnın spermleriyle döllenen embriyolar yer- leştirdi. Bu yöntemle 7 kadının 6'sı hamile kaldı ve 4'ü sağlıklı bebekler doğurdu. Uzmanlara göre bu yöntemin tek sakın- cası, doğan bebeklerin genetik olarak yu- murtanın alındığı genç anneye bağlı olma- lan ve bu durumun ahlaksal ve yasal sorun- lar doğurabilmesi. Geçen hafta tıp dunyasına duyurulan ikin- ci rapor ise fallop tüpleri ile ilgiliydi. Fallop tupü adı, yumurtalıklardan çıkan yumurta- lann rahime gelebilmek için katetmeleri ge- reken dar tüplere veriliyor. Bu tüplerin bir enfeksiyon veya başka nedenlerle tıkanma- sı durumunda yumurtalar rahme hiç ulaşa- madıkları için bu durumdaki kadınlar ha- mile kalamıyorlar. Geçmişte bu sorunu va- şayan kadınlara, tüplerini açmak için ame- liyat yapılıyordu. Journal of the American Medical Asso- ciation'da yayımlanan bir rapora göre ise ar- tık tıkalı tupler, kapalı kan damarlarını aç- mak için kullanılana benzeyen bir balon sa- yesinde açılabiiiyorlar. Chicago'daki Mount Sinai Hospital Tıp Merkezi'nden Dr. Ed- mond Confino, bu yöntemle 77 kadından 64'ünun kapalı tüplerinin açılabüdiğini ve bunlann 22'sinin 1 yıl içinde hamile kaldı- ğını bildiriyor. Kısırlık sorunlannda, in-vitro döllenme yontemine, daha pahah ve zor bir yöntem olan tüp bebek uygulamasından daha sıcak bakılıyor. In-vitro yöntemde, yumurtalıklar- dan alman yumurtalar laboratuvar koşulla- rında babadan alınan spermlerle dölleniyor. Hucre çoğalması başlayınca embriyo ana rahmine yerleştiriliyor. Bu yöntemle 1978'den bu yana 20 bin bebeğin doğduğu belirtiliyor. Bu yöntemin sakıncası ise döllenmiş yu- murtarun rahme yerleştirilmesi işleminin her zaman başarüi olmaması ve dolayısıyla emb- riyonun gelişmeyerek düşmesi. Normal ge- lişmenin sağlanabilmesi için birçok doktor, yumurta ve spermleri fallop tupüne yerleş- tirmeyi tercih ediyorlar. GIFT (gamet intra- fallop transfer) adı verilen bu yöntemde döl- lenme laboratuvarda değil, fallop tüpü için- de gerçekleşiyor. Yumurtalar daha genç bir kadından alınıyor Yumurtalar anneden alınıyor Yumurtalar anneden alınıyor Menopozdan sonra gebelik Olgun yumurtalar spermle bîrleştırittyor 2 gûn sonra çok Döllenme hücrell embnyo gerçekleşiyor çıkartılıyor taaet iırtra-faltoy transfer Önce oigun yumurtalar. ardından spermler t»r katetere yüldenryor ibsmi bir hava kabarcıjı ayırryor lenn yüklenmesi. HAVA IIFT ü&H Mra-fal* traasfer yumurtalar spermle Döllenme bırteştınlıyor gerçefcleşıyor 1 gün sonra, agot (henûz tek rnjcfeh) okjşuyor Embriyo IA rahme «T yerleşDnlıyor Yumurtalar ve spermler fallop tûpOne yerleştnlıyor Zıget, fallop tûpune yerteştınlıyor Kapalı btr faRoş t^rifarta açAyt 8» yumurtanm geçışı için yol açtiryor parçasını kıyasiadık. Yüzde 100 bizim Herkül'ün üst bölümü. Ben şimdi hemen Ankara'daki yetkililere durumu arz edece- ğim. İnşallah bu parçayı müze- mize kazandırırsınız..." Bunun uzerine kendisine şu soruyu sordum: "Sizde yanm iki Herkül olacak, acaba hangisi?" dediğimde heykelin muzedeki yerini tarif etti. Telefonu kapat- mamasını söyleyip hemen film arşivime yoneldim. Elimle koy- muş gibi Antalya Müzesi'ndeki parçanın fılmini buldum. De- mek ki muzede bu parçanın fo- toğrafını çekmekle kalmamış, belleğime de yerleştirmişim. Bundan dolayı Levy'deki parça- nın bana bir şeyler anlattığına emindim. Elimdeki (dia) filmi katalog- daki fotoğrafla çakıştırdım. Sa- yın Dörtlük haklıydı. Uk işim bir taksiye atlayıp MET'teki ser- giye bir daha gitrnek oldu. Bu kez bir elimde katalog ve bir elimde Antalya Müzesi'nde çek- tiğim film vardı. önünden, sa- ğından, yanından heykelin par- çasını seyrettim. Ötekilerle o an ilgilenmeksizin, buna karşıhk sadece "Yorgun Herkül" adı ve- rilen bu heykei için o kadar za- man harcamışım ki müze bek- çisinin yanımdan aynlmadığını nice sonra fark edecektim. Üzünttilü heykei "Yorgun Herkül" bana göre yorgun değildi. Lahdinden son- ra heykelinin başına geleceklerin kehanetine sahip bir yan tann yarattığınm acımasız üzüntüsü içindeydi. Dergiye gidip Hoving'e "keş- fimi" anlattım. FUm ile katalo- ğu kıyasladı. Kendisine fotoğraf atölyesinde katalogdaki resmin bir siyah-beyaz baskısını ve be- nim Antalya Müzesi'nde çekti- ğim fümdeki heykei parçasını da aynı boyutta bir siyah-beyaz ba- sıp, üst üste tek bir karede fotoğ- raf olarak toplamalannı rica et- tim. İşte sayfada gördüğümüz re- sim bu çalışmanın sonucudur. Fotoğrafın üstündeki baş ve gö- ğus bölumü şu anda New York- ta Metropolitan Sanat Müzesi'- nde, belden aşağı bölümü ise Antalya Müzesi'nde sergileni- yor. Bu resimde hiçbir montaj ya da film ve baskı hilesi bulun- mamaktadır. Lutfen bu fotoğra- fı iyice izleyin. Keşfim doğru mu? Her iki parça gerçekten ay- nı bütünün parçalan mıdır? Bu soruya yanıt verebilnıek için ar- keolog ya da heykeltıraş olma- ya bilmem gerek var mı? Ne der- siniz? 1980 yılında Profesör Jale lnan, Perge antik kentindeki ka- zılarında "Elips bir kaide üze- rine cabanlanyla basan Herak- les heykelinin belden aşagı kısmını" bulmuştu. Heykelin bu bölümü 13 parça birleştirilerek" oluşturulmuştu. Üst bölümü yoktu. Kaybolan parça Aynı yıl bilimsel kazı sırasın- da bir baş ve göğüsten oluşan bir heykei parçası daha bulun- muştu. Bu ikinci parça o akşam depoya kaldınlmak üzereyken kaybolmuş ve soruşturma baş- latılmıştı. Daha sonra muzeye bir ihbar yapılacak ve Süleyman Çoban adlı bir köylunün bahçesinde ekim 1980'de değişik dört eski eser ele geçırilecekti. Daha ön- ce Herkül lahdi olayında adın- dan soz ettiğimiz Süleyman Ço- ban'ı anımsamışsınızdır. Ünlü Herkül lahdini dilim dilim kesip 110 bin liraya 1973'te kaçakçılara satan köyluyu... İşte Herkül lahdinin kasabı Süleyman Çoban'da yeni bulu- nan dort parça eserden bazılan 1979-80 kazılarında ortaya çı- kartıhp müzeye getirilen bir baş- ka Herkül heykele aitti. Daha sonra 5 kasımda jandarma, yap- tığı yeni bir aramada >ine Süley- man Çoban'ın arazisi içinde bir lahit parçası da bulacaktı. Bu arada jandarma, "üç Süley- man"dan oluşan bir çeteyi yaka- layacaktı. Süleyman Çoban, Sü- leyman Karayel ve Süleyman Akça... Her üçü de Perge arke- oloji kazılarında işçi olarak ça- lışmaktaydı. Fuat Dağ ve Gani Duna adlı öteki işçilere göre her nedense Karayel'ın kazı grubun- da bulunan heykei parçalan sık sık kayboluyordu. Bunlardan bi- ri de "Yorgun Herkül" heykeli- nin baş ve gövdesine benzer bir heykei parçasıydı. Sergilenecek Şu anda bu eser New York'ta Metropolitan Sanat Müzesi'nde Karun Hazinesi'ne ait 55 eserin sergilendiği galerıden 50-60 adım otede 27 Ocak 1991 tari- hine kadar sergilenecek. ÇGD genel kurulu bugün • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Çağdaş Gazeteciler Dernegi'nin (ÇGD) birinci olağanüstü genei kurulu bugün Ankara'da yapılacak. Türk Harb-lş Konferans Salonu'nda saat 10.00'da toplanacak olağanüstü genel kunılda, genel merkez yönetim ve denetim kurulu seçimleri yapılacak. ÇGD'den yapılan açıklamaya göre, derneğin daha yaygın örgütlenmesini sağlayacak geniş kapsamlı tüzük değişikliği ve üyeliklerin yenilenmesi konulan da gündemin önemli maddeleri arasında yer alıyor. Atatürk Kürstisü • Haber Merkezi — ABD'deki Princeton Üniversitesi'nde Mustafa Kemal Atatürk kürsüsu kurulacağı bildirildi. TUrk- Amerikan Iş Konseyi'nin bu konudaki çalışmayı yürüttüğü ve salı günü Istanbul'da yapılacak bir panelde konunun ele ahnacağı bildirildi. "Türk Amerikan tlişkileri ve Değişen Dünya Dinarnikleri Çerçevesinde Türkiye'nin Yeri" konulu panele Princeton Universitesi öğretim üyelerinden Prof. Bernard Lewis ve Prof. Abraham L.Udovitch, Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ve Emekli Büyükelçi Kamuran Gûrün katılacak. Otonıatik alolar • ANKARA (ANKA) — Muğla'nın Karabörtkn ile Bahkesir'in Akçapınar merkezleri şehirlerarası ve uluslararası tam otomatik telefon görüşmesine açıldı. PTT'den yapılan açıklamaya göre, Karabörtlen'in kod numarası (6117), Akçapınar'ın kod numarası ise (198) olarak belirlendi. Aboneler telefon numaralannın önüne Karabörtlen'de (7), Akçapınar'da (39) rakamını getirecekler. Malezya'ya vize yok • ANKARA (ANKA) — Asya Ülkelerinden Malezya, Türk vatandaşlanna uyguladığı vize zorunluluğunu kaldırdı. Malezya'ya 3 ayı aşmayan ziyaretlerde bulunacak Türk vatandaşlanna vize muafiyeti tanmdı. Dışişleri Bakanhğı'ndan edinilen bilgiye göre Malezya'mn vize kaldırma kararı üzerine -Türkiye'ye gelecek Malezya uyruklulara 3 ayı aşmayan ziyaretleri için 1 Ocak 1991'den itibaren vize muafiyet tanınacak. Moral tatili • VVASHINGTON (Cumhuriyet) — Körfez'deki Amerikan askerlerinin "moral tatili"ni Türkiye"de geçirmelerini sağlamak için ABD'ye giden Turizm Bakanlığı Müsteşarı Savaş Küce'nin temasları olumlu geçti. Hafta içinde Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Başkanı Bahattin Yücel ve bakanlık damşmanlanndan Yalçın Aksoy'la birlikte Washington'a gelen Kuce, Savunma Bakanlığı yetkilileri ile temaslarda bulundu. ABD'li yetkililere projeyi çekici kılacak öneriler getiren Küce ve beraberindekiler hafta sonunda Türkiye'ye dönüyorlar. Tııriznı kongresi • KUŞADASI (Cumhuriyet) — 1. Ulusal Turizm Kongresi dün başladı. Kuşadası Belediyesi, Ege Universitesi, Aydın Turizm lşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu'nun ortaklaşa düzenlediği kongrede bir konuşma yapan Turizm Bakanlığı Musteşar Yardımcısı Tankut Ünal sorunlann turizm sektöründen kaynaklanmadığını belirtti. Ünal "Sorunlar kentsel alanlar, ikincil konutlar ve tarım alanlanndan kaynaklanmaktadır" dedi. Sunulan tebliğlerde ülkemizde turizm eğitiminin yetersiz olduğunun savunulduğu kongrede 3634 sayılı yasa ile yatırımların teşvik edildiği, ancak bu yatınmlan işletecek ve yönetecek hizmetleri sunacak personelin düşunülmediği vurgulandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle