02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 KASIM 1990 CUMHURİYET/L5. GENELEV, AÇIK- ARTTIRMADA- ABD'nin Reno kentinde oldukça geniş topraklar iizerine kurulmuş olan Mustang Çift- ligi genelevi, etkin- liğine geçenlerde son verdi. Bulun- duğu eyaletin sınır- lan içinde büyük bir iıne sahip olan genelevin kapan- masının ardından, evdeki eşyalann sa- tılması içkı diizen- lenen açıkartünna- yı, eyaktin dört bir yanından gelen meraklılar doldur- du. (Fotoğraf: AP) Doğu'da soğuk vesis ERZURUM (AA) — Doğu Anadolu Bölgesi'nde soğuk ha- va ve yoğun sis etkisini sürdürü- yor. Erzurum, Kars ve Ağn'da son yılların en soğuk kasım ayı yaşanıyor. Son iki günde Erzu- rum ve Kars'ta hava sıcaklıkla- nnda 25 dereceye varan azalma- lar oldu. önceki gece hava sı- caklığı Erzurum ve Kars'ta sıfı- rın altında 22 dereceye kadar düştü. Şiddeüi soğuk nedeniyle su taşıyan borularda meydana gelen donma yüzünden Erzu- rum ve Kars'ta çok sayıda eve su verilemiyor. Aİcaryakıtı donan çok sayıda araç da trafiğe çıka- madı. Yoğun sis yüzünden de hava ve karayolu ulaşımı aksı- yor. Görüş mesafesinin zaman zaraan 100 metrenin altına düş- mesi nedeniyle Erzurum Hava- alanı'ndan uçak seferleri yapı- lamıyor. Collins-Mac Laine dostluğu tngiltere'nin baş- 1 kenti Londra'da geçen akşam dağıtılan uyatro ödiilleri, Ame- rikalı oy uncu Shirley Mac Laine Ue tngiliz Joan Collins'i bir ara>a getirdi. tki sanatçı, ödul töreni sırasında baş başa ve- rerek uzun uzun sohbet ettiler. (Fotoğraf: Reuter) Atatürk prestij kitabı ANKARA (AA) — Atatürk1 ün ölümünün 52. yıldönümû dolayısıyla büyük çoğunluğu hiçbir yerde yayımlanmanuş fo- toğraflanndan oluşan "Atatürk Albümii" adlı bir kitap hazırlandı. Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlü- ğü tarafından yayımlanan 352. sayfalık albümde, Atatürk'ün son fotoğrafçısı Rıza Tuncay'ın çakşmalanmn da aralannda bu- lunduğu 550 kadar fotoğraf yer abyor. Cumhurbaşkanı Turgul özal'ın önsözünü yazdığı al- büm, yurtdışı tanıtımda "pres- tij kitabı" olarak kullanılacak. Albümün ilk bölümünde Ata- türk'ün Çanakkale, Trablusgarp Savaşı, Ulusal Kurtuluş Savaşı hazırlığı ve savaş yıllarında çe- şitli cephelerde çekilen fotoğraf- İarı bıîlunuyor. BİR tPTE İKİ C A M B A Z OYNAR- Paris kö- kenli iki büyük sir- kin yöneticileri olan Rene Metge Ue Gerartl FusU, iş- leri gereği sıkı bir rekabet içindeler. Ancak aynı za- manda çok iyi dost olan iki yönetici, sık sık bir araya ge- lerek şakalaşıyor. Rene Metge'nin yö- netitnindeki l'Na- mericanna şirki ya- kında Çin turnesi- ne çıkarken Raid- Gauloise sirki, gös- terilerine Paris'le devam edecek. (Fo- toğraf: AFP) HABERLEREN DEVAMI Ozal Saddaırfı uyardı (Bajtarafi 1. Sayfada) ambargonun tek yol olduğunu söylemediğini, sorunun gerekir- se askeri müdahale ile çözüm- lenebileceğini belirtti. Özal, uy- gulanan ambargo nedeniyle Irak'ta bazı malların fiyatlan- run 30 kat arttığım kaydetti. Cumhurbaşkanı, Irak'a kar- şı düzenlenecek bir saldırıya Türkiye'nin katılıp katılmaya- cağı yolundaki bir soruya da "Bu, şimdi konuşmak isteme- diğim bir konu" karşılığını ver- di. tran Devlet Başkanı Rafsan- cani'nin ABD ile ilişkileri nor- malleştirmek istediği yolunda- ki haberlerle ilgili bir soru üze- rine özal, iki ülke yetkilileri ile yaptığı temaslarda bu konuda iki tarafta da bir istek gördüğü- nü, ancak ortada aşılması ge- reken ban engeller bulunduğu- nu söyledi. özal, bir başka so- ru üzerine de Körfez krizinin Türkiye'ye müteahhitlik, tu- rizm, transit taşımacılık ve ih- racatta verdiği zarann birkaç milyar dolan bulacağını belirt- ti. Cumhurbaşkanı Özal, ancak bu olumsuz gelişmeler ve pet- rol fiyatlanndaki artışın Türk- iye'nin dış ödemeler dengesine önemli bir etkisi olmayacağını sözlerine ekledi. Cumhurbaşkanı Ozal, dün sabah ilk görüşmesini Yemen Cumhurbaşkanhğı Konseyi üyesi Abdülaziz Abdülgani ile yaptı. özal daha sonra Roman- ya Devlet Başkanı Ion Iliescu ile bir araya geldi. Cumhurbaş- kanı özal'ın kaldığı otelde ya- pılan görüşmelerde Türkiye'nin Tokyo Büyükelçisi Umut Ank da bulundu. Cumhurbaşkanı özal, öğle yemeğinde de bir grup Japon sanayici, işadamı ve banka temsilcileriyle birlik- te oldu. özal yemekte yaptığı konuşmada, Türk ekonomisi hakkında bilgi verdi ve son yıl- larda ekonominin 198Oöncesi- ne göre çok büyük gelişme gös- terdi&ini bildirdi. Körfez krizinin ambargonun tam olarak uygulanması halin- de askeri harekâta başvurma- dan çözümlenebileceğini belir- ten özal, Körfez'de güvenlik ve istikrann askeri güçle değil, bölge ülkeleri Türkiye, Suriye, tnın, Pakistan ve hatta Hindis- tan'ı da kapsayacak bir işbirli- ği kuruiuşunun oluşturulması ile sağlanabileceğini söyledi. özal, Karadeniz'de de Kara- deniz ekonomik işbirliği kuru- luşu oluşturulmasının da bü- yük önem taşıdığını anlattı. Türkiye'nin Körfez krizinden çok büyük ölçüde zarara uğra- dığı yolundaki haberlerin doğ- ru olmadığını kaydeden özal, petrol fiyatlanndaki artıştan doğan farkı Türk ekonomisinin kaldırabileceğinî bildirdi. Cumhurbaşkanı Özal, ye- mekten sonra Japonya Başba- kanı Kaifu Ue görüştü. Nezaket ziyareti niteliğindeki görüşme, Devlet Konukevi'nde gerçekleş- ti. Özal, daha sonra Türk- Japon Parlamento Dostluk Birliği Başkanı Shin Kanema- ru'yu büyükelçilikte kabul etti. Akşam da Büyükelçi Umut Arık, Cumhurbaşkanı özal onuruna büyükelçilikte bir ye- mek verdi. Cumhurbaşkanı özal'a bu- gün Sokka Gokkai Interrrario- nal adlı kuruluşa bağlı üniver- site tarafından törenle fahri dok- torluk unvanı verilecek. TOKYO'DAN AHMET TAN (Baftarefi 1. Sayfada) Dün Japonya Başbakanı ile Romanya Devlet Başkanı ve Ye- menli bir konsey üyesiyle gö- rüştü. Japon Prensi ile bakan- larla, işadamlan ve bankacılar- la iki ayrı yemek yedi ve kendi- sini kapıda yakalayan CNN Te- levizyonu'na da mülakat verdi. CNN, örneğin Birleşmiş Mil- letler Genel Sekreteri'ni bırakıp niye Özal'ın peşine düştü? Yanıt çok basit. özal'da ha- ber var. Kabul edilmeli ki Cumhur- başkanı, bu "uluslararası sah- ne"ye çıkmanın inceliklerini ar- tık çok iyi biliyor. Sahnede ol- mak ile sahnede başarı sağla- mak ayn konular belki, ama Türkiye ve kendi adından bah- settirmek bu aşamada başarı ise bu başarı gözle görükcek kadar belirgin. CNN'in Tokyo'da mikrofonu Özal'a çevirmesinin nedeni, bu- raya gelirken lran'a uğraması ve oradaki görüşmeye ABD-lran ilişkilerini de dahil etmesi. Bilindiği gibi Tahran ile Was- hington arasında 1979'dan be- ri tüm ilişkiler kesik. özal, Tahran'dakl bu tema- sından sonra Tokyo'ya gelir gel- mez ABD Başkan Yardımcısı Dan Quayle ile buluşması ve gazetecilere Rafsancani'den ha- berler ulaştırdığmı söylemesi ile dikkatleri üstünde toplamayı sağladı. CNN muhabiri, Özal'ı sıkış- anyor: — Iran, ABD için ne dedi? özal, açık bir yanıt vermiyor. Rafsancani ile Iran-ABD ilişki- lerini hangi çerçevede ve boyut- ta konuştuğu net değil. Aynca, bu konuşmanın kendiliğinden mi, yoksa Başkan Bush'un is- teği üzerine mi gerçekleştiği ko- nusu da açık değil. Eğer ABD'nin isteği üzerine tran Cumhurbaşkanı ile görüş- tüyse ve iki ülke arasındaki iliş- kilerin normalleşmesine ortam hazırlıyorsa bu durumda "arabuluculuk" sorumluluğu üstlenmiş oluyor. Bu olasılığa karşı Özal ted- birli. Göruşmede söylenenleri değil, "izlenimlerini" aktardığı- nı vurguluyor Aneak, Humeyni devrimiyle 11 yıldır dondurulmuş ilişkile- rin nasıl çözüleceği yolunda öğütler de sıralıyor. Bu durum "izlenimin" sınırını aşıyor. özal'a göre Amerikahlar, ülke- lerindeki lran'a ait banka he- saplannı, mal varlıklarını çoz- meliler. CNN muhabiri, bunun karşılığında Iran'ın ne vereceği- ni öğrenmeye çahşıyor. Bu ne- denle, Lübnan'da tran yanlısı olduğu öne sürülen örgütlerin rehin aldığı Amerikalüarla ilgili bir soru yöneltiyor. özal, Lüb- nan işine, rehine konusuna ka- nşmanın tehlikesini biliyor. Bu nedenle hemen sözü değiştirip "Başkan Bush'un görüşlerini biliyorum... İki ülkede de iliş- kileri normalleştirmek için ni- yetliler. Ama bunu sınırlayan engeller var" diyor. CNN, Körfez'de savaş başla- dığında Türkiye'nin tutumunun ne olacağını soruyor. Özal, bu- na önce "açıklayamam" diyor, daha sonra da "Bu, ittifak için- de çözülür" karşılığını veriyor. Bir başka soru da Türkiye topraklannın, üslerinin kullan- dırılıp kullandırılmayacağı. Özal, demokratik mi de- mokratik: "Buna henüz karar verilmiş değil." Cumhurbaşkanı, ABD-İran sorulanm yanıtlarken taşıdığı "ürkeklikten", Türkiye'den söz ederken kurtuluyor... Öteki ülkelerin dış politika- larıyla "ilgilenmenin", bu ko- nularda açıklama yapmanın şa- kaya gelmeyeceğinin farkında gibi. Bu yüzden lafı uzatmak iste- miyor. Ama CNN muhabiri, Özal'dan "köşeh" bir laf alma- ya kararlı. Bu yüzden olacak, "Siz Saddam olsaydınız, ne ya- pardınız?" diye bir soru yö- neltiyor. özal, "Ne münasebet, Sad- dam'ın yerinde olacakmışım?" demiyor, aksine muhabiri zevk- ten dört köşe edecek " köşeli" yarutı veriyor: "Ben Saddarn'ın yerinde ol- sam, kendimi ülkem için kur- ban ederdim.!' Bu "kurban" sözü (sacrifıce) aynı zamanda "feda" anlamı taşıyor. Özal sanınz, bu Körfez işinin "kurban" vermeden, "fedai" olmadan çözülemeyeceğini söy- lemek istiyor. Ancak bunun nasıl gelişece- ğini açıklamıyor. Haftalardır Körfez konusun- da, savaş ve barışın açmazı kar- şısında dünya kıvranıp duruyor. Saddam eğer Özal'ın "tavsiyesine" kulak verirse Irak çıkmazdan, Saddam açnıazdan kurtulacak. CNN, Saddam'a da mikro- fon uzatmayı başarır ve "Siz Özal olsaydınız ne yapardınız" diye sorarsa herhalde Irak lideri de benzer bir tavsiyede bu- lunacak: "Ben Özal'ın yerinde olsam kendimi Körfez için kurban et- raezdim..." 'Körfez savaşı kaçınıbnaz'(Baflarafı 1. Sayfada) Bölgede bulunan ülkelerin bıle- şiminin sorun yaratmaya yatkın olduğunun altını çizen eski Sa- vunma Bakanı Yardımcısı, bu nedenle istikrar sağlayacak kay- naklann gerekliliğine işaret et- ti. Körfez krizinden sonra artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmaya- cağıru anlatan Perle, Ortado- ğu'da, küçük ve zengin ülkele- rin refahlannı diğer fakir Arap ülkeleri ile paylaşmak zorunda kalacaklarını belirterek "Bölge- de kanşıklık ve dengesizlik hâ- kim olacaktır. Isyanlar ve top- lumsal kanşıklıklar olacaktır. Zengin Arap ülkeleri servetleri- nin bir bolümünü fakir Arap ül- keleri ile paylaşmak zorunda kalacaklardır" dedi. Kuveyt krizi öncesinde Tür- kiye'nin, sahip olduğu ekono- mik, politik ve insan kaynakla- n açısından, "bölgesel bir sü- pergüç" olmaya aday olduğunu belirten Perle, "Aynca Türki- ye'de çok iyi bir liderlik var. Tüm bunlar bir araya gelince Türkiye, bölgesel bir süpergüç olma yolunda" diye konuştu. Türkiye'nin, Körfez krizinin patlamasından sonra 'çok iyi bir liderlik' örneği verdiğini kayde- den Perle, Cumhurbaşkanı Tur- gut Özal'ın, "Saddam'a karşı uluslararası koalisyon oluşturul- masındaki payının inkâr edile- meyecegini" söyledi. Perle, "İş- galden sonraki ilk 72 saatte, bü- tün devletler diger ülkelerin ge- liştireceği lepkiyi beklerken Tur- gut Özal'ın, durumu hemen kavrayarak gerekeni yaptığım" anlattı. Perle, "Şimdi, artık, Turgul Özal'ın politikası, BM'nin politikası haline gel- miştir" dedi. 1981-87 yılları arasında ABD Savunma Bakanlığı uluslarara sı güvenlik politikası ile görevlı Savunma Bakanlığı Yardımcılı- ğı görevini yürüten Perle, "sa- vaşın sona erdigi andan itibaren bölgenin gelecekteki güvenliği- nin saglanması ile ilgili olarak bir konferans düzenlenmesinin zorunlu olduğunu" söyledi. Bu konferansın "Istanbul'da yapıl- ması ve öncülüğünü Türkiye'- nin üstlenmesi gereküğini" de kaydetti. Kuveyt krizinin cözümünden sonra bölgede bir "Körfez gü- venlik sistemi" oluşturmanın zorunluluğuna işaret eden Per- le, bu sistemde Türkiye'nin merkezde olacağını ve sistemin NATO çerçevesinde oluşturul- ması gerektiğini söyledi. Richard Perle şunlan söyledi: "NATO için yeni bir misyon vardır. Artık soğuk savaş döne- minin sınırlan ile sınırlı değildir NATO. Saddara Hüseyin, bu yeni misyonun altını çizmiştir. Çıkarianmız, NATO alanı dı- şında biri tarafından tehdit edil- miştir. NATO devam edecekse alan dışı müdahale yeteneği ol- malıdır. NATO'nun amaçlan, tüzüğü. muhtırası degişmelidir. Zaten NATO bunu yapmazsa kendi vaıiığım inkâr etmiş olar. Türkiye hem Muslüman hem de dengeli bir ülke olarak bölgede önemli roller oynayacaktır." Dün sona eren Türk Ekono- mi Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Zafer Başak ile International Herald Tribu- ne gazetesi Yazı Işleri Müdürü Axel Krause'nin başkanlık etti- ği seminerde konuştuğumuz Richard Perle, "Türki\e'nin üstleneceği role bölge ülkeleri- nin tepkisinin olumlu olacağı- nı" ileri sürdü. "Suriye" örne- ği için ise "O ayn bir sorun" di- ye konuştu. Devlet Başkanı Ha- fız Esad'a, kendisinin güven duymadığım dile getiren Perle, Suriye liderini "Saddam Hüse- yin'den bir parça daha iyi" ola- rak tanımladı. Halen VVashington DC'deki Amerikan Aülım Enstitüsü Ka- mu Politikası Araştırma Bölü- mü daimi üyeliğini sürdüren Perle, "Türkiye'nin gücü, Suri- ye, Irak ve tran gibi ülkelerin savaş adımı atmalannı engdle- yecek ve bölgede beiirti bir den- ge sağlayacak anahtar konn- munda olmasından kaynaklanı- yor" dedi. "Bölgede içinde bulunduğn- muz durumun maatığı geregi savaşın kaçınılmaz uMygunu" düşünen Richard Perle, "Ko- veyt'i işgal etme karan alan Irak lideri iie geri çekilmeyi ve BM koşullannı kabul edebilecek Irak liderinin aynı kişi olamaya- cagına" inanıyor. Pek çok yurt- PORTRE RİCHARD N. PERLE Strateji uzmanı ARNAVUTLUK Southern Califomia Üniversitesi Uluslararası îlişkiler Bölümü'nü 1967 yılında bitirdi. 1969-1980 yılları arasında ABD Senatosu üyesiydi. Henry Jackson Dairesi, hükümet uygulamalan ile görevli Senato Komitesi. silahlı kuvvetlerle ilgili komite. silah kontrolü ile görevli senato alt komitesi üyelikierinde bulundu. Stratejik silahlann sınulandırılmasına ilişkin SALT-Î ve SALT-2 antlaşmalarınm genel stratejisinin hazırlanmasmda görev aldı ve bu antlaştnalara karşı çıkan ya da değiştinnek isteyen senatörleri destekledi. ABD Savunma Bakanlığı uluslararası güvenlik politiKası ile görevli Savunma Bakanlığı yardımcılığtna 1981 yılında getlrilen Perle, bu görevde 1987 yıhna kadar kaldt. Stratejik nükleer silahlar politikası. teknoloji ihracatı politikası, Avrupa ve NATO politikası ve ABD, Batılı müttefikleri ve SSCB arasında yapılan görüşmelerde yer aldı. Silah Kontrol Grubu üyeliğindc de bulundu. NATO'aun üst düzey grubunun başkanlığını da yapan Richard Perle, Cenevr« ve İzlanda'da gerçekleştirîlen ABD-SSCB zirve toplantılarında Başkan Roaald Reagaa'a eşlik etti. Pek çok yurtdışı görevde Savunma eski Bakanı Caspar Weiflberger ik Dışişleri eski Bakanı Akxander Haig'ın yanlannda yer alıyordu. dışı gezide ABD eski Savunma Bakanı Caspar Weinberger'e ve eski Dışişleri Bakanı Alexander Haig'e eşlik eden Perle, krizin savaşa yol acmadan sona ermesi için girişilen "diplomatik çaba- lann ancak Saddam Hüseyin'- in şartsız olarak BM koşullan- nı kabul etmesiyle basanlı ola- bfleceği" görüşUnü savundu. Perle, bunun gerçekleşmesinin "imkânsıza yakın" olduğunu düşündüğünü de ekledi. Korfez krizinin bütün dünya ülkelerinin ekonomilerini tehdit ettiğini söyleyen Perle, Saddam Hüseyin'in yanlış hesap yaptığı- nı ifade etti. Perle şöyle konuş- tu: "Saddam Hüseyin yanlış he- sap yaptı. Ornın hesabına göre dünya Kuveyt'in işgaline fazla tepki göstermeyecekti. Ama bu tepkiyle karşüaştı. Eger bu tep- kiyi nesaplamış olabilseydi Su- udi Arabistan'ı da işgal eder on- dan sonra gönişme masasına otururdu. Eğer Saddam, Suudi Arabistan'a da girerek dünya petrol yataklanmn yüzde 50'sini kontrol edebilecek duruma gel- seydi biz ne yapardık?" — "Bu noktadan sonra artık Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesinin yeterli olamayacagım" söyleyen ABD eski Savunma Bakanı Yardımcısı, Irak'ın askeri gücü- nün yok edilmesi gerektiğini be- lirtti. "Bence savaş kaçındmaz" diye konuşan Richard Perle, "Saddam ne Kuveyt'ten çekile- cektir, ne askeri gücünü dagıta- caktır ne de nükleer silahlardan vazgeçecekıir. Bunlar olmadık- ça da Batılı ülkeler rahat ede- mezler. Irak'ın askeri gücü yok edilmelidir. Kuveyt'ten cekilme- si yeterli değildir. Devam elme- liyiz ve askeri gucünü yok etme- liyiz. Yoksa gölgesi bütün dün- yaya düşer" dedi. Saddam Hüseyin'in gücünün, Batılı ülkelerce yaratıldığıni ifa- de eden Perle, "Iran-Irak savaşı sırasında Irak'ı destekledik. Çünkü İran'ın kazanmasını is- temiyorduk. Ancak Irak'a ver- digimiz destekte aşırıya kaçtık. Bu, uyancı bir dunım. Hepimiz hatalıydık. Irak'a verilen deste- ğin gerisinde ticari bir açgözlü- luk de vardı. Bu yüzden savaş- tan sonra silah satışı sürdü" de- di. 'Ortadoğu Planı'hazırlayacak, Saddam'la görüşecek Inonunun barış girişimi Çok adaylı gizlî seçim (Baftarafi 1. Sayfada) nin her birinden en az iki aday seçime katılacak. Devlet Başka- nı Alia, geçen hafta Komünist Parti meclisinde yaptığı konuş- mada, partinin öncü rolünden vazgeçmeyeceğini açıklayarak, yeni seçim yasasıyla muhalefet partilerinin yasallaştırılmasının da söz konusu olmadığını söy- lemişti. Gözlemciler, Arnavutluk yö- netiminin girişimlerinin, Paris'te yapılacak olan AGİK toplantısı öncesine rastlamasına dikkat çe- kerek Tiran yönetiminin, AGİK'e (Avrupa Güvenlik ve tş- birliği Konferansı) tam üyeliği- nin kabul edilmesi için Avrupa 1 yı ikna etmeye çalıştığuıı savu- nuyorlar. Resmi haber ajansı ATA, par- lamentonun anayasada değişik- likler yapılması için özel bir ko- misyon oluşturmayı da kararlaş- tırdığını bildirdi. Devlet Başkanı Ramiz Alia, parlamentonun önceki günkü oturumunda yaptığı konuşma- da, anayasada yapılacak deği- şikliklerin ve yeni seçim yasası- nın, partiyle devletin rollerinin ayrıştırılmasını sağlayacağını söyledi. Alia'nın önerdiği anaya- sa değişiklikleri, öncelikle Ko- münist Parti tekelinden kurtu- lan parlamentonun güçlendiril- mesini, şimdiye dek yasak olan yabancı yatırımlara kapılann açılmasım ve insan haklan ko- nusunda yeni adımlar atılması- nı öngörüyor. İnsan hakiarı konusunda ya- pılacak yenilikler kapsamında, dinsel yasaklann kaldınlması ve 1967 yılından bu yana kapalı olan ibadet yerlerinin yeniden açılması gündeme geldi. Alia, ekonomide de köklü de- KİMLİK KARTI ARNAVUTLUK UGOSLAVYA s• Işkodra İYON DENIZ) Resmi adı: Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti Nüfusu: 3 milyon 201 bin (1989) Yüzölçümü: 28.748 km 2 Yönetim biçimj: Tek meclisli, tek partili sosyalist cumhuriyet Başkenti: Tiran Etnik bileşim: Arnavut %96, Yunanlı %2.5 Üretimi: Kimyasal gübre, tekstil, mısır, pamuk, patates, tütün, meyve, kömür, petrol GSMH: 2.8 milyar dolar (1986) Kişi başına ulusal gelir: 900 dolar (1985) Dışahmı: 335 milyon dolar (1985) Dışsatımı: 345 milyon dolar (1985) Ortalama yaşam siiresi: 70.4 yıl Berlin, Beyrut'u aratımyor (Baftarafi 1. Sayfada) leri evleri kendi olanaklarıyla onarmak ve buna karşın kira vermeden oturmak istiyorlar. Kendilerini bizzat "anarşist", "solcu" ve "otonom" olarak ni- teleyen bu gençleri evlerden çı- kartmak üzere Berlin polisi pa- zartesi gecesi bir operasyona gi- rişti. Yaklaşık 1500polisevlerin bulunduğu caddeye geldiğinde barikatlarla karşılaştı. 500 kadar maskeli genç bin;üann pencere- lerinden ve çatılarından polise molotof kokteyli, taş ve havai fı- şek atmaya başladılar. Arabalar ateşe verildi. Ortalık bir anda sa- vaş alanına döndü. Güvenlik kuvvetleriyle aralannda kızlar da bulunan 18-20 yaşlarındaki gençler sabahın erken saatleri- ne kadar çatıştı. Olayın yankıları sürerken Berlin polisi dün sabah evleri ni- hai olarak boşaltmak için bir operasyon daha başlattı. Doğu Berlin'e gittiğimizde bir "savaş" manzarasıyla karşılaştık. Yanan arabalar, lastikler ve göz yaşar- tıcı bombalann yarattığı kesif duman ve koku caddeyi kapla- mıştı. Civardaki evlerde oturan- lar pencerelerinden olayla ilgileri olmadığını belirtmek için beyaz çarşaf sallandınyordu. Resmi makamlara göre bin, ancak sap- tadığımız kadarıyla iki bini aş- kın polis ve özel komando bir- likleri zırhh araçlarla, hatta pan- zerl«rle geldikleri caddede bari- katlan kaldırdı. Diğer görgü ta- nıklan da "Şimdiye kadar Ber- lin'de böyle bir olay görmedik- lerini, polisin gençlere düşman muamelesi yapuğını" belirttüer. İşgal ettikleri binalara "oli- garsiye hayır", "emperyaliznıe karşı mücadele" gibi pankartlar asmış olan gençlerden 135'i göz- altına alındı. Çok sayıda polis memuru yaralandı. Berlin'de ev işgalcilerinin ne- den olduğu ilk olaylar 1980'lerin başında meydana gelmişti. Batı Berlin'in Kreuzberg semtindeki catışmalar sosyal demokrat yö- netimin yerini muhafazakârlara ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — SHP Genel Başkanı Er- dal tnönü'nün, önümüzdeki günlerde dış politika uzmanla- n, emekli büyükelçilerle görüşe- rek, "Ortadogu'da, Türkiye'nin de kanşabileceği bir savaş ola- sılığını önlemek amacıyla" bir rapor hazırlayacağı ve bunu Sos- yalist Enternasyonal ve BM'ye götüreceği bildiriliyor. Inönü- nün bu rapor-plan çerçevesinde Ortadoğu ülkelerini de ziyaret edebileceği, yapılacak toplantı ardından bu konudaki girişim- lerin başlatılacağı öğrenildi. lnö- nü, konuya ilişkin olarak, "Or- tadogu'ya bir gczi yapma düşün- cem var. Ancak henüz hazırlantnadı" dedi. Alınan bilgilere göre, halen SHP Genel Sekreterliği'nce yü- rütülen girişimlerde, SHP lide- rinin dış politika uzmanları ve emekli büyükelçilerle bir araya şetirilmesi için çaba harcanıyor. Tnönü'nün bugün ya da yann bu tür bir toplantıyı geıçekleştire- ceği belirtiliyor. SHP lideri, bu toplantıda özellikle "savaş" ve "Ortadogu'da banş ve istikrann oluşturulması" sorunları üzerin- de duracak. Inönü'nün Türki- ye'yi de "yakından ilgilendiren" bu konu hakkında somut bir öneriler paketi hazırlayarak Or- tadoğu ülkeleri nezdinde bazı gi- rişimlerde bulunacağı kaydedi- liyor. lnönü, bu çerçeve içinde Ortadoğu ülkelerine gidecek. SHP liderinin Irak lideri Sad- dam Hüseyin ile de bu bağlam- da görüşebileceği vurgulanıyor. Ancak, tnönü'nün halen giri- şim aşamasında olan planının, Sosyalist Enternasyonal ve Bir- leşmiş Milletler'e de sunulabile- ceği, SHP liderinin buralardan alacağı destekle planını gerçek- leştirmeyi düşündüğü öne sürü- ABD lüyor. SHP yetkilileri, konunun "girisim aşamasında" olduğunu belirterek, "aynntüandınlmasını doğru bulmadıklannı" dile ge- tiriyorlar. lnönü, bundan bir süre önce, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'na (AGİK) benzer biçimde, Ortadogu'da da "Orta- doğu Güvenlik ve tşbirliği Konferansı" (OGtK) oluşturul- masını önermişti. Alınan bilgi- lere göre SHP lideri, "Ortado- gu'da bir süper güç olmadığı ve sorunun hep dış müdahaleler- den kaynaklandığı" göruşunden hareketle, dışardan bir güvenlik sistemi kurmak yerine, bölge ül- kelerinin kendi aralannda oluş- turacaklan "bir ittifak" arayışı peşinde. tnönü, Ortadoğu ülke- lerinin silahlanmaya ayırdıklan payın düşmesi halinde hızlı bir banş sürecine girerek, kalkınma yollarını bulabilecekleri görü- şünde. Bu nedenle, "iç savaşın sona erdirilmesi, Irak'ın Ku- veyt'ten çekilmesi ve dışardan müdahalelerin sona erdirilerek, bölgeye yönelik bütün askeri it- tifak girişimlerinin boşa çıkarılmasım" savunuyor. Ortadoğu'ya gitmeyi düşünüyorum Öte yandan dün gazetecilerin konuya ilişkin sorularını yanıt- layan tnönü şöyle dedi: "Ortadoğu'ya bir gezi yap- mak düşüncem var. Ancak he- nüz hazırlanmadı. Hazırianma- dan başka bir şey söylemem doğru olmaz." lnönü, "Ortadoğu'ya gitmesi halinde Saddam Hüseyin Ue gö- rüşüp gönişmeyeceği" sorusuna da, "Bu konuda konuşmuyo- nım. Hazırlık olmadsn söyle- yince yanlış oluyor" yanttını verdi. ğişikliklerin yapılacağını belirte- rek özel mülkiyetin önündeki engellerin kaldınlacağını ve ya- bancı yatınmcılara ülkenin ka- pılannın açılacağını söyledi. Alia, devlete bağlı işletmelerin ve tarım kooperatiflerinin ba- ğımsızlıklannın arttırılacağı ko- nusunda da söz verdi. Savaş yetkisi için çekişme bırakmasıyla sonuçlanmıştı. Ancak şimdi Doğu Berlin'de patlak veren olaylann 10 yıl ön- cesinden çok daha ağır yaşandı- ğı belirtiliyor. "Ev işgalcüeri" daha çok işsiz, gelecek perspek- tifi olmayan ve düzenle catışma halinde yaşayan gençlerden olu- şuyor. Berlin'in sosyal demokrat lçişleri Senatörü Ericb PaeUold, ev işgalcilerine "uzlaşma for- mülleri' öneriyor. Gazeteci Cihangir, Gümuşsuyu veya Moda çevresinde uygun koşulda kiralık ev anyor. 512 05 05 / 439 Dış Haberler Servisi — Kör- fez bunalımına çözüm bulabil- mek amacıyla diplomatik trafik yoğunlaşırken Başkan Bush'la Kongre arasında "savaş yetkisi" konusundaki tartışma ABD'de önemli bir iç sorun haline gel- di. Washington muhabirimiz Ufuk Güldemir'in bildirdiğine göre ABD yönetiminin geçen hafta Körfez'e 150 bin asker da- ha göndermeye karar vermesin- den sonra bu adımın savunma değil saldırıya dönük olduğunu ileri süren Kongre üyeleri, Ame- rikan Anayasası'nın "savaş açma" yetkisini Kongre'ye ver- diğini vurgulayarak Bush yöne- timini şiddetle eleştirmeye baş- ladı. ABD'de, başkan gerektiğinde yurtdışma asker gönderebiliyor. Ancak "savaş ilanı" anayasaya göre Kongre'nin yetkisinde. ABD başkanlan geçmişte çeşit- li yöntemlerle bu yetkiyi Kong- re'den almadan kullandılar. ör- neğin Vietnam savaşı hiçbir za- man resmen ilan edilmedi. Baş- kan Johnson döneminde ABD birliklerine Tonkin Körfezi'nde yapıldığı ileri sürülen bir saldın bahane edilerek Vietnam'da sa- vaşa girildi. Daha sonraki yıllar- da Tonkin saldırısının düzmece olduğu ortaya çıktı. Anayasa- ya göre ABD Başkanı Irak'a karşı savaş açamıyor. Ancak Amerikan birliklerine bir saldı- rı olursa o zaman "karşılık" ve- riyor. Bu da, Kongre'nin onayı alınmadan savaşa gidilmesi an- lamına geliyor. ABD Kongresi böyle bir olasıhğı sezdiği için son günlerde yönetimi şiddetle sıkıştırmaya başladı. Bush, önceki gece Cumhuri- yetçi Parti üyelerine hitaben yaptığı konuşmada ise Körfez 1 de amaçlanna ulaşarak başarı sağlamaya kararlı olduklarını söyledi. Cuma günü Avrupa ve Orta- doğu gezisine başlayacak olan Başkan Bush'un Kongre liderle- rini yatıştırmaya çalıştığı bildi- riliyor. ABD'de Bush-Kongre çekiş- mesi sertleşirken, Körfez krizi- ne ilişkin diplomatik girişimler yoğunlaşıyor. Fas Kralı 2. Hasan'ın yaptığı olağanüstü zirve çağrısına Suu- di Arabistan'dan olumsuz tepki geldi. Reuter'e göre Suudi Ara- bistan Dışişleri Bakanı Prens Suud El Faysal; Irak, Kuveyt'ten çekilmeyi kabul etmediği sürece Arap zirvesinin bir anlam taşı- mayacağını söyledi. Irak ise Arap zirvesine katıl- mak için öne sürdüğü koşullara dün yenilerini ekledi. Başbakan Birinci Yardımcısı Taha Yasin Ramazan, 10 ağustostaki Kahi- re zirvesinde "Irak aleyhinde alı- nan karaıiann geçersiz sayıl- masını" istedi. Irak, Kral 2. Ha- san'ın çağnsına verdiği ilk yanıt- ta, "Ortadoğu'daki tüm sonın- ların görüşülmesi koşulu ile" Arap zirvesine katılmayı kabul edebileceğini bildirmişti. Taha Yasin Ramazan'ın dünkü açık- laması ile Bağdat yeni bir koşul öne sürmüş oldu. Tunus ise Kral 2. Hasan'ın zir- ve çağnsını olumlu karşıladığı- nı bildirdi, ancak katılıp katıl- mayacağına ilişkin kesin bir açıklama yapmadı. Arap ülkeleri arasında zirve hakkındaki nabız yoklamalan sürerken, Moskova, Körfez kri- zinin çözümü amacıyla yeni bir diplomatik girişim başlattı. AA'nın haberine göre SSCB'nin iki Dışişleri bakan yardımcısı- nın, Başkan Mihail Gorbaçov- un "özel temsilcileri" sıfatıyla Ortadoğu'da birçok ülkeyi kap- sayan yeni bir diplomatik giri- şüne başladıklan açıklandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle